10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 ŞUBAT 2007 CUMA 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Yargıtay 1. Ceza Dairesi görevsizlik kararı vererek dosyayı 9. Ceza Dairesi’ne gönderme kararı aldı ‘El Pueblo Unido Jamas Sera Vencido’ ya da ‘Türk’ün Dostu’ 2007 yılıyla birlikte önümüzde bulduğumuz, boyutları günbegün büyüyecek gibi görünen ve yenilerinin de ekleneceğini rahatlıkla düşünebileceğimiz sorunlara bakıp da endişelenmemek için yalnızca budala olmak gerekir. Bir yandan AB ile ilişkilerimizde gittikçe koyulaşan dışlanmışlık, Kıbrıs sorununun çözümündeki fiyasko, Rum yönetiminin Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama konusundaki son girişimiyle, ülkemizi bir de o cepheden kuşatma girişimleri, Irak’ın petrol ticaretinde, “Barzani’yi muhatap alın!” demesi, stratejik müttefikimiz olduğu ileri sürülen ABD’nin ülkemize ve bölgeye bakış açısıyla birlikte, gelecek için planlarını ne görmezden gelmek, ne hafife almak ne de bütün bunlar karşısında, gerçekten kaygı duymamak mümkündür. Türkiye 21. yüzyıla, tıpkı 20. yüzyıla girdiği gibi girmektedir. Geriye dönüp baktığınız zaman tehdit değerlendirmesi açısından arada büyük bir fark olmadığını görürsünüz. Şimdi, bu tabloya bakarak “Ne olursa olsun, biz geçen yüzyılın ilk çeyreğindeki badireden nasıl kurtulduysak, bundan da öyle sıyrılırız” demek yeterli bir davranış değildir. Yirminci yüzyılın başındaki tuzaklardan kurtulduğumuz doğrudur. Ama yalnızca bu saptama yetmiyor. Aynı zamanda, o badireden nasıl sıyrılıp çıktığımızı da iyi irdelememiz gerekiyor. ??? Aynı şekilde, bütün bu olup bitenler karşısında, “Türk’ün Türkten başka dostu yoktur” diye içe kapanmak da yetmez. Unutmayalım, 1919’larda, “Biz kendi gücümüzle bir şey yapamayız” diyenler, Amerikan mandası görüşünü Sıvas Kongresi’nde bile dile getirenler de Türk’tü. Bizi kurtaran o Türkler değil, dilerseniz, Turgut Özakman’ın deyimini kullanalım, öbür “Çılgın Türkler”di. Yazının başında kullandığım tümce İspanyolca; anlamı “Birleşmiş bir halk hiçbir zaman yenilmez”. Demek ki, bir halkın yenilmemesi, bir ülkenin ulusal davalarını başarıya ulaştırması için bazı koşullar gerekli. Geçen hafta Kanal Türk’te Tuncay Özkan ve Mine Kırıkkanat ile yaptığı programında Em. Org. Kemal Yavuz, bir ülkenin gücünün öğelerini şöyle sıralıyordu: 1 – Bağımsız bir maliyesi, güçlü bir ekonomisi olacak. 2 Güçlü bir ordusu olacak. 3 – İçte güvenlik ve düzeni sağlayacak, dışta milli hedefleri saptayıp ulusal çıkarları gerçekleştirecek güven ve görüşe sahip yöneticiler tarafından yönetilecek. 4 – Toplumun belli inançlar ve hedefler etrafında birleşmeyi gerçekleştirme kapasitesi bulunacak. ??? Türkiye, yukarıda saydığım gerçeklerin bilincine vararak, birleşmiş bir halkı hiçbir şeyin dize getiremeyeceğini kanıtlayarak badireden kurtulmuş, kendi bağımsız devletini kurup bugünlere gelmişti. 21. yüzyılın başında ülkemizde bütün bu koşulların olup olmadığına bir bakalım. Bugün güçlü ve bağımsız (küreselleşme döneminde diğer demokratik ülkelerinki kadar bağımsız) bir ekonomiye sahip mi, yoksa üretmeden üreyen toplum şu anda, borca ve sıcak paraya bağlı olarak, ekonomik olarak teslim bayrağını çekmiş durumda mı? İçte güvenliği ve düzeni sağlayan toplumun belli inançlar hedefler etrafında birleşmesini kolaylaştıran bir yönetimimiz var mı? Yoksa, ülke din, mezhep, tarikat, dil, etnik grup ayrımına dayanan bir politikayla, bölünmüş ve herhangi bir hedef etrafında bütünleşmesini engelleyecek bir şekilde mi yönetiliyor? İçerde güvenlik ve düzen sağlanmış durumda mı? Yoksa tersi mi? Bütün bunlara vereceğiniz yanıt olumlu değilse eğer, güçlü bir ordu da bir anlam ifade etmez, üç bacağı kırık, tek bacağı sağlam bir masayı ayakta tutabilir misiniz? Bütün bu gelişmeler, bizim badireden kurtulup bağımsız devletimizi kurduktan sonra gerçekleşmiştir. Bu durumda, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” demek yerine, kimi hallerde Türk’e Türk’ten fazla zarar veren olmadığını görüp yeniden birleşmiş bir halkı kimsenin dize getiremeyeceğini kanıtlayacak bir duruma gelmemiz gerekir. Unutmayalım: “El Pueblo Unido Jamas Sera Vencido!” Bu her dönemde, her yerde geçerli olan evrensel bir gerçektir. ‘Şemdinli’de devlete karşı suç var’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Şemdinli davasının temyiz başvurusunda görevsizlik kararı vererek, dosyayı ‘’terör ve devlete karşı suçlara bakmakla görevli’’ 9. Ceza Dairesi’ne gönderme kararı aldı. Karara katılmayan iki üye, dosyayı karara bağlama görevinin 1. Daire’ye ait olduğu görüşünü savundu. 1. Ceza Dairesi’nin gerekçesinde, “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemde bulunmak’’ suçundan Türk Ceza Yasası’nın 302/1. maddesi, Terörle Mücadele Yasası’nın 5. maddesi, “adam öldürmek ve adam öldürmeye teşebbüs etmek’’ suçlarından ? Şemdinli davasının temyiz başvurusunu inceleyen 1. Ceza Dairesi, kamu davasının “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemde bulunmak’’ ve “suç işlemek için anlaşmak” suçlarından açıldığını belirterek görevsizlik kararı verdi ve dosyayı ilgili suçlara bakmakla görevli 9. Ceza Dairesi’ne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderme kararı aldı. TCY’nin 302/2. maddesi ve 82/1c ile “suç işlemek için anlaşmak suçundan’’ 316/1. maddesi uyarınca kamu davası açıldığı anımsatıldı. Gerekçede, söz konusu hükümlerle ilgili temyizen inceleme görevinin Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin görevine girdiği vurgulandı. Yargıtay 1. Ceza Dairesi heyeti bu nedenle dairenin görevsizliğine, dosyanın 9. Ceza Dairesi’ne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdiine oyçokluğuyla karar verdi. gösterildiği anımsatıldı. İddianamede olayın anlatılış biçiminden, öldürme ve öldürmeye kalkışmak suçlarından dava açıldığını kabul etmenin mümkün olduğu belirtilen karşı oy gerekçesinde, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçundan dava açıldığından söz edilebilmesi için sanıkların, “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik bir fiili işleyen kişilerden olmala İki üye karara itiraz etti Başkanvekili Mehmet Yalçın ile üye Salih Zeki İskender, dairenin bu kararına katılmadı. Yalçın ve İskender’in karşı oy gerekçesinde, iddianamede, sanıklara atılı suçlar ve uygulanması gereken yasa maddeleri olarak TCK’nin “302/1, 302/2, 82/1c ve 316/1. maddelerinin’’ rı, bu suçu işleyeni araç olarak kullanmaları, başkasını bu suçu işlemeye azmettirmeleri’’ gerektiği kaydedildi. Gerekçede bu suçun işlenmesine, “bu suçu işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek, bu suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak’’ ve “suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak suretiyle yardım etmelerinin gerektiği’’ vurgulandı. BÜYÜKANITGÜL DORUĞU Türkiye mesajlarını netleştiriyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ayrı ayrı çıkacakları ABD ziyareti öncesinde dün kritik bir görüşme yaptı. Büyükanıt ve Gül, Türkiye’nin Irak politikasındaki olası yaklaşımları yeniden değerlendirirlerken, Washington yönetimine verilecek mesajları netleştirdiler. Cumhuriyet’in ulaştığı değerlendirmelere göre, Gül’ün ABD ziyaretinin en önemli dosyalarını genelde Irak ve özelde de Kerkük ile PKK konuları oluşturacak. Gül’ün, Türkiye’nin Kerkük’te kasım ayında yapılacak referanduma ilişkin kaygılarını ortaya koyması beklenirken, Türkiye’nin bu konudaki yaklaşımını iletmesi ve yeni formüller gündeme getirmesi bekleniyor. Bu çerçevede, Gül’ün, BM’nin yeni Genel Sekreteri Ban KiMoon ile bir araya gelmesi söz konusu olacak. Kerkük konusunda BM’nin nasıl bir inisiyatif alacağı konusunda ise henüz net bir dosya bulunmuyor. Daha önce Türkiye’nin BM’yi Kerkük konusunda devreye sokmak istediği basına yansımış ancak ayrıntıları ortaya çıkmamıştı. Dışişleri Bakanlığı’nda bu ayrıntılar üzerine yapılan çalışmalara son şeklinin verilmesinin ardından Gül’ün, bu dosyayı da Washington’a götürüp hem ABD’li mevkidaşına hem de BM Genel Sekreteri Ban KiMoon’a iletmesi gündemde olacak. Gül’ün ziyaretinin bir başka kritik noktasını ise Türkiye’nin Irak’taki bölgesel Kürt yönetimi ile olan ilişkilerinin oluşturması bekleniyor. Özellikle PKK konusunda ABD yönetiminin yetkili ağızlardan yaptığı açıklamalarla, “Türkiye, Kürtler ile işbirliği yapmalı” mesajını vermiş olması Ankara’nın bölgeye ilişkin yaklaşımını gözden geçirmesine neden oldu. Türkiye’nin Ortadoğu’daki büyükelçilerinin Ankara’da yaptığı toplantılarda, Türkiye’nin bölgesel Kürt yönetimi ile temaslarını geliştirmesi görüşü öne çıkmıştı. Bu noktada nihai görüşün Gül’ün ABD ziyaretinden sonra ortaya çıkması bekleniyor. Ziyaretin bir başka önemli noktasını ise Irak’taki ŞiiSünni çatışmalarının önüne geçilmesine ilişkin Türkiye’nin atacağı adımlar oluşturacak. Türkiye’nin bu konuda inisiyatif alması durumunda neler yapılabileceği üzerinde durulacak. Dikmen’de yıkım için gelen panzerleri, araçları ve çevik kuvvet polisini taş ve sopalarla engellemeye çalışan kadınerkek, gençyaşlı onlarca yurttaş, birçok yerde oturarak barikat kurdu. Çıkan olaylarda 14 kişi gözaltına alınırken İhlas Haber Ajansı (İHA) kameramanı Özgür Yurdakadim’in de ayağı kırıldı. Yurdakadim, hastanede tedavi altına alındı. Belediye ekipleri, 8 saat süren çalışma sonucunda yaklaşık 200 gecekonduyu yıktı. Ankara Anakent Belediyesi’nden yapılan açıklamada ise çıkan olaylar ve gösterilen tepkiler “ideolojik’’ olarak nitelendirilerek konuyla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunulacağı belirtildi. (Fotoğraf: KORAY AVCI) Kentsel dönüşüm gerekçesiyle kış ortasında gecekondu yıkma girişimi gerilime neden oldu Gökçek’ten panzerli yıkım ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Anakent Belediyesi kış ortasında Dikmen Vadisi 3. ve 4. etapta yer alan gecekonduları yıkmaya kalkıştı. Sabah saat 05.00’te yıkım ekiplerini polis panzerleri eşliğinde mahalleye gönderdi. Yıkıma direnen yurttaşlara panzerler ve biber gazıyla müdahale edildi. Olaylarda 14 kişi gözaltına alınırken bir gazetecinin de ayağı kırıldı. ASKİ’ye ait yıkım araçları ile çevik kuvvet polislerinin saat 05.0006.00 sularında mahallelerine geldiğini belirten yurttaşlardan bir kısmı ise evlerine zorla girildiğini, küfür ve hakaret edildiğini dile getirdi. Panzerleri, yıkım araçlarını ve çevik kuvvet polisini taş ve sopalarla engellemeye çalışan kadınerkek, gençyaşlı onlarca yurttaş, birçok yerde oturarak barikat kurdu. Çıkan olaylarda 14 kişi gözaltına alınırken İhlas Haber Ajansı (İHA) kameramanı Özgür Yurdakadim’in de ayağı kırıldı. ‘Çocuklarınız görür’ Oturma eylemi yaptıkları yerlerde ateşler de yakan Dikmenliler, evlerinin tek taraflı sözleşmeyle alınmak istendiğini belirterek Gökçek’e tepki yağdırdı. Kendilerine sadece, “Size Doğukent’ten ev ve receğiz” dendiğini, ama herhangi bir yer gösterilmediğini, yazılı bir taahhüt sunulmadığını kaydeden yurttaşlar, “Evlerini veren komşularımız da şimdi bin pişman. Gelip bize ağlıyorlar. ‘Siz görmeseniz de çocuklarınız görür’ diyorlarmış. Bize tapu versin, yer göstersin, o zaman davul zurnayla verelim evlerimizi. Söylediklerinin, televizyonda anlattıklarının hepsi yalan. Bize işgalci diyor, ama konut vergisi veriyoruz” sözleriyle tepkisini dile getirdi. Dikmen Vadisi’ndeki gecekonduların yıkımına tepki gösteren Halkevleri, DİSK, KESK ve bazı sivil toplum örgütleri üyeleri de Anakent Belediyesi’nin Kızılay’daki binası önünde eylem yaptı. CHP Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ise yıkımın “provokasyon” olduğunu, “devlet güçlerinin halkla karşı karşıya getirildiğini’’ kaydetti. Anakent Belediyesi’nin, “bölgenin boş olduğunu söyleyerek güvenlik güçlerini de yanılttığını’’ ifade eden Ateş, konuya ilişkin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’yu ziyaret ettiklerini belirtti. Ateş, “Halkı tahrik ederek mağdur etmenin hiçbir anlamı yoktur. Bir tek vatandaşın burnu kanarsa sorumlu belediye olacaktır’’ dedi. asirmen?cumhuriyet.com.tr Başer’in atamasında görevsizlik kararı GENELKURMAY’DAN KİTAP ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay 10. Dairesi, emekli Orgeneral Edip Başer’in, Terörle Mücadele Özel Temsilcisi olarak atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada “görevsizlik’’ kararı vererek, dosyayı Ankara İdare Mahkemesi’ne gönderdi. Büyük Hukukçular Birliği Derneği Başkanı Kemal Kerinçsiz, emekli Orgeneral Edip Başer’in Terörle Mücadele Özel Temsilcisi olarak görevlendirilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle Danıştay’da dava açmıştı. Danıştay 10. Dairesi, davanın ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülecek dava niteliği taşımadığını belirleyerek davayı görev yönünden reddetti. Dairenin kararında, davacı tarafından, Başer’in, Terörle Mücadele Özel Temsilcisi olarak görevlendirilmesine ilişkin “genelgenin’’ iptali istemiyle dava açıldığı anımsatıldı. Kararda, davalı Başbakanlık’tan konuyla ilgili istenen bilgi ve belgelerden, atama işleminin genelgeyle yapılmadığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Başer’in, Terörle Mücadele Özel Temsilcisi olarak görevlendirilmesine ilişkin 13 Eylül 2006 tarihli bir işlem olduğunun belirlendiği kaydedildi. İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca davaya Ankara İdare Mahkemesi’nin bakmakla görevli olduğu vurgulanan kararda, bu nedenlerle dosyanın Ankara İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiği bildirildi. ‘Geçmişten Günümüze Türkiye Cumhuriyeti’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı’nca Atatürk’ün doğumunun 125. yıldönümü nedeniyle hazırlanan “Geçmişten Günümüze Türkiye Cumhuriyeti” adlı bir kitap yayımlandı. Atatürk’ün yaşamı ve yapıtlarının fotoğraflarla anlatıldığı kitapta, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze kadar geçen sürede yaşanan gelişmeler ve önemli olaylar, yaklaşık 500 fotoğrafla Türkçe ve İngilizce açıklamalarla işlendi. Büyük önder Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’si, 10. Yıl Nutku, Türk Ordusuna Son Mesajı ile başlayan 43 sayfalık kitap, “Güzel Türkiyem’’ başlıklı Anadolu’nun 7 bölgesinin birbirinden güzel kentlerinin tanıtıldığı bölümle bitiyor. Kitapta, 1931’de gösterime giren ilk Türk filmi “İstanbul Sokakları’’ndan 1936’da açılan Türkiye’nin ilk betonarme barajı Çubuk’a, 1937’deki ilk resim galerisinden 1951’de GATA’da gerçekleştirilen ilk kalp ameliyatına kadar birçok modernleşme ve gelişmenin öncüsü olay resmediliyor. Toplumsal gerilim ve ilkel öfke ilk önce bizim üzerimize çullanıyor. Çünkü herkesin gözü önündeyiz ve düşündüklerimizi söylüyoruz. Tabii bu öfkeyi alt etmek ve doğru bildiklerimizi söylemeye devam etmek, belli ortamlarda riskli hale geliyor. Hrant Dink’in öldürülmesi, aslında bir gazetecinin öldürülmesi öncelikle. Çünkü toplumun gözü önündeydi ve düşüncelerini söylüyordu. Üstelik de Ermeniydi ve kimliğine de sahip çıkıyordu. Biz gazeteciler, saldırıların hem öznesi hem de nesnesiyiz. Dünkü gazetelere baktım, bazı yazar arkadaşlarım, aldıkları tehdit mesajlarını anlatıyorlardı. Bekir Coşkun Hürriyet’teki köşesinde dün şöyle yazmıştı: “Faşistliğe, ırkçılığa, kafatasçılığa karşı çıktığım için dün bilgisayarıma yağan ve ailemi dahi içine alan ‘Sen Türk değilsin, Müslüman değilsin’ bombardımanı karşısında yazarken dahi beni utandıran bu yazıyı yazmalı mıyım, yazmamalı mıyım?.. kan isteyen çığlıklar arasında boğuluyor sesim…” Biz Gazeteciler... İsmet Berkan’ın Radikal’deki köşesi de aynı konuya ayrılmıştı: “Benden nefret edenleri veya beni öldürmek isteyenleri tanımıyorum. Zaten onların isimleri de yok. Onlarla bir alıp veremediğim de yok. Tek istediğim, daha iyi bir ülkede yaşamak, demokrasinin nimetlerinden daha çok insanın daha eşit biçimde yararlanmasını sağlamaya çalışmak…” Orhan Pamuk’un, karşılaştığı tehditler yüzünden gezi ve toplantılarını iptal ettiği gazetelere yansıdı. ??? Bazı gazeteci arkadaşlarımla konuştum, onlar da bu tür tehdit mesajları aldıklarını, durumu polise bildirdiklerini anlattılar. Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından belli bir odağın tehditler savurduğu ve saldırganlık içinde olduğu bir gerçek. İşte böyle bir ortamda “biz gazeteciler” ne yapacağız? Birincisi, bu tür tehditlere pabuç bırakmayan bir dayanışma içine gireceğiz. Hangi görüşte olursa olsun, hiç kimsenin şiddeti kışkırtmaması için birbirimizi uyaracağız. Saldırgan çevreleri tahrik edecek, geniş kitleleri ajite edecek bir üsluptan kaçınacağız. Birbirimizin hedef gösterilmesine neden olacak tahrik edici ifadeleri kullanmayacağız. ??? Ortada bir cinayet duruyor. Bu cinayetin faillerinin yakalanması, ortaya çıkarılması ve arkasındaki örgütlenmenin deşifre edilmesi için elbirliğiyle çalışmalıyız. Ayrıca yine bu cinayete giden yolların taşlarını döşeyen, hukuki, siyasi ortamı sorgulamalı, medyanın bu konudaki olumsuz payını didik didik etmeliyiz. Bu konuda tarafsız olmak ve ortada durmak mümkün mü? Bir kesim ölüm tehditleri de içeren bir kampanya yürütürken “Ben bu konuda tarafsızım, iki tarafa da eşit mesafedeyim” demek doğru mudur? Nefret ve kin tohumları karşısında sessiz kalmak ya da saldırıya uğrayanla saldırganı eşit görmek çok tehlikeli… Ayrıca biliyoruz ki, saldırgan ırkçılık sınır tanımıyor. Ortada duranları, tarafsız olduğunu söyleyenleri de hedef alabiliyor. Geçmişte bunu çok yaşadık. ??? Biz gazeteciler, öncelikle şiddete, saldırganlığa karşı ortak bir duruş sergilemeliyiz. Şiddet söylemini körükleyen tavırlardan kaçınmalıyız, böyle davranan meslektaşlarımızı uyarmalıyız. Fikir ayrılıkları, belli konularda siyasi tutum farklılıkları aramızda hep olacaktır. Ancak bunun içine şiddetin, ırkçılığın ve saldırganlığın sokulmasına izin vermemeliyiz. Hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz. Unutmayalım, geçmişte sağduyunun yerini saldırganlık aldığında, hedeflerden, farklı yerlerde dursalar bile düşüncelerini söyleyenler oldu. ??? Biz gazetecilerin, şu ortamda gazeteciliğin en temel ilkeleri etrafında bir dayanışma oluşturmamız gerekiyor. Irkçılığa, saldırganlığa prim veren yayın anlayışının tehlikeleri konusunda bir ortak noktaya ulaşmalıyız. Burada ne tarafsızlık olur ne de “iki taraf” üzerinden aracılık. Bir yanda şiddet, öfke, saldırganlık ve tehdit duruyor, öte yanda ise görüşleri ne olursa olsun yazan çizen insanlar. ??? Biz gazeteciler, tehditlere karşı ortak bir tutum sergileyelim. Şiddeti kışkırtan anlayış kimden gelirse gelsin ona karşı duralım. Riskli bir dönemden geçiyoruz. Biz gazeteciler tehditlerin hem öznesi hem nesnesiyiz. Bu durumu değiştirmek için birlikte hareket edelim… Bu herkese bir çağrıdır... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle