17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA 4 HABERLER TBMM’ye gönderilen tasarının kapsamı ihaleye fesat karışmadan uyuşturucu ticaretine kadar genişletildi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Fuhuş da terör suçu sayıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM’ye gönderilen Terörle Mücadele Yasa’nda değişiklik öngören tasarıyla terör suçunun kapsamı yeniden belirlendi. Tasarıyla, insan ticareti, eğitim ve öğretimin engellenmesi, uyuştucuru ticareti, ihaleye fesat karıştırma, fuhuş, kredi kartlarının kötüye kullanılması da terör suçu sayılacak. Mevcut yasanın birinci maddesinin ‘‘Terör ve örgütü tanımı’’ başlığı, tasarıyla ‘‘terör tanımı’’ olarak değiştirildi. Tasarıyla terör suçlarının kapsamı yeniden belirlendi. Buna göre, kasten öldürme ve yaralama suçları, cebir ve şiddet içeren suçlar ile Türk Ceza Yasası’ndaki şu suçlar da terör suçu kapsamına alınacak: ‘‘Göçmen kaçakçılığı, insan ticareti, intihar, çocukların cinsel istismarı, tehdit, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, eğitim ve öğretimin engellenmesi, kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi, siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi, inanç, düşünce ve kanaat Tayland Dersleri Geçen haftaki yazımda, CUMOK’un düzenlediği İzmir İktisat Kongresi 2006’da, yaptığım konuşmanın Tayland deneyine ilişkin kısmını sizlerle paylaşmıştım. Konuşmamın, IMF programlarına karşı seçeneklere ilişkin ilk bölümündeyse, seçeneklerin salt ulusalcı değil, aynı zamanda halkçı ve demokratik boyutlara da sahip olmaları gerektiğini vurgulamıştım. Tayland Başbakanı Thaksin Shinawatra’nın önceki hafta istifa etmek zorunda kalması, bu boyutlardan birinin eksikliği halinde ortaya çıkabilecek sonuçları gözler önüne seriyordu. Örgüt yöneticisine 15 yıl hapis Terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar TCY’nin 314’üncü maddesine göre cezalandırılacak. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılacak. Buna göre, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, 10 yıldan 15 yıla kadar, örgüte üye olanlara 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası verilecek. Terör örgütünün veya amacının propagandasını yapan kişi, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında arttırılacak. Ayrıca, basın veya yayın organlarının sahipleri hakkında da 1000 günden 10 bin güne kadar adhürriyetinin kullanılmasının engellenmesi, konut dokunulmazlığının ihlali, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, sendikal hakların engellenmesi, nitelikli hırsızlık, yağma, mala zarar vermenin nitelikli halleri, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, radyasyon yayma, atom enerjisi ile patlamaya sebebiyet verme, tehlikeli li para cezasına hükmolunacak. Sorumlu müdürleri hakkında, bu cezanın üst sınırı 5 bin gün olacak. 314. maddedeki aynı cezalar, örgütün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde örgüte ait amblem ve işaretlerin taşınması veya bu işaret ve amblemlerin üzerinde bulunduğu üniformayı andırır giysiler giyilmesi veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerin gizlenmesi amacıyla yüzün tamamen veya kısmen kapatılması, örgütün amacına yönelik afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçlerin taşınması veya bu nitelikte slogan atılması, ses cihazları ile yayımlanması, örgüte üye kazandırmaya yönelik faaliyetlerde bulunulması halinde de uygulanacak. para ve kıymetli damgaları yapmaya yarayan araçlar, mühürde sahtecilik, resmi belgede sahtecilik, özel belgede sahtecilik, resmi belge hükmündeki belgeler, halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit, suç işlemeye tahrik, suçu veya suçluyu övme, ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması, kıta sa hanlığında veya münhasır ekonomik bölgedeki sabit platformların işgali, fuhuş, ihaleye fesat karıştırma, bilişim sistemine girme, sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması, görevi yaptırmamakta direnme, hükümlü veya tutuklunun kaçması, kaçmaya imkân sağlama, devletin egemenlik alametlerini aşağılama, silah sağlama, askeri komutanlıkların gaspı ve halkı askerlikten soğutma ve askerleri itaatsizliğe teşvik.’’ Ekonomi iyi, model çalışıyor ama... Uluslararası gözlemciler, mali piyasalar Thaksin Shinawatra’nın geçen hafta özetlediğim ekonomik modelinin, başarılı, Tayland’ın Asya krizinden sonra en sağlıklı toparlanmayı yaşayan ülke olduğunda anlaşıyorlar. Görünüşte halk da memnun. Thaksin’in partisi 2005 seçimlerinde oyların yüzde 75’ini aldı. Ancak geçen aylarda büyük kentlerde ortaya çıkan ve gittikçe yoğunlaşan sokak gösterileri karşısında, Thaksin, sürpriz bir kararla erken seçimlere gideceğini, eğer yüzde 50’den aşağı oy alırsa istifa edeceğini açıkladı. Muhalefet partilerinin boykotuna rağmen seçimlere katılım yüksek oldu, oyların yüzde 54’ünü Thaksin aldı (Ohmy News 04/10/06); buna rağmen istifa etti. Halbuki, Asya krizinin ardından, beş yıllık Thaksin döneminde ekonomi yılda ortalama yüzde 5 büyüyerek toparlanmıştı. Thaksin’in iç piyasayı güçlendirmeye öncelik veren modeli, sanılanın aksine, ihracatı da güçlendirmişti. Tsunaminin, Aralık 2004’teki yıkıcı etkilerine karşın, 2005’te büyüme yüzde 4.5 ihracat artışı yüzde 15 gerçekleşmişti. Tayland borsasındaki 55 milyon dolarlık net yabancı sermaye, mali piyasaların ekonomik modele güveninin kanıtıydı (Business Day, 10/04/04). Tayland gazetesi Business Day’in aktardığına göre, Thaksin döneminde kırsal gelirler yüzde 60 artmıştı. Time dergisi de geçen hafta, ‘‘45 milyon Taylandlı yoksul köylünün ilk kez gerçekten kendilerine hizmet eden bir demokrasiye sahip olduklarını düşünmeye başladıklarını’’ yazıyordu. Bu sırada Tayland parası, Bath, dolar karşısında son yedi yılın en yüksek düzeyine tırmanırken, ihracat artışının yıllık yüzde 1517’lik bir düzeyde seyrediyor olması, ekonominin rekabet gücünü gösteriyordu. Ancak Thaksin, kentli orta ve yukarı orta sınıfların, medyanın ve büyük sermayenin muhalefeti karşısında, bunların toplam nüfus içindeki payı yüzde 10’u geçmemesine karşın istifa etmek zorunda kaldı. Washington Post’a göre, ‘‘Thaksin ve muhalefeti, demokrasiyi kurtarma adına katletmişlerdi’’ (09/04). Gerçekten de yüzde 54 oy alan bir başbakanın istifa etmesi görülmüş şey değildi Orman yangınları Tasarıyla öngörülen diğer bazı düzenlemeler şöyle: Kasten ormanların yakılması, terör amacı ile bir örgüte mensup kişi veya kişilerce devlet ormanlarının yakılması, Kaçakçılıkla Mücadele Yasası’nda tanımlanan ve hapis cezası gerektiren suçlar, olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde, olağanüstü halin ilanına neden olan olaylara ilişkin suçlar, izinsiz araştırma, kazı ve sondaj yapılması, yurtdışına çıkarma da terör suçu sayılacak. Bütün bu suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre verilecek hapis cezaları veya adli para cezaları, yarı oranında arttırılacak. İsim ve kimlik belirterek veya belirtmeyerek kime yönelik olduğunun anlaşılmasını sağlayacak şekilde kişilere karşı terör örgütleri tarafından suç işleneceğini veya terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin kimliklerini açıklayanlar, yayıtlayanlar ya da bu yolla kişileri hedef gösterenler, terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını basanlar veya yayımlayanlara, kanunun ilgili maddesine aykırı olarak muhbirlerin kimliklerini açıklayanlar veya yayımlayanlara verilen 5 milyon liradan 10 milyon liraya kadar ağır para cezası, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası olarak değiştirildi. maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi, çevrenin kasten kirletilmesi, zehirli madde katma, kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilaç yapma veya satma, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti, parada sahtecilik, paraya eşit sayılan değerler, kıymetli damgada sahtecilik, GÜL, TMY DEĞİŞİKLİĞİNİ SAVUNDU İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ‘Amaç vatandaş ile teröristi ayırmak’ ? TMY’nin temel ilkesinin terör ve teröristle çok daha etkin biçimde mücadele etmek olduğunu vurgulayan Gül, demokrasi ve terörle mücadelenin birbirine zıt şeyler olmadığını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, güvenliğin olmadığı yerde özgürlük ve demokrasinin tadının alınamayacağını belirterek demokrasi ve terörle mücadelenin birbirine zıt şeyler olmadığını söyledi. Gül, Terörle Mücadele Yasası (TMY) değişikliğindeki amacın vatandaş ile teröristi birbirinden ayırarak güvenlik birimlerine etkin hareket etme olanağı verilmesi olduğunu bildirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın rahatsız olması nedeniyle AKP grubu, dün Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül başkanlığında toplandı. TMY’de yapılacak değişiklikle ilgili bilgi veren Gül, Türkiye’nin, giderek daha çok demokratikleştiğini ve kalkındığını, böyle bir ortam içinde Türkiye’yi bölmeye, dağıtmaya kimsenin gücünün yetmeyeceğini belirtti. Bölücülükle sonuna kadar mücadele edeceklerini, bunu yaparken çağdaş demokrasiyi de güçlendireceklerini kaydeden Gül, ‘‘Bütün vatandaşlarımızın etnik kökeni ne olursa olsun bu çağdaş demokrasi içinde, bu ülkeye olan aidiyetlerini çok daha güçlendirici her türlü tedbiri almaya devam edeceğiz’’ dedi. TBMM’nin kurulduğu dönemde de bölücülükle ilglii bazı kışkırtmalar olduğunu anımsatan Gül, ‘‘O gün TBMM’nin şerefli milletvekilleri, TürkKürt veya başka bir etnik grubu ayrımı yapmadan yayımladıkları bildirilerde ‘Türk Kürt bir vahidedir’ demişti. Bugün de hep birlikte vahit olduğumuz, bir ve beraber olduğumuzu, bütün dünyaya göstermeye devam edeceğiz’’ diye konuştu. TMY’de yapılacak değişikliğin daha önce yapılan düzenlemelere paralel ve onları tamamlayıcı nitelikte olacağını belirten Gül, şu görüşleri dile getirdi: ‘‘Herkes şundan emin olsun ki hükümetimiz, terörle mücadele konusunda da en ufak bir zaafa kapılmayacaktır. Çünkü karşımızda bu kalkınma sürecini baltalamak isteyen bir düşman var, terör örgütü var. Bu amaçla karşımıza çıkanlara da en ufak bir zafiyet göstermeyeceğiz ve onlarla mücadele kararlılığını da en kati şekilde ortaya koyacağız. Bütün amacımız, özgürlüğü ve demokrasiyi güvenlik içinde yaşatmak ve yaşamaktır.’’ Basına para cezası geliyor Bu eylemlerin basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, basın ve yayın organlarının sahiplerine, 1000 günden 10 bin güne kadar adli para cezası verilecek. Sorumlu müdürleri hakkında, bu cezanın üst sınırı 5 bin gün olacak. Terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde suç işlemeye alenen teşvik, işlenen suçları ve suçluları övme veya terör örgütünün propagandası niteliğindeki süreli yayınlar, hâkim kararı ile; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de cumhuriyet savcısının emriyle tedbir olarak 15 günden 1 aya kadar durdurulabilecek. Programın zaafları Thaksin’in başını yedi Thaksin iktidara, IMF politikalarına karşı yükselen toplumsal tepkiye, iş çevrelerinin mallarını yabancılara kaptırma korkusuna dayanarak geldi. Partisine ve programına hem halk sınıflarının hem de Tayland ‘‘TÜSIAD’ının’’ desteğini sağladı. Ancak, büyük bir çoğunlukla iktidara gelen Thaksin’in programının demokrasi ayağı çok zayıftı. Bu yüzden belki de Thaksin’in yönetimini, seçimlerin demokrasi anlamına gelmeyeceğine ilişkin iyi bir örnek olarak da görebiliriz. İkincisi, Thaksin, IMF programından koparken dış politikada hızla ABD’ye yaklaştı, hatta yörüngesine girdi. Irak savaşına, bölgedeki ‘‘terorizme karşı savaşa’’ destek verdi; birçok yasadışı CIA operasyonuna göz yumdu, Güney Tayland’daki Müslüman ayrılıkçı harekete ve uyuşturucu trafiğine karşı binlerce insanın canına mal olan çok sert bir politika izledi (The Asia Times 08/04). Thaksin’in bu politikaları, krizden çıktıktan sonra artık, ‘‘halkçı politikaları’’ terk etmek isteyen iş çevrelerinin, alt sınıflara yönelik harcamaların vergilerini arttırmasından korkan, Thaksin’in alt sınıfların desteğine güvenerek yasadışı yollarla cebini doldurmaya kalkmasına bozulan kentli orta sınıfların, üzerlerindeki baskıdan bunalan medyanın ve entelektüellerin, antidemokratik uygulamalara karşı çıkan üniversite çevrelerinin, ABD ile ilişiklerinden huzursuz olan küreselleşme karşıtı hareketin ortak bir Thaksin karşıtı blok oluşturmasını kolaylaştırdı. Bu blok nüfusun çok sınırlı, ama çok iyi örgütlü, mali olanakları güçlü, propaganda yapmasını, gürültü çıkarmasını bilen bir kesimiydi. Yarattıkları kargaşa, ülkede bir kriz havası yarattı, Tayland Kralı’nın da müdahalesiyle Thaksin’i istifaya zorladı. Tayland deneyimi, CUMOK konferansına katkıda bulunan birçok konuşmacının vurguladığı gibi, IMF’den kurtulma programlarının ulusalcı bir ekonomik boyuta olduğu kadar bağımsızlıkçı bir dış politika izlemeye, demokratik, katılımcı boyutlara da gereksinimleri olduğunu kanıtlıyordu. ergin.yildizoglu?gmail.com [email protected] Siyasi partilere iki kat ceza ‘Dur emrine’ uymayana silah Soruşturmanın amacının tehlikeye düşebileceği durumlarda; yakalanan, gözaltına alınan veya gözaltı süresi uzatılan kişinin durumu hakkında, cumhuriyet savcısının emriyle sadece bir yakınına bilgi verilecek. Şüpheli, gözaltı süresince yalnız bir avukatın hukuki yardımından yararlanabilecek. Şüphelinin kolluk tarafından ifadesi alınırken sadece bir avukatı hazır bulunabilecek. Avukatların, terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine aracılık ettiğine ilişkin bulgu veya belge elde edilmesi halinde, cumhuriyet savcısının istemi ve hâkim kararıyla bir görevli görüşmede hazır bulundurulabilecek. Ayrıca, bu kişiler ile avukatları arasında alınıp verilen belgeler, hâkim tarafından incelenebilecek. Kolluk kuvvetlerinin, terör örgütlerine karşı yapılan operasyonlarda ‘‘teslim ol’’ çağrısına yanıt vermeyenlere karşı silah kullanma yetkisini düzenleyen ve Anayasa Mahkemesi’nce 1999 yılında iptal edilen hüküm, tasarıda yeniden düzenlendi. Buna göre, kolluk kuvvetleri, terör örgütlerine yönelik operasyonlarda emre itaat etmeyerek silah kullanmaya teşebbüs edenlere karşı, tehlikeyi etkisiz kılabilecek ölçü ve orantıda, duraksamadan silah kullanmaya yetkili olacak. Dernek, vakıf, siyasi parti, işçi ve meslek kuruluşlarına veya bunların yan kuruluşlarına ait bina, lokal, büro veya eklentilerinde, öğretim kurumlarında veya öğrenci yurtlarında veya bunların eklentilerinde işlenmesi halinde cezanın iki katı hükmolunacak. Kişi, etkin pişmanlık hükümlerinden ancak bir kez yararlanabilecek. Tümüyle veya kısmen terör suçlarının işlenmesinde kullanılacağını bilerek ve isteyerek doğrudan veya dolaylı olarak fon sağlayan veya toplayanlar 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 150 günden 1500 güne kadar adli para cezasına çarptırılacak. Suçların kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında arttırılacak. Oral Çelik’in Bugün gazetesine üç gündür anlattıkları sizde bir isyan duygusu yaratmıyor mu? Ülkemizin en önemli gazetecisi, bundan 27 yıl önce herkesin gözü önünde öldürüldü. Katil yakalandı, onunla bu cinayete ortak olanların isimleri de ortaya çıktı. Bunlardan birisi de Oral Çelik’ti. Olayın örgütleyicilerinden birisi olduğunu bizler biliyorduk. Belgeleri bilgileri biraz dikkatle izleyince bu gerçeği kolayca öğrenmek mümkündü. Bizim bildiklerimizin daha fazlasını devlet güçleri, savcılık ve yargıçlar biliyordu. Oral Çelik yeşil pasaport verilip yurtdışına gönderildi. Orada da adı çeşitli yasadışı olaylara karıştı, tutuklandı. Sonunda Türkiye’ye gönderildi. Yargılamanın sonunda Türkiye’de beraat ettirildi, tıpkı İbrahim Çiftçi gibi. Her şeyi bilen adalet, her şeyi ortaya çıkarabilen güvenlik güçleri, ne olmuşsa ülkemizin en büyük gazetecisinin katilini, katillerini ve olayın arkasındaki güçleri bir türlü ortaya ‘Olayın Muhatabı Türk Devleti’ çıkaramamış ve cezalandıramamıştı. Oral Çelik, devlete nanik mi yapıyor? ‘‘Ben işin merkezindeydim’’ diyor. Cinayetin nasıl planlandığını, katil olarak yakalanan Mehmet Ali Ağca’nın cezaevinden nasıl kaçırıldığını anlatıyor. Bunu biz de biliyorduk. Ayrıntılarını da biliyorduk. Mahkeme Oral Çelik’i beraat ettirdi. Yargı kararına saygımız sonsuz diyelim mi? ??? Oral Çelik, Mehmet Ali Ağca’yı sorgu sırasında polisin elinden alan dönemin İstanbul Sıkıyönetim Komutanı ve 12 Eylül darbesinin kuvvetli generali Necdet Üruğ’un kulaklarını çınlatarak şunları da anlatıyor: ‘‘Kartal Cezaevi’ne elimizi kolumuzu sallayarak girip çıkıyorduk. Havacı binbaşı içeri götürdü. Cezaevindeki Cengiz Ayhan’ın planlaması gereği 12 kişi kaçacaktı. Sonra durum değişti. MHP’den birisi bana gelerek, ‘Kaçışı iptal edin, Mahir Çayan gibi vuracaklar’ dedi. Vakit geçirmeden ‘Yahya Efe’ kimliğiyle cezaevine gittim. Geç kalmıştım. Sevk alıp ajan Atilla Serpil ’le birlikte hastaneye gitmişler. Gerisi malum.’’ ‘‘Gerisi malum’’ diyor Oral Çelik. Gerisi malum, bu cinayet örtbas edildi. Oral Çelik yeşil pasaportla yurtdışına çıkarıldı. Devlet onu MİT raporundaki ‘‘cinayeti planlayanlardan’’ birisi olarak bildiği halde yurtdışına göndermişti. Şimdi bizzat kendi dilinden her şeyi itiraf ediyor. Neden Oral Çelik her şeyi itiraf ediyor? Anlaşılıyor ki, kendisi bir dizi senaryosunun yazarı haline gelmiş. ‘‘Kurtlar Vadisi’’nin ilgi görmesinden sonra hakiki bir Kurtlar Vadisi daha ortaya çıkarılacak anlaşılan. Abdi İpekçi’yi, solcu öğretmenleri, Ankara Bahçelievler’de TİP’li gençleri nasıl öldürdüklerini bize yeniden seyrettirecekler. Papa’yı nasıl vurduklarını anlatacaklar. İşin açıkçası geçmişimizi, acılarımızı film sahnelerinde ticari olanağa çevirecekler. Reyting meraklısı televizyoncularımız da bundan para kazanacaklar. ??? Türkiye, demokratik bir ülke olabilir mi? Kimilerine göre zaten demokratik bir ülke. Geçmişinde binlerce faili meçhul cinayet bulunan bir ülke, nasıl demokratik sayılabilir ki! Katilleri yargılayıp mahkum edemeyen, askeri darbecileri üniversitelerde öğretim üyesi gibi ağırlayan bir ülke, demokratik olabilir mi? En büyük gazetecisinin, savcısının katillerinin işadamı, senaryo yazarı olarak ortalıkta, itibarlı kişiler olarak sokakta dolaştığı; sonra da bu kişile rin ortaya çıkıp ‘‘Onları biz öldürdük’’ diye övündüğü bir ülkeye, demokratik bir ülke diyebilir miyiz? ??? Olayın en sinir bozucu ve itici boyutuysa, bu tür gerçeklerin tekrar tekrar ortaya çıkmasından sonra, dönüp Abdi İpekçi’nin ailesine ‘‘Ne diyorsun’’ sorusunu sormak oluyor. Ne desinler? Ne demelerini bekliyoruz? ‘‘Adalete güveniyoruz, güvenlik güçlerine güveniyoruz, hak yerini buldu’’ demelerini mi istiyoruz? Ben bir gazeteci olarak onlardan utanıyorum. Bu cinayetlerin yükünün hepimizin omuzları üzerinde olduğuna inanıyorum. Sevgili Nükhet İpekçi her seferinde sorulan sorulara ders olacak cevaplar veriyor. Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet bu kez de çok haklı olarak şunları söylüyor: ‘‘Olayın tarafı biz değiliz, onu yargılayan Türk adaleti ve Türk devletidir’’ dedi. Daha ne desin ki! TEŞEKKÜR Dr. Siyami Ersek Hastanesi’nde operasyonumu başarıyla gerçekleştiren Op. Dr. Tanju Ulufer ve ameliyat ekibine teşekkür ederim Ülgen Ulukut CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle