23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ŞUBAT 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Bakan Şener’in ağabeyi Abdullah Şener, Türkşeker yönetimine atandı Biradere ‘şeker’ atama Ekonomi Servisi Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in ağabeyi Abdullah Şener, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ Genel Müdürlüğü (Türk Şeker) Yönetim Kurulu Üyeliği’ne atandı. Abdullah Şener, kardeşinin (Abdüllatif Şener) özelleştirmeden sorumlu olduğu dönemde Erdemir Yönetim Kurulu’na atanması ile tartışma yaratmıştı. Resmi Gazete’de yayımlanan atama kararına göre Sanayi Bakanlığı, OperasyonMedya Biz en azından kiralık tetikçileri boyutunda, baştan sona Erdoğan hükümetinin sorumluluğunda, en hafifi ile tetikçilerle içli dışlı emniyet kadrolarının sorumsuzluğunda işlenmiş, Hrant Dink katliamının tartışmasının kaosunda dolanıp dururken.. Irak’tan gelen Necef operasyonu haberi arada kaynadı gitti. ABD askeri gücünün kullanıldığı operasyonda, mehdinin savaşçılarının hedef alındığı duyurulmuştu. Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 263 kişi ölmüştü. 500 yakalananın yarısından fazlasının yaralı olduğu da bildirilmişti. Hatta kendisini mehdi ilan eden kişinin çatışmada öldürüldüğü bilgisi verilmişti. Sonradan gelen bir habere göre de operasyonda yaralanan ve ölenler, hedef alınanlar mehdinin savaşçıları değil, Şii hacılardı. Kimi haberlerde de Cennetin Askerleri olarak bilinen, operasyonda hedef alınan tarikatın Necef’te çatışmalara katılanlarla bir ilişkisi yoktu. Tarikatın sözcüsü barışçı tarikatlarına zarar vermenin hedeflendiğini açıklamıştı. ABD askeri operasyonundan ajanslara düşen, bir karesi de gazetemizde yayımlanan fotoğrafların dili ise operasyonun vahşetinin kanıtı niteliğinde. Her yaştan tutuklananların çaresiz görüntüleri hiç de mehdinin savaşçıları izlenimini vermiyor.. Ürkütücü olanı, uygar (!) dünya Irak’ta yaşananları sorgulamıyor. Saddam’ın nükleer silah ile dünyayı tehdit ettiği yalanı üzerine oturtulan Irak’ın işgali sürecinde var olan toplumsal duyarlılığın çok gerisinde bir noktaya düştük. Barış hareketleri Bush yönetiminin asker artırma, aynı zamanda vahşeti artırma anlamına da gelen yeni stratejik kararından sonra, dünya ölçeğinde kimi tepkileri örgütlemek için atağa geçmiş olsalar da insan hakları ihlalleri, haksız işgal ve katilamın boyutlarının tırmandığı süreçte toplumsal duyarlılıklar çok cılız kalıyor. Açıklaması insanların olup bitenlere, yaşananlara alışması ile sınırlı tutulabilir mi? ??? ABD askeri operasyonu dünya medya ordusu tarafından izlenmiş olsa; operasyonun, ölenlerin, yaralananların, yaralı yakalananların görüntüleri dünya medyasında yer alsa. Hele de operasyona hedef olanlardan konuşturulanlar çıksa. Gerçekse sivil halkın katledildiği kanıtlansa; bırakınız savaş karşıtlarını, sıradan insanların toplumsal tepkisi, refleksi çok farklı olmaz mıydı? Duyarsızlık bu boyutlarda kalır mıydı? Irak’ın işgali ile su yüzüne çıkan ilikilendirilmiş gazeteciler ordusu, gazetecilik örgütlerinin bile gazeteciliğin etik değerlerine sahip çıkmadan vazgeçmiş, en azından yorgun düşmüş halleri, ne yazık ki tek sorun değil. Günümüzde silahlı güç kadar etkin olan medyanın kitleleri yönlendirmesi, kamuoylarını aldatması, gerçeklerin algılanmasından uzak tutmasında asıl işlev, en haktan, gerçekten, demokrasiden yana görünen kalemlere, gazetecilere düşüyor. İlişkilendirilmiş gazeteciler, Bush’un askeri ile birlikte Irak işgalini izleyen haberlerini verenlerin dünya kamuoyunun oluşturulmasındaki işlevlerini tabii ki yadsımıyoruz. Ancak çok zor koşullarda, çok sınırlı olsa da işgalin gerçek yüzünü verebilen gazetecilerin işlevi kimi zamanlar çok daha etkili oluyordu. Böyle olduğu içindir ki, Bağdat bombalanırken kazara süsü verilip ilişkilendirilmiş gazetecilerle birlikte savaşı izlemeyen, daha bağımsız bilgi ve görüntü vermeye çalışan, otelde kalan gazetecilerin katı bonbalandı. Bu görünen tehdidin asıl görünmeyen boyutu çok daha etkili ve yavaş işledi. Dünya medyası yavaş yavaş Irak işgali ile olan tarafsız ilişkisini, izleme görevini terk etti. Bir boyutu ile haber değerini yitirmişti belki. Ama asıl neden yavaş yavaş kamu vicdanı görevi, işlevinin susturulması idi. İşgalin ilk sürecinde etkin görev yapan El Cezire’nin de büyük ölçekte sesi soluğu kesildi. Şimdilerde çok az sayıda, uygar (!) Batı’da kamu vicdanının sesini vermeye çalışan birkaç gazeteci kaldı. Olup bitenlere toplumsal duyarlılık iyice diplere indi.. ??? İşin içine bir de kamu vicdanın tersine işlemesinde rol oynayan, haktan, özgürlükten, doğru bilgilendirmeden yana görev yaptıkları izlenimi veren, bilinçli ve bilinçsiz satılmış kalemleri katın. Ünlü banker fonları ile beslenen, pek çok ülkede etkin rol oynayan gazeteci sendikaları, cemiyetleri, dernekleri, yazarları var; örneğin kırmızı, turuncu karanfil darbelerinde önemli roller oynadılar. Görüntü özgürlük, demokrasiye katkı idi. Ya gerçek? Bazen küçücük bir soru işareti, yanlış sonuca ulaşmaya yarayacak sözcükler, aldatıcı görüntülerle elde edilen öylesine önemli sonuçlar var ki.. Örneğin insan hakları, demokrasiye duyarlı olduğunu savlayan bireyler ve örgütlere, tabii bizdekilere yönelteceğim sorunun yanıtını dürüstçe vermeye çalışalım; Sıvas’ta otelde insanların diri diri yakıldıklarının görüntüsünü saatlerce seyrettiğimiz halde, ölenlerin cenaze törenlerinde neden sadece Alevi ağırlıklı demokratlarımız vardı. Diğer toplumsal örgütlenmeler, demokrat geçinen aydın bireyler ortak tepki vermekte sınıfta kaldılar. Medyatik sunum, algılama çarpıklığından olabilir mi? Alevileri hedef almış bir vahşi katliamı kendi insan haklarına da yönelik tehdit olarak algılamamaktan, çarpık demokrasi bilincinin oluşmasından, özdeşleşememekten mi? Bu yazının bir sonuca ulaşma amacı yok. Sadece ve sadece çağımızda silah gücü ile medyapara gücü arasındaki güç ilişkisini göstermeye çalışmaktan başka.. ? Erdemir’in başkanvekilliği görevine getirilmesi yoğun tepki çeken Abdullah Şener, TRT Genel Müdürlüğü şansı da kalmayınca Türkiye Şeker Fabrikaları Yönetim Kurulu Üyeliği’ne atandı. açık bulunan Türk Şeker Yönetim Kurulu Üyeliği’ne Abdullah Şener’i atadı. Erdemir’in 2003’te özelleştirme programına alınmasının ardından hemen bir gün sonra yönetim kurulu üyeliğine getirilen ve Erdemir’de başkanvekilliği de yapan Abdullah Şener’in Bor, Ereğli ve Ilgın şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin beklendiği bu yılın hemen başında Türk Şeker’in yönetimine getirilmesi dikkat çekti. Erdemir başkanvekilliğine atanması ile büyük tartışma yaratan Abdullah Şener ile bakan kardeşi arasında, tartışmalar nedeniyle görüş ayrılığı doğmuştu. Muhalefet başta, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da tepki göstermesi üzerine Bakan Şener, ağabeyinden görevi bırakmasını istemiş, Abdullah Şener ise önce “Ben ayrılmam, sen al” yanıtını vermişti. ÖİB Şener’den alınıp Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a geçtikten sonraki dönemde görevinden istifa eden Abdullah Şener, Türkiye Gübre Sanayii Gemlik İşletmesi’nin başına geçti. Bu kurumun özelleştirme sonucu tasfiye edilmesiyle, devlet memuru havuzuna girerek Sanayi Bakanlığı’nda araştırmacı kadrosuna alındı. Uzun süredir bu kadroda kızakta kalan ve TRT Genel Müdürlüğü için de başvuran Abdullah Şener, RTÜK’ün belirlediği ve Bakanlar Kurulu’na bildirilen 3 isim arasında yer alamadı. BDDK’de ilkeler Eşdosta iş, etiğe aykırı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), kurul üyeleri ile kurum personeli için “Mesleki ve Etik İlkeler Yönetmeliği’’ yayımladı. Dünkü Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik özetle şöyle: ? Kurumun gözetim ve denetimine tabi kuruluşlar ile bunların yüzde 10’undan fazla pay sahibi olduğu şirketlerde, kamuoyuna ilan edilenden daha avantajlı koşullarda mevduat veya katılma hesabı ya da özel cari hesap açtırılamaz. ? Makul ve mutat vade ve koşullarda kullandırılan krediler hariç olmak üzere, kuruluşlardan kredi kullanamaz ve kuruluşlarda çalışanlardan borç alamaz, bunları kefil gösteremez. ? Kuruluşların elden çıkardıkları arsa, arazi, konut, araç, mobilya gibi menkul ve gayrimenkulleri edinemez ve başkaları tarafından alınmasına aracılık edemez. ? Yatırım fonları aracılığı ile edinilenler hariç, kuruluşların hisse senetlerine doğrudan ya da dolaylı sahip olamaz. ? Kurul üyeleri ile kurum personeli, eşi, üçüncü derece dahil kan ve ikinci derece dahil hısımlarının görev aldığı bankalarda, gözetim ve denetim çalışmalarında yer alamaz. Alınacak kararlara katılamaz, görüş bildiremez. Atasay, 70. yılın mutluluğunu paylaşmak üzere 5 Şubat’ta “Tek taşsız kadın kalmayacak” kampanyası başlatıyor. Tek taş pırlanta 36 taksitle satılacak. Günde 1 YTL taksitle pırlanta alma olanağı sunan kampanyanın tanıtımı baba Atasay Kamer (sağdan ikinci sırada), Cihan Kamer (soldan ikinci) ve Atasay’ın üst yöneticilerinin katıldığı toplantıyla yapıldı. Bir liraya pırlanta Ekonomi Servisi Atasay, kuruluşunun 70’inci yılı dolayısıyla “Tek taşsız kadın kalmayacak’’ sloganıyla tek taş pırlanta kampanyası başlattı. Kampanya, sıfır faizle 12 ay, Atasay’a özel vade koşullarıyla da 36 aya varan taksit uygulamasını içeriyor. Atasay Kuyumculuk Üst Yöneticisi (CEO) Cihan Kamer, kampanyanın tanıtımı dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında, ihracatlarını dört kat artırarak 125 milyon dolardan 2017 yılında 500 milyon dolara, cirolarını da 178 milyon dolardan 714 milyon dolara çıkarmayı hedeflediklerini bildirdi. Atasay Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı, baba Atasay Kamer’in de katıldığı toplantıda, Cihan Kamer, Türk halkına tek taş pırlanta kampanyası ile “şu kadarcık’’ bir katkıda bulunmaktan mutluluk duyduklarını dile getirdi. Kamer, mücevherde peşin fiyatına 12 ay, yüzde 10 vade farkıyla 24 ay ve yüzde 20 vade farkıyla 36 ay taksit sunmanın kolay olmadığını söyledi. Kamer’in verdiği bilgiler özetle şöyle: ? Kampanyada hedeflenen satış 50 bin adet, parasal değeri 40 milyon YTL. Kampanya 2007 sonuna kadar devam edecek. ? Atasay, 50 binden fazla çeşit ürün üretiyor. 115 milyon dolarla altın takı ihracatının yüzde 15’ini yapıyor. ? 2008 sonuna kadar New York, Milano, Tokyo, Moskova ve Şanghay gibi dünya moda merkezlerinde 5 öncü örnek mağaza açılacak. 2017 sonuna kadar yurtdışındaki Atasay mağazalarının sayısı 50’ye ulaşacak. ? Bir yıl içinde yüzde 80yüzde 20 dengesindeki altınpırlanta satışı, yüzde 50yüzde 50’ye dönüştürülecek. ? Atasay’ın rekabete dayalı ürünleri Çin’de, model tasarım ve zanaata dayalı üretimi ise Türkiye’de gerçekleştiriliyor. Geçen yıl 117 milyon dolar ihracat ve 150 milyon dolar ciro elde edildi. Şu anda yurtdışında bulunan mağaza sayısı 3. soner?cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle