11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ŞUBAT 2007 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Yasin el Kadı, terör örgütleri ve kuruluşlarının malvarlıklarının dondurulmasına ilişkin listede ‘Çağın En Güzel Gözlü Maarif Müfettişi’ Sevgili, 18 Şubat günü yayımlanan Ertuğrul Fırkateyni ile ilgili yazının ardından, Canan Yücel Eronat Hanımefendi telefonla aradı. Ünlü geminin kaptanının büyük dedesi Ali Bey olduğunu, onun, eşi Ayşe Hanım’a yazdığı mektupları derleyip “Ertuğrul Süvarisi Ali Bey’den Ayşe Hanım’a Mektuplar” başlığı altında, Yapı Kredi Yayınları’ndan yayımlattığını söyledi. Kitap tükendiği için bulamadım. Ankara’ya gittiğimde, Canan Hanım’ı ziyaret ederek fotokopisini alacağım. Ben geçen pazarki yazımda, geminin komutanının Osman Paşa olduğunu yazarken bir yanlış mı yapmıştım? Hayır. Ama dilersen, olayın aslına geçmeden önce, deyimlere bir açıklık getireyim. Savaş gemilerinin kaptanlarına süvari değil de, o zamanki deyimiyle, kumandan deniyor. Olayın kendisine gelince: Ertuğrul’un kumandanı, Tekirdağlı namıyla maruf, Yarbay Ali Bey. Yalnız gemi, Padişah’ın Japon İmparatoru’na iyi dilekleri ve armağanlarını götüreceği için, bunu sunacak kişinin yüksek rütbeli olması gerekiyor. Bu nedenle de, komutanlığa, o sırada Bahriye Nazırı Hasan Rahmi Paşa’nın damadı olan Albay Osman Bey tayin ediliyor, sonra da Ertuğrul Singapur’a vardığında, paşalığa terfi ettiriliyor. Olay bu. ??? Geminin komutanı olan Osman Paşa ve diğerleriyle Oşima kayalıklarında şehit düşen, Tekirdağlı Yarbay Ali Bey’in, Hasan Âli Yücel’in anne tarafından dedesi, şair Can Yücel’in de büyükdedesi olduğunu, ünlü Milli Eğitim Bakanımızın kızı Canan Hanım’dan öğrenmiş oldum. Canan Hanım, babasıyla ilgili, kendisine nakledilen bir olayı da anlattı. Atatürk, İktisat Kongresi dolayısıyla İzmir’de bulunduğu 17 Şubat4 Mart 1923 tarihleri arasında kongrenin yapıldığı binanın balkonundan halka seslenmektedir. Konuşmanın sonunda, dinleyiciler arasında bulunan bir genç, seslenir: Paşam, bu medreseleri ne zaman kapatacaksınız?.. Atatürk gencin haklı olduğunu söyler. Olaydan bir yıl sonra, Tevhidi Tedrisat Kanunu Meclis’ten geçecektir. Ve aradan 12 yıl geçtikten sonra, İzmir’deki delikanlı, Milli Eğitim Bakanı olacaktır. Hasan Âli Yücel kesintisiz olarak Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı 11 yıl içinde, 1. Eğitim Şurası’nı toplayıp eğitim planı hazırlatmış, Üniversiteler Kanunu’nu çıkartarak düşünce, kürsü ve bilim özgürlüğü yolunda önemli bir adım atmış, opera ve tiyatronun devlet hizmetleri arasına katılmasını sağlayarak bu yönde köklü gelişmelere önayak olmuş,Yüksek Köy Enstitüleri’nin kurulmasına ve böylelikle Aydınlanma’nın ışığının köylere kadar ulaşmasına öncülük etmiş, dünya klasiklerinin dilimize kazandırılması için Tercüme Bürosu’nu kurdurmuş, Türk Ansiklopedisi ile İslam Ansiklopedisi’nin yayınını başlatmıştır. CHP içinde tutucu kanadın egemen olmasıyla birlikte, Hasan Âli Yücel de Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ayrılmak zorunda kalmıştır. Hasan Âli Yücel’in Milli Eğitim’in başından ayrılmasının Türk Aydınlanması’nın da sonu olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. ??? Sevgili, siyasetten kırgın ayrıldıktan sonra, Akşam ve Cumhuriyet’te yazılar yazan Hasan Âli Yücel yarın Ankara’da ölümünün 46. yılında anılacak. Biz de burada bugünden onu, oğlu Can Yücel’in şu şiiri ile analım: “Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim” Ben hayatta en çok babamı sevdim. Karaçalı gibi yerden bitme bir çocuk, Çırpı bacaklarıyla ha düştü, ha düşecek, Nasıl koşarsa peşinden bir devin. O çapkın babamı ben öyle sevdim. Bilmezdi ki, oturduğumuz semti. Geldi mi gidici hep, hep acele işi. Çağın en güzel gözlü Maarif Müfettişi. Atlastan bakardım nereye gitti Öyle öyle ezber ettim gurbeti. Sevinçten uçardım hasta oldum mu, Kırkı geçse ateş çağırırlar İstanbul’a Helalleşmek ister elbet oğluyla! Tifoyken becerdim aşk oyununu Oh dedim, göğsüne gömdüm burnumu. En son teftişine çıkana değin, Koştum ardından o uçmaktaki devin Daha başka tür aşklar, sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim canevim Hayatta ben en çok babamı sevdim. Başbakan yargıyı umursamıyor ? “Listenin başlığından bile haberiniz yok” diyen Başbakan Erdoğan’ın El Kadı’nın içerisinde yer aldığı listeden asıl kendisinin haberdar olmadığı ortaya çıktı. FIRAT KOZOK ANKARA Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun, Yasin el Kadı’nın Bakanlar Kurulu’nun terörü finanse eden kişi ve kurumlar listesinde kalmaya devam etmesi yönündeki kararına karşın El Kadı’ya hâlâ kefil olduğunu açıklayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yargı kararını umursamıyor. Erdoğan’ın, “El Kadı bir defa teröre destek veren bir zanlı değildir” sözlerine karşılık bu kişi Bakanlar Kurulu’nun, terör örgütleri, kişi ve kuruluşların Türkiye’deki malvarlıklarının dondurulmasına ilişkin listesinde yer alıyor. Suudi Arabistan’a hareke tinden önce bir gazetecinin, “Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, Yasin el Kadı’nın Bakanlar Kurulu’nun Terörü Finanse Edenler Listesi’nde kalmaya devam etmesi yönünde karar verdi. Bu çerçevede siz hâlâ El Kadı’ya kefil misiniz?” sorusuna sinirlenen Erdoğan, El Kadı ile ilgili görüşünün değişmediğini söylemişti. Yasin el Kadı’nın terörü finanse eden bir zanlı olmadığını iddia eden Erdoğan, “Listenin başlığından bile haberiniz yok. Önce listenin başlığını iyi okuyun. Soruları da ona göre sorun” de mişti. Ancak, Erdoğan’ın bu sözleri, El Kadı’nın içerisinde yer aldığı listeden asıl Başbakan’ın haberdar olmadığını ortaya koydu. Karar açık Yasin el Kadı, BM’nin “Taliban ile ilişkilendirilmiş veya Taliban’a mensup bireylerin listesi”nde yer almıştı. Daha sonra Kadı’ya ilişkin “2001/3483” sayılı Bakanlar Kurulu kararı, Resmi Gazete’nin, 30 Aralık 2001 tarihli mükerrer sayısında yayımlanmıştı. Kararda şu ifadelere yer verilmişti: “15/8/1945 tarihli ve 4801 sayılı kanunla onaylanan ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90’ıncı maddesi gereğince kanun hükmünde olan Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 25’inci maddesine göre teşkilat üyesi ülkelerce uygulanması zorunlu olan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin terör örgütlerinin ve terorizmi finanse eden kişi ve kuruluşların malvarlıklarının dondurulmasına ilişkin 1267/1999, 1333/2000 ve 1373/2001 sayılı kararları uyarınca oluşturulan ekli listede yer alan terör örgütleri, kişi ve kuruluşların Türkiye’de bulunan bankalar ve diğer mali kurumlar ile gerçek ve tüzelkişiler nezdindeki kiralık kasa mevcutları da dahil olmak üzere, tüm hak ve alacakları ile malvarlıklarının dondurulması ve bu malvarlıkları ile ilgili her türlü işlemin Maliye Bakanlığı’nın iznine bağlanması, Bakanlar Kurulu’nca 22/12/2001 tarihinde kararlaştırılmıştır.” CHP LİDERİ DENİZ BAYKAL ‘Kuzey Irak’ta hedef Türkiye’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kuzey Irak’ta ortaya çıkan tablonun Türkiye’nin parçalanmasına yönelik faaliyet içinde olduğunu, ülkeyi yönetenlerin bu tehlikeyi yeterince kavramadığını vurguladı. Kanal B’de yayımlanan bir programda soruları yanıtlayan Baykal, Kuzey Irak’ta ortaya çıkan tablonun, Türkiye’nin parçalanmasına yönelik faaliyet içerisinde olduğunu söyledi. Baykal, “Türkiye’yi yönetenler bu tehlikeyi yeterince kavramış değil. Bu tehlike karşısında cesaretli, kararlı, tutarlı, ciddi bir politika ortaya koymuş değil. Tam tersine terör örgütüne yaranarak, onların sırtını sıvazlayarak, onların gözüne girmeye çalışarak, onlara umut vererek, yaparız, ederiz, bekleyin şimdi seçimler var diyerek bunların palazlanmasını, güçlenmesini, iddialı hale gelmesini seyrediyorlar’’ dedi. ‘Adam Etmek’ ya da Cinsiyetçi Dil… Bir erkek meslektaşımız anlamaz bir şekilde sordu: “Neden ‘adam etmek’ sözcüğüne karşı çıkılıyor anlamadım. Bunun cinsiyetçi bir yaklaşım olduğu bana doğru gelmiyor.” British Council ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ortaklaşa düzenlediği “Kadınların ve Cinsel Eğilimleri Farklı Olan Grupların Medyada Temsiline Yönelik İlke Geliştirme Toplantısı”nda bu sorunun sorulması, bu itirazın dile getirilmesi, toplantıya katılanların çoğu tarafından biraz gülümsemeyle karşılandı. Bu konuların çoktan aşıldığı düşünülüyordu. Sanki başa dönülmüş gibi bir ruh haline girdik. Bu toplantıya BBC’nin tanınmış isimlerinden içişleri ve hukuk muhabiri Margaret Gilmore’un katılması toplantıyı cazip hale getirmişti. Gilmore, İngiltere’de son yıllarda cinsel ayrımcılığın olumlu yönde önemli bir değişime uğradığını ve kadınlar, eşcinseller konusundaki dışlayıcı dilin büyük ölçüde geriletildiğini anlattı. Tabii yine de erkek egemenliğiyle ilgili sorunlar sürüyordu. Örneğin bir ulusal gazete, değişik medya kurumlarındaki ücretleri sormuştu ve BBC gibi bu konuda çok duyarlı olan kurumda bile erkeklerin kadınlardan daha fazla maaş aldığı ortaya çıkmıştı. Gilmore, BBC’de kadın çalışanların yanında, gay ve lezbiyenlerin de kendi kimliklerini açıklayarak çalıştıklarını ve etkili görevler üstlenebildiklerini belirtti. ??? Toplantının konuşmacılarından birisi de dünya çapında insan hakları aktivistlerinden Kürşad Kahramanoğlu’ydu. Kahramanoğlu, uzun yıllar Uluslararası Gay ve Lezbiyenler Birliği’nin (ILGA) Genel Sekreterliği’ni yapmıştı. İngiltere’de uluslararası bir toplantıya Libya’dan bir katılımcı çağrılmıştı. Sonrasını Kahramanoğlu şöyle anlattı: “Sırf Kaddafi’nin akrabası olduğu ve dil bildiği için katılan kadın katılımcı, konuşmaların içinde ‘gay’ ve ‘lezbiyen’ sözcükleri geçtikçe kahkahalar atıyordu. Bu kadının kahkahaları nedeniyle toplantıyı yürütmek mümkün olmuyordu. Sonunda bir yerde durduk, ‘sonuna kadar gülün de öyle başlayalım’ dedik.” Toplantının konuşmacılarından Doçent Dr. Mine Gencel Bek, gazetelerin kadın cinselliğini kullanma biçimine ilişkin hak ihlallerine dikkat çekti. Bu arada BİA (Bağımsız İletişim Ağı)’nın IPS’nin (Uluslararası Basın Hizmetleri) kitabından yola çıkarak gazeteciler için hazırladığı Cins Bakış Sözlüğü’nden bazı bölümleri aktardı. Sorunlu sözcüklerin bazıları şunlardı: ‘Adam etmek’, ‘adam gibi’, ‘adam kayırmak’, ‘adam olmak’, ‘insanoğlu’, ‘işadamı’, ‘işe adam almak’, ‘kadın sürücü’, ‘kız almak’, ‘kız gibi’, ‘kız oğlan kız’, ‘kızlık soyadı’, ‘sevici’. IPS bu kelimelere seçenek olarak düşünülen kelimelerden de söz etmişti. İşte tam bu noktada bir erkek gazeteci, “Böyle gidersek dili kurulaştırırız ve kısırlaştırırız” diye itiraz etti. Aslında belki de bu itirazla ilk kez yüz yüze geliyoruz. Buna benzer itirazlarla yıllar önce ben de karşılaştığımda da benzer bir tepki gösterdiğimi hatırlıyorum. Demek ki daha çok çabalamamız gerekiyor. ??? Bu buluşma sırasında da gördüm ki, cinsiyet ayrımcılığı konusu medyanın gündeminde önemini koruyor. Geçmişe göre, Türkiye’de de dünyada da çok mesafe alınmıştı. Kadınlar, eşcinseller daha görünür hale gelmişti. Kendilerini daha fazla ifade edebiliyorlardı. Ancak sorunlar varlığını sürdürüyordu. Erkek egemen söylemden kurtulmak o kadar da kolay değildi. Medyanın üst noktalarında erkeklerin ezici üstünlüğü kendini hissettirmeye devam ediyordu. ??? Toplantıda bir başka örnek de çok çarpıcıydı. Akademik dünyada çalışan bir kadın konuşmacı kendi yaşadığı acı tecrübeyi şöyle anlatmıştı: “Gazeteci olmak istiyordum. Bu amaçla bir gazeteye başvurdum. Stajyer olarak kabul edildim. Yanında çalışacağım erkek yönetici bana iki talimatı olduğunu söyledi. ‘İngilizce biliyorsun. Oradan tercümeler yapacaksın.’ Olur dedim. İkinci talimatı ise şuydu: ‘Arşive ineceksin. Oradan çıplak kadın fotoğrafları bulacaksın ve bunların altına öyküler uydurup yazacaksın.’ Bunu da kabul ettim. Ancak zamanla bu yaptığım iş nedeniyle çıldıracak noktaya geldim ve gazeteci olmaktan vazgeçtim.” Çok sayıda gazetecinin katıldığı toplantı, cinsiyetçilik konusunda daha duyarlı olunması temennisiyle sona erdi. asirmen?cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle