19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MAYIS 2006 CUMA 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Hatay’daki ‘Ali Dibo’ olayının ardından üç kentte daha yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ortaya atıldı ‘Avrupa Yeni Akıncısı ile Daha Güçlü’ Viyana’nın beş yüz yeri üstünde, Tayyip Erdoğan’ın futbol oynarken çekilmiş resmi ve yukarıdaki ibare bulunan afişlerle donatılmış. Afişleri hazırlayan, AKP’nin Avrupa’da kurdurduğu, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği. Buluşun güzel olduğunu söylemek gerek. Güzel ama.. gerçek ile Avrupalıların, bu arada Avusturyalıların da niyetleriyle bağdaşmıyor afişler. Recep Tayyip Erdoğan Avrupalı Parlamanterler takımına girebilir, ama Türkiye AB’ye giremez. Tayyip Bey, Türkiye’nin dengelerini değiştirmek için Avrupa kartını oynarken, AB hedefini gösterse bile, bu gerçek değişmez. Bu konuda en ufak bir kuşkusu olanlar, Prof. Dr. Erol Manisalı’nın Truva Yayınları’ndan çıkmış olan son kitabı,‘‘Hayatım Avrupa’’yı okumalılar. Dün de Hasan Pulur’un, Milliyet’teki ‘‘Olaylar ve İnsanlar’’ sütununda sözünü ettiği yapıt. Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa macerasını başından bu yana yaşamış, olayların içinde olan bir uzmanın eseri. AB konusundaki yanlışları, yanılgıları ve yalanları teker teker gözler önüne seriyor Manisalı. Bunlardan biri de H. Pulur’un da sözünü ettiği, AB’nin Türkiye’yi davet ettiği, ama Ecevit’in bu çağrıyı geri çevirdiği yalanı. ??? Erol Manisalı, 2002 ya da 2003 yılında Marmara Oteli’nde yapılan İktisat Fakültesi Mezunları toplantısında, olaya tanık olan Besim Üstünel’i kürsüye davet ederek, gerçeği açıklamasına aracı olduğunu yazıyor (‘Hayatım Avrupa’ sayfa 180 183) Manisalı’nın daha önce Cumhuriyet’te yayımlanan yazılarında da belirttiği gibi AB, daha doğrusu o zamanki adıyla AET, Türkiye’yi birliğe almaya 1978 yılında da niyetli değildi. Evet Emile Noel Ecevit’e ‘‘Üyelik için başvurun’’ demişti ama, kendisine ‘‘Başvurursak alacak mısınız’’ diye sorulduğunda, olumsuz yanıt vermişti. Bay Noel’in amacı, Ankara’yı birliğe almak değil, Ankara’yı kullanarak, genişlemenin önüne set çekmek, ya da hiç değilse, bir süreliğine olsun, bunu geciktirmekti. Buna benzer bir konuşma, 1990’da, Fransa’nın o zamanki Türkiye Büyükelçiliği görevini yürüten ve aynı zamanda uluslararası çapta ünlü bir gazeteci olan Eric Rouleau ile aramızda geçmişti. Bu konuşmada, Türkiye’nin, Yunanistan’ın tam üyelik başvurusu sırasında aynı talebi yapmamasının kötü olduğunu söylemişti. Merakla sormuştum: Başvursaydık kabul eder miydiniz? Yanıtı çok ilginçti: Hayır ama, hiç değilse sizin açınızdan, daha iyi olurdu. Böylelikle siz dışardayken, Yunanistan’ın üye olması durumu da olmazdı. ??? Nereye bakarsanız bakın, hangi ülkenin eğilimlerini incelerseniz inceleyin, hangi olaya eğilirseniz eğilin göreceksiniz ki, AB Türkiye’yi üyeliğe kabul etmeye hazır değildir. AB zaten genişleme yorgunudur ve birliğin niteliği hakkında üye ülkelerin kamuoylarında da oluşmuş ciddi kuşkular mevcuttur. Sistem doğru dürüst işlememektedir. Daha önce de bu sütunda belirtildiği gibi, Avrupa daha bir süre, bu durumunu aşabilecek konumda değildir şu anda. Bütün bunlara ek olarak, tüm AB ülkelerinde yapılan kamuoyu yoklamalarında, Türkiye ile Avrupa’nın arasındaki mesafenin gittikçe açıldığı görülmektedir. Bu gerçeğin aksini iddia edenler Türk kamuoyunu aldatmaktadırlar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu gerçeği bilmekte, fakat toplumun AB tutkusunu kendi politik amaçları doğrultusunda son derecede iyi kullanmaktadır. Türkiye’nin AB üyeliğinin gerçekleşmeyecek olmasının tek suçlusu Avrupalılar değiller. Türkiye de, artık AB üyeliğine doğru değil, bir İslam Cumhuriyeti’ne doğru yönelmiş bulunmaktadır. AB kozunu kullanarak bu yolda mesafe almış olan Erdoğan’ın İslam Cumhuriyeti yönündeki girişimleri, önümüzdeki dönemde daha da yoğunlaşacaktır. Olaylara bu açıdan bakıldığı zaman gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmaktadır. Erol Manisalı’nın ‘‘Hayatım Avrupa’’sını mutlaka okuyun. Bitirince sanırım hepiniz ‘‘Eline, aklına sağlık Erol Hoca!’’ diyeceksinizdir. AKP yolsuzluk batağında ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ‘‘Yolsuzlukla mücadele’’ sloganıyla iktidara gelen AKP’nin il ve ilçe teşkilatı yöneticileriyle milletvekilleri hakkında son dönemde sık sık yolsuzluk ve rüşvet iddiaları gündeme geliyor. Hatay’daki ‘‘Ali Dibo’’ olayının ardından Sinop Milletvekili Cahit Can, il başkanıyla ilgili bazı iddiaları gündeme getirirken; Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler’in Bingöl İş Kurumu Müdürü kardeşi Fesih Güler’in rüşvet aldığı ileri sürüldü. Güler, iddiaları ‘‘komplo’’ olarak nitelendirdi. AKP il ve ilçe teşkilatı yöneticileri ile milletvekilleri hakkında art arda yolsuzluk, usulsüzlük ve rüşvet iddiaları ortaya çıkıyor. İlk önce Hatay ile ilgili ‘‘Ali Dibo’’ iddiası gündeme geldi. DYP’li Mehmet Eraslan’ın AKP Grup Başkanvekili Sadullah Ergin’in Hatay’da bazı ihalelerin kendi el yazısıyla bazı il ve ilçe yöneticilerine verilmesini istediği yönündeki iddiasının ardından Kamu İhale Kurumu’nun ildeki kamu ihaleleriyle ilgili yaptığı ? Bingöl: AKP Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler’in İş Kurumu Başkanı olan kardeşi Fesih Güler iş bulma vaadiyle rüşvet almakla suçlandı. Sinop: İl Başkanı Dursun Demirel’in ihalelere baskı yaptığı öne sürülüyor. Karaman: Belediye Başkanı Ali Kantürk ihalelerde düşük fiyat veren firmaları saf dışı bırakmakla suçlandı. incelemede parti yöneticilerinin çok sayıda ihale aldığı ortaya çıktı. Hatay Milletvekili Fuat Geçen, parti yöneticilerinin aldığı ihale sayısının görünenden çok daha fazla olduğunu açıklayarak genel merkez yönetiminin tepkisini çekti. Geçen, parti yönetimine ‘‘Yüce Divan’’ uyarısı yaparak Ergin’i de istifaya çağırdı. Parti müfettişlerinin yaptığı incelemede ise Hatay’daki ihalelerde herhangi bir yolsuzluk ve usulsüzlüğe rastlanmadı. AKP Merkez Yönetim Kurulu, belge olmadan parti yöneticileri hakkında iftirada bulunduğu gerekçesiyle Geçen’i kesin ihraç istemiyle Müşterek Disiplin Kurulu’na sevk etti. İçişleri Bakanlığı müfettişleri, Karaman Belediyesi’nin AKP’li Başkanı Ali Kantürk hakkında yaptıkları incelemede, ‘‘Erenler AŞ’nin kazandığı temizlik ihalesinde düşük fiyat veren firmaların saf dışı bırakıldığı, ışıklı kaldırım taşı ihalesinde belediyenin zarara uğratıldığı, öğrenci yurdunun mobilya işlerinin bir firmaya usulsüz verildiği, Atatürk Bulvarı’na ağaç dikiminde usulsüzlük yapıldığı, yoksullara alınan 3 bin yardım paketinin belediye ve Erenler AŞ çalışanlarına dağıtıldığı’’nı belirledi. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Belediye Başkanı Ali Kantürk, yardımcıları Mehmet Ali Böcü ve Mehmet Tekin’in de aralarında bulunduğu yöneticilere soruşturma açılmasını onayladı. Sinop Milletvekili Cahit Can, Sinop İl Başkanı Dursun Demirel’i ihale komisyonculuğu ve devlet kadrolarına baskı yapmakla suçlayarak savcıları göreve çağırdı. Demirel’in ikinci kez seçilmesi üzerine basın toplantısı yapan Can, ‘‘Ne yazık ki partimizin ismi ‘AK’ olmasına rağmen Sinop teşkilatımız ak değil’’ dedi. Can şu iddialarda bulundu: ‘‘Dursun Demirel siyasi nüfuzunu kullanarak doğum yeri olan Tükeli ilçesinin Çatakörencik köyünde alabalık çiftliği açmak için mülga Orman Köylüleri Kalkınma Fonu’ndan kredi aldı. Ancak günü geçmiş olmasına rağmen 1532 YTL parayı ödemedi. AGMORKÖY Şube Müdürvekili Selim Yalçınkaya’nın, 27 Ocak 2006’da, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’ne gönderdiği şikâyet dilekçesi Demirel’in baskısı ile sumenaltı edildi. SSK Hastanesi Müdürü Tahir Bahadır’ın dilekçesine göre usulsüzlükten hakkında rapor bulunan başhekim, Demirel’le yakınlığı sayesinde görevde kaldı. Sinop İl Özel İdaresi, OcakŞubat 2006 tarihli Stratejik Planlama Çalışmaları raporunda siyasi müdahalenin fazla olduğu vurgulandı. Yani iktidar partisinin il başkanı ve il yönetimi, Özel İdare’ye yapılacak harcamalar ve ihaleler konusunda baskı yapıyor.’’ Bu iddialar üzerine Dursun Demirel de Can hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. AKP Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler’in Bingöl İş Kurumu Başkanı olan kardeşi Fesih Güler’in iş bulma vaadiyle Hidayet Becerikli adlı kişiden rüşvet aldığı ileri sürüldü. Güler, dün düzenlediği basın toplantısında, iddiaları Becerikli’nin şikâyetini geri aldığı ifadesini basına dağıttı. Olayın ‘‘komplo’’ olduğunu belirten Güler, ‘‘Bu iddia tamamen yalan ve iftiradan ibarettir. Müşteki Hidayet Becerikli kardeşim adına ne doğrudan ne de dolaylı olarak bir tek kuruş para vermemiştir. Ahmet Fırat, kardeşimin yakın arkadaşı ve eşleri akraba olan bir şahıstır. Daha sonra araları açılınca bu komployu tezgâhlamıştır’’ dedi. HİZBULLAH İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN VEKİL KARDEŞİNE SORUŞTURMA Hard disk çözümleri geldi DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü Beykoz operasyonunda ele geçirilen ve şeriatçı örgütün arşivinin bulunduğu hard disklerin çözümleri, 6 yıl sonra Amerika’dan geldi. Sanık avukatlarından Sıtkı Zilan, ‘‘Böylelikle ABD de davaya dahil oldu’’ dedi. Aralarında örgütün üst düzey yöneticileri Edip Gümüş ile Cemal Tutar’ın da yargılandığı Hizbullah Ana Davası’na dün Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada mahkeme heyeti, 17 Ocak 2000’de Beykoz operasyonunda militanların otomatik silahla imha etmek isterken önemli ölçüde zarar verdiği örgütün ana arşivinin bulunduğu bilgisayar hard disklerinin çözümünün ulaştığını açıkladı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden gönderilen belgede, Beykoz operasyonunda örgüt evinde ele geçirilen 41 adet hard diskten açılmayan 24’ünün ABD’ye gönderildiği, bilgilerin CD’ye aktarılarak kendilerine gönderildiği belirtildi. CD’lerin çözümlerinin mahkemeye gönderildiği ifade edildi. Sanık avukatlarından Sıktı Zilan, çözümlemelerinin ABD’de yapılmasının hukuk dışı olduğunu öne sürdü. Mahkeme sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi. Rüşvet skandalında müdahale kuşkusu DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) AKP Milletvekili Mahfuz Güler’in Bingöl İş Kurumu Müdürü olan kardeşi hakkındaki rüşvet soruşturmasına müdahale ederek savcıyı değiştirdiği öne sürüldü. Mahkeme ise Güler’in tanıklara ve delillere müdahale edebileceği gerekçesiyle AKP’lilere hazırlık dosyasını inceleme izini vermedi. Bingöl’de AKP Milletvekili Mahfuz Güler’in, Bingöl İş Kurumu Müdürü olan kardeşi Mehmet Fesih Güler hakkında, rüşvet suçlamasıyla dava açıldı. İddialara göre Mehmet Fesih Güler, özürlüler kontenjanından işe alınmak isteyen Hidayet Becerikli’den ‘‘resmi masraflar’’ için 2 bin YTL istedi. Parayı kendi olanaklarıyla ödeyemen Becerikli bir yakınından yardım istedi. Bu yakını ise Becerikli adına Ankara’dan, Güler’in Ziraat Bankası Bingöl Şubesi’ndeki hesabına istenen parayı 2 seferde yatırdı. Becerikli Güler’e yeniden başvurarak işe alınmasının sağlanmasını istedi. Sonuç alamayınca, hakkını yargıda aramaya karar veren Becerikli, suç duyurusunda bulundu. İddialara göre Mahfuz Güler, kardeşinin hazırlık soruşturmasını yürüten savcı Ragıp Tepedüzü’nden dosyayı kapatmasını istedi. Ancak Tepedüzü soruşturmayı sürdürünce dosyadan el çektirilerek Savcı Serdar Nayır görevlendirildi. Rüşvet skandalına karıştığı halde halen görevine devam eden İşkur İl Müdürü Güler hakkında hazırlanan dava yazısında da, ‘‘Ağabeyinin milletvekili, kendisinin müdür olması nedeniyle şüphelinin hal ve hareketleri diğer vatandaşlara göre çok daha fazla dikkat çekecektir. Şüphelinin delilleri yok edebileceği, gizleyebileceği, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı yapılması söz konusu olabileceği gerekçesiyle tutuklanması gerekir’’ görüşlerine yer verildi. Buna karşın gözaltına alınan Güler, savcılıkta tutuklanmayıp, serbest bırakıldı. Güler’in avukatlığını eski AKP İl Başkanı Maruf Okuyan üstlendi. [email protected] Scheinin TMY Tasarısı’nı eleştirdi: Terör suçunun kapsamı genişletilmemeli BM’den ‘özgürlükler’ uyarısı EMİNE KAPLAN asirmen?cumhuriyet.com.tr ÖDP’NİN KURUCUSU Fatma Hikmet İşmen toprağa verildi İstanbul Haber Servisi Eski Türkiye İşçi Partisi (TİP) Kocaeli Senatörü ve Özgürlük Dayanışma Partisi (ÖDP) Kurucusu Fatma Hikmet İşmen’in cenazesi (88) dün öğlen İstanbul Şişli Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. İşmen’in cenazesi alkışlarla uğurlandı. Törene, Eski İstanbul Tabip Odası Başkanı Gençay Gürsoy, Eski ÖDP Başkanı Ufuk Uras, ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu, Yazar Adalet Ağaoğlu, Yazar Oral Çalışlar, Hikmet Çetinkaya, Hürriyet Gazetesi Yazarı Yalçın Bayer, Tarık Ziya Ekinci, Gazeteci Sönmez Targan, Eski TİP Genel Başkanı Nihat Sargın Eski İHD Genel Başkanı Akın Birdal, Ruhi Su’nun eşi Sıdıka Su, çok sayıda ÖDP ve Eski TİP yöneticisi katıldı. İşmen’in yeğeni Cem Kaygı, ‘‘Teyzem, Atatürk’ün Türkiye’sinin meyvelerinden biriydi. Üzerimde bıraktığı etkinin değeri hiçbir şeyle ölçülemez’’ dedi. Yalçın Bayer de, ‘‘Bu avludaki yaş aralığını görünce üzülüyorum. Bu insanlar bir dönemin aydınlığı için çalışmış, baskıları, cezaevlerinde hayatları harap olmuş kişiler. Fatma İşmen, tarım ve siyaset alanlarında çok değerli bir insandı’’ diye konuştu. Hayri Kozanoğlu ise ‘‘Sosyalist doğdu, sosyalist olarak yaşadı ve öldü. Uzun onurlu bir yaşam sürdü’’ dedi. ANKARA Terörle Mücadele Yasa Tasarısı üzerindeki tartışmalar sürerken tasarıya bir itiraz da Birleşmiş Milletler’den (BM) geldi. TBMM Adalet Komisyonu’nun AKP’li üyeleriyle görüşen BM Temsilcisi Martin Scheinin, tasarının özgürlükleri kısıtlayan düzenlemeler öngördüğünü belirterek terör suçunun kapsamının genişletilmemesi gerektiğini söyledi. Scheinin, mevcut TMY’nin terörle mücadele için yeterli olduğunu bildirdi. BM Temsilcisi Martin Scheinin, geçen günlerde TBMM Adalet Komisyonu’nun AKP’li üye ? TBMM Adalet Komisyonu’nun AKP’li üyeleriyle görüşen BM Temsilcisi Scheinin mevcut TMY’nin terörle mücadele için yeterli olduğunu söyledi. leriyle görüştü. Tasarının bu haliyle yasalaşması durumunda özgürlükleri kısıtlayacağını, insan haklarında geriye gidişe neden olacağını kaydeden Scheinin, tasarı ile birçok suçun terör suçu kapsamına alındığını söyledi. Scheinin, ‘‘Türkiye’de yürürlükte bulunan mevcut Terörle Mücadele Yasası terörle mücadele etmek için yeterli’’ dedi. Bazı eylemlerin terör suçu kapsamında sayılmasının doğru olmayacağını belirten Scheinin, eylemler sırasında güvenlik güçlerine taş atan çocukların ‘‘terörist’’ gibi görülmesinin yanlış olduğunu söyledi. Scheinin, yurttaşı askerlikten soğutma suçunun terör suçu kapsamına alınmasına da karşı çıktı. Diyarbakır’da incelemelerde bulunduğunu anlatan Scheinin, ‘‘Buradaki ağır ceza mahkemesi yetkilileri ile de görüştüm. Görülen davaların yüzde 50’si terör suçu. Bu çok yüksek bir orandır’’ diye konuştu. BM temsilcisi, hükümetin bölgeye yönelik sosyal politikalarının ise terörle mücadelede etkili olduğunu anlattı. Scheinin, ‘‘Bölge insanı çok ince bir çizgide. Kandırılmaya çok müsait bir ortam var. Bana göre devletin, terör örgütünden önce vatandaşa ulaşması lazım. Bu kapsamda özellikle son dönemde uygulanan köye dönüş projeleri ile kız çocuklarının okutulması kapsamında ailelere yapılan maddi yardım terörle mücadelede etkili olmuştur’’ dedi. Scheinin ile yapılan görüşmelerde Adalet Komisyonu’nun bazı AKP’li üyeleri yeni TMY Tasarısı’na yönelik kendilerinin de endişeleri bulunduğunu söylediler. AKP’li milletvekilleri, ‘‘Özgürlükler ve demokratikleşme alanında geriye gidiş olmaması için elimizden gelen gayreti göstereceğiz’’ dediler. Geçen haftayı Mersin’de geçirdim. Annem bir kanama nedeniyle Mersin Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Oradan da Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne. Ayrıca Mersin 68’liler Vakfı, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilmelerinin 34. yıldönümünde bir toplantı düzenlemişti, ona katıldım. Mersin Üniversitesi Rektörü Profesör Dr. Uğur Oral, 68’li arkadaşım. Yıllar önce o benim ziyaretime gelmişti. Ben de bu kez, annemin hastalığı vesilesiyle onu ziyaret etme fırsatı buldum. Beni Mersin Üniversitesi’nin yeni kampusuna davet etti. Üniversitenin yeni yapılan binalarını, spor komplekslerini, kültür merkezlerini Uğur Oral’la birlikte dolaştık. Bize üniversitenin rektör yardımcıları Prof.Dr. Suha Aydın, Prof.Dr. H. İbrahim Ekiz, Genel Sekreter Prof.Dr. Özdemir Yüksel eşlik ettiler. İki saatlik etkileyici bir gezi yaptığımı söyleyebilirim. Mersin Üniversitesi İzlenimleri... Mersin Üniversitesi 13. kuruluş yılını kutluyor. Bu 13 yıl içinde çok mesafe alınmıştı. Üniversiteye bağlı 11 fakülte, 7 dört yıllık yüksek okul ve konservatuvar, 9 iki yıllık meslek okulu kurulmuştu. Üniversitenin şu andaki öğretim üye sayısı 450, öğretim elemanı sayısı ise 1500’dü. 2200 memuru ve işçisi olan Mersin Üniversitesi’nin çeşitli fakülte ve yüksekokullarında 22 bin öğrenci öğrenim görüyordu. Mersin’e 14 kilometre uzaklıktaki Çiftlikköy merkez kampusu 325 bin metre karelik bir alanı kaplıyor. Bir vadi üzerine kurulmuş bu kampus, yeşil sahaları, stadyumları ve vadi içine yayılmış fakülte binalarıyla, bir modern üniversite görünümünde. Özellikle binalar ve çevre düzenlemeleri, alıştığımız sakilliklerden çok uzak, ince bir estetik zevki yansıtıyordu. Rektör Uğur Oral ve arkadaşları kampusu haklı olarak ve gururlanarak gösterdiler. Bu kadar yaygın bir yerleşimi ortaya çıkarabilmenin ne demek olduğunu az çok tahmin edebiliyorum. Bazı binaların inşaatı halen devam ediyordu. Uğur Oral, 15 metrekarelik küçücük bir toprak alanı gösterdi. Buranın da düzenlenmesi gerekiyordu. Ancak bunun için bile ihaleye çıkmak zorunda olduklarını anlattı. Koltukları için, iç döşemeler için hep ihale bekleniyordu. Tıp Fakültesi, Mersin şehrinin içinde dar mekânlarda hizmet vermeye çalışıyordu. Bu fakültenin Mersin için ne kadar önemli olduğunu 4 gün boyunca annemin başında beklerken daha iyi anladım. Nüfusu hızla artan ve 1.5 milyona ulaşan bir kentte, sağlık sorunlarını çözebilmek çok güçtü. Üniversite hastanesi ve poliklinikler 24 saat, en gelişmiş olanaklarla halka hizmet veriyorlardı. Mersinliler, Rektör Uğur Oral ve arkadaşlarının bu hastaneyi ortaya çıkarmak için gösterdikleri gayreti anlatmakla bitiremiyorlar. Bu hizmetin büyüklüğünün önemine dikkat çekiyorlar. Ne gibi güçlüklerle karşılaştıklarını da özellikle vurguluyorlar. Uğur Oral, ‘‘Sana bir yeri özellikle göstermek istiyorum’’ dedi. Otomobillere bindik ve kocaman bir inşaatın karşısında durduk. Burası bitince Tıp Fakültesi Hastanesi olacaktı. 600 yataklı bu hastanenin 2010 yılında biteceğini söyledi. Bu büyük kompleks bittiğinde Mersin, sağlık açısından önemli ve muhteşem bir hastaneye kavuşacaktı. ??? Rektör Profesör Uğur Oral’ın görev süresi önümüzdeki aylarda sona erecekti. Bu kadar karmaşık bir yapılanmayı ortaya çıkarabilmek ko lay iş değildi. ‘‘Yoruldum’’ diyordu ama, gözlerinden mutluluk okunuyordu. Onu ve ekibini, gördüklerimden sonra içtenlikle kutladım. Büyük iş başarmışlardı. ??? Tam ben bu yazıyı yazarken, gazetemize yine bomba atıldı. Yazımı bu bomba gerginliği içinde yazdım. Kimdi bunlar? Ne istiyorlardı? Bu bombayı atanların arkasında kimler vardı? Nereye gidiyoruz? Ne yapılmak isteniyor? Türkiye, acaba yeniden bir kaosun içine sürüklenmek mi isteniyor? Birileri yine harekete geçmek niyetindeler mi? Bunların hiçbirini bilmemiz mümkün değil. Hemen her gün elinde bombayla gazete önüne gelebilen bu kişileri polisin artık yakalaması gerekiyor. Görevini yapması ve bombacıları yakalaması şart. Bunu bekliyoruz. O zaman bazı şeyleri belki anlayabiliriz... Üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken bir gelişmeyle yüz yüzeyiz. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle