13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 AĞUSTOS 2006 PERŞEMBE 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Örgüt askeri personeli fişliyor, kaçırma eylemlerine girişerek operasyonları engellemeye çalışıyor Sermaye Beklerken İdeoloji Geldi Ülkemizin yine paraya sıkışık olduğu günlerinden birinde (Ne zaman değil ki!) külhani tipli bir adam banka şubesinden içeri girmiş. Banka tenha, çünkü piyasada para yok. Hani bir madeni para düşse yere, herkes dönüp o meteliğe dikecek gözlerini. Adam bankoya yaklaşmış ve bankanın genç güzel memuresine, ......koduğumunun bankasına para yatıracağım, demiş. Kızcağız yanlış duyduğunu sanmış. Anlayamadım beyefendi, demiş. Bizimki hiç oralı değil. Aynı umursamazlıkla tekrarlamış: ..... koduğumunun bankasına para yatıracağız, dedik. Kız kıpkırmızı olmuş. Şefine gitmiş, adamın birinin ağza alınmaz sözler söylediğini bildirmiş. Şef, kıza, Sen kal burada, ben bakarım, demiş. Tezgâha yaklaşmış, adama sormuş: Siz bu hanıma ne söylediniz? Adam fütursuz tekrarlamış sözlerini. Şef köpürmüş: Sen ne biçim adamsın! Nasıl konuşuyorsun! Bir genç hanıma böyle şeyler söylenir mi?.. Sonra biraz durmuş ve küçümseyen bir eda ile, Kaç para yatıracaktın ki, demiş. Bizimki hiç istifini bozmadan yanıtlamış: İki milyon dolar!.. Efendim anlamadım, demiş şef. Yinelemiş bizimki: İki milyon dolar!.. Şef hemen yanındaki memura dönmüş, ‘‘Çağırın şu ..... koduğumun yetkilisini’’ demiş, ‘‘beyefendi hesap açtırmak istiyor...’’ ??? Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz el Suud’un beraberindeki 300 kişi ve yedi uçakla geldiği Türkiye gezisi için ne hazırlıklar yapıldı, ne hazırlıklar... Çırağan Oteli’nin bilmem kaç yüz metrekarelik kral dairesinde, tuvaletlerin yönleri bile kıble esas alınarak değiştirildi. Tabii bizim yetkililer, Suudi dünyasını iyi bilmedikleri için orada iki kıbleden birinin Kâbe, öbürünün Wall Street olduğunu da bilmezler. Her neyse... Kral hazretlerinin yanındaki üç yüz kişi ise bakanları, efradı ailesinin erkek mensupları ve işadamlarından oluşuyor. Zaten bu üçü de iç içe kavramlar orada. Herkeste bir beklenti, bir sevinç ki sormayın gitsin. Kolay değil, zengin petrolcü Suudi sermayesi Türkiye’ye gelecek ve ülkemiz abad olacak. Neden gelmesin ki? Ülke desen güzel, eh üstelik de kral hazretleri daha veliahtken ‘‘Kardeş Türkiye ile ülkemizi birbirine bağlayan bağlar, ortak çıkarlar yerine, ortak inanışlar üzerine kurulu manevi bağdır’’ dememiş miydi? Şimdi bu iki din kardeşi ülke arasında küçük çıkar hesapları olur mu? Tabii ki din kardeşlerimiz şu anda Mekke’nin emiri olanlar, bir zamanlar Mekke’nin korunmasını birinci devlet politikası haline getirmiş olanların çocuklarına yağdıracaklar paraları. ??? Bu ülkenin insanları, yıllar boyu, din kardeşi Arapların yağdıracakları yabancı sermayeyi beklediler. Politikasını bunun üzerine bina eden Özal’ın ilk yaptığı iş, Suudilerin finans kuruluşlarına ayrıcalık tanıyan yasaları çıkarmak oldu. Evet, yıllarca Arap sermayesi bekledik, biz onu beklerken Arap ideolojisi geldi, yerleşti ve Cumhuriyetin kurumlarını kemirirken ideolojisini de katlayıp bir yana koydu. Şimdi yine aynı bekleyiş içine girdiğimiz sırada, bizimle çıkar ilişkisi değil, manevi bağlar içinde olan kral hazretlerinin sırf güven tazelemek için küçücük bir dileği var. Bir zamanlar Özal sayesinde maliki olduğu Sevda Tepesi’ndeki araziye bina yapmak için izin verilmesini istiyor. Bir kısım vatandaşlar, yasaya aykırı olan böyle bir iznin verilemeyeceğini, böyle bir ayrıcalığın tanınamayacağını söylüyorlar. Ama gelecek onca paranın yanında, Sevda Tepesi’nin lafı mı olur? Veririz Sevda Tepesi’ne imar iznini, öte yandan da biraz öteye birkaç yüz metrekarelik bir bayrak dikerek yurtseverliğimizi, vatan toprağının kutsiyetini bir kez daha vurgularız, olur biter. Öyle görünüyor ki yakında Sevda Tepesi’ne imar izni de çıkar, biz bunun üzerine gelecek Arap sermayesi beklerken Arap ideolojisi biraz daha egemen olur. Ondan sonra biz sağ, Suudiler selamet! PKK’nin karanlık planı MEHMET FARAÇ Şırnak’ta astsubay Levent Çevik’in evinde şehit edilmesinin ardında PKK’nin propagandaya dayalı karanlık bir planı bulunuyor. Örgüt, Şemdinli olaylarından sonra Güneydoğu’da istihbarat çalışmasında görevli personelin adreslerini saptıyor, Çevik’e yönelik alıkoyma eyleminde ise Hamas ve Hizbullah’ın İsrail askerlerini kaçırmasından esinleniyor. PKK, bu şekilde Güneydoğu’da yoğunlaşan operasyonları durdurmayı hedefliyor. Kandil’e yönelik kıskacı pusu, vurkaç saldırıları ve mayınlama eylemleriyle aşmaya çalışan ve daha önce yol keserek bir er ile bir polisi kaçıran PKK’nin, ilk kez rütbeli bir askere, hem de evinde operasyon yapmasının altında nasıl bir psikoloji bulunuyor?.. Eylemi PKK’nin yaptığına ilişkin resmi açıklamalara rağmen, olay medya, siyasi çevreler ve güvenlik birimleri arasında hem şaşkınlığa hem de kuşkuya yol açıyor. ? PKK, ayrışmalar, Güneydoğu’da yoğunlaşan operasyonlar ve sınır ötesine yönelik müdahale kaygıları nedeniyle kadrolarını bir arada tutabilme uğruna ilk kez çok riskli eylemlere yönelmekten kaçınmıyor. Kandil’e yönelik kıskacı pusu, vurkaç saldırıları ve mayınlama eylemleriyle aşmaya çalışan ve daha önce yol keserek bir er ile bir polisi kaçıran PKK, ilk kez rütbeli bir askere hem de evinde operasyon yapıyor. Ancak örgüt, önceki gün kendi web sitesinde eylemi üstleniyor. Örgütün iddiasına göre 6 Ağustos günü saat 20.30 sıralarında ‘‘ilçe merkezine sızan bir birim’’ Çevik’i ‘‘elle yakalamak’’ için evine baskın yapıyor. Ancak evde yalnız olan Çevik silahla karşılık verince çıkan çatışmada şehit oluyor, teröristlerin kaçırma planı da suya düşüyor. gün sonra, 9 Ekim 2005’te polis memuru Hakan Açıl, Midyatİdil karayolunda teröristlerce kaçırılıyor. Pervasızlığın ikinci ve asıl ayağı ise 9 Kasım 2005’teki Şemdinli olaylarının hemen arkasından başlatılan bir hazırlıkta duruyor. Şemdinli’deki Umut Kitabevi’ne bomba atılması ve iki astsubay ile bir PKK itirafçısının yakalanmasının ardından örgüt bu durumu kullanıyor ve Hakkâri’deki patlamaları da devlete mal ediyor. Örgüt bu fırsattan yola çıkarak devlet güçlerine karşı psikolojik savaş başlatıyor, PKK’nin ilçe merkezleri ile kırsaldaki yapılanmalarını çökerten istihbarat birimlerini deşifre etmeye girişiyor. Nitekim PKK, 11 Kasım 2005 günü, istihbarat görevlilerini ‘‘tespit ve teşhir etmeleri, adreslerini belirleyerek HPG’ye (Halk Savunma Güçleri PKK’nin askeri kanadı) ulaştırmaları’’ konusunda yurttaşlara açık çağrı yapıyor. PKK yöneticisi Bahoz Erdal’ın bu çağrısı Roj TV’den de okunuyor. Krokiler Kandil’de İddiaya göre bu çağrının ardından PKK’nin kentlerdeki lojistik birimleri harekete geçiyor ve özellikle Şırnak, Batman ve Hakkâri’de lojman dışında barınan askeri personelle ilgili istihbarat topluyor. Güvenlik mensupları bölgedeki yurttaşlara ait evlerde oturduğu için arşivlemede sıkıntı çekilmiyor. Kandil Dağı’ndaki kanlı arşivlerde hem asker hem de polislere ait hedef seçilen çok sayıda adres ve lojman krokisi bulunuyor. 11 Temmuz 2005’te er Coşkun Kı Tabana istihbarat çağrısı... PKK’yi böylesine riskli bir eyleme sürükleyen pervasızlık, ilk etapta 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinlikleri sırasında Hakkâri’deki barış çadırına bomba atılması ve daha sonra kent merkezi, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerindeki seri, karanlık ve faili bulunamayan patlamalara dayanıyor. Hakkâri’deki ilk patlamadan tam 40 randi’nin kaçırılmasında da propaganda amacına ulaşamayan örgüt, Beytüşebbap’ta ‘‘JİTEM sorumlusu’’ olduğunu öne sürdüğü Astsubay Levent Çevik’i evinden kaçırarak kendince Hakkâri ve Şemdinli olaylarının arkasındakilere vurgu yapmayı ve bu şekilde de tabanına moral kazandırmayı hedefliyor. Örgütün bu eylem için Hamas’ın 25 Haziran’da Gazze sınırında, Kerem Şalom’daki askeri karakoldan 1, ardından Hizbullah’ın 12 Temmuz’da 2 İsrail askerini kaçırması eylemlerinden esinlendiği anlaşılıyor. PKK, ayrışmalar, Güneydoğu’da yoğunlaşan operasyonlar ve sınır ötesine yönelik müdahale kaygıları nedeniyle kadrolarını bir arada tutabilme uğruna ilk kez çok riskli eylemlere yönelmekten kaçınmıyor. Büyük şehirlere patlayıcı sevk etmeyi, TAK adlı sabotaj birimlerini kent eylemlerine yöneltmeyi sürdüren PKK, sıkıştıkça strateji değiştiriyor. Geçmişte canlı bomba eylemleri yapan bir örgütün ev baskınlarına şaşırmamak ve yenilerine hazırlıklı olmak gerekiyor. A ‘Baraj’ görüşmesi 5 Eylül’de İHM ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzde 10’luk seçim barajının indirilebileceğine ilişkin açıklaması ve ardından başlayan tartışmalar sürerken DEHAP’lı 3 milletvekili adayının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açtıkları baraj davası 5 Eylül’de yapılacak. Yüzde 10’luk seçim barajı, AİHM gündemine ilk olarak 2002 seçimlerinden sonra girdi. Şırnak’tan milletvekili adayı olan DEHAP’lı Resul Sadak, Mehmet Yumak ve Fahri Elçi, Mart 2003’te mahkemeye başvurarak seçim sisteminin adil olmadığını, illerinde yüzde 50’ye yakın oy almalarına karşın Meclis’e giremediklerini bildirdi. Mahkeme, gerekli inceleme ve Türkiye’yle yazışmaları yaptıktan sonra davayı esastan ve öncelikli görüşmeyi kabul etti. Davanın duruşması 5 Eylül’de mahkemenin ikinci dairesinde yapılacak. Kararın ise yıl sonuna kadar çıkması bekleniyor. Mahkemenin Türkiye’ye, seçim barajı uygulamasının tarihi ve politik sebepleri olup olmadığını da içeren sorular yönelteceği belirtiliyor. K ARAYALÇIN ‘İstifa gerekçesi yalan’ ? Murat Karayalçın, SHP’nin terörle mücadele konusundaki tavrı nedeniyle istifa ettiklerini ileri süren milletvekillerine sert tepki gösterdi. Ketenci de istifacıların şovenizmden nemalanmaya çalıştıklarını ileri sürdü. ANKARA/İZMİR (Cumhuriyet) SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, Kürt sorunu ve terörle mücadele konusundaki tutumunu eleştirdikleri partisinden istifa eden 2 milletvekilini ‘‘yalancılıkla’’ suçladı. Karayalçın, ‘‘SHP’nin terörle mücadeleye yeterince ilgi göstermediğini söylemek vahim bir yanlış, bunun ötesinde yalandır’’ dedi. SHP Merkez Yürütme Kurulu (MYK), önceki gün Genel Başkan Murat Karayalçın başkanlığında toplandı. Karayalçın, toplantı öncesinde yaptığı açıklamada, İzmir Milletvekili Hakkı Akalın ve Amasya Milletvekili Mustafa Sayar’ın SHP’den istifalarına değindi. Milletvekillerinin istifa mektubunu partiye göndermeden basına açıkladığına dikkati çeken Karayalçın, istifa gerekçeleriyle ilgili şunları söyledi: ‘‘SHP’nin terörle mücadeleye yeterince ilgi göstermediğini söylemek çok vahim bir yanlışlıktır, hatta bunun ötesinde yalandır. SHP, hem sosyal demokrat ideolojisi hem de Atatürkçü, Cumhuriyetçi inancıyla teröre karşıdır. 2 milletvekili ithamda bulunduğu için değil ama her yerde söylediğimi bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Topraklarımıza ve çocuklarımıza yapılan saldırılara, kimden ve nereden gelirse gelsin, tereddütsüz en ağır tepki gösterilmelidir.’’ SHP Genel Sekreteri Ahmet Güryüz Ketenci de iki milletvekilinin sert suçlamalar yönelterek partilerinden istifasını ‘‘SHP’ye vurarak başka parti ve siyasetlere yamanma çabası’’ olarak değerlendirdi. Ketenci, istifaların ‘‘şovenizmden nemalanma’’ amacı taşıdığını savundu. Ketenci dün yaptığı yazılı açıklamada ‘‘parti programını ve tüzüğünü okuyarak, beğendiklerini açıklayarak SHP’li olan milletvekillerinin istifasının hiçbir ideolojik yanı olmadığını’’ belirtti. Ketenci, ‘‘İstifalar tamamen kişisel ve siyasi hırs sonucu, acaba hangi partiden tekrar milletvekili olurum, endişesi ve paniğiyle alınmış bir kararın sonucudur’’ dedi. Başbuğ’dan veda ziyareti İstanbul’da görev süreleri 30 Ağustos’ta dolacak olan komutanlar, dün İstanbul Valisi Muammer Güler’e veda ziyaretinde bulundular. Vali Güler’i, önce Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nı 30 Ağustos’ta devralacak olan 1’inci Ordu Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ ziyaret etti. Güler’i daha sonra Harp Akademileri Komutan Yardımcısı Korgeneral Yalçın Ataman, Hava Harp Akademisi Komutanı Tümgeneral Ziya Güler ile İstanbul Merkez Komutanı Tuğgeneral Hüseyin Çetinkaya ziyaret etti. Ziyarette bulunan komutanlardan Korgeneral Ataman, 30 Ağustos tarihinden itibaren Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı, korgeneralliğe yükselen Tümgeneral Ziya Güler de Genelkurmay Değerlendirme ve Denetleme Başkanlığı görevini yürütecek. Tuğgeneral Çetinkaya ise emekliye ayrıldı. (Fotoğraf: AA) ‘Kolay çözüm aranıyor’ Hükümetin terörle mücadelede izlediği politikayı eleştiren CHP lideri Baykal, ABD’nin Türkiye ile terör örgütü PKK’yi masaya oturtmak istediğini söyledi TÜREY KÖSE asirmen?cumhuriyet.com.tr KOOPC’DEN DUYURU Kooperatifimizin 2006 yaz dönemi kültür etkinliklerinden dördüncüsü Çantaköy Cumhuriyet Mahallesi Kır Kahvesi’nde ANKARA CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, artan terör olaylarını değerlendirirken ‘‘AKP, olaylara terörist gözlüğüyle bakıyor, politikaları terörü azdırıyor. Tek barış projesi terörle mücadeledir’’ dedi. Baykal, ABD’nin ‘‘özel temsilci’’ atama kararıyla ilgili olarak ‘‘ABD, Türkiye ile PKK’yi masaya oturtmak istiyor. Özel temsilci bunun göstergesi’’ görüşünü dile getirdi. CHP MYK toplantısında Baykal’ın yurt gezileri programı netleştirildi. 23 Ağustos’ta da Genelkur may Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök Baykal’a veda ziyareti yapacak. Baykal’ın MYK’de bazı konularda yaptığı değerlendirmeler şöyle: Lübnan’da yaşananlar: BM seyirci. Hükümet hem bölge duyarlılıklarını anlıyormuş gibi görünüyor hem de Amerika ne isterse onu yapıyor. Ancak bu çok uzun süre gitmez. TBMM toplanmalı ve bir politika tespit edilmelidir. Biz de bu konuda bir girişimde bulunabiliriz ancak sonuç alamayız. Amerika açısından da tehlikeli bir noktaya gidiliyor. Müslüman dünyada Amerika düşmanlığı büyüyor. Ateşkes sağlanmadan asker gönderilmesi kabul edilemez. PKK planları: Teröristle mücadele dışında bir çözüm yoktur. Teröristin sırtını sıvazlayarak sorun çözülmez. AKP, olaylara terörist gözlüğüyle bakıyor. Teröristleri darıltmadan sorunu çözebilir miyiz diye bakıyor. Planlar, af çıkarma mesajları falan sızıyor. Tüccar siyaset mantığıyla hareket ediyorlar. Kavga devam ederken af çıkarılmaz. Önce silahlar susar, ondan sonra ancak af düşünülebilir. Kolay çözümler aranıyor. Tek barış projesi, terörle mücadeledir. Teröristi etkisiz kılmadan barış sağlanamaz. AKP’nin politikaları terörü azdırıyor. Kuzey Irak’a girilebilir ancak tek çözümü burada görmek de yanlıştır. ABD, Türkiye ile PKK’yi masaya oturtmak istiyor. Özel temsilci kararı da bunun göstergesidir. Seçim Yasası değişikliği: Ortada bir çalışma yok. Bize gelen bir çalışma da yok. Ciddiye almıyorum. Gündem değiştirmeye yönelik girişimlerdir. Fındık: FİSKOBİRLİK’i yok saymak, TMO’yu devreye sokmak yanlıştır. Birliği yok etmeye dönük girişimlerden vazgeçilmeli. ORTADOĞU’DA OYNANAN KİRLİ OYUNLAR VE TÜRKİYE konu başlığı altında 13 Ağustos 2006 Pazar günü saat 14.00’te yapılacaktır. Kaçakçılıkla mücadele için getirilen tasarıya ‘Unakıtan’a af’ düzenlemesi konması dikkat çekti ‘Anlamsız sözler’ İzmir Milletvekili Hakkı Akalın ve Amasya Milletvekili Mustafa Sayar’ın ‘‘terörle mücadeleye ilgi gösterilmediği’’ gerekçesiyle SHP’den istifa etmesine parti örgütleri tepki gösterdi. SHP Mersin İl Başkanı Canan Demirel, 2004 seçimlerinde SHPDEHAP ittifakına sahne olan Mersin’de, DEHAP kökenli belediye meclis üyelerinin SHP’yle ilişkisi kalmadığını da vurguladı. İstifa eden milletvekillerinin açıklamalarını ‘‘anlamsız, haksız, çirkin sözler’’ olarak niteleyen SHP Mersin İl Başkanı Canan Demirel, ‘‘Genel başkanımız Murat Karayalçın da biz SHP’liler de terörle mücadelede hassasız. Şehitlerimizin acılarını hepimiz yüreğimizde hissediyoruz’’ diye konuştu. Yöneten: Dr. Erdal ATABEK Konuşmacı: Sönmez TARGAN 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Söyleşiye kooperatif ortaklarının yanı sıra tüm Cumhuriyet okurları davetlidir. NOT: Etkinlik günü saat 12.00’de AKM (Taksim) önünden otobüs kaldırılacaktır. Unakıtan’ı kurtarmak için yeni plan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a af girişimi kerelerce TBMM’den dönmesine karşın hükümet ısrarından vazgeçmiyor. Kaçakçılıkla mücadele için getirilen tasarıya da ‘‘Unakıtan’a af’’ düzenlemesi konması dikkati çekti. Kaçakçılıkla mücadele tasarısı içinde ‘‘İhracatın aracı şirket üzerinden gerçekleşirilmesi halinde, ceza yaptırımı imalatçı veya tedarikçi ihracatçılar hakkında uygulanır. Şirket yetkilileri, bu durumu bilerek ihracatı gerçekleştirdikleri takdirde bu madde hükümlerine göre cezalandırılır’’ düzenlemesi yer alıyor. Tasarıda yer alan ‘‘bilerek’’ ifadesi, Kemal Unakıtan’a af yolunu açma amacını taşıyor. TBMM Adalet Komisyonu’nda daha önce de çeşitli tasarılara ‘‘bilerek’’ ifadesi eklenmeye çalışılmış, ancak sonuç alınamamıştı. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, tasarıdaki düzenlemeyle Al Baraka dosyasındaki sanıklar lehine bir savunma yolu getirildiğini vurguladı. İktidarın ‘‘yeni bir delme hareketi’’ne giriştiğine dikkat çeken Kart, şunları söyledi: ‘‘İktidarın Unakıtan için bu kaçıncı girişimi oldu, artık sayamıyoruz. Ancak olayın sadece Unakıtan’la sınırlandırılmaması gerekir. Aralarında ‘Türkiye’nin saygın işadamlarının’da bulunduğu hayali ihracat yapmak amacıyla kurulmuş 100 dolayında şirket var. Sayın Maliye Bakanı, elbette kendini kurtarma gayretinde. Ama öbür tarafta Sayın Unakıtan çok ağır baskı altında. Hükümet hayali ihracatçıların baskısı altında. Türkiye’nin saygın işadamları olarak bilinenlerin de aralarında yer aldığı bir kadro, ağır baskı yapıyor.’’ CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle