25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ARALIK 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Türkiye Bankalar Birliği, İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi haline getirilmesi için devletin öncülüğünü istedi 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Dubai’den neyimiz eksik B ir araştırma kuruluşunun hazırladığı rapora göre 2 milyar dolarlık bir yatırımla İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi haline gelmesi mümkün. Bu durumda her yıl en az 20 milyar dolarlık ek katma değer yaratılacak. İstanbul 10 yılda bölgenin, 30 yılda New York, Londra ve Tokyo ile birlikte dünyanın en büyük 5 finans merkezinden biri olabilecek. barındıracak. Raporun tanıtımı için TBB yöneticileri ve çeşitli bankaların genel müdürlerinin de katılımıyla bir basın toplantısı düzenleyen TBB Genel Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, “İstanbul uluslararası bir finans merkezi olması için her türlü zenginliğe ve potansiyele sahip. Dünyanın en büyük finans kurumları , bankaları Türkiye’ye gelirken biz Türk bankaları olarak neden kendimize yeni merkezler arayalım. İstanbul olmazsa Türk finans sektörü olarak başka limanlara sığınmak durumunda kalırız. İstanbul finans merkezi olamaz diyenler o zaman bize uygun bir yer göstersinler. İstanbul’u finans merkezi yapmayıp Moskova’yı, Dubai’yi mi kendimize merkez seçelim” diye konuştu. Halka açık bankaların 100 milyar dolarlık, sigorta sektörü ile birlikte 150 milyar dolarlık bir piyasa değerine ulaştığını belirten Özince, “İstanbul olmayacak da neresi olacak” dedi. Büyüme Hızı Yavaşlarken Dış Açık Artıyor Ulusal gelirimizin 2007’nin üçüncü çeyreğine ait verileri bu hafta başında yayımlandı. Bu satırların kaleme alındığı sıralarda ulusal gelirin artış hızında 2007’nin üçüncü çeyreği itibarıyla (temmuzağustoseylül) keskin bir yavaşlama olduğu ve bileşiminde de önemli değişiklikler gözlendiği ayrıntılarıyla tartışılmaktaydı. Kısaca hatırlamak gerekirse, gayrı safi ulusal gelirimizin artış hızı 2006 yılında yüzde 6.2 iken, 2007’nin üçüncü çeyrek döneminde yüzde 1.5’e gerilemiş durumdadır. Bu gerilemenin ardındaki en önemli etkenin tarımsal üretimde gözlenen yüzde 7.8’lik daralma (çöküş) ile inşaat sektöründeki yüzde 1.3’lük durgunluk olduğu gözlenmektedir. Türkiye ekonomisinin büyüme hızı giderek yavaşlamaktadır. 2007’nin yaz aylarında küresel finans piyasalarında baş gösteren “çalkantılar” başta ABD ve İngiltere olmak üzere tüm dünya ekonomilerinde bir durgunluğa yol açmış durumdadır. Durgunluğun 2008’de de şiddetleneceği sık sık ifade edilmektedir. Dolayısıyla Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu daralma konjonktürünün aslında küresel ekonominin bir yansıması olduğu savlanabilir. Ancak Türkiye ekonomisine ilişkin veriler büyüme hızındaki yavaşlamanın 2007’ye ait geçici bir çalkalanma olmadığını, bunun da ötesinde ulusal ekonomide “durgunlukbozulan dış dengeartan enflasyon ve yüksek işsizlik” ile birlikte makro dengelerinin bir bütün olarak bozulmakta olduğunu göstermektedir. Aşağıdaki şekil 2003sonrasında Türkiye’de büyüme oranları ile cari açık (dış açık) arasındaki ilişkiyi yıllar itibarıyla sunmaktadır. rsin Özince, “Bu proje için gerekli 2 milyar doların vergi mükellefinin cebinden çıkmasını istemiyoruz. Bu kaynak, bankalardan yapılan kesintilere son verilerek sağlanabilir. Bankacılık işlemlerinden 3 milyar YTL gider vergisi ödüyoruz. Borsa kurtaj kesintileri yıllardır birikti. Kambiyo gider vergileri var. Bu kesintilerle gerekli kaynak yaratılabilir” dedi. E L ondra, Moskova ve Dubai dahil olmak üzere İstanbul kadar hacim yaratan bir piyasanın olmadığını ileri süren Özince’ye göre,“Türk bankaları artık kendilerini uluslararası standartlara uydurmuş durumda. Bugün bankalar isterse 100 milyar dolarlık tahvil ve 200 milyar dolarlık da mortgage kâğıdı ihraç edebilir ve satabilir durumda.” Ekonomi Servisi Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) Deloitte Touche Danışmanlık’a yaptırdığı bir araştırmanın sonuçlarına göre, İstanbul 2 milyar dolarlık bir yatırımla 2010 yılına kadar uluslararası bir finans merkezi haline gelebilecek. Bu durumda, 2025’e gelindiğinde finans sektörünün GSMH’ye toplam katkısı yüzde 8’e çıkacak ve 20 milyar dolarlık bir katma değer yaratılacak. İstanbul Finans Merkezi (İFM) 10 yıl içinde bölgeye hâkim bir konuma ulaşacak, 30 yıl içinde de (2038) New York, Londra ve Tokyo ile birlikte dünyanın en önde gelen 5 finans merkezinden biri olabilecek. Toplam 60 üst düzey finansçıyla görüşmeye dayanan, 200’den fazla veri kaynağı referans alınarak incelenen ve Londra, Moskova ve Dubai’yi kapsayan 6 rakip merkezin analizi yapılarak hazırlanan ön araştırmanın sonuçlarına göre İFM, çok üstün niteliklere, bilgiye ve yaşam kalitesine sahip 150 bin seçkin insan gücünü de İspanyollar İstanbul’a yatırım için geldi Ekonomi Servisi Uluslararası alanda İstanbul’un “finans merkezi” olma yolunda hızla ilerlediğini belirten İspanyollar yatırım için İstanbul’a geldi. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) öncülük ettiği “Türkİspanyol İşbirliği ve Yatırım Forumu” bünyesinde 25 İspanyol işadamını ağırlayan İstanbul’da başta yenilenebilir enerji, altyapı çalışmaları, demiryolu ve havalimanı inşaatları, turizm ve deniz suyu arıtma projeleri ilgi çekiyor. İspanya Ekonomi ve Ticaret Bakan Yardımcısı Martin Acabes, İstanbul’u geleceğin en önemli finans merkezlerinden biri olarak gördüklerini belirterek “Türkiye 2001’de önemli bir krizi başarıyla atlattı ve ekonomik istikrara kavuşmuş bir yapısı var. Dünyanın Çin, Rusya, Hindistan’dan sonra en büyük ilgi duyduğu yer Türkiye. Yatırım için büyük avantajlara sahip. 6 milyar Avro’ya yaklaşan ticaret hacmimizin bu forumla birlikte büyük oranla katlanacağına inanıyorum” dedi. FED, FAİZLERİ 0.25 PUAN İNDİRDİ ABD Merkez Bankası (FED), beklendiği üzere faiz oranlarını 0.25 puan düşürerek yüzde 4.25’e indirdi. Ancak kimi uzmanlar, ABD Merkez Bankası’nın, daha cesur bir karar alarak bankalar arası gecelik borçlanma faizinde 0.50 puanlık bir indirim yapmasını bekliyorlardı. ABD Merkez Bankası ayrıca, bankalara verilen doğrudan kredilerdeki iskonto oranında da yine 0.25 puanlık bir indirim yaparak bu oranı yüzde 4.75’e indirdi. Banka böylece, eylül ayı ortasından bu yana gecelik faiz oranlarında toplam 1 puanlık bir indirime gitmiş oldu. ÇİN’DE ENFLASYON KORKUSU Çin’de, kasımda 11 yılın en yüksek enflasyonu görüldü. Çin’deki tüketici fiyat endeksi kasımda yüzde 6.9 yükseldi. Devlet İstatistik Müdürlüğü, 2007’de bütün yıl için tüketici fiyat endeksindeki artış oranının yüzde 4.7 olacağını ve bunun 1996’dan bu yana kaydedilen en yüksek oran olacağını belirtti. Enflasyon esas olarak gıda ve petrol fiyatlarındaki yükselişten kaynaklandı. Çin’de ticaret fazlası 238.13 milyar dolarla yüzde 52.2 artış gösterdi. CARİ AÇIK YÜZDE 35.1 ARTTI Türkiye’nin cari açığı ekimde, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 35.1 artarak 2 milyar 247 milyon dolardan 3 milyar 36 milyon dolara yükseldi. Ocakekim döneminde ise cari açık, yüzde 8.6 artışla 29 milyar 65 milyon dolar oldu. Merkez Bankası, bu yılın ekim ayına ilişkin Ödemeler Dengesi gelişmelerini yayımladı. Ekim ayı cari işlemler hesabı, alt kalemler itibarıyla incelendiğinde ödemeler dengesi tablosundaki dış ticaret açığı, yüzde 27 artarak 4 milyar 30 milyon dolara, hizmetler dengesindeki fazla yüzde 20.2 büyüyerek 1 milyar 403 milyon dolara, gelir dengesindeki açık da yüzde 41.6 artarak 555 milyon dolara yükseldi. Cari transferlerden kaynaklanan girişler yüzde 3.3 oranında küçülerek 146 milyon dolara düştü. Teknoloji ‘Oscar’ları sahiplerini buldu Ekonomi Servisi 7. Teknoloji Ödülleri ve Kongresi TÜSİAD, TTGV ve TÜBİTAK’ın ev sahipliğinde İstanbul’da yapıldı. Bu yıl Teknoloji Büyük Ödülü’nün sahibi ASELSAN olurken Jüri Özel Ödülü’nü Vestel kazandı. Teknoloji Başarı Ödülleri’nde Merkezi Kayıt Kuruluşu, Milsoft Yazılım Teknolojileri, Proses Makine projeleri ile ödüle değer bulunurken bu alandaki Jüri Özel Ödülü’nü de Eliar Elektronik aldı. Nanoteknoloji, Biyoteknoloji ve Nanobiyoteknoloji Özel Ödülleri Dalı’nda onur ödüllerini Ulusal Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Enstitüsü, Dr. Utkan Demirci alırken, Teşvik Ödülü’nü ise BioLab/ Obitek kazandı. Şekilde sergilenen verilerin sonucu çok nettir: Türkiye ekonomisi giderek “daha yüksek dış açıkları daha da düşük büyüme” hızları altında yaşamaktadır. Oysa tarihsel olarak Türkiye, büyüme hızının arttığı dönemlerde hep daha yüksek dış açıklar veren bir ekonomi olagelmiştir. Dış açığın artışı ile büyümenin hızlanması ulusal ekonominin yapısal bir özelliği olarak bilinmektedir. Ancak, 2003sonrasında Türkiye ekonomisinin bu yapısal özelliğinin tersyüz edildiği bir görünüm sergilenmektedir. 2003sonrasında büyüme hızı yavaşlarken, dış açığın arttığı “anormal” bir yapı ile karşı karşıyayız. Bu dönemde ekonominin dışa bağımlılığı artmakta, ancak yüksek dış açıklar ekonomide yeni bir ivmelenme sergilemek şöyle dursun, giderek ters yönde bir ilişkinin oluşmakta olduğunu belirtmektedir. Geçen haftaki yazımızda ekonominin 2001krizi sonrasında bir saman alevini andırır biçimde parlayan büyümesinin aslında hane halklarının ve şirketlerin servet artışlarına dayalı bir yanılsama ile açıklanabileceğini vurgulamış idim. Latin Amerika ülkelerinde 1990’larda enflasyonun görece olarak düşürülebilmesinden kaynaklanan bu olgu neticesinde, söz konusu ekonomilerde özel sektörün pembe hülyalarına dayalı olumlu beklentileri hızla dış borçlanma alışkanlığına dönüşmüş, artan ithalatın doğurduğu tüketim bolluğu kalıcı olmamış ve 2000’lerde yerini durgunluğa bırakmıştır. Türkiye’nin son 5 yılda sergilediği makroekonomik performans da yüksek dış borç, süregelen işsizlik ve yavaşlayan büyüme hızlarıyla tipik bir “Latin Amerika”laşmaya işaret etmektedir. B İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU / Teknoloji ve yenilikçilik alanında düzenlenen kongre, oturumlar, ödül törenleri daima daha bir heyecan verici olur... Türkiye’nin asla bitip tükenmeyen kronik sorunları arasında çölde vaha bulmuş gibi olur insan. Yeni fikirleri, yeni ürünleri, sorunlara yaratıcı çözümler getiren girişimci genç iş insanları, akademik dünyanın bilgiyi ürüne dönüştürme heyacanını içinde taşıyanları ile bambaşka bir dünyadır burası. Konuşulan dil Türkiye’nin kapsama alanı dışında kalmış gibidir: Bilgi ekonomisi, yüksek katma değer, inovasyon, biyoteknoloji, nanoteknoloji, iş modelleri konuşulur tartışılır. Başarı öyküleri paylaşılır. Bireysel başarılar ortak gururumuz olur. Coşkuları ise ortak coşkumuz. “Vay be bizim ülkemizde ne insanlar varmış, ne işler, ne projeler gerçekleşiyormuş” deriz bu tür toplantılarda. Ve her zaman sevinç ve gurur iç burukluğu ile hüznü de beraberinde getirir. Bu denli devasa bir potansiyele sahip iken Türkiye’nin uluslarası rekabetçilik gücü, PİSA endeksi, kalkınma endeksi gibi sıralamalarında daima gerilerde oluşumuzun, bir türlü ülkeler arası ligde bir sıçrama gerçekleştiremeyişimizin hüznünü yaşarız. Geçen hafta perşembe günü ÖZLEM YÜZAK [email protected] Teknoloji, Yenilikçilik Kongreleri ve Türkiye... Türk Elektronik Sanayicileri Derneği’nce (TESİD) bu yıl 7’ncisi düzenlenen ‘’Yenilikçilik ve Yaratıcılık Ödülleri Yarışması’’ sonuçlandı. Büyük firma dalında, TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE), KOBİ dalında ise Argela şirketi, büyük ödüle layık görüldü. Fikrin yaratılması kategorisinde Airties, ürün özelliğinde yenilikçilik kategorisinde Turkcell, fikrin ürüne dönüşüm süreci kategorisinde ASELSAN, yeni üründe ticari başarı kategorisinde ise EAS, yaptıkları çalışmalarla başarı ödülü kazandı. Dün ise TÜBİTAK, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ile Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) tarafından düzenlenen 7. Teknoloji Ödülleri ve Kongresi’ndeydik. Kongrenin ilginç konuşmacılarından biri Dünya Ekonomik Forumu tarafından teknolojiye yön veren ilk 40 kişiden biri olarak seçilen Dr. Kenan Şahin idi. Düşünsenize bir Türk bilim insanı ve girişimci teknolojiye yön veren ilk 40 kişi arasında seçiliyor ve Türkiye bu insanın fikirlerinden yararlanmıyor. Şahin ile daha sonra küçük bir söyleşi yaptık. Robert Kolej’in ardından ABD’ye giden ve 1963 yılında MIT’den mezun olan Şahin, 1982 yılına kadar sürdürdüğü başarılı akademik kariyerinin ardından kendi deyimi ile “fikirlerini piyasada denemek için” 1000 dolar sermaye ile kendi şirketini Kenan Sytems’i kurmuş. Şirket kısa sürede telekomünikasyon yazılımında lider konumuna gelmiş. Şahin de 1998 yılında ‘Ernst and Young New England Yılın Girişimcisi’ Ödülü’nü almış. Şahin bir yıl sonra firmasını bugün Alcatel ile ortak olan Lucent Technologies’e satmış. 2002’de kurduğu yeni şirketinde halen enerji teknolojileri alanında çözümler üretiyor. Dr. Kenan Şahin’in Türkiye’nin nasıl bir yol izlemesi gerektiğine ilişkin ise ilginç önerileri var: “Yenilikçi olmak çok heyecan vericidir, ancak bunları ekonomiye yansıtabildiğiniz ölçüde başarılı olabilirsiniz. Bu nedenle Türkiye kendi sahip olduğu öz kaynakları ve potansiyeli üzerinden yenilikçi projeler geliştirebilirse hedeflediği noktalara varabilir” diyen Şahin, önce strateji oluşturulması şart diyor ve ekliyor “Son 15 yılda 1.5 milyar insan açlık sınırından kurtuldu. Açlık bitince bu insanlar hayaller kurmaya başladılar. Beklentileri var artık. Bu beklentilerin karşılanabileceği öyle çok alan var ki geliştirilebilecek. Örneğin tarım ile nanoyu birleştirip tarımsal üretimi çok farklı alanlara kaydırabiliriz. Ya da önemli bilgi birikimimizin olduğu küçük el sanatları, küçük tekne üretimi, sağlık gibi konularda farkımızı ortaya koyacak, ihtiyaca uygun teknolojileri geliştirmeye odaklanabiliriz.” CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle