18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ARALIK 2007 CUMA 16 Chopin Işık İşgüden: “Chopin de, vatanı Polonya’nın Rus işgalinden kurtulması için müziği ve şiirleri ile mücadele etmedi mi!” Ya ğ m u r E k i m Müftüye göre kadın eli öpülmezmiş... “Muska yazıp dudaktan öpmek varken!” ABD’NİN Büyük Ortadoğu Projesi doğrultusunda ve AKP taşeronluğunda “Türkiye Ilımlı İslam Cumhuriyeti” kurulmadan önce laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nde son kez neler yapılabilir diye düşünmüş Gülhan Elmas: “İstanbul henüz başkent ilan edilmemişken, Kuvayı Milliye’nin başkenti Ankara’ya gidip Anıtkabir son kez ziyaret edilebilir. İstanbul’da yıkılmadan önce Atatürk Kültür Merkezi’ne gidip, son bir defa Fazıl Say konseri dinlenebilir. Boğaz’a karşı oturup son bir kez rakı içilebilir. Ezan okunduğunda ‘İslam devrim muhafızları’ndan saklanma korkusu olmadan son kez herhangi bir cami önünde rahat rahat yürünebilir. İstanbul işgal edilmeden önce Dolmabahçe Sarayı’na gidip son kez nöbet tutan Türk askeri BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Depremde Ankara panik yapmamış... Niye yapsın, her gün deprem yaşıyor! M. Alpaslan Yener: “TÜSİAD’ın bugünlerde Cumhuriyetin 84 yıllık kazanımlarını hatırlaması takıyenin türbansızı olmalı!” Kazanımlar gururla izlenebilir. Kırmızıbeyazlı ve ayyıldızlı milli takım formasını giyip sokaklarda öylesine gezinilebilir. Son bir kez özgür muhalif çizgideki bir gazete okunabilir, radyo dinlenebilir, televizyon seyredilebilir. Avrupa Birliği’nin yolu geçmeden önce son kez Diyarbakır’a gidilebilir. Kadınlar saçlarını son kez bir vapurun güvertesinde Boğaz rüzgârlarıyla dalgalandırabilir. Topkapı Sarayı Müzesi ‘padişah korkusu’ olmadan son kez ziyaret edilebilir. Herhangi bir restoranda ‘Ne içersiniz’ diye sorulduğunda son kez bira, şarap, rakı olasılıkları dillendirilebilir. İşgal kuvvetlerinin askerlerine kimlik göstermeden sokaklar son kez gezilebilir. Son kez! Belediyenin nikâh dairesine gidilerek son kez laik evlenme töreni izlenebilir. Schengen vizesi almadan son kez Kıbrıs’a gidilebilir. Tören yapılan bir yerde yurttaşlarla beraber son kez İstiklal Marşı okunabilir. Medreseye dönüştürülmeden önce son kez bir üniversiteye gidilip kantininde şamata yapan gençlerle beraber çay içilebilir. İstanbul dışında oturanlar İstanbul’daki eşini dostunu son kez vize almadan ziyaret edebilir. Herhangi bir adliyeye gidip son kez bağımsız bir yargıç görülebilir. Güzel bir lokantaya gidip son bir kez imambayıldı yenebilir. Herhangi bir mitinge katılıp ABD’ye ve iktidara karşı ‘sevgi ifadeleri’ içeren sloganlar atılabilir. Veya Kuvayı Milliye ruhuyla bu kâbusa karşı birlikte durulabilir!” Voltaire’i Tutuklamak Fazıl Say, “Bu ülkeyi terk edebilirim” dedi. Sonra rüyalarının öldüğünden bahsetti. Dedi, demedi tartışmaları bir yana.. İnsanın doğduğu, beslendiği, ana dilini konuştuğu toprakları terk etmekten söz etmesi ne büyük bir felaket. Bir sanatçımızın, eski deyimle aynı hasletleri paylaştığı, en çok ortaklık bulduğu yerden uzaklaşmayı düşünebilmesi.. Ve bir sanatçının rüyalarını öldürmek... Bunlardan daha büyük bir felaket olanı, Fazıl Say’a verilen yanıtlar. Bir devlet büyüğümüz sanatçının toplumuna yabancılaşmasından bahsetti. Bir diğer önemli şahsiyetlerinden birisi; “Bir Fazıl Say beş Türk vatandaşına eşit değil” dedi. ??? Bir Fazıl Say bir Türk vatandaşına eşittir ama! Ayrıca sesinin duyulması için kaç Türk vatandaşına eşit olmak lazım? Satır aralarında sanatçıya duyulan kin ve küçümsemenin izleri var. Maalesef bir boks maçına dönüştü bizim memlekette işler. İktidar partisi bütün iktidarına rağmen hiçbir muhalif sese rıza gösteremiyor. Oysa sanatçı muhalif olacak. Neyse o çizilen toplum tablosu, o topluma yabancılaşabilecek de... Sanatın özünde var çünkü muhaliflik. O olmadan üretmek, farklılık olamıyor. Ama bizimkiler her şey bize benzesin telaşı içindeler. En ufak bir aykırılık hissettiklerinde önce halkımızın hasletlerinden bahsedip, “Zaten siz de halka karşısınız’’ yaftası yapıştırıveriyorlar. Birer hedef haline geliveriyor aykırı ses çıkaranlar da... Ayrıca kimdir halkımız? Fazıl Say da bu halkın bir parçası değil mi? Birileri daha fazla halkımız onlara göre. ??? AKP yeni yıla tehlikeli bir girişle başlıyor. Tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük dozu giderek artıyor. Bu yapılırken halkın değerleri referans alınıyor. Bu referansta halkı ileri taşıma, farklılığı arttırma, halka sorumluluk duygusu yok. Varsa yoksa tek bir yaşam biçimini mecbur etme çabası hâkim. Farklılıklar zenginliğimizdir mesajı, o farklılıklar oya dönüşecekse veriliyor. Oya dönüşmesi ihtimali zayıf farklılıklar söz konusu olduğunda, hemen kılıçlar kuşanılıyor. Oysa devlet denilen mekanizma tüm unsurlarına sahip çıkacak. Tüm muhalif sesleri dinleyecek, kaygıları giderecek. Muhalif sesleri hedef haline getirmeyecek. İşte size bir örnek: Öğrenci hareketlerinin doruğa ulaştığı 1968’in Fransa’sında Fransızların ünlü düşünür, yazarı Jean Paul Sartre sivil itaatsizliği nedeniyle tutuklanmıştı. General De Gaulle, “Voltaire’i tutuklayamazsınız” diyerek, özür diledi Sartre’dan. Ki General De Gaulle, kendisine karşı muhalefetin en güçlü olduğu dönemde yaptı bunu, hiç gocunmayarak. Biz ise Voltaireler’i tutuklamayı marifet sayarız. Üstüne.. halkımız öyle istiyor diyerek yaparız bunu da. İyi bayramlar… [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 Necati Yıldırım: “Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin AB üyeliği için bize yalvaracağını söyleyen Meclis Başkanı Köksal Toptan rüyasında kendini AB ambarında görmüş olmalı!” Ambarcı SESSİZ SEDASIZ (!) Birilerine birer hap yutturulmalı! KISSADAN hisse çıkartmak üzere fıkrayı İlker Çamkır göndermiş: Doktora giden yaşlı kadın “Doktor bey, gaz sorunum var. Ancak gaz çıkardığım zaman ne ses çıkıyor ne de kötü kokuyor” demiş. Doktor, “nasıl olur” diye düşünürken kadın anlatmaya devam etmiş: “Geldiğimden beri en az yirmi kez gaz çıkardım ama siz farkına bile varmadınız.” Doktor, burnunu ovuşturarak “Şu hapları alın, bir hafta sonra sizi tekrar göreyim” demiş. Yaşlı kadın bir hafta sonra kontrole gelmiş. Doktor, “Şimdi nasılsınız” diye sorunca kadın anlatmış: “Doktor bey bana ne hapı verdiniz bilmiyorum ama gaz çıkardığım zaman hâlâ ses çıkmıyor fakat müthiş kokmaya başladı.” Doktor, “Çok iyi” demiş, “sinüsleriniz düzelmiş, şimdi sıra kulaklara geldi.” Kıssadan hisse: Türkiye’yi saran irticanın kokusunu hissetmeyenlere ve sesini duymayanlara birer hap yutturulmalı! Akıncılar Akif Kökçe: “Üniversitelere 5 bin atama yapılacakmış. Savulun; yeni YÖK Başkanı’nın akıncıları geliyor!” Mehmet Ali Kılınç: “Gazze’de benzin ve yedek parça kıtlığı yüzünden otomobiller çalışmayınca çareyi eşek ithal etmekte bulmuşlar. İhracatı ve milli geliri arttırmak için babasını bile satabileceğini söyleyenlere duyurulur!” Eşek Paderewski’yi Anımsamak MERİÇ VELİDEDEOĞLU Yaklaşık yarım yüzyıl önce Polonyalı piyanist, besteci Chopin’in yaşamını konu eden filmler pek tutulurdu; özellikle gençler sinema salonlarını doldururlardı; ayrıca bu filmler birer Chopin konseri gibiydi. Gençliğin bu tür filmlere bu denli ilgi göstermesinin temelinde, eğitimin büyük payı vardı kuşkusuz. Kırklıellili yıllarda müzik dersleri, konservatuvar çıkışlı öğretmenler tarafından verilirdi ilkokullarda; müziği bu ciddiye alış, daha da yoğunlaşarak sürerdi ortaokullarda ve liselerde. Müzik yönünden böyle yetişmiş gençlerin, konser filmlerine büyük ilgisinin etkisiyle olacak, iyi bir Chopin yorumcusu olan ünlü Polonyalı piyanist besteci Paderewski’nin yaşamöyküsünü anlatan belki de belgesel bir film de gösterime konmuştu o dönemde. Paderewski, müzisyenliğinin yanında ülkesine derin bağlılığı ile de tanınıyordu; Polonya’nın dış güçlerce parçalanıp ikiye bölünmesi yüreğini dağlamıştı. Konser için gittiği ABD’de, Başkan Wilson ile dostluk kurmuş, Birleşmiş Milletler’in kuruluşunun ilk adımı olan “Wilson İlkeleri”nin 13. maddesinin, Polonya’nın birleştirilmesine özgülenmesini sağlamıştı. Ülkesine döndüğünde ise bu ülkü uğruna siyasete girip başbakan olmayı bile göze alır; ama siyasette doğal olan eleştiriler karşısında çok kırılır, dayanamaz ayrılır, müziğine döner. Ne var ki, bir süre sonra Polonya bu kez Hitler Almanya’sı ve Stalin Rusya’sı arasında yine ikiye bölünecektir. Ünlü piyanist ve bestecimiz Fazıl Say’ın, “ortaçağ”a doğru doludizgin giden AKP iktidarını sorgulayan basın açıklaması Türkiye’nin gündemine oturduğunda, bu filmler, özellikle Paderewski’ye ait olanı, adeta belleğimde yeniden gösterime girdi. Tam bu sırada, ünlü piyanistlerimiz Pekinel kardeşlerin F. Say gündemiyle ilgili demeci de basında yer aldı. Pekinellerin söylediklerini okuyunca, Polonyalı müzisyenler, piyanistler, Paderewski’nin “yanında mıydılar, yoksa onu eleştirenler arasında mıydılar” diye düşündüm bir ara... Pekineller: “Demokrasinin korunması için seçim sonuçlarına saygı” gerektiğini anımsatıp kulak çektikten sonra, “Fazıl Say’ın, hayatını kişisel tercihlerine göre” yeniden yönlendirmesini doğal bulduklarını bildirdiler... Aynı gün dinci basının Dilipak’ları da “...gideceksen git gidebildiğin yere kadar...” diyerek kendilerine uyan biçemleriyle (üslup) bunu doğal karşıladıklarını anlattılar; ama ardından da gittiği yere de erişebilecekleri uyarısında bulundular. Yürekli bir çıkış yapan Fazıl Say, böyle eleştirenlerden saldırıların geleceğini önceden görüp gerek bunlara gerekse ülkeyi “ortaçağ”a götüreceklere karşı yanıtını vermişti: “Onlara teslim olacak değiliz!” Devletin, sanatçısını nasıl değerlendirdiğine gelince; Çankaya’dan: O bizim piyanistimiz, o ... nasıl olur? gibi, gülümseme eşliğinde “nahif” bir “görüşçük” çıktı... F. Say’ın yorumculukla besteciliği birlikte yürüttüğünün ayrımında bile değildi Çankaya... Başbakan Erdoğan’dan ise ses çıkmadı; ses yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’tan geldi: “Giderse çok üzülmeyiz...” Bu olup biten karşısında, geçen yüzyılın ortalarında, Paris’te hükümeti yerin dibine batıran bir gösteriye, desteklemek için katılmak isteyen J. P. Sartre’ın, yolun açılmasını beklediğini haber alan hükümet: “Sartre’a, Fransa’ya yol açın!” diye uyarır güvenlik güçlerini... Yazının başında sorulan soru yine belirdi: Polonyalı müzisyenler, örneğin piyanistler, Paderewski’nin yannıda mıydılar, yoksa karşısında mı? Sahi, bizimkiler neredeler?.. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com m.velidedeoglu?hotmail.com KDZ.EREGLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2006/504 Esas Davacı M.Şakir Cöbek tarafından, Mahkememize açılan Gaiplik davasının yapılan yargılamasında; Davacı M. Şakir Cöbek, Zonguldak ili, Kdz. Ereğli ilçesi, Orhanlar Mah., Cilt No: 7, Hane: 37’de nüfusa kayıtlı, babası 21.08.1955 Karabük D.lu HÜSEYİN CENGİZ CÖBEK’in 1992 yılında evi terk ettiğini, belirtilen tarihten itibaren kendisinden haber alınamadığını, son kaybolma tarihinden itibaren 5 yıl geçtiğini, babası hakkında gaiplik kararı verilmesini istemekle; iş bu ilanın yayınlanmasından 2 ay içerisinde, bu kişi hakkında bilgi ve görgüsü olanların veya anılan şahsın bizzat kendisinin, mahkememizin 2006/504 E. sayılı dosyasına müracaat etmeleri gerektiği, aksi takdirde yukarıda bahsedilen Hüseyin Cengiz Cöbek’in, TMK’nun 33.maddesi uyarınca GAİPLİĞİNE karar verileceği, ilan olunur. 11.12.2007 (Basın: 57840) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Doğu Ka1 radeniz yöresine özgü, 2 üzüm suyu ve 3 mısır unuyla 4 yapılan pelte. 2/ Pantolo 5 nun apış ara 6 sına gelen ye 7 ri... Çeşme 8 zıvanası. 3/ 9 Eski Rusya’da halk destanı ya 1 2 3 4 5 6 7 8 9 da epik şarkı... Sat 1 S T R U D E L İ rançta bir taş. 4/ As 2 P U A N F A U L ya ile Avrupa’yı ayı 3 A R P K EMR E ran dağ sırası... 4 G A S İ L P A K Menteşe. 5/ Asma, 5 E N O L A G A Y fasulye gibi sarılgan 6 T D İ N A R K bitkilerin tutunması 7 T E İ N D O J O için yanlarına diki 8 İ L E T İ Ö L len sırık. 6/ Alçak 9 A S K E R A N İ enlemlerde esen düzenli rüzgâr... Duman lekesi. 7/ Japon müziğine özgü telli bir çalgı... Ayak direme. 8/ Kalın bükülmüş sicim... Borsada belli miktardaki hisse senedini belirtmekte kullanılan işlem birimi... Bir gösterme sıfatı. 9/ Argoda külhanbeyi tavırlı kimseye verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Ege yöresine özgü, patlıcanla yapılan bir yemek. 2/ “Hazanbel” de denilen ve kökü hekimlikte kullanılan otsu bitki... Kupes balığına verilen bir başka ad. 3/ Taş ya da mermerden oyma mezar. 4“Nana”, “Meyhane”, “Germinal gibi romanlarıyla ünlü Fransız yazar. 5/ Çanakkale’nin bir ilçesi... Bir nota... Ateş. 6/ Özsu... İtici neden, güdü. 7/ Eski dilde yüz, çehre... “İnsan bir misali / Seni eken biçer bir gün” (Karacaoğlan). 8/ Belirtiler... Üzerinde bir bant bulunan bir tür sandalet. 9/ Vücut ısısı... “Eve ekmekle götürmeyi / Böyle havalarda unuttum” (Orhan Veli). TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Aralık www.mumtazarikan.com ESAS NO: 2007/2 Esas Samet İnşaat Kömür Hayvancılık, Gıda Taahhüt, İthalat İhracat Sanayii Ticaret Limited Şirketi vekili tarafından, açılan davada yapılan yargılama sonucunda; 1 Davanın KABULÜ ili Konkortodo talep eden Samet İnşaat Kömür Hayvan, Gıda Tahüt, İthalat İhracat Sanayii ve Ticaret Limited Şirketine, üç aylık konkordato süresi verilmesine, 2 Konkordato komiseri olarak Ardahan İli, Göle İlçesi, Gedik Köyü Nüf. kayıtlı TC Kimlik No: 71977109652, Cilt 0016, Aile 00002, Sıra: 0089’da nüfusa kayıtlı olan, Alihan ve Nafıy’den olma, 1965 D.lu İsmail Oğuz Orhan’ın Konkordato komseri olarak atanmasına, Karar verilmiştir. İlan Olunur. 02.10.2007 (Basın: 58339) GÖLE İCRA HUKUK MAHKEMESİ’NDEN CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle