19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 ARALIK 2007 ÇARŞAMBA 4 ANKARA ÜMİTSİZ HABERLER AB Genel İşler Konseyi’nin hazırladığı metin Ankara’yı başa döndürüyor GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Babacan zirveden sonra katılacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye, AB Genel İşler Konseyi’nin hazırladığı Hükümet ve Devlet Başkanları Doruğu sonuç bildirisine ilişkin itirazlarını büyükelçilikleri aracılığıyla AB üyesi ülkelerin başkentlerine iletiyor. AB ülkelerindeki Türk büyükelçiler dün dışişleri bakanlıklarına giderek söz konusu süreçten duyulan rahatsızlığı aktardı ve hükümet ve devlet başkanları zirvesinde bu sıkıntının giderilmesini istedi. Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın ise pazartesi günü Annapolis Konferansı’nın devamı niteliğindeki donörler toplantısına katılmak üzere gideceği Paris’te, Fransız Ali Babacan yetkililerle ikili görüşmeler yaparak Ankara’nın rahatsızlığını bir kez daha aktaracağı belirtiliyor. Ancak hükümet ve devlet başkanları zirvesi cuma günü yapılacağı için Babacan’ın 3 gün sonra Paris’e gitmesi bir anlam ifade etmiyor. Ankara, girişimlerine karşın, dışişleri bakanlarının üzerinde uzlaşı sağladığı taslak bildirgenin liderler zirvesinde değiştirileceğinden ümitli değil. Kazanımlar sıfırlandı MAHMUT GÜRER Sermayeye Sosyalizm Bize Serbest Piyasa Ne zaman ağzımızı açıp devlet bütçesinden biraz da sağlık, eğitim, konut, toplu taşımacılık, hatta emeklilik için pay istesek, vergi yükünün dar gelirlilerden gerçekte ödeyecek bir şeyi olanlara doğru kaydırılmasını önersek hemen şaplak hazırdı: Popülist, sosyalist, dinozor. Sen serbest piyasa ekonomisine alışamadın! Geçmişte yaşıyorsun. Devlet babaya dayanma günlerinin geride kaldığını bilmiyor musun? Ama, bankalar krize girince, büyük holdinglerden biri mali sıkıntıya düşünce, Merkez Bankaları, hükümetler hazırdı. Yönetimdekilerle zaten yakın kişisel ilişki içindeki “girişimcileri” kurtarmak için kesenin ağzı açılıyordu. Borçları ödemek de bizim vergilere kalıyordu. Ama “burası azgelişmiş ülkeydi, ahbap çavuş kapitalizmi vardı, zaten serbest piyasa da tam oturmamıştı” falan filan. Yaaa! ANKARA AB Genel İşler Konseyi’nin 14 Aralık’ta yayımlanacak Hükümet ve Devlet Başkanları Doruğu nihai sonuç bildirgesinin Türkiye paragrafından “birliğe katılım” ve “üyelik” sözcüklerini çıkarması, Ankara’nın uzun zamandan beri yürüttüğü AB politikasında en başa dönmesine neden oldu. Cuma günü Türkiye için resmen müktesebat haline gelecek belgeye göre, Ankara bundan böyle birlik ile “katılım müzakeresi” değil sadece “müzakere” edecek. AB dışişleri bakanlarının oluşturduğu Genel İşler Konseyi, cuma günü gerçekleştirilecek olan Hükümet ve Devlet Başkanları Doruğu öncesinde Fransa’nın baskısıyla aldığı kararla Türkiye’nin AB yolunda zaten az sayıda olan kazanımını ortadan kaldırmış oldu. Kararla Türkiye’ye ilişkin pragrafta, “Birliğe katılım ? Türkiye metnin Hükümet ve Devlet Başkanları Doruğu’nda da kabul edilmesi durumunda, “katılım” için değil ucu açık bir süreç için müzakere edecek. Ayrıca müzakerelerin sonunda üyelik de garanti olmayacak. müzakeresi” ve “üyelik müzakeresi” kavramları doğrudan “müzakere” olarak yer aldı. Böylece hükümetin de sürekli dile getirdiği, “Tam üyelik için müzakere ediyoruz” tezi de ortadan kalkmış oldu. Buna göre Türkiye’nin şimdiye kadar Müzakere Çerçeve ve Katılım Ortaklığı belgeleri ile İlerleme Raporları’nda yer alan tam üyelik hedefi yine AB tarafından ortadan kaldırılmış oldu. Böylece, bu belgelerde yer alan hazmetme kapasitesi, askıya alınan 8 müzakere başlığının kapatılıp kapatılmayacağı ve Türkiye ile yeni müzakere başlıklarının açılması da anlamını büyük oranda yitirdi. Türkiye’ye ilişkin paragrafta, müzakerelerin AB’nin kuruluşundan bu yana tüm aday ülkelere uygulanan “katılım konferansı” yerine “hükümetlerarası konferansla” açılacağına yer verilmesi de Türkiye’nin tüm müzakere başlıklarını tamamlaması durumunda bile, fazladan bir kez daha tüm aday ülkelerin onay sürecine girmesini gerektirecek. Cuma kilit gün Öte yandan, toplantıdan böyle bir karar çıkmasının nedeni olarak, Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin başta Türkiye olmak üzere diğer aday ülkelerin müzakere başlıklarının açılıp kapanmasını denetleyecek ve ek onay süreci getirecek olan “Akil Adamlar Komitesi” önerisine birlik tarafından onay verilmemesi olarak gösteriliyor. Genel İşler Konseyi’nin, Akil Adam lar Komitesi önerisini reddetmesi nedeniyle bu tür bir formüle başvurulduğu belirtiliyor. Cuma günü gerçekleştirilecek Hükümet ve Devlet Başkanları Doruk Toplantısı’nın kapanış metninde ise herhangi bir değişiklik yapılması beklenmezken, buna karşın Akil Adamlar Komitesi’nin kurulması durumunda Fransa’nın tutumunu yumuşatabileceği ve sürecin farklılaşabileceği de savunuluyor. AB ülkeleri ise, aday ülkelerin kendilerinden başka bir süreçten geçmesine gerek olmadığını, Akil Adamlar Komitesi’nin sadece AB Anayasası için kurulabileceğini dile getiriyorlar. Türkiye’nin de hükümet ve devlet başkanları zirvesine alt düzeyde bir katılım gerçekleştirerek, alınan kararı protesto edebileceği belirtiliyor. Bu nedenle toplantıya Türkiye’nin AB nezdindeki Büyükelçisi Volkan Bozkır’ın katılabileceği ifade ediliyor. Yoldaş Bush, Bernake ve Paulson ABD ev piyasasının en riskli dilimlerinde başlayan kriz ağustos ayında birden parlayıp tüm dünyanın mali piyasalarını yangın yerine çevirmeye başlayınca, başta ABD Federal Reserve Başkanı Bernake olmak üzere Merkez Bankaları birden enflasyonla mücadele “asli görevlerini” unutup işsizlik sorununa ama, genel müdürler piyasasında oluşmaya başlayan işsizlik sorununa eğilmeye başladılar. Hep birlikte piyasaya yaklaşık bir trilyon dolar likidite bastılar. Ama sorun kredi kriziydi, güven yok olmuştu. Bankalar birbirlerine bile kredi vermiyordu. FED devreye girdi; bankalara, batık mı değil mi diye bakmadan doğrudan borç vermeye başladı ABD halkının vergi gelirlerinin sırtından gelecekteki enflasyona aldırmadan. Yine olmayınca bu kez faizleri indirmeye başladılar. Artık serbest piyasa, mali disiplin, “piyasalar kendi kendine dengelenir, kaynakları en iyi dağıtır” filan, çöpe atılmıştı…. Ha bu arada, bu krizin başlıca sorumlularından Countrywide adlı finans kurumu, bu yıl genel müdürü Angelo Mozilo’ya 57 milyon dolar ikramiye veriliyordu. (FED’den gelen paraların da katkısıyla herhalde.) Harika bir düzen bu serbest piyasa ekonomisi. Kârlar özelleştiriliyor, sermayenin zararları kamulaştırılıyor ve halka dağıtılıyor. Geçen hafta nihayet tüm “miş gibi yapmalar” bir kenara itildi ve Bush ve Maliye Bakanı (Goldman Sachs eski genel müdürü) Paulson, piyasalara doğrudan müdahale etmeye karar verdiler. Çok da popülistler: Ev borcunu ödeyemeyen halka yardım eli uzatacaklar. Müdahale, sabit ve düşük faizden önümüzdeki yıl değişken ve yüksek faize geçecek olan ev sahiplerine yardımcı olabilmek için, faizlerin beş yıla kadar dondurulmasını içeriyor. Malatya katliamıyla ilgili ortaya çıkan bilgiler, belgeler tam anlamıyla tüyler ürpertici. İhmal mi, kasıt mı, saptırma mı? Ne derseniz deyin, sonunda sırf dini inançları yüzünden önce işkence edilmiş, daha sonra da boğazları kesilerek öldürülmüş insanlardan söz ediyoruz. Bu cinayetlerle yüz yüze geldiğimizde derinden sarsılmıştık. Şu ülkede kala kala 100 bin civarında kalmış Hıristiyanlara yönelik düşmanca, canice istekleri görmekten utanç duymuştuk. Bu ilk değildi, Rahip Santoro, ardından Hrant Dink ve ardından Malatya’da üç Hıristiyan öldürüldü. ??? Cinayetlerin ardından ortaya çıkan bilgiler daha da korkutucuydu. Ortaya çıkan bilgilere göre, devletin bazı görevlileri bir şekilde bu cinayeti biliyorlardı, bilmekle yetinmiyorlar, cinayetten sonra da öldürülenleri “suçlu” göstermeye çalışan gerekçeler hazırlamayı sürdürüyorlardı. Ortada felaket bir durum vardı. Tabii böylesine bilgilerin, belgelerin Malatya Katliamı ve CHP Muhalefeti tekrar ortaya çıkması gözlerin ister istemez siyasi iradeye çevrilmesine neden oluyor. En iyimser değerlendirmeyle “ihmal” denebilecek bir olayla karşı karşıyayız. O zaman bunların sorumlularının bir şekilde idari denetimden geçmesi gerekmiyor mu? ??? Hrant Dink cinayetinde bir şekilde sorumluluğu ve ihmali olanlardan ne yazık ki hesap sorulmadığı gibi, yerlerinden bile olmadılar. Hepsi görevlerinin başında duruyorlar. Siyasi irade onları yerlerinden tutuyor. Bütün bunları bizler söylüyoruz. Gazeteciler, elimize geçen bilgi ve belgeleri kamuoyuyla paylaşıyor ve adaletin yerini bulması, sorumluların hesap vermesi için üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. ??? Günlerdir, muhalefet partilerine bakıyorum. Malatya’da ortaya çıkan korkutucu bilgi ve belgeler konusunda bir şeyler söylemelerini bekliyorum. MHP’nin neden ses çıkarmadığını az çok değerlendirebiliyorum. Zaten olayla ilgili bazı isimlerin bu partinin üyeleri olduğuna ilişkin bilgiler gazetelerde yer aldı. ??? CHP’ye ne demeli? Deniz Baykal’a ne demeli? Muhalefetse muhalefet. Siyasi sorumluluksa siyasi sorumluluk. Deniz Baykal hemen her gün her konuda demeç verirken Malatya katliamında ortaya çıkan, ihmal, kasıt, saptırma konusunda neden bir şey söylemek gereğini duymuyor doğrusu çok merak ediyorum. İçişleri Bakanı’nın, Adalet Bakanı’nın bu konudaki sorumluluklarıyla ilgili neden bir açıklama yapmıyor, neden onlara yönelik eleştirel bir tutum almıyor? ??? Ben bunları düşünürken İlhan (Selçuk) ağabeyin yazısı dikkatimi çekti. Şunları söylüyordu dünkü yazısında: “Ana muhalefetin ilk yapacağı şey, oturup Türkiye’nin, dünyanın, Amerika’nın, Ortadoğu’nun durumunu yeni baştan gözden geçirirken asıl kendi durumunu masaya yatırmaktır…” Gerçekten de CHP kendi durumunu, bölge, ülke ve dünya gerçekleri ışığında masaya yatırmalıdır. Örneğin bu ülkenin temel konularında neden bir politika üretemeyip, yalnızca itirazla yetiniyordu? Örneğin Malatya katliamında ortaya çıkan “derin ihmal” onları neden ilgilendirmiyordu? Bu tür kritik ve zor konularda neden dışarıdan dolaşarak durumu idare etmeye çalışıyordu? ??? Türkiye’nin ciddi bir değişim ve dönüşüm geçirdiği, geçirmeye devam ettiği bir gerçek. CHP’nin bu değişim ve dönüşüm içindeki rolü nedir? Kendi yurttaşlarının hak ve hukukuna sahip çıkmak değil midir? Öldürülen, iş kenceye uğrayan, dövülen, sövülen yurttaşlar bu ülkenin yurttaşları… Üstelik, AKP’ye yapılacak en etkili muhalefet demokrasi, özgürlükler, eşitsizlikler konusundadır. CHP’nin böyle bir derdi yok mu? Örneğin Güneydoğu’ya ilişkin bazı sözler ettikten sonra çözüme yarayacak hiçbir siyasi girişimde bulunmaması dikkat çekici değil mi? ??? Her hükümet zaman içinde yıpranır ve özellikle eşitlik, adalet konusunda açıklar verir. Muhalefet de bu noktadaki açıklardan yola çıkarak, halkın dertlerine sahip çıkar, devletin yanlışlarına karşı yurttaşın yanında yer alır. CHP ne yapıyor? Gerçekten Malatya katliamı konusunda neden sessizlik içinde gelişmeleri seyretmeyi tercih ediyor? Buna CHP’lilerin bir diyeceği yok mu? Hemen her gün birkaç defa demeç veren Baykal neden bu konuda bir şey demek gereğini duymuyor. Ben merak ediyorum. CHP’liler merak etmiyor mu? Ve enternasyonal dayanışma Evet faizler dondurulacak! Dahası, bu evlerin ipoteklerinin birleştirilmesiyle oluşan varlık kâğıtlarını satın almış (dolandırılmış) olanlar, bu piyasaların çökeceğini önceden görerek, kredi faizi swap operasyonuyla ev piyasasını “short” etme cüretini göstererek muazzam riskleri göze alan, ama şimdi muazzam paralar kazanmaya başlayanlar da gelirlerinin düşmesini kabul etmek zorunda kalacaklar. Ne biçim serbest piyasa ama. Risk alan, akıma karşı giden “yürekli” girişimci şimdi, sürüye takılan, hatta sürüyü güden, herkesi dolandıran (Maliye bakanı Paulson’un da bu dolandırma araçlarını üretenlerin arasında adı geçiyor) büyük yatırımcıya (aslında artık mali oligarşi terimini kullanabiliriz) kurban ediliyor, hem de devlet eliyle. Yani piyasanın iyiyi kötüden, girişimciyi dolandırıcıdan ayıklamasına izin yok… Ha bir de bugün halen ev borcunu ödemekte zorluk çekenler yani en zor durumda olan, en yoksul ev sahipleri, bu kurtarma operasyonunun dışında bırakılıyorlar. Kurtarma, halen ev borcunu ödeyebilen orta sınıfın bir kısmını ve de sanırım, daha sonra öğreneceğimiz gibi halen borcunu ödeyebilen, büyük ölçüde ev fiyatlarının yükselmeye devam edeceğini varsayarak ikinci, üçüncü evini alarak yatırım yapanları kapsıyor… Tabii her sosyalizmin bir de enternasyonal boyutu olması gerekir. Bunun da var: Tüm dünyanın merkez bankaları birleşiniz mali sermayeyi kurtarınız! Bu arada dünya ekonomisi durgunluğa ek bir de enflasyona doğru ilerleyerek tam anlamıyla bir pisliğe yuvarlanmak üzereyse kimin umurunda… Önemli olan “kredi krizine karşı omuz omuza” vergi mükellefinin cebinden. Viva Las Vegas! [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com İRANLI BAKAN GELİYOR AnkaraTahran yakınlaşması ? Ahmedinejad’ın Ankara’ya ziyaret gerçekleştireceğinin belirtilmesinin ardından, yarın İran Enerji Bakanı Mirkazımi’nin Ankara’da olması bekleniyor. ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) ABD’nin İran üzerindeki baskısı arttıkça, Tahran’ın Ankara’ya olan ilgisi de fazlalaşıyor. İran’dan Türkiye’ye düzenlenen ziyaretlerin son dönemdeki sıklığı dikkat çekerken, yarın da İran Ticaret Bakanı Mesud Mirkazımi’nin Ankara’ya gelmesi bekleniyor. İran Büyükelçiliği yetkilileri, Mirkazımi’nin ziyaretinde, uzun zamandan bu yana gündemde olan ve ticaret hacminin artırılmasını öngören anlaşmaların imzalanacağını, var olan anlaşmaların da süresinin uzatılmasının amaçlandığını söylediler. Ziyaretin perde arkasında ise özelleştirmeler var. Tahran, Ankara’ya yakınlaşma stratejisini hızla uygulamaya geçiriyor. 2007 yılının başından bu yana Türkiye’ye büyük ilgi gösteren İran yönetimi Ankara’ya bu kez de Ticaret Bakanı Mirkazımi’yi yolluyor. Yarın gerçekleşmesi beklenen ziyarette, Mirkazımi’nin ekonomiden sorumlu bakanlarla görüşeceği ifade ediliyor. Ziyarette, doğalgaz dağıtımının özelleşmesi, BOTAŞ’ın Rusya’dan gelen Mavi Akım ve Batı Hattı doğalgazına ilişkin sözleşme devirleri, İran ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin artırılması, sınır kapılarının daha verimli kullanımı, teknoloji değişimi ile İran’da yapılan özelleştirmelere Türk şirketlerinin katılımının artırılması konularının görüşüleceği ifade ediliyor. İran’ın özellikle BOTAŞ’ın sözleşme devirleriyle yakından ilgilendiği ve sözleşmelerin büyük bölümüne talip olmayı planladığı belirtiliyor. İlgi baskıyla artıyor İran’ın Ankara’ya olan ilgisinin ABD’nin Tahran üzerinde “nükleer” baskısını arttırdığı 2007 yılından bu yana artması dikkat çekiyor. İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki, 2007 yılı boyunca Ankara’ya 3 resmi ziyaret gerçekleştirdi. Bunun yanı sıra İran Elekrtik Bakanı Pervez Fettah da Ankara’yı birkaç kez ziyaret etti. RADİKAL ’E PROTESTO TGS’den işten çıkarmalara tepki ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi, Radikal gazetesi yargı muhabiri Adnan Keskin ile polis muhabiri Soner Arıkanoğlu’nun işten çıkarılmasının, “Basındaki hukuksuz ve keyfi uygulamalara yeni bir örnek eklediğini’’ belirtti. Basın meslek örgütü temsilcileri, işten atılmayı protesto etmek amacıyla Radikal gazetesinin Ankara Temsilciliği önünde toplandı. TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, burada yaptığı açıklamada, Keskin ile Arıkanoğlu’nun işten çıkarılmasının “basındaki hukuksuz ve keyfi uygulamalara yeni bir örnek eklediğini’’ vurguladı. İpekçi, Keskin ve Arıkanoğlu’nun mesleklerini en iyi şekilde yerine getiren, alanlarında uzman, Ankara’nın önde gelen gazetecileri olduğunu ifade etti. Radikal gazetesinin haziran ayında 41 çalışanın işine son verdiğini anımsatan İpekçi, “Basın açıklamasına çalışanların katılması halinde işlerine son verileceği Genel Yayın Yönetmeni tarafından açıklanmış, buna rağmen Keskin ve Arıkanoğlu eylemde yerlerini almışlardır. Olay bütün yönleriyle hukuksuz ve gayri ahlakidir’’ dedi. Ahmedinejad ocakta gelebilir Geçen günlerde ise İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecad’ın Ankara’ya gelmek için büyükelçilik aracılığıyla Dışişleri Bakanlığı’na öneride bulunduğu bildirilmişti. Bu ziyaretin de ocak ayı sonunda gerçekleştirilebileceği belirtiliyor. Diplomatik kaynaklar, söz konusu ziyaret ile ilgili çalışmaların sürdüğünü vurgularken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dış programlarının tam olarak netleşmesinin hemen ardından Ahmedinejad’a randevu verilmesinin gündemde olduğunu kaydediyorlar. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle