13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 AĞUSTOS 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Uzmanlar, Kral Abdullah’a jest amaçlı imar izni verilmesi tartışmalarına tepki gösterdi 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Utanç tepesi olmasın Öymen’den Gül’e ‘isim’ sorusu ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e, ‘‘KKTC hükümetinin bazı Türkçe köy isimlerini eski Rum isimleri ile değiştirme kararından haberiniz var mı?’’ diye sordu. Öymen, TBMM Başkanlığı’na sunduğu önergede, KKTC basınında yer alan haberlere göre KKTC hükümetinin bazı Türkçe köy isimlerinin eski Rum isimleri ile değiştirilmesi yönünde karar aldığını bildirdi. Öymen, “Kıbrıs’ı bir Rum adası haline dönüştürecek bu kararı hükümet desteklemekte midir? Desteklemiyorsanız bu karara itirazını KKTC hükümetine bildirdiniz mi?’’ sorularını yöneltti. BAHADIR SELİM DİLEK Kahrolsun Hainler!.. Tarih konulu romanları sever misiniz? Ben çok meraklıyımdır!.. Bir süre önce şair Nihat Behram, Yalçın Yayınları’ndan çıkan, Ahmet Aziz’in ‘‘Triumvira’’sının ikinci baskısını armağan ederken şöyle demişti: ‘‘Tarih konulu roman, mutlaka okumalısın!’’ Ege ve Akdeniz kıyılarını dolaşırken birkaç kitap aldım yanıma... Hem iş hem tatil bir aradaydı... Önce, Ahmet Aziz’in ‘‘Triumvira’’sını okudum... Nihat Behram, Cumhuriyet Kitap’ta ‘‘Triumvira’’yı çok beğendiğini yazmış, ‘‘... Ve hiçbir şey ayrıntı gibi anlatılmamıştır bu romanda’’ diyordu. Nihat Behram bir vurgu da yapıyordu: ‘‘Ayrıntılar süs değil, esasın doğal parçalarıdır. Anlatılan her şey esastır.’’ Romanı bitirdikten sonra yakın tarihimizde bir gezintiye çıkmış gibiydim. Tarihin derinliğinde bir su pınarının pırıltısı içindeydim... Nihat Behram’la aynı duyguları paylaştım. Behram’ın değindiği ‘‘tarih ahkâmcılığı’’ndan, ‘‘postmodern ruhsuzluk’’tan eser yoktu romanda. ‘‘Triumvira’’ elbet salt yakın tarihimizi irdelemiyordu. Cemal Hikmet’le birlikte İstanbul’u yaşıyordunuz. Faytoncular, dilenciler, kabadayılar birden karşımıza çıkıyordu. Onların düşleri, hayatın sayfalarındaki resimleri, tutkuları, hüzünleri, mutlulukları sizi bir yerlere alıp götürüyordu... Fal bakan kadınlar, çocuklar, sokak köpekleri... Meserret Oteli’nde sabahlayıp Bâbı Âli’de dolaşmak, Selanik Bonmarşesi’nin önünden geçmek, oradan tramvay yoluna çıkmak... ??? Romandan bir bölüm aktarmak istiyorum... ‘‘Kendilerine mahsus edaları, kısım kısım kullandıkları tabirat ile tavrı müstesna göstererek, Sultanahmet bahçesi ve Ayasofya’yı himayetlerine almış gibi, etraflarına gayet ehemmiyetsiz selamı resmi vererek, meşhur elbisesi, belinde taşıdığı hançeriyle Bediüzzaman Saidi Kürdi ve omuzları büzmeli siyah şayaktan uzun cüppesi, aynı siyahlıkta sakalı, ela gözleri ile otuz beş kırklarında gösteren Hafız Derviş Vahdeti, hazırlığı tamam olan kürsüdeki yerlerine geçtiler. ... Saidi Nursi, bir temenna ile ahaliyi sakinane selamladıktan sonra, birçok notlar zaptettiği kâğıtlara bakarak bir nutuk söyledi, dinleyenler nutku zaptedemediler, verilen malumattan külliyen bibehre oldular, ihtimal ki asaplarının heyecanı bu hale sebep idi. Bediüzzaman Saidi Kürdi, zemin ü zamanı pek çok iyi idare ederek, biraz tarihi İslam, biraz tarihi felsefeden muallim tavırlarla bahsedip, mevkiini muhafaza eylemek gayreti ve bazı tembihler ile de ikaz ederek lafını fazla uzatmadı. Kısa bir müddet sükut edip, çehrei maneviyatını eskitmemek için konuşmayı kendisinden yaşça büyük Hafız Derviş Vahdeti’ye hazin bir lisanla devretti. Kan ağlayan vicdanlar hep birden bağırarak, seslerini Sirkeci ve Beyazid’e dahi duyurdular: Kahrolsun mel’unlar! Kahroslun hainler! Padişahım çok yaşa!’’ ??? Derviş Vahdeti’nin konuşmasına gelince... O konuşmasına şöyle başlamıştı: ‘‘Ey Muhammet şeriatının düşmesini istemeyen müminler!’’ İttihat ve Terakki’nin ‘‘imhası’’nı isteyen sözleri alanı dalgalandırdı: ‘‘Kahrolsun mel’unlar!’’ Vahdeti ‘‘Volkan Gazetesi’’nde yazdıklarını yineledi konuşmasında. Ahmet Rıza, Talat, Bahaeddin Şakir, Doktor Nazım ve Hüseyin Cahit’e ‘‘Haris eşkıyalar... Haydutlar çetesi...’’ diye seslendi... Romanda muhbirler, işbirlikçiler, düzenbazlar, korkaklar, cesurlar, bıçkınlar, sinikler, zalimler, sinsiler de var, ülkesini sevenler de... Faili meçhul cinayetler, sevginin, aşkın tanıkları... Hepsi bir arada... Romanı bitirdikten sonra düşündüm: ‘‘Ne kadar benziyordu günümüz Türkiyesi’ne...’’ Kanlı pazarlar, Madımak yangını, Kahramanmaraş katliamı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı cinayetleri... Din pazarlamacıları... Tarikat şeyhleri, şıhları... Ülkesini seven aydınlar, yazarlar, sanatçılar, gazeteciler... Dönekler!.. Aymaz aydınlar!.. Bu roman okunmalı, tartışılmalı!.. Allianoi Su Perisi’ne destek için; Banka Hesap No: ‘‘Akbank Bergama Şubesi DHV: 33453012’’ ANKARA 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın başbakanlığı sırasında dönemin Suudi Arabistan Veliaht Prensi olan Kral Abdullah bin Abdülaziz el Suud’a satılan İstanbul’daki Sevda Tepesi’ne inşaat izni verilmesine ilişkin tartışmalara, Şehir Plancıları Odası’ndan sert tepki geldi. Konuyla ilgili olarak Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Şehir Plancıları Odası Başkanı Buğra Gökçe şunları söyledi: ‘‘Şehircilik ilkeleri açısından, bir bölgede plan çalışması varsa, bilimsel ve teknik kısıtlar ve ölçütler varsa, bunların kişi yararına ya da kişisel talep üzerine değiştirilmesi, yönlendirilmesi, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırıdır. Şehircilik ilkelerini, planlama esaslarını belirleyen temel şey kamu ya ? Özal döneminde Kral Abdullah’a satılan Sevda Tepesi’nin imara açılmasının yanlış olacağını söyleyen Şehir Plancıları Odası Başkanı Buğra Gökçe, kamu yararı gözetilerek hazırlanan imar planlarında kişiye özel düzenleme yapılamayacağını belirtti. Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Turgut da, “Mevzuatta değişiklik yapılırsa, bu utanç belgesi olur” dedi. rarı, toplumsal faydadır. Biz bunları gelecek nesillere borçluyuz, buraları imara açarak kamu yararına iş yapmamış oluruz... Sevda Tepesi konusunda mevzuat diyor ki (kısıtlayıcı birkaç unsur koymuş), burası Boğaziçi’nden kaynaklanan özel bir bölge. Bizim bir Boğaziçi Yasamız var. Bu bölgelerdeki yapılaşmanın cephe yüksekliklerinden estetik değerlerine kadar bazı standartlar getiriyor.’’ Bunun ‘‘çatlatıldığı veya delindiği’’ unsurların olduğuna dikkati çeken Gökçe, ‘‘Bir kişinin talebi doğrultusunda ‘bu yasayı bir kez daha deleriz, bir şey olmaz’ şeklinde yorumlamanız, teknik açıdan da bilimsel açıdan da doğru değil’’ diye konuştu. Gökçe, bir başka kısıtınsa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu olduğuna, bu yasanın da kültür ve tabiat varlıklarının korunması gereken unsurlarını ortaya koyduğuna, sit alanlarını belirlediğine işaret etti ve ‘‘Daha önceki planlarda, Boğaziçi Kanunu’ndan kaynaklı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’ndan kaynaklı, planlama çalışmasının elde ettiği analizlerle o bölgenin doğal, kültürel, tarihi niteliklerinden kaynaklı olarak bu bölge yerleşim dışı tutulmuş. Bu bilimsel bir tespit. Mevzuat da bunu gerekli kılıyor’’ değerlendirmesini yaptı. Gökçe şunları kaydetti: ‘‘Şimdi siz diyorsunuz ki: ‘Ben birileriyle otururum, pazarlığın konusu yaparım, gerekirse bu bölgeyi başka birilerininin kullanımına tahsis ederim.’ O zaman nerede kaldı bu bilimsellik, nerede kaldı bu teknik çalışma. Zaten geldiğimiz nokta bu. Birileri masalarının başında yahut bazı çıkarlarının gereği olarak bazı başka değişiklikler öngörüyorsa, bunlar ne şehircilik ilkeleriyle, ne planlama sonuçları, ne kamu yararıyla bağdaşır. Ülke ekonomisi, tarihsel ve çevresel değerler satılarak kurtulur gibi bir algılama başladı. Ülkenin Hazine arazilerini satalım, sit alanlarına yapılaşma koşulları getirelim, kıyı alanlarını daha çok imara açalım. Ülkenin ekonomik alanda kalkınabilmesi için bu değerlerin satılması öngörülmüş. Ülke ekonomisi böyle kurtulmaz.’’ Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Turgut da ‘‘Kanunlar herkes için uygulanmak zorunda. Anayasanın da kuralı bu. Yabancıların mülk edinmesiyle ilgili tartışmalı bir kanunumuz var. Türkiye’de uygulanan kurallara sayın kral da uymak zorunda. 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nun koşulları neyi gerektiriyorsa o yapılmalı. Eğer parsel bazında değişiklik yapılırsa, bu Türkiye Cumhuriyeti açısından utanç belgesi olur’’ değerlendirmesini yaptı. Kral Abdullah’ın ziyaretinin ağırlık noktasını Türkiye’ye yapılması öngörülen yatırımlar oluşturdu ‘Silahlı mesih’ tutuklandı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı önünde bir tabanca ve iki tüfekle yakalanan ve ‘‘mesih’’ olduğunu iddia eden Mustafa Balcı tutuklandı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ndeki sorgusunun ardından Ankara Adalet Sarayı’na getirilen Balcı, burada uzun bir adli süreçten geçirildi. Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kelkit, herhangi bir terör örgütü bağlantısı belirlenemediği için Balcı’yı Suçüstü Savcılığı’na gönderdi. Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkarılan Balcı, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Suudi sermayesi yer arıyor ? Petrol fiyatlarındaki artış nedeniyle oluşan 250 milyar dolarlık birikimi yatırıma çevirmeyi amaçlayan Suudi sermayesinin ilgi alanındaki ülkelerden biri de Türkiye. BAHADIR SELİM DİLEK Altın işletmesi kapanacak ? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Bergama’da Koza Altın tarafından işletilen altın madeninin imar planıyla ilgili olarak İzmir 4. İdare Mahkemesi’nin verdiği iptal kararına İzmir İl Genel Meclisi de uydu. İl genel meclisi üyeleri mahkemenin verdiği kararı desteklerken İzmir Valisi Oğuz Kağan Köksal’ın yargı kararını Meclis’e göndermesi tartışmalara neden oldu. Meclis’ten de geçen iptal kararının ardından Bergama’daki altın madeninin kapatılması bekleniyor. Koza Altın şirketinin, Ovacık’taki sahasının sınırlarını genişlettiği ileri sürüldü. Kıraathaneye kumar baskını ? GEBZE (AA) Kocaeli’nin Darıca beldesinde 5 kişilik maskeli bir grup, önceki gece Kazım Karabekir Mahallesi Tuna Sokak’taki Güven Güler’e ait kıraathaneyi bastı. Oyun oynayan 12 kişiyi silah tehdidiyle dışarıya çıkararak yere yatıran saldırganlar, kıraathanenin pencerelerini, masa ve sandalyeleri parçaladı. ANKARA Suudi Arabistan, Amerika’daki 11 Eylül olaylarının ardından ortaya çıkan güvensiz ortam nedeniyle Batı finans kurumlarından kaçan Suudi sermayesini ve petrol fiyatlarının da 75 doların üzerine fırlamasıyla ortaya çıkan yaklaşık 250 milyar dolarlık birikimi yatırıma çevirmek için ilgi alanı olarak Türkiye’yi hedef seçti. Bu nedenle Kral Abdullah bin Abdülaziz el Suud’un Türkiye ziyaretinin ağırlık noktasını Türkiye’ye yapılması öngörülen yatırımlar oluşturdu. Cumhuriyet’in ulaştığı bilgilere göre Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Kral Abdullah başkanlığında yapılan heyetler arası görüşmede ise Ortadoğu, Lübnan ve Kıbrıs konusu gündeme geldi. Sezer, Kıbrıs ve Batı Trakya konusunda destek isterken, Kral Abdullah her iki konuda da desteğini yineledi. Görüşmede, Sezer, Kral Abdullah’tan Türkiye’ye daha fazla yatırım yapılmasını istedi. Ancak ayrıntıya girilmedi. Suudi tarafının istememesi üzerine, Çankaya Köşkü’nde ortak açıklama yapılmadı. Diplomatik kaynaklar, ‘‘Önemli bir ülke. Türkiye ile arasında bir sorunu olmamasına karşın ikili ilişkiler çok da fazla gelişmemiş. Böyle görmek lazım. 40 yıldan bu yana ilk kez bir kral geliyor. İkili ticaret hacmi 2.5 milyar dolar. Suudilerin bir günlük petrol geliri 700 milyon dolar’’ değerlendirmesini yaptılar. Çankaya Köşkü’nde önceki gün yapılan görüşmelerin ardından dün de Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud el Faysal, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile bir araya geldi. Görüşmede Ortadoğu, Irak, Filistin, Lübnan konularıyla ikili ilişkiler ele alındı. Edinilen bilgilere göre, Suudi işadamları Türkiye’deki enerji dağıtım ihaleleri, toplu konut, GAP’ta ortak üretim ve üçüncü ülkelere ihracat, alışveriş merkezleri inşaatı ve sağlık sektörüyle ilgileniyor. Kral Abdullah’ın İstanbul Kurtköy’de büyük bir sağlık kompleksi yapmak istediği, bunun için de zemin yokladığı belirtildi. Konuya ilişkin bilgi veren kaynaklar, Suudilerin elinde yatırım için bekleyen 250 milyar dolarlık paranın yüzde 10’unun bile Türkiye’de yatırıma dönüşmesi durumunda, bunun önemli olduğunu dile getirdiler. Ancak, Suudi sermayesinin gayrimenkul yatırımı yapma çabası, Türkiye’de çok fazla katma değer yaratmayacağı gibi buralardan sağlanacak gelirin de yine Suudi işadamlarının kasasına girmesine neden olacak. Kral Abdullah onuruna Dolmabahçe Sarayı’nda verilen yemek zengin mönüsüyle dikkat çekti. (Fotoğraf: AA) Kral’a Boğaz’da yemek Temaslarına İstanbul’da devam eden Suudi Arabistan Kralı Abdullah onuruna Dolmabahçe Sarayı’nda yemek verildi TARKAN TEMUR Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in davetlisi olarak resmi temaslarda bulunmak üzere önceki gün Türkiye’ye gelen Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz el Suud, dün İstanbul’a geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kral Abdullah onuruna Dolmabahçe Sarayı’nda akşam yemeği verdi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile birlikte Suudi Arabistan kraliyet ailesine ait 2 katlı özel uçakla saat 15.55’te Atatürk Havalimanı’na gelen Kral Abdullah, Devlet Konukevi’nde İstanbul Valisi Muammer Güler, İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun da araların da bulunduğu heyet tarafından karşılandı. Kral Abdullah’ın, uçağa yanaştırılan ve kırmızı halı serilen merdivenlerden inerken sendelediği ve görevlilerce tutulduğu gözlemlendi. Suudi Arabistan Kralı Abdullah ile Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül, daha sonra aprona yanaştırılan makam aracına birlikte binerek alandan ayrıldı. Kral Abdullah ile Veliaht Prens Sultan Bender bin Abdülaziz, Prens Muhammed bin Navaf, Prens Abdullah bin Fahd’ın da aralarında bulunduğu yaklaşık 300 kişilik heyet de İstanbul’a ayrı ayrı uçaklarla indi. Kral Abdullah’a İstanbul’daki ziyareti boyunca Dışişleri Bakanı Gül’ün refakat edeceği öğrenildi. Kral Abdullah, Atatürk Havalimanı’ndan, Cumhurbaşkan lığı’na ait makam aracıyla, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül ile birlikte geniş güvenlik önlemleri altında hareket etti. Sahil Yolu’ndan Çırağan’a Yaklaşık 50 araçlık konvoy, Çırağan Sarayı’na, sahil yolu güzergâhını izleyerek gitti. Kral Abdullah’ın konvoyu, yol boyunca yaklaşık 40 kilometrelik hızla giderek sahil turu yaptı. Güzergâh üzerinde tüm yollar trafiğe kapatılırken araçlarında bekleyenler ve yol kenarında yürüyenlerin konvoya alkışlayarak ve el sallayarak ilgi gösterdiği gözlemlendi. Kral Abdullah onuruna Başbakan Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı’nda akşam yemeği verdi. Yemek basına kapalı gerçekleştirildi. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 343 72 69 Hacıbektaş Veli’yi anma etkinlikleri EğitimSen Başkanı Dinçer, eğitimde kadrolaşmak için okul müdürlerinin hedef alındığını belirtti Dostluk ve Barış Ödülü İlknur’un Haber Merkezi 43. Ulusal 17. Uluslararası Hacıbektaş Veli’yi Anma ve Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında bu yıl 13’üncüsü düzenlenen ‘‘Hacıbektaş Veli Dostluk ve Barış Ödülü’’ gazetemizden Miyase İlknur’a verildi. İlknur ödülünü önümüzdeki günlerde alacak. 13. Hacıbektaş Veli Dostluk ve Barış Ödülleri kapsamında, ‘‘Serbest Vezin Şiir Yarışması’’nı Nazım Salık (Peki Nedir Ya), Ali Akdemir (Gölge Etme), Veli Aslan (Pir Hacıbektaş Veli) kazanırken bu dalda, İbrahim Demir ve Mustafa Ermiş ise mansiyon aldı. Hece Vezni Şiir Yarışması’nı, Ahmet Gökçe (Yolumuz Bu), Coşkun Gönüllü (Akıldan İlimden), Arap Demir (Gizlidir) kazandı. Bu dalda, Celal Sakınmaz ile Mehmet Ali Eröksüz mansiyon aldı. Kısa Öykü Yarışması’nı Gülçin Karaş Duman (Taşkıran Çiçegi), Fehmi Salık (Şeyda), Tamer Kütükçü (Karlı Bir Kış Gecesi) adlı öyküleriyle kazandı. ‘Müdürlere emeklilik dayatması’ ? İstanbul Milli Eğitim Müdürü Özer’in atamalarla ilgili açıklama yapmasını isteyen Dinçer, İstanbul’daki okul müdürlerinin ve ilçe milli eğitim müdürlerinin istekleri dışında görevden alınarak emekliliğe zorlandığını belirtti. İstanbul Haber Servisi EğitimSen Genel Başkanı Alqaddin Dinçer, Milli Eğitim Bakanlığı’nda (MEB) usulsüz müdür atamaları ve okul müdürlerinin zorunlu yer değiştirmesi gibi uygulamalar yaşandığını savunarak ‘‘Bu uygulamalar bakanlığa ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne egemen olan anlayışın partizanca ve kadrolaşmaya yönelik olduğunu gösteriyor’’ dedi. Dinçer, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ata Özer’den atamalarla ilgili açıklama yapmasını istedi. Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’de dün açıklama yapan Dinçer, ‘‘İl Milli Eğitim Müdürlüğü basına ve sendikamıza kapılarını ne zaman açacak?’’ sorusunu yönelterek görevdeki okul müdürlerinin ve ilçe milli eğitim müdürlerinin kendi istekleri dışında görevden alındığını anlattı. Dinçer, okul müdürlerinin bir kısmına emekli olmanın dayatıldığını belirterek özetle şöyle devam etti: ‘‘Okul müdürlüklerinde boş kadro yaratılıp kendi yandaşları müdürlüklerine yerleştiriliyor. Bakanlık, daha önca görülmemiş biçimde, yönetmeliklere sonradan ilave edilen ek maddelerle yargıdan kaçmaya ve kadrolaşmaya devam ediyor. İstanbul’da yer değiştirme nedeniyle açık ilan edilen 721 okul müdürlüğü dışında da vekil müdürlük bulunuyor. Bunlar açık ilan edilmiyor. Eğitim, özlük haklarımız, demokrasi ve hukuk açısından, okul müdürlüklerine zorunlu yer değiştirme dayatması demokratik rejimlerde olmaz. Bu uygulama ve bakanlığın birçok hukuksuz uygulaması gibi yargı önünden dönecek.’’ Görevinden alınan okul yöneticilerinin haklarını kararlılıkla araması gerektiğini vurgulayan Dinçer, EğitimSen’in bu konuda sendika olmanın gerekliliğini yerine getirerek, çalışanların haklarını savunmaya devam edeceğini söyledi. CUMHURİYET 05 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle