12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ŞUBAT 2007 PAZAR 8 HABERLER TRABZON VE MERSİN YORUMU Fethullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen dershane ve yurtlarda kalan öğrencilerin anlattıkları, MEB’in denetim yetersizliğini ortaya çıkardı... Okulda Gülen propagandası ZEYNEP ŞAHİN Baykal: Türkiye karıştırılmak isteniyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye’nin içinde, ülkeyi birbirine düşürecek tertip ve tuzakların birbiri ardına sahnelendiğini belirterek “Türkiye bu dönemin içinden geçerken hedef seçilen yerlerin başında Trabzon, güneyde Mersin var. Trabzon’u, Mersin’i karıştırarak Türkiye’yi karıştırmak istiyorlar” diye konuştu. CHP lideri Deniz Baykal, Trabzon Dernekler Birliği Platformu’nun, Trabzon’un kurtuluş yıldönümü nedeniyle Atatürk Spor Salonu’nda düzenlediği şölende yaptığı konuşmada, Trabzon’un şu sırada Türkiye’nin gündeminde en öncelikli konu olduğunu belirterek “İçinden geçmekte olduğumuz dönemde, Trabzon bir ilginin odak noktasına yerleşmiştir” dedi. Baykal, dünya ve Ortadoğu’nun çok önemli, tarihsel ve büyük olayların içinden geçtiğini belirterek şöyle devam etti: “Irak kanıyor, Irak yaralı, Irak bölünmüş ve parçalanmış. 5 yıl önceki Irak tablosunu ve bugünkü tabloyu düşünün. Irak paramparça olmuş. Iraklı Iraklı ile Müslüman Müslüman ile savaşıyor. Nasıl oldu, bu yangın nasıl çıktı? Irak’taki bu yangın tesadüfen mi çıktı? Bu yangın sadece Irak’ta mı kalacak? Irak’tan başka yerlere bu yangın sıçrar mı, başka yerlerde bu ateşin içine düşer mi? Bu sorular hepimizin sorması gereken sorulardır.” Türkiye’ye 15 yıl bir iç savaş yaşatıldığını, bu süreçte 30 bin kişinin yaşamını yitirdiğini vurgulayan Baykal, şunları söyledi: “Türkiye’yi de kanatmak istediler ama başaramadılar. Türkiye bu olayı, bu fesatı, Türkiye’yi bölme fesadını etkisiz kılmayı başardı. Şimdi yeniden, yeni bir dönem geldi. Türkiye birbirine düşürülmek isteniyor. Bunun işaretlerini görüyoruz. Haritalar ortada dolaşıyor. Türkiye ile ilgili iddialar birbiriyle yarıştırılıyor. Türkiye’nin içinde, Türkiye’yi birbirine düşürecek tertipler, tuzaklar birbiri ardından sahneleniyor. Türkiye bu dönemin içinden geçerken hedef seçilen yerlerin başında Trabzon var. Sadece Trabzon değil, güneyde Mersin var. Trabzon’u, Mersin’i karıştırarak Türkiye’yi karıştırmak istiyorlar.” ANKARA Fethullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen eğitim kurumlarında öğrenim gören iki öğrenci yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlattı. Öğrenciler, “çay saati” adı altında kendilerine dini eğitim verildiğini, Gülen propagandası yapıldığını, öğrencilerin katlarda dolaşmasının sınırlandırıldığını, film izlerken el ele tutuşan kadın ve erkek sahneleri çıktığında görüntülerin kapatıldığını belirttiler. Kurumlarda Milli Eğitim müfettişlerinin geleceğinin önceden haber alındığına dikkat çeken öğrenciler, denetim öncesinde dini kitapların ve türbanların hemen ortadan kaldırıldığını dile getirdiler. Tunceli’den burslu gelerek Maltepe Dershanesi Kızılay Şubesi’nde ÖSS’ye hazırlanan ve Etlik’teki Hafsa Sultan Kız Yurdu’nda kalan Yağmur Sariataş (22), yurtta, haftanın 6 günü “çay sohbetleri” adı altında dini içerikli toplantılar düzenlendiğini, bu toplantılara katılmak istememesi nedeniyle yurttan atıldığını, dershaneden de ayrıldığını söyledi. Dış dünyayla bağlantılarının tamamen koparıldığını anlatan Yağmur Sariataş, “Dershaneye, yurda ait ücretsiz servisle gidip geliyorduk. Dershaneye de yurda da girdikten sonra dışarı çıkamıyorduk. Telefonlarımız girişte alınıyordu. Herhangi bir yayını takip etmemiz yasaktı. Ama Zaman gazetesi ve Genç Beyin dergisi sürekli geliyordu” diye konuştu. Haftanın 6 günü saat 20.50 ile 21.30 arasında çay saati adıyla dini toplantılar yapıldığını, bunların “ablalar” olarak tabir edilen ve dışardan gelen üniversite öğrencileri tarafından düzenlendiğini ifade eden Sariataş, haftanın bir günü de bizzat yurt müdürünün çay sohbetleri düzenlediğini kaydetti. Sariataş, 4 ay kaldığı yurtta 2 ay kadar katılmak zorunda kaldığı söz konusu toplantılara ilişkin şu bilgileri verdi: “Toplantılar 40 dakika. Tüm öğrencilerin katılımı zorunlu. Tey zemin kızı Ankara’da oturuyor ve çay saatleriyle ilgili yurt yönetimiyle görüşmeye geldi. Yapılan açıklama; ‘Biz muhafazakâr bir kurumuz, çay saatleri bizim için her şeyden önemlidir, vazgeçilmezdir. Bu çay saatlerinde yeri gelir oyun oynarız yeri gelir yazılar okuruz ki bunlar hep Zaman, Genç Beyin ya da Fethullah Gülen kitapları olur yeri gelir Kuran’dan bölümler okunur’ şeklinde olmuş. Çay saatleri için gelenlerin hepsi türbanlı. Toplantılarda, namaz nasıl kılınır gibi konular konuşuluyor, Kuran’dan bir bölüm seçilip üzerine yorum yapılıyor, cennet ve cehenneme ilişkin şeyler anlatılıyor, Fethullah Gülen kitaplarından seçilen paragraflar okunuyor.” Ankara Tuncelililer Derneği, DİSK Ankara Bölge Temsilciliği, Halkevleri’nin de aralarında olduğu çeşitli sivil toplum örgütleri ve sendikalar tarafından önceki gün Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde yapılan basın açıklamasında Gülen okullarına dikkat çekildi. (KORAY AVCI) ‘Erkek öğrenci kantine çıkamazdı’ Sariataş, MEB’in denetimlerinde göz boyamaya dönük davranıldığının da altını çizerek, “MEB’den müfettiş geleceğini öğrendiler. Çay saatlerini düzenleyen belletmenler gelmedi, öğrencilerin Kuran’larını dolaplarına kilitlemesi, ortada bırakmaması istendi. Öğrenciler, türbanları kırışmasın diye perdelere asıyorlardı ama müfettiş teftişe gelecek diye onlar da kaldırtılmıştı ve yatakların üzerine MEB’in ‘Marşlarımız’ diye kitapları bırakılmıştı. İçinde ulusal marşlar bulunuyordu” dedi. Sariataş, dershanede yalnızca 8 erkek öğrencinin bulunduğunu, onların 3. katta ders gördüğünü ve yukarıya çıkmalarının yasak olduğunu dile getirdi. Sariataş, “Erkek öğrencilerin kantine çıkması bile yasaktı. Sırf bu yüzden altta idarenin olduğu yerde kantin gibi bir yer oluşturuldu, ihtiyaçlarını oradan karşılıyorlardı” dedi. Gelecek kaygısı nedeniyle ses çıkarmadan çay saatlerine katılmayı ve yurt yönetiminin söylediklerine uymayı kabul etmek zorunda kalan arkadaşları bulunduğunu söyleyen Sariataş, çay saatlerine katılmadığı için yurt müdürü tarafından uyarıldığını da ifade etti. Sariataş, “Atıldıktan sonra, kendi isteğimle yurttan ayrıldığıma dair dilekçe de imzalatmak istediler. Ama imzalamadım. Neden yurttan atıldığım konusunda hiçbir bildirim yapılmadı, gerekçe sunulmadı” diye konuştu. ilahi dinlettirildiğini ama müzik dinlemenin ve televizyon izlemenin yasak olduğunu vurgulayan Sariataş, “Yalnızca cumartesi günleri film saatleri düzenleniyor. Öğrencilerin istediği filmler alınıyor ama diyelim ki bir bayanla bir erkek ele ele tutuştu... O sahne hemen kapatılıyordu ve geçtikten sonra filmi izlemeye devam ediyorduk. Kendi kendilerine sansür uyguluyorlardı” dedi. Yalnızca pazartesi günleri 10.30 16.30 arasında dışarı çıkma iznine sahip olduklarını, ayda bir kez 3 gün olmak kaydıyla da eve gitmelerine izin verildiğini belirten Yağmur Sariataş, “Yurtta kalanların hepsi üniversiteye hazırlanan öğrenciler. Trabzon, Çankırı gibi birçok ilden gelenler vardı, hatta Ankara’da oturanlar da vardı. Yurt artı dershane için 7 bin YTL ödeyip geliyorlardı” diye konuştu. FRANSA’DAKİ PKK’LİLER Film izlerken sansür Aynı odada kalan arkadaşlardan bir ya da iki tanesinin diğerlerine namaz kılması için baskı uyguladığını da dile getiren Sariataş, dua ile başlayıp biten çay sohbetlerinde öğrencilere dini eğitime ilişkin ödevler verildiğini de anlattı. Megafondan DST ile işbirliği cezaevinden çıkarttı PARİS (AA) Fransa’da, gözaltına alındıktan sonra tutuklu yargılanmalarına karar verilen, aralarında terör örgütü PKK’nin Avrupa sorumlusu Rıza Altun’un da bulunduğu 8 kişilik grubun, Fransız gizli servisi DST ile işbirliği yaptıkları ortaya çıktı. Örgüt üyelerinin serbest bırakılmasında “işbirliğinin etkili’’ olduğu belirtildi. Fransa’da terör örgütü PKK’nin yan kuruluşlarına düzenlenen ve 14 kişinin tutuklandığı operasyonun ardından önceki gün örgütün Avrupa sorumlusu Rıza Altun’un da bulunduğu 8 kişi serbest bırakılmıştı. Örgüt üyelerinin serbest bırakılmasında Fransız avukatların terör örgütü üyeleriyle DST’nin yakın işbirliğini ortaya koymalarının etkili olduğu belirtildi. Serbest bırakılan militanlardan Atilla Balıkçı’nın, savcı Thierrry Frannoyi’ye, 2002 yılından bu yana örgütün Avrupa’daki elebaşılarından ve Paris’teki operasyonlardan yakalanan Rıza Altun ile gizli servis arasındaki işbirliğini ayarlayan kişi olduğunu söylediği bildirildi. Le Monde gazetesine konuşan DST çalışanları da, PKK militanlarıyla temas içinde olduklarını doğruladılar. DST, PKK militanlarıyla, “sarı çizgiyi’’ geçmemeleri için temas içinde oldukları görüşünü savundular. Sariataş, yurtta dış dünyayla bağlantılarının koparıldığını söyledi. ‘Bizi makineye dönüştürmek istediler’ M.Y. (24) adlı erkek öğrenci ise 2000 2001 yılında İstanbul Bakırköy’deki FEM Dershanesi’nde burslu olarak okuduğunu ve Güngören’deki bir erkek yurduna yerleştirildiğini söyledi. Teftiş sırasında karma sınıf M.Y. devam ettiği dershanede ve kaldığı yurtta yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı: “Çay saatlerine baskıyla sokmaya çalışıyorlardı ama dire niyorduk. Kararlılığımızı gördükleri için müdahale etmiyorlardı. Bektaşilikten, Alevilikten söz ederek bizi etkilemeye çalışıyorlardı. O yurtlara, dini inancı olan ama ibadet etmeyen bir insan girse, yıl sonunda 5 vakit namazını kılan bir makineye dönüşerek çıkar. MEB müfettişleri teftişe geleceği zaman haber almışlardı. Bir hafta boyunca karma sınıflar oluşturuldu. Müfettişler de o sınıflarda oturup dersleri dinledi ve gitti. Ardından her şey eskisine döndü. Hocalar öğrencilerle derslerde dini sohbetler yapabiliyorlardı. Özellikle sol görüşlü yazar, aydın, gazeteciler hakkında oluşan çeşitli gündemlere dersin yarısını ayırıp, onları kötüler nitelikte konuşuyorlardı.” M.Y. Fethullah Gülen’in Tunceli’de örgütlenmek için uzun yıllardır çaba sarf ettiğini ancak bunu başaramayınca burslu öğrenci okutma yoluna gittiğini belirterek “İstekleri, Tuncelili gençleri asimile ederek zaman içinde oradaki kültürü ve inancı değiştirebilmek. Uzun vadeli ve stratejik düşünüyorlar, buna göre hareket ediyorlar” dedi. Üniversiteler araştırma görevlisi yetiştiremez duruma düştü, üniversite hastaneleri iflasın eşiğine geldi AKP yükseköğretimi yaraladı FIRAT KOZOK TÜRK GENÇLİĞİNE HİZMET VAKFI SERİ KONFERANSLAR: 4 TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN AYDINLANMA YILLARINDA ÇAĞDAŞ VE DEVRİMCİ EĞİTİMİN UNUTULMAYAN ÖNDERİ, MİLLİ EĞİTİM BAKANIMIZ ANKARA AKP iktidarı, 5 yıllık görev süresi boyunca yükseköğretim sistemini derinden yaralayan politikalara imza attı. Hükümetin uygulamaları sonucunda üniversiteler araştırma görevlisi yetiştiremez duruma düşerken, üniversite hastaneleri iflasın eşiğine geldi. Yüksek Öğretim Kurulu, üniversitelerden aldığı ödünç kadrolarla çalışırken, yeterli bütçeyi alabilmek için bürokrasi kapılarında bekleyen rektörler, yönetimi yargısal anlamda tartışmalı olan TÜBİTAK’la çalışmaya mecbur bırakıldı. YÖK’ü araştırma görevlisi yetiştirmemekle ve yeni üniversitelerin açılmasına engel olmakla eleştiren AKP iktidarının, üniversitelerin “elini kolunu bağlayan” uygulamalarından bazıları şöyle: Araştırma görevlisine Başbakanlık engeli: Araştırma görevlisi atamalarında Başbakanlık’tan izin şartı getirildi. Yargının ? AKP hükümetinin 5 yıllık iktidarı döneminde YÖK, ödünç kadrolarla çalışmak zorunda bırakıldı. Yeni üniversitelere sadaka gibi bütçe ayrılırken, rektörler bütçe alabilmek için kapılarda bekletildi. Üniversiteler, yargının tanımadığı bir kişi tarafından yönetilen TÜBİTAK’la çalışmaya mecbur edildi. Hükümet, üniversitelere ayırmadığı bütçeyi TÜBİTAK’a aktardı. Alt düzeydeki öğretim kadrolarına hiçbir iyileştirme yapılmadı. yürütmeyi durdurma kararlarına karşın, hükümet bu konudaki ısrarını sürdürdü. Son olarak Danıştay’ın kesin kararıyla siyasi iradenin bu müdahalesi engellendi. Ancak bu süreç zaman aldığı için, uzun süre araştırma görevlisi istihdam edilemedi ve mali yılın sonuna gelindiği için de istenilen sayıda atama yapılamadı. rum üniversiteleri darboğaza soktu, yatırımlar yarım kaldı, planlanan hedeflere ulaşılamadı. versiteler, yönetimi yargısal anlamda tartışmalı olan ve vekâleten idare edilen TÜBİTAK’la çalışmaya mecbur bırakıldı. Hükümet, üniversitelere ayırmadığı bütçeyi TÜBİTAK’a aktardı. Ancak bütçe, sağlıklı bir şekilde kullanılamadı. sine karşın, hükümet bu çağrıları duymadı. Sonuçta en fazla mağduriyeti, araştırma görevlisi, okutman, öğretim görevlisi gibi doçent kadrosunun altındakiler yaşadı. Bu nedenle öğretim üyeliğinin “fidanlığı” kabul edilen araştırma görevliliği cazibesini kaybetmeye başladı. HASAN ÂLİ YÜCEL’İN ARAMIZDAN AYRILIŞININ 46. YILI ANISINA Yönetmen Prof. Dr. GÜNGÖR ŞATIROĞLU Konuşmacı HASAN FEHMİ GÜNEŞ İstanbul Milletvekili İçişleri Eski Bakanı Kadro düşürüldü: Üniversitelere, kurumdan ayrılan araştırma görevlisi sayısının aynısı, öğretim görevlisi, okutman ve uzman sayısının da ancak yarısı kadar yeni kadro açabilme zorunluluğu getirildi. Ödenekler kapatıldı: 2006’nın son üç ayında üniversitelerin tüm ödenekleri kapatıldı. Bu du Hastaneler iflas noktasında: Üniversite hastanelerinin devletten alacağı trilyonlarca lira ödenmedi. Buna karşılık hastanelerin ödemesi gereken KDV peşin istendi, böylece tıp fakültesi olan üniversitelerin döner sermayeleri iflas noktasına getirildi. Sadaka gibi bütçe: Seçim yatırımı olarak nitelenen yeni üniversitelere yalnızca 500’er bin YTL yatırım ödeneği ayrıldı. Bu üniversiteler için, olmazsa olmaz nitelik taşıyan 1080 idari kadro son ana kadar verilmedi. TÜBİTAK tahakkümü: Üni YÖK ödünç kadrolarla çalışıyor: İktidar, göreve geldiği günden bu yana, YÖK’e neredeyse hiç kadro ayırmadı. Kurul, üniversitelerden aldığı emanet kadrolarla işlerini yürütmek zorunda kaldı. Kadrolara iyileştirme yok: Özellikle son 4 yıldan bu yana, üniversite öğretim üyelerine, muadili diğer birimlere göre iyileştirme yapılmadı. Bu durum birçok kez yazılı olarak ilgili makamlara iletilme Kadrolar vakıf üniversitelerine kaçtı: Yaşanan ekonomik sorunlar, üniversitelerin nitelikli kadrolarını da kaçırdı. Birçok öğretim görevlisi ya yurtdışındaki üniversitelere ya da vakıf üniversitelerine gitti. Rektörler kapı kapı dolaştı: İstedikleri bütçelere kavuşamayan rektörler Ankara’da bürokrasinin kapılarında bekletildi. Özellikle üniversiteleri bölünerek yeni üniversiteler açılan ve buraları tedviren yöneten rektörler, altyapısı sağlam bir yükseköğretim kurumu hazırlayabilmek adına günlerce başta Maliye Bakanlığı olmak üzere ilgili birimlerde bütçe aradı. Slayt Gösterisi Tarih: 26 Şubat 2007 Pazartesi Saat: 17.0019.00 Yer: İstanbul Üniversitesi Maçka Sosyal Tesisleri Maçkaİstanbul Nüfus cüzdanımı, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi öğrenci kimlik kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. ÇAĞRI SERKAN ANSEN CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle