11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 ŞUBAT 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Kamu kesimi toplusözleşmelerine hazırlanan Türkİş Başkanı Kılıç, Durmuş Yılmaz’a yüklendi 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER MB müdahale etmesin ANKARA (AA) 2007’de 118 işyeri ve işletmede toplam 322 bin 921 işçi adına toplu iş sözleşmesi görüşmeleri yürüteceklerini bildiren Türkİş Genel Başkanı Salih Kılıç, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın “kamu kesimi toplu iş sözleşmelerinde, ücretlerin enflasyon hedefleriyle uyumlu belirlenmesi gerektiği şeklindeki ikazının, özgür pazarlık düzenine açıkça müdahale’’ olduğunu söyledi. Türkİş Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulu’nun toplantısı öncesi konuşan Kılıç, 1995’ten bu yana kamu kesiminde işçi istihdamının yarı yarıya azaldığını ifa Bilgi Kirliliği Birkaç günün gelişmelerini geriye dönük gazetelerden anlamaya çalışınca, işler daha bir arapsaçına dönüyor. Zaten bu işi doğru dürüst izlemeye çalışan uzman gazeteci arkadaşlar, polis muhabirleri, yazıişleri çalışanları, bilgi kirliliğinin boyutlarından bunalmış, “imdat, yeter” diye bağırır noktaya gelmişler. Hrant Dink cinayetinin diğer faili meçhullerde olduğu üzere failinin bulunması umudunun dipsiz kuyuya atıldığı sonucuna varanlar, yükselen ırkçılık, ayrımcılık üzerinden “Türkçüler mi, Ermeniciler mi daha suçlu” tartışmasında da bir sonuca varamadan yorulmuşlar. Şimdi de bilgi kirliliği üzerinden yürütülen tartışmada, bilgi kirliliğinin sorumluları aranıyor. Bu kadar çok boyutlu sonuçları olan bir faili meçhul cinayette kiralık tetikçi kimliğinin, yakalanmasının bir anlam taşımasının çok kolay olmadığının, kısır tartışmaların, bilgi kirliliğinin tam da bu nedenle yaratıldığının elbette bilincindeyiz. Elbette bu türden bir cinayetten yararlanmanın amaçlandığı çok boyutlu, çok büyük oyunlar tartışılmaz bir gerçek. Ayrımcılık tohumlarının saçılması, kiralık tetikçi cinayetinin en doğal sonucu. Bilgi kirliliğinin sorumlularına, suyun kimler tarafından, niçin bulandırıldığına gelince; asıl suçluların delil karartması doğal refleksi bir yana; bunu yapabilecek, birinci elden sorumlu irade, siyasi iktidarın kendisi değil mi? Bence Başbakan Erdoğan’ın demagoji, “derin devlet”, “negatif milliyetçilik” kavramları ile yapmaya çalıştığı, tüm sonuçları ile iktidar sorumluluğundan sıyırtmak. Hrant Dink cinayetinde gerçek faillere, azmettirenlere ulaşmak dipsiz kuyudaki düş gibi görülse de, ortada hesap sorulabilecek pek çok gelişme, çok fazla suçlu ve sorumlu var... ??? Hrant Dink öldürülmeden birkaç gün önce bir uçak yolculuğunda tanıştığım, adını bile sormadığım, bu nedenle de gazeteci olduğumu bilerek bana rahatlıkla bilgi aktaran bir işadamının yalancısı olarak, söylediklerini aktarmak istiyorum: Özetle bir iş takibi nedeni ile tanıklık ettiği telefon konuşmalarının sonucunu aktarıyordu; Başbakan Erdoğan’ın cami cemaatinin linç olayı, Trabzon’da daha önce yaşananlar ve pek çok polisiye olaya bağlı İçişleri Bakanlığı kadrolarından rahatsız olduğunu ve anlamlı bir operasyon istediğini anlatıyordu; İçişleri Bakanı’ndan 150 kişi civarında ciddi bir operasyon istenmiş, zorunluluk olarak dillendirilmişti. Ancak bakan parti içindeki miletvekili grubu ile birlikte toplu istifa edebilecekleri tehdidi ile bu operasyonu durdurmuştu. İçişleri’ndeki siyasal İslamcı kimlikli kadrolaşmanın artık hükümeti zorlayan boyutlarının altını çizmek istemişti... Şimdi bu dedikodu bilgiden Hrant Dink cinayeti gelişmelerine atlayalım; hangi valiler, hangi emniyet müdürleri, hangi üst düzey müdürler, hangi emniyet görevlileri, içlerinde ne kadarı jandarmadan bire bir bizi ne kadar ilgilendirir? Benim için isimlerin hiçbir anlamı yok. Ama en hafifi ile taraflı olma, kiralık tetikçileri kollama, ideolojik ilişki içinde bulunma, görev ihmali, daha vahim boyutu ile suç ortaklığı, suça azmettirme ilişkileri apaçık ortada. Kaçınılmaz ilk kurbanlarını görevden almalarla vermiş oldular. Şimdi bilgi kirliliği ile, operasyonların tarafı olmaktan sıyırtıp, çatıştıkları diğer tarafları okkanın altına atma operasyonları sürecini yaşıyoruz. Başbakan Erdoğan, yukarıda sözünü ettiğim her iki polemik tartışma sözcüğü ile, siyasal İslamcıların Emniyet’teki tarikat kadrolaşmasının bu işten en hafif zararla sıyırtılması yolunu açmış oluyor. Bir yanı ile de hükümetinin sorumlusu olduğu siyasal kadrolaşmanın hesabını vermekten, iktidar sorumluluğunun bedelini ödemekten kurtulmaya bakıyor. Baksanıza bir ara çocuklarının cinayetini nerede ise kutsamaya kalkışmış, papaz cinayeti tetikçisi olayında işler sarpa sarınca, aile zorunlu doğru bir adım attı. Trabzon’daki klisede yapılan anma töreninde başsağlığı ziyaretinde bulundu. Papaz cinayetinin ardından sağduyulu çıkışlar yaşansaydı. İçişleri Bakanlığı, hükümet sorumluluğunda deliler karatılmayıp, kiralık tetikçinin arkasındaki destekler doğru dürüst aransaydı... Belki de Hrant Dink yaşıyor olacaktı. Ya da sizin aklınız, mantığınız cami cemaati içinde işlenmiş bir linç olayında bugüne kadar hiçbir sonuç çıkmamasını alıyor mu? Sözün özü cinayetlerde derin devlet parmağını da, negatif milliyetçiliği de suçlu olarak yargının karşısına çıkarma sorumluluğu birinci elden Erdoğan hükümetinin. Polemik değil, icraat bekliyoruz. Delil karartma sorumluluğu hükümetindir. [email protected] u yıl 322 bin işçinin toplu iş sözleşmelerinin yenileneceğini söyleyen Salih Kılıç, “Sayın Durmuş Yılmaz’ın ücretlerin enflasyon hedefleriyle uyumlu belirlenmesi gerektiği şeklindeki ikazı, özgür pazarlık düzenine açıkça müdahaledir” dedi. B DİSK: ASIL GÜNDEM YOKSULLUK Ekonomi Servisi Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, Türkiye’nin gerçek gündeminin, gelir dağılımındaki adaletsizlik, bölgesel eşitsizlikler, yoksulluk ve yoksunluk olduğunu bildirdi. Kurulun, sendikal alanda yaşanan son gelişmeleri ve sorunları ele aldığı bir toplantı yaptığı belirtilen DİSK’ten yapılan yazılı açıklamada, başta TCK’nin 301’inci maddesi olmak üzere yasalardaki antidemokratik hükümlerin kaldırılması talep edildi. Açıklamada, 2821 ve 2822 sayılı yasaların sendikal hakların önünde engel olmayı sürdürdüğü savunularak “Sendikal özgürlükler önündeki bu engelleri tanımama, 2821 ve 2822 sayılı yasalarla bizlere çizilen sınırları aşma kararlılığındayız’’ görüşüne yer verildi. Açıklamada, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile yürürlük süresi ertelenen Sosyal Sigortalar ve Genel Sigorta Yasası’nın herkesi “yoksullukta eşitlemeyi’’ hedefleyen, sağlık hizmetlerini kısıtlayan bir yasa olduğu öne sürülerek söz konusu yasanın yeniden düzenlenmesi istendi. DİSK’in, 40’ıncı kuruluş yıldönümü olan 2007’de, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması konusunda kararlı olduğu belirtildi. de ederek bu kaybın, özel sektörde gerçekleştirdikleri örgütlenme atağıyla telafi edilmeye çalışıldığını belirtti. “Toplu iş sözleşmesi görüşmelerini baskı altına alacak ve ücret artışlarını etkileyecek bazı talihsiz açıklamaların söz konusu olduğunu’’ kaydeden Kılıç, şöyle devam etti: “Merkez Bankası Başkanı Sayın Durmuş Yılmaz’ın enflasyon raporunu tanıtımına ilişkin yaptığı basın toplantısı büyük bir talihsizlik olmuştur. Enflasyonla mücadele ve 5 yıldır sürekli sağlanan büyümede daha yüksek verim ve daha uzun sürelerle çalışan işçilerin payı büyük olmuştur. Sayın başkanın kamu işçileriyle yapılacak toplu iş sözleşmelerinde, ücretlerin enflasyon hedefleriyle uyumlu belirlenmesi gerektiği şeklindeki ikazı, özgür pazarlık düzenine açıkça müdahaledir.’’ KESK RAPORU: Sendikal haklar yerinde saydı Ekonomi Servisi Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) sendikal haklar ve örgütlenme konusundaki raporunda “4688 sayılı yasa gereğince 500 bin kamu emekçisi örgütlenme hakkından mahrum bırakılmıştır’’ denildi. “Türkiye’nin hâlâ ILO standartlarının çok gerisinde olduğu’’ vurgulanan ve Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun Sendikal Hak İhlalleri Raporu’nda yer alacak olan raporundaki bazı çarpıcı noktalar şöyle: 2006 yılında 8 kamu emekçisi sürgün edildi. 246 kamu emekçisi hakkında disiplin soruşturması bulunmakta. 4 kamu emekçisi para cezasına çarptırıldı. 137 kamu emekçisi tutuklandı. 38 kamu emekçisi hakkında dava açıldı. 4 farklı işyerinde panonun kullanılması engellendi. 3 işyeri temsilciliği zor kullanılarak boşaltıldı. 3 sendika hakkında tüzüklerini değiştirmeleri yönünde yargı yoluyla baskı uygulandı. Güler Sabancı Hollanda basınında Ekonomi Servisi Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Hollanda’da yayın yapan Algemeen Dagblad gazetesi tarafından “Türk iş yaşamının first lady’si’’ olarak nitelendirildi. Sabancı Holding’den yapılan açıklamaya göre, gazete, Güler Sabancı ile yaptığı röportajı “Güler Sabancı: Çağdaş Türkiye’nin Bir Numarası’’ başlığı ile verdi. Marc Guillet imzasıyla yayımlanan yazıda Güler Sabancı için, “stratejik düşünebilen, azimli bir iş kadını olarak ün yapmayı başarmış’’ denildi. Yazıda Sabancı’nın, Türkiye’nin AB süreciyle ilgili “Yolculuk belki de varılacak yerden daha önemli. Ve insanlar dostlarını en iyi yolculuk sırasında tanırlar’’ şeklindeki görüşüne yer verildi. Öte yandan Akbank, İngiltere’deki Sabancı Bank PLC hisselerinin İran’da kurulu Parsian Investment Company’e satılması ile ilgili anlaşmanın koşulları gerçekleşmediği için sonuçlanmadığını duyurdu. Peppers: Kapitalizm yıkar, ayakta kalmak için yeniliğe hemen ayak uydurun Başarı için yenilik şart Ekonomi Servisi Peppers & Rogers Group’un sahibi ve kurucu ortağı Don Peppers, Türklerin girişimciliğinin kısa vadeli olduğunu söyleyerek bunun ekonomik geçmişin sonucu olabileceğini kaydetti. Turquality vizyon seminerlerinin ikincisinde, “Uluslararası Pazarda Kalıcı Başarı İçin Şirket Kültürü Oluşturmak’’ konulu konuşma yapan Peppers, kapitalizmin yıktığını, ayakta kalmak isteyenlerin mutlaka yeniliğe sarılmaları gerektiğini anlattı. Peppers, Darwin’in ayakta kalan türlerin akıllı, zeki ya da güçlü olanların değil, değişime en çabuk ayak uyduranlar olduğunu ortaya koyduğunu dile getirdi. Konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Peppers, “Türklerin girişimciliği genellikle kısa vadeli oluyor. Bu muhtemelen ekonomik geçmişin açık bir sonucu. 5 yıl öncesine göre çok daha gelişmiş bir ekonomiden bahsediyoruz. Türk girişimciler artık biraz daha uzun vadeli bakmalı. Turquality’nin 10 yılda 10 marka yaratma hedefi bence makul ve uzun vadeli bir hedeftir’’ diye konuştu. Açılışı yapan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de Türkiye’nin geleceğe daha sağlam baktığını söyledi. ANLAŞMA TAMAM Dedeağaç’a boru hattı BURGAZ (AA) Yunanistan tarafından BakuCeyhan petrol boru hattı projesine alternatif olarak geliştirilen “BurgazDedeağaç” petrol boru hattı projesi ile ilgili anlaşma, Bulgaristan, Rusya ve Yunanistan arasında 13 yıl süren pazarlıklar sonunda imzalandı. Bulgaristan Bölgesel Kalkınma Bakan Yardımcısı Kalin Rogaçev, Rusya Sanayi Bakan Yardımcısı Andrey Dementiev ve Yunanistan Kalkınma Bakanlığı Genel Sekreteri Nikos Stefanu tarafından imzalanan anlaşmaya göre, projede en büyük hisse Rusya’ya ait olacak. Anlaşma, 3 ülkenin belirleyeceği şirketler arasında bir konsorsiyum oluşturulmasını ve bu konsorsiyumda Rus şirketlerinin yüzde 51, Bulgar ve Yunan şirktelerinin de eşit oranda yüzde 24.5’er hisse sahibi olmalarını öngörüyor. Rusya konsorsiyuma “Transneft”, “Rosneft” ve “Gazpromneft” şirketleriyle katılacak. Yaklaşık 900 milyon dolara mal olması beklenen projenin yapımına yıl sonunda başlanacak. Filipinler’de siyanürle altına isyan Siyanürle altın arandığı gerekçesiyle 2005’te Filipinler’de kapatılan Avustralyalı Lafayette madencilik şirketine ait Rapu Rapu Adası’ndaki madenin yeniden açılması kararı protestolara yol açtı. Başkent Manila’da Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı önünde toplanan göstericiler hükümetin kararını kınayan sloganlar attılar. Geçen yıl Rapu Rapu Adası’ndaki madenden siyanür atığı sızdığı tespit edilmişti. Rapu Rapu Adası’nda altın, gümüş, bakır ve çinko madeni işleten Lafayette firması, gerekli düzenlemeleri yaparak madeni standartlara uygun hale getirdiğini savunuyor. Bölgede 5.85 milyon tonluk altın, gümüş, bakır ve çinko rezervi bulunuyor. KDV’DE BEYAN SÜRESİ UZATILDI ANKARA (AA) Maliye Bakanlığı, 2006 yılının dördüncü 3 aylık dönemine ilişkin geçici vergi ve katma değer vergisinde, ocak ayı beyannamelerini verme sürelerini uzattı. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan imzasıyla yayımlanan “Gelir Vergisi Sirküleri” ile 2006 yılının ekimkasımaralık aylarına ait 3 aylık geçici vergi beyannameleri, 10 Şubat yerine 14 Şubat mesai saati bitimine kadar vergi dairelerine verilebilecek. Geçici vergi ödemeleri ise yine 17 Şubat akşamına kadar yapılacak. KDV sirküleri ile Ocak KDV beyannamelerinin vergi dairelerine teslim edilme süresi, 23 Şubat’a uzatıldı. ‘Sistem herkesi defolu yaptı’ Ekonomi Servisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Kim hesap sormaya kalksa getir defterini diyorlar. Yapılan incelemede bir işletme, vergi mevzuatının 13. maddesine göre hareket etse 15. maddeden suçlanıyor. Dönüp 15. maddeye göre davransa bu kez karşısına 13. madde çıkarılıyor. Bu nedenle kimse hesap verebilecek ve hesap sorabilecek durumda değil” dedi. Birleşmiş Markalar Derneği’nin düzenlediği “2007’ye Bakış; Türkiye ve Dünya Ekonomisi” başlıklı toplantıda konuşan Hisarcıklıoğlu, sistemin Türkiye’de herkesi defolu hale getirdiğini vurgulayarak “Tapuda işlem yapan hiç kimse hesabını veremez. Hesabını veremeyen hesap soramaz” diye konuştu. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle