27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 AĞUSTOS 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Şarkı Deniz Tuncay Akkapılı: ‘‘Bir avuç yurtsever, tarihsel bilinçle halkımıza ‘Uykuda mısın sevgili yarim’ derken bir avuç satılmış da ‘Sevr kardeşim elini ver bana, sevr kardeşim canım feda AB/D’ye, sevr kardeşim gül oyna’ şarkısını söylüyor!’’ Yağmur Ekim ANAP’ta Mesut Yılmaz tedirginliği varmış... ‘‘Ya konuşursa diye mi!’’ DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Kapkaççı çocuklar kayıpmış. Birileri kapıp kaçmıştır! Eylem Özen Özaymak: ‘‘İmamların sürekli kayrılarak idari görevlere atandığını gören ölü yıkayıcılar, kendilerinin unutulduğunu düşünüp eyleme geçerse hükümetin ne kadar ömrü kalır!’’ TRT’DE uzun yıllar ‘‘teknik’’ alanda sorumluluk üstelenen bir dostumuz, TRT Genel Müdür vekili eski imam Ali Güney’e Başbakanlık tarafından yapılan ‘‘idari’’ bir işlemden söz ediyor: ‘‘TRT’ye Ağustos 2004’ten bu yana vekâlet eden Ali Güney’e, sanki asilmiş gibi vekâlet ettiği süreler için geriye dönük olmak üzere TRT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı için verilen mali haklar kazandırıldı. Olay aynen şöyle gelişti: Ali Güney bir toplantı için Belçika’ya gittiğinde aynı gün TRT Personel Dairesi, Başbakanlığa bu mali hakların Ali Güney’e ödenip ödenemeyeceğini sordu. Yine aynı günün akşamı Başbakanlık olumlu görüş bildirdi ve özel kurye ile TRT’ye bu görüşü yazılı olarak iletildi. Ertesi gün Personel Dairesi konuyu makama onaya sundu. Makamda Ali Güney’in yerine bakan mali yardımcı vardı. O da onay verip paranın ödenmesi için muhasebeye talimat gönderdi. Sonuçta 15 bin yeni lira Ali Güney’in banka hesabına yatırıldı. Güney, Belçika dönüşü anasının ak sütü gibi helal olan bu parayı harcamaya başladığı gibi, daha önce sicili bozuk olan mali yardımcısının bir komisyon vasıtasıyla sicili de düzeltildi. Bugüne dek TRT defalarca vekâletle yürütüldü ve yasal gerekçe olmadığı için vekalet edenlerden hiçbiri bu tür bir girişimde bulunmadı. Kısmet, eski imam ve daha sonra Teftiş Kurulu Başkanlığı da yapan Ali Güney’inmiş! Ali Güney çevresine ‘Vallahi olaylar ben yurtdışındayken gelişti, herhangi müdahalem yok’ dese de akla şu fıkra geliyor: Adamın biri yüzlerce kaçak saatle yakalanmış. Gümrükçü ‘Bunlar ne’ diye sorunca TRT’nin vekili adam ‘Tavuklara yem’ demiş. Gümrükçü ‘Saatten yem olur mu’ deyince bizimki ‘Bilmem’ ben önlerine atarım’ isterlerse yerler istemezlerse yemezler’ demiş! 2954 sayılı TRT Kanunu’nun 13. maddesi ‘Genel Müdürün raporlu, izinli, yurtdışında görevli olması gibi sebeplerle geçici süre ile görevde bulunmaması; istifa, ölümü, görevden alınması gibi sebeplerle sürekli olarak görevinden ayrılması hallerinde, atanmasındaki usule göre atama yapılıncaya kadar, Genel Müdüre, yardımcılarından bu hizmette en kıdemlisi, kıdemde eşitlik halinde en yaşlısı vekâlet eder’ diyor. TRT, geçmiş yıllarda da defalarca vekâleten yürütüldü ama böyle uygulama görülmedi. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, konuyu araştırırsa kim bilir daha neler çıkacaktır.’’ Boğaziçi’ne Suudi Sarayı!.. Gözlerimi kapayıp hayal etmeye çalıştım: Boğaziçi’nin en hâkim yerinde, Sevda Tepesi’nde şadırvanlı, çadırlı bir saray... Abdullah bin Abdülaziz el Suud’un sarayı... Yavuz Sultan Selim’in ‘‘Kavmi Necip’’ ilan ettiği (biz Türklerin sıfatı da ‘Etrakı biidrak’ti, yani idraksiz, geri zekâlı!), Osmanlı padişahı ve tüm Müslümanların halifesinin 1. Dünya Savaşı’nda yaptığı cihat çağrısına İngilizlerin yanında yer alarak yanıt veren, daha birkaç yıl önce 300 yıllık Ecyad Kalesi’ni gözümüzün içine baka baka yıkan, kendi ırkının vahşice yok edilmesine bile gözlerini kapayan Suudi kardeşlerimize yakışır tabii!.. Ön çalışmalar başladı bile!.. İstanbul Ticaret Odası Başkanı ve AKP milletvekili Nevzat Yalçıntaş’ın mahdumu Murat Yalçıntaş, koskoca Suudi Kralı’na bu kadarcık bir ‘‘jesti’’ çok görmememiz gerektiğini, böylece bir ayağı İstanbul’da olacak Abdullah’ın ülkemizi yatırıma boğacağını söyledi!.. Güzide medyamızın işbirlikçi kalemleri geri kalır mı, onlar da meşreplerine uygun inciler döktürdüler tabii!.. Ancak, hiçbiri Sabah gazetesinin genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı’ya yetişemedi!.. Altaylı, Suudilerin ABD’deki trilyonlarca dolarlık yatırımlarını, Almanya’daki fabrikalarında çalışan on binlerce Alman yurttaşını bir güzel sıraladıktan sonra, yapacağımız ‘‘jest’’ karşılığında Türkiye’nin de yatırımlar yoluyla gelecek bu trilyon dolarlardan alacağı göz kamaştırıcı payı anlattı köşesinde... Hangi yatırım?.. Suudiler istihdam yaratacak bir yatırımdan mı söz etti?.. Binlerce insanımıza iş kapısı açacak fabrikalar mı kuracaklar?.. Hiçbiri!.. Kral Abdullah ile birlikte Türkiye’ye gelen 120 Suudi işadamının yapmayı düşündüğü yatırım, yalnızca gayrimenkul yatırımı!.. İşin utanç verici yanına gelince; Suudi işadamları gayrimenkul yatırımı konusunda nihai kararlarını vermeden önce de Türkiye’nin Sevda Tepesi’nin imara açılması konusunda yapacağı ‘‘jesti’’ bekleyecekler!.. İşte Suudi’nin, Hürriyet’in attığı manşete göre ‘‘inanç kardeşimizin’’ yapacağı yatırım bu kadar... O da Sevda Tepesi’ne Suudi sarayı kondurmak şartıyla!.. Bu yazıyı iki soruyla bitirelim: 1 Turgut Özal, 22 yıl önce o tepeyi Kral Abdullah’a neredeyse hediye etmiş ancak sarayı kondurmaya gücü yetmemişti. Bakalım ‘‘babalar gibi satan’’ bu yönetim, kesin imar yasağı getiren iki ayrı yasaya karşın bu işi kıvırabilecek mi?.. 2 Suudilere ‘‘jest’’ karşılığı büyük yatırımlar yolda diyerek kamuoyunu düpedüz aldatanlar, gerçeği çarpıtanlar biraz olsun utanacak mı?.. Bana sorarsanız, ikisinin de yanıtı kocaman birer hayır!.. SESSİZ SEDASIZ (!) Tercüme odalarında alınan son karar! OSMANLI döneminin ‘‘tercüme odaları’’nı anımsatıyor Bülenrt Esinoğlu: ‘‘İç sağlamlığını yitiren Osmanlı, dış politikada yabancıların oyuncağı olmuş, tercüme odaları yabancıdan gelen talimatları tercüme ederek Osmanlıya aktarmış, Osmanlı da onları uygulamaya çalışmıştır. Yani anlayacağınız kendimiz olmak yerine başkası olmaya çalışmışız. Eskiden devletten devlete olan ilişkiler şimdilerde şirketten şirkete olduğu için ‘tercüme odaları’ artık şirketlerde kurulur olmuştur. Sanmayın ki Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Vaşİst Lami Teksöz: ‘‘Çocuklarda kapkaççılığın, hırsızlığın önlenemediği İstanbul’da, Washington’daki gibi sokağa çıkma yasağı uygulasak, kim bilir kaç uluslararası kuruluş karşı çıkar.’’ şirketlerde kurulan tercüme odaları yalnızca üretime ve hizmete yöneliktir. Aynı Osmanlı’da olduğu gibi siyasete de yöneliktir. Şimdilerde Soros’un sivil toplum kuruluşlarının tercüme odaları vardır. Vakıf üniversitelerinin tercüme odaları vardır. Velhasıl Türkiye’nin her yeri tercüme odası olmuştur. Bu arada tercüme odalarından birinde PKK ile mücadelenin Barzani’ye devredilmesine karar verilmiş. Bu Türk devletinin PKK mücadelesini Barzani’ye emanet ettiğinin belgesi ve kukla devleti kabulünün ifadesidir.’’ Birliğimizin adı ‘‘Fiyasko Birlik’’ olarak değiştirilmiştir. Talihsiz Türkiyem Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Düşünerek yaşayan bir insan iseniz, yurdunuzu ve dünyayı anlayacak bir birikiminiz varsa, mutlaka bunalımlı saatleriniz, günleriniz oluyordur. Ben en az 50 yıldan beri üst düzey yöneticilerimizi dinlerken sıklıkla bu bunalıma düşüyorum. Düşünün, ülkenin genç insanları her gün birbirlerini vurup öldürürken, bir başbakan ‘‘Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz’’ buyuruyor. Bir başkası, sosyal devleti yıkmış olmakla övünüyor. Bir diğeri memurların hali pürmelali sorulduğunda, ‘‘Benim memurum işini bilir’’ diyor, toplu taşımacılık önerilerini, demiryolları komünistliktir diye karşılıyor. Bir cumhurbaşkanı gençleri asmayı, onları beslemenin alternatifi olarak görüyor, birinciyi tercih ederek. Peki, bir ülkenin, en iyi beyinleri iktidara getirmek gibi bir şansı olamayacak mıdır? Demokrasiyi böyle mi anlayalım? Bu ilkelliklere mahkum muyuz? Doğrusunu isterseniz, öyle görünüyor; bugünkü iktidar ileri gelenlerine bakınca öncekilerden hiç olmazsa bazılarını aramıyor musunuz? Lenin’in ölüsünü ziyaret etmenin keyfinden söz eden bir Meclis başkanı, bununla da kalmayıp Japonya’daki cami açılışında ‘‘Umarım Japon halkı burada yapılanları görerek hak dinine dönecektir’’ diyor. Fesuphanallah! çekerek biraz rahatlar mıyız dersiniz? Başbakanımız durmaksızın halkı ve gazetecileri azarlıyor, dava açıyor, dava açtıkları arasında bir şehit babası da var. Terörle mücadele konusunda planlarını soran bir muhabire ‘‘Böyle bir soru sormak vatan ihanetidir’’ diyor. Aklımızı koru ya Rabbim! Merak ediyorum, akıllarına çok mu güveniyorlar.. şüphe etmek, doğruları aramak gibi bir kaygıları olamaz mı politikacıların? Şöyle beni kıyasıya eleştirenlere bir kulak versem diyemezler mi? Aklına, namusuna, yurtseverliğine güvenilir, yalakalıktan başka kaygılar taşıyan, yandaşlıktan başka nitelikleri olan danışmanlar edinemezler mi? Daha ne çok soru var görüyorsunuz. Sizler elbette bu politikacıların haklı olarak çapını ve iyi niyetini, amaçlarını sorgulayacaksınız. Gördüğünüz gibi yine bir bunalım yaşıyorum sevgili okurlar. Oysa dün gece (5 Ağustos) ne kadar güzeldi bilemezsiniz... Çok sıcak vardı, ama ben eşimle ve genç izleyicilerle birlikte Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda harika bir akşam yaşadım. Sahnede binlerce izleyici ile çok güzel bir iletişim kuran muhteşem bir ses, Nilüfer vardı. Birbirinden güzel şarkılar dinledik bu billur sesli sanatçıdan... Timur Selçuk’un İspanyol Meyhanesi, Kayahan’ın Asırlardır Yalnızım’ı unutamadıklarım arasında. Çoğunluğu genç izleyiciler nasıl bir uyum içinde katılıyorlardı bu parçalara, görülmeğe değerdi... Herkes çok mutlu görünüyordu. Ben de bunalımdan çıkmıştım. Ama orada yer alan o uygar tavırlı, güler yüzlü gençlerin yarınını düşünmekten kendimi alamadım. Nasıl bir ülkede geleceğe doğru yürüyorlardı onlar? Oradaki genç kızların çoğunluğuna ‘‘Memlekette dekolte aldı yürüdü’’ diye laf atan, eşinin bir tek saç telinin görünmesine izin vermeyen Başbakan, acaba Nilüfer’i, Sezen Aksu’yu, Sertab Erener’i, Ajda Pekkan’ı dinlemiş, bir güzel bale, opera izlemiş midir? Türkiye’nin saygın, dünyaca tanınmış bilim insanlarını karşısına alıp onların ülkenin çeşitli sorunları hakkındaki düşüncelerini, görüşlerini sormuş, bundan yararlanmayı düşünmüş müdür? Evet.. böyle mutluluk veren bir gecede eve dönünce aklımdan bunlar geçti. Bu güzelim doğa parçasında zengin tarih ve kültür mirasına sahip ülkemde her şeye rağmen aydınlık gençlerin yetiştiğine tanık olduğum bu memlekette insanca, uygarca, bilimden, bilimsellikten yararlanarak yaşama, ilerleme fırsatını bulamayışımıza esef ettim. Güzel yurdumun, yöneticiler açısından ciddi bir talihsizlik içinde olduğu, sanırım yadsınamaz bir gerçeklik olarak kafamda bir kez daha yer etti. Bu makus talihimizi nasıl yeneceğimiz, nasıl yok edeceğimiz konusunda derinlemesine düşünmemiz ve çabalamamızın bir zorunluluk olduğu inancımı sizlerle paylaşmak istedim. coskunoz@superonline.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr 11 kurşun... Çıkın sokağa, önünüze çıkan ilk on kişiye şu soruyu sorun: 17 Mayıs 2006 Çarşamba, saat 09.45 size ne ifade ediyor?.. Üzülerek söylüyorum ama, en az sekiz kişi yüzünüze boş boş bakacaktır!.. Halbuki, ülkenin geleceğine, Cumhuriyete sıkılan kurşunların üzerinden henüz üç ay bile geçmedi!.. Danıştay’a yapılan alçakça saldırıdan söz ediyorum... Aslına bakarsanız insanları da çok fazla suçlayamıyorum... Her gün yaşanan akıl almaz olaylardan, terörden, ekranlardan, gazete sayfalarından adeta fışkıran kirli bilgi bombardımanından şaşkına dönmüş halkımızın en vahim olayları bile unutur hale gelmesi son derece doğal... Ancak, unutmamak gerek... Hele geleceğimizi karartmak için yapılan planlı saldırıları hiç unutmamak gerek... Emekli Tümgeneral Osman Özbek, titiz ve kapsamlı bir çalışmayla Danıştay’a yapılan kanlı saldırıyı kitaplaştırmış: Laik Cumhuriyete 11 Kurşun Kitap, Danıştay’a saldırının yapıldığı saatten başlayarak tüm aşamaları detaylarıyla anlatıyor. Kimler nasıl azmettirdi, tetiği çekenlerin arkasında aslında kimler vardı, olay nasıl saptırılmak istendi hepsini gözler önüne seriyor... İrticai güçlerin karanlık oyunlarını bir bir ortaya koyuyor... Unutmamak için, hafızanızı ve yüreğinizi bilemek için okuyun... eposta: umitzileli?gmail.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TC GERMENCİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN (Aile Mahkemesi sıfatı ile) Sayı: 2005/47 Esas Davacı Cevdet Doğan tarafından davalı Şükrünaz Doğan aleyhine Mahkememize açılan boşanma davasının yapılan açık duruşması sırasında verilen ara karar uyarınca; Dosyamız davalısı Şükran Doğan’a (Yılmaz) dava dilekçesinde bildirilen Diyarbakır ili merkez Doğanlı köyü olarak bildirilen adresine çıkarılan tebligat tebliğ edilememiş ve zabıtaca da yapılan tüm araştırmalardan adresi tespit edilemediğinden,adı geçen adına ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Davalı Şükran Doğan’ın (Yılmaz) duruşmanın bırakıldığı 27.9.2006 günü saat 09.30’da tüm delilleri ile birlikte mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, aksi halde 7201 sayılı T.K. nun 38, 29 ve devamı maddeleri uyarınca duruşmanın yokluğunda icra edilip karar verilebileceği, dava dilekçesi ve duruşma günü yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 29.09.2005 Basın: 39293 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Ağustos www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kaynatılıp 1 kıvama geldikten sonra 2 dondurulan 3 meyve suyu tatlısı. 2/ Al 4 gılanan nes 5 nelerin temel 6 niteliği... Uy7 gun bulma, tasdik. 3/ Eski 8 Mısır’da gü 9 neş tanrısı... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Muğla’nın Ula ilçe1 H A Z A P İ N S sine bağlı turistik bir belde. 4/ İri yarı, 2 A L A R A O Y A A L güçlü kuvvetli ve er 3 K İ N A Y E R A D İ K A keksi kadın... Siirt 4 A Z yöresine özgü, kıy 5 S E R A M İ K M E T R A C A ma ve bulgurla yapı 6 L E N U N lan bir yemek. 5/ Bü 7 A B A yük ve gösterişli ev. 8 R İ Y A Z E T J 6/ Sandalı kıçtan yü 9 S A K A E B E rüten kısa kürek... Osmanlı devletindeki sivil rütbelerden biri. 7/ Maksim Gorki’nin bir romanı... Ocak bacalarında biriken kalın is... 8/ Işık kaynağnın 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi... 1959’dan başlayarak SSCB tarafından Ay’a gönderilen uzay sondaları dizisinin ortak adı. 9/ Edebiyat yapıtlarını sinema, televizyon ve radyonun teknik olanaklarına uygun duruma getirmek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Divan edebiyatında dört dizeli bentlerden oluşan şiir türü. 2/ Bir nesnenin uzayda kapladığı yer... ‘‘Gülsin ’’: Piyanistimiz. 3/ Arjantin’in plaka imi... Kars’ın bir ilçesi. 4/ Marmaris ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanınmış bir koy... Şarkı, türkü. 5/ Kundak çocuklarının başlarında görülen kepek tabakası. 6/ Halk dilinde ‘‘nine’’ anlamında kullanılan bir sözcük... Muğla’nın bir ilçesi. 7/ Temel, esas... Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı. 8/ Eliaçık, cömert, yiğit... Resim yapımında kullanılan bir boya. 9/ Bir bitkinin, yeni bir ortamın koşullarına alışmasını sağlamak. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle