21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE 2 Seçimler bu yıl içinde mi yapılacak? Yoksa gelecek yıla mı kalacak? Ne olursa olsun bugünkü Meclis’le yeni oluşacak Meclis arasında birkaç aylık bir süre yaşayacağız. Bazı bakanlar değişecek, seçim konuşmaları, toplantıları yapılacak, partiler adaylar gösterecek, sonunda yeni bir TBMM ortaya çıkacak... Akla gelen ya da getirilmek istenmeyen bir soru var, daha doğrusu önemli bir sorun: Yıllardır türlü suçlamalarla aranan, ama dokunulmazlıkları olduğu için yargının karşısına çıkarılmayan milletvekilleri ne olacak? Dokunulmazlık dışı kaldıkları birkaç aylık ara süre içinde savcılar eski dosyaları açıp gerekli adli soruşturmalar, dolayısıyla yargılamaları yapabilecekler mi? Yoksa yeniden aday gösterilip milletvekilliğine seçilerek yine yakalarını adaletin elinden kurtaracaklar mı? Yüz kadar milletvekili var ada OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL ‘Dokunulmazlıklar’ Ne Olacak? let önünde dosyası olan... Bakanlar da var!.. CHP’liler Meclis Başkanlığı’na başvurdular! ‘‘Dokunulmazlığımızı kaldırın, yargılanıp aklanmak istiyoruz’’ dediler. Ama AKP’lilerden ses çıkmadı. Araştırmacı bir gazeteci arkadaşımız bu konuyu ele alsa da hangi milletvekili hangi suçtan yargılanacak diye bir sergileme sunsa bizlere!.. Refah Partisi süresinde yaşanmış, bu arada o partinin genel başkanı Erbakan’ın üstüne yıkılmış bir para sorunu var. Mahkum olmuş eski başbakanı bin türlü yollarla hapisten kurtarıyorlar. Aynı suçlama altındaki eski Refah yöneticileri, Aksu’lar, Gül’ler ne ola cak? İki seçim arasındaki iki üç ay içinde adaletin önüne çıkarılacaklar mı? Kendiliklerinden böyle bir talepte bulunabilecekler mi? Benim, sıradan bir yurttaş olarak aklıma gelen bir konu bu!.. Evet biliyorum aynı durumda CHP milletvekilleri de var, ‘‘Dokunulmazlıklarımı kaldırın, adalet önünde hesap vereyim’’ dediler, ama Meclis çoğunluğu böyle bir şeye yanaşmadı. Başbakanıyla, bakanlarıyla, milletvekilleriyle dokunulmazlık kalkanına sımsıkı sarıldılar! İşte yeni seçim, yeni Meclis’e girmeye aday kişiler!.. Adalet görevini yerine getirmemeli mi? Savcılar eski dosyaları açmamalı mı? Basın bu konuyu gündeme getirmemeli mi? Suç işle, ya da suç işlemiş kuşkusu altında kal, mahkemelerde dosyalar yıllardır tozlansın, sonra yeniden seçil, haydi bir beş yıl daha!.. Bizimle eğlenmek mi bu? Kamuoyunu aptal sanmak mı? İyi ki Tanıdığım İkili PENCERE Ben Tatildeyken Ne Oldu?.. ‘Ben’ sözcüğünü yazılarımda kullanmam, gereksizdir, ‘benci’liği çağrıştıran sevimsiz bir yanı vardır; doğru dürüst bir yazar ‘ben’ lafını ancak kendi kendisini eleştirip sarakaya almak için devreye sokmalıdır... Ancak bu kez ‘ben’i başlığa kondurmak hoşuma gitti... Çünkü ben 30 Mayıs Salı günü tatil için yola çıktım... O gün Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün köşesinde şu satırları okudum: ‘‘Danıştay saldırısı mahkemenin kararıyla başka bir yola girdi. Türkiye belki de tarihinin en ağır dezenformasyon olayını yaşadı.’’ Not: Mehmet Barlas dünkü yazısında dezenformasyonu şöyle tanımlıyor: ‘‘Dezenformasyon diye bir kavram var Batı dillerinde... Bunda, belirli odaklar gerçeği çarpıtarak kitleleri yanıltacak haberleri çeşitli amaçlarla üretirler. Bu bazen ‘psikolojik savaş’ın araçlarından biri olarak da kullanılır.’’ Bu açıklamadan sonra Ertuğrul Özkök’ün yazısını okumayı sürdürelim: ‘‘Şimdi herkes merak ediyor. Başbakan’a bu açıklamaları (tarihinin en ağır dezenformasyon olayını Türkiye’ye yaşatan açıklamaları... İ.S.) kim yaptırdı, kamuoyunu kim yanılttı? Bu cinayeti (Danıştay cinayetini... İ.S.) türban kararı yüzünden işlediğini itiraf eden kişinin eylemini, neredeyse devletin, ordunun üzerine yıkmaya kim kalktı?’’ ? Tatil bitti, 3 Haziran Cumartesi günü Gökova’dan yola çıktım.. Ertuğrul Özkök o gün Hürriyet’te şunları yazıyordu: ‘‘Bu ülkenin ordusu, PKK ile savaşını hâlâ sürdürüyor. Silahlı Kuvvetler’i sanki ‘hükümete karşı bir komplo içindeymiş’ gibi gösteren marjinal provokasyonlara gelmemek gerekir. ‘Ordu düşmanlığını’ kişiliklerinin parçası haline getirmiş insanların toplumdaki sayısı fazla değildir; ama, sesleri çok gür çıkmaktadır. Devleti yönetenlerin bu gürültücü kesimden uzak durmaları, hem kendilerinin hem de ülkenin yararınadır. Bu ülke ipsiz sapsız ‘komplo teorilerinden’ çok çekti.’’ ? Ben tatildeyken neler olduğunu Özkök’ün iki yazısı çok güzel açıklıyor... Dezenformasyon.. Ve komplo.. Hem de az buz değil.. Devlet çapında.. Hükümet boyutunda.. Ordu aleyhine.. ? Ben tatildeyken ne olmuş?.. Ne bitmiş?.. Bu işin gerçekten şakaya gelir yanı yok!.. Başbakan’ı konuşturan, bakanları söyleten, komployu sahneye koyan ‘‘dezenformasyon’’ kimin marifeti?.. Çeteler.. çeteler.. çeteler.. Tatilden dönünce bir baktım, ne Cumhuriyet’in bombalanmasını anımsayan var, ne Danıştay’ın basılmasını... Herkes askerin çete kurguları üzerine edebiyat geliştiriyor... Ali Sirmen önceki günkü yazısında soruyordu: ‘‘ 16’ncı devlet de tarihe mi karışıyor?..’’ Biliyorsunuz biz Türkler 16 devlet kurmakla övünürüz; ama, galiba şeriatçılar 17’nciyi İslamcı devlet olarak kurmaya hazırlanıyorlar... Ben (bakın yine ben dedim) tedirginim.. Sizler nasılsınız?.. U cundan, kıyısından kırk yıldır şiirin, edebiyatın içindeyim. Birçok şair ve yazarla tanışma olanağım oldu. Bazıları silindi gitti, bazıları derin izler bıraktı kişiliğimde. Hele bunların içinde bir ikili var ki ‘‘İyi ki tanıdım’’ dedirten özellikte. Bir zamanlar Damla diye bir dergi çıkarıyorduk. Arada sırada düzenlediğimiz izlencelere sevdiğimiz yazar ve şairleri de çağırırdık. Böyle izlencelere kimleri çağırabiliriz sorumuza karşılık ilk akla gelenler onlar olurdu. İkiliyi bu çağrılara geldiklerinde tanıdım. Aslında onlar üçlüydü o zamanlar. ‘‘Sıvas Yollarında’’ şairimizi yitirince onlar ikili kaldı. Yani Cahit Külebi’den sonra bu ikili oluştu. Onların yanındayken insan daha güvende, daha zengin, daha saygın... duyumsuyor kendini. Artık açıklamaya geçebilirim. Çünkü sanırım siz de merak ettiniz bu ikiliyi. Birincisi benim ‘‘Trakyalı Orpeus’’ diye andığım Mehmet Başaran... Diğeri, yazın ve söyleşi ustası Sami Karaören. Biri yanıtlarıyla, diğeri makale seçiciliği ile bilinir, anılır. Başaran bir süre önce 80. yaşını kutladı İstanbul’da. Baktım, Karaören yanındaydı yine konuşmacı olarak. Kendisi dört yirminci yaşım diyor. Geçen yıl gittiğimiz Karabük’te yine birlikte ve yan yanaydılar. İkisi de büyük acılar yaşayarak bugünlere geldi. Ne yapın edin, onların bulunduğu bir toplantıya gidin. Neler kazanacağınızı söylemeye gerek duymuyorum. Deneyin, bana hak vermezseniz ben buradayım. Dediğimi yapabilirseniz eğer, siz de benim gibi ‘‘İyi ki tanıdığım ikili’’ diyeceksiniz... Necdet TEZCAN Sıradışı tatilinizde, kent yorgunluğunuzu atmak için öncelikle tercih edebileceğiniz. Tarih, Dağ, Deniz ve Oksijeni ile Kazdağı eteklerinde sizi karşıladığı otantik mekan. Adatepe Köyü Küçükkuyu Çanakkale Türkiye Rez Tel : +90 286 752 65 81 Faks : +90 286 752 20 66 Çanakkale İrtibat TelFaks : +90 286 217 47 07 1 Oda 2 Kişi Y.P. 150 YTL. www.hunnaphan.com email: Info?hunnaphan.com CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle