22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 2007 PAZARTESİ 4 BAYKAL ’DAN HÜKÜMETE ÇAĞRI: HABERLER CHP’de muhaliflerin başkan adayı Koç, Baykal’ın samimi olmadığını söyledi 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Çankaya’da bir araya gelebiliriz ? Baykal, K.Irak’a yönelik açılımının, CHP içindeki tartışmalarda kendisine yarar getirmesine yönelik olmadığını belirterek “Olay Türkiye’nin, bölgenin, dünyanın meselesidir, savaş barış meselesidir” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, terörle mücadele konusunda iktidar, muhalefet, asker, sivil kesimin bir araya gelip konuşması gerektiğini ve artık bir politika oluşturmanın “ertelenemez bir zorunluluk” haline geldiğini belirterek “Buna Türkiye’nin şiddetle ihtiyacı olduğundan kuşku duymuyorum. Bir araya gelip bunu yapmamız lazım” diye konuştu. CHP lideri Baykal, dün akşam katıldığı bir televizyon programında soruları yanıtlarken Kuzey Irak’a yönelik açıkladığı yeni açılımların herhangi bir siyasi amaca yönelik bir yaklaşım olmadığını kaydetti. Yeni açılım ile CHP içindeki tartışmalarda kendisine yarar getirmesi gibi bir düşünce taşımadığını belirten Baykal, “Olay Türkiye’nin, bölgenin, dünyanın meselesidir, savaş barış meselesidir. Türkiye’nin geleceğidir, huzurudur” diye konuştu. Terör sorununun Kuzey Irak kökenli olduğunu vurgulayan Baykal, 8 askerin kaçırılmasıyla bütün dünyanın bunu gördüğünü söyledi. Erdoğan’ın ABD ziyaretinde Bush’un “PKK bir terör örgütüdür. PKK Amerika’nın da düşmanıdır” açıklaması yaptığını anımsatan Baykal, “Bunu ilk defa duyuyoruz. Yapılan açıklamalara baktığımızda Bush, dolaylı olarak askeri harekât yapma hakkımızı kabul ediyor. Bu çok önemlidir” dedi. Baykal, terörle mücadele konusunda yaptıkları çağrıya hükümetten herhangi bir yanıt gelip gelmediğinin sorulması üzerine, bu konuda hükümete defalarca çağrı yaptıklarını, ancak hükümetin taleplerini reddettiğini söyledi. Baykal, “ İktidar, muhalefet, asker, sivil Türkiye’de bir araya gelsin, terör konusu konuşulsun. Ciddi bir çalışma yapılsın. Olayın ekonomik, askeri, diplomatik eğitim ve medya boyutu var. Çok yönlü bir iş. Herkes katkı yapsın” dedi. Baykal, “Bu görüşme Çankaya’da yapılabilir mi” sorusunu “Evet. Çankaya ile ilişkimizden dolayı, acaba gelir mi, gider mi diye düşünüyorsanız, en başında da söyledim ben: Devletin işleri için elbette çalışma yaparız. Çankaya’nın da görevi budur. İktidar muhalefet bir araya geliriz” diye yanıtladı. ‘Açılım kuşku yarattı’ TÜREY KÖSE ANKARA CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “Irak açılımı” parti içinde de “sürpriz” olarak karşılanırken muhaliflerin genel başkan adayı Samsun milletvekili Haluk Koç, “Bıçak kınından çıktı mı sonuna kadar saplanmalı, anlayışından buraya nasıl gelindi, samimi değil. Kurultaya giderken böyle bir açılım kuşku yarattı” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, açılımın kurultayla ilgisi olmadığını söyledi. Öymen, “Bu mesaj Talabani ve Barzani’ye değil, Irak halkına yönelik bir mesaj veriyoruz” görüşünü dile getirdi. Baykal’ın Irak halkına yönelik açılımı CHP içinde de şaşkınlıkla karşılandı. Baykal’ın bu açılımla ilgili olarak daha önce Merkez Yönetim Kurulu’na bilgi vermediği öğrenildi. Baykal’ın açıklamaları özellikle Doğu ve Güneydoğu kökenli MYK üyeleri ve milletvekilleri tarafından memnu KOÇ: Kısa zaman dilimleri içinde birbiriyle çelişkili tavırlar ortaya konması inandırıcılık katsayısını azaltıyor. niyetle karşılandı. Haluk Koç ise şu görüşleri dile getirdi: “Çok kısa zaman dilimleri içinde konjonktürel, birbiriyle çelişkili tavırlar ortaya konması toplumda inandırıcılık katsayısını azaltıyor. Grup konuşmasında, Bush’la görüşmede her türlü müsaadenin alındığını söyledi, ‘Haydi harekete geçelim’ noktasından bugün Irak bağlamında geniş bir açılım noktasına gelinebiliyor. Ayrıca seçimler öncesinde Doğu ve Güneydoğu ile ilgili bir açılım yapılmazken, kurultay sürecinde iç denge tartışması yoğunlaşırken bu açılım ÖYMEN: Irak halkına yönelik bir mesaj veriyoruz. Bu mesaj, Talabani ve Barzani’ye karşı bir mesaj değil. ların gündeme getirilmesi dikkat çekici. Kurultaya dönük bir hesapları var mı yok mu şüpheyle karşılıyorum. Öncelikle içindeki yurttaşlarımıza yönelik önlemler almalıyız, yurttaşlarımızın sorunlarını çözmeliyiz. Açılıma itirazım yok, daha geniş yapılabilir. Ancak zamanlaması, samimiyeti açısından kuşkuyla karşılanıyor.” ‘Mesaj Barzani’ye değil’ CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen, Baykal’ın grup toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Bush’un görüşmesinin sonuçlarına dönük iyimser mesajlar vermesi ve ardından yaptığı Irak açılımıyla ilgili sorularımızı yanıtlarken şu değerlendirmeleri yaptı: “Irak’ta yaşayan insanları kazanıp terörü tabansız hale getirmek önemli değil mi? Irak halkına yönelik bir mesaj veriyoruz. Bu mesaj, Talabani ve Barzani’ye karşı bir mesaj değil. Kendilerini Cenevre’de en sert eleştiren siyasetçi Baykal’dı. Şimdi, Barzani ve Talabani’yi kolluyor, Barzanici oldular, demek insafsızlık olur. Biz, onlar üzerinden burs verelim, demiyoruz. Barzani, Türkiye’de yaşayan vatandaşlara burs verirken hükümet aracılığıyla mı veriyor? ABD’liler, Almanlar burs verirken hükümet üzerinden mi veriyor?” Öymen, iktidar sözcülerinin “CHP açılımını ayrıntılandırsın, değerlendirelim” yaklaşımıyla ilgili olarak da “Biz muhalefetiz, hükümete yol gösteriyoruz. Ayrıntılandırmak hükümetin işi” dedi. Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılını Kutlayacağız: 2023... Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin 95 şubesiyle yaptığı anlamlı toplantıya katıldım. Tarih, 09 Kasım 2007. Bu yıl 10 Kasım tarihinde büyük önderimiz Atatürk’ü birlikte yeniden yaşatmak için böyle bir toplantı düzenlemişler. Beni de katılmak, bir konuşma yapmak için çağırdılar. Başkan Prof. Türkan Saylan’ın, II. Başkan Prof. Türkel Minibaş’ın önemli, anlamlı konuşmalarından sonra ben de düşündüklerimi paylaştım. Çok mutlu olduğum böylesine aydınlık bir toplantıya katılmak, benim için Atatürk’ün yolunda yürüyen ‘güçlü ulus iradesi’nin açık bir kanıtıydı. Güçlü ulus iradesi... Atatürk’ün büyük dayanağı hep bu olmuştur. Nutuk’u yeniden okurken Sıvas Kongresi’ni toplamak için yapılması gereken başvurunun imzalanması sürecinde yaşanan çekingenlikler, ‘aman ben olmayayım’lar, ‘imza atıp da sonra başımı ağrıtmayayım’cılar içinde çelik gibi parlayan Mustafa Kemal’in iradesi işte hep bu ‘güçlü ulus iradesi’ ile buluşacaktır. Bu ‘irade’, üzerine din adına halifelerin, şeyhlerin, aşiret adına ağaların ipotek koyamadıkları ‘aydınlanmış ulusal irade’dir. Günümüzün görevi, işte bu ‘GÜÇLÜ ULUS İRADESİ’ni toplumun geleceğine egemen kılmaktır. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği. CUMOK oluşumları. Atatürkçü Düşünce Derneği. Bu kuruluşlarımız ve benzeri kuruluşlar aynı amaçların, aynı hedeflerin doğrultusuna yönlenmiş ‘güçlü ulus iradesi’nin temsilcileridir. Daha da örgütlenememiş milyonlarca insanımız vardır. ??? 2023 yılında Cumhuriyet’in yüzüncü yılını nasıl bir Türkiye’de kutlayacağız? Atatürk Cumhuriyeti’nin laik, toprak bütünlüğü içinde, bağımsız, güçlü, kendi geleceğine sahip çıkmış, çokuluslu şirketlerin pazarı olmayan, özgün kişilikli, ulusal kimlikli güçlü ülkesi mi olacağız? Yoksa, Ortadoğu’nun İslam devleti sınıfında, din eksenli yaşama geçmiş, bölünmüş, ekonomisi dışardan yönetilen, politikası ipotek altında, çokuluslu şirketlerin pazarı olmuş, kişiliğini kaybetmiş, kimliği belirsiz bir ülkesi mi olacağız? Bu geleceğe bugünden karar vermek zorundayız. Bu geleceği bugünden görmek zorundayız. Amerika’nın planlarını, AB’nin hesaplarını 1919 yılından başlayarak çok iyi görmek zorundayız. Ona göre de harekete geçmek zorundayız. GÜÇLÜ ULUS İRADESİ. SÜREKLİ HAREKET HALİNDE GÜÇLÜ ÖRGÜTLENME. NE YAPACAĞINI BİLEN SARSILMAZ KARARLILIK. ATATÜRK CUMHURİYETİNİN TEMEL İLKELERİ. KESİNTİSİZ DOĞRUDAN DEMOKRASİ. Bugün bilmemiz gereken de budur, yapmamız gereken de budur. ??? Kişisellik yerine toplumsallık. Duraksamak yerine atılganlık. Çekimserlik yerine kararlılık. Örgütlülük, örgütlülük, örgütlülük. 364 gün Atatürk’e ihanet edip, yılın bir gününde, 10 Kasım’da ‘arıyoruz’ diye yanıp yakılanlara gülüp geçiyoruz. Bizim işimiz, ATATÜRK’ün önderliğinde,1919’un erleri olmaktır. O koşulların ‘Kemalist’i olmaktır. 2023 bizim ellerimizde yaşanacaktır. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın... erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com SHP GENEL BAŞKANI KARAYALÇIN: SODEV BAŞKANI AYDIN CINGI Açıklamanın üzerinde fazla çalışılmamış İstanbul Haber Servisi SHP, 350 kişinin partiye katılması nedeniyle dün Bahçelievler’de bir tören düzenledi. Burada konuşan SHP lideri Murat Karayalçın, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Kuzey Irak’a yönelik açılımları arasında yer alan Ilısu Barajı’nın bitirilerek K. Irak’a su verilmesini ve Ovaköy Sınır Kapısı’nın açılması önerilerini eleştirdi. Karayalçın, “Türkiye’de kişi başına yıllık su tüketimi 1350 metreküptür. Irak’ta kişi başına düşen su tüketimi ise 1500 metreküp. Bir su yardımı yapılacaksa kime yapılması gerektiğini tam kestirebilmiş değilim. Sınır açılsa bile Ovaköy’den doğrudan ulaşım sakıncalı” dedi. Karayalçın, Baykal’ın açıklamalarının üzerinde fazla çalışılmadan yapılmış açıklamalar olduğunu vurguladı. ‘Baykal’ın yaklaşımı akılcı ve olumlu’ İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Kuzey Irak politikalarına ilişkin sözlerinin yankıları sürüyor. Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) Başkanı Aydın Cıngı, Baykal’ın yaklaşımını “akılcı ve olumlu” olduğunu söyledi. Cıngı, yaptığı açıklamada, “terör”, “Kürt sorunu”, “Kuzey Irak” ve “Irak” konularının birbirine karıştırılmaması gerektiğini belirterek “Bu sorunların aralarındaki ilişkileri gözden kaçırmamak gerekir. Ancak olası çözümlerini toptancı bir anlayışla değil, birbirinden ayrıştırarak düşünmek zorunludur” dedi. Baykal’ın önerilerinin hükümet tarafından da benimseneceğini umduklarını dile getiren Cıngı, “Ayrıca ‘301’ konusu hem ülkemizin demokratikleşme sürecini engellemekte hem de AB üyeliğine dönük dış politikasını ipotek altına almaktadır. Bu konuda ana muhalefetin benzer bir anlayışla davranmasını beklemek, sosyal demokratların hakkıdır” dedi. Kendi Fotoğraflarını Seyreden Kral... Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın ülkemizi ziyareti değişik tartışmalara ve değerlendirmelere neden oluyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kendisini otelinde ziyaret etmesi diplomatik açıdan bazı çevrelerce doğru bulunmadı. Görüşmenin Çankaya Köşkü’nde yapılması geleneğinin bozulduğu eleştirisi yapıldı. Kral Abdullah’ın gezisiyle ilgili benim ilgimi çeken haber ise şöyleydi: “Kralın kaldığı 350 metrekarelik dairede, 4 oda, bir büyük yatak odası, 50 metrekarelik tuvalet bulunuyor. Kralın kendisini evinde gibi hissetmesi için özel televizyonları da getirildi. Arap kanallarına ayarlı televizyonlar kral dairesinin banyo dahil birkaç yerine monte edildi.” Siz zengin Avrupa ülkelerinin liderlerinin hiçbirinde bu kadar şatafat, gösteriş düşkünlüğü duydunuz mu gördünüz mü? Bu kadar alayiş ve tantana gelişmiş bir ülkede olabilir mi? Buna Avrupa’daki kamuoyu sessiz kalır mı? Buna Şark usulü hayat tarzı denebilir. Bu durum üretime bağlı olmayan rahat zenginliğin bir sonucu olarak da yorumlanabilir. ??? Kral Abdullah’la ilgili haber burada bitmiyor. Asıl ilginç olan cümle şu: “Odadaki resimler kaldırılıp yerine Kral’ın portreleri konuldu.” İşte buna takıldım. Kralın kaldığı otelin kral dairesindeki bütün tablolar, resimler kaldırılmış, bunun yerine yalnızca Kral’ın fotoğrafları konmuştu. Bu faaliyet bana komik geldi. Bu akıl Kral’ın aklı mı, yoksa ona yaranmak isteyen çevresinin mi? Akıl çevresinin bile olsa, Kral’ın da durumdan memnun olduğu söylenebilir. Çünkü sonuç olarak bu fotoğraflar nereden çıktı diye sormamıştır. Sorsa bir daha asmazlar. Sanırım her yere giderken bu fotoğraflar beraberinde getiriliyor, belki de Suudi Arabistan büyükelçiliklerinde fotoğraflar böyle durumlar için hazır bulunduruluyor. ??? Kendi resimleri dışında odasında başka bir resim, tablo istememek acaba nasıl bir duygudur? İnsan oğlu narsisistir, kendisini sever, kendisine âşıktır. Bunları anlayabilirim. Birçok insan fotoğraflarını evinin duvarına, masasının üzerine koyuyor. Fakat gittiği ülkenin otelindeki odanın duvarlarına asmak için yanında çerçeveli fotoğraflarını taşıyan bir kimseye, bir politikacıya pek rastlanır mı, bilmem? ??? Aslında, bunun bir diktatörlük psikolojisi olduğunu söylemek mümkün. İşin psikolojik boyutunu psikologlar inceleyebilir. İşin siyasi boyutudur korkutucu olanı. Her yerde kendi fotoğraflarını gören başka fotoğraflarını kaldırtan bir kişi, ülkeyi acaba nasıl bir anlayışla yönetebilir? Bunun örneklerini başka diktatörlüklerde de gördük. Sosyalist ülkeler bir dönem tamamen kişinin putlaştırılması temelinde idare edilmiyor muydu? Saddam Hüseyin dönemi Irak’ı da böyle değil miydi? Onun fotoğrafları, heykelleri ülkenin her yanını kaplamış değil miydi? Geçen ay Suriye’ye yaptığımız ziyarette de gördük: Hafız Esad’ın ülkesinde şimdi oğlu iktidardaydı. Hafız Esad’ın fotoğraf ve heykellerinin yerini oğlu Beşar Esad’ınkiler alıyordu. ??? Bazı ülkelerin kuruluşunda önemli roller oynayan liderler vardır. Bu liderler, o ülkenin kurucu önderi olarak öne çıkarlar. Heykelleri ve fotoğrafları ülkenin değişik yerlerinde görülebilir. Tabii bu konuda da gelişmiş ülkeler ile geri ülkeler açısından bir farklılık bulunur. Suudi Arabistan, hanedan bir ailenin yönettiği, gelirini petrolden elde eden bir ülke. Bu hanedan aile de zamanında sömürgeci Batı devletleri tarafından bu toprakların başına getirilmiş. O gün bugündür bu hanedan ülkeyi tek başına yönetmeye devam ediyor. Bu ülkede kadınların siyaset yapması, oy kullanması, aday olması, hatta araba kullanması bile yasaktır. Kadınların araba kullanarak erkeklerin arasına karışacağını ve ahlakın bozulacağını düşünen bir yönetim anlayışı, kaçınılmaz olarak yalnızca kendi fotoğrafına bakmayı tercih edecektir. Bundan daha doğal ne olabilir ki! İşin ilginç tarafı, demokrasi, insan hakları, kadın hakları konusunda duyarlılıklarıyla bilinen Batılı ülkeler, hele de ABD, Suudi Arabistan Krallığı’nın en yakın dostları durumundadır. Sanırım, Suudi Arabistan Kralı Abdullah, o ülkelere yaptığı ziyaretlerde de çerçeveli fotoğrafını yanında götürüyordur. Türkiye’de yaptığını orada niye yapmasın? Saddam’ın diktatörlüğüne dayanamayıp Irak’ı işgal edenler, acaba Suudi Arabistan’da nasıl bir yönetim olduğunu düşünüyorlar? ERYILMAZ’DAN GÖKÇEK’E ‘Ömrünü medyayı yıldırmaya adamış’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çankaya Belediye Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Eryılmaz, “Basın özgürlüğünü savunan Melih Gökçek, her şeyden önce kendisiyle ilgili haber yaptığı için mahkemeye verdiği gazetecilerin hesabını versin” dedi. Eryılmaz, son günlerde Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, kendisine yönelik basında yer alan ifadelerine ilişkin bir basın açıklaması yayımladı. Eryılmaz açıklamasında gazeteciliğin, ahlak, erdem ve haber klasiğinin el ele verdiği bir alan olması gerektiğini söyledi. Basın özgürlüğünü savunduğunu iddia eden Gökçek’in, her şeyden önce kendisiyle ilgili haber yaptığı için mahkemeye verdiği, tazminat davası açtığı ya da kendi dergilerinde ifşa edip aslanların önüne yem olarak attığı gazetecilerin hesabını vermesi gerektiğinin altını çizen Eryılmaz, açıklamasında şunları kaydetti: “Basın özgürlüğünü savunduğunu iddia eden Gökçek’in, her şeyden önce kendisiyle ilgili haber yaptığı için mahkemeye verdiği gazetecilerin hesabını versin. Ömrünü medyayı yıldırmayla geçirmiş bir adamın basın özgürlüğü fetvası vererek ders vermeye kalkışması Türkiye için düşündürücü ve üzücüdür. Halk arasında çok güzel bir söz vardır: ‘Dinime küfreden bari Müslüman olsa.’ İnsan ve kurum ilişkilerinde nezaket ve saygınlık ölçütlerinin dışında duran bu adamın, şimdi Çankaya Belediyesi’nin, basının kolay ama bir düzen dahilinde haber almasını amaçlayan, iyi niyetli yaklaşımını diline dolamasına, onun yerel yöneticilik yaşamını bir tür ‘Pinokyo’ olmaya özenerek geçirmesine veriyoruz.” CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle