Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 ŞUBAT 2007 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Pakistanlı Ayşe 3. hayatını arıyor... işa, dilimizdeki deyişiyle Ayşe, 20 yıl kadar önce Pakistan’dan ABD’ye göç etti. İlk hayatı Pakistan’da bir azap içinde geçmişti. O günlerinden söz bile etmek istemiyordu. Erken yaşta evlendirilmiş, koca dayağına karşın ne yapıp edip ayakta kalmayı başarmış, hatta yarım kalmış eğitimini bile öyle böyle tamamlamıştı. Sonra, daha fazla dayanamayıp ABD’deki bir akrabasının yardımıyla, adeta kaçar gibi ülkesinden uzaklaştı. Amerika’da ikinci hayatına başlayacaktı. Pakistanlı kocadan boşandı, buradaki bir başka yurttaşıyla evlendi, ondan çocukları oldu. Amerikan vatandaşlığına geçtiği sırada, azmin elinden bir şey kurtulmayacağından, çocuklarıyla aynı zamanlarda öğrencilik yaşamına devam etti. İkinci kocasından da ayrıldığı günlerde, üniversite öğrenimini tamamlamış, Purdue’de doktorasına başlamıştı. Yaşının kırkları geçtiği zamanlardı artık... O yaşlar, kadında erkekte, yaşamın sorgulandığı A zamanlardır! Ayşe de, bir şeylerin eksikliğini galiba şimdi duyumsuyordu. Amerika’daki ikinci hayatı da onu mutlu etmemiş olmalı ki, kendisine üçüncü bir hayat aramaya kalkıştığı sırada, bir internet sitesiyle karşılaştı. Ülke değiştirmesine, binbir türlü zahmete, taşınmaya, tekrar evlenmeye, yeniden iş bulup ev kurmasına gerek kalmadan bir 3. hayat olanaklıydı, şimdi... Hemen internet adresine başvurdu. Birkaç dakika sonra, Ayşe için 3. hayatının mutluluk veren günleri ekranda başlayacaktı. “The Second Life” adındaki internet sitesi, www.secondlife.com adresinde yeni yaşam kapıları açıyordu. Bu kadar çabuk, böyle kolay olacağını Ayşe nerden bilsindi, bir tanışı ona salık vermese... Üç boyutlu bir video oyunundan başka bir şey olmayan bu siteye, ABD’de 3.5 milyon insan üyeydi ve gerçek dışı, sanal dünyada seçilmiş bir yaşamı orada sürdürüyorlardı. Bu sitede ev satın alıyorlar, komşularını bile kendileri belirliyor, dolayısıyla “Ev internet sitesinden diploma sahibi olunması işten bile sayılmazdı. Kredi alma, komşu al!” lafı burada geçersiz kartından bir miktar paranın site kalıyordu. Sitede parayı bastıran muhasebesine aktarılmasından sonra kendine bir ada bile satın alabilir, oraya diploma elinizdeydi. Eş seçmek, yerleşip sessiz, sakin günler dilediğince çocuk sahibi olup cıvıl cıvıl geçirebilirdi. Yaklaşık 20 dönümlük bir aileye kavuşmak hasretine artık son küçük bir adanın bedeli 1675 dolardı. veriliyordu. Evin eşyalarını arzu Gerçekten bu parayı verip orada buyurduğu gibi satın yaşamaya başlayan Amerikalılar sırada I N D I A N A P O L I S alıyor; hatta, artık Masseratti mi olur, bekliyordu. Adayı Mercedes mi fark spekülatif anlamda etmez, kapıya çifter değerlendirmek isteyen çifter arabaları da girişimciler, sınırlı sayıda koyuyordu. Başa bela bu emlak olanağını piyasa almadan, hastalanıp yükselince satışa MAHMUT ŞENOL sıkıntılara düşmeden, çıkarıyor, başka üyeler iflas korkusu buraya talip oluyordu. yaşamadan, işsiz kalmak tehlikesinden Böylece para kazanmak da olanaklıydı, uzak bir yaşam ekrandaydı. Bu düşsel www.secondlife.com’da... Ayrıca yaşamın şimdi aktarıldığınca sorunsuz dileyen, kendisine işyeri açabiliyor, gittiği sanılmasın! Siteye üye olmanın, mutluluk içinde yaşıyordu. Daha ne üye kalmanın, başkalarının da olsun? Örneğin, asıl dünyada eğitim bulunduğu bu sanal dünyada yaşamı başarısız geçen, çift dikiş atıp yaşamanın kuralları vardı, ki zaten arka kapıdan mezun olanlar içinse, bunlara uymak koşuluyla ShangriLa’ya adım atılıyordu. Uymayan, kapı dışarı... Yatırılan onca paraysa iade edilmiyor, hakkınız yanıyordu. Voltaire’in, düşsel ülke Eldorado’da Candide’i dolaştırması gibi bir hayal âlemi elinizden kaçtı mı, zor ve zalim eski hayat dışarda sizi bekliyordu. 3 buçuk milyon insandan her gün, yaklaşık 150 bin kadarı, bu sanal dünyada işlem yapmak üzere bilgisayar başına geçiyor, saatlerce orada oyalanıp yaşamını ufak ufak kuruyordu. Günlük alışveriş hacmi, 2 milyon dolara kadar ulaşıyordu. Bu yazının kaleme alındığı sırada, Second Life’ı borsası gibi görünen bir ekran penceresinden okunursa, son 24 saat içinde 1 milyon 152 bin 099 dolarlık iyi yaşam kalitesi satın alınmış, üyeler bu kadarlık bir ticaret hacmi yaratmıştı. Anlaşılmayan bir şey var mı, diye tekrar siteye göz atınca, bir daha emin oldum ki binlerce insan kredi kartıyla, yahut posta çeki gibi ödeme araçlarıyla bu parayı site yönetimine son 24 saatte aktarmıştı. Allah akıl fikir versin, dedirtecek bir olgu gibi düşünülse de, bunun ardında çok ciddi toplumsal bir yoksunluğun izleri aranmalıydı. Pakistanlı Ayşe’nin şu sıralarda, üçüncü hayatında neler yaptığını henüz bilmiyoruz. Eşimle aynı üniversitede sık sık karşılaşmalarına rağmen, ondan bu gelişmeleri öğrenebilmiş değiliz. Belki iyisinden bir ev, içine bir koca, yahut ruh derinliklerinde kalmış bir başkasını da koymuş olabilir. Kim bilebilir ki? Site, dışarıya ser verip sır vermeyenlerden! Her şey ekran başında yaşanıyor, bitiyor! Saatlerini orda geçiren 3 buçuk milyon Amerikalı, ertesi sabah mutsuz kaldığı işine dönene kadar kendi dünyasında eksiğini gediğini tamamlıyor. ABD’de işinden, eşinden, yaşamından mutsuz kalanları istatistikler yüzde 87 olarak belirtiyor da, aralarında Pakistanlı Ayşe var mı, onu bir ben biliyorum... msenol34@yahoo.com Wu Tianming ve torunları “Ya seyredin, ya uyuyun; yok kurucusu sayılan Wu Tianming. sıkılıyorsanız çıkın dışarı! Babası 19361966 arasında Çin Böylece herkes memnun olur...” Devrimi’nin önde gelen köylü kökenli simalarından. Kültür Jean Mace Ortaokulu Fransızca öğretmeni Mösyö Jonquet, bu Devrimi süresinde 2.5 yıl hapis seneki 13. Vesoul (Vözul) yatan, bırakıldıktan birkaç hafta Uluslararası Asya Filmleri sonra ölen babasından söz etmek Festivali’nin (1320 Şubat) onur istemeyen Wu, “Sosyalizme inanıyorum, fakat Çin’de konuğu Çinli yönetmen, yapımcı Wu Tianming klasiği, “Lao yaşanana değil. Jing/Eski Kuyu”nun gösterimi Kokuşmuşluğun, başlamadan önce salondaki 50 çürümüşlüğün, milyar insana öğrencisini bu sözlerle yapılan olağanüstü haksızlığın adı bu olamaz” diyor. Festivalde uyarıyordu. Çocuklardan kaçı uyudu bilemem, ama 124 gösterilen Çin, Japon, Kore çocuk dakikalık film süresince dışarı bir ve çizgi filmlerine gelen 45 kişi bile çıkmadı. Ayıptır yazması, yaşlarındaki küçükleri görünce, başta Cannes Film Festivali olmak “Bu çocukların, gençlerin, yarının insanlarının rüyalarını üzere 15 yıldır epeyce festival, gösteri, anma programı vs. bozmaya kimsenin hakkı yok” izledik. Sinemaları haftada 12 diye aktarıyor duygularını. defa ziyaret ederiz. Bugüne değin Yaptığımız sohbetlerde, eğitimini dünyanın hiçbir yerinde genç yarıda bıraktığı karanlık günleri yaşlı, kadın erkek farkı sessizlikle geçiştirirken derin Çin gözetmeksizin, Vesoullu coğrafyasının taşrasında, yıkık dökük devraldığı Xi’an Sinema sinemasever kadar sinemaya, diğer sinema seyircisine saygılı, Merkezi ve Stüdyoları mucizesini beyaz perdeyi huşu içerisinde, anlatırken gözleri parlıyor. 79’da neredeyse mutlak bir sessizlikle yardımcı atandığı merkezde, önce takip eden bir topluluğa Teng Wenji ile iki ortak film çekiyor. 1982’de tek başına rastlamadık. Bu, en küçüğü 200, en büyüğü 1500 kişilik 5 ayrı imzaladığı “Vahşi Nehir” filmi salonda, her seansı tıklım tıklım onu ulusal, 1987’de Tokyo dolu, 8 gün süren 27 filmlik bir Festivali’nde büyük ödül kazanan sinema maratonu sonucunda “Eski Kuyu” uluslararası planda öne çıkarıyor. 1984’te merkezin edinilmiş bir izlenimdir... Doğu Fransa’nın 18 bin nüfuslu, tek bir başına getirilen Wu’nun bir başka doğal güzelliği veya tarihi özelliği katkısı, Zhang Yimou, Çen olmayan bu sıradan Kaige gibi kasabası Vesoul’u dünyaca ünlü PARİS yönetmen veya cazip kılan temel unsur tartışmasız Gong Li gibi “insan” hem de oyuncuları katılımcı çıkartması, onların cinsinden... Daha yapımcılığını üstlenmesinde önceki UĞUR HÜKÜM yazılarımızda yatıyor. Bu arada (Cumhuriyet Wu’nun “Hayat” 19.03.2000 ve 16.02.2003 veya (1984), “Maskeler Kralı” (1995) http://hukum.blogcu.com) ve “CEO” (2002) gibi anlattığımız iki Milli Eğitim başeserleri, Çin sinemasının neferi, Martine ve JeanMarc klasikleri arasına giriyor. 1989’da konferans vermek için New Therouanne çiftinin özverili kişilikleri, ortak “Asya” ve York’tayken Tiananmen “sinema” aşklarıyla birleşince Meydanı’nda başlayan öğrenci 1995’te ortaya alçakgönüllü bir olayları patlıyor. Los Angeles’ta sinema buluşması çıkıyor. Bu 4.5 yıl Çin Sineması Tarihi dersleri veriyor. 2004’te Çin’e girişim 2006’da 21 bin, 2007’de 23 bin seyirciyi; 39 yönetmen, dönüşü “muhteşem” oluyor. 3 oyuncu, yapımcı, yazar, TV filmi, 5 dizi çekiyor. Çin eleştirmen sinema insanını bir televizyonunun en popüler dizisi, araya getiren, 70 filmli, 130 sayısız sansür ve tehdite rağmen hazırladığı, parti yöneticilerinin gösterimli ve bir dizi de sergi, konferans, konser ve eğlence yolsuzluklarını sergilediği “Kara gecelerini içeren bir kültür Yüzler” dizisinin ardından 200 şölenine dönüşüyor. Bu kolektif üstdüzey parti görevlisi başarıda, bölge ve il yargılanıyor. Köylü kökenine yöneticilerinin, Kültür Bakanlığı daima sahip çıkan feminist ve Ulusal Sinema Merkezi (CNC) Wu’nun filmlerinde, inanılması zor bir belgesel titizlik ve acı bir sorumlularının payı, ancak en önemlisi Vesoul sakinlerinin eleştirellik egemen... İstanbul katılımı belirleyici oluyor. Bildiri mu, Antalya mı olur bilemeyiz, dağıtan çocuklardan afiş asan ama Türkiyeli sinemasever bir gençlere; misafirleri ağırlayan, biçimde Wu ile tanışmalı, eserini yakından görmeli diye ihtiyaçlarını gönüllü karşılayan öğrenci veya emekli öğretmen düşünüyoruz... Wu keyifli bir hanımlardan festivali sabah kahvaltısında, festivalin fotoğraflayan Devlet Demiryolu açılış konuşmasını yapan Vesoul Fotoğraf Kulübü mensuplarına, Belediye Başkanı Alain satırlara sığmaz bir sevgi, Joyandet’nin, Konfüçyüs’ten dayanışma ağı 2007 randevusunu, aktardığı şu sözlerin kendisi için olduğu kadar kızı, torunu ve kimsenin ayrılmak istemediği sıcacık bir aile yuvası havasına “yarınki torunlar” için hayati sokuyor. Bu ortamı en iyi takdir olduğunu hatırlattı: etmesini bilen kişilik ise 1939 “Görüneceğim diye doğumlu, Kültür Devrimi endişelenmeyin, görünür (kalıcı) işler için uğraşın...” kurbanı, 5. nesil (son 20 yıl) Çin sinemasının hamisi, yeni akımın ugur.hukum@gmail.com Aykırı gazeteci Köksal AJP yönetiminde eçen günlerde Türk kökenli G genç gazeteci Mehmet Köksal, Belçika’da Fransızca çekinceli olabilir, çünkü güvendikleri Türkçe basın beni negatif tanıtıyor. Ama herkes beni böyle görmüyor.” Aykırı konuşan Profesyonel Gazeteciler Cemiyeti’nin (AJP) yeni yönetim gazeteci olarak biliniyor. “Hep olumsuz yazıyorsun. Belçika’da kuruluna seçildi. Yaptığı haberlerle Türk toplumunda tepki Türk toplumu hiç mi iyi şey yapmıyor” sorusuna; “Türkler çeken ve ses getiren Köksal’ın elbette iyi şeyler yapıyor. seçilmesiyle, “zor şartlardaki Sanıldığı gibi polemikçi çalışmaları ve haberlerindeki gazeteci değilim, sadece cesaretli tutumunun gazeteci ilkeleri vardır: onurlandırıldığını” belirtti AJP. vaktinde gelen trenin haberi Köksal’ın seçilmesini yapılmaz, geç kalan trenin kutlayanların yanında, “Demek haberi yapılır. Çünkü sebepler ki ödül alman için Türkiye ve soruşturulur, sorumlular Türkler aleyhine yazman, bulunur, yolcular yine küfretmen gerekiyormuş” diyenler de oldu. Seçilmesine çok etkilenecek mi diye bakılır. İşlerin düzelmesi istenir. Bu sevinmiş Köksal. Belçikalıların açıdan ben, kişiler Türk ve da ilgiyle izlediği sitesinde Frankofon medyasına aynı “Şimdi hemen sözde şekilde konuşuyor mu diye Profesyonel, sözde Gazeteciler araştırıyorum ve görüyorum ki sözde Cemiyeti derler” diye herkes ikiyüzlü” diye yanıt dokundurmadan da duramamış. veriyor. Belçika basınına farklı, AJP’deki görevinde Flaman Türklere farklı ve kendi parti Gazeteciler Birliği’nde (VVJ) yönetimine farklı açıklamalar olduğu gibi bir deontolojik kurul yapan Belçika’daki Türk oluşturulması için çaba siyasetçilerimizi anımsatıyor. harcayacak. Flamanlar bu Belgeye dayalı araştırmacı konularda bir adım daha önde. gazetecilik konusunda daha çok Gazetecilik meslek ilkelerine Belçikalı gazetecilerden uymayanları uyarıyor, kınıyor ya etkilendiğini söyleyen Köksal, da üyeliğini iptal ediyor. Hatta Uğur Mumcu’yu sonradan yayımladıkları yıllık raporlarda keşfedip gazeteciliğini ve iyi ve kötü gazeteci örneklerini yöntemlerini okumuş. “Bilim açıklıyorlar. Sadece Frankofon adamı Ay’ı gösterirken aptallar Belçika medyasının değil, parmağa bakar” diye bir Çin Belçika’daki yabancı kökenli atasözü var. İnsanlar medyadaki gerçeklere ve haberin kirliliğin BRÜKSEL kendisine bakmak temizlenmesine yerine, “Bu bilgiyi de katkıda Köksal’a kim bulunmak verdi” diye istiyor Köksal. sorguluyor. Belçika’daki “Yazdığımın Yerel Türkçe ERDİNÇ UTKU doğruluğunu Medya için sorgulasınlar” diyor. önerdiğim, Haber yapmadaki “Temiz öncelikleri konusunda Kalemler Kampanyası”nı canlandırmak istediğini söylüyor. uzlaşamasak da, Köksal yaptığı işe inanıyor, iyi yapıyor. Köksal Türk medyasıyla Belçika “Ucunun nereye dokunacağını medyası arasında bir köprü ve kime zarar vereceğini görevi de görecek. Mehmet düşünmek benim görevim Köksal 29 yaşında, Brüksel değil. Haber, haberdir” diye Serbest Üniversitesi (ULB) iletişim mezunu. Gazeteciliğe Le düşünüyor. Belçika’daki Türklerin Türkiye’yle daha çok Soir’da başladı. Şimdi Courrier International ve TRT Türkiye’nin ilgilenmesini de anlayamıyor Köksal. “İlk kuşağı anlıyorum Sesi muhabiri, ayrıca Minorites ama benim gibi gençler neden ve Humeur Allochtone sitelerini daha çok Türkiye’yle ilgilenir yönetiyor. Brüksel Bölgesi ki? Ben 29 yaşındayım, Türkiye Devlet Bakanı Emir Kır’ın bana hiçbir şey vermedi ve seçim harcamalarını düşük bildirdiğini ve üniversite mezunu karşılığında 5 bin Avro ve askerlik istiyor. Ama bana oy olmadığı halde kendisini sanki mezunmuş gibi sunduğunu yazdı. kullandırtmıyor. Ben de isterim vatandaş olarak Türkiye’de oy Kır’ın hakkında açtığı davayla vermeyi. Ben de isterim gündeme geldi. Son olarak Türk gurbetçi Türk’ü temsil eden Tarih Kurumu Başkanı Yusuf milletvekilleri olsun. Bugün Halaçoğlu’nun Brüksel’e Türk Ceza Kanunu’na göre gelmesinden önce yaptığı bir ben Belçika’da bir suç işlesem, haber ortalığı karıştırdı. Emirdağ’da aynı suçu işleyen Mehmet’in sevmeyeni, vatandaştan daha fazla ceza seveninden çok.Çünkü o herkesi alırım, bu ayrımcılığı eleştirdi. Vatan haini ilan edildi. “Soykırımı tanıyor” dendi. Ajan eleştiriyorum. Avrupalı Türk olarak ben bunları istiyorum ve diye tanıtıldı. O, Türk halkının TBMM’de bu konularda kendisini tanıyıp anladığına inanıyor: “Benim kendimi Türk kampanya başlatacağım, bakalım kim arkamda olacak” toplumuna tanıtmam derken haksız da değil. Belçika gerekmiyor ki, ben o toplumda medyasında Türk toplumu büyüdüm ve onun çocuğuyum. uzmanı olarak sürekli görüşüne Ne kadar eleştirilsem ve hain olarak görülsem de bunu böyle başvurulan Köksal hem Belçikalılar hem de Türkler ki hain olarak tanındığımıarasında daha çok konuşulacağa zanneden sizsiniz. Medya beni benziyor. öyle tanıtmış olabilir ve kişisel erdincutku@binfikir.be olarak beni tanımayanlar daha İngiltere’nin kuzeybatısında Cumbria bölgesinde, bir yolcu treninin OxenholmeTebay seferini yaparken raydan çıkması sonucu meydana gelen kazada 1 yolcu öldü, 50’ye yakın kişi yaralandı. Trenin saatte 150 kilometre hızla giderken raydan çıktığı belirtildi. Trende mahsur kalan 100 yolcu da saatler süren çalışmalar sonucu kurtarıldı. Kraliyet Lancaster Hastanesi sözcüsü, hastaneye kaldırılan yaralılardan birinin kaza nedeniyle aldığı yaralar sonucu öldüğünü açıkladı. (Fotoğraf: REUTERS) İngiltere’de tren kazası Adem’in cenneti nerede? lman entelektüelleriyle gazete ve dergileri geldi” başlığıyla veren bu gazetenin yanı sıra ünlü birkaç haftadır Türkiye’yi konuşup, yazıp Der Spiegel’de yer alan bir başka makalede çiziyorlar. Olay, Anadolu uygarlıklarının dünyanın Anadolu kültürlerini anlatan satırlar ister istemez en eski uygarlığı olduğunu kanıtlayan dev bir insanı duygulandırıyor... Evet, şimdi Alman serginin yarattığı şaşkınlık etrafında odaklanıyor... medyası bir yana, bizde ise ilk kez gazetemizde Evet, şaşkınlığın hayranlık ve biraz da kıskançlıkla arkadaşımız Mehmet Faraç’ın 1 Mart 2005 tarihli karıştığı bir merak, bugünlerde bütün bakışları geniş haberi ve yine 18 Ekim 2006’da çıkan Arif Almanya’nın Karlsruhe kentine çevirdi. İlginç Faraç’ın haberiyle bu dev arkeolojik keşif olan nokta, dünya çapında görkemli bir serginin Cumhuriyet okurlarına duyurulmuştu. Dikkatli yarattığı etkiyi konuşuyor şimdi Almanya’da okurların gözünden kaçmayan bu ayrıntılardan aydınlar... Ve bu sergiden sonra, şimdi tarih sonra, insan ister istemez Anadolu’nun kültürel kitaplarının yeniden yazılacağı yönünde birleşen zenginliği ile gurur duyuyor. Ancak bu sergi ile uzmanlar, arkeolog ve sanat tarihçileriyle elimize geçen bir fırsatı ise tamamen müzeciler şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar artık... değerlendirdiğimiz pek sayılmaz... Dünya Zira 12 bin yıllık bir geçmişin pırıltısı insanları kültürüne damgasını vuran Mısır piramitlerinden 6 burada da şaşırttı... Karlsruhe kentindeki eyalet bin yıl daha eskiye giden bir kültürün yeşerdiği müzesinde iki hafta önce açılıp taa 17 Haziran’a Anadolu’daki bu çarpıcı izler ve kalıntılarla ilginç kadar sürecek bu sergiyi ilk iki haftada on bin hayvan figürleri ve rölyefler arkeoloji dünyasını ve kişinin ziyaret etmesi boşuna değil. Alman insanlığı bir anda hayrete düşürdü. Esasında arkeolog Dr. Klaus Schmidt’in Şanlıurfa 1965’te bulunmuş olmasına karşın 1994 yılındaki yakınındaki Göbeklitepe’de yaptığı sistematik kazılarla görenleri kazılarla gün ışığına çıkardığı afallatan bu buluntular zinciri, MÜNİH olağanüstü kıymette şaşırtıcı Adem’in Anadolu’dan geldiği savını buluntuların yanı sıra sergide en çok doğruluyor... Zaten söz birliği ilgiyi çeken eser ise dünyanın en eski edercesine aynı manşeti kullanan heykeli olduğu kanıtlanmış olan Alman yayın organlarına gelin de Adem heykeli. Cinselliğin ve şaşmayın. Öyle ya da böyle, şimdi bereketin simgelendiği bu heykeli Adem’in Anadolu’dan geldiğini EROL ÖZKAN kim görse şaşırmadan edemiyor. kabul eden Avrupalı bilinç, Urfa’daki Balıklıgöl kenarında Türkiye’yi AB’ye uygun yapılan kazı çalışmasında bulunan bu görmemekte inatlaşırken bizler de 2 metrelik insan yontusu, kalker taşından yapılmış başka türden bir inatlaşmayla (!) Zeugma gibi bir olup 1993 yılında ortaya çıkarılmıştı... Ve Urfa’da uygarlık merkezini sulara gömdük, ardından “Balıklıgöl heykeli” olarak adlandırılan bu eser, Hasankeyf’in sulara terk edilmesini onayladık ve Balıklıgöl neolitik yerleşmesinin Göbeklitepe’den son olarak da Allianoi’yi Kasım 2006 tarihli 2 bin yıl daha eski olduğunu da göstermişti... Yani, Avrupa Parlamentosu kararına rağmen saçma dünyada bugüne kadar bilinen bütün bilgileri sapan bir baraja kurban etmeyi göze alarak altüst edip sollayan bu buluntu, şimdi bütün dünyayı şaşırttık. Bitmedi. Daha şu son bir hafta Almanya’yı büyülüyor ve insanlık tarihinin içinde Avrupa Parlamentosu’ndan iki Yunan Şanlıurfa dolaylarında başladığını da ortaya parlamenterin Bergama yakınındaki antik şifa koyuyor. Alman 2. Kanalı ZDF’deki program bir merkezi Allianoi’nin sular altında kalma tehlikesi yana, en büyük ilgiyi Alman aydınlarının ile karşı karşıya olduğunu ve arkeolojik SİT’in ellerinden düşürmedikleri Frankfurter Allgemeine kurtarılması için Avrupa Komisyonu ile AP’de Zeitung (FAZ) gazetesi gösterdi. Sergiye tam sayfa çağrıda bulunduklarını bilmem duydunuz mu? ayıran ve haberi manşetten “Adem Anadolu’dan erolozkan66@hotmail.com A CUMHURİYET 10 K