23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MART 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Arazi Erol İşisağ: ‘‘Kemal Abi’nin çocukları arazi almış. Sıra arazi olmaya da gelecek!’’ Tekstilci içini hükümete dökmüş... “İçine atmaktan ne farkı var!” GİDEREK beynimize daha çok çakılan sloganlar: İçimize kapanalım da Saddam gibi mi olalım? Sevr paranoyası. Kendimizi kurban gibi görmeyelim. Bu ne korku, bu ne paranoya. Avrupa’ya girmeyelim de İran mı olalım? Tarihimizle yüzleşelim. Medeniyetler diyaloğu. Milliyetçilik ırkçılıktır. İdeolojiye dayalı ulus olamaz. Bülent Esinoğlu, bu sloganları işbirlikçi ideologların çalışmalarında ‘‘seçilmiş travma’’ öğretisine örnek olarak gösteriyor ve şöyle diyor: ‘‘Emperyalizmin amansız saldırısı karşısında yavaş da olsa savunma mevzilerini güçlendiren ulusalcıların aşağılanması, değersizleştirilmesi için işbirlikçilerin kullandığı en önemli silah psikolojidir. Bu silahı daha isabetli kullanmak için Amerika’nın Türkiye’deki köşeleri tutan işbirlikçi elemanları yeniden psikolojik eğitim sürecindeler. Sadece ‘paranoya’ sözcüğünün saldırı için yetersiz DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Ya ğ m u r E k i m Beyaz peynir gökyüzünde riskliymiş. Yeryüzünde de pahalı! Seçilmiş travma olduğunu kavramışlar. Şu sıralarda aldıkları dersin ‘grup kimliği’ üzerinde yoğunlaştığı anlaşılıyor. Seçilmiş travma bu başlık altında incelendiğine göre ‘seçilmiş şerefler’, ‘seçilmiş örselenmeler’ konularını da incelemiş olmaları gerekiyor. Bu türlü psikolojik çalışmaların temel dayanağı grup kimliğine karşı her şey çıkardır diyen birey kimliğini öne çıkarmaktır. Bireyci olmayan bütün kimlikleri ‘hasta kimlik’ gibi ele almak, körü körüne inanç gibi göstermek bunların marifetleridir. Bunların öğretisinde grup kimliği, örneğin ulusalcılık bireyselliğin yitimi ve gerilemedir. Uluslaşma sürecinde ‘kolektif örselenmeler’ ve ‘kolektif zaferler’in olması bireyselleşme sürecinin Gerekçe Ahmet Mete Apak: ‘‘Başbakan’a yumurta atan vatandaşlar hapis cezası alabilirmiş. Devlet büyüklerine hakaretten mi yoksa yumurtanın pastörizesi varken kabuklusunu kullanmaktan mı?” en büyük düşmanıdır. Onun için Kurtuluş Savaşı’na ve onun liderine saldırırlar. Grup kimliğini destekleyen, insanları birbirine bağlayan törensel etkinlikler, bunların öğretisinde bireyselden uzaklaşma olarak algılanır. Ruhsal ortak yön ile savaşım konusunda FBI’ın psikoloji uzmanı Vamık D. Volkan ‘1995 yılı sonlarında FBI’ın Kritik Olaylara Tepki Grubu’nu davranış bilimlerinin bilgileri ile donatmak ve büronun krizlere yanıt verme yetisini arttırmak için oluşturulmuş Seçilmiş Danışma Komitesi’ne başkanlık etmem yönündeki çağrıyı memnuniyetle kabul ettim’ diyor. Milleti millet yapan harcın kimyasını bozmak üzere FBI uzmanlarının öğretilerinden yararlanan yerli Amerikancılar ne var ki bunu başaramayacaklar.’’ Ancak epey yol aldıkları ortada. Aile Boyu Yetenek!.. Kemal Abi’nin kızı Zeynep Unakıtan Basutçu’nun gazetelerin birinci sayfasına yansıyan fotoğrafını gördünüz mü?.. Türbanlı... Yani tesettüre uygun giyiniyor... Yani, İslamcı çevrelerin deyişiyle ‘‘Allah’ın emirlerini’’ uyguluyor.. Peki, Allah’ın emirleri arasında ‘‘yalan söylemek’’ var mı?.. Yok!.. Buna karşın Zeynep Hanım’la ilgili olaylar zincirini anımsayalım: Sabah gazetesi, Zeynep Unakıtan Basutçu’nun, TMSF kontrolündeki Telsim’e giderek Genel Müdür Mehmet Taşaltın’la görüştüğünü ortaya çıkarmıştı. Telsim ihalesinden hemen önce yapılan bu görüşme, ‘‘Kemal Unakıtan’ın kızı, İngiliz Vodafone firmasına aracılık için oradaydı’’ iddialarını gündeme taşımış ve CHP milletvekili Mehmet Sevigen, TBMM’ye soru önergesi vermişti. Zeynep Hanım ise bir açıklama yaparak ‘‘Ben Telsim binasına gitmedim’’ demişti. Telsim Genel Müdürü Taşaltın, bir iki ‘‘gelgit’’ sonrasında Zeynep Hanım’ın makamına geldiğini, ancak Vodafone aracılığı için değil, ‘‘bilgisayar yazılımı satmak için’’ geldiğini açıklamak zorunda kaldı!.. Bitmedi; hemen ardından Zeynep Hanım’ın Telekom yöneticileriyle de görüştüğü ortaya çıktı... Daha iyi anlaşılması için özetleyelim; Kemal Abi’nin kerimesi Zeynep Hanım’ın, daha birkaç ay önce aile fertleriyle birlikte kurduğu bilgisayar firmasının ‘‘ince işlemci’’ adlı sistemini yalnızca Telsim ve Telekom’a değil, başka kamu kuruluşlarına da satmak için, Ankara kazan kendisi kepçe gezindiği belirlendi... Gördüğünüz gibi ‘‘ince işler!..’’ ??? Unakıtan ailesi müthiş!.. Bu ne biçim bir ticari dehadır, bu nasıl bir ‘‘aile boyu’’ yetenektir, anlayabilene aşk olsun!.. Geçen haftaki yazımda ‘‘Helal olsun’’ demiştim ama kesinlikle yetmez.. Bu yeteneği, bu dehayı anlatabilmek için Türkçede ne yazık ki yeterli sözcük bulunmuyor... Neler yok ki; Bandırma’da metrekaresi ‘‘22 kuruşa’’ kapatılan binlerce metrekare arsa (ki, kısa bir süre sonra oğul Unakıtan tarafından kendi şirketi AB Gıda’ya metrekaresi 40 YTL’den satılıyor!), Doğuş Otomotiv’in yetkili satıcısı olarak Esenler’de 15 milyon dolara mal olan AVEK isimli bayiye ortak olup bir süre sonra her nedense ayrılmalar... Daha neler neler... Bu arada unutmadan; oğul Unakıtan’ın otomotivdeki ortağı Paşalı Grubu’nun, bu ortaklığın sona ermesinden çok kısa bir süre sonra, İzmit Körfezi’nin ‘‘Galataport’’u olarak adlandırılan Seka Kent Parkı 1. Etap ihalesini kazandığı ortaya çıktı. İşin ilginç tarafı; Paşalı’ya ait Kare İnşaat, yaklaşık 27 milyon YTL ile en pahalı teklifi veren 12. firma olduğu halde, önünde daha ucuz fiyat veren 11 farklı firma olduğu halde ihaleyi kazanmayı başardı!.. Kocaeli Belediyesi, ‘‘niçin’’ sorusuna bu dönemin en gözde yanıtıyla karşılık verdi: Öyle uygun gördük!.. AKP milletvekili Turhan Çömez, yenilip yutulması hayli zor mektubunda Kemal Abi’ye birçok soru sordu. Yanıtlanması ‘‘imkânsıza yakın’’ birçok soru... Mektup aynı zamanda AKP iktidarı döneminde kayıt dışı ekonominin, kaçakçılığın, sahteciliğin devasa boyutlara ulaştığını, dış ticaret açığının rekor kırdığını, cari açığın katlanarak büyüdüğünü, halkın kan ağladığını gayet net bir şekilde ortaya koyuyordu... Ama o mektupta bir soru vardı ki, Kemal Abi işte asıl o soruya yanıt vermeli: Gözlerime bakarak savunma yapmaya cesaretiniz var mı?.. Bu soruya Kemal Abi ile birlikte Abdullah, Zeynep, Fatma ve Ahsen Unakıtan hep birlikte yanıt vermeli... Evet, var mı?!. eposta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) İsyan Anıl Öçal: “Bazı AKP’lilerin Unakıtan isyanı, reklam hesabı, likiditenin yumurta kabuğunu değiştirmek isteği midir?‘‘ Oktay Ekşi’nin örnek bürokratı ORDU Valisi Kemal Yazıcıoğlu geçenlerde yaş sınırından emekli oldu. Arkasından birkaç satır yazmalı diye düşünürken Hürriyet’in başyazarı Oktay Ekşi öyle bir methiye düzdü ki inanın Kemal Yazıcıoğlu başka biri miydi diye şüpheye düştüm. Neyse ki dün, Sabah’tan Ergun Babahan, imdadıma yetişti: ‘‘Gençler hatırlamaz. Yazıcıoğlu, 12 Eylül döneminde Ankara’da görevli bir komiserdi. Derin Araştırma Laboratuvarı’nın grup sorumlusuydu. Burada gözaltına alınan çok sayıda genç hayatını Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Hamza Saykan: ‘’Aydın’ın Nazilli ilçesindeki sarıklı, cüppeli, çember sakallı TCDD görevlisi soruşturma süresince görevden alınmış olmakla birlikte soruşturma sonunda terfi eder!‘‘ Terfi işkence sonucu yitirdi. Ankara Emniyet Müdürlüğü kayıtlarına bakanlar, işkenceden bunalıp kendisini ünlü altıncı kattan atıp intihar edenlerin listesine ulaşabilir. Yazıcıoğlu, İstanbul Emniyet Müdürü iken, Ömer Lütfü Topal cinayetine adı karışan üç polis memurunu sorgudan kaçırıp Ankara’ya yolladı. Erol Evcil’in ifadesinde adı ‘Alaattin Çakıcı, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne de Kemal Yazıcıoğlu’nu getirmek istiyordu’ diye geçti.’’ Adı şimdi de Oktay Ekşi’nin methiyesinde geçiyor. Bu devirde devlet işine girmek için dil değil, argo bileceksin! Karikatürler Yangını TÜRKKAYA ATAÖV ‘‘JyllandsPosten’’ adlı Danimarka gazetesinin Muhammed’i fitili ateşli bomba biçiminde türbanla göstermesi ve buna benzer daha on bir çizim yayımlaması saldırganlıktır. Başbakanlarının konuya yalnız basın özgürlüğü açısından bakması büyükelçiliklere saldırılara, bu tepki de aynı çizimlerin yaygınlaşmasına yol açmıştır. Bilgiç başbakanın sınırlı yorumu, ağırbaşlılıktan yoksun çizimi uluslararası bunalıma dönüştürmüş, Avrupa ile İslam arasında ‘‘uygarlıklar çatışması’’ yorumunu öne çıkarmıştır. Basın özgürlüğü, saldırganlığı ve duyarsızlığı bağışlatmaz. Irkçılıkkarşıtlığı da bu özgürlük kadar önemlidir. Gelişmeler Avrupa’da yabancılara, göçmenlere ve Hıristiyan olmayanlara karşı oluşan tavırlardan kopuk düşünülemez. Bu ülkede ırkçı dürtülü suçlar son yılda iki katına çıkmıştır. Avrupa ırk, budun ve din yönlerinden tekdüze değildir ki! Şiddetin tırmanması Müslümanların bir türlü uygar ve demokrat olamayacaklarının kanıtı da değildir. Biz Katolikliğin, Protestanlığın ve Yahudiliğin uygarlıkla ve demokratlıkla bağdaşmadığını söylüyor muyuz? Sanki Müslümanlar, sırf bu dinin içine doğduklarından ötürü, onaylanamaz geri bir çizgide kalmaya yargılıdırlar. Sorun, aslında bir yayının akıl ve duyarlılık derecesiyle ilgilidir. Nitekim, 2003’te gene Danimarkalı Christoffer Zieler aynı gazeteye İsa’yı hafife alan çizim verince, ‘‘Okuyucular onaylamaz; kullanmayacağız’’ yanıtını almıştı. Bu nedenle, bu kez aşağılananlar tepkide haklıdırlar. Bunalımı başlatanlar, hemen ardından, tepkinin ne olması gerektiğinde de dersler verdiler. Tekmeyi atan onu yiyenin ne yapması gerektiğini de öğretme sevdasındadır. Batı ya da Hıristiyanlar, ikisi aynı şey değilse de, Doğu’nun ya da Müslümanların, bir yerine iki anlamda, öğretmeni olamaz. Önce Müslüman dünyası neye nasıl tepki göstereceğini Hıristiyanlardan öğrenmeyecektir. Ancak, ikinci neden de şu: Onların yanlışlarına bakarak, benzer yanlışları yapamayız. Onlar bu anlamda da öğretmenimiz değildir. Büyükelçilik yıkılıp yakılmaz; içindekilere saldırı olmaz. Onların yanlışı bize örnek oluşturamaz. Neal Ascherson gibi Avrupalı yazarlar Batı basınını eleştirirken, Tarık Ramadan benzeri ılımlılar da yakıp yıkmaları kınadı. Müslüman tüketicinin Danimarka ürünlerine karşı direnmesi sessiz ama daha etkili olacaktır. Onun yerine gazetenin yayın müdürüne gözdağı vermek ilkelliktir. Yahudikarşıtı yayın yapmak da İslamı aşağılayan karikatür yayımlamak kadar yanlış bir çelişkidir. Danimarkalı çizerin başlattığı ve giderek tırmanan tepki ve karşıtepkiler içindeki yanlışlar dizisi dünya insanlarını ‘‘Müslüman olanlar ve olmayanlar’’ diye ikiye derinden bölme tehlikesini uluslararası gündemin başına taşıyor. Ascherson ve Ramadan’ın dengeli tavırları kalabalıklara örnek olmalıdır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN ESKİŞEHİR ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ’NİN ÇAĞRISIDIR Öğrenim Birliği Yasası’nın Kabulü ve Hilafetin Kaldırılmasının 82. Yılı nedeniyle, ESKİŞEHİR ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ’NİN aşağıdaki programını onurlandırmanızı dileriz. PROGRAM 1. 3 Mart 2006 Cuma Atatürk Anıtına Çelenk Konulması Yer: Vilayet Meydanı, Saat: 12.30 2. 4 Mart 2006 Cumartesi Açış konuşmaları (13.30 13.45) 1. Oturum (13.45 – 14.45) Konu: 3 Mart 1924’ün Laik Rejim Açısından Önemi Oturum Başkanı: Hüseyin Emre Altınışık Konuşmacılar: Prof. Dr. Alpaslan Işıklı (Ankara Üniv. Öğr. Üyesi) Prof. Dr. Ünsal Yavuz (Başkent Üniv. Öğr. Üyesi) Prof. Dr. Özer Ergenç (Ankara Üniv. Öğr. Üyesi) Prof. Dr. Şahin Yenişehirlioğlu Ankara Üniv. Öğr. Üyesi Ara 15.45 – 16.15 2. Oturum (16.15 – 18.15) Konu: Cumhuriyetten Günümüze Eğitim Politikaları Oturum Başkanı: Prof. Dr. Ünsal Yavuz Konuşmacılar: Mustafa Gazalcı (CHP Denizli Milletvekili) Zeki Saruhan (Ulusal Eğitim Gn. Başkanı) Prof. Dr. Mahmut Adem (Ankara Üniv. Öğr. Üyesi) Prof. Dr. Süleyman Çetinözoğlu (Ankara Üniv. Öğr. Üyesi) Yer: Büyükşehir Belediyesi Taşbaşı Kültür Merkezi Tarih: 4 Mart 2006 Saat: 13.00 BİR GÜN ÇOK GEÇ OLABİLİR! LAİK CUMHURİYETİMİZE SAHİP ÇIKALIM... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 2 Mart www.mumtazarikan.com Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. HASAN SAKA Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. SEBİHA PAMUKCI 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Akdeniz ve Ege yörele 1 rinde yetişen, 2 tohumları çok 3 zehirli bir ağaççık. 2/ 4 5 Düdenden daha geniş 6 olan çukur7 luklara verilen ad... Şen 8 liklerde cad 9 delere kuru1 2 3 4 5 6 7 8 9 lan süslü kemer. 3/ P Silindir biçimli bir 1 Y U V A L A K K İ tür şapka... Bir şey 2 A Ç A R A Y den kalan kötü iz. 4/ 3 Ğ R A M H A N İ MA L E Görkem, heybet... 4 L A L A L İ L Halk dilinde bulgur 5 I L I K pilavına verilen ad. 6 K O K U R D A N P İ R Y O L 5/ Bir nota... Erden 7 U Z Kıral’ın bir filmi. 6/ 8 Ş O K O L A S U Bir cetvel türü... Ay 9 MA N İ S A T nı erkekle evli olan kadınların birbirine göre olan adı. 7/ Et ve sebzeleri, kapak kenarı hamurla iyice kapatılmış tencere içinde pişirme yöntemi. 8/ At ve eşek yavrusu... Bir gösterme sıfatı. 9/ Kabak kemaneye benzer bir Orta Asya çalgısı... İnce kamış. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Akdeniz Bölgesi’nde yetişen kokulu bir çalı. 2/ ‘‘Büve’’ de denilen, kan emici bir sinek... Çok kullanılmaktan yıpranmış olan. 3/ Bir derebeyin himayesine girip kendini onun hizmetine adayan kimse... ‘‘Eve ekmekle götürmeyi / Böyle havalarda unuttum’’ (Orhan Veli). 4/ Vilayet... Takım, çeşit. 5/ Titreme, ürperme... Gökle yerin birleşir gibi göründüğü yer. 6/ Kazak başkanlarına verilen ad. 7/ İtici neden, güdü... Kalkan ve zırh gibi korunma aracı. 8/ Dik yokuş, uçurum... Bölmeli göçebe çadırı. 9/ Karadeniz yöresine özgü, peştamal ya da başörtüsü yapımında kullanılan dokuma... Eli işe yatkın, becerikli. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle