12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 AĞUSTOS 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 2004’ün Eylül başlarında düzenlenen ‘‘I. Van Gölü Havzası Sempozyumu’’ kitaplaştı 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Urartu’nun başkentine armağan İstanbul Üniversitesi’nin unutulmaz Rektörü Ord. Prof. Dr. Tevfik Sağlam döneminde Anadolu’da düzenlenen efsanevi ‘‘Aydınlanma Konferansları’’nın ilki Erzurum’da, sonra sırasıyla Diyarbakır’da, Elazığ’da, Samsun’da ve beşincisi de 1944 yılının Ağustos ayında Van’da gerçekleştirilmiş... Sararmış kitapları incelendiğinde, günümüze ışık tutacak değerlendirmelerin yapıldığını ve halkın büyük ilgiyle izleyip katıldığını gördüğümüz bu konferanslardan 60 yıl sonra ‘‘yurtsever bilim insanları’’mız bir kez daha Van’daydı. 810 Eylül 2004 tarihleri arasında yine İstanbul Üniversitesi’ndeki Avrasya Arkeoloji Enstitüsü’nün öncülüğünde düzenlenen ‘‘I. Van Gölü Havzası Okyanuslar uygarlıkları ayırır... Sempozyumu’’, Van Valiliği, ‘‘Deniz’’ler ise birleştirir... ÇEKÜL, Erzurum Atatürk ÜniDünyanın bütün denizlerine bakın... Aynı zaversitesi ve Van Yüzüncü Yıl manda, farklı uygarlıkların ortak yaşam ve külÜniversitesi’nin işbirliği içinde tür kaynakları; yani ortak ‘‘derya’’ları değil mi‘‘Urartu’nun Başkenti’’ne ardir?.. mağan edilmişti. Bu nedenle çok bilen; bildiğini de kendine Enstitünün müdürü ve yıllarısaklamadan herkesle paylaşan ‘‘bilge’’ kişilere nı bu bölgemizin uygarlık biri‘‘derya gibi’’ denir... kimlerine adayan Prof. Dr. OkNitekim Van Gölü de büyüklüğünden ve etkitay Belli diyordu ki: ‘‘Sempozleyici peyzajından; yani bakıldığında ‘‘deniz giyum sadece kültürel, doğal, bi’’ görünmesinden ötürü değil; dünyanın tüm ekonomik ve sosyal konulardenizleri gibi ‘‘uygarlıklar’’ ı kucakladığı için daki yöre gerçeklerini ele alan ‘‘derya’’ gibidir. bir buluşma değil. Bütün bunYöre halkının kuşaktan kuşağa ‘‘deniz’’ deların Anadolu’daki en önemli mesinin asıl nedeni de işte bu olsa gerek... tarih ve yaşam havzalarından Üstelik herhangi bir uygarlıklar coğrafyasının biri olan ‘Van Gölü ve çevreda değil; ‘‘Anadolu’’ nun denizi... si’nin geleceğini de aydınlık Çağlar boyu farklı uygarlıklara ‘‘ortak coşkukılmak için izlenmesi gereken lar’’ armağan etmiş; farklı uygarlıkları ‘‘bir arapolitikalara bilimsel katkı da’’ yaşatarak daha da ‘‘uygarlaşma’’ larına amacını taşıyor.’’ ‘‘ana’’ lık etmiş bir Anadolu’nun denizi... Nitekim bu anlamlı buluşmanın tüm değerlendirmelerini bölgenin ‘‘destansı geçmiş’’ine yakışır bir görkemdeki ‘‘sempozyum kitabı’’nda derlenmesini sağlayan Van Valisi M. Niyazi Tanılır da özetle şunu söylüyordu: ‘‘Sempozyumun söylemi ve vurgulamaları, 3 bin yıl önce Urartu Krallığı’na başkentlik etmiş Van ve çevresinin gelecek binlerce yılda da uygarlık merkezi olarak yaşamasına ışık tutacaktır.’’ Oktay Belli, işte böylesine yol gösterici ve içtenlikli bilimselliğin, duygu yüklü düşünce zenginliği taşıyan kitaptaki giriş bölümüne ‘‘uygarlıkların izindeki yürüyüş’’ümüzden de bir katkı istemişti. Cumhuriyet okurlarıyla paylaşmadan edemedim. Gençlerimiz, Milli Mücadele ve Bugün Geçenlerde Moda Caddesi’nde yürürken lise son sınıfta veya üniversitenin ilk sınıflarında olmaları gereken bir grup gençle karşılaştım. Üçdört tanesinin göğsünde, üstünde Che Guevara’nın resimleri bulunan rozetler vardı. O anda, elleri öpülesi Turgut Özakman’ın ‘‘Şu Çılgın Türkler’’ adlı kitabının önsözündeki şu satırları anımsadım: ‘‘Gençlerimize uzun zamandır Milli Mücadele’yi gerektiği gibi anlatmıyoruz. Bu yüzden şimdiki birçok orta yaşlılar da Milli Mücadele’yi iyi bilmiyor. Bilmemek oranı gittikçe artıyor. O görkemli olayı eski, soluk fotoğraflara benzettik. Oysa Cumhuriyetimiz o mücadelenin ürünü ve kaçınılmaz sonucudur. Yeni devletin kuruluş felsefesini o mücadele belirlemiştir. Anadolu aydınlanması, birliği ve yurttaşlık bilinci o büyük mücadeleyle başlamıştır. O dönem bilinmeden bugünü okuyamayız, yarını göremeyiz. Milli Mücadele’nin emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşı olduğu anlatılmadığı için gençlerimiz başkalarının kurtuluş mücadelelerine imrendiler. Kendi tarihlerine, kendi kahramanlarına yabancılaştılar...’’ Sevgili Özakman, ‘‘Gençlerimize uzun zamandır Milli Mücadele’yi gerektiği gibi anlatmıyoruz’’ diyerek gençleri bir anlamda esirgeyici davranmış, başka deyişle onları, ‘‘gerektiği gibi anlatan’’ olmadığı için ‘‘anlayamayan’’ ve kendi tarihlerine ‘‘yabancılaşan’’ bir kesim olarak nitelendirmiş. Ben, belki de özellikle son zamanlarda artık iyice azıtan irticaın etkisiyle, gençlere bu kadar bağışlayıcı yaklaşamıyorum ve Özakman’ın saptamasına şu soruları ekliyorum: Peki gençlerimiz, karşılarına Milli Mücadele’yi ve onu izleyen Türk aydınlanmasını gerektiği gibi anlatmaya çalışanlar çıktığında nasıl bir tutuma giriyorlar? Anlatılanları, sorular üretecek kadar can kulağıyla dinliyorlar mı? Köy Enstitülerinin, Halkevlerinin, Tercüme Bürolarının aydınlık yollarından bugünün kapkara manzaralarına nasıl ulaşılabildiğini merak ediyorlar mı? Kendilerine o Milli Mücadele’nin ve Cumhuriyetin yaratıcısı Mustafa Kemal Atatürk ve bütün o dönem üzerine kaynaklar salık verildiğinde, o kaynakları büyük bir merakla, yutarcasına okuyorlar mı? Gerek üniversite hocalığım sırasında, gerekse üniversite dışında ilişki kurduğum gençlik gruplarıyla çalışmalarımda edindiğim deneyimlere dayanarak gençlerin büyük bir çoğunluğu açısından bu sorulara verebileceğim yanıtlar, ne yazık ki olumsuz. Bir zamanlar, yaklaşık dört yıl süreyle konservatuvar mezunu gençlerin kurdukları bir tiyatronun sanat danışmanlığını yapmıştım. O tiyatro bünyesinde oluşturduğumuz araştırma biriminin iki yıla varan çalışmaları sırasında çalışmalara katılanlarla, bir Türk tiyatrosu yaratabilmek için kendi yakın tarihimizi bilmenin ne kadar önemli olduğu konusunda görüş birliğine varmıştık. Ancak iş, sadece o görüş birliğinde kaldı; örneğin Şevket Süreyya Aydemir’in ‘Enver Paşa’, ‘Tek Adam’ ve ‘İkinci Adam’ başlıklı eserlerini bu gençlere okutmayı başaramadım. Daha sonra, bu kez konservatuvar öğrencilerinden oluşan ve ileride kendi tiyatrolarını kurmayı amaçlayan bir grup gençle yaptığımız çalışmalar da yine aynı okuma engeline takıldı. Daha bunların benzeri çok sayıda örnek verebileceğim bu konuyu açmamın nedeni, şu saptamayı yapmak: Gençlerimiz arasında, alanında ülkesi için gerçekten bir şeyler yapabilmek için düşünmeyi, bunun için de gerekli bilgi temelini edinmeyi ve ondan sonra eylemde bulunmayı koşul sayan bir kesim değil, fakat bütün bunları yapmamak için kendine ‘‘Bizler seksen kuşağıyız’’, ‘‘Bizlere anlatılmadı’’ vb. gibisinden bahaneler yaratmakta gerçekten usta bir kesim egemen. Bu kesimden gelen ve örneğin sanat öğrencisi olanlar, sanatları üzerinde düşünmeksizin, seçtikleri sanatları neden yapacaklarını sorgulamaksızın sanat yapmaktan yana. Kendine bahaneler yaratmak, insanoğlunun en temel nitelikleri arasındadır. İnsanın aynı zamanda bağımsız bir iradenin ve bu iradeyi temel alacak bir bilincin taşıyıcısı olduğunu göz önünde bulundurmadan, yalnızca bahanelerin peşine takılmak, ne bireyleri, ne de toplumları olumlu noktalara taşıyabilir. Milli Mücadele’yi, kendi kurtuluş savaşlarını yeterince öğrenme zahmetine katlanmayanlar ise aslında hiçbir toplumun kurtuluş savaşını gerektiği gibi kavrayamayıp sadece işin gösterişiyle, yani göğüslerine taktıkları simgelerle yetinirler! eposta: [email protected] [email protected] Bir ‘deniz’in derinliklerinde... Bu nedenle denebilir ki Van Gölü, belki de dünyanın en ‘‘müşfik’’, en ‘‘anaç’’, en ‘‘derya’’ gibi denizidir... Yöre halkının bunu bilmesi ve kuşaktan kuşağa böyle adlandırması da aynı tılsımın, insanı ‘‘bilge’’leştirmesi olsa gerek... Sempozyumun adı da zaten bu nedenle ‘‘Van Gölü’’ değil, ‘‘Van Gölü Havzası’’ olarak belirlendi.. Böylece içeriği, duyguları ve hedefleri de binyılların ‘‘havza’’ derinliği ile buluşuverdi... Bu derinliğin efsanevi çağlarındaki Urartu uygarlığını ‘‘bilinmezden bilince’’ taşıyan İstanbul Üniversitesi Avrasya Arkeolojisi Enstitüsü; Aynı derinliğin ‘‘çevre ve kültür’’ kaynaklarını ‘‘sürdürülebilir’’ kılmayı ‘‘niyet’’lerden ‘‘karar’’lara taşıyan ÇEKÜL Vakfı; Yine bu derinlikteki tüm akıl ve yaratıcılık birikimlerini ‘‘bilgiden bilime’’ taşıyan Erzurum Atatürk Üniversitesi; Aynı birikimleri yörenin en kutsal değerleriyle birlikte ‘‘tarihsel onur’’u ve ‘‘çağdaş gurur’’u kılan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi; Ve elbette ki böylesine bir buluşma içinde, Anadolu’nun denizini çağdaş uygarlık bilincinin himayesine alan Van Valiliği... Tüm sempozyum katılımcıları, emektarları ve ‘‘yazgı’’daşlarıyla birlikte, acaba nasıl kutlanabilir; nasıl ödüllendirilebilirler? Elinizdeki kitap, bir bakıma sorunun da ‘‘yanıt’’ı oluyor... Ressama en yüce ödül, her bakışında heyecanlandığı resmiyse; şaire en büyük ödül, her okuduğunda duygulandığı şiiriyse; mimara en kalıcı ödül, her gördüğünde yüreğini genişleten binasıysa, Van Gölü Havzası Sempozyumu’nu gerçekleştiren bu ‘‘Anadolu dayanışması’’nın kahramanlarına da en anlamlı ödül, birlikte yarattıkları ‘‘düşünce deryası’’nın ürünü ‘‘bu kitap’’ olsa gerek... Keşke yetkim olsaydı da Van Gölü’nü çağlar boyu ‘‘denizleştiren uygarlıklar’’ın meçhul insanları, meçhul ustaları ve meçhul düşünürleri adına da ‘‘teşekkür’’ edebilseydim... Dikili Barış, Demokrasi ve Emek Festivali bu hafta sona eriyor Ege kıyısında şenlikli günler İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Dikili Barış, Demokrasi ve Emek Festivali, bu hafta sona eriyor. Bugün 11.00’de Muammer Aksoy Parkı’nda ‘‘Hababam Sınıfı 50 Yaşında’’ adlı serginin açılışı var. 11.30’da Gonca Ezgi İskele Cafe’de, SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ‘‘Dünyada ve Türkiye’de Yeni Ufuklar Yeni Umutlar’’ başlıklı söyleşiye katılacak. 14.00’te Levent Cafe’de, Erdal Özyağcılar, Mazlum Kiper, Tülin Oral, Ayla Karaca ‘Yabancı Damat Kavgalarımız ve Sevişmelerimiz’ başlıklı panelde konuşacaklar. 16.00’da Levent Cafe’de Murat Belge, ‘‘Türkiye Nereye? Yeni Ufuklar Yeni Umutlar’’, 18.00’de Eftalya Cafe’de Şükrü Erbaş, Gülsen Tuncer, ‘İnsan Sevmezse Ölür’, 19.00’da Levent Cafe’de Ece Temelkuran ‘Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita’ başlıklı söyleşilere katılacak. 19.30’da Atatürk Parkı’nda halk dansı gösterileri var. Liman Sahne’de 21.00’de ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’ belgeseli; 22.30’da Ferhan Şensoy’un ‘Ferhangi Şeyler’ oyunu sunulacak. Yeni ufuklar, yeni umutlar Yarın 11.00’de Levent Cafe’de, ‘Allianoi ve Hasankeyf Buluşması’ başlıklı panele Prof. Dr. Zeynep Avunbay, Doç. Dr. Ahmet Yaraş, Yard. Doç. Dr. Neslihan Dalkıran, Dr. Oya Otyıldız, avukat Arif Ali Cangı ve gazetemiz yazarı Oktay Ekinci katılacak. Belediye Kültürevi’nde 14.00’te, Prof. Dr. Oğuz Makal, ‘Türk Eğitim Tarihinin Sessiz Kahramaları: Eğitmenler’, 14.30’da Ahmet Soner ‘Seyyar Enstitü’ başlıklı söyleşilerde yer alacaklar. 15.00’te Muammer Aksoy Parkı’nda Prof. Dr. Kemal Kocabaş, ‘‘Eğitim Sisteminde Güncel Sorunlar ve Öneriler’’, 16.00’da Levent Cafe’de Ferhan Şensoy ‘‘Küba Anıları’’, 18.00’de Haydar Ergülen, ‘Kader Gibi Ödünç’ başlıklı söyleşilere katılacaklar. 19.00’da Keçeci’nin Kahvesi’nde gazetemiz imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, ‘‘Dünyada ve Türkiye’de Yeni Ufuklar Yeni Umutlar’’ başlıklı söyleşiye katılacak. Gazetemiz yazarı Hikmet Çetinkaya da, Muammer Aksoy Parkı önünde kurulacak Cumhuriyet Kitapları Standı’nda 18.00’de okuyucularıyla söyleşecek ve kitaplarını imzalayacak. 19.30’da Olof Palme Barış Parkı’nda halk dansı gösterileri, Sevgi Yolu Sahne’de 20.00’de ‘‘Keçileri Kaçıranlar’’ adlı oyun sahnelenecek, 21.00’de ‘‘Akıntıya Karşı Tek Başına Bir Koro... Behice Boran’’ belgeseli gösterilecek. Etkinlikler cumartesi ve pazar günleri de sürecek. Alzheimer hastaları için ? Kültür Servisi Harbiye Askeri Müze’nin Atatürk Salonu’nda, 2 Eylül Cumartesi akşamı, Füsun Önal, Berkant, Zeliha Sunal, Belkıs Özener, Ömür Göksel ve Işıl Yücesoy, alzheimer hastaları için konser verecek. Zeliha Sunal ve Acıbadem Huzurevi’nin birlikte düzenlediği ‘Yaşlılık Engel Olmasın’ adlı gecede, alzheimer hastalığı tedavisinin bulunuşunun 100. yılını kutluyor. Sanatçılar, müzikseverler için 50’li yıllardan günümüze kadar uzanan şarkıları seslendirecekler. Alzheimer hastalığı ile ilgili halkı bilinçlendirme etkinlikleri kapsamında düzenlenen konserin biletleri, ‘Alzheimer Vakfı’ yararına ‘Lions Kulüpleri’ ve ‘Özel Acıbadem Huzurevi’nden satışa sunuldu. BODRUM’UN BİTEZ KOYU’NDA MAVİ BAYRAKLI, DENİZE SIFIR MANUELA HOTEL Botanik bahçesini andıran doğası ile mavi ve yeşilin buluştuğu bir tatil cennetidir. Özel plaj keyfi, konforlu odalarda TV klima rahatlığı, 20 yılı aşkın, kaliteli ve güleryüzlü hizmetiyle siz Cumhuriyet okurları için 60 YTL. Tam pansiyon, gazeteniz kahvaltı masanızda... Tel: 0 252 363 79 04, Cep: 0 533 722 81 81, Faks: 0 252 363 77 88 www.manuelahotel.com T.C. İSTANBUL SEKİZİNCİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO :2006/558 Davacı European Broadcasting Union (isviçre) vekili Av. Engin Sayar tarafından davalı Meltem Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. Aleyhine mahkememizde açılmış bulunan İflas davasında; Bu ilandan itibaren 15 gün içerisinde diğer alacaklılar davayı müdahale ve itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürebileceği için bu hususun tebliğ ve ilanına karar verilmiştir. (İİK. 178 VE 166 md) Ayrıca açılan davanın HUMK.nun 507 ile 510 maddelerine göre yapılacağı duruşmanın atılı bulunduğu 16.11.2006 Saat: 14:30’da icra edileceği taraf ve ilgililerin duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında karar verileceği ve tüm delillerini duruşma sonuna kadar vermeleri gerektiği hususu duyurulur. 17.08.2006 (Basın: 41424) CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle