19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ARALIK 2007 CUMA 8 DİZİ Hindistan, görkemle sefaletin birlikte zirve yaptığı, yoğun çelişkinin her köşede yaşandığı bir ülke Tapınaklar, maymunlar, yoksullar indistan kendini yavaş yavaş sevdirirmiş. Gerçekten de ilk izlenim olumsuz! Sabah 05.30’da Yeni Delhi Havaalanı’ndan adımımızı attığımız an, sıtma mikrobu bulaştıracağından deli gibi korktuğumuz sinekler, garip bir koku ve hava kirliliği mi, sis mi anlayamadığımız ağır bir hava karşılıyor bizi. 2 saatlik rötar ve 6 saatlik yolculuğun yorgunluğundan olsa gerek, sinek kovucuları sürmeden çıkmışız alandan! Çok temkinli gelmiştik oysa. Doktorları dikkatle dinlemiş, aşılarımızı olmuştuk. Her gün alacağımız antibiyotiklerimiz, sinek kovucu krem ve spraylerimiz, her tür hastalık için ilaçlarımız, hijyen sağlayan jellerimiz, yüz maskelerimiz, ıslak mendillerimiz, 10 günlük yiyeceğimiz, her şeyimiz tamam. Hatta birlikte olduğumuz Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Baykal ve eşi Şeyda Baykal’ın su ısıtıcıları bile var. Poşet çaylar ve kahveler de. Asla çiğ sebzemeyve yemeyeceğiz. Kızarmış, kaynamış, pişmiş yiyecekleri yememizde sakınca yok. Su mutlaka kapalı şişelerde olacak. Dişlerimizi bile bu suyla yıkayacağız. Sokaktan yiyecek yemek ise söz konusu olamaz! Hindistan’a gelme nedenimiz olan kongreye katılmak üzere Yeni Delhi’den Lucknow uçağına biniyoruz. Kahvaltı saati ve hepimiz açız. Çantalar yiyecek dolu ama hostesin servis ettiği kahvaltı da muhteşem görünüyor. Sıcacık kruvasan, tereyağı ve marmelat. Hele de meyve salatası! Çiğ meyve yemememiz gerekir ama dayanamayıp önce kruvasanı, sonra da mangoları, papayaları bir güzel yiyoruz. Lucknow Havaalanı’na, gideceğimiz okulun öğrenci ve öğretmenleri bizi karşılamaya gelmişler. Yüzlerinde kocaman gülümsemelerle önce ellerimizdeki bavulları alıyor, sonra boynumuza çiçek çelenkleri takıyor, alnımıza kırmızı boya sürüyorlar. “Hoş geldin’’ ritüellerinden sonra kısa bir otobüs yolculuğu ve 5 gün boyunca yuvamız olacak okul kampusundayız. H Hindistan’da Din: Hindu: Yüzde 80 Müslüman: Yüzde 14 Hıristiyan: Yüzde 2.4 Sih: Yüzde 2 Budizm: Yüzde 0.7 Diğerleri: Yüzde 0.9 Karmaşık yemek kültürü ve önyargılar mak kullanarak, ampusta, büyük gayet usturuplu yiindistan’da Diller: yor, kimisi avucuyparklar, Hindistan’da anayasaca tayüzme havuzları, la. Çayı, sütle yapınınan 15 milli dil ve bunlara yorlar. Sıcak sütün spor alanları, çoait 1600 lehçe bulunuyor. içine poşet çay atıcuklar için bilim Hindistan’ın resmi dili Devparkı, oyun alanyorlar. Bu tuhaf çanagri alfabesiyle yazılan ya çok önyargıyla ları, laboratuvarHintçe. Ancak İngilizce reslar, internet kafe, yaklaşıyor ama semil dil olarak daha yaygın viyorum! kantin... ne ararsakullanılıyor. İngilizce, birçok Önce ekmek, nız var. Olmayaneğitimli Hintli için anadil kosonra sütlü çay... lar mutfak, bulanumunda, birkaç dili birden derken yavaş yavaş şık makinesi ve konuşabilen çok sayıda Hintelektrik süpürgeHindistan’a alışılinin de ikinci dili. yoruz, sanki uzun si! Yemek, bahçeHintçe ve İngilizce dışındaki süre kalabileceknin bir köşesinde, yaygın diller Assamese, Benmişiz gibi geliyor. toprak bir zemingali, Gujarati, Kannada, Sinekler bile ilk de, kazanların içinKashmiri, Konkani. de pişiyor. Hijyen günkü gibi korkutmuyor bizi. Sinek söz konusu değil. kovucuları sürmeAkan su bile yok. Sebzeler yerlerde yığılı. Çıplak ayak yi unutarak çıktıysak bile ilk günlerlı Hintli kadın ve erkekler bu sebze de olduğu gibi panik halinde odalaleri doğrayıp kazanlara atıyorlar. Ek ra dönmüyor, çok da aldırmıyoruz. mek hamurları taşların üstünde yoğruluyor. Ve bu ekmekler inanılmaz lezAHARA GANJ zetli oluyor! Tatları o kadar güzel ki, Kongre öncesi birkaç saatlik boşyemeklerin nasıl piştiğini, hamurlalukta bizi kenti gezmeye götürüyorrın nasıl yoğrulduğunu görmeme rağlar. Lucknow’un tarihi yerlerinden men bu ekmekleri hep yedim! Günlerce her öğün odalara çıkıp birine gideceğimizi zannederken “SaTürkiye’den götürdüklerimizi yiyo hara Ganj’’ adlı alışveriş merkeziruz. Havuz başındaki yemeklerden be nin önünde buluyoruz kendimizi! nim tek yiyebildiğim sıcacık ekmek McDonald’s’lı, Starbucks’lı bu merkezle öyle gurur duyuyorlar ki, “Bizler ve muz! Bizim grup dışındaki herkes, her de bundan çok var. Size özgü bir yeşeyi yiyor. Hintlilerin çoğu elleriyle re gitseydik” diyemiyoruz. Sahara yemeyi tercih ediyor. Kimisi üç par Ganj’daki çoğu mağazada giysiler, ‘geleneksel’’ ve “Batı tarzı’’ diye ikiye ayrılmış. Bu konuda önceden uyarıldığımız için en lüks mağazada da sokaktaki satıcılarla da mutlaka pazarlık yapıyoruz. 90 dolarlık inci kolye 50 dolara, 40 dolarlık gümüş yüzük 20 dolara kadar iniyor. Tarihi yerlerde kamp kurmuş işportacıların ise inanılmaz taktikleri var. İstediğiniz kadar almamakta kararlı olun, sizi o kadar taciz ediyor ve öyle inanılmaz rakamlara kadar düşüyorlar ki, biraz da satıcıdan kurtulmak için sonunda pes ediyorsunuz. K H ongre’nin sona ermesiyle minik Hindistan turumuz başlıyor. En çok görmek istediğimiz yer tabii ki Tac Mahal. Lucknow, bu görkemli anıtmezarın bulunduğu kent olan Agra ile Yeni Delhi arasında. Yani normal olarak Lucknow’dan trenle Agra’ya gitmemiz gerek. Anlatılanlardan sonra 9 saatlik bu yolculuktan çok korktuğumuz için uçakla Yeni Delhi, oradan otobüsle Agra seçeneğini tercih ediyoruz. Esasında “kırk katır mı kırk satır mı’’ gibi bir durum söz konusu! Çünkü Yeni Delhi ve Agra arasındaki 250 kilometrelik yol da otobüsle 7 saat sürüyor. Sonradan trenle gidenlerden, bu yolculuğun çok da ürkütücü olmadığını öğrendik. Tren istasyonu feciymiş. İnsanlar, inekler, köpekler, maymunlar, fareler hep birlikte yerlerde yatıyorlarmış. Çok kalabalıkmış. Bizimkiler fotoğraf çekmekten bile çekinmişler. Ama yolculuk iyiymiş. Yolcular, paketlerinden yeni çıkardık Tac Mahal’i canlı görmek K ları çarşaflar ve battaniyelerle kuşetlerine yatıp uyuyorlarmış. Öyle eskisi gibi “salkım saçak’’ durumu yokmuş. Sonuç olarak kimimiz otobüsle, kimimiz trenle Agra’ya ulaşıyoruz, eşyaları otele bırakıp Tac Mahal’e gidiyoruz. Otobüs Tac Mahal’e yakın bir yerde park ediyor. Oradan Tac Mahal’e minibüs ya da sepetli bisikletlerle gidebiliriz. Biriyle gidip, diğeriyle dönüyoruz. Zaten öyle ucuz ki. Bizi bisikletiyle taşıyan Hintli, “20 Rupi’’ istiyor Kabul etmesek 10 Rupiye bile razı olacak ama biz 100 Rupi veriyoruz. Çünkü, 100 Rupi yalnızca 2 dolar! Hep fotoğraflarını gördüğümüz, dünyanın 7 harikasından biri sayılan Tac Mahal, tüm görkemiyle karşımızda. Tac Mahal’i hayran hayran seyreden bir turist. “Tac Mahal’i televizyondan, fotoğraftan değil canlı gördüm ya bana yeter’’ diyor! İmparator Şah Cihan’ın ölen karısı Mümtaz Mahal anısına yap tırdığı 350 yıllık bu anıt mezarı Mimar Sinan’ın öğrencileri inşa etmiş. Önünde uzun bir havuz var. Yapının havuza yansıyan görüntüsü de muhteşem. Duvarlar akik, sedef, firuze, zümrüt, yakut, incilerle bezenmiş. Bu dev yapıya bakmaya doyamadan hava kararıyor. Hiçbir aydınlatma yok ama karanlıktaki görünümü de farklı bir güzellikte diye düşünerek teselli buluyoruz. Tac Mahal’i bir kez görmek yetmiyor. Günün değişik saatlerinde renklerin yansıması değişirmiş, sabah ayrı, gece ayrı güzellikte olurmuş. Agra’ya gelmişken Fatehpur Sikri’yi de görüyoruz. Moğol İmparatorluğu dönemine ait Fatehpur Sikri’de Hindu ve Müslüman mimari tarzı da görmek mümkün. Örneğin yapının hemen dışında bir “hamam’’ var. Rehberimiz, bizim Türk olduğumuzu unutmuş olsa gerek ki, burayı anlatırken bize “işte burası da hamam. Hamam, Turkish bath demektir’’ diyor. S SÜRECEK Barış için eğitimde kalite çağrısı FİGEN ATALAY LUCKNOW 21 ülkeden iki bin öğrenci, eğitimci ve kalite uzmanı, Hindistan’ın Lucknow kentindeki “City Montessori Okulu’’nda düzenlenen ve bu yılki konusu “Barış İçin Kalite’’ olan ‘10. Uluslararası Öğrenci Kalite Kontrol Halkaları Kongresi’nde bir araya geldi. Öğrenciler, dört gün boyunca drama, poster ve slogan hazırlama, kolaj düzenleme ve sunum yarışmalarına katıldılar. Kongrede, Türkiye, Avustralya, Bangladeş, Kongo Cumhuriyeti, Almanya, HongKong, İran, Kuveyt, Malezya, Mauritius, Nepal, Pakistan, Filipinler, İngiltere, Katar, Singapur, Sri Lanka, ABD, Zambiya, Güney Afrika ve Hindistan temsil edildi. Öğrencilerin birbirinden güzel gösterileriyle renklenen Kongre’nin açılış konuşmasını yapan okul kurucusu Jagdish Gandhi, öğrencilere “Kalite zihnimizdedir, kitaplarda değil. Edison ve Graham Bell eğitimli değillerdi ama yaratıcı ve farklı düşüncelere sahiptiler. Bütün dünyadan farklı düşünün, yaratıcı olun’’ diye seslendi. Barış ödüllü okul ity Montessori Okulu’nun 22 kampusunda yaklaşık 30 bin öğrenci ve üç bin öğretmen bulunuyor. Okul, öğrenci sayısı ve bir dönemde düzenlenen 17 uluslararası etkinlikle Guinnes Rekorlar Kitabı’na girmiş. Okula 2002 yılında UNESCO tarafından verilen ‘’Barış Eğitimi’’ ödülü de okul yönetimi, öğrencileri ve öğretmenleri için büyük gurur kaynağı. Okulun kurucuları Jagdish Gandhi ve eşi Bharti Gandhi, Mahatma Gandhi’den esinlenerek, öğrencileri için dört temel ilke hedeflemişler: Evrensel Değerler, Mükemmellik, Global Anlayış ve Topluma Hizmet. Anaokulundan üniversiteye kadar her kademede öğrenim veren City Montessori Okulu’ndaki eğitim dört sütun üzerinde yükseliyor: Bilgi, Bilgelik, Ruhsal Algılama ve Etkili Konuşma. larının bir parçası haline geleceğini söyledi. Bu konuda okulların rolünün çok büyük olduğuna dikkat çeken Dewar, “Kalite, yalnızca öğrenim yaşamında değil kişilik gelişiminde de çok önemlidir. Kalite eğitimi alan kadınlar ve erkekler, büyük başarılar kazanırlar’’ dedi. Bangladeş delegesi Shri Khariul Bashar, bu kongrenin, çeşitli ülke ve okullardan öğrencileri bir araya getirerek, birbirlerini anlamalarına, aralarında barış ve birlik sağlanmasına yardımcı olduğunu vurguladı. Bu kongrede, Türkiye’den Kalite Okulları Merkezi Müdürü Dr. Hayal Köksal, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Baykal, Winpeace üyesi, Boğaziçi Üniversitesi Barış Eğitimi, Uygulama ve Araştırma Merkezi yönetim kurulu üyesi Nur Bekata Mardin, Boğaziçi Üniversitesi öğretim elemanı Judy Monthe Doyum ve Ağrı Diyadin Yatılı Bölge İlköğretim Okulu İngilizce öğretmeni Nilüfer Özbey, birer bildiri sundular. Dr. Hayal Köksal, 21 ülkeden gelen eğitimci, öğrenci ve kalite uzmanına, Türkiye’de uzun süredir uyguladığı “Yenilikçi Öğretmen Yetiştirme’’ projesini anlattı. Nilüfer Özbey, “yenilikçi öğretmenlerden biri’’ olarak Diyadin YİBO’da öğrencileriyle birlikte yaptıkları projeleri dile getirdi. Nur Bekata Mardin önümüzdeki günlerde Boğaziçi Üniversitesi’nde açılacak olan “Barış Eğitimi Merkezi’’nin doğuşunu, Judy Monthe Doyum da Sheakspeare oyunlarını sahneleyen öğrencilerinin ulaştığı noktayı diğer delegelerle paylaştılar. B.Ü. Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Baykal ise bildirisinde, Türk eğitim sisteminin niteliksel analizini yaptı. C KULDA ASILI YAZILARDAN ÖRNEKLER: “Söylersen unuturum, gösterirsen hatırlarım, özümsetirsen anlarım”, “Akıllar, şemsiye gibi yalnızca açılınca işe yarar”, “Kaybetmemenin en garantili yolu, başarmak için kararlı olmaktır”, “Çocuğunuza bir hediye verecekseniz bu, ‘istekli olmak’ olsun”, “Kazanan, kazanacağına inanandır”, “En büyük zaferimiz, hiçbir zaman kaybetmemek değil, dibe vurduğumuzda yeniden yukarıya yükselebilmektir”, “Nazik sözler, kısa ve söylemesi kolaydır ama etkileri ölümsüzdür”, “Sevgiyle verilen ve zevkle öğrenilen dersler unutulmaz”, “Yaşamda öğrenilecek tek ders, nazik olma sanatıdır”, “En yararlı eleştiri özeleştiridir”, “Her çocuk potansiyel olarak dünyanın ışığıdır ama aynı zamanda karanlığı da olabilir. Bu yüzden de eğitim öncelikli öneme sahip olmalıdır.” lite Kontrol Halkaları Kongresi’’ne ev sahipliği yapacak olan Kalite Okulları Merkezi yöneticisi Dr. Hayal Köksal, kongre bayrağını, Türkiye’ye getirmek üzere City Montessori Okulu Müdürü Vineeta Kamran’dan törenle devraldı. Dr. Köksal, Türkiye’yi tanıtan bir film eşliğinde yaptığı kapanış konuşmasında, tüm delege ve öğrencileri önümüzdeki yıl düzenleyeceği kongreye katılmak üzere Türkiye’ye davet etti. Türkiye’ye döner dönmez 11. Uluslararası Öğrenci Kalite Halkaları Kongresi’ni düzenleme çalışmalarına başlayan Dr. Hayal Köksal, bu büyük organizasyonda kendisine destek olacak sponsorlar arıyor. O GANDHİ Mİ HİTLER Mİ? Okul Müdürü Dr. Vineeta Kamran, “Bir insanın kaderi sınıfta şekillenir’’ diye başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: “İşimiz çok zor. Bu olumsuz dünyaya olumlu çocuklar yetiştirmek zorundayız. Okullar, toplumların ışık evleridir. Amacımız, her çocuğu akıllı ve iyi bir insan olarak yetiştirmektir. Okullar, zihin, kalp ve ruh eğitimi vermeliler. Bombalar atan, insanları öldüren teröristleri de biz öğretmenler yetiştirdik. Bu yüzden de davranışlarından onlardan çok biz sorumluyuz. Çocuklar, birer Mahatma Gandhi ya da Abraham Lincoln olabilirler ama anneler ve öğretmenler iyi eğitim vermezse Hitler ya da Mussolini de olabilirler.’’ ABD’den Dr. Donald Dewar, çocukların “kalite’’ ile çok küçük yaşta tanışmaları ve bu yönde eğitilmeleri halinde, bunun yaşam SENEYE TÜRKİYE’DE Dört gün süren kongrenin kapanış töreninde, önce yarışmalarda dereceye giren öğrencilere ödülleri verildi ve çeşitli ülkelerin öğrencileri dans gösterileri sundular. Daha sonra önümüzdeki yıl “Uluslararası Öğrenci Ka CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle