10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 AĞUSTOS 2006 ÇARŞAMBA 4 Baykal’dan ‘aday’ mesajı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ülkede Cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle bir gerilim ortamı yaratılmasını istemediklerini belirterek ‘‘Türkiye’yi sahiplenecek istikrara katkı verecek bir cumhurbaşkanı bulalım yeterli’’ dedi. Baykal, dün TRT’de katıldığı bir programda soruları yanıtladı. Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda herkesin kabul edeceği ve güveneceği bir adayın belirlenmesi halinde destek vereceklerini kaydeden Baykal, ‘‘Bizimle gelsinler bu ölçülerde birisini arayalım. Bizim partimizden olsun diye bir dayatmamız da yok’’ dedi. HABERLER Hükümet ile sendikaların ilk toplantısında enflasyon farkında anlaşma sağlanamadı GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Görüşme gergin başladı ? Memur temsilcileri, en düşük memur maaşının 1000 YTL ’nin üzerinde olması gerektiğini söylerken, görüşmelerin ilk gününü enflasyon farkı oluşturdu. Hükümet, 1 Temmuz 2006’dan geçerli olmak üzere yüzde 2.38’lik enflasyon farkı önerdi. Sendikalarla tarih konusunda uzlaşma sağlanamadı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yaklaşık 1.5 milyonu aşkın memurun merakla beklediği hükümetle memur konfederasyonları arasındaki toplu görüşmeler gergin başladı. Görüşmelere katılacak heyetteki üye sayısının tek taraflı belirlenmesini protesto eden KESK, bir süre toplantıya katılmadı. Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile memur konfederasyonları arasında 15 gün sürecek olan toplu görüşmeler dün başladı. Türkiye KamuSen, en düşük memur maaşının 1023 YTL, KESK 1050 YTL, Memur maaşları için yapılan toplu görüşmeler başladı. Görüşmelere katılacak heyetteki üye sayısının hükümet tarafından tek taraflı belirlenmesini protesto eden KESK, bir süre toplantıya katılmadı. (AA) Tartışmaların Ekonomi Politiği Financial Times, Washington dış politika seçkinleri arasında Bush dış politikasını etkilemek için kıyasıya bir çekişmenin yaşandığına işaret ediyor, Christian Science Monitor da bu çatışmanın giderek çirkinleşmesini bekliyor. Brzezinski’nin geçen hafta aktardığım saptamaları, ABD’de ‘‘neocon’’ eğilimle ‘‘realistler’’ arasında gittikçe yoğunlaşan bu çekişmenin ekonomi politiğine ışık tutabilir. AKP, Ağrı’yı feshetti ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK), genel merkezin isteğine karşın istifa etmeyen Ağrı il ve merkez ilçe yönetimini fesh etti. Geçen 16 Temmuz’da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın katılımı ile gerçekleşen kongrede 248 delegenin oyunu alan Kemal Yıldırım, ikinci kez başkanlığa seçildi. Ancak AKP MKYK, önceki gün aldığı kararla il yönetimini fesh ettiğini duyurdu. Yıldırım, partisinin aldığı kararın, demokrasi ihlali olduğunu, delegenin oyuna ipotek konulması anlamı taşıdığını söyledi. MemurSen ise 1475 YTL olmasını istedi. Kızılay’da, Güvenpark önünde toplanan KESK üyeleri, Kumrular Caddesi’nden geçerek, yeni Başbakanlık’a kadar sloganlarla yürüdü. Grup, Başbakanlık karşısında Çevik Kuvvet Polisi tarafından durduruldu. Daha sonra, KESK üyelerinin bulunduğu yere KamuSen üyelerinden oluşan bir grup da katıldı. Burada, KESK ve KamuSen üyelerinin karşılıklı slogan atmalarının ardından iki grup arasında arbede çıktı. Gruplar, Çevik Kuvvet polislerinin müdahalesiyle ayrıldı. Konfederasyonların Başbakanlık’a ulaşmasının ardından taraflar ilk toplantı için bir araya geldi. İsmail Hakkı Tombul, konfederasyonları adına görüşmelere katılacak heyette bulunanların sayısının Devlet Bakanlığı tarafından tek taraflı olarak belirlendiği gerekçesiyle toplantıya katılmayacaklarını söyledi. Yapılan görüşmelerin ardından KESK heyeti toplantının yapıldığı salona gitti. KESK heyetinde, Tombul’un yanı sıra Kültür SanatSen Genel Başkanı Kemal Sevgisunar ve 3 uzman yer aldı. Toplantıda hükümeti temsil eden Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Başbakanlık yeni binadaki toplantı öncesi basına açıklamalarda bulundu. Konuşmasında, memurlara enflasyon farkını ödeme kararlılığında olduklarını söyledi. Sendikalar ve hükümet arasında yürütülen toplu görüşmelerin ilk gününde hükümet kamu çalışanlarına 2.38’lik enflasyon farkı önerdi. Sendikalar orana sıcak yaklaşırken, tarih konusunda hükümetle uzlaşamadı. Şahin, Başbakanlık Yeni Bina’daki toplu görüşmelerin ilk turunun ardından, Tür kiye KamuSen Genel Başkanı Bircan Akyıldız ile birlikte dışarı çıkarak açıklamalarda bulundu. Şahin, ‘‘Yüzde 2.38’lik enflasyon farkının kamu çalışanlarına ödenmesi kararlılığıyla geldik. Konfederasyon başkanları bu farkın ödenmesi konusunda farklı düşüncede değiller, bunun yürürlüğe girme tarihi konusunda farklı düşünceleri var’’ dedi. Memur temsilcilerinin fark uygulamasının 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren uygulanmasını istediklerini belirten Şahin, kendilerinin ise 1 Temmuz tarihini öngördüklerini söyledi. Şahin, KESK ve MemurSen’in 2006 yılı enflasyon kayıpları için yüzde 10’luk bir zam talebinde bulunduklarının anımsatılması üzerine, bunun herhangi bir mantığı olmadığını, henüz bu konuyu da görüşmediklerini ifade etti. KESK Başkanı Tombul ise, yüzde 10 oranında enflasyon farkı istediklerini, bu nedenle hükümetin yüzde 2.38’lik enflasyon farkı önerisini kabul etmediklerini bildirdi. Tombul, yüzde 10 ek zam taleplerini birinci ve ikinci altışar aylık dönemler için yüzde 5’şer zam olarak esnetebileceklerini belirtti. Brzezinski’nin sıkıntısı Brzezinski: ‘‘İsrail yönetiminde de karşılığı olan neocon reçeteler, Amerika ve son tahlilde İsrail için büyük felaket olacak. Bu politikalar, Ortadoğu nüfusunun büyük çoğunluğunu tamamen ABD’ye düşman edecek... ABD sonunda bölgeden kovulacak, bu da İsrail için sonun başlangıcı olacak.’’ Peki, ‘‘Felakete yol açacak neocon reçeteler neler?’’ ve ‘‘Ortadoğu nüfusunun büyük çoğunluğu kim?’’ Neocon stratejinin paradigmasını, ABD’ye rakip bir büyük gücün yükselmesini, ABD’nin askeri gücüne dayanarak, enerji kaynakları ve yolları üzerinde kesin bir hâkimiyet kurarak engellemeye dayanıyordu. Bu proje, Ortadoğu’da bir seri rejim değişikliği amaçlıyor, İsrail’e, (karşılığında onun vurucu gücünü kullanabilmek için, örneğin Suriye’ye karşı, Jerusalem Post, 30/07) kayıtsız şartsız destek anlamına geliyordu. ‘‘Proje’’ Afganistan ve Irak savaşlarına, Ebu Garib ve Guantanamo skandallerine yol açtı, bu arada petrolün fiyatı 20 dolardan 75 dolara fırladı. 2003’ten bu yana şirket bilançolarına, borsaya bakınca, bu projeden esas olarak savunma sanayii, petrol tekelleri, savunma sanayiine çalışan büyük müteahhit firmaların kazançlı çıktığını görüyoruz. Buna karşılık yüksek enerji fiyatları, talep yetersizliği sıkıntısı çeken, otomotivden dayanıklı tüketim mallarına, taşımacılığa, turizme kadar birçok sanayi ve hizmet sektörü projeden olumsuz etkilendi. Dünyada hızla yükselen ABD düşmanlığının yanı sıra jeopolitik önceliklerden dolayı Doha gibi uluslararası ticaret anlaşmalarına, Latin Amerika gibi bölgelere yeterince enerji ayrılmaması da çokuluslu şirketlerin, uluslararası bankaların, medya ve eğlence sektörünün (kültür endüstrisi) kriz eğilimlerini güçlendiriyor. Mali sermayenin en güçlü temsilcilerinden Morgan Stanley International’ın eski başkanı Richard Debbs’e göre ‘‘bu yapılanların etkisini telafi etmek on yıllar alacak’’ (Democracy Now, 08/08). CHP’Lİ MUSTAFA ÖZYÜREK: YapıYol Sen’den açlık grevi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YapıYol Sen üyeleri, maaşlarının düşük olduğu gerekçesiyle açlık grevi başlattı. Sendika üyesi bir grup, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü önünde toplanarak ‘‘Sadaka değil toplusözleşme’’ ve ‘‘Devlet güdümlü sendikaya hayır’’ şeklinde sloganlar attılar. YapıYol Sen Başkanı Bedri Tekin, toplu görüşme sürecinin başladığını anımsatarak ‘‘Masada taraf olarak bulunan KESK’in dışındaki konfederasyonlar aslında işveren tarafında oturuyorlar’’ dedi. Başbakan pembe tablo çizmesin FIRAT KOZOK ANKARA AKP’nin 5. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlediği basın toplantısında ekonomiyle ilgili ‘‘pembe tablolar çizen’’ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 28 milyar doları bulan cari açığı, yüzde 22’lere ulaşan faiz oranlarını ‘‘görmezden geldi’’. Hükümetin çiftçiye verdiği destekleri övünerek anlatan Erdoğan, çiftçinin dünyanın en pahalı mazotunu kullandığını ve hâlâ 2005 doğrudan gelir desteği ödemelerinin yapıldığını da unuttu. Başbakan’ın ekonomiye ilişkin açıklamaların değerlendiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, ‘‘Memur perişan, emekli perişan ama Başbakan nurlu ufuklardan bahsediyor, pembe tablolar çizebiliyor. Bu da olsa olsa Başbakan’ın her zaman dinlediğimiz aldatmacalarından biridir’’ dedi. Erdoğan’ın ihracatta artış yaşandığına ilişkin sözlerinin doğru olduğunu, ancak ihraç edilen malların yüzde 70’inin ithal girdiyle oluştuğunu anlatan Özyürek, ‘‘Bu nedenle bu malların katma değeri oldukça düşüktür’’ dedi. Başbakan’ın ithalattaki artışı görmezden geldiğini belirten Özyürek, ‘‘Sayın Başbakan, ithalattaki artışın, patlamanın ihracata göre çok daha yüksek olması sonucu meydana gelen dış ticaret açığından bahsetmiyor’’ diye konuştu. Özyürek, şöyle devam etti: ‘‘Biz bunun büyük bir sorun yarattığını, ekonomiyi son derece kırılgan hale getirdiğini CHP olarak hep söyledik. Ama bakanlar ‘Finanse edildiği sürece cari açık sorun değildir’ diyerek kendilerini avuttular. Ancak mayıs ve haziran aylarında yaşanan dalgalanma gösterdi ki, cari açık, sıcak parayla finanse ediliyor.’’ Tik tak, tik tak, tik... Şimdi de ‘‘Ortadoğu nüfusunun büyük çoğunluğu kim’’ sorusuna geçelim. Ortadoğu nüfusunun yüzde 65’i 25 yaşın altında. Bölge nüfusu hızla artmaya devam ediyor. Bu demografik yapı adeta patlamaya hazır bir bomba. Neocon reçeteleri eleştiren Council on Foreign Relations’dan Isabel Coleman, bu demografik yapıyı ‘‘krizden krize sürüklenmekte olan bölgenin önündeki en büyük sorun’’ olarak niteliyor (Dallas News, 05/02). Çünkü bölgede işsizlik 24 yaş altındaki gençler arasında halen yüzde 50’nin üzerindeydi. Bu genç nüfusun gereksinimlerini karşılamak, radikalizme kaymalarını engellemek için gelecek 15 yıl içinde 80 milyon yeni iş yaratılması gerekiyordu. Sayıları ve huzursuzlukları hızla artmakta olan bu gençler için yeni iş olanakları açmak yetmiyor. Önce bunların, bu işlere uygun, onları topluma kazandıracak, ‘‘terorizme’’ yönelmelerini engelleyecek yönde eğitilmeleri gerekiyor. Her ne kadar yüksek petrol fiyatları, bölge devletlerinin kasalarına 300400 milyar dolar ek gelir sağladıysa da, bu kaynağın, Dubai gibi inşaat spekülasyonu bölgeleri dışında yeni iş olanakları yaratan projelere harcandığı şüpheli. Buna karşılık silah kontratlarında büyük bir artış söz konusu. Bölge devletleri bu eğitim ve iş yaratma sorunuyla ilgilenemeyecek, gençleri topluma entegre etmeyi düşünemeyecek kadar yoz, baskıcı yönetimlerin elinde. Coleman’a göre bölgede sermaye birikim hızı yavaş hatta durağan, yerel özel sektör de sorunun çözümüne bir katkıda bulunamıyor. Neocon reçeteleri eleştirenlerin önerileri, bu demografik sorunu, siyasi bir tsunamiye dönüşmeden denetim altına almayı, alırken de uluslararası sermaye için bir olanağa dönüştürmeyi içeriyor. Bu büyük nüfusun çokuluslu şirketlerin üretim ve tüketim devreleri içine çekilmesi, piyasa kültürünün etkisi altına girmesi, siyasete yabancılaştırılması, sürecin finansmanının da sermayeye, kültür endüstrisine değerlenme olanaklarının açılması anlamına geliyor. Bu ise ister istemez, bölgede siyasi istikrarı, ekonomik liberalizmi, yerel rejimleri yıkmak yerine, onlarla işbirliği içinde gelişmeyi, dönüşümü sürece bırakmayı gerektiriyor. Özetle, Brzezinski’nin saptamaları, ABD dış politikasındaki iki farklı yaklaşımın, iki farklı sermaye blokunun farklı gereksinimlerinden kaynaklandığına ilişkin tezi destekliyor. ergin.yildizoglu?gmail.com Son dönemlerde dini yayınlarıyla dikkat çeken TRT’de 6 türbanlı bulunuyor TRT’de türbanlı stajyerler! ESRA YAZDIÇ ANKARA Son dönemdeki dini yayınları ile dikkat çeken TRT’de türbanlı stajyerler görev yapmaya başladı. Kurumun 4 biriminde 6 türbanlı stajyer görev yapıyor. HaberSen Genel Başkanı Baki Çınar, AKP hükümeti göreve geldiği günden bu yana TRT’de laiklik kavramının tartışıldığını belirterek birim amirlerinin konuya müdahale etmediklerini ve kurum içinde ‘‘Biz yaparsak olur’’ anlayışının hâkim olduğunu söyledi. AKP hükümetinin iktidara gelmesi ile kurum içi yapısı değişen TRT’de, imam kökenli Genel Müdürvekili Ali Güney ve dini içerikli yayınların ardından şimdi de türbanlı stajyerler görev yapmaya başladı. TRT içerisinde rahatça dolaşan stajyerler, kurum içindeki bazı KESK: AKP sınıfta kaldı ? ADANA (Cumhuriyet Bürosu) İnönü Parkı’nda toplanan KESK’e bağlı sendikalar, AKP hükümetinin verdiği taahhütleri yerine getirme konusunda sınıfta kaldığını ifade etti. KESK Dönem Sözcüsü Sinan Tunç, ‘‘Kulağı kamu emekçisinde değil IMF’de olan hükümet, sesimizi duymamakta ısrarlı. Hükümet kamu emekçisinin talebini karşılamalıdır. Aksi halde biz alanlara çıkacağız’’ dedi. ? HaberSen Genel Başkanı Çınar, AKP döneminde, ‘‘TRT’de olduğu gibi hükümete bağlı birimlerin çoğunda laiklik korunmaksızın, dini ya da farklı anlamlara gelebilecek siyasi simgeler istenildiği gibi kullanılıyor” dedi. çalışanların da tepkisine neden oluyor. TRT Ankara Televizyon Müdürlüğü’nün Aktüel Kamera Servisi’nde bir, Seslendirme Müdürlüğü’nde üç, Belgesel Programları Müdürlüğü’nde bir, Televizyon Dairesi Başkanlığı’nın Yurtdışı Yayınlar Müdürlüğü’nde de bir kişi olmak üzere toplam dört birimde altı türbanlı stajyerin görev yaptığı öğrenildi. Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik’in 5. maddesinde, ‘‘Elbiseler temiz, düzgün, ütülü, sade; ayakkabılar ve/veya çizmeler sade ve normal topuklu, boyalı; görev mahallinde baş daima açık, saçlar taranmış ve toplanmış; tırnaklar normal kesilmiş olur. Ancak bazı hizmetler için özel iş kıyafeti varsa görev amirinin izni ile bu kıyafet kullanılır’’ deniliyor. Ayrıca Anayasa Mahkemesi kararlarına göre de kamu kurum ve kuruluşlarında türbana izin verilmiyor. HaberSen Genel Başkanı Baki Çınar, AKP hükümetinin göreve geldiği günden bu yana, TRT’de laiklik kavramının tartışıldığını belirterek birim amirlerinin konuya müdahale etmediklerini ve kurum içinde ‘‘Biz yaparsak olur’’ anlayışının hâkim olduğunu söyledi. Kamusal alanda uyulması gereken kuralların TRT içerisinde bir bir ‘‘ezildiğine’’ işaret etti. ÖZEL HAREKÂT İsrail sonunda Lübnan’ı bombalamaktan vazgeçti. BM (Birleşmiş Milletler) de bunun bir ‘‘ateşkes’’ olduğunu ilan etti. Gerçek bu mu? BM karar aldığı için mi İsrail ateşkesi kabul etti? Şurası bir gerçek ki, İsrail dünyanın gözü önünde bir ülkeyi, çoluk çocuk yüzlerce insanı gözünü kırpmadan öldürdü. ABD bu saldırıya onay verdiği için korkusuzdu ve kimseyi dinlememeyi kendisinde hak gördü. İsrail’in bombardımanını ve acımasız cinayetlerini, dünya büyük bir tepkiyle karşıladı. Bu saldırı İsrail içinde de eleştirilere ve direnişlere neden oldu. Dünyanın vicdanı sızladı. ??? İsrail ayrıca saldırısına gerekçe gösterdiği Hizbullah’ı temizleyemedi ve yenilgiye uğratamadı. Aslında Hizbullah’ı böyle bir yöntemle ortadan kaldırmasının mümkün olmadığını biz biliyorduk, İsrail yönetimi de biliyordu. Filistin’de Hamas’ı yok edemeyen İsrail, başka bir ülke içindeki ve üstelik ciddi bir halk desteğine sahip bir örgütü na Barış Gücü Ne Demek? sıl ortadan kaldırabilirdi ki? Şimdi bir kısım Lübnan toprağı İsrail’in işgali altında. Daha önce de birçok Arap ülkesinin toprağını işgal etmişti ve bu işgalini sürdürüyor. İsrail, Lübnan topraklarını kolay terk etmez. Bu bir kan davası haline dönüşebilir. ??? İsrail, ateşkes çağrısını kabul ederken, Hizbullah’ın silahsızlandırılması şartını öne sürdü. Yine bölgede BM barış gücü olarak gelecek güçlerin görevlerinden birisinin Hizbullah’ı silahsızlandırmak olduğu iddia edildi. İsrail dişine kadar silahlıyken, bütün bölgeye askeri gücüyle korku salarken, işgalini sürdürürken, Hizbullah’ın, Hamas’ın silah bırakması mümkün mü? Örneğin Türkiye yöreye askeri güç gönderirse Hizbullah’ın silahını bırakmasını isteyebilir mi, bunun için askeri operasyonlara katılabilir mi? İsrail’in bölgede yaptıklarına öfke duyan halkımızın bunu içine sindirmesi mümkün mü? ??? İsrail’in Lübnan’ı bombalamaktan vazgeçmesi, bölgedeki sorunun yalnızca ertelenmesini sağladı. ABD’deki Bush yönetimi, onu yönlendiren YeniMuhafazakârlar, bölgeye yeniden şekil verme ısrarını sürdürdükçe bölgeye huzur gelmesi mümkün değil. Ortadoğu’da yönetim sorunları olduğu bir gerçek. Demokrasi, çokseslilik, insan hakları ve özgürlükler konusunda ciddi engeller bulunuyor. ABD’nin YeniMuhafazakârları, bölgeye askeri müdahaleler yoluyla demokrasi getirebileceklerini öne sürdüler, bunun teorilerini geliştirdiler. ??? İsrail’deki şahinler, ABD’de YeniMuhafazakârların estirdiği rüzgârdan cesaret aldılar. İsrail saldırganlığının artmasının önemli nedenlerinden birisi ABD’de gelişen müdahale anlayışı oldu. Lübnan’ın tepesine yağan bombalar, belli bir hesabın ve sürecin ürünü oldu. Şimdi ateşkes ilan edilmesi, sadece sorunları ertelemekten başka bir anlam ifade etmiyor. Dönüp dönüp aynı noktaya geliyoruz. Araplar, İsrail’i bir meşru devlet olarak görmüyorlar. Bu reddetme mantığı hiçbir işe yaramadığı gibi, İsrail’i zaman zaman haklı duruma bile getirebiliyor. İsrail ise ABD’den aldığı güçle sürekli saldırılar yoluyla bölgedeki egemenliğini yaygınlaştırmaya çalışıyor. Kendi meşruiyetini silahla ve ekonomik güçle kabul ettirme yolunda ilerliyor. ??? Ateşkes bir soluk alma. Herkesin yeniden düşünmesi için bir olanak. Ancak şunu görelim, İsrail’de Şahinler saldırgan çizgiyi terk etmedikçe, Hizbullah da Hamas da var olacaktır ve silahlarını bırakmayacaktır. Bir şey yapılacaksa İsrail’in Filistin üzerindeki yok edici siyasetlerinin önüne geçilmelidir. Bu yapılmadıkça, bölgeye huzur gelmez. Nitekim gelmiyor da. Geçmişte Filistin yönetimlerinde laikliğe yakın güçler yer alıyordu. Ancak çaresizlik ve saldırganlık, Filistin içinde bağnaz bir dinci eğilimi geliştirdi. Hamas böyle geldi. İsrail bu şekilde davrandıkça Hamas’ın gitmesi mümkün değil. Hizbullah’ın silahını bırakması, güçsüzleşmesi hele hiç mümkün değil. ??? Bölgedeki çatışmalar içinde en kritik durumda olan ülke Türkiye. Türkiye, Batı’ya yönelen bir ülke. Yüzü Batı’ya dönük... Türkiye aynı zamanda İslam dünyasıyla sıkı bağlara sahip. Bu nedenle İslam dünyasına yönelik saldırılar ülkemizde büyük öfke yaratıyor. Lübnan’a Barış Gücü ne demek? Barış Gücü ne işe yarayacak? Türkiye böyle bir güç içinde hangi fonksiyonu üstelenerek görev yapacak? Zor bir durum... Polise kimyasal terör eğitimi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Özel Harekât Daire Başkanlığı, terörün yöntem ve biçim değiştirmesi üzerine eğitim programlarını geliştirdi. Şimdiye dek ‘‘nokta’’ ve ‘‘rehin kurtarma operasyonları’’ için yetiştirilen özel harekât timleri, biyolojik ve kimyasal terör konusunda eğitim almaya başladı. Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay, terör örgütlerinin ‘‘küreselleşmesiyle’’ birlikte daha büyük ses getirebilecek saldırılara girişme ihtimalinin arttığını belirterek ‘‘Örgütler nükleer, biyolojik ve kimyasal saldırı malzemelerini elde etmek için yoğun biçimde çalışmaktadırlar’’ dedi. Oktay, özel harekât timlerinin de günün gelişen teknoloji ve yeniliklerini yakından takip ettiğini vurguladı. Ayrıca Türkiye’de kaçakçılığı yapılan nükleer ve radyoaktif kaynaklara ilişkin bir rapor da eğitim kapsamında ele alınıyor. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle