28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MAYIS 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Tepki Aydın Dönmez: ‘‘Sevmek için kucağına aldığı zihinsel engelli 6 yaşındaki çocuk, Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun saçlarını yolmuş. Hükümete halkın gösteremediği tepkiyi bir çocuk gösteriyor.’’ Ya ğ m u r E k i m Mezarda emeklilik veto yemiş... ‘‘Musallada emeklilik getirirler!’’ ADINI Türkiye’nin efsanevi kalp cerrahı Dr. Siyami Ersek’ten alan hastanede, Dr. Tanju Ulufer tarafından kullanım ömrü biten kalp pili değiştiriliyor 72 yaşındaki anneannenin. Bir perşembe günü hastaneye yatırılıyor; cuma günü kalp pili değiştiriliyor; pazartesi günü taburcu ediliyor. Üç hafta sonra pazartesi akşamı evde yalnız başına televizyon seyrederken anneannenin gözü kararıyor, başı dönüyor, göğsü sıkışıyor, vücudunu ateş basıyor; titriyor, yüzü sararıyor. Doktoruyla birkaç telefon konuşması yapıyor; ‘‘psikomatik’’ rahatsızlık ‘‘tele teşhis’’i konuyor ve sinir yatıştırıcı bir hap alması isteniyor. Fakat, ‘‘sıkıntılar’’ı geçmiyor; ‘‘Beni hastaneye götürün’’ diye çocuklarına ve torunlarına haber veriyor. Anneanne, adını Siyami Ersek’ten alan BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Nâzım Hikmet’e Mektup ‘‘Karşı yaka memleket Sesleniyorum Varna’dan İşitiyor musun? Memet! Memet’’ İşitmez olur muyum babam, uzatıyorum yumuk ellerimi, tut babam! Çığlığımı çığlığına kat! Bitsin bu hasret baba, babam! ‘‘Yürek değil be, çarıkmış bu, manda gönünden, Teper ha babam teper paralanmaz teper taşlı yolları. Bir vapur geçer Varna önünden, Uy Karadeniz’in gümüş telleri, Bir vapur geçer Boğaz’a doğru Nâzım usullacık okşar vapuru, Yanar elleri.’’ Hasretini hasretime kat. Aklını aklıma daya. Bilincim ol, gözlerim ol... Gözlerinle mavi mavi göreyim dünyayı. Sevgiyi, aşkı, dostluğu tadayım! ‘‘Ve bir orman gibi kardeşçesine’’ katılayım büyük insanlığın arasına. Yüreğime sevgi, aşk tohumla, tapınayım, ölesiye tutkularım olsun! ‘‘Uzun yaşamak mı; aşkla, âşığıyla yaşamak mı’’ diye sorulsa, elbette kısa ama âşığımla yaşamayı tercih ederim, diyeyim. ??? Kursaktan başka şeylerin de önemli ve aziz olduğunu öğret bana! Oğlum ol! Deli çocuk; haşarı, ipesapa gelmez! İri maviş gözlerini dik bana; sorgula, anlamaya çalış, hoyrat babalığımı. Islak iri mavilerine bakarken, dağınık kıvır kıvır sarı saçlarını okşayayım. Avuçlayayım güzel başını, mavişlerinle bakışalım. Avuçlarımda büyü, hapishanelerimde büyüdüğün gibi. Keşke hiç büyümeseydin, büyüdün, toprak damlarımıza pencere açtın. Açtığın pencere kör karanlığı huzursuz etti. Karanlıktaki yobaz tepinmeye başladı. Akılsızları kudurttun! Asya’da, Avrupa’da, Latin Amerika’da adına türküler yakılırken, doğduğun toprakta yasaklı oldun. Adın kırmızı oldu. Nerde görüldüyse azgın boğalar gibi saldırdılar. Oysa sen maviye çalan kırmızıydın. Bir elin özgürlük, öbürü eşitlikti! Nerden bilecektin bin yıllık ‘‘kul’’ların bir dakikada yurttaş olamayacağını?.. Ayağa kalkıp hür ve eşit yurttaşlar topluluğu olamayacağını nerden bilebilirdin, a deli çocuk! Sen Karadeniz’in deli sularına katıldıktan sonra, geldim dünyaya. Çocukken şiirlerini muska boyutunda kâğıtlara yazar zulamda saklardım. Büyüdükçe zulamdan çıkarıp, yüreğime, aklıma sakladım seni! Her sevdaya tutulduğumda, sen oldum, sen olmaya çalıştım. Ölesiye sevdim! Ölesiye sevmeseler de, ben ölesiye sevdim. Bütün aşklarımda seni paylaştım. Sen her sözü söylemiştin, bana hiç söz kalmamıştı ki! ??? 34 yaşında belediye başkanı oldum. Halkımla paylaşmaya çalıştım seni. Yasaklıydın, ilk mezarını ziyaretimde yemin ettim seni yurduna götüreceğim ve başına da çınar ya da ceviz dikeceğim diye. Naaşını getiremedim ama, heykelini yaptırdım. Adını verdiğimiz kültür merkezine 640 kişilik tiyatro salonu, 3 sinema ve dersliklerde yaşayacaktın. O çok sevdiğimiz yoksul halkımız beni seçemedi. Seçtikleri de seni korumaktan uzak biri. Heykelinle oynuyorlar, 35.000 metrekare park yeri ayırtmıştım, onu da yok ettiler. Bulvarın duruyor. Sağısolu orta refüjü çınarlarla, gelinlik kız gibi oldu. Bir gün sen de yurduna geleceksin. Enver Paşa geldi, sen de geleceksin, Namık Kemal de. Bütün yurtsuzları yurduna getireceğiz! Bu toprağa dair ne kadar değer varsa toprağında yerini alacak. ‘‘Daya gövdeni gövdeme, gövdem gövdene can olsun’’ [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 Siyami Ersek hastanenin acil servisine kaldırılıyor, fakat yakınlarının kolunda ve ayakta muayene sırasını bekliyor. Sırası gelince asistanlar tarafından muayene ediliyor. Önemli bir durum olmadığı söyleniyor. Neyse ki asistanlardan biri kalp pilini değiştiren doktoru arıyor; doktor hastanedeki nöbetçi doktorlardan bir kardiyoloğa haber veriyor. Uzman doktor da ‘‘psikomatik’’ tanıya varıp; daha geniş tetkikler için dört gün sonraya randevu veriyor. Yakınları anneanneyi Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden alıp İsviçre Hastanesi’ne kaldırıyor. Anneannenin damatlarından biri İsviçre Hastanesi Başhekimi Dr. Kazım Taş’la olan TRT 3 saat kararmış... Halk yayın sürüyor sanmıştır! Beykoz Fethullah Gülen’in kitapları bedava dağıtıldıktan sonra derslerde de öğretmenler tarafından Kuran okunmaya başlanan Beykoz Lisesi’nin ‘‘Ilımlı İslam Cumhuriyeti’’nde örnek okul seçilmesi bekleniyor! dostluğuna güvenip gecenin ilerleyen saatinde Dr. Taş’a telefon ediyor; durumu anlatıyor. İsviçre Hastanesi’nde uzman doktor tarafından yapılan ilk muayeneden sonra anneanne yoğun bakım servisine yatırılıyor ve cihazlara bağlanıyor. Sabaha karşı saat 03.00’te cihazlar ‘‘alarm’’ vermeye başlıyor; anneannenin nabzı 22’ye düşüyor, sonra 90’a fırlıyor; 22’ye iniyor. Anneannenin yeni kalp pilinin ‘‘eşik atladığı’’ anlaşılıyor; pilin ayarı yapılıyor ve hayat normale dönüyor. Adını Siyami Ersek’ten alan hastanenin başhekimi Prof. Dr. İbrahim Yekeler, ertesi gün bu öyküyü anneannenin damadından dinlediğinde hastanesini savunuyor. Anneannenin damadı da Prof. Yekeler’e ‘‘Günün birinde kalbinizden rahatsızlanırsanız, sakın Siyami Ersek’e gitmeyin’’ diyor. SESSİZ SEDASIZ (!) Cumhuriyet’e gözdağı ve buzdağı BOMBACI çocuklar yine bizim gazeteye uğradı. Çocuk deyince; Bülent Arınç’ın Meclis kürsüsüne çıkarttığı 21 yaşındaki adama da çocuk muamelesi yapıldığını hatırlatmak isterim. Çocuklar ilkinde pimi çekmeyi unutmuştu, ikincisinde önceki gece el bombasının ateşleme mekanizması arıza yaptı, dün öğleden sonraki üçüncü saldırıda bombayı patlattılar. Farkında mısınız, son zamanlarda Cumhuriyet birilerini ziyadesiyle rahatsız ediyor. Hele ‘‘Tehlikenin farkında mısınız’’ sorusunu sormaya başladığımızdan beri rahatsızlıkları iyice arttı. Tek tip mesajlarla bizi kınayıp ‘‘demokrat’’ olmaya davet ediyorlar. Kim bunlar? Bombacı çocukların arkasında ‘‘demokrasi’’yi menzillerine ulaşmak için araç olarak kullanan dincilerin olduğunu görmemek için tencerenin içinde kaynatılan ‘‘kurbağa’’ olmak gerek! İlk bombadan sonra hükümetten bir kişi bile, bize ‘‘geçmiş olsun’’ dileğinde bulunmamıştı, ikincisinde bizim sokağa birkaç polis koydular, üçüncüsünde ise çocuk, polisin yanından geçip “Allahu ekber” diyerek bombayı patlattı. Sonuç: Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri bombalanırken Cumhuriyet gazetesine birileri gözdağı vermek istiyor ama hiç kimse Cumhuriyet’in buzdağının altını ortaya çıkarmasına engel olamayacaktır! behicak?yahoo.com.tr Lig Akif Kökçe: ‘‘Politikacılar, Türkiye futbol liglerinden küme düşmeyi kaldırma derdinde. Türkiye’nin dünya gelişmişlik liginde her yıl küme düşmesi ise kimsenin derdinde değil!’’ Kadına Karşı Kadını Kullanmak MERİÇ VELİDEDEOĞLU Osmanlı döneminde kadınların örtünmesinin devletçe konu edilmesinin, ilk kez III. Selim’in bir fermanıyla 19. yüzyılın başında gerçekleştiği belirtilir. Padişah, Osmanlı ülkesinde kadınların açık renkli ve yakası açık feracelerle sokaklarda dolaşmalarını yasaklar. Daha sonraki yıllarda ‘‘peçe’’den de söz edilir, peçe takmamak ya da peçeyi alnın üstüne katlayıp koyarak açmak da yasaklanır. Son olarak kadınlarla ilgili yasak, 1911’de İstanbul Muhafızı ünlü Cemal Paşa’nın, kadınların alacalı çarşaflarla çarşıda pazarda dolaşmalarını kısıtlamasıdır. Yüz, iki yüz yıl önce, Osmanlı’nın örtünmeyle ilgili olarak kadına ‘‘reva’’ gördüğü yasaklardan daha koyusu, 21. yüzyılda İran’da da kadınlara uygulanmaya başlandı. Oysa reformcu Cumhurbaşkanı Hatemi döneminde kadınlar oldukça özgürleşmişlerdi ‘‘tesettür’’ bakımından; başörtüleri neredeyse düştü düşecek duruma dek gelmişti. Şimdi 21 Nisan’da başlayan yasaklar o denli ayrıntılı ve yaygın ki, İranlı kadın neredeyse Afgan kadınına benzer bir örtünme ile sarılıp sarmalanacak; belki tek ayrım şimdilik ‘‘peçe’’nin uygulanmaması. Gazete haberlerine göre, İran’da yasaklanmadan önce mankenlik yapan bir genç kız, ünlü modacıyı anarak: ‘‘Gucci’den bizi koparmaya Ahmedinejad’ın gücü yetmez!’’ demiş. Ne ki Ahmedinejat bu karşı koyuşa hemen yanıt verdi; piyasaya bol miktarda tesettür giysileri sunulmasını, böylece piyasanın bu giysilerle doldurulmasını ilgililerden istedi. Ayrıca Ahmedinejad gücünü, kadınların örtünmesini kontrol için kadınları da görevlendirerek adeta arttırdı. Kadınlar kadınları gözleyecekler; ilk zamanlar uyaracaklar, sonraları para cezasından hapsedilmeye dek cezalandırılmalarını isteyebilecekler hemcinslerinin. Şeriatla yönetilen Müslüman ülkelerin çoğunda bu yöntem ustalıkla kullanılır; bu ülkelerin parlamentolarına seçtirilen kadınlar, büyük bir propagandayla dünya kamuoyunun adeta gözüne sokulur, ardından bu kadınlara, kendilerinin ve ülkenin tüm kadınlarının özgürlüklerini ortadan kaldıran, onları ikinci sınıf yurttaş yapan şeriat yasaları bir bir kabul ettirilerek onaylatılır. Ne var ki, İran’ın ‘‘zaptiye’’ görevindeki bu kadınlarının görevlerini yapmaları, yani kadınların örtünmesini tam kontrol edebilmeleri bir engel ile karşı karşıyaymış. Bu engeli Baro Başkanı Bahman Keşaverz uygulamanın yasal dayanağı olmadığını ileri sürerek ortaya koymuş; bu konudaki yasada, örtünmenin sınırlarının veya ölçülerinin saptanmadığını anımsatmış. Bu nedenle söz konusu yasaya dayanılarak böyle bir uygulamaya gidilemeyeceğini belirten Baro Başkanı, sözü edilen yaptırımın uygulanabilmesi için türbanla örtünmenin sınırlarının yasal olarak belirtilmesinin gerektiğini açıkça bildirmiş. Demek ki başın nasıl örtüleceğinin, bedenin nasıl kapanacağının ölçülüp biçilip ortaya konması gerekiyor; başka bir deyişle bir modelin oluşturulması söz konusu. Böyle bir modelin ortaya konması için İran, komşu bir ülkeden yardım isteyebilir. Ahmedinejad batı komşusu laik Türkiye’de bu konuda en doyurucu örnekleri bulacaktır, hem de laik Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin başındaki yöneticilerin bizzat eşleri, bu örneği kendisine sunacaklardır. İran, doğu sınır komşusu, şeriatla yönetilen Pakistan’da bu örneği bulamaz; bilindiği gibi Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in eşinin başı açıktır. Öteki doğu sınır komşusu, sıkı şeriatla yönetilen Afganistan’ın Devlet Başkanı Karzai’nin eşi Zinet Karzai’nin pek gevşek bir örtünme içinde olduğunu İstanbul’daki toplantıda gördük. Dolayısıyla dört dörtlük örneği laik Türkiye Cumhuriyeti’nde bulacak İran. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç’ın eşi Münevver Arınç, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünisa Gül, şeriatla yönetilen İran kadınları için tesettür modeli olabilirler. Resimleriyle ya da daha iyisi kendileri İran’a giderek, İranlı kadınlara başlarını nasıl örteceklerini öğretebilirler. Böylece 80 yıl sonra laik TC’nin geldiği nokta, bir kez daha ortaya konur. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Mayıs www.mumtazarikan.com Şişli civarında, 300 m2 veya üstü, kitap deposu olarak kullanılabilecek giriş katı aranıyor. Müracat : (0 212) 343 72 74 Dahili: 494 1/ Bir tür ha 1 mur tatlısı. 2/ 2 Sahip... Ürün 3 daha tarladay4 ken, yetiştiği zaman teslim 5 edilmek üzere 6 önceden pey 7 verilerek yapılan satış. 3/ 8 Çok esnek bir 9 kumaş türü... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Kent. 4/ İlkel benlik... 1 B AMB U L P İ ‘‘ kurşun gibi ağır’’ 2 A A Y Y A L A N (Nâzım Hikmet). 5/ 3 M A L A K İ S Aksaray ilinde, tüf kaAMU T OM yalara oyulmuş pek 4 B E çok dinsel yapının bu 5 U Y K U L U K T U R U N Ç lunduğu ünlü vadi... 6 L A L İ K U L A İşaret. 6/ İlgi eki... İs 7 tanbul’da, Bizans mo 8 P A S O N A R A A S zaik sanatının en gü 9 İ N M E Ç zel örneklerini barındıran yapı. 7/ Bir nota... Tantal elementinin simgesi... Bilgisiz, kültürsüz kimse. 8/ Venedik gondolcularının doğaçtan söyledikleri şarkı. 9/ Muğla’nın bir ilçesi... Büyük makamdaki kimseleri hoş sözlerle, fıkra ve öykülerle eğlendiren kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dürüm gibi sarılmış yufka arasına ceviz ya da fıstık doldurularak yapılan bir tür hamur tatlısı... Bir gösterme sıfatı. 2/ Hatay ilinde bir ırmak... ‘‘Gel ey kaşlım dizim üstüne / Ay bir yandan sen bir yandan sar beni’’ (Sabahattin Ali). 3/ Geçirimsiz bir toprak cinsi... Fasıla. 4/ ‘‘Evlerinin önü çardak / Elif’in elinde / Sanki yeşil başlı ördek / Yüzer Elif Elif diye’’ (Karacaoğlan). 5/ Karışık renkli... Güneydoğu Asya’da yetişen ve mobilya yapımında kullanılan bir cins kamış. 6/ Bizmut elementinin simgesi... Zimbabve’nin başkenti. 7/ Marmara Denizi’nde turistik bir ada... Ateş. 8/ Küçük kareler biçiminde kesilmiş hamur katları arasına kıyma konularak yapılan İtalyan yemeği. 9/ Ermiş kimselerin gösterdiklerine inanılan doğaüstü durum. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle