25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ARALIK 2007 CUMA 12 EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 1 Ocak 2008’den itibaren hiçbir koruma önlemi olmadan Türkiye ve Avrupa pazarına girecek YORUM ÖZTİN AKGÜÇ Savulun, Çin Seddi artık yok ŞEHRİBAN KIRAÇ Din İstismarı Bir bayram sabahı, “din istismarı” başlıklı bir yazı yazmak acı ama, din istismarı, din sömürüsü hemen her yerde, değişik boyutlarda da olsa her zaman geçerli... İnsanların korkuları, kendilerini güçsüz (aciz) hissetmeleri, mucize beklentileri, cennet vaadi, bir güce sığınmak gereksinimleri, geleceğin belirsizliğinin yarattığı kaygılar, günahkârlık kaygısı, din istismarını, sömürüsünü kolaylaştırıyor. Özür dilerim.. uyanıklar sözcüğünü kullanacağım. İnsanların korkularından, zaafından yararlanarak, maddi çıkar sağlama, toplumda ayrıcalıklı güç elde etme, politik amaca ulaşma, hatta cinsel taciz aracı olarak dini kullanıyorlar. Şöyle tarihe bir bakalım, çoğu savaşın, cinayetin, gasp ve soygunun, servetlere el koymanın, insanlara yapılan eziyetlerin, zulümlerin, hatta cinsel tacizlerin ardında din istismarı, dinsel öğeler, dinsel kandırmaların yattığı görülür. Din alalaması, kamuflajı ile dinin kutsallığına sarılarak geçmişte insanlık suçları işlenmiştir; azalmakla beraber günümüzde de bu tür suçlar işlenmekte, ne yazık ki kimi zaman yeryüzünde cezasız da kalmaktadır. Tanrı’ya gerçekten inanan kişi, dine saygılıdır; dini insanları kandırma, güdüleme, yönlendirme aracı olarak kullanmaz, kullananlara karşı da tepki verir; insanları uyarmaya çalışır. Tanrı’nın yeryüzünde vekili, sözcüsü, özel güçler verdiği kişiler olamaz. Kimse Tanrı adına karar veremez, yargılama yapamaz, vaatte bulunamaz. Burada kandırmacayı da aşan sahtekârlık, sömürü söz konusudur. Tanrı’ya inanan kişi, babaya, yatıra, azize, azizeye, hocaya, papaza inanmaz. Dinin amacı, insanların düzgün olmaları, erdemli bir yaşam sürdürmeleri, başkalarına kötülük yapmamaları; tacizde, tecavüzde bulunmamaları, istismara yönelmemelidir. Dinlerin temelinde iyilik vardır, iyi insan olmak çabası vardır. Eğer günümüzde kötülük, istismar, taciz, tecavüz, yağma, soygun yaygın ise çok az insan maddi nimetlerden yararlanırken, geniş kitleler açlık sınırında yaşıyor, sömürülüyor, baskı altında tutuluyorsa, burada bir terslik vardır, dinin amacına aykırı bir düzen oluşturulmuş demektir. Kurban Bayramı’nın amacı, insanlar arası dayanışma duygusunu güçlendirmektir. İnsanların gururunu kırmadan, küçük düşürmeden, varsıllarla yoksullar arasında dayanışmayı sağlamaktır. Tanrı’ya inanan bir kişi, özür dilerim Tanrı’ya rüşvet vermeye kalkışmaz. Tanrı’dan korkularak değil, Tanrı’ya bağlanarak eğer bir iyilik söz konusu ise iyilik yapılmaya; düzgün, dürüst hareket edilmeye çalışılır. Dayanışma, başkalarına yardım, onları hor görmeden, küçük düşürmeden destekleme, yalnız bir din buyruğu değil, aynı zamanda insani bir duygudur. Başkalarına yardımcı olmak duygusal doyum sağlar. Yardım etmek, paylaşmak belki insanın kendini varlıklı hissetmesine de yol açar, “Hiçbir şey insana kendisini başkalarına yardım etmek kadar zengin hissettirmez” sözü abartılı gelebilir ama doğru yanları da olabilir. İnsanın düzgün, doğru, dürüst davranması, bir korku ya da bir karşılık beklentisi sonucu olmamalıdır. Gerçekten iyilik yapmak, insani bir erdemin gereğidir. Tanrı’ya korku ile ya da bir karşılık beklentisi ile bağlılık olmaz. Tanrı adına göz korkutmaya, çıkar sağlamaya, güç elde etmeye çalışanlar, Tanrı’ya gerçekte inanmayanlar, sömürünün de en kötüsünü, alçakçasını yapanlardır. Dinin temeli, Tanrı’ya gönülden inanarak düzgün insan olmaya çalışmak, düzgün insan olabilmektir. Gerisi, söylenenlerin çoğu, aldatmaya yönelik teferruattır. Din sömürüsünden kurtulmak, dinin emperyal güçler tarafından da kullanıldığı göz önünde tutulursa, insanlık için insanca yaşamanın yolunu, ufkunu açabilir. Din sömürüsünün sona ermesi umuduyla, Kurban Bayramı’nın amacına uygun kutlanmasını ve yaşanmasını dilerim. Türkiye’de birçok sektörün korkulu rüyası haline gelen Çin’e karşı tüm kotalar 2008 başında kalkıyor. Çin’e kota uygulamasının kalkmasıyla, özellikle tekstil ve hazır giyim sektörlerinin olumsuz etkilenmesi beklenirken Türkiye’de artan girdi ve üretim maliyetleri işletmeleri korkutuyor. Ayrıca, hazır giyim ve tekstil ihracatının yarıdan fazlasını (yaklaşık 10 milyar dolar) AB ülkelerine yapan Türkiye’nin ihracatının da olumsuz etkileneceği belirtiliyor. Uzmanlar, AKP hükümetinin Türkiye’nin ihracatının da lokomotif görevi üstlenen tekstil ve hazır giyim sektörünü dış tehditlere karşı ? Başta tekstil ve hazır giyim sektörlerinin korkulu rüyası haline gelen Çin’e karşı kotalar 10 gün sonra kalkıyor. Uzmanlar, Türkiye’nin pazar kaybedeceğini ve ihracatının yara alacağını kaydediyor. korumamasını ise büyük bir talihsizlik olarak nitelendirdi. Özellikle tekstil, konfeksiyon, elektronik ve oyuncak sanayii olmak üzere hemen hemen tüm sektörleri olumsuz etkileyen Çin, 1 Ocak 2008’den itibaren hiçbir koruma önlemi olmadan Türkiye ve Avrupa pazarlarına girecek. Dünya Ticaret Örgütü, serbest ticaret kurallarına bağlı olarak 2005’ten itibaren kotaların kaldırılmasını istiyordu. Ancak kotaların kaldırılması, Çin ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki anlaşmayla tekstil ve konfeksiyon sektöründeki bazı ürünlerde 1 Ocak 2008’e ertelenmişti. Kaybı kestirmek zor Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ahmet Nakkaş, Çin’e karşı kota uygulamasının kalkmasıyla Türkiye’nin olumsuz etkileneceğini belirterek, Türkiye’nin kaybının ne kadar olacağını kestirmenin zor olduğunu söyledi. Nakkaş, “AB pazarı bizim için çok önemli bir pazar. Türkiye ihracatının yüzde 90’ını kapsıyor. AB pazarı dünya tüketiminde en yüksek payı alıyor. AB’nin yıllık 150 milyar dolarlık bir alımı var. Bizim AB’ye 10 milyar dolardan fazla ihracatımız söz konusu. Bu ihracat olumsuz etkilenebilir” dedi. HÜKÜMET ÜSTÜNE DÜŞENİ YAPMADI Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Konfeksiyon ve Hazır Giyim Meclisi Başkanı Umut Oran, tekstil ve hazır giyim sektörünün son 3 yılda Çin’e kota uygulamasının kalkmasına karşı hazırlık yaptığını ve tasarıma yöneldiğini söyledi. Kota uygulamasının kalkması ile Türkiye’nin olumsuz etkileneceğini vurgulayan Oran, “Bu gibi durumlarda hükümetlerin de destek tedbirlerinin olması gerekiyor. Maalesef 59. ve 60. hükümetin tekstil ve hazır giyim sektörünü dış tehditlere karşı korumak için bir stratejisi olmadı. İhracatı ithalatından büyük olan bir sektör var karşımızda. Ancak hükümet sektöre karşı biraz duyarlı olsaydı, şu anda yarın ne olacağını düşünmezdik” diye konuştu. Peru IMF’den ayrılıyor Ekonomi Servisi Perulu yetkili Javier SilvaRuete, ülkesinin 26 Ocak 2007’de IMF ile yaptığı, Şubat 2009’da sona erecek anlaşmasını yenilemeye niyeti olmadığını belirtti. Peru’nun aldığı 270 milyon dolarlık borcun geri ödenmesinden sonra bir daha borç alınmamasının planlanmadığını belirten SilvaRuete, “Bu karar, Peru ekonomisinin ne kadar sağlıklı olduğunun göstergesidir” dedi ve artık IMF kredilerine ihtiyaçları olmayacağını ifade etti. Peru’nun bu açıklaması, ciddi mali zorluklar karşısında bulunan IMF’ye yeni bir ağır darbe olarak nitelendiriliyor. 185 ülkenin üye olduğu IMF’nin son genel kurul toplantısında, yönetimden kurumun mali dengenin yeniden sağlanması için harekete geçmesi istenmişti. IMF’nin son müşterileri arasında Türkiye, Pakistan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti bulunuyor. Türkiye her maça 24 milyon Avro’ya çıkacak Ekonomi Servisi MasterCard’ın spor ekonomisi uzmanı Prof.Dr. Simon Chadwick’e yaptırdığı araştırmaya göre, UEFA EURO 2008, Avrupa ekonomisine 1.4 milyar Avro katkı sağlayacak. Türkiye her UEFA EURO 2008 maçını 42 milyon Avro için oynayacak. EURO 2008’in İsviçre’nin Lucerne şehrinde yapılan kura çekilişiyle birlikte bilet, yiyecekiçecek satışları, yolculuklar, ticaret, sponsorluk ve reklam gelirlerinde yaşanacak artışın yanı sıra telekomünikasyon ve yeni medya servislerinin daha fazla kullanılmasıyla sağlanacak pozitif ekonomik etkilerin yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde hissedileceği kaydedildi. ITUC: Türkiye’de sendikal koruma yok Ekonomi Servisi Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) tarafından hazırlanan raporda, Türkiye’de kayıt dışı istihdamın yüksek oluşu ve sendikal korumanın olmayışı sonucunda işçilerin keyfi işten çıkarmalarla karşı karşıya kaldığı görüşüne yer verildi. Raporda, Türkiye’de yasaların, işçilere örgütlenme özgürlüğü ile benzer biçimde sendika kurma hakkı tanıdığı, “ancak bu hakka yönelik ciddi kısıtlamalar bulunduğu’’ ifade edildi. Raporda sendikal örgütlenmenin önünün kesildiği vurgulanarak yasaların dayanışma grevlerini, genel grevleri ve iş yavaşlatmaları engellemeye devam ettiği ifade edildi. Raporda, “Türkiye’nin sendikal hakları tam anlamıyla güvence altına alacak bir mevzuatı kabul etmeye ihtiyacı var’’ görüşüne yer verildi. ATO: Faiz bankaları da yakar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, yıllık enflasyonun yüzde 8.4 olarak gerçekleştiği Türkiye’de kredi kartı borçlarına uygulanan yıllık faiz oranının yüzde 90 düzeyinde seyretmeye devam ettiğini belirterek bu yüksek faizin ateşinin, son yıllarda geliri artmayan tüketicileri olduğu gibi bankaları da yakabileceği uyarısında bulundu. Aygün, yaptığı yazılı açıklamada, kredi kartı faizlerinde üst sınırı belirleme yetkisi bulunan Merkez Bankası’nın, bu sınırı akdi faiz için aylık yüzde 5.55, gecikme faizi için de aylık yüzde 6.20 olarak belirlediğini ifade etti. Aygün, “Bankalar, gelirlerinden daha fazla tüketmeye özendirdikleri tüketicileri bu yüksek faiz oranlarıyla sömürdü ler. Ancak bu faiz oranları ABD’deki yüksek faizli konut kredilerini hatırlatıyor. Yüksek riski yüzünden yüksek faiz uygulayan ve bu nedenle de geri ödemeleri yapılamayan konut kredilerinin dünya finans sistemini nasıl sarstığını birlikte yaşıyoruz. Bana göre Türk bankacılık sistemi için de yüksek kredi kartı faizleri benzeri bir risk oluşturuyor” dedi. TÜPRAŞ’tan yeni yılda çevreci motorin Ekonomi Servisi Tüpraş, halen üretimi ve piyasaya arzı devam eden 10 ppm kükürt içeriğine sahip motorinin İzmir, İzmit ve Kırıkkale rafinerilerinde 1 Ocak 2008 tarihi itibarıyla satışına başlıyor. Böylece TÜPRAŞ 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren Avrupa Birliği’nde geçerli olacak standartta motorini şimdiden piyasaya arz etmiş bulunuyor. Daha önce mevcut standartlar doğrultusunda piyasaya 50 ppm kükürt içerikli olarak sunulan motorinin kükürt değeri, rafinerilerimizdeki yeni dizel kükürt giderme ünitelerinin devreye girmesi ile maksimum 10 ppm’e düşürülmüştü. İzmir Rafinerisi’nde 2005 yılında 2.9 milyon ton kapasiteyle devreye alınan 140 milyon dolar yatırım bedelli dizel kükürt giderme ünitesinin yapımı, UOP lisansörlüğünde, Kore GS Engineering&Construction Corp. liderliğinde gerçekleştirilmişti. CUMHURİYET 12 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle