23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 AĞUSTOS 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Nusayriler sır tutmayı zorunlu ve kutsal sayarlar, her üyeyi sınavdan geçirirler İbadet ve törenlerde gizlilik usayriler, Kuranıkerim’in zaman içinde farklı yorumlarının yapıldığını söyleseler de ‘‘Allah’ın sözleriyle yazılmış olduğu’’ için emirlerine uyulması gerektiğine inanırlar. İnan Keser, ‘‘Arap Aleviliği’’ adlı kitabında da Nusayrilerin Kuranıkerim’e bakışlarında diğer bir farklılıktan daha bahsediyor: Kuranıkerim’de bulunan söz, ayet, ve surelerin görünen anlamları dikkate alınarak hüküm çıkarılamaz; bunların görünmeyengizli (batın) anlamları vardır. Keser şöyle devam ediyor: ‘‘Nusayri din adamları Kuranıkerim’de bulunan sure ve ayetleri kendi inançları ekseninde yorumlayarak hüküm çıkarmakta ve aynı şekilde kendi inançlarına yine Kuranıkerim’den deliller gösterilmektedir. Bu yorumları yaparken sıkça kullandıkları yöntem ise kökenleri Gnostik dinlere ve özellikle de Pythagoras’ın fikirlerine dayanan, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam kaynaklı birçok mezhebin sıkça kullandığı ‘ebced sistemi’dir.’’ Hızır ve Aziz George benzerliği levi Kimliği kitabında Tord Olsson’un Suriye Alevilerinin Hızır inancıyla ilgili ilginç izlenimleri var: ‘‘...Özellikle dağlarda yaşayan insanlar arasındaki yaygın bir inanış da, zaman zaman insan kılığına girip bir kurtarıcı olarak ortaya çıkan, su ve tarımın yeşil tanrısı Hızır ile ilgiliydi. Bazı Aleviler bana, Aleviler topraklarında 365 tane Hızır türbesi olduğunu söylediler. Çiftçiler kadar biraz eğitim görmüş insanlar da bu sevilen figür hakkında konuşmaktan çok hoşlanıyorlardı. Tanıdığım bir adam, koluna dövmeyle Hızır’ın adını yazdırmıştı. Hızır’la ilgili rivayetler çok çeşitli, zengin ve nüanslarla doludur. Hızır, Suriye kiliselerinde çok önemli bir aziz olan ejderha avcısı St. George (Aziz Corc) ve de Ali ibn Ebu Tâlib ile bazı çok önemli ortak özellikleri paylaşmaktadır. Hızır, Ali ibn Ebu Tâlib gibi kılıç kuşanmıştır ve onun gibi Alevilerin dini şiirlerine girmiştir; bu şiirlerde Mar Cercis (St. George) diye anılır...’’ Farklı dinlerden bayram günleri N Nusayriler’in kutsal kitabı Nusayrilerin ikinci kutsal kitapları ise Kitabül Mecmu’dur. Nusayrilere ait yazılı metinler arasında en iyi bilinen kitap olan Kitabül Mecmu, bu dine mensup her fert tarafından bilinmektedir. Said al Mamun ibnal Kasım at Tabarani (öl. 103435) tarafından yazılan, daha sonra El Hüseyin bin Hamdan elHasibi tarafından yeniden düzenlenen ve on altı sureden oluşan Kitabül Mecmu, dini merasimleri ve bayramları içerir. Kitabül Mecmu, tarihsel süreç içinde gelişen sosyal, tarihsel ve kültürel değişimlerden etkilenerek şekillenmiştir. Hatta Ebu Said’in Kuranıkerim’de de yer alan 12 bayramın anlamı, oluş biçimi, yapılacak dualarla ilgili yazdıklarına daha sonra başka bilgiler eklendiği ileri sürülmekte. Kitap, ilk defa Nusayri dininden dönen biri olan Süleyman elAdani tarafından Hıristiyanların desteğiyle 1863 yılında Beyrut’ta ?Kitabül Mecmu, tarihsel süreç içinde gelişen sosyal, tarihsel ve kültürel değişimlerden etkilenerek şekillenmiştir. Hatta Ebu Said’in Kuranıkerim’de de yer alan 12 bayramın anlamı, oluş biçimi, yapılacak dualarla ilgili yazdıklarına daha sonra başka bilgiler eklendiği ileri sürülmekte. yayımlandı. Araştırmam boyunca bu meselenin gerçekten de ‘‘sır’’ olma özelliğini taşıdığını hissettim. Nusayriler arasında kuşaktan kuşağa geçen, ancak dışarıdan olanların kolay kolay çözemeyeceği bir sır... Faik Bulut’un, ‘‘Nusayriler/Bin Yemin’’ başlıklı yazısından: ‘‘...İbadetlerini, törenlerini, geleneklerini gizlilik içinde yürüttüler. Sır tutmayı zorunlu ve kutsal saydılar. Zamanı geldiğinde topluluğun her üyesini sınavdan geçirdiler, mihenk taşına vurdular ve ‘cemaate ilişkin sırları saklayacağına, kurallara, ahlak ve öğretiye uyacağına’ dair defalarca yemin ettirdiler...’’ Gerçekten de Nusayrilik yoluna girişin belli evreleri ve eğitim aşamaları vardır. 40 günlük sınama dönemlerinde sonra yapılan giriş törenlerinde, en az on iki kişilik kefil (şahit) göstermek suretiyle, imam huzurunda kutsal görevlerini yerine getireceğine, yol, ilke ve kurallarına ters düşmeyeceğine dair ikrar (söz) verir. Nusayrilikte emi seyyid adıyla anılan din amcası, Nusayri yoluna girmek isteyen talibe, yolun inceliği, adap, erkân ve kuralları hakkında bilgi verir. Talibe el veren ve yola girmesini sağlayan Emi Seyyid kurumu, bir anlamda sosyal ve dinsel bir akrabalık bağıdır. Nusayri törenlerinde de Kırklar Meclisi’ne izafeten adap ve erkân kuralları içerisinde bir kadeh (nakfe) dem sır edilir (içilir). Bu dem, batıni anlamda vahdet sırrına ermenin, ölümsüzlüğün, tanrısal aşkın bir sembolüdür. Nusayri törenlerinde genellikle On İki İmam adına buhur yakılır (kuddas albahur, kuddas altib, kuddas alezan gibi kutsama gelenekleri yerine getirilir). Dine girmek isteyen kişinin anne ve babası mutlaka Nusayri dinine mensup olmalıdır. Yüzyıllar boyu zulüm gören Nusayrilerin dine girişte böyle bir kriter koymalarının ana nedeni dinlerinin açığa çıkmamasını sağlama çabasıdır. Din amcalığı kurumu A Yola talip olan kişi, kırk günlük, yedi veya dokuz aylık melik (sınama) Dine girmek isteyen kişide aranan ikinci özellik ise adayın erkek olmasıdır. Dine girecek olan kişide aranan diğer bir özellik, kişinin ruh sağlığının yerinde olmasıdır. Nusayrilerde dini bilgilerin yeni nesillere aktarılması ve bu yolla devamlılığının sağlanması kendilerine özgü bir kurum olan ‘‘din amcalığı kurumu’’ ile gerçekleştirilir. Bu kurum birçok özelliğiyle Katolik Hıristiyanlık içinde var olan ‘‘compadrazgo’’, yani vaftiz babalığı kurumu ile yakın benzerlikler içindedir. ‘‘Emi seyyid’’ ya da din amcası Nusayrilerde dini öğreten kişi anlamında kullanılmaktadır. Güneş ve Ay’a göre ayrılan mezhepler usayriler, tahminen 15. yüzyılın ortalarında Haydari ve Kilezi diye iki mezhebe ayrıldılar. Haydari mezhebine (daha çok İçel, Adana, Hatay’da yaşıyorlar) mensup olanlar ‘‘ŞemsilerGüneşçiler’’ olarak da biliniyor. Kilezi ya da Kilazi mezhebine (Hatay’ın güneyi ve Suriye’de çoğunlukta) mensup olanlar ise ‘‘KamercilerAycılar’’ olarak adlandırılıyor. Ayrıldıkları nokta ise inanç önderlerinin mekânı olarak Ay’ı, Güneş’i ya da gökyüzünü kabul etmeleri. Bu arada, her ne kadar bazı Nusayriler dile getirmek istemedilerse de gök cisimlerini kutsal kabul ettiklerini gözlemlemek zor değil. Antakyalı meslektaşım Mehmet Ali Solak’a bunu sorduğumda aldığım yanıt şöyle oldu: ‘‘Şamanizmden etkilenmediğimizi söylersek yalan söylemiş oluruz... Bizde Ay’ın parmakla gösterilmesi günahtır... ‘Aaa ne kadar güzel! Bak Ay çıkmış’ deyip Ay’ı parmakla gösterecek olursanız daha sonra parmağınızı ısırıyorsunuz...’’ N Gökcisimlerinin önemi İnan Keser’e göre kimi büyülerin Ay’ın belirli dönemlerinde yapılması, görüştüğü birçok Nusayrinin (özellikle de kırsal alanda yaşayanlar ve yaşlılar) insanoğlunun Ay’a ayak bastığına inanmamaları, Ay’a ait resimlerin dünyada çekilmiş sahte resimler olduğunu söylemeleri ve bu konuyla ilgili sorular yönelttiğinde verdikleri tepkilerin kızgınlığa dönüşmesi, Nusayrilerin bu gök cisimlerine verdikleri önemin bir kanıtı. Bu iki mezhep arasında ibadet ederken de farklılıklar var; Haydariler ve Kilezilerin, ibadet sırasında ellerini göğsünde kavuştururken parmakları farklı duruyor. Namaz kılarken, kutsal kitapları Kitabül Mecmu’nun sekizinci suresi ‘‘İşara’’yı okurken, Kilezi mezhebinden olanların parmakları, Arapçadaki ‘‘Ayn’’ harfi gibi duruyor. Bu, sadece Ali Ebu Tâlib’i değil, aynı zamanda Ay’ın hilal durumundaki görünümüne benzemesi nedeniyle Ay’ı simgeler. Dolaylı olarak bu hareket Allah’ı simgelemektedir. Din adamlarına gelince; Kilezi din adam ları ya hiç sakal bırakmaz ya da kısa düzeltilmiş sakal bırakırlar, Haydari din adamları ise uzun sakallarıyla dikkat çekerler. Nusayri dini de insanlara ödül ve ceza ikilisi üzerine kurulmuş bir öteki hayat inancı sunar. Ancak diğer dinlerin birçoğundan farklı olarak Nusayrilikte cezalandırma, başka bir hayatta fakat bu dünyada gerçekleşen bir süreçtir. Bu, yeniden doğuş inancının da temelini oluşturur. Diğer bir deyişle, Nusayri toplumunda rastlanan ve ortodoks İslam anlayışından önemi bir farklılığa işaret eden bir başka önemli nokta da reenkarnasyon (yeniden doğuş) inancıdır. Bu inançlarına göre insanlar Tanrı tarafından günahlarından arınmak ve cezalandırılmak için öldükten sonra bir çok defa başka bedenlerle tekrar doğarlar. Günahları çok olan ‘‘daha kötü bir bedendeörneğin bir hayvan bedeninde ‘’ dünyaya gelir. Düşme kesinlikle cansız yönde olmaz. Yani insanlar asla cansız maddelere dönüşmezler. Yeniden doğuş inancı Cenaze törenlerinde yeniden doğuş inancından dolayı töreni yöneten şeyh ölmüş kişiye, ‘‘yeni yaşantısında zina yapmamasını, haram yememesini, iyi bir hayat sürüp iyi bir Nusayri olmasını’’ nasihat eder. Çünkü ölüm, aslında yeni bir hayatın başlangıcı, yeni bir doğuşun gerçekleşmesi için zaruri olan bir durumdan öte bir şey değildir. Yaşanılan, bulunulan mekândan ve önceki akrabadan uzak bir yeniden dün yaya gelme, kolay gözükmez. Ölen akrabalar, sürekli yeni doğan bebeklerle yeniden dünyaya gelir. Bu, Hz. Ali’den başlayarak ebediyete doğru oluşan, atalarla durmadan yenilenen açık uçlu bir süreç gibidir. Yeniden doğuş inancının kökeni Antik Yunan’a kadar gider. Pythagoras’tan etkilenmiş olan Platon, insan ruhunun ölümsüz olduğunu savunur, beden öldükten sonra da değişik bedenlerde ruhun ölümsüzlüğünü sürdürdüğünü ileri sürer. Anadolu Aleviliği ile farkları dan Kuranıkerim esastır. Ayinlerde Anadolu Aleviliğinde kadınerkek beraberken Nusayrilerde ayrıdır, ayin erkekler tarafından yapılır. Öte yandan Anadolu Aleviliğinde ayinin çarkları olan hizmetler (on iki hizmet) ile müziksaz ve semah ritüeli oluştururken bunlara Nusayrilerde rastlanmamaktadır. Dini lider Nusayrilerde şeyh, Anadolu Alevilerde dededir. Şeyhlik ve dedelik soydan gelir, soya dayalıdır. Alevilerin dedeleri, genelde Hacı Bektaş Veli’yi pir olarak tanır. Nusayri şeyhlerinin soyu ise 4. İmam Zeyne’lâbidin’e (659713); Alevi dedelerinin soy zinciri de genelde 4. İmam’dan başlayarak 8. İmam Ali erRızâ’ya (765818) kadar dayandırılmaktadır. Ayine ceme denir Dr. İsmail Engin’in ‘‘Hatay Nusayrilerinde Din ve Dini Algılayış’’ adlı çalışmasında, benzerlikler ve farklılıklar şöyle sıralanmış: Anadolu Aleviliğinin inanç ritüellerinde Buyruk; Nusayrilerde, doğru Ziyaretler ve Hızır inancı leviler için ziyaret, gündelik ve dini hayatın kesiştiği bir yer, kutsal bir mekândır. Ziyaret, her yerde, her yerleşim biriminde ya da ona yakın bir yerde vardır. Ziyarete sadece özel günlerde gidilmez. İnsanlar rüyalarında Hızır’ı gördükleri zaman ziyarete giderler, adak adarlar. Bir yerin ziyaret olması için, kutsal bir mezarın, yatırın bulunması şart değildir. Güzel, iyi ve oturulacak bir yer, dağsu başı, yeşil bir alan, ağaçlık olması yeterlidir. Bu yer zamanla kutsanmakta, yatır bezenmekte ve bir anlamda doğa kültü ile atalar kültü iç içe girmektegeçmektedir. Ziyaret, mutlaka geceleri aydınlatılmaktadır. Eskiden kandil yakılırmış; günümüzde elektrik. Ziyaretin içinde On İki İmamlar’ın adlarının zikredildiği yazılar, bakhur bitkisi ve onun yakıldığı buhurdanlar, Kuranıkerim mutlaka vardır. Hemen her ziyarette davet verilir. A Davetlilere ve herkese yemek dağıtılır. Tanınmış ziyaretlerde mutlaka bir aşevi bulunur. Bölgede yaygın olan ziyaretlerin başında Hızır İlyas’a ait olan ziyaretler gelmektedir. Hızır Aleyhisselam, Hıdır, Hızır Nebi, Hızır İlyas gibi isimlerle çağrılan Hızır, halk inançlarına göre abı hayat (bengisu) içerek ölmezlik sırrına ermiş; darda kalanların, yardım dileyenlerin carına (yardımına) yetişen; iyi haber muştulayan; bereket ve bolluk getiren, ak sakallı, nur yüzlü, boz atlı bir ermiş, bir nebi ve bir peygamberdir. Hıdır ElBahir (Hızır İlyas) Samandağ’dadır. Hıdırellez’in (Hızır İlyas), Arsuz/İskenderun ve Hatay’ın birçok ilçe ve köyünde ziyaretleri ve makamları bulunmaktadır. Hızır inancı ve kültü sadece Nusayriler arasında değil Anadolu’da oldukça yaygındır. Bu nedenle de Anadolu’nun her köşesinde Hızır’a ait bir ziyarete rastlayabiliriz. Her ikisinin teolojisi İslam teolojisine dayanmakla birlikte, Nusayriliğin teolojisi, Anadolu Aleviliğine göre daha güçlüdür. Alevilikte şamanizmle bezenmiş Hacı Bektaş mitolojisi, Nusayrilikte ise Hz. Ali’yi merkez alan İslami mitoloji daha belirgindir. Hatay Alevileri arasında, ayine Ceme denilir. Ayinler, senenin değişik tarihlerinde tekrarlanır ve genelde kutsal kabul edilen ziyarette gerçekleştirilir. Ayinde Anadolu Aleviliğinde görülen ve ayinin temel unsurlarını oluşturan semah ve on iki hizmet yoktur ve ona sadece erkekler katılır, kadınlar katıl(a)maz. Ayinde, güzel kokulu reyhan ve bakhur bitkisi bulundurulur. Ayinde beş kişi görevlidir ve onlar olmadan ayin yürütülmez. Görevliler, şeyh, sağ kolu, sol kolu, ayak yardımcısı ve davet sahibidir. Ayinin önemli bir kısmında, Kuranıkerim’den ayetler, Hz. Ali’den öğütler şeyh tarafından okunur. Ehli BeytOn İki İmam ve Kerbela zikredilir. Saz yoktur, ancak şiir vardır. Şeyhlerin yazdığı özel şiirler, mersiyeler (ağıtlar) dillendirilir. Burada Hz. Ali’ye methiyeler düzülür. Ayin dili, şiirler de dahil olmak üzere baştan sona Arapçadır. Ayin, Fatiha suresiyle son aşamaya getirilir. Fatiha suresiyle birlikte, herkes On İki İmam’ın adını okur, anar. Bunu yemek izler. Nusayrilerde çok sayıda bayram var. Gülçiçek’in çalışmasında yer alan bayramlardan özellikle dinler arası etkileşimi gösterenleri aldık. Gadir Bayramı, Hz. Muhammed’in veda hacı dönüşünde Gadir Hum denilen yerde (18 zilhicce) son veda hutbesinde Allah’ın emrine uyarak Ali’yi vasi (veli) tayin ettiği gündür. Bu bayram, Kurban Bayramı’ndan sonraki sekizinci güne denk gelir. Bu bayramda dini ayinler düzenlenir; lokmalar pişirilip dağıtılır; yoksullar giydirilir, düşkünlere, fakirlere, yetim ve hastalara yardım edilir. Aşura, 10 Muharrem Kerbelâ matemidir. 18 Ocak, Aziz Barbara günüdür. 19 Ocak; Velâdeti İsa, Hz. İsa’nın doğumunun ilan edildiği gündür. 15 Şâban, Selmanı Pâk’ın ölüm günüdür. 21 Mart ve 4 Nisan tarihlerinde Nevruz Bayramı kutlanır. 25 Mayıs (Rumi takvimine göre), Hz. Muhammed’in ölüm günüdür. 14 Temmuz (Rumi takvimine göre), Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç ettiği gündür. 4 Ağustos (Rumi), Ermiş Elia’nın gökyüzüne çıktığı gündür. 24 Eylül, Seydi Bayramı (Hz. Meryem’in Arsuz dağlarından çıkıp gelen Seydi suyunda yıkandığı gün). 6 Kasım, Hz. Ali’nin, Hz. Muhammed’in kızı Fatımatü’l Zehra Betül’le evlendiği gündür. 2 Rebüyülevvel (Hicri), Hz. Muhammed’in doğum günüdür. 7 Rebüyülsâni (Hicri), Hz. Ali’nin doğum günüdür. 26 Receb (Hicri), Mi’râc gecesidir. 8 Şâban (Hicri), 12. İmam Muhammmed Mehdi’nin doğumu. 24 Şâban, insanların Firavun’un zulmünden kurtuluşu (Firavun’un ölümü). 29 Şâban, Hz. Yusuf’un, babası Yakup’la buluştuğu gündür. 8 Ramazan, 6. İmam Caferi Sâdık’ın doğum günüdür. 10 Zilhice, Kurban Bayramı’dır. Sürecek CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle