19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 ARALIK 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Türkİş’i AKP’lileştirmek AKP, tek parti diktasını perçinlemek için spordan sosyal yaşama dek ayrımsız her yeri egemenliği altına alma peşinde... Değerli meslek büyüğümüz Ali Abalı bir yazısında değindi. Öyle bir Futbol Federasyonu Yasası getiriliyor ki, federasyon yapısı neredeyse baştan aşağıya AKP’nin denetimindeki belediyelerden oluşacak... Türkİş Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Çetin Altun ile konuşuyorduk. Gelecek hafta yapılacak Türkİş Genel Kurulu öncesi havayı kısaca özetledi: “AKP iktidarı, Türkİş’i istiyor.” Altun, kendi iradesine sahip, bağımsız bir işçi hareketi amaçlayanların ise bu dayatmaya karşı direndiğini, şu andaki Genel Başkan Salih Kılıç’ın liderliğinde bir liste oluşturma çabasında olduklarını anımsatıp ekledi: “Türkİş Genel Kurulu öncesi tanık olduklarım, AKP’nin kendi dışındaki hiçbir görüşe hayat hakkı tanımama konusunda kararlı olduğunu gösterdi.” Hangi sendikacıya sorarsanız sorun, Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın dostu Demiryolİş Başkanı Ergün Atalay’ın, Türkİş’i AKP’nin yan örgütü gibi çalışan Hakİş’e benzetme çabalarındaki kilit isim olduğunu söylüyor. Türkİş’i AKP’lileştirecekler... Hem de SSK perişan edilmiş; sosyal güvenlik, emeklilik, hastalık, düşkünlük satın alınacak bir “mal” haline getirilmiş, sosyal devlet yerini sadakacı belediyelere bırakmış, işsizlik kar topu gibi büyümüş, yeni İş Yasası ile işçinin hakları “kulluk, kölelik” koşullarına döndürülmüşken... İşçi örgütlerini AKP’lileştirmeye aracılık yapanlar, işçilerin yazdığı tarih önünde sorumlu olacaklardır. “Sanki işçiler umurlarındaydı” diyecek olursanız... Çok doğru. Bunca hak yitimi gerçekleşirken koltuklarından milim doğrulmamışlardı çünkü... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Federasyona doğru... Birkaç güncel haber ve birkaç alıntı... PKK’den kaçarak teslim olan sanık B.A’nın, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdiği ifadeden: “Örgütün Hakurk kampında kaldım. ABD askerlerinin Hakurk kampında örgütün üst düzey yöneticileriyle görüşmelerine birkaç kez şahit oldum. Ancak ne gibi konular konuşuluyordu bilmiyorum. ABD askerleri kampa askeri araçla geliyordu. Ben önceden onlara yük taşıdığım için onların nasıl giyindiğini biliyorum. Amerikan askerlerinin omuz kısmında Amerika bayrağı bulunuyor. Örgüt kampına gelen askerlerin de omuz kısmında Amerika bayrağı bulunuyordu.” DTP milletvekili Aysel Tuğluk’un, kendisinin de katıldığı ve PKK’nin kaçırdığı 8 askerin PKK bayraklı teslim törenine ilişkin gazetelere ve televizyonlara yaptığı açıklamadan: “Tamamen o gençlerin hayatıyla ilgili kaygı duyduğum için gitmek gerektiğini düşündüm. İnsani bir refleksti. Ancak, giderken duyduğum bu heyecanı, orada uluslararası bir kurgu olduğunu fark ettiğimde yitirdim. Ne ABD’nin ne de bu işe karışmış diğer güçlerin uluslararası çıkarlarına bulaşmak istemezdim.” ABD Başkanı Bush ile ne görüştüğü belli olmayan Recep Tayyip Erdoğan’ın, geçen hafta sonu Kızılcahamam’da yaptığı konuşmadan: “Terör örgütü, her taraftan kuşatılmış durumda... Türlü tahrik ve ithamlarla, hükümetimizi, izlediğimiz strateji gereği mahrem sorularını yanıtlarken o planı açıkladı zaten: “ ...artık bir karar noktasına gelindi. Şimdi deniyor ki; Kürt antitesi ya Kuzey Irak’ta birleşecek ya da Türkiye’de... Bu ya kavgayla olacak ya barışla... Ya sizden de alarak ayrı bir devlet kuracaklar, ama aranızda muazzam bir ekonomik entegrasyon olacak ve hep size bağımlı kalacaklar. Veyahut da siz onları içinize alacaksınız ve o bölgeyi bir eyalet olarak düşüneceksiniz, İskoçya gibi... İskoçya’nın da bir parlamentosu var. Tabii bunların hepsi konuşulan çeşitli yorumlar. Ama önemli olan şu: Artık, Kürtlerle ilgili olarak ne yapılacağı konusunda Türkiye’nin bir karar vermesi lazım.” Güdümlü terör, saldırılar, şehitler, askerlerin kaçırılması, sonra törenle teslimi, Bush ile görüşme, görüşmenin ardından güdümlü terör örgütünü normalleştirme, Irak’ın kuzeyi ile barışma sözleri, mahrem strateji, anayasa değişikliği filan derken Türkiye’yi göstere göstere federasyona sürüklüyorlar... Yıllardır tezgâhlanan bölünme yaşama geçiriliyor, bu kadar açık... ‘Hukuk Mukuk Dinlemem!’ “Ülke söz konusu olduğunda, hukuk mukuk dinlemem!” ‘’’Ben devletçi hukukçuyum.” “Biz devletçi ekolden geliyoruz!” “Devlet olmazsa hukuk olmaz, biz de olmayız...” “Devlet olmazsa demokrasi olmaz... Cumhuriyet Savcısı olarak devleti ve rejimi korumam gerek. Ben rejimin savcısıyım. Buna karşı olan bir şeyde demokrasiyi göz ardı ederim...” “Devletim olmadıktan sonra bireysel özgürlüğüm işe yaramaz...” Bu cümleleri kuranlar Türk hukuk sistemi içinde görev yapan hâkim ve savcılar. “Ne yaptıysak devlet için yaptık!”; “Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de başımızın tacıdır!” dedikleri için eleştiri oklarının hedefine oturan “Susurluk düzeni” siyasetçilerinden gıdım farklı değil. Dehşet verici olan, bu düşünceleri “hukuk devleti” ve “hukukun üstünlüğünü” korumakla birebir mükellef savcı ve hâkimlerin on yıl arayla en küçük nüans koymadan, hâlâ böyle tereddütsüz sahipleniyor olması... TESEV’in Türkiye’nin çeşitli illerinde 51 hâkim ve savcıyla yüz yüze mülakat yoluyla yaptığı bir araştırmanın sonuçları bunlar. “Yargıda Algı ve Zihniyet Kalıpları” başlıklı çalışma aslında 4 ayaklı. Önümüzdeki aylarda diğer ayakları da tamamlanarak, ilkbaharda kitap halinde sunulacakmış. Çok açıdan, çok kaygı verici sonuçlar içeren bu ilk bölüm, yargı mensuplarının zihniyetini tabak gibi gözler önüne seriyor. Temel hak ve özgürlükleri kale almayan, “hukukun üstünlüğü” ilkesi yerine sadece raison d’etat“devlet raconunu” kıstas getiren bu yaygın ve köklü anlayış karşısında ister istemez insan “Türkiye’de hukuk fakültelerinde ne öğretiyorlar?” sorusunu soruyor. tutulması gereken bazı konuları kamuoyu önünde tartışmaya zorlayanlar, sadece terör örgütünün ekmeğine yağ sürdüklerini bilmeliler.” Hangi mahrem? Mahrem kalan bir tek Bush görüşmesi dışında her şey çırılçıplak. ABD çalıyor, Türkiye’nin kaderini ABD çıkarlarına araç edenler ise oynuyor... Peki, gizlice yürütmeye çabalanan, ama sonu belli plan ne? BM ve NATO daimi delegeliği yapmış emekli Büyükelçi Ümit Pamir, Milliyet’in Fark Atatürk’ün Söylev’deki deyimiyle “vaziyet ve manzarai umumiye”: Türkiye’yi parçalamaya dönük plan tıkır tıkır işletiliyor. ABD Büyükelçisi sömürge valisi gibi, seçmece heyetler kabul ediyor. ABD kongre üyesi gelmiş, ülkenin bir bölgesinde cirit atıyor... Birkaç hafta önce Suudi Arabistan Kralı çağırdı diye ayağına koşturan takımdan tıs yok. Geçen yüzyıl başındaki işbirlikçi halife sultan ile sadrazamın adları değişmiş. Fark o kadar! Üç kuşak hukukçu farkı Ben hukukçu değilim. Ama ailemde üç kuşak, hukukçu var. En başta annem. 1945 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. TESEV’in bu çarpıcı araştırma sonuçlarını okurken: “Anne!” dedim; “Bir hukukçu nasıl bu rahatlıkla ‘hukuk devletini’ yok sayar? ‘Hukukun üstünlüğü’ size de vaktiyle böyle mi öğretildi?” “Ne münasebet?” diyerek annem hemen tepki gösterdi: “Benim fakülteye gittiğim yıllarda Avrupa’da faşizm vardı. Demokrasi algısı, anlayışı bugünkünden çok farklıydı. Buna rağmen biz, adam gibi felsefe okuduk. Dört dörtlük hocalar gördük. Sulhi Dönmezer asistandı. Roma Hukuku hocamız Prof. Schwartz, iktisat hocamız Prof. Neumark Alman faşizminden kaçıp Türkiye’ye sığınmışlardı. Hukukun üstünlüğü nedir, ne değildir pekala öğrenmiştik!” Aynı fakülteden 1970’te çıkan teyzemin kızını aradım sonra. Ondan da benzer yanıtlar aldım. “Biz” dedi kuzenim: “Hukukun, hukuk olduğu dönemde okuduk. ‘61 Anayasası sonrası... Erdoğan Teziç, Köksal Toptan asistandı. Tarık Zafer Tunaya, Sıddık Sami, Reha Poroy, Sahir Erman’ların rahlesinden geçtik. Bizim kuşak için eğitimden kaynaklanan bir sorun yoktu...” İşyerinde ve Okullarda Beslenme SADIK ÇELİK Sağlıklı beslenmenin önemini artık herkes biliyor. Fakat sağlıklı beslenmenin sadece evde uygulanması gereken bir durum değil, hayatımızın her dönemine, günümüzün her bölümüne yansıtmamız gereken bir durum olduğunun kaçımız farkındayız? Günümüzde çocuklar günlerinin büyük bir kısmını okulda geçirirken, yetişkinler de gün boyu uzun saatler boyunca çalışmaktadırlar. Evde yemek yemeye fırsatı olmayan bu bireyler; yemeklerini okullarda veya işyerlerinde yemektedirler. İşyerinde sağlıklı beslenmeyip dışarıda fast food tarzı yemek yemeyi tercih edenlerin obezite riski, kalp damar hastalıkları, gıdaya bağlı gıda zehirlenmesi, kanser ve kan hastalıkları ile karşı karşıya kalma oranlarının daha yüksek olduğu, araştırmalarla ortaya konmuştur. İşyerlerinde ve okullarda beslenme neden önemlidir? Çalışan bireylerin optimum fiziksel veya bilişsel performans gösterebilmesi için; yeterli, sağlıklı ve dengeli beslenmeleri gerekmektedir. Vücudun ihtiyaç duyduğu besin öğeleri, besinler ile yeteri kadar sağlanmazsa performansta azalma, konsantrasyon güçlüğü ve çabuk yorulma gibi problemler gözlenir. Bu durum; işyerinin başarısını ve üretim gücünü azaltır. Çalışanların yeterli ve dengeli beslenmeleri; iş kazaları riskini de azaltır. Yeterli ve dengeli beslenen bireylerin, dikkat kapasiteleri ve işe konsantrasyonları daha fazla olduğundan ötürü, bu bireylerin kaza yapma olasılığı daha azdır. Ülkede iş kazalarının sayısının azalması; bireylerin sağlıklı olarak yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacağı gibi; işyeri ve ülke ekonomisine de katkıda bulunur. Çocukların fiziksel ve bilişsel gelişimi için yeterli ve dengeli beslenmeleri gerekir. Çocukluk çağı besin ihtiyaçları, yetişkinlerden farklıdır. Bu farkların bilinmesi ve çocukların besin ihtiyaçlarının okul menülerinde de karşılanması; geleceğin sağlıklı nesillerini oluşturmak için gereklidir ve çocukların okul başarısını da arttırır. Yemek yeme; sadece fiziksel bir ihtiyaç değildir. Beslenme aynı zamanda psikolojik ve sosyal bir olgudur. Uygun hazırlama ve servis olanaklarının olması, okul veya işyeri yemekhanesinin uygun şartlara sahip olması ve damağa, göze ve sağlığa hitap eden menüler; öğrencilerin ve/veya çalışanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlamakla kalmaz, performans ve verimliliği, bireylerin okul/işyerine olan bağlılığını, aynı zamanda da okul/şirketin saygınlığını arttırır. Bütün bunlar toplu olarak ele alındığında, toplu yerlerde yemek yeme alışkanlıklarının sadece işyerini ve bireysel olarak çalışanları etkilemediğini, aynı zamanda devletin ve ekonominin diğer kurumlarını da etkilediğini ve ekonomik verimlilik üzerinde de etkisi olduğunu görebiliriz. Devletimiz de bu konuda çok geç olmadan önlem almalı ve işyerlerinde sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemi konusunda işyerlerini ve çalışanları bilinçlendirecek programlar hazırlamalıdır. Türk halkı beslenme alışkanlıkları dolayısıyla gelişmiş ülkelere nazaran henüz obezite tehlikesine biraz daha uzak durmaktadır ama gelişen trendler göstermektedir ki bu tehlike pek de uzakta değildir. Dolayısıyla devlet olarak da işyerlerini bu konuda hem bilinçlendirme hem de denetleme yolu ile önlemimizi bir an önce almalıyız. Bunların yanında kurum beslenmesinde (okul, hastane, kışla, fabrika, banka vb.) olmazsa olmaz sağlıklı, dengeli beslenebilmemiz için kurumun özelliklerine ve ihtiyaçlarına uygun standart yemek menüleri uzmanlarca hazırlanmalı, uygulanmalı ve buna ilişkin de üreticidetüketicide içselleştirilmiş bilinç oluşmalı, konuyu sadece hatır savmanın ötesine taşıyarak uygulamalı olarak hayata geçirmelidirler. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Düşünceyi kıs, teknisyenliği yücelt En son geçen yıl hukuk fakültesini bitiren küçük kuzenimle konuştum. Yani ’80 sonrası kuşak... Onun yorumu bakın ne kadar farklı: “Sana ‘Hukuk Felsefesi’ dersinde okuduğumuz kitabı göstersem, ağlarsın” diyerek başladı söze; “Klasik Türk eğitim sisteminden çıkan en sıradan öğrenci düşünülerek tasarlanmış. Felsefe tarihi; ‘Hangi düşünür hukuku nasıl yorumlamış’tan ibaret. ‘Özgürlük kavramını’ mesela biz hiç tartışmadık. Benimsenen yaklaşım, tartışmaya kapalı ‘didaktik’ bir anlatımdı. Bizim kuşağın çıktığı hukuk fakültelerinde genel geçer tavrın düşünceyi kısmak ve teknisyenliğe yoğunlaşmaktan ibaret olduğunu sana rahatlıkla söyleyebilirim.” Kendi ailem içinde üç kuşak arasında el yordamıyla yaptığım bu mini yoklama; “hukukun üstünlüğü” kavramında yarım asır içinde ileri gitmek şöyle dursunne denli geri gittiğimizi gösteriyor. “Zurnanın zırt dediği yerde hukuk guguk olur arkadaş!” anlayışı; hangi formasyon içinde şekilleniyor? Türk hukukçuları, meslek adına en temel kavramları, nasıl böyle göz göre göre yok varsayabiliyor? Asıl sorun burada. Bu soruların yanıtını bulabilmek için hâkim, savcı anketi yetmez. Geleceğin hukukçularına üniversitelerde özellikle ’80 sonrası dönemde nasıl bir eğitim veriliyor? TESEV’in “Yargıda Algı ve Zihniyet Kalıpları” üzerindeki çalışması umarım ileriki aşamalarda, bu boyuta da girer. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com Torunumuz TEONA BEŞLİ dünyaya geldi. 30.XI.07 F.N. Metropolitan Saadet Kemal Göktaş T.C. SAKARYA 1. AİLE MAHKEMESİ ESAS NO: 2007/219 Davacı Yadigar Pala tarafından, davalı İsmail Pala aleyhine açılan boşanma davasında verilen ara karar gereğince, Yapılan tüm aramalara rağmen, tebligata yarar açık adresi tespit edilemeyen, davalı İsmail Pala’nın (Abdülkerim oğlu 1969 d.lu.) davacı Yadigar Pala tarafından, aleyhine açılan boşanma davasının duruşma günü olan 14.12.2007 günü, saat 09.35’de mahkememizde hazır bulunması, bulunmadığı veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmediği taktirde, HUMK’un 213. maddesi uyarınca yargılamaya yokluğunda devam edileceği ve bir karar verileceği. davetiye yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur.15.11.2007 (Basın: 64400) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Aralık www.mumtazarikan.com 1/ Parlak kızıl 1 renk. 2/ Kimli 2 ği belirleneme3 yen uzay cisimlerine verilen 4 ad... Kırşe 5 hir’in bir ilçesi. 6 3/ Şen, şakacı ve güldürücü 7 kimse. 4/ 8 Ocaktan çıka 9 rılan işlenme1 2 3 4 5 6 7 8 9 miş maden bileşiği. 5/ Peşin parayla, belli bir 1 C I R L A Y I K süre için bir şeye alıcı 2 I R A R A S A T olma işi... Büyük erkek 3 L A V M A N M E kardeş. 6/ Polinezya 4 I U F A K İ R yerlilerinin savaş tan 5 B A R B A K A N rısı... Lokmanruhu. 7/ 6 I R G A T D EM Sulak yer... Kekeme 7 T A U N H A T A ya da dilsiz kimse... 8 K A B A NO Z Sodyum elementinin 9 T A M Z A R A I simgesi. 8/ Menkul değerler alım ve satımıyla uğraşan borsa aracısı. 9/ Takım... Yapraklarından kokain elde edilen ağaççık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Canlı, parlak ve koyu pembe renk... Dâhi. 2/ Bir işi yerine getirme... Türk halk müziğine özgü, dokuz telli bir saz. 3/ İçi küflü bir peynir cinsi... Adları sıfat yapan bir yapım eki. 4/ Harfleri dizen ve satırları blok durumunda döken dizgi makinesi. 5/ Aruz ölçüsünde, kısa okunması gereken bir heceyi kalıba uydurmak için uzatma... İskambilde bir kâğıt. 6/ Mora dönük canlı kırmızı renk... Bir kimsenin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü. 7/ İzin, onay... “Hayır” anlamında kullanılan söz. 8/ Öğütülmüş tahıl... Üzerinde deney yapılan kimse ya da şey. 9/ Rütbesiz asker... İstanbul’un Beyoğlu semtinin eski adı. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle