27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 ARALIK 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Erdoğan hükümeti döneminde kadrolar değiştirildi, oyunlar sansürlendi, kültür mirasları yıkılmak istendi 7 BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Kültürsanata AKP darbesi Trafik kazaları: 5 ölü, 38 yaralı ? Yurt Haberler Servisi Kurban Bayramı’nın birinci gününde yurt genelinde meydana gelen trafik kazalarında 5 kişi öldü, 38 kişi yaralandı. Tekirdağ’da, Güveçli köyü yakınlarında bir minibüsle otomobilin çarpışması sonucu Naci Doğdu (47) ve oğlu Fatih Doğdu (25), Bolu’da da TEM Otoyolu’nda Dörtdivan yol ayrımı yakınlarında devrilen otomobilin sürücüsü Nevzat Yılmaz (46), Samsun’da bir otomobilin şarampole yuvarlanması sonucu Fahrim Yılmaz (37) yaşamını yitirdi. Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesinde Mustafa Bozok (85) bir otomobilin çarpması sonucu oldu. Kazalarda 38 kişi de yaralandı. SELDA GÜNEYSU Zenciler, Beyazlar ve Fazıl Say… Geçen gün Cumhuriyet’teki, “Harembüs yine seferde” başlıklı haberi ve fotoğrafı görünce Atlanta’da yıllar önce yaşadığım şok aklıma geldi. Amerika’nın göbeğinde siyahlar bir vagona, beyazlar diğerine doluşmuşlar. İnsanlar renklerine (ve ırklarına) göre ayrılmışlardı. Zencilerin vagonları farklıydı, beyazların bindiği tramvaylara binemiyorlardı. Üst üste sıkışmış kalabalık vagonda zenciler seyahat ediyorlardı. Beyazlarınki biraz daha tenhaydı, ulaşım gereksinmelerini daha rahat bir ortamda sağladıkları açıktı. Gözlerime inanamamıştım; siyahların ve beyazların ayrı ayrı olması ırkçılığın açık bir göstergesiydi. 1950’lerde Kore’ye, 60’larda Vietnam’a özgürlük ve demokrasi götürüyorum diyerek giden ABD, 1978’in Mayıs ayında ülkenin gelişmiş kenti (!) Atlanta’da siyahları ayrı tramvaylara bindiriyordu. Amerika göz alıcı tüketim çılgınlığı ile karanlık çağların faşizmini birlikte yaşıyordu. Cumhuriyet’te Gaziosmanpaşa’daki “Harembüs’ü” görünce Amerika’daki gibi, karanlık çağa yeniden girmeye başladığımızı düşündüm. Kadınlar ve erkekler ayrılıyorlardı. Erkeklerle aynı otobüste seyahat etmeleri engellenmişti. İnsanları ırklarına ve cinsiyetlerine göre ayırmanın adı faşizmdir. Bu bazen kapitalizmin ürettiği “iktisadi ayrıştırma yöntemiyle” ortaya çıkar; kimi zaman da gericilik (ve din faşizmi) biçiminde görülür. Uyuşturucu operasyonu ? İstanbul Haber Servisi İstanbul İl Jandarma Komutanlığı’nca yapılan operasyonlarda 7 kişi tutuklandı. Kartal ve Büyükçekmece başta olmak üzere kent genelinde uyuşturucu madde ticareti yaptıkları öğrenilen Ömer B’nin elebaşılığını yaptığı organize suç örgütü tespit edildi. Şüphelilerin adreslerine yapılan operasyonlarda 270 adet Captagon hap, 274 gram eroin, 23 gram kokain, 36 gram esrar, 1 adet hassas terazi, 3 Browning marka tabanca ve 20 fişek ele geçirildi. Adli makamlara sevk edilen 10 şüpheliden, aralarında Ömer B’nin de bulunduğu 7 şüpheli tutuklandı, 3 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. ANKARA AKP iktidarının uyguladığı politikalar kültürsanat hayatına da darbe vurdu. Ülkede, sanat eğitimi her geçen gün gerilerken, genel müdürler görevlerinden oldu, kadrolar değiştirildi. Hazırlanan yasa tasarıları ile ülkenin kültür mirası olarak kabul edilen eserlerinin yıkılması öngörüldü. Oluşan baskı nedeniyle sanatçılar ülkeyi terk etme noktasına geldi. İktidar her ne kadar, yapılan uygulamaların, “sanatın ve sanatçının korunmasına” yönelik olduğunu vurgulasa da bugüne değin atılan adımlar, iktidarın sözlerinde samimi olmadığını kanıtlıyor. AKP’nin kültür ve sanat alanındaki uygulamaları şöyle oldu: AKP’nin ilk Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu döneminde, iki ayrı bakanlık olan Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığı, 4848 sayılı yasa ile birleştirildi. Bu birleşmenin ardından bakanlıkta, “kültür ve turizm uzmanı” ve “kültür ve turizm uzman yardımcıları” adı altında yeni kadrolar açıldı. Bakanlığın var olan kadrolarında iyileştirmeye yönelik bir politika yerine yeni kadro açma girişimi, başta Kültür Sanat Sendikası (Kültür SanatSen) olmak üzere kültür ve sanat alanında faaliyet gösteren pek çok meslek örgütü tarafından eleştirildi. Ayrıca her iki bakanlıkta görev yapan personelin, ne şekilde görevlerine devam edecekleri uzun zaman tartışma konusu oldu. Ayşegül Yarar Galerilere de sansür uygulandı Toplumda giderek yaygınlaşan “mahalle baskısı” galerileri de etkiledi. Ressam Ayşegül Yarar’ın Gaziantep’teki Sanko Sanat Galerisi’nde açtığı sergide yer alan 45 eserden “nü” olarak kabul edilenlerin üzeri, turkuvaz tülbent ile kapatıldı. Ayrıca Antalya’nın Kemer ilçesinde CHP’li belediye tarafından sanatçı Zafer Sarı’ya yaptırılan kadınerkek figürlü heykel tartışma yarattı. Heykel, eski MHP’liler ve AKP’liler tarafından “müstehcen” olduğu gerekçesiyle kaldırılmak istendi. İstanbul’da, AKP’li Pendik Belediyesi’ne ait kültür merkezinde de eserlerini sergilemek isteyen sanatçılar sergi salonunu kiralarken “mahalle baskısı” ve “sansür”le karşılaşıyor. Pendik Belediyesi Kültür Müdürlüğü’nce sergi salonu için “tahsis sözleşmesi” imzalatılan sanatçılar, eserlerini “yerel ahlak kuralları”na göre yapmak zorunda. Aynı kültür merkezinde 2005 yılı Şubat ayında sergi açan iki genç ressam, “nü” eserlerinin müstehcen bulunarak kaldırılmak istendiğini belirterek bu durumu tabloları ters çevirerek protesto etmişti. alınarak yerine vekâleten Mine Acar getirildi. Acar’ın göreve getirilmesi de sanat dünyasında tepkilere yol açtı. Yine 2005 yılında, “Korsanla Mücadele Yasası” ve “Sinema Yasası” gibi önemli yasaların çıkarılmasında etkili olan Telif Hakları Genel Müdürü Abdurrahman Çelik ile Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Aytekin Yılmaz da görevden alındılar. Bilgin ve Çelik daha sonra, “haksızlığa uğradıkları” gerekçesiyle dava açtılar. Açtıkları davaları kazanan Bilgin ve Çelik, yeniden görevlerinin başına döndüler. Mine Acar’ın, DT Genel Müdür Vekilliği döneminde; prömiyerini geçen yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde gerçekleştiren, Tuncer Cücenoğlu’nun kaleme aldığı “Kadıncık lar” adlı oyun, +16 yaş sınırı getirilerek sansürlenmek istendi. Bunun yanı sıra Bilgin’in görevde olduğu dönemde sahneye taşınan “Yeşil Gece” ile Acar’ın yönetimi sırasında sahnelenen ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği sürecini eleştiren “Avrupa Komedyası” adlı oyunlar gösterimden kaldırıldı. Mart ayında, tiyatro oyuncularının dizilerde oynayıp oynamaması gündeme getirildi. Tüm bunların yanında, Erkan Mumcu’nun Kültür Bakanlığı döneminde dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say’ın hazırladığı Sıvas’taki katliamı anlatan “Metin Altıoklar’a Ağıt” adlı oratoryosu sansüre uğradı. Say yaptığı açıklamada iktidarın politikaları nedeniyle ülkeyi terk etme noktasına geldiğini ifade etti. Sanatçılar Say’ın eleştirilerine destek verirken, ülkedeki sanat eğitimindeki gerilemeye dikkat çektiler. Okullarda verilen müzik derslerinin yetersizliğine işaret ettiler. Rice’a aldanmayın… “Dışişleri Bakanı C. Rice oldukça siyah.. beyaz sayılmaz; görüyorsunuz nasıl yükselmiş; ikinci sınıf tramvaylara hapsedilmemiş” diye düşünenler olabilir. Bu bizi yanıltmasın. Sömürgeciler (ve faşistler) siyahların içinden akıllılarını seçip devşirirler. Onları kullanarak mazlumları bunlar aracılığı ile sömürürler. Siyahlar içinde de “oligarşik düzeni oluştururlar”. Kendi ırklarına, insanlarına, hemşerilerine sömürtmeye başlarlar. Bu emperyalizmin dün de bugün de kullandığı bir yöntemdir. İngilizler, Fransızlar, Belçikalılar Afrikalı seçme insanları kullanarak kendi insanlarını onlara ezdirmediler mi? “Hizmetkârlarını” planlı bir biçimde hazırlarlar; hatta en iyi üniversitelerinde eğiterek devşirirler. Sömürgecilerin kullandıkları taşeronlar bazen sermayeye, kimi zaman da ırka, dine ve cinsiyete göre ortaya çıkar. Bugün de bunu buram buram yaşıyoruz; yalnız Afrika’da ve Ortadoğu’da değil Avrupa’da, Amerika’da ve tabii Türkiye’de bu örtülü ve açık faşizmle yüz yüzeyiz. A İstanbul’un kültür simgelerinden biKM’Yİ YIKMA GİRİŞİMİ K Atilla Koç’un Kültür ve Turizm ADROLAR DEĞİŞTİRİLDİ Bakanlığı döneminde Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürü Lemi Bilgin, 22 Ağustos 2005’te, görevden ri olan Atatürk Kültür Merkezi (AKM), “İstanbul’un 2010 Yılı Avrupa Kültür Başkenti” olması amacıyla hazırlanan yasa tasarısıyla yıkılmak istendi. Ancak Meclis’te geçen sert tartışmalar sonucu AKM’nin yıkımı bir süre ertelendi. Ayrıca 2006 yılında hazırlanan ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı kütüphaneler ve müzelerin, belediyelere ve özel idarelere devrini öngören yasa hazırlıklarına girişildi. Ancak bu girişim yine eleştiriler üzerine tasarı halinde kaldı. Mevcut anayasada yer alan ve “sanatın ve sanatçının” korunmasını öngören 64. maddeye, AKP hükümetince hazırlanan yeni anayasa taslağında yer verilmedi. Amerika’nın ılımlı İslamı… Amerika’nın (ve Avrupa’nın) Türkiye’de Cumhuriyet’e alternatif olarak tezgâhladığı ve yaratmaya çalıştığı ılımlı İslam yapılanması ırk, cinsiyet ve kültür ayrıştırmalarında buram buram yaşanmaya başladı. TürkKürt ayrımcılığını yapay bir biçimde tahrik ederek “ayrı tramvaylara (bölgelere) yerleştirmeye çalışıyorlar”. Sünni, Şii çatışması yaratarak birbirlerine düşürüyorlar. “Ilımlı İslam formülü ile”, kendi taşeronlarına örtülü bir dinci faşist düzen kurdurmaya çalışıyorlar. Kadınlar ve erkekler ayrıştırılmaya başladı. Fazıl Say’a giden yol… Fazıl Say’dan, “Nâzım’a Nobel’i Neden Vermezler” adlı yazımda 12 Kasım tarihinde söz etmiştim. Fazıl Say’ın seslendirdiği Nâzım Hikmet Oratoryosu’nun dizelerinde, yaşamakta olduğumuz ihaneti, faşizmi ve emperyalizmi vurgulamıştım. “Nâzım’ın dizeleri ve Fazıl Say’ın müziği ile ortaya çıktığına inandığım başkaldırıyı” gözler önüne sermeye çalışmıştım. Ne ilginçtir.. birkaç hafta sonra “Fazıl Say olayı” patlayıverdi. Fazıl Say, Oratoryosu’ndaki isyanını yalnız müziği ile değil kamuoyuna yaptığı açıklamalarla da dile getirmişti. Türkiye’nin içine sürüklenmekte olduğu baskı ve taassuba karşı direniyordu Fazıl Say; “Kabul edilemez” diyordu. Atlanta’da vagonları ayrılan siyah ve beyazlar; Türkiye’de otobüsleri ayrılan erkekler ve kızlar faşizmin versiyonları değil mi? ABD ve AB’nin “Türkiye Cumhuriyeti’nin değerleri yerine getirmek istedikleri İslamcı yapılanmanın sonuçlarını yaşamaya başladık.” Fazıl Say’ın Nâzım Hikmet Oratoryosu’ndaki dizelerinde olduğu gibi karşı çıkmalıyız. İlerlemenin, çağdaş uygarlığın, insanlığın, sanatın ve gerçek demokrasinin kaybolmaması için bütünleşmeliyiz, omuz omuza vermeliyiz. Karşımızdaki düşmanı iyi tanımlamalıyız; gericilik ve faşizm demek yetmez.. aktörlerin kim olduğunu, kimlerle mücadele etmemiz gerektiğini net görmeliyiz. Karşımızdaki tehdit, sömürgeciler ve onların içimizdeki işbirlikçileridir. Kimi zaman büyük sermaye, kimi zaman etnik faşizm, bazen de İslamcı bir dayatma olarak sahneye sürülen bir canavar… Şu anda üçü de birleşmiş durumdalar. Yine de bayramımız kutlu olsun sevgili okurlar; gerçekleri acı da olsa görmek zorundayız, başka türlü çıkış bulamayız ki... Umut doluyuz, çünkü biz aydınlıktan ve insanlıktan yanayız; karanlıklara, faşizme ve sömürgecilere karşıyız. Bunu bilmek ve düşünmek bile başlı başına bir güçtür… Eylemleri doğuran en önemli güç budur… www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali ‘Terörist’ demek boşanma nedeni ? Yurt Haberleri Servisi Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşine devamlı “Terörist”, “Deve gibi boynun var”, “Çocuk mezarı gibi ayakkabın var” ve “Karga gibi burnun var” diyen kadın hakkında açılan boşanma davasını reddeden mahkemenin kararını bozdu. Eskişehir 2. Aile Mahkemesi, bu sözleri kullandığı iddiasıyla boşanma davası açan kocanın davasını reddetti. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, mahkemenin verdiği ret kararını bozdu. Kararda, “Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamak kanunen mümkün değildir” denildi. Usta sinema ve tiyatro sanatçısı Savaş Dinçel 65 yaşında yaşama veda etti Sahneden bir yıldız kaydı Kültür Servisi Usta sinema ve tiyatro oyuncusu Savaş Dinçel, önceki gece 02.00’de, evinde aniden rahatsızlanmasının ardından ambulansla kaldırıldığı Memorial Hastanesi’nde 65 yaşında yaşama veda etti. Savaş Dinçel için bugün saat 10.00’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde bir tören yapılacak. Dinçel, Teşvikiye Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda son yolculuğuna uğurlanacak. Memorial Hastanesi Kalp Cerrahisi Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, Dinçel’in gece saat 23.00 sıralarında enfarktüs şüphesiyle hastaneye getirildiğini belirtti ve “Tetkikler sonucu Dinçel’in rahatsızlığının enfarktüs ile alakalı olmadığı ve bir iç kanama geçirdiği ortaya çıktı. Dinçel müdahalelere yanıt vermedi ve saat 02.00 sıralarında hayatını kaybetti’’ dedi. Oyuncu, yönetmen, yazar, karikatürcü Savaş Dinçel, 1942’de İstanbul’da doğdu. Tiyatro eğitimine İstanbul Belediyesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde başladı. İlk kez İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahneye çıktı. Şehir Tiyatrosu’nda çalışırken 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası’yla tiyatroya ara verip GÜM’de (Güldürü Üretim Merkezi) profesyonel karikatür çizeri olarak çalışmaya başladı. Tekrar tiyatroya dönünce karikatür ve afiş çalışyatroları’na geri döndü. İki kez karikatür sergisi açan, ‘Çizgilerle Nâzım Hikmet’ adlı çizgi roman bir kitap hazırlayan Dinçel, beyazperdede Ziya Öztan’ın yönetmenliğini üstlendiği Kurtuluş ve Cumhuriyet adlı filmlerde İsmet İnönü’yü canlandırdı. Dinçel; Hababam Sınıfı, Merdoğlu Ömer Bey, Ağır Roman, Sinekli Bakkal, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, Oğlum Adam Olacak gibi ünlü filmlerle, TV’de Ekmek Teknesi ve son dönemde oynayan Sessiz Gemiler gibi dizi filmlerde rol aldı. 2001’de ÇASOD En İyi Oyuncu Ödülleri’nde ‘Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’la, aynı yıl İstanbul Film Festivali’nde aynı filmle ve 2000 yılında da SİYAD Türk Sineması Ödülleri’nde yine aynı filmle ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödüllerini aldı. SANAT DÜNYASI YASTA Erol Keskin: Çok çok daha güzel işler yapacak, öncülük yapacak biriydi. Aynı zamanda çok da iyi bir hocaydı. Karakter itibarıyla da son derece sağlam karakterli bir insandı. Çok üzgünüm. Kenan Işık: Savaş, sadece yeteneğiyle değil, tiyatro ahlakıyla da, iç ahlakıyla da çok değerli, öncü bir sanatçıydı. Tiyatro dünyasına ve onu seven bütün seyircilerine başsağlığı diliyorum. Mustafa Altıoklar: Savaş Ağabey’le büyük bir uyum içinde çalıştık. Onu hep yapıcı ve nüktedan havası, derviş edasıyla hatırlayacağım. Müjdat Gezen: 48 yıllık arkadaşım, kardeşim, can yoldaşım, her şeyimdi. Bundan böyle eksik bir uzuvla yaşamaya çalışacağız. Zeynep Oral: Tiyatromuzun yetenekli bir emekçisi, çalışkan bir neferi, usta oyuncusuydu. Belki de hepsinden öte iyi yürekli, cömert, nabzı toplumun nabzıyla birlikte atan, aydın sorumluluğunun bilincinde bir insandı. Eksikliğini çok hissedeceğiz. Arif Erkin: Çok erken ayrıldı aramızdan. Çok yönlü, en önemlisi de çok aydınlık bir insandı. Büyük kayıp. Cihan Demirci: Savaş Dinçel’le üç yıl GÜM’de (Güldürü Üretim Merkezi) birlikte çalıştık. Çok yönlü, yetenekli, olağanüstü bir sanatçıydı. Benim için çok önemli bir ustamdı. Çok erken bir kayıp. Tan Oral: Savaş iyi bir dost ve iyi bir çizerdi. Ciddi, neşeli ve hüzünlü bir sanatçıydı. Tiyatro oyunculuğu ve mizah çizerliğini birlikte götürüyordu. Yayımladığı kitabının adı gibi kendisi de “çoksesli” bir insandı. Gök kubbede bir seda şimdi. Dinçel, bugün toprağa veriliyor. malarına tiyatroyla birlikte devam etti. Üç yıl Günaydın gazetesinde ‘TONTON’ adlı bant karikatürü çizdi. Bu arada Şan Müzikholü’nde ve Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda çalıştıktan sonra, önce konuk olarak sonra da Danıştay kararıyla Şehir Ti 2 milyon 570 bin devretti ? ANKARA (AA)Süper Loto oyununun bu haftaki çekilişinde kazanan numaralar, “7, 8, 28, 32, 36, 37” olarak belirlenirken 6 bilen çıkmadığı için 2 milyon 570 bin 142 YTL 52 YKr haftaya devretti. Çekilişte 5 bilenler 4 bin 795 YTL 10’ar YKr, 4 bilenler 64 YTL 85’er YKr, 3 bilenler de 6 YTL 45’er YKr ikramiye kazandı. Gemi adamları kandırılıyor ? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Denizciliğe adım atarak gemi, yat ya da balıkçı teknesinde miço, silici ya da kamarot olarak çalışmak isteyenler, “gemi adamı cüzdanı” alabilmek için STCW kursunu tamamlamak zorunda. Ancak, bazı STCW kurslarının can yaktığı, denizci adaylarının iş bulma vaadiyle kandırıldığı belirtiliyor. Miço, silici ve kamarot olmak isteyenlerin almak zorunda olduğu STCW kurslarında yaşanan düzeysizlik, denizci adaylarında hayal kırıklığı yaratıyor. Denizci adayları, kurslardan gazetelerde yayımlanan ilanlar sayesinde haberdar olduklarını, ancak kurs bitiminde hazır iş bulamama gerçeği ile karşı karşıya kaldıklarını dile getiriyorlar. Müjdat Gezen, Dinçel’in eşi Sumru Dinçel’e başsağlığı diledi. (AA) CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle