25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Yeni başkan Yılmaz, hem ‘piyasa dostu’, hem Gül’ün okul arkadaşı, hem de 26 yıllık banka geçmişiyle tanınıyor 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Merkez’de orta yol bulundu C umhurbaşkanı Sezer, kararnameyi imzaladı. Beş haftalık vekâlet dönemi Banka Meclisi üyesi Durmuş Yılmaz’ın atanmasıyla sona erdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Merkez Bankası Başkanlığı’na, Banka Meclisi ve bankanın faiz politikalarını belirleyen Para Politikası Kurulu’nun üyesi Durmuş Yılmaz’ın atanmasına ilişkin kararnameyi onayladı. Merkez Bankası’na 1980’de giren ve muhafazakâr kişiliğiyle tanınan Yılmaz’ın Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün İngiltere’den sınıf arkadaşı olduğu belirtildi. Yeni Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Başkanvekili Erdem Başçı ile beraber Merkez Bankası İdare Merkezi girişinde kısa bir açıklama yaptı. Yılmaz, ‘‘ilan edilen enflasyon hedefleri ile çelişmeden, hükümetin büyüme ve istihdam politikalarının destekleneceğini’’ belirtirken dalgalı kur rejiminin de, temel uygulama çerçevesi korunmak suretiyle devam edeceğini kaydetti. Yılmaz, 1980’de çalışmaya başladığı Merkez Bankası’nın değişik kademelerinde görev aldığını, o günden bu yana, Türkiye’nin para politikası alanında elde ettiği en büyük kazanımın ‘‘Merkez Bankası bağımsızlığı’’ olduğunu belirterek ‘‘Fiyat istikrarına giden yolda, enflasyon hedefi hükümet ile birlikte belirlenmektedir. Bu hedefler, bu yıl için yüzde 5, 2007 ve 2008 için yüzde 4 olarak belirlenmiş ve ilan edilmiştir. Bu hedeflere ulaşmak temel amacımızdır. Bununla çelişmemek kaydıyla, hükümetimizin büyüme ve istihdam politikalarını da desteklemeye devam edeceğiz’’ dedi. Sosyal Güvenlik ‘Reformu’ IMF’nin en önemli koşullandırmaları arasında olan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı geçen hafta içerisinde jet hızıyla Meclis gündemine taşındı. Yasa tasarısı emekliliğe hak kazanmak için gerekli asgari prim ödeme süresini 7 bin işgününden 9 bine çıkartmakta; emeklilik yaşını kademeli olarak 65’e yükseltmekte ve bağlama oranını da azaltmayı öngörmektedir. Tasarının anayasanın temel hükümlerine aykırı olan yönleriyle çalışanlar üzerine getirdiği yükler, 15 Nisan tarihli Cumhuriyet gazetesinde Miyase İlknur’un araştırma yazısında ayrıntılı olarak incelenmiş idi. Ben bu yazı kapsamında tasarının özüne ilişkin saptamaları sizlerle paylaşmaya çalışacağım. ??? Sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılandırılması IMF’nin uzun zamandır üzerinde durduğu koşullandırmaların en önemlilerindendir. Sisteme bu yönde ilk müdahale 2000 yılı dezenflasyon programı altında yapılmış idi. Ancak o günden bu yana sistemin mali dengesizliklerinin derinleşmesi karşısında IMF Türkiye’den yeni bir düzenlemede bulunulmasını istemekteydi. Nitekim, IMF temsilcisi Hugh Bredenkamp 2005’in Aralık ayında yaptığı bir konuşmada Türkiye’de cari işlemler açığının yaratabileceği istikrarsızlıklara karşı iki tedbir önermekteydi: ‘‘Merkez Bankası rezervlerinin güçlendirilmesi ve son yıllarda artış gösteren sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarının önüne geçilmesi’’. IMF yetkililerine göre Türkiye’de sosyal güvenlik şemsiyesi altındaki kesime sağlanan sağlık hizmetlerinin maliyeti çok hızlı artmaktadır ve buradaki mali açıklar nihai olarak cari işlemler açığının kontrolünü de güçleştirmektedir. Dolayısıyla sosyal güvenlik sisteminde çalışanlara sağlanan hizmetler bir an önce kısıtlanmalıdır. IMF yetkililerinin ve IMF programının yakın izleyicisi durumundaki AKP hükümetinin sosyal güvenlik sistemindeki mali dengesizliklere bakış açısı sadece prim kazançları ile giderlerin cebirsel olarak dengelenmesini gözeten teknik aktüaryel hesaplar ile sınırlıdır. IMF’nin yaklaşımına göre söz konusu aktüaryel dengelerin sağlanması için emeklilik yaşının yükseltilmesi, bağlama oranlarının düşürülmesi ve benzeri ‘‘mali’’ tedbirler sorunun çözümü için yeterli olacaktır. Oysa Türk sosyal güvenlik sisteminin içinde bulunduğu açmaz basit bir cebirsel hesap uyuşmazlığından değil, esas olarak sistemin içinde bulunduğu işgücü piyasalarındaki yapısal sorunlardan kaynaklanmaktadır. Türkiye’de işgücü piyasaları giderek artan ölçüde kayıt dışılık ve marjinalleşme nedeniyle sosyal güvenlik sisteminin formel kapsamı dışına itilmektedir. Her şeyden önce Türk işgücü piyasalarında formel istihdam, toplam işgücünün ancak yarısına ulaşmaktadır. TÜİK’in verilerine göre toplam işgücü arzı 24 milyon düzeyinde olmasına karşın kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 50’ye ulaşmaktadır. SSK’ye kayıtlı olarak prim ödeyen işgücü sadece 6.8 milyon kişidir. Bunun ötesinde IMF programının spekülatif/işsiz büyümeye dayalı niteliği sonucu artan işsizlik giderek yapısal bir karakter kazanmış durumdadır. 2001 krizi öncesinde yüzde 6.5 düzeyinde olan açık işsizlik oranı krizle birlikte yüzde 10’un üzerine çıkmış ve burada direnç göstermiştir. Son olarak Türkiye’de çalışabilir nüfusun ancak yarısı işgücü piyasasına katılmaktadır. İşgücüne katılım oranı 2001 krizi sonrası daha da gerilemiştir. 2005 düzeyi yüzde 47 olan bu oran AB ortalaması olan yüzde 70’lere görece çok düşüktür. Bu olgunun ardında da iş bulma ümidi kalmayan kesimin işgücü piyasasına formel olarak katılmak yerine, marjinalleşmiş/taşeronlaştırılmış faaliyetlerde kayıt dışılığı seçmek zorunluluğu yatmaktadır. Sosyal güvenlik sistemi reform tasarısının bir diğer uzantısı da yakın günlerde ‘‘sağlıkta dönüşüm reformu’’ adı altında gündemimize gelecektir. IMF söz konusu yeni koşullandırmayla birlikte sosyal güvenlik kuruluşlarında sağlık harcamalarının azaltılmasının çarelerini aramaktadır. Bütün sağlık kuruluşlarını tek bir şemsiye altında toplayarak vatandaşları ‘‘müşteri’’, sağlık kuruluşlarını da birer ‘‘ticari işletme’’ haline dönüştürmeyi planlayan bu tasarı sonucunda zaten çok geri düzeyde bulunan sağlık hizmetlerinin daha da daraltılması ve parası olanın yararlanacağı birer ticari faaliyete dönüştürülmesi amaçlanmaktadır. IMF’nin esas niyeti, sistemin yapısal nitelikli sorunlarına çözüm aramak yerine, esas olarak ‘‘finansal sistemin sağlığı’’nı sağlama dürtüsüyle cebirsel aktüaryel hesaplamalarla çalışanların üzerinden kaynak elde etmektir. SERDENGEÇTİ’NİN GÖZDESİ İyi teknisyen diye tanınıyor 1947 yılında Uşak’ta doğan Yılmaz, üniversiteyi İngiltere’de The City University of London’da tamamladı. 1980 yılında Merkez Bankası’nda Dış Borç Erteleme Servisi’nde işe başladı. 1995 yılında müdür, 1996 yılında genel müdür yardımcısı oldu. 2002 yılında İşçi Dövizleri Genel Müdürü olan Yılmaz’ın, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün de İngiltere’den sınıf arkadaşı olduğu ifade edildi. ANKA’nın haberine göre, Merkez Bankası’na yakın çevreler Durmuş Yılmaz ismini, ‘‘böyle bir ortamda Merkez Bankası Başkanlığı’na atanabilecek en iyi isim’’ olarak değerlendirdiler. Bir eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı, Süreyya Serdengeçti’nin Piyasalar Genel Müdürlüğü döneminde Durmuş Yılmaz’ı ‘‘iyi bir teknisyen’’ olduğu için genel müdür yardımcılığına seçtiğini belirtti. Yılmaz, Merkez Bankası’nın üst yönetiminde bulunmuş bazı isimler tarafından, ‘‘insanlarla dostça ve iyi ilişkiler kuruyor, inançları olan, ancak siyasetle ilgisi olmayan, titiz, piyasaları iyi tanıyan, öne çıkmayan, işini ciddiyetle yapan iyi bir teknisyen, eşinin başı örtülü’’ sözleriyle tanımlandı. Başkanvekili Erdem Başçı, ‘emaneti’ Durmuş Yılmaz’a teslim etti. PİYASALAR RAHATLADI Merkez Bankası’na içerden bir ismin başkan olarak atanmasının genel olarak ‘‘olumlu’’ karşılandığı piyasalarda ise uzmanlar ‘‘piyasa dostu’’ olarak nitelendirdikleri Durmuş Yılmaz’ın bağımsızlık konusunda Banka Meclisi’ne hükümet tarafından atandığı için, kendisini kanıtlaması gerektiğini belirtiyorlar. Yılmaz’ın atanmasıyla ‘‘belirsizliğin’’ azaldığına dikkat çekilen piyasalarda borsada hisse senetleri ortalama yüzde 2.4 değer kazandı. Ulusal 100 Endeksi 1004 puan artışla 42 bin 865 puana yükselirken; serbest piyasada dolar 70 YKr düşüşle 1.3440 YTL’ye, Avro ise 30 YKr’lik kayıpla 1.6490 YTL’ye geriledi. SELÇUK ECZA DEPOSU Global Yatırım Başkanı Kutman’a göre ihalede ilk rakamı yakalama şansı kalmadı Önce halka arz sonra yurtdışı Ekonomi Servisi İlaç dağıtımı alanında 48 yıldır faaliyet gösteren Selçuk Ecza Deposu, paylarının yüzde 17.4’ünü halka arz ediyor. Halka arzla ilgili düzenlenen basın toplantısında konuşan Selçuk Ecza Deposu Genel Müdürü Sonay Gürgen, 2005 sonu itibarıyla yüzde 34.7’lik bir pazar payına sahip olan şirketin cirosunun ise 2 milyar doları aştığını söyledi. 90 depo ve 136 bin metrekare toplam alanda faaliyetlerini sürdürdüklerini anlatan Gürgen, halka arz geliriyle 2007’de Azerbaycan, Kazakistan, Romanya ve Cezayir gibi ülkelerde depo açmayı düşündüklerini belirtti. İş Yatırım’ın genel müdürü İlhami Koç da halka arzla ilgili şu bilgileri verdi: Sermaye halka arz sonrası 200’den 225 milyon YTL ’ye çıkacak. Halka açılacak yüzde 17.4’lük oran ek satış kullanılırsa yüzde 20 olacak. Bunların yüzde 68’i yurtdışı kurumsal yatırımcılara ayrılacak. Talep 192021 Nisan’da toplanacak. Fiyat aralığı 4.60 YTL5.60 YTL olacak. Galataport’a yine gireceğiz Ekonomi Servisi Global Yatırım Holding AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutman, yeniden yapılması beklenen Galataport ihalesine gireceklerini ancak Ofer’le girip girmeyeceklerinin belli olmadığını belirterek ‘‘İhalenin hiçbir şekilde taksitli olması taraftarı değiliz. Umarım peşin parayla açılır. Pamuk eller cebe olur’’ dedi. Mehmet Kutman dün, holdingin üst düzey yöneticilerinin de hazır bulunduğu basın toplantısında Galataport ihalesine ilişkin soruları yanıtladı. Rahmi Koç’un ‘‘Haberimiz olsaydı biz de girerdik’’ açıklamasının hatırlatılması üzerine Kutman, ‘‘Kendisini yeni ihalede bekliyoruz’’ dedi. Kutman, Galataport’u maalesef kamuoyuna anlatamadıklarını ifade ederek şöyle konuştu: ‘‘O günlerde TÜPRAŞ ihalesi oldu, ertesi gün bu oldu. Ondan sonra Star televizyonu oldu, şu oldu, bu oldu... Birdenbire maalesef çok şey üst üste geldi. Bu, Galataport’a mal oldu. Acısı bir yerden çıkacaktı. Galataport’tan çıktı.’’ Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’la hiçbir gizli görüşmeleri olmadığını belirten ? Rahmi Koç’un ‘‘Haberimiz olsaydı biz de girerdik’’ açıklamasının hatırlatılması üzerine Kutman, ‘‘Kendisini yeni ihalede bekliyoruz’’ dedi. ? Galata Limanı ihalesi ile birçok özelleştirmenin aynı döneme denk gelmesini “şanssızlık” diye değerlendiren Kutman’a göre bunların acısı Galataport’a çıktı. Kutman, ‘‘Davos’ta görüşme oldu. Ondan sonra Ankara’da bir tek görüşme oldu. O görüşmede de 56 bakan vardı’’ dedi. Yeni ihaledeki fiyat konusunu da değerlendiren Kutman, ‘‘Taksitli toplam rakam 3.5 milyar Avro’ydu. Peşin rakamın öyle bir rakam olma şansı sıfır, yok. 1 milyar olma şansı da yok’’ diye konuştu. Kutman toplantıda, holdingin, sektöründe yerli ve yabancı ortaklarla finans, TEKNOLOJİ FAST 50 Hızlı koşanlar bu listede Ekonomi Servisi Türkiye’nin en hızlı büyüyen 50 teknoloji şirketini belirlemeyi hedefleyen Deloitte Teknoloji Fast 50 Türkiye programı başlıyor. Deloitte’un, Interpro ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı işbirliği ile gerçekleştireceği ‘‘Deloitte Teknoloji Fast 50 Türkiye’’ listesi Avrupa, Ortadoğu ve Afrika (EMEA) bölgesinin En Hızlı Büyüyen 500 Teknoloji Şirketi listesi için değerlendirilmek üzere EMEA Fast 500’e gönderilecek. Bu programın Türk şirketlerinin uluslararası alanda daha iyi tanınmalarında etkili olacağını belirten Deloitte İş Geliştirme ve Pazarlama Ortağı Sait Gözüm, aranacak özellikleri teknoloji, medya veya telekomünikasyon sektörlerinde faaliyet göstermek, 2001 yılında en az 50 bin Avro, 2005 yılında ise en az 800 bin Avro’luk ciro gerçekleştirmiş olmak olarak sıraladı. Kutman, enerji sektörünü, gaz dağıtımı ve ticareti, elektrik üretimi ve dağıtımını önemsediklerini belirtti. enerji, altyapı ve gayrimenkul alanlarında yaptığı yatırımlarla büyüdüğünü ifade ederek geçen 10 yılda aracı kurum olarak 10 milyar dolar portföy yatırımının Türkiye’ye gelmesine aracılık ettiklerini söyledi. Finans sektöründe zaman içinde azınlığa düşeceklerini belirten Kutman, ‘‘Erol Sabancı ve Hüsnü Özyeğin gibi büyüklerimizin banka satmayı düşündüğü finans sektöründe kalmamız doğru olmaz’’ dedi. Stratejik ortaklarıyla birlikte önümüzdeki 5 yılda 5 milyar dolarlık doğrudan yatırımın Türkiye’ye gelmesine imza atma sözünü verdiklerini belirten Kutman, Türkiye’de enerji sektöründe yüksek büyüme potansiyeli bulunduğuna işaret etti. Gaz dağıtımı ve ticareti, elektrik üretimi ve dağıtımını önemsediklerini, grubun kömür bazlı elektrik üretimine yönleneceğini bildiren Kutman, şu ana kadar 7 doğalgaz projesi üstlendiklerini, Antalya, Karaman ve Erzincan için görüşmelerin devam ettiğini, büyük ölçüde buralarda da ortaklık olacağını söyledi. Sosyal Güvenlik Sistemine İlişkin Veriler Toplam işgücü (bin kişi) SSK sigortalı sayısı (bin kişi) Kayıt dışı çalışan oranı (%) İşsizlik oranı (%) İşgücüne katılma oranı (%) SSK sağlık harcamaları (milyar YTL) Toplam sağlıklı har. içindeki oranı (%) Milli gelire oranı (%) Kaynak: TÜİK ve SSK 2005 24.034.1 6.803.9 49 11.2 46.90 7.95 46.3 1.6 B İ L G İ TO P L U M U NA D O Ğ RU / Ö Z L E M Y Ü Z A K ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr şıya geldi. Müsteşarlığa göre, yasa yabancıların limanlarda hâkim ortak olmasına izin vermiyor. ÖİB ise yabancıların ihaleye yalnız bile girebileceğini savunuyor... ??? AKP hükümetinin özel ilgi gösterdiği ve canlandırmaya çalıştığı bir diğer alan da gayrimenkul sektörü. Kutman konuşmasının bir noktasında İstanbul’da gayrimenkuldeki fiyat artışında önemli etkilerinin olduğunu söyledi. İstanbul için ilgilendikleri alanların metrekare fiyatlarının en üst noktada bulunduğu yerler olduğunu belirten Kutman, ‘‘Anadolu’da ise tamamen kompleks, çok amaçlı şehir içi alanlar yaratmak istiyoruz. Önümüzdeki birkaç yılda 1015 kente bu doğrultuda yatırım yapmayı amaçlıyoruz’’ diye konuştu. Gelin şimdi tüm bunları alt alta sıralayın. Global Yatırım Holding’in patronu Kutman’ın yükselişinin sırrı ne acaba? ‘‘Türkiye, düne kadar demokrasi ile idare edilen komünist bir ülkeydi. Kapılarını dünyaya açtı. Meyvelerini toplamaya başladı ve daha da toplayacak...’’ Bu sözlerin sahibi Mehmet Kutman. Global Yatırım Holding’in patronu, eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın yeğeni... Son yılların birçok özelleştirme operasyonunda doğrudan ya da dolaylı şekilde yer alan kişi.... 1990 yılında aracı kurum olarak faaliyete başlayan Global Yatırım kısa sürede sermaye piyasalarının en büyük oyuncuları arasında yer aldı. 2004 yılındaysa şirketleri yatırım holding bünyesinde toplandı. AKP dönemi bir anlamda Kutman’ın yükseliş dönemi oldu. Kutman dün, Global Yatırım Holding’in üst düzey yöneticilerinin katıldığı bir basın toplantısında, şirketlerinin faaliyetlerini ve hedeflerini anlattı, ardından soruları yanıtladı. Geçmişte sermaye piyasalarına aracılık Kutman’ın Yükselişinin Sırrı Ne? ediyorduk, şimdiyse ortaklıklar kuruyoruz, yatırımlar yapıyoruz, diyen Kutman, faaliyetlerini 3 temel alanda topladıklarını söyledi: Enerji, finans ve altyapı. Altyapı derken ağırlıklı olarak limanlar ve turizm projeleri. ??? Bazılarını şöyle bir sıralayalım: Taksim Ayaspaşa’daki Park Otel’i dünyanın ikinci en zengin adamı Warren Buffet ile birlikte aldı. TÜPAŞ’ın yüzde 14.76’sının Ofer kardeşlere satılmasına aracılık etti. Yine aralarında Ofer’in bulunduğu konsorsiyumu oluşturarak tartışmalı Galataport ihalesinin başoyuncuları arasında yer aldı. Kuşadası Yolcu Limanı, Kuşadası Tatil Köyü (eski Club Med), İstanbul’daki 6. Vakıf Han, Denizli’de 140 bin metre kare alana yayılmış konut, hastane, villa, alışveriş merkezi ve otel projesi. Havaalanı, marina ve limanlarla ilgili birçok ihaleye yerli ya da yabancı ortaklarla birlikte teklif verdiler ya da verme aşamasındalar. Doğalgaz özel ilgi alanları içinde. Doğalgaz dağıtım bölgelerine 30 yıl boyunca yaklaşık 165 milyon dolar yatırım planları bulunuyor. Hedefleri, Türkiye şehir içi gaz dağıtımının yüzde 10’unu gerçekleştirmek. Anavatan Partisi’nden Mehmet Emin Şirin’in, Kutman’la ilişkisini Meclis gündemine taşıdığı Bakan Unakıtan’dan büyük bir övgüyle söz eden Kutman’ın, 2006 makro beklentilerindeki iyimserliğinin MÜSİAD’ın bile ötesinde olması dikkat çekici. Global Yatırım Holding’in en önemli özelliklerinden biri, yabancı şirketlere bir anlamda Türkiye’yi pazarlaması. Tam da AKP iktidarının istediği gibi. Zaten Kutman’ın ‘‘Stratejik ortaklarıyla birlikte önümüzdeki 5 yılda 5 milyar dolarlık doğrudan yatırımın Türkiye’ye gelmesine imza atma sözünü verdik’’ şeklindeki beyanı da bunu doğruluyor. Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırımcının ilgi kaynağı olmasına diyecek lafımız yok. İtirazımız bunların ulusal çıkarlar ve kamu yararı göz önünde tutularak gerçekleştirilmemesine. Limanlarda yabancıların ağırlığı hassas bir konu. Geçen aylarda ABD’de bile 5 limanın Dubaili şirkete verilmemesi için oluşan ve şirketin geri çekilmesiyle sonuçlanan kamuoyu baskısını unutmayalım. Global Yatırım’ın da HongKong merkezli Hutchison Port ile katıldığı Mersin ihalesinin ardından Özelleştirme İdaresi ile Denizcilik Müsteşarlığı Kabotaj Yasası konusunda karşı kar Osman Kerman vefat etti Ekonomi Servisi Petrol dünyasının tanınmış duayen yöneticilerinden Mobil ve Türk Petrol’ün eski genel müdürü Osman Kerman dün vefat etti. Altmış dokuz yaşındaki Osman Kerman ünlü müzecimiz ve ressam Osman Hamdi Bey’in torunuydu. 1936 yılında İstanbul’da doğan Kerman, High School’u bitirdikten sonra çeşitli şirketlerde çalıştı. Kerman, bugün Levent Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra Hasal’daki aile kabristanına defnedilecek. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle