10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 AĞUSTOS 2006 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ Cumhuriyet’in tarihsel işlevi B atı’daki benzerlerine göre Cumhuriyet gazetesi daha kapsamlı bir işlev üstlenmiştir; kendisini yaşatacak gücü de yalnızca iletge (medya) kurallarından almıyor: Özellikle üstümüzdeki kara bulutların yoğunlaştığı son zamanlarda, tutumundan ödün vermeksizin baskı sayısını yükseltebiliyor; her gün (eskisine göre baskı niteliği daha yüksek ve daha kapsamlı) ekler verebiliyor; yine göründüğü kadarıyla daha fazla tanıtı (reklam) geliri sağlayabiliyor. Demek ki iletgenin kuralları her yerde aynı biçimde işlemiyor. Hiç kuşkusuz Cumhuriyet, düşünselliği ‘‘medyatiklik’’ten daha önemsiyor olması ve anamalcıdan bağımsız kalması nedeniyle, Türkiye’nin baskı sayısı en düşük ulusal gazetelerinden birisi olma özelliğini koruyor, ama yine de göreceli bir iyileşme içine girebiliyor. Çünkü yalnızca belirli bir siyasal kesime seslenmekle sınırlı kalmıyor, bütün bir ülkenin var olma sorunlarıyla cebelleşiyor, bir kurtuluş savaşı koşullarını duyumsayanların tepki gücünü yansıtıyor. Cumhuriyet gazetesi, devrimsel bir damar olarak, ulusun yaşam gücünü, Kurtuluş Savaşı’ndan geleceğe taşıyan tarihsel bir işlev üstlenmiştir; bu açıdan, salt iletge kurallarıyla işleyen bir ‘‘gazete’’ değil, aynı zamanda yurtseverlik ve bağımsızlık savaşımı veren ulusal bir yayın organıdır. Onu okuyanlar, salt ileti pazarlamasına göre yön değiştiren birer müşteri değil, yayın ilkesinden sorumlu kişi sayıyorlar kendilerini. İşte bu nedenle, salt gazetecilikten kaynaklanan kusurlar bile böyle bir direnci zayıflatmıyor. Nitekim, bölücülüğü, ikinci cumhuriyetçiliği, ulus karşıtlığını destekleyen kimi köşe yazarlarına, çizerlerine, habercilerine, yorumcularına haklı olarak içerlediğimiz ve kızdığımız oluyor. Hele de aralarında açıkça ‘‘Ben ne Kemalistim ne de Atatürkçüyüm’’ diye yazabilen birisi var ki, onun oradan kovulması gerektiğini söylemeyen tek bir Cumhuriyet okuru yok gibidir (Ben hiç rastlamadım). Gazetenin her şeyinden sorumlu ve tam yetkili görünen İlhan Selçuk’un tutumu bile okurların önemli eleştiri konularından birisi olabiliyor. Ama yine de Cumhuriyet’in içinde ve çevresinde yok edilemez bir sağduyu birikimi var. CUMOK (Cumhuriyet okurları), bunun somut bir dışavurumudur. Söz konusu girişim edilgin bir okur dayanışması değil, tam tersine, gazetenin yönünü denetleyen ve umudunu besleyen ulusal bir kitle eylemidir. Sonuç: Burada bir gazete bağnazlığı yaptığım sanılmasın; o gazeteyi kendi içinde bir kurtuluş güvencesi olarak da görmüyorum. Son yıllarda onu kıyasıya eleştirdiğim oldu, yazı da göndermiyorum. Kimi görevlilerine kişisel olarak kırgınım. Ama yadsınamaz bir gerçeklik de var: Cumhuriyet, Türkiye’de ulusal direncin en belirgin göstergelerinden birisi. Oysa günümüzün anamalcı iletgesi ‘‘reyting’’ini yüksek tutmayı ulus karşıtlığına bağlamış görünüyor. Cumhuriyet’e önlenemez bağlılık gösterenler, yalnızca orada yazılanları okumakla yetinen değil, aynı zamanda ulusal gerçekliğimizi yaşam ortamlarında okuyabilen bilinçli bir kitledir. Kısacası söze değil, olaya bakan insanlardır (kimliğimiz yalnızca babalarımızın özdeyişlerini aktarmakla ya da ‘‘Ben Atatürkçüyüm, solcuyum, bilmem kaç yıldır Cumhuriyet okuruyum’’ demekle yetinseler bile!). Bir bir kapanma tehlikesi içine giren ilerici Batı gazetelerine göre Cumhuriyet çok daha kısıtlı koşullarda baskı sayısını biraz arttırabiliyorsa, bu bir umut belirtisidir: Bana ‘‘Şu Çılgın Türkler’’ söylencesini çağrıştırıyor. Prof.Dr. Mehmet YALÇIN Unut, Unut, Mutluluktur Unutmak! Utanmaz bir dünyanın gittikçe arsızlaşan ‘‘insanları’’ arasındayız. Cinayetler birbirini izlerken, bombalanmış binaların yıkıntılarından çıkarılan çocukların küçücük bedenleri gazetelerin sayfalarından gözümüzün içine bakıyor. Bizse onlara değil, gökyüzüne bakıyoruz. Mezarlıklardan ıslık çalarak geçiyoruz. Yüreğimizi daraltan korku, her gün biraz daha kolay teslim olduğumuz ‘‘eğlenceli’’ hayatımızın zarar göreceğinden duyduğumuz korkudur. En iyisi ‘‘Yapacak hiçbir şey yok, elimizden ne gelir ki?’’ diye düşünmek ve ıslık çalarak gökyüzüne bakmaya devam etmektir. Gazeteler işte böyle tuhaf ve sahte hikâyelerle doludur. Oysa işin aslı farklıdır. İşin aslı, öfkeli, farklı, daha insanca bir hayatı denemeye hazır, sömürüde bile hiç değilse birazcık ‘‘erdem’’ arayan bir dünya umudunun yok edilmiş olmasıdır. Hayatı pespayeleştirmiş, yavan bir yozlaşmayı herkese bulaştırmayı başarmış neoconların, ‘‘çağdaş’’ ve sinik sermaye düzeninin kanlı egemenliğidir. Görmeyebilirsiniz, ama gerçek böyledir. Postmodern tekel dünyasının tanrısı, üzüntüyü paraya çevirmeyi bilen bir tanrıdır. Bu dünyanın tanrısı, eyleme geçmeyi gerektiren en küçük bir hüzün kırıntısını bile kabul etmez. Hazzı insanileştirebilecek ve insanı insan yapabilecek hiçbir şey yazmıyor bu tanrının kitabında. Bu çağın tarih kitapları bir önceki harfin, bir önceki kelimenin, bir önceki cümlenin, bir önceki sayfanın hemen ve hızla silindiği kitaplardır. Unutmaya ve unutturmaya dayanıyor. Unut, hemen unut, mutluluktur çünkü unutmak. ??? Unutmaya ve unutturmaya yüzyılın son çeyreğinde başladılar. Hazırlığı uzun sürmüş bir programın beyinlere işleyen müthiş zaferidir unutuş. Ama tüm ‘‘insan’’ zaferleri gibi geçicidir. İnsanın insana tüm ihanetleri gibi zamanedir. İnsanı insan yapan, hatırlamak ve biriktirmektir. Bir önceki aklın üstüne yenisini yüklemek, bir sonrakinin üst katmanını öncekinin karesiyle çarpmaktır. Biriktirmektir, ama yalnızca parayı değil. Şimdiyse belkemiği alınmış gibiyiz. Şimdi biriktirdiğimiz, teknolojik gelişmenin bizi esir almış yoksulluğudur. Biriktiriyoruz, ama öfkemizi değil. Cüzdanlarımız kalınlaştıkça artan cehaletimizi biriktiriyoruz. Çabucak doyuveren beyinlerimiz, üstümüze üstümüze gelen savaş haberlerinden kurtulmak için televizyon kanallarının curcunasına koşuyor. Gerçek çocuk ölümlerinden kurtulmak için Holywood filmlerinin sefaletine sığınıyoruz. O filmlerde ne kadar ucuzsa ölüm, gerçeğinin de öyle olduğuna inanmaya öylesine hazırız ki, yüreğimizdeki azıcık kıpırtı, film arasında ‘‘popkorn’’ bile olamıyor. ??? Böyle zamanlarda insana yalnızca şiir yardım edebilir. İnsanın insana dönebilmesinin biricik yoludur şiir. Böyle zamanlarda ben hep şiir okumak, derin ırmakların diplerine inip, çöllerin tozunu savurmak, uçuşan sözlerin cehenneminde ne hikmetler var diye bakmak isterim. Böyle zamanlarda bir kitaba sığmayacak kadar büyük olur benim hayallerim... Böyle zamanlarda bir kitap yetmez insana, bir kelime kadar derin olur içinin kuyusu. En çok böyle günlerde nefret ederim ben insanlardan, insanları ben en çok böyle günlerde okşarım. İhanet ediyorlar diye öfkelenir, umut insanda diye gözlerimi insanoğluna dikerim... İnsandadır çünkü umut!.. Umut insanda! eposta: guray.oz?cumhuriyet.com.tr CUMOK olmak zor zenaat C umhuriyet gazetesinin içinde bulunduğu ekonomik sorun, Anadolu aydınlanmasının kitlelere taşınması görevi göz ardı edilerek salt ‘gazetenin yaşaması’ temelinde ele alınmış olsaydı; kuşku yok ki gazete yönetenleri fazlaca zorluk çekmeden bunu başarabilirlerdi. Çünkü CUMOK’lar, gazetelerine sahip çıkmanın, laiklik, demokrasi ve Cumhuriyet’e sahip çıkmakla eş anlamlı olduğunun bilincinde olduklarından, biraz zorlanacak olsalar da gazeteleri için bütçelerinden ayda 15 yerine 30 lira ayırmakta bir sakınca görmeyeceklerdir. Bana sorarsanız, kerameti kendinden menkul kimi finansörlere bel bağlamak da çözüm değil. Çünkü parayı veren gazeteyi şekillendirme hakkını da kendinde görecektir. Yapısında hiçbir değişikliğe gidilmeden ederinin iki katına çıkarılmasını önermek istiyorum ama; o zaman da gazetenin ve gazeteyle birlikte aydınlanma ve insanlaşma deviniminin kitlelere ulaşması nasıl sağlanacak? Niteliklerinden ödün verilerek sunulacak daha ucuz bir gazeteye razı olamayız. Ederini arttırırsak bu kez de kitlelere ulaşmak zorlaşacak. İşimiz zor. Zor ama bizler Cumhuriyet çocuğuyuz, zoru başarmak zorundayız. Kaya ÇETİN CUMHURİYET: ? Ulusal Kurtuluş Savaşımızda kağnısı ile cephane taşıyan eşsiz Türk kadınının kucağındaki hasta çocuğuna örtmesi gerekirken bozulmasınlar diye cephanelerin üzerine örttüğü örtüdür. ? Kurtuluş yıllarında insanımızın, ikisinden birini seve seve Mehmetçik’ine sunduğu kutsal ekmeğinin mayasıdır. ? Ulusal Kurtuluş yıllarında Özgür yaşayabilmek U T T lusu ve ülkesiyle bu bütün Türkiye Cumhuriyeti’ni, Atatürk’ün ilke ve devrimlerini, temel varlığınız olarak kabul eden; Türk ulusuna demokrasiyi, laikliği, çağdaşlaşmayı, aydınlanmayı hedef gösteren; tam bağımsızlığı ve sömürgecilik karşıtlığını yani Kemalizmi ilke edinmiş olan Cumhuriyet gazetesinin var olma mücadelesinde okuyucu olarak bizler onun yanındayız. Özgür yaşayabilmek için gazetemizi yaşatacağız. Bedeli ne olursa olsun ona katlanacağız. İnge BÜTÜN Türk kadınının,bin bir yoksulluk içinde, iki çiftinden birini Mehmetçik için ürettiği çorabın bağımsızlık ateşiyle örülmüş dokusudur. ? Böyle bir gazete yaşamalıdır. Yaşamak zorundadır. CUMOK elbette, gereksinim sıralamasında ekmekten ve sudan önce gelen CUMHURİYET için her şeyi yapmaya (hele şimdiki ortamda) hazırdır. Kadir GÖZCÜ Gazetemize sahip çıkarız Cumhuriyet’le Sayın İlhan Selçuk Öncelikle gazetemizin sorununu bizlerle paylaşıp fikirlerimizi öğrenmek istediğiniz için teşekkür ederim. Söz Okurun köşesinde yaklaşık her hafta en az bir okurumuzdan ‘‘Gazeteyi internete açın’’ mektuplarına hep şu cevabı vermek isterdim: Bir bilseniz elinizde tuttuğunuz gazetenin maliyetini, kâğıt bobininin kaç dolar olduğunu, kağıdın matbaaya taşınırken bile bir maliyet oluşturduğunu, mürekkep fiyatlarını, haber ajanslarına ödenen aylık faturaları, personel giderlerini, yazarlara ödenen telif ücretlerini, bunların vergilerini; kira, elektrik, su, ısınma, ulaşım derken yükselen maliyeti. Gazetenin arkasında eğer holdingler yoksa, maliyet giderlerini satış ve reklam gelirleri karşılar. Satış olmaz da gazete internete açılırsa bizler Cumhuriyet’siz kalırız!.. Aslında Cumhuriyet okurlarının internette ısrar etmelerinin nedenini, ‘‘paylaştıkça çoğalmak’’ olarak anlasam da, elde tutulup da okunan, mürekkep kokusu sinmiş sayfaları teker teker çevirmenin de keyfinin başka olduğunu düşünüyorum. Sayın Selçuk, biz gazetemize sahip çıkarız. Şahsım adına her türlü fedakârlığa hazırım. Gerekirse sigaramın markasını değiştirir, cumartesi, pazar diğer gazete ve dergilere verdiğim parayı kısar.. yine Cumhuriyetimi okurum. Gazetem de, çalışanları da ayakta kalmak zorunda. Gazeteme yapılacak zammı seve seve karşılamaya hazırım. Kebire AKIN ‘Ulusalcılık’ çizgisi ürkiye’de karanlık oyunlar sergileyenler, basında köşe başlarını tutmuşken Cumhuriyet bütün güçlüklere rağmen dimdik ayakta durmaya devam ediyor. Parasal sorunlarla Cumhuriyet’i etkisizleştirmeye yönelik girişmlerin bir sonuç vermeyeceğini geçmişte anlayamayanlar bugün anladılar. Bir bardak çay, 23 sigara fiyatına aldığınız Cumhuriyet’i, fiyatı ne olursa olsun almaya devam edeceğiz. Yeter ki Cumhuriyet ‘‘Ulusalcılık’’ çizgisini sürdürsün. Cumhuriyet umutlarımız için var olmalı. Çağrı YÜCELEN yaşamak G Sıkıntıyı aşmak Son ekonomik dalgalanmanın tüm yurttaşlarımızı ve kurumları olumsuz etkilediği bir gerçektir. Bu olumsuz dalgalanmadan gazetemiz Cumhuriyet’in de etkilendiğini biliyoruz. Gazetemizin ileriye dönük günlerde daha sağlam bir mali yapısının olmasını tabii ki biz okurlar olarak istemekteyiz. Okur olarak gazeteyi alıp okumak, dostlarımıza, arkadaşlarımıza önermek her zaman yaptığımız etkinliklerden, ancak bu etkinliklerin yetersiz olduğu anlaşılıyor. Her Cumhuriyet okuru bir arkadaşını, dostunu, sevdiğini gazeteyi sürekli olarak almaya davet etmeli ve bunun takipçisi olarak çaba harcamalıdır diye düşünüyorum. Kısa dönemde gazetenin mali yapısını kuvvetlendirmek için de cumartesi ve pazar günleri gazetemizin satış ücretinin 75 kuruş olmasını öneriyorum. Gazete sayfalarını azaltmak, verilen ekleri, dergileri kaldırmak ya da sayfa sayılarını azaltmak gibi uygulamaların yapılmaması da var. Aslı AYDINLAR Düşünsel kale ürkiye’de kendi ideolojilerini yerleştirmek için bir kısım basının ardında duran, ekonomik destek sağlayan karanlık güçlerin oyununu hep birlikte izliyoruz. Cumhuriyet gazetesi sapık ideolojilerin Türkiye’de zemin bulmasına karşı çıkan düşünsel kaledir. Bu kalenin varlığı bizim için, hepimiz için bir umuttur. Fiyatı ne olursa olsun Cumhuriyet’i alacağız, okuyacağız, okutturacağız. İdil KONURDAĞ Salih ERTÖR Sayın Selçuk, ...kısaca özetlemek gerekirse madem kalitenin bir bedeli var.. duyarlı insanlar bu kaliteyi yaşadığımız dünyada biraz daha fazla para vererek almak zorundalar. Biz en çok satılan değil, belki en çok okunan gazeteyiz. Üstelik gaste değil gazeteyiz. Fiyatı düşük tutmak uzun vadede gazetemizin etrafını aydınlatan mum gibi eriyip mali sıkıntıdan dolayı krize girmesine neden olacaktır. Elin CIA’sı , FBI’ı (!), elin ec Fiyat artışına evet B ir gazetenin yaşamasının temel etkenleri arasında reklam gelirlerinin çok büyük yer tuttuğunu biliyoruz. Bazı gazetelerin yaşatılması için reklamların kimler tarafından nasıl verildiğini de tahmin edebiliyoruz. Cumhuriyet böyle bir olanaktan yoksun bir gazetedir. Tüm desteği okuyuculardır. Onun için üzerimize düşen görevi yapmalıyız. Fiyat artışına evet. Ali TOMRUK Sayın İlhan Selçuk’un 16.08.2006 tarihindeki yazısında ‘‘Sıkıntıyı aşmak için gazetenin fiyatına zam yapalım mı?’’ sorusuna okur olarak yanıt vermek istiyorum: Gazetemin ücreti yüzde 50 arttırılsın. 75 yeni kuruş olsun. Ancak içeriği de yükselsin. Amerikan hayranlığı, AB yanlılığı ve İsrail zulmüne tepkisiz kalma eğilimleri de gazete içinde çökertilsin. Selma YAZICI CUMHURİYET 06 K KOŞULLAR Gazetenin içeriği Sayın Selçuk, 12 Ağustos 06 tarihli yazınızda bahsettiğiniz sorunların çözümüne yönelik olarak birkaç yıldır Açık Radyo tarafından uygulanan ‘‘destekleyici dinleyici’’ sistemine benzer bir ‘‘destekleyici okuyucu’’ yöntemini önermek isterim. Okuyucuların her yıl gönüllü olarak ödeyecekleri destek tutarlarının önemli bir katkı sağlayabileceğine inanıyorum ve bunların arasında olabilmekten mutluluk duyarım. Saygılarımla. nebi üniversitesi bile gazetemizi taa Amerikalara her gün getirip arşivledikten sonra.. bizden de 10 kuruş fazla çıksın cebimizden, çok mu? Ahmet Kemal ŞENPOLAT Kısa dönemde gazete fiyatının gerçekçi olmadığını örneklerle ortaya koyduk. (tiraj, baskı tesisleri, bina vs.) Ayrıca çarpıcı bir karşılaştırma da yaptık. 800.000 tirajlı, reklam potansiyeli Cumhuriyet’ten çok fazla holding gazeteleri 30 YKr’ye satılırken, onların onda bir tirajına sahip, reklam gelirleri sınırlı Cumhuriyet nasıl 50 YKr’ye satılabiliyor, ayakta durabiliyor? O gazeteler 30 kuruş ise Cumhuriyet en az 150 kuruş olmalı? Sonuçta gazete fiyatının 75 kuruş ile 100 kuruş arasında bir fiyata yükseltilmesi, bunun üniversite kantinlerinde satılan gazete fiyatına yansıtılmaması, Çorlu CUMOK’luların çok büyük çoğunluğu tarafından destek gördü. Çorlu CUMOK azetemizin girdi maliyetleri nedeniyle fiyatının arttırılıp artırılmaması için bizim görüşümüzü almanızı büyük bir nezaket olarak algıladım. Cumhuriyet gazetesi olmayan bir Türkiye’yi hayal bile edemiyorum.Yapacağınız muhtemel arttırımdan bütçem az da olsa etkilense bile ben bunu kendi adıma karşılamaya hazırım. Üzülerek ifade ediyorum ki günümüz Türkiye’sinde Türk vatandaşı olup AKP yandaşı olmadan ticaret yapmak son derece zor bir uğraş oldu. Bunu aşmak için en büyük çabayı gösteren gazetemizi kaybetmek istemiyorum. Girdilerinizde oluşturduğu yükün oranını bilmemekle birlikte verdiğiniz harika eklerden vazgeçmeyi değil ama onları ekstra bir ücretle satmayı bir ara çözüm olarak önerebilirim. Böylece arttırıma gücü yetmeyebilecek okuyucuları koruyabilirsiniz. Her şeye rağmen Cumhuriyet’le yaşamak istediğimizi belirtip hepinize olağanüstü çabalarınızdan dolayı teşekkür ederim. Mustafa MERT Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle