14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 AĞUSTOS 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Nasır Zehra Top: ‘‘Diyanet bundan böyle aile işlerine de el atacağına göre imam hatiplilere yeni iş sahaları açılacak demektir. Biz de muasır olmasa da nasırlı medeniyetlere ulaşırız artık!’’ TÜRKİYE ılımlı ya da ılımsız bir İslam devletine doğru sürükleniyor. Beslediği radikallerden bir hayır görmeyen Amerika ve Türkiye’deki iktidar ‘‘ılımlı’’sından yana görünüyor. Akla Necmettin Erbakan’ın sözü geliyor: Kanlı mı olacak, kansız mı? Bu koşullarda mutlaka okunması ve okutulması gereken bir kitap var. ‘‘Sivil Örümceğin Ağı’’ kitabı ile birçok maskeyi indiren Mustafa Yıldırım’ın yeni kitabı: Meczup Yaratmak. Kitap, Türkiye Cumhuriyeti’nin tescilli düşmanı Kürt Sait’i ya da yaygın adıyla Saidi Nursi’yi anlatıyor. Hem de yandaşlarının kalemlerinden alıntılarla. Şerif Mardin’in, Cemal Kutay’ın, Necmettin Şahinler’in methiyelerindeki satır aralarını okumayı başaran Mustafa Yıldırım, ortaya çok Haydarpaşa Garı talan ediliyormuş. ‘‘Hızlı trende son istasyon!’’ DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Meczup çarpıcı gerçekler çıkarıyor. Bunalımlarla boğuşan bir kişinin, söylentilere dayalı kerametlerle yüceltilişini ve dinticaretsiyaset pazarında kullanılışını sergiliyor. Saidi Nursi’nin çocukluğunda ve ilk gençlik yıllarında bazı dönemler karanlıkta. Yandaşları bu yıllardan hiç söz etmiyor. Saidi Nursi’nin eğitimine gelince, hiç eğitim almadığı anlaşılıyor. Yandaşlarının anlattıklarından, üç aylık bir din eğitimi aldığı ortaya çıkıyor. Ama Şerif Mardin, Saidi Nursi’nin ‘‘20 yıllık eğitimi üç ayda tamamladığını’’ söyleyebiliyor. Yandaşlarının anlattıklarına bakınca, Saidi Nursi 1907’de İstanbul’a gidip Osmanlı padişahı II. Abdülhamit’e ültimatom veriyor; Kürtçe Çin’de sivrisinek salgınından 26 kişi ölmüş. Savaşı Çinliler kazanır, çünkü onlar sivrisineklerden çoktur! eğitim yapacak okullar açılmasını, Van’da din ve fenni birleştirecek bir ‘darü’l fünun’ kurulmasını istiyor: Yine yandaşları, bu ültimatoma sinirlenen II. Abdülhamit’in Saidi Nursi’yi akıl hastanesine kapattırdığını yazıyor. Fakat işin aslı Bitlis Valisi Tahir Paşa’nın, Said i Nursi İstanbul’a gitmeden önce sultana yazdığı bir mektupla ortaya çıkıyor ve anlaşılıyor ki ‘‘Padişaha sadık Kürdistan ulemasından Molla Sait Efendi hastadır ve tedaviye muhtaçtır. Sultanın acıma duygularına emanet edilmek istenen Sait Efendi’nin tedavi masraflarının karşılanması Kürdistan’da padişahın insancıllığına unutulmaz etki yapacaktır.’’ Ulus Dağı Yayınları’ndan çıkan Meczup Yaratmak kitabını okuyun, başkalarına da okutun. ‘Ruhlarında Vicdan ve Mertlik Yok’ Durun bakalım, daha yeni başladı... Karaburun’da kara yobazların, üstelik karıları, çocuklarıyla birlikte gencecik bir kızın üstüne çullanıp göğüslerini avuçlayarak ‘‘Bikini giyen pislikleri istemiyoruz, gideceksiniz buradan’’ diye meydan dayağı çekmesi henüz bir başlangıç!.. O yobaz güruhun, bir üniversite öğrencisinin göğüslerine saldırdığı yerden yalnızca birkaç kilometre ötedeki, tesettür oteli Narcissus’ta, Afrodit heykelinin göğüslerinin alçı ile sıvanması, kâbus gibi bir ‘‘kara şaka’’ olmasının yanı sıra henüz yolun başı!.. Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Orhan Çeker’in, ‘‘Kadın ve erkeklerin bir arada, karışık bir şekilde eğlenip oynaması haramdır. Müslüman olan bundan kaçınsın’’ demesi, bu toplum için biçilen yaşam biçiminin yalnızca ilk küçük adımları!.. Şanlıurfa’nın Siverek ilçesindeki Yılmaz Güney Parkı’nın sadece kadınların kullanacağı gerekçesiyle erkeklere kapatılmasının ardından, kadın kadına ikinci parkın, AKP milletvekillerinin katılımıyla Konya’da açılması, karanlığa döşenen yolun henüz ilk taşları!.. Bunlar, yalnızca geçen birkaç gün içinde yaşananlar... ??? Bitmedi... Nereye doğru savrulduğumuzu, hangi dipsiz karanlıkla sarmalandığımızı gösteren son örnek Bursa’dan geldi... İlahiyat doktoru, Bursa Merkez Vaizi Selim Arık, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayımladığı İlmi Dergi’de yayımlanan makalesinde, aptes suyunun nazar değen insanlara aşı etkisi yapacağını yazdı!.. Biliyorum tiksinti verici ama ilahiyat doktorası yapmış, Diyanet İşleri mensubu, en önemli illerden birinin merkez vaizinin kafa yapısını görmeniz gerek... Din bilgini Arık, aptes suyunun şifasını aynen şu sözlerle anlatıyor: Derisi ile solunum yapan insan devamlı terleme de yapmaktadır. Bu ter ile vücuttaki bazı zararlı maddeler de atılmaktadır. Dolayısıyla aptes suyu ile toplanan maddelerin, nazar değen kişide aşı etkisi uyandıracak tedavi etkisinin olabileceği düşünülebilir... İşte bu kadar!.. Şimdi söyler misiniz; Karaburun’da gencecik kızı taciz eden kara yobaz güruhu, Afrodit heykelini alçıyla ‘‘tesettüre sokan’’ kafa, bin yıldır kadınla erkeğin el ele, kol kola halay çektiği, dans ettiği bu memlekette ‘‘Kadınla erkeğin oynaması, dans etmesi haramdır’’ fetvası veren ilahiyat profesörü, kadınlara ayrı park yeri açan ama açılışı erkeklere göbek attırarak yapan anlayış, aptes suyunu nazara karşı aşı olarak ilan eden din bilgini, acaba hangi ‘‘kılavuz gerektirmeyen köye’’ giden yolun kilometre taşlarıdır?!. Bu karanlık gidişe dur diyebilecek biricik güç, bu ülkenin aydınlık insanları, hâlâ üzerlerine serilmiş ‘‘ölü toprağını’’ atamıyor.. Hâlâ bir şaşkınlık, hâlâ bir vurdumduymazlık sürüp gidiyor!. Haluk Şahin’in Radikal’deki köşesine yazan bir Karaburun sakini, mektubunda işte bu acı itirafı yapıyor: Önceleri sessizdiler, aldırmadık, duymazdan geldik.. fısıltıları duyuldu, umursamadık.. ayak seslerini duyduğumuzda ‘‘yok canım’’ dedik, bir şey yapmazlar.. Bir kısmımız farkındaydık, uyardık.. Ancak uyarılar boşunaydı. Kimse umursamıyordu. Hâlâ da farkına varamayanlar çok... Tıpkı, Aziz Nesin’in o ölümsüz eseri ‘‘Ah Biz Eşekler’’ öyküsünde olduğu gibi!!! Yıllardır, insanları ‘‘hoşgörü’’, ‘‘uyum’’, ‘‘uzlaşma’’ gibi kulağa pek hoş gelen sözcüklerle uyutan işbirlikçi kalemlere gelince; onlar şimdi de bu kara tabloyu hiç sıkılmadan ‘‘kültür çatışması’’ kılıfıyla örtmeye uğraşıyor. Siz bunlardan birini çok yakından tanıyorsunuz; yıllarca dincilerle kol kola televizyon ekranlarında ‘‘hoşgörü ve uzlaşma’’ nutukları atan, şu sıralarda ise Fethullah efendinin icazetiyle bir gazetede köşe tutan ‘‘Atatürkçü’’ Prof’tan söz ediyorum... Bu yazının sonuna, sevgili arkadaşım Gülden Aydın’ın, kızına saldıran kara yobazlar için söylediği, benim dincisi, işbirlikçisi tümü için uygun gördüğüm şu cümle çok yakışıyor: Onların ruhlarında vicdan ve mertlik yok... e posta: umitzileli?gmail.com Ya ğ m u r E k i m Sokak Mehmet Ali Kılınç: ‘‘ABD işgali altındaki Irak’ta sokaktaki olayların televizyondan verilmesi yasakmış. Türkiye işgal altında değil ama durum bizde de farklı değil!’’ SESSİZ SEDASIZ (!) Amerika’nın, aydaki ayak izleri ‘‘DAMDAKİ mizahçı’’ arkadaşımız Cihan Demirci, uzaydan bildiriyor: ‘‘Sevgili dostlar, mutlaka duymuşsunuzdur, dünyanın baş belası ABD’nin adeta ‘uzay masası’ kurumu olan NASA da son günlerde çamura yatmaya başladı. NASA, sözde Neil Armstrong’un 20 Temmuz 1969’daki o unutulmaz aya ayak basma görüntülerini kaybetmiş. Aya ayak basma olayının palavra olduğunu, bu görüntülerin bir stüdyo ortamında çekildiğini söyleyenlerin tezleri böylece daha da güçlendi. Uzay boşluğunda rastladığım bir uzaylı bakın bu Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Kedi Ahmet Önen: ‘‘Van’da bir vatandaş ‘Kedi ne işe yarar ki, eti bile yenmez’ demiş. Şimdi anladınız mı töre cinayetlerini... İnsan dediğin nedir ki, eti bile yenmez’’ konuda çok çarpıcı konuştu ve ne dedi: ‘Biz uzaylılar ABD’nin aya ayak bastığına filan inanmıyoruz, çünkü adına ABD denen bu dünyanın baş belası ülke, içinde insan yaşamayan bir coğrafya ile asla ilgilenmez, hem öyle olsa ayak basmakla kalmaz oraya da astronot değil asker filan yollardı, orayı da hemen zapt ederdi. ABD sonuçta insanlık adına büyük bir adım kaybıdır!’ Uzaylı arkadaşın bu sözlerine ben de şu an bulunduğum uzay stüdyosunda imzamı atarım valla!’’ Halep oradaysa, Google burada... İstersen internetten bakalım! Heil Bush! ALPASLAN BERKTAY Tarih hocamız Kürt Aziz, İslam öncesi cahiliye dönemini anlatırken şöyle derdi: Rüşvet var idi, yalan var idi, zina var idi. Velhasılı kelâm, ahlaksızlık ahlak idi. Gelecekte günümüz anlatılırken de şöyle mi söylenecek: Atlantik ötesinde Amerika adında bir canavar var idi. Hak hukuk dinlemez, dünyayı kasıp kavurur, saldırmadık soymadık, haritasını değiştirmedik ülke bırakmaz idi. Kısacası, uydurduğu hukukuyla, terimleriyle, vahşetiyle, emperyalizmi ile, kapitalizm ahlak idi, demokrasi idi, insan hakları idi! İnsanlık bu mu? Neanderthal İnsanı’ndan Washington İnsanı’na mı geldik? Bu ‘‘insan’’, Güvenlik Konseyi kararını bile bekleyemeden aslında, onu da hiçe sayarak ‘‘asimetrik tehdit’’ bahanesini bile sonradan uydurarak ‘‘Ya benimlesin ya da karşımdasın!’’ diye dünyaya meydan okuyup saldırıyor. ‘‘Kitle imha silahların var’’ deyip saldırıyor. Bulamayınca, ‘‘İleride olabilir’’ deyip saldırıyor. Olmadı, ‘‘Demokrasi getiriyorum’’ deyip saldırıyor. (Saldırma hakkımız engellenemez! Kutsaldır!) Saldırdığı yerlerin listesi, buralara sığmaz. Ortadoğu’da, Lübnan’da, Filistin’de; İsrail’in de, PKK’nin de arkasındaki, aynı Bush. Bush ile ÇUŞ (Çokuluslu Şirketler) etle tırnak.. Canavar şimdi Lübnan’da, çoluk çocuk, yaşlı, kadın demeden yiyor, yakıp yıkıyor. Ya sonra sıra kimde? ??? Emperyalizm yerine küreselleşme, kapitalizm yerine neoliberalizm, özgürlük, Amerikan demokrasisi!.. Barış tehlikeli sözcük, kalkmalı! Terör kalmalı! Sürekli terör! Sürekli savaş! Sürekli düşman! İnsanlık tarihi, birikimi, değerleri tersyüz edilmeli, ak kara yapılmalı! Irak’ta gökten yağan bombaların arasında yiyecek paketleri de var; böylece bu da ‘‘insanca bombalama’’ oldu! IMF, Irak saldırısına ‘‘Düşük şiddette bir savaş uygun olur!’’ diye icazet verdi! ‘‘Allahsız komünizm’’ gitti, Allahlı kapitalist Bush geldi! Kendisi hafta sonlarında oluyor bir masum melek, karısını, kızını alıp kiliseye gidiyor. Oluyor bir dini bütün Hıristiyan. Böylece tüm günahlarından paklanıyor! ‘‘Ya benimlesin ya da karşımdasın!’’ diye dünyaya meydan okuyan, kapitalizm ve emperyalizmin baş temsilcisinin kırmızı çizgisi ile ‘‘Bizi yutmak isteyen emperyalizme ve bizi mahvetmek isteyen kapitalizme karşı Şark’ın mazlum milletleri adına’’ verilen bir mücadeleyle kurulan Atatürk Cumhuriyeti’ninki örtüşebilir mi? Türkiye Cumhuriyeti’nin o günkü baş düşmanları olan emperyalizm ve kapitalizm ki günümüzde anılmıyorlar kaybolup gitti mi? Yoksa o Cumhuriyet, kimlik değiştirip, ezenlerin yanında ya da peşinde Şark’ın ezilenlerine karşı yer alabilir mi? Bugün bana, yarın sana; sıranın kime geleceği, haritalarıyla, açıklamalarıyla ortada.. Bush’un ‘‘Stratejik Vizyon Ortağı’’ AKP de onun arkasında... Türk askeri, PKK’ye karşı değil, ancak Lübnan’da ABD İsrail çıkarları doğrultusunda, Şark’ın ezilenlerini ezmek için sınırdan çıkabilir! ??? Eski Alman Adalet Bakanı Bayan Gmelin, kendisini Hitler’e benzetince kıyamet koptu. Başbakan Schröder özür üstüne özür diledi. Bush ve Hitler.. Hangisi beter? Bush, ‘‘İnsansı’’ ve ‘‘İnsan’’ arasındaki antropolojik gelişimin hangi aşamasında? Şu aynı ağustos günlerinde Anadolu’nun bağrında Hacıbektaş’ta bir ses ‘‘Benim Kâbem insandır’’ derken, Kâbesi dolar olanlar da Lübnan’ı cehenneme çeviriyor. Sevgisiz insan, canavardan beter! Bush’la ÇUŞ ‘Akıl Çağı’na yakışmıyor! Zehir, panzehirini yaratıyor. Emperyalizm canavarı da eksik olmasın! dört bir yanda ulusal kurtuluş mücadelelerini tutuşturuyor. Azıcık tarih bilinci, bu gerçeği görmeye yeter. ‘‘Tarih bitti’’ yalanı da bu bilinci yok etmek içindir. Oysa tükenen, kapitalizmin, emperyalizmin kendisidir. ‘‘Karınca kanatlandı, zevali yakın’’ sözü de boş değildir. Bush, Ortadoğu batağında kapitalizmiyle, emperyalizmiyle birlikte kanatlandı. Hayırlısı! Heil Bush! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com Alacaklının adı ve soyadı : T. VAKIFLAR BANKASI SİVAS ŞUBESİ Vekili : Av. B. OKTAY ÖZBERK SİVAS Borçlunun adı soyadı : AHMET BİTER SİVAS . Artırmanın yapılacağı yer, gün ve saat: YİMPAŞ KAPALI OTOPARKI SİVAS Birinci artırma tarihi : 21.09.2006 PERŞEMBE Saat: 10.2010.30 İkinci artırma tarihi : 26.09.2006 SALI SAAT: 10.20 10.30 İlanın şekli : Taraflara tebliği, divanhaneye asılması, ilan için Belediye Başkanlığı’na müzekkere yazılması. Ulusal bir gazetede ilanı için müzekkere yazılmasına TAŞINIRIN TAKDİR EDİLEN KIYMETİ Lira (ytl Kuruş Adedi Cinsi 20.00,00 1 ADET 58.DV.318 PLAKALI 2001 MODEL JAC MARKA KIRMIZI RENKLİ 02B70A44A00001910 Motor no’lu LJ12PHB1YO117798 ŞASİ NO’LU KAPALI KASA KAMYON Bu örnek, bu yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 61’e karşılık gelmektedir. ARTIRMA ŞARTLARI 1 Tayin edilen zamanda mal üç defa bağırıldıktan sonra en çok artırana satılır. Şu kadar ki artırma bedeli, malın tahmini değerinin % 60’ını bulmak ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan diğer alacaklar o mal ile temin edilmiş ise bu suretle rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmak şarttır. Artırma bu miktara baliğ olmazsa satış geri bırakılır ve artıranlar taahhütlerinden kurtulurlar. 2 Yukarıdaki şartlar dairesinde mal satılmazsa ikinci artırmaya bırakılır ve ikinci artırmada mal üç defa bağırıldıktan sonra en çok artıranın üstünde bırakılır. Şu kadar ki, artırma bedelinin, malın tahmin edilen değerinin % 40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paraların paylaştırılması giderlerini geçmesi şarttır. Aksi halde satış talebi düşer. 3 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen sorumludurlar. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairece tahsil olunur. Bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden tahsil olunur. 4 Satıştan mütevellit Belediye harç ve resimleriyle damga resmi ve % 18 KDV ALICIYA ait olacaktır. 5Başka lüzumlu izahat DOSYASINDADIR. 11.08.2006 Basın: 41512 SİV AS l. İcra Dairesi’nden Örnek No : 24* / Sayfa : 1 Dosya No : 2005/ 2351 TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA ŞARTNAMESİ VE TUTANAĞI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Ağustos www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kısa boylu ve şişman 1 kimse. 2/ İs 2 panyolların 3 sevinç ünlemi... Açık 4 kollarla gö 5 ğüs arasında 6 ki bölüm. 3/ 7 Bir deliği işlemek, geniş 8 letmek için 9 kullanılan ke1 2 3 4 5 6 7 8 9 sici araç... Karakter. 4/ İskambilde bir kâ 1 T E R S A K A N L O K A L ğıt... İsmailiye tari 2 E B E Z A katının önderlerine 3 R E V N A K N E C A T İ verilen ad. 5/ Mısır 4 S E K E unu, peynir, yağ ve 5 A L A C A U R Ğ suyla yapılan bir ye 6 K O K A T E R A Z İ mek. 6/ Sahip... Ak 7 A K deniz çevresinde ye 8 N A Z İ K Z A R tişen bir ağaççık. 7/ 9 L A E Ğ İ R Koşuk... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 8/ Saçları ağarmaya başlamış orta yaşlı kimse. 9/ Portakal kabuğu likörü... İlgi eki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tombul ve iri yapılı kimse. 2/ Görünüşe göre olacağı sanılan... Motorlu taşıtların elektriğini sağlayan aygıt. 3/ Doğu Anadolu’da kullanılan bir tür küçük zurna... Halk inanışlarına göre ölümsüzlüğe kavuşmuş olduğuna inanılan peygamber. 4/ Yapraklar üzerinde beyaz leke oluşturan bir tür küf. 5/ Osmanlı sarayında görevli hadım ağası... Soğurma, emme. 6/ Lütesyum elementinin simgesi... Gözleri görmeyen... Japon lirik dramı. 7/ Metin Erksan’ın bir filmi. 8/ ‘‘ gündür gelir geçer / Gamlanma gönül gamlanma’’ (Karacaoğlan)... Uzak. 9/ Ağzı geniş tek kulplu su kabı. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle