12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 ŞUBAT 2007 CUMARTESİ 4 HABERLER Jandarma Genel Komutanlığı: Samast’ın Türk bayrağı ile çekilen fotoğrafının TSK ile ilişkilendirilmesi bir tertiptir DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Bir İstanbul Masalı Daha önce de yazmıştım, çok çarpıcı olduğu ve hiç aklımdan çıkmadığı için yeniden yazıyorum. Birkaç yıl önceydi, bizim Cihangir dolaylarında dolaşan, şivesinden Karadenizli olduğunu sandığım bir taksici vardı. Arada sohbet ederdik, bir gün sordu: Abi nerelusun? İstanbulluyum, dedim. Anladuk dedi, ama nere İstanbullusu? İstanbul İstanbullusu.... O nasil oliyir? Şöyle ki, benim ailem kayıtlara göre 300 yıldır burada yaşıyor. Anladum, dedi sen Ermenisun... Güler misin, ağlar mısın?.. İstanbul İstanbullusu olmak garip bir şey. Her dört yurttaştan birinin içinde yaşadığı Türkiye’nin aynası haline gelmiş olan bu kentte, her bölgeden gelenlerin kendi mahalleleri, kendi semtleri, kendi dayanışmaları var. Gerçekten, birçok dönemde dünyada tek olan bu kendine özgü kent artık kent olmaktan da çıkmış durumda. Çarpık düzenimizin getirdiği göç, bugünkü, sorunlarının üstesinden gelinmesi neredeyse olanaksız canavarı yarattı. Artık milyonlarca İstanbullu var, bunlar birbirlerine hep aynı soruyu soruyorlar: Hemşehrum nere İstanbullususun? ??? Çocukluğumun ve ilk gençliğimin, 1950’lerin İstanbul’una yoğun göç başlamıştı. Sırtlarında denkleri, şilteleri, yorganlarıyla gelirlerdi bir lokma ekmek için. Daha çıplak ayaklıların tümüyle yok olmadığı, köylerden gelenlerin Gislavet tekerlek lastiğinden yapılma ayakkabılar giydikleri, pantolonları ve mintanları yamayla dolu bu insanları, kentin şık, züppe, görgüsü yüzeysel, bencil insanları istihfafla süzer, en ufak bir şeyde yine küçümseyerek seslenirlerdi: Öğren!.. Öğren!.. Bir tane İstanbul var. Kentimi sever, üstüne titrer, ama o zamanki aklımla da hemşerilerimin tepkilerini bir türlü anlamazdım. Doğduğu büyüdüğü yerde, yaşamak, ekmeğini kazanmak imkânını bulmuş da elinin tersiyle itip mi gelmişti buraya bu insancıklar? Geldiler, ucuz el emeği olarak çalıştılar, kimseden yardım görmediler, yeni kurulmuş olan oy sisteminin doğurduğu göz yummadan yararlanarak gecekondu evlerini, mahallelerini kurdular, ne köylü ne kentli olan kültürlerini oluşturdular. Önceleri çekingendiler, kentin içinden sessizce geçer, işyerlerine gider, sonra gettolarına dönerlerdi. Gerçekten yoksulluk ve yoksunluk içindeydiler, ama bir gün kentle bütünleşeceklerini, ekonominin nimetlerinden yararlanacaklarını umdukları için umutları vardı. ??? Yavaş yavaş çekingenliklerini üstlerinden attılar, kentin içinde görünmeye başladılar. Alt kültürleri egemen kültüre dönüştü sinemasıyla, müziğiyle, deyişleriyle... Zaman geçiyor, ürettiğinden çok üreyen toplumun bu yapısı gereği; göç yoğunlaşıyor, onlar için çağdaş insanca çözümler üretecek politikalar oluşturulamıyor, kendiliklerinden buldukları çarpık çözümler yasallaşıyor, onlar da kentin yağmasından pay almaya başlıyorlardı. Ama yoğunlaşan göç, ürediği kadar üretemeyen toplumda yeni iş alanları açamadığı ve teknoloji de artık vasıfsız işgücüne ihtiyacı azalttığı için, ur gibi büyüyen varoşların insanları umutlarını yitirdikleri ölçüde saldırganlaşıyor, istekleri karşılanmadıkça hırçınlaşıyorlardı. Artık bir iki kuşak önce göçmüş olanların çocukları ya da kendileri az önce göçmüş olanlar da, göçten yakınıyorlar. Yasaklamak gerek, bu kadar da olmaz ki, neden göçüyorlar ki İstanbul’a, demeye başlıyorlardı... Yiten umutlar, suça, tepkiye, teröre, kapkaça, metropol krimopole (suç kenti) dönüşüyordu. Kentin hepsi de hemşerilik, daha sonra mezhep, tarikat ilişkilerinden seçilmiş olan yöneticileri de durumdan şikâyetçiydiler. Herkes İstanbul için çözümler üretmek üzere düşünceler ileri sürüyordu. Oysa İstanbul’u Türkiye’den soyutlayarak çözüm üretmek mümkün değildi. İstanbul’un çözümleri artık başka yerde, örneğin GAP gibi bölgesel kalkınma projelerindeydi. Son olarak bu kentin, eski belediye başkanı olarak kaosunda payı bulunan Başbakan Tayyip Erdoğan soruyordu: Neden geldin İstanbul’a, paran var mı? Keşke babasına ve sağ olsaydı da dedesine sorsaydı aynı soruyu, aldığı yanıtla belki gerçeği anlardı. İşte sevgili okurlar, bu da böyle hazin bir İstanbul masalı. Fotoğraf emniyette çekildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Jandarma Genel Komutanlığı, gazeteci Hrant Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast’ın Türk bayrağı önündeki fotoğraf ve görüntülerinin Samsun Emniyeti’nde çekildiğini açıkladı. Fotoğraf ve görüntülerin Samsun Terörle Mücadele Şubesi’nin çay ocağında kayda alındığına dikkat çeken jandarmanın yaptığı açıklamada “Görüntülerin kaynak belirtilmeden ve jandarma karakolunda çekildiği ifade edilerek TGRT televizyon kanalına servis edilmesi, bu tertibin arkasında olanların niyet ve maksatlarını göstermesi açısından son derece düşündürücü ve endişe vericidir” denildi. Jandarma Genel Komutanlığı Ge ? Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast’ın elinde Türk bayrağı ile çekilen fotoğraflarının jandarma karakolunda çekildiği iddialarının TSK’yi yıpratmaya yönelik maksatlı bir girişim olduğunu belirten Jandarma Genel Komutanlığı, fotoğrafların ve görüntülerin Samsun Terörle Mücadele Şubesi’nin çay ocağında kayda alındığını açıkladı. nel Sekreterliği’nden yapılan yazılı açıklamada, 1 Şubat 2007 günü saat 18.30’dan itibaren, önce TGRT televizyonu, ardından da diğer bazı televizyon kanallarında, Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast’ın poster haline getirilerek kamuoyuna yansıtılan görüntülerinin, Samsun Şehirlerarası Otobüs Terminali’ndeki jandarma karakolunda çekildiğini iddia eden haber ve görüntülere yer verildiği anımsatıldı. Açıklamada şöyle denildi: “24 Ocak 2007 tarihinde yapılan basın açıklamasında da kamuoyuna açık ve net bir şekilde duyurulduğu gibi, söz konusu fotoğraf ve görüntüler hiçbir şekilde jandarma karakolunda çekilmemiştir. Ayrıca halen Samsun’da incelemelerine devam eden İçişleri Bakanlığı müfettişlerince 1 Şubat 2007 günü saat 17.50’de olayla ilgili olarak tanzim edilen ‘tespit ve beyan tutanağı’nda da televizyonda yayımlanan görüntülerin Samsun Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü çay ocağında çekildiği açıkça belirtilmiştir. Görüntülerde yer alan jandarma personeli, zanlıyı, emniyet müdürlüğüne teslim etmekle görevli olan personeldir. Müfettişlerce tespit ve beyan tutanağının düzenlenmesinden hemen sonra görüntülerin kaynak belirtilmeden ve jandarma karakolunda çekildiği de ifade edilerek TGRT televizyon kanalına servis edilmesi, bu tertibin arkasında olanların niyet ve maksatlarını göstermesi açısın dan son derece düşündürücü ve endişe vericidir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ayrılmaz bir parçası ve kanun ordusu olan Jandarma Genel Komutanlığı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yasalarla kendisine verilen görevleri yine yasaların verdiği yetkiler çerçevesinde ve tam bir tarafsızlık ve adalet duygusu içerisinde yerine getirme azim ve kararlılığındadır. Bu itibarla kamuoyunu bilgilendirme görevini yerine getiren basın yayın kuruluşlarının, basın meslek ilkelerine uygun hareket etmeleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmaya yönelik maksatlı girişimlere karşı daha fazla hassasiyet göstermeleri beklentimizdir.’’ S AMSUN İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN 4 polis, 4 jandarma görevden uzaklaştırıldı SAMSUN / ANKARA (Cumhuriyet) Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Gökçınar, gazeteci Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast’ın Türk bayrağının önündeki fotoğrafının Samsun Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde çekildiğini açıkladı. Gökçınar, “O şubede bizim şu andaki tespitlerimize göre hem jandarma komutanlığından hem emniyet müdürlüğünden elemanlar mevcuttur’’ dedi. Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast’ın yakalanmasının ardından Türk bayrağının önünde fotoğraflarını çeken, videoya kaydeden, birlikte fotoğraf çektiren 4 polis memuru meslekten uzaklaştırılırken 4 jandarma personelinin de görev yeri değişti. İçişleri Bakanlığı’ndan edinilen bilgiye göre, Dink’in öldürülmesi sonrasında meydana gelen gelişmeler ile ortaya atılan iddiaları araştırmak üzere görevlendirilen Mülkiye müfettişlerinin raporu sonucunda, Samsun İl Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Yakup Kurtaran, Terörle Mücadele Şube Müdür Vekili Metin Balta, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde komiser Ahmet Çetiner ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde polis memuru İsmail Türk, Devlet Memurları Yasası’nın ilgili hükümlerince görevlerinden uzaklaştırıldı. Ayrıca, Samsun İl Jandarma Komutanlığı’nda görev yapan 4 jandarma personeli hakkında da yasal işlem yapılması için Mülkiye müfettişlerince Jandarma Genel Komutanlığı’na yazı yazıldı. Jandarma Genel Komutanlığı’nın, ilk etapta söz konusu 4 personelin görev yerlerini değiştirdiği bildirildi. Buna göre, Samsun İl Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme Tim Komutanı Jandarma Başçavuş Yüksel Avan, BÖF Unsur Komutanı Jandarma Kıdemli Üstçavuş Soner Turan, Olay Yeri İnceleme Timi Fotoğrafçısı Uzman Jandarma Çavuş Savaş Öner ve İstihbarat Şube Personeli Uzman Çavuş Ahmet Yılmaz haklarında “Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Yasası” hükümleri çerçevesinde gerekli yasal işlem yapılması için müfettişlerce Jandarma Genel Komutanlığı’na talepte bulunuldu. İ 4 şüpheli serbest STANBUL İstanbul Haber Servisi Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmaya devam ediliyor. Katil zanlısı Ogün Samast’ı tanıdıkları ileri sürülen şüpheliler Kaan Gerçek, Turan Meral, Orhan Özbaş ve Mesoud Kadri, İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’ndeki işlemlerin ardından çıkarıldıkları savcılık tarafından serbest bırakıldı. Şüphelilerden Orhan Özbaş’ın Samast ile internetten tanıştığı, olaydan bir gün önce arkadaşlarıyla İstanbul’da bir araya geldiklerini ancak cinayetten haberi olmadığı belirtildi. Gözaltındaki bir kişinin emniyetteki sorgusu ise sürüyor. ‘Hayal’i Tuncel azmettirdi’ Öte yandan önceki gün tutuklanan şüphelilerden Tuncay Uzundal, muhbir Erhan Tuncel’in azmettirici Yasin Hayal’i teşvik ettiğini belirtti. Uzundal’ın ifadesine göre cinayeti 4 kez ihbar eden Tuncel aynı zamanda saldırının organizatörü. Uzundal, Tuncel’in de olayın faili meçhul kalacağını düşündüğünü ifade etti. Uzundal, Trabzon’da gözaltına alınarak İstanbul’a getirilmiş, zanlı Samast’ın üzerinden çıkan Türk bayrağını veren kişi olduğu kaydedilmişti. [email protected] AYDINLAR KENTTE BULUŞTU ERDOĞAN, GÖRÜNTÜLERİ YORUMLADI ‘Trabzon yeniden kültür, sanat ve bilimle anılsın’ TRABZON (Cumhuriyet) Hrant Dink’i öldüren ve olayı planlayıp azmettiren kişilerin Trabzonlu çıkmasıyla yeniden tartışmaların odağına oturan kent, Trabzon dışında yaşayan bazı aydınlarını konuk etti. Aralarında şair Sunay Akın, Yaşar Miraç, yazarlar Nihat Genç, Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Özak, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Sezer Komsuoğlu’nun da bulunduğu, aydın, sanatçı ve siyaset adamları Trabzon Devlet Tiyatrosu’ndaki toplantıda bir araya geldi. Parlamentonun yüzde 10’unun Trabzon doğumlu milletvekillerinden oluştuğuna dikkat çeken katılımcılar, bazı kesimlerin Trabzon’u bir üs olarak kullanmasının önlenmesi, kentin yeniden kültür, sanat ve bilimle anılması için gerekli çalışmaların yapılması gerektiğini belirtti. ‘Kurumları birbirine vuruşturma çabası yanlış’ İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kurumları birbiriyle vuruşturmak gibi bir gayretin içerisine girmenin çok büyük bir yanlış olduğunu belirterek “Ama kurumların içerisinde art niyetli olanlar, bu ülkenin değerlerine saygısız olanlar çıkabilir. Bu her ülkede var, bizim ülkemizde de muhakkak vardır. Ama mesele bunları bulup çıkarmaktır ve bunları bulup çıkaracağız’’ dedi. Erdoğan, cuma namazını kıldığı Emniyet Mahallesi’ndeki Akabe Camisi çıkışında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Erdoğan, gazeteci Hrant Dink cinayetinin sanığı Ogün Samast’ın basına yansıyan görüntülerine ilişkin bir soru üzerine, “Hükümet olarak bizleri rahatsız eden ne varsa, bunların üzerine sonuna kadar gideceğiz’’ dedi. Erdoğan, şöyle konuştu: “Kamuda, kendi kutsal değerlerini öne çıkararak hukukun üstünlüğünü hiçe saymak suretiyle bir tür örgütlenmeye, çeteleşmeye gitmek isteyenlere fırsat vermemenin gayreti içerisindeyiz. Tabii burada bir şeyin altını özellikle vurgulamak gerekir. Dikkat ederseniz 58. ve 59. hükümetler dönemindeki bir olay hariç faili meçhul yoktur.” Salonda gerginlik Bu arada şair Miraç’ın Dink’in cenazesine katılarak “Ben Ermeniyim’’ dediğini, ama bunu söylemekle Ermeni olunmadığını belirtmesi üzerine bazı izleyiciler tepki gösterdi. Bakan Özak ile Trabzon Belediye Başkanı Volkan Canalioğlu’nun araya girip, Miraç’ı konuşma kürsüsünde ikna etmesiyle gerginlik yatıştı. Toplantı sonrasında okunan ortak açıklamada, Dink cinayeti kınandı. asirmen?cumhuriyet.com.tr SAMAST’IN FOTOĞRAFLARI Emniyet: Basın önünde tartışmak yanlış ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan, gazeteci Hrant Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast’ın jandarma ve emniyet görevlileri ile birlikte çekilmiş görüntülerinin basında yer almasının ardından, kurumların birbirlerini basın önünde suçlamalarının doğru olmadığını kaydetti. Çalışkan, haftalık basını bilgilendirme toplantısında, Hrant Dink ve gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Çalışkan, geçen hafta düzenlediği basın toplantısında, Ogün Samast’ın jandarma ve emniyet birimleriyle birlikte çekilen görüntülerinin bulunduğu iddiası üzerine bakanlık müfettişlerinin hemen görevlendirildiğini anımsatarak “Bunun arkasında veya yanında kimler varsa, hangi görevlilerimiz varsa silsile yoluyla bütün teşkilatımız emniyet genel müdürüne kadar bütün kişiler hakkında soruşturma yapılabilir. Müfettişlerin raporları sonucunda gereği neyse mutlaka yapılacaktır. Kurumların birbirlerini basın önünde suçlamaları doğru değildir. Jandarma olsun, polis olsun bu ülkenin önemli kurumlarıdır. Kurumların ahenk içerisinde çalışması önemlidir” dedi. Jandarma ile Emniyet birbirine girdi. Katil zanlısı Ogün Samast’ı bir kahraman görüntüsüne getirip eline bayrak verip, yanında durma şerefine nail olanlar, bu video çekimini nerede yapmışlardı? Jandarma Komutanlığı bildiri yayımlayarak “tertip”ten söz etti. Emniyet Genel Müdürlüğü sözcüsü de Jandarma’nın bu açıklamasını “yersiz” bulduğunu ifade etti. Görüntünün nerede çekildiği çok mu önemliydi? Belli ki canımızı, malımızı korumakla görevli bu kurumlar için video gösterisinin nerede yapıldığı çok önemliydi. Şimdi “Fotoğraflar bende mi çekildi, sende mi?” ikilemine takılıp kaldık. ??? Jandarma Genel Komutanlığı da Emniyet Genel Müdürlüğü de yasalara göre İçişleri Bakanlığı’na bağlı resmi güvenlik güçleri değil mi? Görüntünün nerede çekildiği bu kurumlar açısından acaba neden önemli? Hrant Dink’in öldürülme Katilin Fotoğrafı Nerede Çekildi? sinde hangi kurumun daha fazla ihmali olduğunu saptamak için mi? Sonuç olarak polisin de jandarmanın da görevi bir siyasi katili yakalamak, arkasında bir örgüt varsa ortaya çıkarmak, daha da önemlisi bu tür siyasi cinayetlerin önüne geçmektir. Bizim önümüzdeki görüntü nedir? Bir katil zanlısının saçını düzelten, eline Türk bayrağı vererek “vatan toprakları”nı kurtarma vecizelerinin önünde poz vermesini sağlayanların polis ve jandarma olmasıdır. Ne kadarı jandarma, ne kadarı polis, bunun ne önemi var ki! Yoksa var da biz mi bilmiyoruz? Nedir bu telaş! Belki de başka arkada kalmış öyküler bulunuyor da biz anlamıyoruz. ??? Ortada olan, en yumuşak ifadeyle örgütlü bir devlet kusurunun bulunduğudur. Bunun ne kadarının hükümete, ne kadarının devletin diğer kurumlarına ait olduğu, asıl büyük gerçeği ve faciayı ortadan kaldırmıyor. Gazeteci arkadaşımız Hrant Dink sonuç olarak ağır bir ihmalin, kasta varan bir görmezden gelmenin kurbanı oldu. Ortada bir toplu cinayet söz konusu. Her şey sanki planlanmış da yapılmış gibi. Nereye dokunsanız oradan küf kokusu, çürük kokusu geliyor. Bunlar kimin ve neyin güvenliğini sağlıyorlar, diye sormadan edemiyoruz. ??? Tablo vahimdir. Bu kez nasıl olduysa bütün çürümüşlük gözler önüne seriliyor. Bu kez de şaşırıp kalıyoruz ve “Acaba bu işin içinde başka işler mi var?” diyerek birbirimize bakıyoruz. Çok şeyi öğrendik, öğrendiklerimizle tüylerimiz diken diken oldu. Korktuk, ürktük, şaşkınlığa düştük! Aslında ortaya çıkanlar bir başka açıdan bakarsak hiç de şaşırtıcı değil. Yıllarca bu ülkenin en değerli insanları öldürüldü, birçoğunun katili bile yakalanmadı. Yakalanan katiller ise ya kaçtı ya da yargı sürecinden paçasını bir şekilde kurtardı. Yani devletin güvenlik güçlerinin, yargı kurumlarının da geçmişe baktığımız zaman aldıkları birçok karar, birçok uygulama zaten bu ortamın bir parçası değil miydi? ??? Samsun’da nerede çekildiği tartışmalı görüntülere bu yazıyı yazarken yeniden baktım. Bu pozları hangi ruh halinin sonucu olarak verdiler diye yeniden düşündüm. İki jandarma görevlisinin arasında duran, bir gazetecinin katiliydi. Sırf düşünceleri nedeniyle Hrant Dink’e arkasından yaklaşmış ve onu öldürmüştü. Bir katile bu kadar yakın durmak eğilimini hangi ortam sağlamıştı? Hrant Dink’e koruma vermeyen, vermek istemeyen anlayışla bu kişiler arasında bir duygu beraberliği olduğu söylenemez miydi? Sonunda “vatan haini bir Ermeni”yi öldürdüğünü söyleyen kişiydi yakalanan. ??? Gerçekten fotoğrafın nerede çekildiği neden bu kadar önem kazandı? Eğer ortadan bir sorumlu arıyorsak, zaten bu iki gücün de bağlı olduğu yer aynı değil mi? Bu iki gücün de görevi bu ülkede huzur ve güveni sağlamak değil mi? Bunlar için yurttaşlardan vergi toplanmıyor mu? Neden bu kadar bilgi ortalığa döküldü, işin o yanını da doğrusu dehşetli merak ediyorum. Her bilgiye hâlâ ihtiyatla bakıyorum. Birileri yine bir şeyleri gizlemek için mi böyle davranıyor, kendi kendime sorup duruyorum. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle