10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 ŞUBAT 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 13 NOT DEFTERİ ZEKERİYA TEMİZEL ‘Risk azaldı, ithal buğdaya gerek yok’ ? Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, son yağışların bu yıl için kuraklık riskini azalttığını, dolayısıyla buğday ithalatına gerek kalmadığını söyledi. Ekonomi Servisi Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, son yağışlarla, tarımda 20062007 dönemi için kuraklık riskinin azaldığını belirterek “Buğday ithalatına ihtiyaç yok’’ dedi. Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, tarımsal üretim döneminin iyi başlamadığını, geçen yıl kasım ayından itibaren bazı bölgelerde üç ay yağışların çok az olması veya hiç yağmur yağmaması sebebiyle buğday üretiminde önemli bir azalma olabileceği endişesinin ortaya çıktığını hatırlattı. Bu sebeple son zamanlarda tarımın gündeminde kuraklık riskinin baş sıralarda yer aldığını belirten Bayraktar, “Bazı çevreler bunu fırsat bilerek, spekülatif bir ortam yaratarak buğday ithalatını gündeme getirdi. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), böyle bir ihtiyacın olmadığını, mevcut stokların ülke ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde olduğunu açıklamış bulunmaktadır’’ dedi. TZOB Genel Başkanı, sadece Çukurova yöresinde geç ekimlerde kuraklıktan dolayı çimlenme gerçekleşemediğinden, yüzde 2025 civarında bir üretim azalması olabileceğini söyledi. Meteoroloji verilerine göre önümüzdeki hafta sonu tüm yurtta yağışların etkili olmasının beklendiğini kaydeden Bayraktar, “Kaldı ki ülkemizde 1 milyon ton azalma olsa bile 19 milyon tonluk buğday üretimi ihtiyacımızı karşılayabilir’’ dedi. Türkiye Sebzeciler Meyveciler ve Seyyar Pazarcılar Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Çakman ise son haftada bastıran soğukların ağaçlardaki çiçeklere büyük zarar verdiğini, söz konusu ağaçlardan yaz döneminde az miktarda ürün elde edileceğini kaydetti. Çakman, son günlerde ülkenin önemli bölümünde etkili olan yağışların toprağın su gereksinimini karşılamayacağını anlatarak bu çerçevede sebzemeyvede gerek rekolte gerekse kalite olarak istenilen düzeye ulaşılamayacağı endişesini taşıdıklarını belirtti. Türk Petrol Kanunu Neler Getiriyor ve Neler Götürüyor? (II) TBMM’de, temel kanun müzakere yöntemi ile hızla ve tartışmaya yeterli zaman ayrılmadan gerçekleştirilen Petrol Kanunu ile ilgili Hikmet Uluğbay’ın değerlendirmelerini, araştırmanın tamamına www.hikmetulugbay.com adresinden ulaşılabileceğini hatırlatarak sürdürüyoruz. Söz yine Hikmet Uluğbay’da. Petrolün ve petrol yataklarının çok değer kazandığı ve giderek daha da kazanacağı (günümüz) ortamında çıkarılan (yeni) Türk Petrol Kanunu’nun temel kurallarının değerlendirilmesine (geçersek): Çıkarılan yeni yasanın amaç maddesi veya herhangi bir maddesi ülke petrol kaynaklarının “milli menfaatlara uygun olarak” aranması ve işletilmesi ilkesini içermemektedir. Diğer bir deyişle, dünya konjonktüründeki gelişmelerin aksine, bu temel ilkenin yasaya dahil edilmesine gerek görülmediği anlaşılmaktadır. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün petrol sahalarının işletmeye açılması işlemleri sırasında TPAO’ya sahalarla ilgilenip ilgilenmediğini sorma yükümlülüğü de kaldırılmıştır. Ayrıca yeni yasa ülkede çıkarılacak petrol ve doğalgazın bir bölümünün ülke ihtiyacının karşılanmasında kullanılacağına ilişkin bir kural da koymamıştır. Diğer bir deyişle, bu iki düzenleme ile Türkiye, petrol kaynaklarına yönelik gereksiniminin karşılanmasını tümüyle uluslararası şirketlerin insafına terk etmiş görünmektedir. Oysa enerji kaynaklarına ve bu bağlamda petrol ve doğalgaza yönelik talep artmaya devam ettikçe bu maddelerin fiyatları tırmanmaya devam edecek ve petrol üretimi zirveye ulaştıktan sonra bu malı uluslararası pazarda bulabilme rekabeti çok daha yoğunlaşacaktır. Yeni yasa işletme ruhsatı verilme süresini 30 yıla çıkarırken iki kez 10’ar yıl uzatılabilme olanağını da korumuştur. Dünyada petrol ve doğalgaz yataklarının işletilme hakkını 3050 yıl süre ile vermeye devam eden kaç ülke kalmıştır? Yeni yasa, Devlet Hissesi oranını yüzde 12’ye indirmiş ve çeşitli kriterlere bağlı olarak bu oranın daha düşük düzeylerde uygulanmasına da olanak tanımıştır. Petrol ve doğalgaz kaynaklarına yönelik rekabetin dünya ölçeğinde çok yoğunlaştığı bir dönemde bu kaynakların işletilmesinden alınan Devlet Hissesi’ni bu kadar düşük tutan hemen hiçbir ülke kalmamıştır. Tersine, birçok ülke esasen yüksek olan Devlet Hisselerini daha da yüksek düzeylere çekmek için yıllardan beri çalışmakta ve somut sonuçlar elde etmektedir. ??? Türk Petrol Kanunu’nun 19’uncu maddesine göre, karalarda elde edilen Devlet Hissesi’nin yüzde 50’si, petrol ve doğalgaz işletme ruhsatının bulunduğu ilin il özel idaresinin açtıracağı hesaba aktarılacaktır. Böyle bir hüküm, bütçe yapmanın ademi tahsisi evrensel ilkesine temelden aykırıdır. Hükümet istiyorsa istediği “il”e istediği boyutta Genel Bütçe’sinden ödenek ayırabilir. Ancak belirli gelirin belirli boyutunun bir “il”e tahsisi, bütçe yapmanın evrensel ilkelerinden birini temelinden yıkmaktır. Böyle bir yaklaşım doğal kaynaklar üzerinde bölgecilik akımlarını besler. Böyle uygulamalar ancak federatif yapıdaki devletlerde veya biraz sonra inceleneceği üzere federatif yapıya götürülmek istenen Irak gibi ülkelerde görülür. TBMM’deki müzakerelerde CHP Ankara Milletvekili Yakup Kepenek bu düzenlemenin ademi tahsis yönüne yönelik endişelerini dile getirmiştir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yanıtında Maliye Bakanlığı’nın bu düzenlemeyi desteklediğini açıklamıştır. Bu durumda önümüzdeki günlerde krom, bakır ve bor madenlerinin işletildiği illerin özel idareleri benzeri uygulamanın kendi özel idareleri için de yapılması yönündeki isteklerine hükümetin vereceği yanıt merakla beklenecektir. Yeni kanuna göre, petrol hakkı sahiplerinin ödeyeceği gelir vergileri kesinti toplamı yüzde 40’ı geçemeyecektir. ??? Türk Petrol Kanunu’nun TBMM’deki görüşmeleri, konunun derinliğine inmeyen ve yukarıda açıklanan petrol dünyasında 1954’ten bu yana yer alan gelişmeleri izlemek ve algılamaktan uzak bir görünüm içinde gerçekleşmiştir. Meclis görüşmelerinde en ilginç gözlem ve eleştiri, CHP Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat Yücesan’dan gelmiştir. Yücesan, “British Petrol Şirketi’nin Doğu Karadeniz’de açmaya başlayacağı sondaj öncesinde bu düzenlemenin getiriliyor olması da oldukça dikkat çekicidir” gözleminde bulunmuştur. Türkiye, Galataport ihalesinde yaptığı tartışmanın yüzde biri boyutunda tartışma yapmadan yeni Petrol Kanunu’nu görüşmüş ve kabul etmiştir. ..1954’ten günümüze petrol dünyasında yer alan gelişmeler petrol yataklarına sahip ülkelerin müzakere güçlerini yükselten birçok gelişmeye yol açmış olsa bile Türk Petrol Kanunu ulusal çıkarları koruma açısından 1954 tarihli Petrol Kanunu’nun çok gerisine düşerek çıkmıştır. Bu noktada insan, ulusal çıkarlar konusunda, İngiliz İmparatorluğu Başbakanı Palmerston’un “Bizim sonsuza dek yanımızda olacak dostlarımız yoktur, ve bizim sürekli kalıcı düşmanlarımız da yoktur. Bizim sürekli ve sonsuza dek var olacak çıkarlarımız vardır ve işte bu çıkarlarımızı izlemek bizim görevimizdir” sözünün ülkemiz yönetim kadrolarında henüz anlaşılamamış olmasının üzüntüsünü yaşıyor. Türk Petrol Kanunu ile ilgili bu değerlendirmemi Klare’den bir alıntı ile noktalamak istiyorum: “Gelecek on yılların dünya gündemine, ‘İslam faşizmi’ değil fakat ‘enerji faşizmi’ (azalmakta olan enerji kaynaklarına yönelik giderek askeri nitelik kazanan küresel mücadele) hâkim olacaktır.” [email protected] 6 ilaç şirketine para cezası Ekonomi Servisi Rekabet Kurulu, “2002 yılında eğitim hastaneleri ilaç ihalelerine katılmadıkları ve anlaşmak suretiyle 4054 sayılı Rekabet Kanunu’nu ihlal ettikleri’’ gerekçesiyle 6 ilaç şirketine idari para cezası verdi. Rekabet Kurulu Başkanı Mustafa Parlak’ın açıklamasına göre Bilim İlaç San. ve Tic. AŞ, Deva Holding AŞ, Eczacıbaşı İlaç Pazarlama AŞ, Mustafa Nevzat İlaç Sanayii AŞ, İbrahim Ethem Ulagay İlaç San. TAŞ’nin, Sağlık Bakanlığı’nın 75 hastanenin serum ve ilaç ihtiyacını karşılamak üzere açtığı “ihaleyi boykot ederek, anlaşmak suretiyle 4054 sayılı kanunu ihlal ettiklerine’’ karar verildi. Yönetmelik yayımlandı, kullanıcı, numarayı koruyarak operatör değiştirebilecek ‘Cep’te transfer dönemi ? ‘Numara taşınabilirliliği’ GSM operatörleri arasında yepyeni bir rekabet döneminin de başlangıcı olacak. Ekonomi Servisi Cep telefonu abonelerinin mevcut numaraları ile başka operatöre geçebilmelerinin yolunu açan “Numara Taşınabilirliği Yönetmeliği’’ Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre, mobil numaralar numara taşınabilirliği kapsamında olacak. İşletmeciler, numara taşınabilirliğini sağlamakla yükümlü olacak. Buna göre, taşıma işlemi, talep edilmesi halinde gerçekleştirilecek. Kurum tarafından merkezi referans veri tabanının kurulduğu tarihin işletmecilere bildirilmesini takiben, işletmeciler, söz konusu kurulum tarihinden itibaren 6 ay içerisinde mobil numara taşınabilirliğini uygulamaya geçirmekle ve yönetmelik hükümleri çerçevesinde gerekli düzenlemeleri yapmakla yükümlü olacak. Numara taşınabilirliği kapsamında aboneye doğrudan yansıyabilecek ücretler, abonelerin bu hizmeti almalarını engelleyici nitelikte olamayacak, verici işletmeci, numarasını taşıyan aboneden herhangi bir ad altında bir defalık veya dönemsel olarak ücret talep edemeyecek, işletmeciler arası ücretler yönetmelik hükümlerine aykırı olmayacak şekilde işletmeciler arasında karşılıklı müzakere edilerek serbestçe belirlenecek. İşletmeciler, taşınan numaralara ait yönlendirme bilgilerinde yapacakları değişikliğin maliyetini kendileri karşılayacak. UYGULAMA NASIL OLACAK? ? Operatörler, gerekli tüm düzenlemeleri yapmakla yükümlü. ? İşletmeciler, işletmeci numara taşınabilirliği yükümlülüğü olup olmamasına bakılmaksızın, taşınmış bir numaraya doğru başlattıkları veya taşıdıkları çağrıların, alıcı işletmeciye doğru bir şekilde yönlendirilmesini sağlayacak. ? Taşınmışlara yapılan tüm çağrılar yönlendirilecek. ? Yurtdışından, taşınmış numaraya doğru başlatılan çağrıları yurtiçinde ilgili işletmeciye taşıyan işletmeci, çağrıyı başlatan işletmeci gibi değerlendirilecek. Çift SIM kartlı telefon piyasada Ekonomi Servisi İki farklı hattın aynı anda faal olabildiği, dünyanın ilk çift SIM kartlı cep telefonu General Mobile DST01, KDV dahil 799 YTL ’ye dünya ile aynı anda Türkiye’de satışa sunuldu. Telefonun Türkiye distribütörlüğünü yapan Gençcell Genel Müdürü Muzaffer Gölcü, mobil operatörlerin yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye’de cep telefonu kullanıcılarının yüzde 37’sinin çift SIM kart kullandığının belirlendiğini aktardı. Gölcü, DST01 modeliyle iki telefon taşıma ya da bir hat kullanımdayken diğerinin kapalı olması gibi sorunların sona ereceğini anlattı. Avea: Rekabet başlıyor. Turkcell: Abone bizi tercih edecek Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, uygulamanın tüm tüketicilerin lehine olacağına inandıklarını belirtirken “Yatırımlarla müşteri hizmet kalitemize daima öncelik veriyor, kesintisiz iletişim sağlıyoruz. Şu anda sayısı 31.8 milyona ulaşan geniş müşteri kitlemizin de bu gerçekten hareketle ve memnuniyetle bizi tercih ettiklerini görüyoruz” dedi. Turkcell’e yeni aboneler ekleneceğine inandıklarını ifade eden Ciliv, pazar dengelerinde bir değişiklik beklemediklerini ifade etti. Ciliv, uygulamada sorun olmaması için hazırlık yapacaklarını açıkladı. Avea Üst Yöneticisi (CEO) Cüneyt Türktan da sektörde gerçek rekabetin önündeki en büyük engellerden birinin kaldırılması yolunda önemli bir adım atıldığını bildirdi. Türktan, yönetmeliği memnuniyetle karşıladıklarını vurguladı. Türktan, şunları kaydetti: ‘’Ümidimiz, diğer işletmecilerin de konuya aynı hassasiyetle yaklaşmaya devam etmeleri ve 2007 ilkbaharının, GSM kullanıcılarının baharı olması için numara taşınabilirliğinin süratle hayata geçmesi yolunda Telekomünikasyon Cüneyt Kurumu’na el birliğiyle destek olunmasıdır.’’ Türktan Süreyya Ciliv Üretici, Dünya Bankası Başkanı’na Türk malı kullanmasını tavsiye etti Wolfowitz’e 12 çorap hediye ? Çorap Sanayicileri Derneği, Paul Wolfowitz’e 12 çift erkek çorabı gönderecek. Dernek Başkanı Özüren, “Wolfowitz’in giydiği çorap muhtemelen Çin malıdır. Türk çorabı olsaydı sorun yaşamazdı” dedi. Ekonomi Servisi Çorap Sanayicileri Derneği (ÇSD), Dünya Bankası Başkanı Paul Wolfowitz’in Türkiye’yi ziyaretinde delik çoraplı fotoğrafıyla gündeme gelmesinin ardından, kaliteli Türk çorabına dikkat çekmek üzere Wolfowitz’e 12 çift erkek çorabı gönderecek. ÇSD Başkan Yardımcısı Ümit Özüren, Türk çorap ihracatının yüzde 90’ının Avrupa Birliği’ne (AB) yapıldığını belirterek şunları söyledi: “İhracatın ABD’deki payı ise çok düşüktür. Wolfowitz’in Türkiye’yi ziyaretinde delik çoraplı fotoğrafıyla gündeme gelmesi de Türk çorabının ABD’ye çok gitmemesinin nedenini açıklıyor. ABD’de ağırlıklı olarak Çin çorabı ithal ediliyor. Wolfowitz’in de giydiği çorap, muhtemelen Çin çorabıdır. Aksi halde o çorabın o şekilde yırtılmış olması için çok uzun süre kullanılması gerekirdi. ‘Bizim çorap olsa delinmezdi’ GAZİANTEP (AA) Gaziantep Çorap ve Trikotajcılar Odası Başkanı Reşit Durak, Wolfowitz’e “Türk çorabı kullan’’ tavsiyesinde bulundu. Durak, en kalitesiz çorabın bile en az 10 yıkama dayandığına ve bayan tül çoraplarının bile aynı anda yırtılmadığına dikkati çekerek, “Dünya Bankası Başkanı’nın herhalde pazardan 1 milyona çorap alacak hali yok. Kendisine, Türk malı kullanmasını tavsiye ederiz, kaliteyi görsün’’ dedi. Çin ürünlerinin kaliteli olmadığına işaret eden Durak, Wolfowitz’in, Türk ürünleri kullandığını sanmadığını kaydetti. Eğer bizden alsalardı böyle dertleri olmazdı. Bizim çorabımız çok kaliteli. Türk çorabının kalitesi AB’ye yapılan büyük miktarlı ihracatla da ispatlanmıştır.’’ Olayın büyük bir talihsizlik olduğunu ve bir çorapçı olarak görüntünün hoşuna gitmediğini ifade eden Özüren, “Türk çorabının ABD’deki tüketimi arttığı sürece bu tür olaylar daha az yaşanacaktır’’ dedi. Özüren, çorapta delik olmasının, ürünün kalitesi ve kullanımıyla doğru orantılı olduğunu dile getirdi. Yüksek Denetleme Kurulu özelleştirme sürecindeki kuruluş için önlem alınmasını istedi Halkbank giderse KOBİ’ler sahipsiz kalacak MURAT KIŞLALI ANKARA Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu (YDK), esnaf, sanatkâr, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler ile (KOBİ) diğer sanayi kuruluşlarını desteklemek için kurulan Halk Bankası’nda özelleştirme sonrası bu yükümlülüğünün kalkacağı belirtilerek “Hazine hisselerinin satılması halinde bu kesimlerin desteksiz kalmaması için önlem alınması amacıyla Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) nezdinde girişimde bulunulması” istendi. Bankanın Ağustos 2006 itibarıyla 2 milyar 389 milyon YTL KOBİ kredisi bulunuyor. YDK’nin hazırladığı “Halk Bankası 2005 Yılı Raporu”nda, Halk Bankası’nın 23 Mayıs 1938 yılında “esnaf, sanatkâr, küçük ve orta ölçekli sanayi ve diğer sanayi kuruluşlarını kredilendirmek, küçük ve orta ölçekli sanayi sektörünün kalkınma bankası görevini yürütmek” amacıyla kurulduğu, ancak 15 Kasım 2000 tarih ve 4603 sayılı yasa ile “bankanın ne kuruluş amaçlarıyla ne de ana statüde belirlenen amaçlarıyla ilgisi kalmadığı” belirtildi. Bununla birlikte Halk Bankası’nın tarihi işlevinin güncelliğini koruduğu dikkate alınarak ana sözleşmesine konulan geçici maddeye göre “Kamu hisseleri yüzde 50’nin altına düşünceye kadar, bankanın esnaf ve sanatkârlar ile küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerini kredilendirme faaliyetleri devam eder” hükmünün getirildiği anımsatıldı. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle