27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU BERTAN ONARAN 15 GÜZELİN ARDINDA Ankara Festivali’nde taze bir soluk 23. Ankara Müzik Festivali bu yıl da geleneğini bozmayarak bir senfoni orkestrasıyla (Kahire Senfoni) açıldı ve bir başka orkestrayla (Bilkent Senfoni) kapanacak. 429 Nisan tarihleri arasında yer alan etkinlikler içinde dans ve bale toplulukları dikkat çekiyor. Kiev Balesi’nin Don Kişot’u, ‘O More’ dans topluluğunun modern balesi, ‘Afrikalı’ başlıklı etnik dans topluluğu, The Kevin Locke Native American Dance Ensemble’ın yine etnik müzik ve dansları, ‘Compaigne Gang Peng’ adlı topluluğun sunacağı modern danslar var. Festivalin yıldız sanatçıları başında, kapanışı yapacak olan ünlü çellist Misha Maisky’yi sayabiliriz. Piyanist JeanPhilippe Collard’ın Erkin konçertoyu çalması son derece anlamlı. Oda müzikleri arasında Lucern Festival Strings, Viyana’nın Klangfabrik adlı flüt, fagot, piyano üçlüsü; Pelin HalkacıRuşen Güneş ikilisi, Jerusalem Kuvartet ve Klasik Avangard Oda Orkestrası yer alıyor. Exaudi adlı Kübalı koronun programı da ilginç: Çağdaş yapıtlarla Latin AmerikaKüba folklorik şarkılarını içeriyor. Festivaldeki tek piyano resitalini Burçin Büke veriyor. Caz ve folk müziğinde Luigi Cinque Topluluğu; Tuck & Patti caz topluluğu; Erkan Oğur ve Telvin grubu ve festivalin yabancısı olmayan Yıldız İbrahimova yer alıyor. Ben de Klasik Avangard Oda Orkestrası’nı dinlemek üzere önceki gün Ankara’daydım. Şefleri Vladimir Baidov tarafından 1989’da kurulmuş bir Belarus topluluğu. Seçkin, nitelikli müzikçilerden oluşuyor. Stravinski, Orf, Henze, Muhatov gibi adların yanı sıra çağdaş Belarus ve Türk bestecilerini de seslendirdiler. Ayşe Önder (1973) halen Amerika’da Connecticut’ta doktorasını tamamlamakta olan genç bir bestecimiz. Orkestra ve oda müziği için yaşına göre pek çok yapıt vermiş bir sanatçı. Türk müziği esinini soyutlayarak kullanıyor yapıtlarında. Minyatürler klarinet, fagot, korno, arp, yaylı çalgıları içeriyor. Üfleme ve yaylı çalgılar arasına yerleştirdiği arp, yapıta bütünlük kazandıran bir doku örmüş. Minimalist teknikle gizemsel bir ortam yaratmış. Nejat Başeğmezler (1950), opera, bale, senfonik yapıtlar, şan ve orkestra, oda müziği ve televizyonun çocuk saatindeki Susam Sokağı programının müziğini bestelemiş, verimli bir sanatçımız. Kendisi 1973’ten beri CSO’nun viyola sanatçısı, Ankara Devlet Konservatuvarı’nın öğretim üyesi. ‘Pentatonatolia’, ‘beş sesli diziler’ ile Anadolu sözcüklerini birleştiriyor. Beş sesli diziler, 12 Ton dizileri ve geleneksel makamlar iç içe işlenmiş. İki klarinet, piyano ve yaylı çalgılardan oluşan yapıtta piyanonun kuşatıcı karakteri ve iki klarinetin iki ayrı uca yerleşmesi, dramatik bir ortam kazandırmış. Her iki bestecimizin de çalışması bugün Türk müziğinin ulaştığı noktayı gösteren başarılı örneklerdi. Konsere taze bir soluk getirdiler. Müzik dünyamızın yitirdikleri Seçtiklerimiz Sevindirici bir başarıyla 25. yılına ulaşan Film Şenliği’nde, doğal olarak çok film vardı; gücümüzün yeteceklerini seçmeye çalıştık. İlkin, Fernando Solanos’un ‘Adsızların Saygınlığı’na gittik; geçen yılki ‘Yağma Anıları’nın bıraktığı yerden başladı film; halkın yiğit direnişiyle soyguncular koltuktan düşürülmüş; eldekilerin en dürüstü işbaşına gelmiş; ABD, IMF kapı dışarı edilmiş; ama yeni, herkese aş, iş, ev, hekim sağlayacak düzen henüz kurulamamış. Film, kayıtlarda adı sanı bulunmayan, insan yerine konmayan yiğit varlıkların yaşama savaşını anlattı: Bin bir olanaksızlık içinde kurulan aşevleri, yokluğa karşın kızları, oğlanları eğitmeye çabalayan masal kahramanı, topraklarını, bütün ülkenin besinini kurtarabilmek için hâlâ yürürlükte tutulmaya çalışılan eski yasalarla dişe diş boğuşan çiftçi kadınlar. Sevgili Korkut Boratav’ın bu gazetede dile getirdiği gibi, ‘‘uluslararası kıskacı kırmak o kadar kolay değil’’! Yazgıları, hepimizinki. İkinci filmimiz, Ermanno Olmi, Abbas Kiarostami ve Ken Loach’un birer bölümünü çektikleri, ama iç içe kurgulanmış ‘Biletler Lütfen’di; Roma’ya giden trenden Orta Avrupa insan görünümleri. Gerek öyküler, gerek anlatım, gerek oyuncular, kısacası her şey yerli yerinde; gerçek bir görsel şölen, hem de günümüzün bütün sorunlarını yalansız dolansız işleyen. Ne yazık ki filmin sonunda yeterince alkışlayamadık, herkesin acelesi vardı! ??? Sonra, öteden beri güvendiğimiz bir ustayı, Bertrand Tavernier’yi seçmiştik: ‘Kutsal Lola’. Tavernier ailesinin yazıp çektiği film, günümüzün acı sorunlarından birini ele almış: Bitip tükenmeyen savaşlarla öksüz ve yetim bırakılmış milyonlarca Güneydoğu Asyalı kız ve oğlandan birini evlat edinmeye gelmiş Fransızlar. Ama ne yazık ki film bu çocukların neden öksüz, yetim kaldıklarını soramadığı gibi onları alıp süs bitkisi ya da köpeği gibi Avrupa’ya taşıyan görece tuzu kuru beyazların yanında, evlerinde nasıl yaşadıklarını, nasıl birer birey olabildiklerini, büyürken hangi sorunlarla karşılaştıklarını ele alamadı. Daha kendine bile bakamayan, en küçük güçlükte zırıl zırıl ağlayan, bir yavruyu kucağına almayı, ağlarken susturmayı bile beceremeyen cicili bicili bir kadının, talihsizler ordusundan bilmem kaç dolara kopardığı sevimli, şaşkın Lola’nın Fransa’daki yazgısı konusunda bir şey söylenmese de, geleceğinin pek parlak olamayacağını kestirmek hiç zor değil elbet: Kendi has be has Fransız gençlerine yer, yurt, iş bulamayan o bozuk düzen, ne verebilir zavallı Lola’ya? ??? Sonra Phil Gabsky’nin ‘Mozart’ın İzinde’sine gittik ve gerçekten çok mutlu olduk. Yönetmen, çoğu kez yorumlayanların ağzından, hem de ele aldıkları yapıt üzerinde uygulamalı açıklamalarla, yaşamöykücülerle hem Mozart’ın yaşamını özetledi; hem her yapıtın hangi özel koşullarda doğduğunu belgeledi. Tadına doyulmaz bir yapıttı. Son olarak da, adı hepimizin yakından tanıdığı Vittorio de Sica’yı çağrıştıran başka bir yeni gerçekçiden, Vittorio de Seta’dan yedi kısa belgeseli bir araya getiren filmi gördük. Halkın günlük yaşamını, çeşitli alanlardaki savaşını anlatan belgeseller, niteliklerine son derece uygundular; yerel halkla, balıkçılarla, kükürt madeninde çalışanlarla, yanardağ adalarında her an kendilerini yutabilecek kızgın kor ırmaklarının dibinde yaşamaya, çift sürmeye, okula gitmeye, evlenip eğlenmeye yiğitçe devam eden alçakgönüllü insan kardeşlerimizle, çok yerinde bir tanımlamayla deniz çiftçisi adı verilmiş deniz insanlarıyla, Sicilya’nın çorak toprağından altın sarısı başaklar elde etmeyi başaran gerçek kahramanlarla çekilmiştiler. Ve o güzelim onurlu, saygın, soylu insan kardeşlerimiz, acılı ya da sevinçli, tehlikeli ya da eğlenceli her olayda, kadınlı erkekli, topluca ya da tek, inanılmaz şarkılar söylüyorlardı. Sinema sanatı işte bunu anlatmalı, sürdürmeliydi; ama ne yazık ki 1950’lerde umut kaynağı sayılan o yaşama sevinci, özellikle 80’den, hele 89’da sanal Berlin Duvarı’nın çöküşünden sonra, yerini şimdiki rezilliklere bıraktı: Eh, bu da kaçınılmazdı elbet, çünkü üretim ve tüketimimiz, dolayısıyla bütün yaşamımız vebaya tutuldu. Bakalım bu dünyasal kıyımdan dönmeyi başarabilecek miyiz? ni baştan bugüne dek yaşayan, son tanıklardan birisiydi. Ankara Konservatuvarı’ndaki öğretmenliği kadar 1938’den başlayarak emekliliğine dek, kırk yıldan fazla, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda çalmıştı. Hüseyin Sermet’in zengin tınısı lasik Avangard Oda Orkestrası 23. Ankara Müzik Festivali’ndeki konserinde, genç Türk bestecileri Ayşe Önder ve Nejat Başeğmezler’in birer yapıtını da seslendirdi. K dünyası üç müzik emekçisini yitirdi: Tenor Ömer Yılmaz (d. 1953), en verimli çağında aramızdan ayrıldı. 1979’dan bu yana Ankara operasının sahnesinde olan sanatçı, kırka yakın yapıtta başrol oynamıştı. Onu en son Fazıl Say’ın ‘Nâzım’ oratoryosunda izlemiştim. Halk müziğini opera sanatçılığı ile birleştiren, operalar kadar oratoryolarda ve konserlerde de yer alan, aynı zamanda konservatu varda dersler veren, çok boyutlu bir sanatçıydı. Müzik yazarı Asım Cem Konuralp (d. 1932) Türkiye’de bildiğim en disiplinli müzik arşivine sahipti. Özellikle opera tarihi üstüne biriktirdiği kitaplar, CD ve DVD’ler son derece değerli bir yer tutar. Ayrıca konser ve opera programlarını, kitapçıklarını özel olarak arşivlemesiyle ün yapmıştı. Belki de bugün nice kurumumuzda yitip gitmiş olan program notlarını onun arşivinden bulabilirsiniz. Müzik tarihi dersleri vermiş, radyo programcılığı yapmış ve nice opera için program notu hazırlamıştı. Müzik dünyamızın geçen hafta yitirdikleri arasında bir de klarnet sanatçısı Hayrullah Duygu (d. 1913) var. Nice sanatçımızın özgeçmişinde onların öğretmeni olarak yer alan, çoksesli müzik dünyamızın gelişimi Belki onuncu kez onu ‘Bir Sergiden Tablolar’ı çalarken dinliyordum. İnanılmaz bir zenginlikti. Piyanonun böylesine zengin çalınabilmesi için bir piyanistin ne denli kendine güveni olması gerek! Tuşlara hâkimiyeti, tüm dinamikleri, ses planlarını tartışı, cümlelerindeki netlik, yüce doruklara karşın incecik suluboya fırçasının darbeleri... Yıllardır izlediğiniz bir sanatçıyı her bir dinletide kendine bir şeyler katmış, biraz daha güven bulmuş, biraz daha tuşların derinine inmiş ve hâlâ bestecinin deyişinden ayrılmamış buluyorsanız, bu gerçek bir sanatçının portresidir. Bach, Mozart, Moussorgsky’den sonra Ravel’in ‘Küskün Kuşlar’ başlıklı yapıtında izlenimciliğin su damlacıklarını yansıttı. Her bir besteciyi o bestecinin biçeminde ve Hüseyin Sermet imzasıyla çalıyordu. Boğaziçi Üniversitesi’nin Ayhan Şahenk Salonu’na alınan yeni Steinway piyanonun açılışı için bir konserdi bu. Yepyeni, ancak daha dolgun sonoritesine kavuşmamış, açılmamış bir piyanoda çalıyor olmanın zorlukları da cabasıydı. www.evinilyasoglu.com ‘Aslan payı yerli filmlerin’ Le Monde: Türk sineması evinin reisi PARİS(ANKA) Fransız Le Monde gazetesi Türk sinemasının dünyada bir istisna olduğu, diğer ülkelerin aksine Türkiye’de yerli filmlerin piyasadaki ‘‘aslan payı’’nı aldığını yazdı. ‘‘Türk sineması kendi evinin reisi’’ yorumunu yapan gazete, Türk sinemasını inceledi. Türkiye’de yılda ancak 25 film çekildiğini anlatan gazete, Amerikan sinemasının egemen olduğu diğer ülkelerin aksine Türkiye’de yerli filmlerin ‘‘aslan payı’’nı aldığına dikkat çekti. Bir yılda 25 milyon izleyici Orkestradan ziyafet Son hafta içinde Ankara’nın müzik Şişli Belediyesi Oda Orkestrası daimi şefi Sera Tokay ve orkestrası 2426 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek uluslararası katılımlı ‘‘Studies in English’’ kongresinin açılışını muhteşem bir konserle yapacak. Tokay yönetimindeki orkestra Boğaziçi Üniversitesi’nde 24 Nisan Pazartesi günü saat 19.00’da başlayacak konserde A.Dvorak’ın Serenad, Richard Strauss’un Serenad ve Wagner’in SiegfriedIdyll yapıtlarını seslendirecek. Şeflik eğitimini Lozan Yüksek Konservatuvarı’nda alan Tokay, Paris Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe dalında araştırma yapıyor. Görkemli konserin ardından başlayacak ‘‘Studies in English’’ kongresi de Boğaziçi Batı Dilleri Bölümü’nden Doç. Dr. Işıl Baş önderliğinde gerçekleştirilecek. Kongrede, uluslararası akademisyenler ve bilim araştırıcılarının konferansları yer alacak. Yerli filmlerin artan payının ‘‘aşırı milliyetçi’’ nitelikten kaynaklandığını ileri süren Fransız Le Monde gazetesi, ‘‘Kurtlar Vadisi’’ filmini örnek gösterdi. İstanbul Film Festivali’nde ödül alan ‘‘Babam ve Oğlum’’, ‘‘Dondurmam Gaymak’’, ‘‘Beş Vakit’’ gibi filmlerin başarısına yer veren gazete, 2005 yılında 440 sinemanın toplam 25 milyon izleyiciyi çektiği bilgisini verdi. sbonaran?yahoo/hotmail.com İLAN T.C. ANTALYA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 2005/283 Davacı Maliye Hazinesi vekili Av. Hüseyin Yüzbaşı tarafından davalı Hopo Tuğfan aleyhine mahkememize açılan Tapu İptal ve Tescil davasında verilen ara kararı gereğince; Davalı Hopo Tuğfan'ın adresleri meçhul olduğundan ilanen tebligat yapılmasına karar verilmekle, davacı ‘‘Antalya ili, Merkez ilçesi, Kütükçü Mahallesi 25711 Ada, 6 parsel sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı olan tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini'' talep ettiğinden, davalı Hopo Tuğfan duruşma günü bulunan 25.05.2006 günü saat: 09.40'da duruşma salonunda hazır bulunmaları veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde HMUK'un 213 ve 377. maddeleri uyarınca yokluklarında karar verileceğinin dava dilekçesinin tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 12.04.2006 (Basın: 17806) Sayı: 2005/298 Davacı Maliye Hazinesi vekili Av. Hüseyin Yüzbaşı tarafından davalı Muhittin Şener Muharrem Naci Arun ve Meliha Korkut aleyhine mahkememize açılan Tapu İptal ve Tescil davasında verilen ara kararı gereğince; Davalı Muhittin Şener Muharrem Naci Arun ve Meliha Korkut adresleri meçhul olduğundan ilanen tebligat yapılmasına karar verilmekle, davacı ‘‘Antalya ili, Merkez ilçesi, Kütükçü Mahallesi 25710 Ada, 5 parsel sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı olan tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini'' talep ettiğinden, davalı Muhittin Şener Muharrem Naci Arun ve Meliha Korkut duruşma günü bulunan 01.06.2006 günü saat: 09.20'de duruşma salonunda hazır bulunmaları veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde HMUK'un 213 ve 377. maddeleri uyarınca yokluğunda karar verileceğinin dava dilekçesinin tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 12.04.2006. (Basın: 17802) ANTALYA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle