10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS 2006 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Sanat insanlarımız bizim için ürettikleriyle yaşayacaklar... YAZI ODASI SELİM İLERİ Yitirdiklerimiz çoğaldıkça BAŞVURULAR 21 AĞUSTOS’TA İstanbul’da Amerikan Rüyası (1) Halide Edib, Sinekli Bakkal’ın İngilizce yayımlanışından yaklaşık otuz beş yıl sonra, bir kez daha bir İstanbul rüyası görmek ister. Ama dönem artık Sultan Hamid dönemi değil, İstanbul’da 1950 sonrasıdır.. Geçen zamanda eski mimari hemen hemen bütün semtlerde değişmiştir. Cumbalı, kafesli, teneke kaplı yoksul ahşap evler çökkündür. “Hilton karikatürü” apartmanlar sağda solda yükselmektedir. Romancı, bu görünüm ortasında, Laleli civarında bir sokağın masalını söylemeye çalışır: Romana ad veren, Akile Hanım Sokağı. Ne var ki bu sokak da geçmiş zaman töresinin hâlâ soluk almaya çalıştığı Laleli’de ‘yenilik’ peşine düşmüştür: “Laleli civarında, oldukça kısa fakat genişçe, orta yeri gayet dikkatle yapılmış, beton bir sokak. Bu, anacaddeye muvazi olan sokakların galiba üçüncüsüdür. Bir tarafta Aksaray’a giden dik ve arızalı bir iniş vardır. Öbür tarafı Beyazıd’a çıkar. Birkaçı sokaktan geçen, yer yer anacaddeden inen sarp yokuşlar görürsünüz.” Laleli’de beton sokaktan hoşnut kalıp kalmadığını romancı açıklamaz. Yalnız 1950’lerin, Demokrat Parti’yle yaygınlık edinmiş ‘kayırmacılık’ anlayışına işaret eder: “Yamrı yumru arka sokaklar arasında bu sokağın beton olması, dümdüz ve muntazam görünüşü herkesin dikkatini oraya çeker ve merak uyandırır. O civarlılar bunu şöyle bir düzme veyahut doğru bir rivayetle izah ederler: Güya, orada oturanlardan biri mevki sahibi olan bir şahsın yakın dostu imiş.” Akile Hanım Sokağı’nın kalabalık kadrosu, Laleli’yle Emirgân arasında mekik dokurken, İstanbul’u ve bütün Türkiye’yi sarıp sarmalayan Amerikanlaşma tutkusunun kölesi olmuş kişilerdir. Beton sokakta oynayan çocuklar, Birleşmiş Milletler’i çağrıştırır Halide Edib’e. Değişik toplumsal kesimlerden gelen çocuklar, yoksulu zengini, bu sokakta “Birleşmiş Çocuklar” olup çıkarlar... Romanın kişilerinden Nermin’i Washington’da Miss Melon eğitmiştir. Nermin buraların romanını yazmak ister. Genç, olağanüstü yakışıklı, “yüksek mimarmühendis” Sadi Arslan, İstanbul’daki Teknik Üniversite’yi bitirdikten sonra, “Almanya, Fransa, İngiltere, hatta Amerika’da etütler” yapmıştır. Evet, “hatta Amerika’da”... Eski büyükelçilerden Samim Akyürek, İngiltere ve Fransa’nın kültür yaşamı egemenliğinde artık eskimiş, dahası, emekliye ayrılmış iki ulus olduğunu belirtir. Dünya kültür yaşamında başı çeken, şimdi Amerika’dır. Nermin, geceleri uyumadan önce, mutlaka “malum Amerikan cep kitaplarından birini” okur. Yine Nermin, çevresindeki aile dramlarını izleyerek, Amerika’dan fırlayıp çıkagelmiş ‘rock and roll’ dansını yorumlar: “Bugün, bütün dünyada her ferdin ve cemiyetlerin, hatta milletlerin bir ‘Sallanma ve Yuvarlanma’ buhranı içinde olduğuna inanıyorum. Tevekkeli değil, bunu oyun havalarına bile sokmuşlar!” Akile Hanım Sokağı’nda Amerika’dan gelmiş roman kişileri arasında Dick, bir yandan harap, yıprak Aksaray’a bayılır, bir yandan da yeni İstanbul’u sever. Bu kentte eskiyle yeninin bir arada var olabilmesi Dick için şaşırtıcı ve büyüleyicidir. Nermin, eniştesinin Laleli’deki eski zaman evine geldiğinde, enişte Samim Akyürek’ten şunu öğrenecektir: “Ben bu eski eve modern banyolu bir hamam yaptırttım. (...) Eski bir sandık odasıydı.” Zavallı sandık odası ortadan kalkarken, “modern banyo” evlerde saltanat kurmaya başlar. Yıl 1955’tir, aylardan eylül. Çünkü Nermin o yılın o ayında Ankara’dan İstanbul’a gelir. İstanbul’da gerçekten bir şeyler değişmektedir... Öneriler: Kitap / Akile Hanım Sokağı, Halide Edib Adıvar, Özgür Yayınları, 2001. T üm canlıların yaşamı kutsaldır. Ürettikleriyle yaşamımızı anlamlandıran sanatçılar daha da özeldir. Öldüklerinde, bize kattıkları zenginliğin tadını çıkararak yaşatırız onları. Sanat dünyamızdan insanların ölümü yaz başından bu yana damgasını vuruyor günlere. Mübeccel Vardar’dan Mehmet Akan’a, Ayşen Tekin’den Baykal Saran’a, Duygu Asena’dan Zekai Müftüoğlu’na, bir dolu değerli sanatçıyı art arda yitiriverdik. Hiçbiri 70 yaşına ulaşmamıştı... Benim çocukluğumda ölüm haberleriyle böylesine sık sarsılmazdı insanlar. Haber alma ve iletme koşulları sınırlıydı. Dahası, savaş yalnızca bir kez Kore Savaşı ile gelmişti gündeme. Terör yoktu, trafik kazaları yoktu (Büyük çoğunluğun arabası yoktu ki!). Bugünküne oranla, bilinen hastalıkların sayısı da bayağı azdı. Ölümler çoğunlukla yaşa ve ecele bağlanırdı. Benim gençliğimde sanatçılar da ölmezdi bu denli sık. Sayıları şimdiki denli çok değildi. Basında böylesine sık yer almazlardı. Ayhan Işık, sinemada ‘kral’ olduğu bir süreçteki beklenmedik ölümüyle, tek kanallı görüntülü medyada yüksek dü Mimari tasarılar yarışacak Kültür Servisi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca bu yıl ilki düzenlenen ‘Ulusal Mimarlık Koruma Ödülleri’ başvuruları önümüzdeki günlerde başlıyor. Yarışmaya katılacak tasarıların 21 Ağustos5 Eylül tarihleri arasında teslim edilmesi gerekiyor. Sonuçlar, 3 Ekim tarihinde açıklanacak. Ödüller, binlerce yıllık kültür geleneğinin biriktiği bir coğrafya üzerinde, bu kültür birikimine ait mimari mirasa hak ettiği saygının gösterilerek korunması, koruma bilincinin geliştirilmesi ve örneklerinin teşvik edilmesi, yerel koruma modellerinin geliştirilmesi, yöntem, ölçüt ve değerlerin özgünleştirilmesi amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından verilecek. Ödüllerin verileceği ana ve alt dallar şöyle: ‘Koruma Uygulama Başarı Ödülleri’, ‘Tarihi Çevrede Yeni Yapı Ödülleri’, ‘Uygulama Başarı Ödülü’, ‘Yapımcı Ödülü’, ‘Restorasyon Uygulama Dalı Ödülleri’, ‘RestorasyonKoruma Başarı Ödülü’, ‘Yapımcı Firma ya da Ekip Ödülü’, ‘Ustalık Ödülü’, ‘Tarihi Çevre Koruma Kapsamında Sokak Sağlıklaştırma veya Çevre Düzenlemesi Uygulama Ödülleri’, ‘Uygulama Başarı Ödülü’, ‘Yapımcı Ödülü’. ‘Koruma ve Restorasyon Projesi Başarı Ödülleri, ise şu dallarda verilecek: ‘Tarihi Çevrede Yeni Yapı Projesi’, ‘Anıtsal Yapı Restorasyon Projesi’, ‘Sivil Mimarlık Örneği Restorasyon Projesi’, ‘Tarihi Çevre Koruma Kapsamında Sokak Sağlıklaştırma veya Çevre Düzenlemesi Projesi’, ‘Arkeolojik Alanda Restorasyon Projesi Ödülü’. 1 Mehmet Akan 2 Melih Cevdet Anday 3 Baykal Saran 4 Duygu Asena 5 Haldun Taner zeyde yankılanan ilk ‘idol’dür yanlış anımsamıyorsam... Ölümle iç içeyiz Son birkaç on yıl içinde ise önce yavaştan, sonra gittikçe hızlanarak ölümle yan yana, iç içe yaşamaya başladık. Soğuk Savaş dönemini yeniden Sıcak Savaş dönemi izleyiverince, dünyamızın doğal sağlık dengesi insan eliyle bozulunca, Türkiye’de bu sürece 12 Eylül dönemi ve siyasaltoplumsalbireysel terör, trafik canavarı ve her alanda ‘ihmalcilik’ eklenince, ölüm, büyük küçük demeden karşısına çıkan herkesi buyur etti geri dönüşü olmayan ülkesine. Eskiden sanki daha yavaş gelirdi ‘kaçınılmaz son’. 1970’lerin sonlarına doğru, ‘Yapısalcılık ve Bir Uygulama: Melih Cevdet Anday Tiyatrosu Üstüne’ başlıklı çalışmamı yaparken Melih Bey rahatsızdı. Ona bir şey olmadan çalışmayı bitirmek istesem de yıllar geçiyordu. Ama Anday iyileşti, kitabımı okuyabildi ve övgüleriy le beni yıllarca onurlandırdı. ‘Haldun Taner Tiyatrosu’nun yayına hazır biçimini ise Haldun Bey’in okuyabilmesi için ucu ucuna yetiştirebilmiştim. Geçen yıl aldığım bir ödülse zamansızca apansızın yitirilmiş bir sanatçı gencin adını taşıyordu: İstanbul’un Anadolu yakasındaki Leo’ların geçen yıl beni değer bulduğu ‘Eren Uluergüven Anısına: Tiyatroya Emek Verenler Onur Ödülü’ydü bu... Talihsiz bir kaza sonucunda sanat yaşamına henüz başlarken yitirdiğimiz gencecik Eren’le ne tanışabilmiş, ne onu sahnede izleyebilmiş ne de hakkında iki satır yazabilmiştim oysa... Ürettikleriyle yaşarlar Yeryüzüne gelmiş her canlı kutsaldır. Sanatçılar ise topluma, yaşamımıza yeni değerler ve güzellikler kattıkları için özeldirler. Son aylarda yitirdiğimiz sanatçılar, her birimizde bıraktıkları farklı izlerle yaşayacak. ‘Cyrano de Bergerac’ oyununun Roxana’sı Mübeccel Vardar’ı, ‘Gönül Yarası’ filmindeki görüntüsüyle anımsayacağım. Tiyatronun her alandaki has adamı Mehmet Akan’ı, AKM önünde karşılaşıp kucaklaştığımız sıcak mayıs günündeki dost gülüşüyle; Ayşen Tekin’i küçük ekrandan taşan yaşama sevinciyle; Baykal Saran’ı sahnedeki onlarca parlak yorumu yanında, birkaç yıl önce sunduğu ‘jübile oyunu’ niteliğindeki ‘Son Aylar’ adlı yapıttaki başarısıyla, tiyatromuzun en parlak ses ve diksiyon ustalarından saydığım Zekai Müftüoğlu’nu incelikli oyunculuğuyla, Kadıköy’de bir dönem aynı mahallede oturduğumuz, henüz on iki/on üç yaşlarındayken tanıdığım kırmızı saçlı, ışıklı bakışlı Duygu Asena’yı da tıpkı o günlerdeki gülüşüyle yerleştirdim belleğime. Duygu’nun henüz okuyamadığım kitaplarını okuyacağım bu yaz... ÜNLÜ BESTECİNİN YAPITLARI BİR CD’DE TOPLANDI SANAT TARİHİ, MİTOLOJİ, CAZ TARİHİ VE EDEBİYAT Simya Galeri’deki sanat Beethoven’ın kemanı 200 yıl atölyeleri için kayıtlar başladı sonra yeniden kullanıldı Kültür Servisi Ludwig van Beethoven’ın özel kemanını 200 yıl sonra Alman sanatçı Daniel Sepec kullandı. Alman sanatçı Daniel Sepec, kemanı Beethoven’ın bestelerini seslendirdiği CD’nin kaydında kullandı. Beethoven Vakfı (Beethoven Fund for Deaf Children), özel kemanın ilk kez bir CD kaydında kullanıldığını duyurdu. Kemanın kullanıldığı CD’de bu özel enstrümanın tarihi de anlatılıyor. Alman keman sanatçısı Daniel Sepec, bestecinin keman ve piyano sonatlarını seslendirdiği albüm için kemanı kullandı. 1827’de yaşamını yitiren sanatçının 19’uncu yüzyılın başlarına kadar ailesinde bulunan kemanı, daha sonra ABD’de ortaya çıktı. Uzun yıllar sonra bulunan keman, 1995’te sembolik bir ücret karşılığında Beethoven Vakfı’na satıldı. 1848’de onarım geçiren keman, vakfa geçtikten sonra da bir kez daha yenilendi. Beethoven, 10 keman sonatı, keman ve orkestra için bir konçerto yazmıştı. Sanatçının keman üzerine yazdığı, yayımlanmamış bazı çalışmaları da bulunuyor. Kültür Servisi Simya Galeri’nin sanata ilgi duyanlara yönelik düzenlediği atölye çalışmalarının yeni dönem kayıtları başladı. Simya Galeri, bu yıl farklı olarak mitoloji ve caz tarihi atölyesini de programına ekledi. Dr. Simge Pınarbaşı’nın verdiği sanat tarihi seminerleri kapsamında, ekspresyonizm, fovizm, kübizm, sürrealizm, dadaizm, soyut sanat gibi başlıklar ele alınacak. Evin İlyasoğlu yönetiminde verilen ‘Zaman İçinde Müzik’ seminerinde 19. yüzyıl romantizmi incelenecek. Seminerler salı günleri yapılacak. Doç. Zühre İndirkaş tarafından verilecek mitoloji seminerinde mitolojinin anlamı, ortaya çıkışı ve mitoslara ilişkin görüşler incelenecek. Asuman Kafaoğlu Büke tarafından her perşembe günü ‘Edebiyat’ta Felsefe’ başlıklı seminer düzenlenecek. Seminerde, edebiyat başyapıtları okunacak ve incelenecek. Seda Binbaşgil tarafından cumartesi günleri verilecek olan bir diğer seminer ise caz atölyesi. Bu atölyede caz tarihi ve akımları incelenecek. Mimar ve takı tasarımcısı Sabrina Fresko yönetiminde sürdürülecek olan takı atölyesinin içeriği ‘Takıda Empresyonizm’. Doç.Tarkan Okçuoğlu’nun vereceği Osmanlı sanat tarihi seminerlerinde Osmanlı yaşamı ve sanatını ele alınacak. (0 212 259 77 40) İsrailli yazarlar ateşkes istedi ? Kültür Servisi İsrail’in önde gelen üç yazarı, Ehud Olmert Hükümeti’ni derhal ateşkes ilan etmeye çağırdı. David Grossman, A.B. Yehoshua ve Amos Oz, İsrail’in yüksek tirajlı Haaretz gazetesinde yayımladıkları açık mektupta, İsrail Hükümeti’ne acil ateşkes çağrısı yapmakla birlikte, Hizbullah örgütüne karşı askeri harekâta destek verdiler. İsrail Ordusu’nun harekâtını meşru bir savunma ve uluslararası hukuka uygun olarak değerlendiren yazarlar, harekâtın bu aşamada hedeflerine ulaştığını, her iki taraftan daha fazla kan akmaması için ateşkes ilan edilmesi gerektiğini belirttiler. Metropolis’te yeni bir yerleşim birimi Yürütülen kampanyalar sonuç vermedi Ares’in izi sürülüyor İZMİR (AA) İzmir’in Torbalı ilçesi yakınlarında bulunan ve tarihi tunç çağından Anadolu beyliklerine kadar uzanan Metropolis antik kentinde 1989 yılından beri sürdürülen kazılarda, Anadolu arkeolojisi açısından çok önemli buluntulara ulaşılıyor. Adını Ana Tanrıça Meter Gallesia’dan alan ve bu nedenle ‘Ana Tanrıça Kenti’ olarak anılan Metropolis’teki kazılar, Philip Morris/Sabancı ve Torbalı Belediyesi’nin desteği ile Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Recep Meriç başkanlığındaki ekiple sürdürülüyor. Kazılarda bugüne kadar tiyatro, meclis binası, stoa (üstü kapalı yaya yolu), umumi tuvaletle 2 adet konut, Roma tarzı hamam kompleksi ve şehre dışarıdan gelenler için yapıldığı tahmin edilen bir diğer hamam ortaya çıkarıldı. Özellikle Roma dönemi yapılarıyla etkileyici bir antik kent görünümünde olan Metropolis’te sürdürülen kazı çalışmalarının bu yılki bölümü, antik kentlerin en tepe kesiminde savunma amaçlı olarak kurulan Akropol bölümünde sürdürülüyor. Akropolde sürdürülen kazılar, Anadolu arkeolojisi açısından önemli buluntuların ortaya çıkarılması yönünden büyük önem taşıyor. Kazılarda, Roma mitolojisinde Mars olarak da bilinen Zeus’un oğlu, savaş tanrısı Ares’in izine rastlandı. Kazılarda ortaya çıkarılan çok sayıda, üzerinde yazıtlar bulunan sütun parçaları ve dikdörtgen taşlar sayesinde, Metropolis’in Anadolu’da Bodrum’un ardından Ares Tapınağı’nın bulunduğu bir diğer yerleşim birimi olduğu ortaya çıktı. Geniş Açı dergisi kasım ayında kapanıyor Kültür Servisi TemmuzAğustos sayısıyla fotoğraf severlerle buluşan Geniş Açı Fotoğraf Sanatı Dergisi’nin yayın hayatı, kasım ayında yayımlanacak 50. sayısıyla sona erecek. Derginin, her yaz olduğu gibi bu yaz sayısında da yurtiçi ve yurtdışından yenilikçi portfolyoların yanı sıra çeşitli söyleşiler, değerlendirmeler, köşe yazıları ve eleştiriler yer alıyor. 48. özel portfolyo sayısında Geniş Açı, aslında birbirlerinden farklı çalışmaları olduğu düşünülen iki önemli sanatçıyı, David Burnett ve Annie Leibovitz’i bir araya getiriyor. Nixon’ın Düşüşü’nden Bob Marley’e Amerikan Trajedileri’nden Süper Güçler’e 6 başlıktan oluşan ikili portfolyoda sanatçıların farklılıkları ve kesişen noktaları gözler önüne seriliyor. Çekimlerine 2 yıldır devam ettiği bir portfolyoyla Geniş Açı’da göreceğimiz Timur dağılmasından sonra ortaya çıkan ama çoğu resmen var olmayan uydu devletlerdeki yaşamlardan örnekler sunan ‘Uydular’ isimli çalışması da bu özel sayıda yer alıyor. Dünyada en çok kopyalanan fotoğraf olduğu tahmin edilen Alberto Korda Diaz’ın 1960 yılında çektiği ünlü Che Guevara portresinin uğradığı değişimleri de inceleyen sayıda, portfolyolarıyla birlikte Graciela Iturbide, FrançoisMarie Banier, Ahmet Polat gibi önemli fotoğrafçıların çalışmaları da Geniş Açı Portfolyo Sayısı’nda görülebiliyor. Bilindiği gibi geçen aylarda Geniş Açı’nın yayın hayatını devam ettirebilmesi için bir kampanya da düzenlenmişti. Sezgin, çalışmalarında anlatmak istediğinin dayanma içgüdüsü olarak yorumlanabileceğini belirtiyor. Sanatçı, fotoğraflarında model olarak kendisini kullanıyor.Jonas Bendiksen’in Sovyetler Birliği’nin CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle