13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 2006 CUMA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Giacomo Puccini’nin ünlü operası yarın 15.30’da bir kez daha sahneleniyor YAZI ODASI SELİM İLERİ Manon Lescaut tutkusu... HAYATİ ASILYAZICI H. Ch. Andersen Andersen’in masallarını yeniden okuyorum. Seçme Masallar, iki cilt. Dilimize Selahattin Batu çevirmiş. Gerçekten güzel bir çeviri. Seçme Masallar’ı 1953’te Milli Eğitim Bakanlığı klasikleri dizisi yayımlamış. Bu iki cilt ne zaman elime geçti, hatırlamıyorum. Teşvikiye’deki evde olmalı, 1960’lar. Bir on yıl kadar sonraydı; Ayhan Bozfırat’la konuşuyorduk. Bende bir öykü bırakıp hep içimi sızlatan Ayhan Bozfırat, ‘‘Andersen’in masalları hiç de çocuklar için yazılmamıştır’’ demişti. ‘‘Bu masallar çok derin simgelerle yüklüdür...’’ Bense, çocukluğumu hatırlamıştım. Andersen’in o kadar ünlü ‘‘Kibritçi Kız’’ masalını. Onu okurken, sonra bir kez de Yeni Melek sinemasında çizgi filmini gördüğümde, çok ağlamıştım. Ah, ölmüyordu değil mi, küçük kibritçi kız?! Bir yılbaşı günü Düşünün, herkesin sevinçlere, eğlentilere hazırlandığı bir yılbaşı günü!..yoksulluklar içinde! Hayır, ölmüyordu: Annemle babam beni kandırırlardı. Ölmek şöyle dursun; küçük kibritçi kız üst üste yaktığı kibritlerle ışıl ışıl aydınlıklara kavuşuyordu. Öylesine aydınlık ki, biz onu, biricik büyükannesinin kucağında gökyüzüne götürülürken, ışık parlamasının yanılsamasına uğrayarak, gözden kaybediyorduk. Çünkü gözlerimiz, bu kadar hoş, bu kadar anlamlı, iyicil bir sahneyi göremez; ama ancak yüreğimiz duyabilirdi... ??? Ben de bir an ağlamayı keserdim. Ama çok geçmez; bu ikinci masal.. gönüllerinde yalnızca doğruluk, sevecenlik olan annemle babamın uydurdukları bu, saf, hatta bön masal etkisini öncesiz sonrasız yitirirdi. Öyleyken, küçük kibritçi kız herkesin eğlendiği, yiyip içtiği, sıcacık evlerde, süslenmiş çam ağaçlarının altında oturduğu, karlı bir kış akşamı, yılbaşı gecesi, satamadığı kibritleriyle tutuşarak can verirdi. Bir kez daha! Ayhan Bozfırat’a hak vermemek elde değildi: Çocukluğumun Andersen okumaları bende diyebilirim ki yıkıcı bir etki bırakmıştır. Neden sonra, şimdi, yeni okumamda, Selahattin Batu’nun saptayımını da fark ettim: ‘‘Andersen’in masalları, çocuk masalı değil, bunu belirtmeliyim. Ama bizi çocuklaştırabilecek kadar arılığa, zenginliğe, şiire götüren yaratışlar bunlar.’’ ‘‘Kibritçi Kız’’ masalını Tahsin Yücel’in çevirisinden okumuş olmalıyım. Ataç’ın da Andersen çevirileri var. Ayhan Bozfırat da o yıllarda birkaç masalı Türkçeleştirmişti. ??? Bu kez, Andersen’in uçsuz bucaksız özdeşlik kurma yetisi çıldırttı beni. Akıllara durgunluk verici bir özdeşlik. Seçme Masallar’ın daha ilk masalında (‘‘Sucuk Şişlerinden Çorba’’) fareler harikulade bir insan hayatı yaşıyorlar. Daha doğrusu, kötünün kötüsü insandan uzak durmak isteyen fareler, insanın erişemediği bir toplumsalcı hayat yaşıyorlar: Dayanışma, sevgi, hoşgörü, birbirine saygı. Fareler Kralı öteki farelerden hiç mi hiç üstün olmadığını apaçık belli ediyor... Andersen büyük şiirselliklerden sonra birdenbire dayanılmaz hüzünlere yol alır. Kayalar, ketençiçekleri, sümüklüböcek, yılbaşı çamı, bütün doğa, bütün eşya konuşurken, canlanmış, can edinmişken insanların hayatı onların güzelliğini, duyarlılığını, arınmışlığını yıkıp yerle bir eder. Masalda şiiri ve romanı kaynaştırmış bu müthiş yazar, kırk iki yaşındayken yaşamöyküsünü yayımlamış. Yaşamöyküsüne taktığı ad, her zaman kıskandığım, özendiğim, çalmak istediğim bir ad oldu: Hayatımın Şiirsiz Masalı... Onun unutamadığım masallarından biri ‘‘Çaydanlık’’. Galiba bugüne kadar yazdıklarımın billurlaşması bu masal: ‘‘Beni, beni de avluya attılar. Eski bir kırık parçası olarak orada yatıyorum şimdi. Ama hatıralarım içimde yaşıyor. Onları benden kimse alamaz.’’ Öneriler: Kitap / Ses ve Öfke, Faulkner, Rasih Güran’ın çevirisi, Remzi Kitabevi, 1965. Bilindiği gibi, Puccini’nin birbirinden olağanüstü güzellikteki operalarından biri, hatta ilki ‘‘Manon Lescaut’’ dur. Abbé Prévost’nun, edebiyatın ilk büyük romanlarından biri olan ‘‘Manon Lescaut’’sundan alınan konusu bir karakterler mozaiğine benzer. Aşkı en iyi anlatan ilk romanlardan biridir, diyeceğimiz. Aşkın gelgiti giderek ‘‘Manon Lescaut’’da tutkuya dönüşüyor. Buna halk dilimizde ‘‘kara sevda’’ da deniyor. Bakın, kaç sanat adamını etkilemiş ‘‘Manon Lescaut’’ romanı. D.F. Abuer, ilk ‘‘Manon Lescaut’’ operasını besteliyor. Halévy, Manon Lescaut bale müziğini yapıyor. Jules Massenet, 1884’te ‘‘Manon’’ operasını yaratıyor. Son olarak da, Giacomo Puccini (18581924), ülkesinin sınırlarını ilk kez ‘‘Manon Lescaut’’ operasıyla aşıyor. Aşk ve tutku simgesi Manon Lescaut’un başrollerinde Efsan ve Sedat Öztoprak başarılıydı. A Puccini’nin, lirik operanın gerçekçilik anlayışında üstlendiği rol inanılmaz boyutlardadır. ‘‘Verismo’’ gerçekçiliği, ‘‘aşk ve tutku’’ kulvarında insanları, yani opera izleyicilerini gözyaşlarına boğuyordu. Örnek mi istiyorsunuz? Manon Lescaut, aşk ve tutkunun simgesi oldu. La Boheme, dünya opera edebiyatının doruğuna oturdu. Butterfly, Doğu egzotizmini, opera dünyasına taşıdı. Tosca, kadın kahramanların operadaki ağırlıklarını anlatmaya yeter. ‘‘La fanciulla del WestAltın Batı’nın Kızı’’ ABD için New York Metropolitan Operası’nda oynandı. ‘‘La TabarroPelerin’’, ‘‘Suor Angelica’’, ‘‘Giannischicchi’’ bu birer perdelik üç opera, yine Metropolitan için bestelendi. Tamamlayamadığı bbé Prévost’nun, edebiyatın ilk büyük romanlarından biri olan ve aşkı en iyi anlatan romanlardan biri olarak tanımlanan ‘‘Manon Lescaut’’su pek çok sahne yapıtına esin kaynağı olmuştur. D.F. Abuer’in ‘‘Manon Lescaut’’ ve Jules Massenet’nin ‘‘Manon’’ operaları ile Halévy’nin ‘‘Manon Lescaut’’ bale müziği bunların başlıcaları. Giacomo Puccini’nin (18581924), ününün ilk kez ülkesinin sınırlarını aşmasını sağlayan ‘‘Manon Lescaut’’ operası ise aşk ve tutkunun simgesi oldu. rumcusu, lirik bariton Sedat Öztoprak’la da, Batılı anlayışta, çok müzikal bir ikili oluşturdular. Sedat Öztoprak, Doğu müzik, kültür ve geleneğini de biliyor ve bu bakımdan iyi sentezler yapıyor. Başarılı sahneleme ‘‘Turandot’’yla birlikte on iki operaya imza atmış Puccini. İlk opera denemesi olan, Giselle balesinden esinlenerek bestelediği, halk söylencesine dayanan tek perdelik ‘‘Willi’’ ve ardından bestelediği ‘‘Edgar’’ adlı operalarıyla birlikte. ‘‘Manon Lescaut’’yu soprano Efsun Öztoprak’tan izledim. Operanın kadın kahramanı, doğal olarak, romanın da baş kişisi olan Manon Lescaut’ydu. Yukarda değindiğim gibi, operada bir roman kahramanı canlandırmak, ruhsal durumlarıyla bu role can katmak için salt ses yeterli olmayabilir; bir de oyunculuk gerekir. Bunların tümünü veren bir sopranoydu Efsun Öztoprak. Puccini bu karakteri severek bestelemiş. Ne ki, Puccini’yi etkileyen, romanın bütünüydü. Efsun Öztoprak, bu kadın karakterini, bu kadar değişik göstergeleri olan karakterler mozaiğini canlandırmada sesi ve yorumuyla üstün başarıya ulaştı. Kardeşi, Puccini operalarının başarılı yo Tenor Hüseyin Likos, rolünü başarıyla götürdü. Bütün sanatçıların aynı atmosferi solumaları, operayı düzeyli bir yoruma taşıdı. İşte, profes yonelliğin gereğini yapmak, İDOB’a başarıyı getirecektir. Bu başarıyı paylaşanlar arasında; Ali İhsan Onat, Timur Doğanay, Deniz Erdoğan, Şamil Gökberk, Zafer Erdaş, Ali Murat Erengül, Murat Güney, Gökçe Şenyüz, Ahmet Eroğlu adlı sanatçıların katkıları elbette ki artıları da birlikte getiriyor. Kolektif sanatın özelliği budur. Orkestra şefini, operayı, müziği yorumlamada başarılı buldum. İlerleyen günlerde, çalışma ve çabalarıyla katkılarını artıracağını ve değerini daha iyi göstereceğini düşünüyorum Fabrizio Ventura’nın. Operayı sahneye koyan Önder Gökseven ‘in çabaları, Manon Lescaut’nun ekip olarak başarılı olmasını sağlıyor. Osman Şengezer, dekorgiysi tasarımıyla İDOB’da profesyonel yaşamını noktaladı ve güzel çalışmalarıyla görevini tamamladı. Ancak, emeklilik bir hak olmakla birlikte, AKP Hükümeti’nin çıkardığı, deneyimli sanatçılardan yararlanma yollarını kapayan, sanat kurumlarıyla ilgili yasa, bana göre antidemokratiktir. Dünyanın her ülkesinde çalışabilen sanatçılardan yararlanılır. AB’nin verdiği ödevde bunlar not kırıcı olacaktır. Koro Şefi Yıldız Künutku da bu sanatçılar arasında. Şengezer için söylediklerim, Künutku için de geçerlidir. İDOB orkestrası, senfoni orkestralarımızla karşılaştırılmayacak kadar başarılıdır ve yoğun çalışmalarını sürdürmektedir. Başarılı orkestranın iki başkemancısı var: Aleksander Samoylenko ve Seda Subaşı. Çalışanları görmezden gelmeyelim. Bu arada, Nil Berkan koreografisiyle, Bülent Darcan ışık düzeniyle başarılıydılar. BİLGE OLGAÇ BAŞARI ÖDÜLLERİ BELLİ OLDU 4. BURSA KİTAP FUARI AÇILIYOR Sinemaya bir ömür verdiler Kültür Servisi 4 12 Mayıs arasında Ankara’da yapılacak 9. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin Bilge Olgaç Başarı Ödülleri’ni kazananlar belli oldu: Senaryo yazarı Feride Çiçekoğlu ile Prof. Dr. Oğuz Onaran. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali; senaryolarıyla gerek ülkemizde, gerekse uluslararası sinema ortamında çıtayı yükselten, birikimlerini genç kuşaklara aktaran ve bu alanda genç yazarlara örnek olan Feride Çiçekoğlu’nu bu çabalarından dolayı Bilge Olgaç Başarı Ödülü’ne değer buldu. Festival çerçevesinde Feride Çiçekoğlu’nun senaryosunu yazdığı ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’, ‘Suyun Öte Yanı’ ve ‘Melekler Evi’ izleyicilere sunulacak. İzleyiciler film gösterimlerinin ardından Feride Çiçekoğlu ile sohbet etmek olanağı bulacaklar. Festival, diğer başarı ödülünü ise, Prof. Dr. Oğuz Onaran’a,‘‘yaşamı boyunca gerçek bir sinemasever olduğu, yetiştirdiği öğrencileri ve verdiği yapıtlarla sinemanın gelişmesine katkıda bulunduğu, sinema kuramını genç kuşaklara öğrettiği ve sinemayı sevdirdiği’’ gerekçesiyle sunmaya karar verdi. Ödüller, 9. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin 13 Mayıs’taki kapanış töreninde sahiplerini bulacak. Bursa’ya yazar çıkarması... Kültür Servisi TÜYAP Bursa Fuarcılık AŞ ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle düzenlenen ‘4. Bursa Kitap Fuarı’ yarın Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde açılıyor. 150’yi aşkın yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katıldığı fuarda, konferans, söyleşi, panel, şiir dinletisi ve okuma gibi 70’e yakın etkinliğe 130 yazar, sanatçı, bilim adamı, gazeteci ve politikacı konuşmacı olarak katılacak; yaklaşık 500 yazar kitaplarını imzalayacak. Bu yıl ilk kez düzenlenen ‘Okur ve Yazar Buluşmaları’ etkinliklerinde Server Tanilli, İnci Aral, Oya Baydar, Doğan Cüceloğlu, Ece Temelkuran, Meltem Arıkan ve İpek Ongun okurlarıyla söyleşecek. Fuarda açılacak çeşitli sergilerden biri, Cumhuriyet Kitap Kulübü’nün Nuri Kurtcebe’nin 30 karikatüründen oluşan ‘Sessiz Sedasız’ başlıklı sergi. ‘Bir An Bursa’ sergisinde, Ara Güler, Şakir Eczacıbaşı ve İsa Çelik’in de aralarında olduğu 21 fotoğraf sanatçısının eski Bursa fotoğrafları yer alacak. Bir başka sergi de, Bursa Karikatürcüler Topluluğu’nun ‘Kitap’ başlıklı karikatür sergisi. Bursalılar, Ocak 2005’te yayınlanmaya başlayan Sırt Çantam dergisinde bir yıl boyunca yayımlanmış toplam 40 fotoğrafın yer aldığı sergiyi; Çınar Yayınları’nın Rıfat Ilgaz’ın yaşamından kesitlerin, ‘Hababam Sınıfı’ fotoğraflarının, karikatür ve kitap kapaklarının yer aldığı 40’a yakın panodan oluşan ‘Hababam Sınıfı 50. Yılını Kutluyor’ başlıklı sergisini ve Türkiye Yazarlar Sendikası’nın ‘Nâzım Hikmet’ten Bugüne El Yazısı Şiirler’ sergisini de gezebilecekler. Feride Çiçekoğlu, Bilge Olgaç Başarı Ödülü’ne değer görüldü. Hatice Tuncer’in fotoğraf sergisi 8 Mart’ta Diyarbakır’da Dünyadan Kadın Portreleri... Kültür Servisi Hatice Tuncer’in, ‘‘Türkiye’den ve Dünyadan Kadın Portreleri’’ adlı fotoğraf sergisi 8 Mart’ta Diyarbakır Sanat Merkezi’nde açılıyor. Sergi, Cumhuriyet gazetesi muhabiri Hatice Tuncer’in yıllardır çektiği fotoğraflar arasından seçtiği kadın portrelerinden oluşuyor. Fotoğraflar, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinin yanı sıra Vietnam, Çin, Pakistan, Mısır, Moğolistan, Küba’dan kadınların yaşamlarından anları yansıtıyor. Daha cok kırsal bölgelerde çalışmayı seven Tuncer’in fotoğraflarında çocuklarıyla ilgilenen Harranlı kadın, hayvanlarını sulamaya götüren Kâhtalı genc kızlar, Diyarbakır’da konser izleyen yaşlı kadın, Hindistanlı yol işçisi, süt sağan Moğol kadın, dans eden Kübalı kadın buluşuyor. Sergi, 19 Mart’a kadar Diyarbakır Sanat Merkezi’nde görülebilir. CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle