23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 2006 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y Y Y Y 15 15 19 14 17 16 18 14 17 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B PB PB PB B Y B B Y 15 20 12 13 12 12 13 13 14 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB B B B B PB PB S 18 18 15 16 12 14 3 4 1 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun batı kesimleri çok bulutlu, Marmara’nın batısı, Ege, Batı Akdeniz ile akşam saatlerinden sonra Marmara’nın doğusu, Batı Karadeniz’in batısı, Afyon ve Eskişehir çevreleri yağmur ve sağanak yağışlı, diğer yerler parçalı ve az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığı tüm yurtta artacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo K Helsinki K Stockholm K Londra Y Amsterdam Y Brüksel Y Paris Y Bonn PB Münih Y 7 8 4 10 8 8 10 5 7 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih K Y PB PB Y PB Y PB Y 2 4 19 7 7 7 15 12 11 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm PB Y PB PB B B B PB B 4 28 5 25 6 19 5 18 13 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Yardım istediği Meclis Başkanı Arınç ise Van savcısına Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Büyükanıt’a kimi suçlamalar yükleyen komisyon raporunu gönderen Şemdinli Komisyonu Başkanı Musa Sıvacıoğlu’nu tüzüğe ve hukuka aykırı harekette bulunmadığını söyleyerek savunuyor. Cumhurbaşkanı’na yaptığı ziyarette RTE askeri rahatsız eden veya edecek olan çürük sesleri susturacağını söylemiş. Bu söylemler veya eylemler AKP içinde yuvalanan asker karşıtı görüşlerin bir darbede silineceğinin göstergesi mi? Son girişimleri RTE’nin içtenliğini mi kanıtlıyor? RTE asker sorununda bu denli duyarlı idiyse Şemdinli Komisyonu’nda askerleri suçlamaya çalışan paragrafları rapora koydurmak için gösterdikleri azimli kararlılık gazetelerde yazıldığı gün AKP’li iki milletvekili (Hakan Taşçı ve Faruk Ünsal) neden karşı çıkmadı? Olayların bu kadar dallanıp budaklanmasını önceden neden engellemeye çalışmadı? RTE’nin son davranışları hükümetin gereken önlemleri aldığını gösterir mi? Yoksa, hükümet başkanı bu davranışları ile askere yönelik ‘‘tertibin’’ üstüne örtü çekmeye mi çalışıyor? Hayır; RTE zevahiri kurtarmaya çalışıyor. ??? RTE’nin 28 Şubat’tan ders çıkardığını öne süren görüşler haklı. Zira AKP iktidara geldiğinden beri RTE’nin izlediği asker karşıtı politika sessiz ve derinden işliyor. Kullandığı silah; AB! Avrupa Birliği’nin ‘‘Ordunun siyaset üzerindeki etkisini kırmak veya yok etmek’’ diye özetlenen dayatması. Bu dayatmaya destek verenler ise; askeri, demokrasi ve AB karşıtı gösteren ‘‘aydın çevreler’’! RTE ve çevresi AB’nin Türkiye gerçeklerini bilmezden gelerek orduyu pasifize etmeye yönelik baskılarını memnuniyetle karşıladı, benimsedi. İlk hamlede MGK’yi sivilleştirip olağan bir kurul haline dönüştürmeyi savunurken, (yerli işbirlikçileri ile) AB dayatmasını demokratik gelişmeye hizmet diye algılayıp savundular. Türkiye gibi bir ülkede ordunun duyarlı görevlerini AB’ye bırakın anlatmayı, anımsatmaya bile çabalamadılar. Başardılar: Ulusal varlığımızla ilgili kimi sorunlar; terör, şeriat, laiklik karşıtı hareketler, ülkenin bölünmesine çalışan örgütler gibi ulusal sorunlar üzerindeki askersel söylemler MGK’de tutanaklara geçiyor ve orada... kalıyor. ??? Şemdinli Komisyonu üyesi Ahmet Ersin (CHP); son olayların 28 Şubat’ta büyük darbe yiyen gerici Milli Görüşçülerin ‘‘komplosu’’ olduğunu, ‘‘onların ordu ile var olan hesaplarının faturasını Büyükanıt üzerinden çıkardıklarını’’ vurguluyor. Elbette olayın içinde ‘‘bu hesaplaşma’’ da var; ama o kadar mı? Değil. AKP içinde yukardan aşağıya himaye gören görüşün, eğilimin özeti: Gericiliğe hizmet edebilmek için saptadıkları tek hedef; orduyu sindirmek, etkinliğini silmek! Newyork Times; son olayları yorumlarken ‘‘İslami eğilimli hükümet ile laik ordu arasındaki çatlak büyüyor!’’ diyor. RTE’nin çabası çatlağı küçültmek... ise laik Cumhuriyetin Başbakanı gibi davranmak zorunda. Zorunda ama, ne çare RTE umutsuz vak’a! Öymen, sınırdaki mayınlı arazilerin yabancılara temizlettirilmesine tepki gösterdi GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Halkın toprağı peşkeş çekiliyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesinin yapişletdevret modeliyle yabancı şirketlere verilmesinin halkın topraklarını peşkeş çekmek olduğunu söyledi. Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHAK) tarafından düzenlenen ‘‘Pazarlanan Ülke’’ adlı açıkoturum dün Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleştirildi. Oturumu gazetemiz yazarı Işık Kansu yönetirken CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Harita Kadastro Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Ülkü, CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, TİHAK Yönetim Kurulu üyesi Muzaffer İlhan Erdost, gazetemiz yazarı Özgen Acar ve TEMA Danışmanı Mahir Gürbüz konuşmacı olarak katıldı. Açıkoturumun açış konuşmasını ise TİHAK Başkanı Vecihi Timuroğlu yaptı. AKP’nin uyguladığı politikaların Türkiye’ye büyük zarar verdiğini belirten Timuroğlu, ‘‘Ülkemin bugünkü durumunu düşündükçe ben tedirgin oluyorum’’ dedi. ‘‘Türkiye’nin Sınırlarının Yabancılara Pazarlanması’’ konulu bir konuşma yapan Öymen ise şunları söyledi:‘‘Ülkemizin her şeyi peşkeş çekiliyor. Mersin, İskenderun limanları yabancılara satıldı. ABD’de doğu limanlarının Dubaili bir şirkete satılması gündeme gelince kıyamet koptu.’’ Onur Öymen. Yıkımın çaresiz gözleri HATİCE TUNCER MUZAFFERABAD Yıkım, ölüm ve yoksulluk... Çok uzaklardan Pakistan’dan acılı yüzler, ama ifadeleri tanıdık. 17 Ağustos Marmara ve 12 Kasım 1999’daki yıkımların çaresiz gözleri Pakistan’da da vardı. 8 Ekim 2005’te 7.6 büyüklüğündeki depremde Muzafferabad ve çevresinde dağlar insanların üzerine yıkıldı adeta. Yoksulluğu kader gibi kabullenmişlerdi, ama ölüm acısı karşısında çaresiz kaldılar. Resmi rakamlara göre 87 bin kişi öldü, 3 milyondan fazla kişi evsiz kaldı. On binlerce insan yaralarının sarılmasını bekledi. Kızılay, deprem bölgesine ulaşan ilk ekipti. Kızılay Genel Başkanlığı’nın Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafiz Özak’ın katılımıyla Kızılay’ın Pakistan’ın Muzafferabad bölgesine düzenlediği inceleme gezisinde, Pakistanlı depremzedeler, her gördükleri gazeteciye, Türk heyeti yetkililerine teşekkürlerini dile getirdiler. ‘İki devlet bir milletiz’ Kızılay heyeti, Bagh bölgesinde çelik evlerin oluşturduğu Serbülent köyünü ziyaret etti. Bagh bölgesi sorumlusu Tuğgeneral Naim Sadık, Kızılay’ın her gün katırlarla ulaşılamayan yerlere yardım götürdüğünü anlattıktan sonra, ‘‘Biz iki devlet bir milletiz’’ dedi.4 ay önceki felakete karşın ellerindeki Türkiye ve Pakistan bayraklarını neşeyle sallayan çocuklar, kendileri için belki de ilk kez bir oyun alanı açılmasından mutluydular. Taşıdıkları ‘‘Baba Ocağı Atatürk’’ yazılı pankartın anlamını belki bilmiyorlardı ama ülkelerinin kurucusu Muhammet Ali Cinnah, Kurtuluş Savaşı önderi Atatürk’ü örnek almıştı. Kızılay Danışmanı Ahmet Mete Işıkara’nın Marmara Depremi’nden 10 kat daha fazla etkili olduğunu ifade ettiği 7.6’lık sarsıntıda dağların üzerlerine çöktüğü köylülerden kurtulabilenler barınıyor. En güzel giysiler giyilmiş Serbülent köyündeki 98 çelik evde 800 kişi yaşamlarını normale döndürmeye çalışıyor. Zorlu koşullara karşın kadınlar tertemiz ve en güzel giysilerini giymiş. Mercimek ayıklayanlar, çocuğunu bir tas suyla temizle meye çalışanlar işlerini bırakıp hemen tokalaşıyor. Kampın sorumlularından biri yanımıza yaklaşıyor. ‘‘Ne görüyorsunuz, umut mu umutsuzluk mu’’ diye soruyor. ‘‘Umutsuzluk’’ yanıtımıza kırılıp yanımızdan ayrılarak bir ders veriyor. Ancak yakınlarını, evlerini, anılarını yitiren ama katırlarla ulaşılabilen bir bölgede yaşamlarını her şeye karşın sürdürebilen ve gülümsemeyi bilen insanlara haksızlık ettiğimizi anlıyoruz. Biraz daha yakından bakıyoruz gözlerine. Yaşamlarını yeniden kurabildiklerine göre umutlular. Çocuklar oyun alanlarında dillerinin döndüğü kadar gazetecilere röportaj veriyor. Bir kız çocuğu ‘‘Helikopter pilotu olmak istiyorum’’ diye hayallerini anlatıyor. bir haber alanı olur. Ustalaşma evresinin öncesinde de araya askerlik molası girer. Onlara kendi çapımızda bir ‘‘asker düğünü’’ yaparız. Son on yılda yaptığımız düğünlerin sayısı bir elin parmaklarını geçti. Haber Müdürümüz Mustafa Çakır’ı 2001’de askere göndermeden önce büroda tam bir yeni düzenleme yapmak üzere olduğumuzu kendisine söylemeden, takıldım: Mustafa, askerliğini biraz ertelesen olmaz mı? Klasik bir Anadolu genci gibi yanıt verdi: ‘‘Abi üniversite bitti. Askerlik kararını aldırdım. Bu aşamadan sonra askere gitmezsem babam beni evlatlıktan atar.’’ Koray’ın asker düğününü yaparken Mustafa’yı gönderişimizi anımsadım. Düğünü Ankara’nın merkez değişimlerinde kavşak rolü üstlenen Sakarya’da yaptık. Düğün yerini genellikle askere gidecek arkadaşlarımız seçer. Koray da Sakarya’nın eskilerinden Ahmet’in Sim Bar’ını seçti. Büromuz çaycısından ilancısına, satış servisinden haber servisine bütün arkadaşlar buluştuk... Her asker düğününde olduğu gibi sohbetten çok türkü söylemeyi ve dinlemeyi yeğledik. Türküler beni aldı çocukluğuma, gençliğime götürdü. ??? Ne zaman güzel bir türkü dinlesem şunu düşünürüm: Nasıl atmosferin üzerinde dünyayı koruyan bir ozon tabakası varsa Anadolu’nun üzerinde de bir ozan tabakası var! Anadolu türküleri; aşkın, sevginin, hüznün dile gelmesidir... Anadolu türküleri Anadolu insanının haksızlığa, adaletsizliğe, yoksulluğa başkaldırışıdır... Hani bir Çin sözü vardır: Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek... On yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik... Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan toplumu eğit... Ben bu söze kendimce bir ek yapıyorum: Bin yıl sonrasını düşünüyorsan sanatçı yetiştir. Ozanlarımız da, türküleri yakanlarımız da Anadolu’nun en köklü sanatçılarından Pir Sultan, Karacaoğlan, Seyrani, Mahzuni... Çok farklı devirlerde yaşasalar da Anadolu’nun derinliklerinden gelip türküleriyle, koşmalarıyla yirmi birinci yüzyıla uzanıyorlar. ??? Bağlamasıyla Anadolu’nun türkü coğrafyasında her durağa uğrayan Nihat, ‘‘Yeşil ördek gibi daldım göllere’’ türküsünü tutturunca çocukluğuma gittim. Babamın en çok sevdiği türküydü. Hem kendi mırıldanır, hem bana söyletirdi. Dün sabah Bursa Kitap Fuarı’na giderken Koray’ın asker düğünündeki türküler kulağımda çınlıyordu. Sanki Mahzuni de benimle birlikte yola gelmişti: Yeter be Mahzuni dindir acını Sen mi bulacaksın dert ilacını Pir Sultanlar gibi darağacını Bilmem boylasam mı boylamasam mı Mahzuni’nin türküsünün sözleri arasında gezinirken mırıldanmadan edemedim: Küreselleşmeye türküselleşmeyle mi karşı koymalı ne! ankcum?cumhuriyet.com.tr Pakistan’da 87 bin kişinin öldüğü depremin ardından yardım kuruluşları yavaş yavaş ülkeden çekilirken Kızılay’ın yardımları sürüyor. Türkiye ve Pakistan bayraklarını neşeyle sallayan çocuklar, kendileri için belki de ilk kez bir oyun alanı açılmasından mutlular. TERSLENDİ, KALP KRİZİ GEÇİRDİ Bugün 12 Mart Pazar... ? Baştarafı 2. Sayfada ‘‘Çetin Bey, arkadaşlarınız geldi, sizinle görüşmek istiyorlar, buyurun gidelim’’ dedi. Gardiyan önde, Çetin Altan arkada giderken, ben, örgüt kurma suçundan yatan bir arkadaşla karşılaştım, ayaküstü iki laf ettik, sonra koridora doğru yürüdüm. Birinci demir kapıyı geçtim, ikinci demir kapıda bir gardiyan önüme çıktı, nereye gittiğimi sordu, durumu anlattım. Sözüm bitmemişti ki, gardiyan birden gök gibi gürledi: ‘‘Geç lan içeri!..’’ Ne yapacağımı şaşırdım. ‘‘Bakınız, gardiyan bey...’’ diye söze başlamaya çalıştımsa da beni dinlemedi; Nuh dedi, peygamber demedi. On, on beş dakika, belki daha fazla bir zaman ara bölmede kaldım. Sonra, nasıl oldu pek bilmiyorum, bir başka gardiyan geldi, onunla arkadaşların yanına döndüm, durumu onlara anlattım. Hepsi gülmekten kırılırken Çetin Altan, davudi sesiyle ‘‘Alış oğlum, alış!.. İnsanın ne zaman, nasıl buraya düşeceği belli olmaz!..’’ diyerek babacan öğütler verdikten sonra ayrıldık. Yolda Mengü Ertel, durmadan gülerek, kahkahalar atarak bana, ‘‘Geç lan içeri!.. Geç lan içeri!’’ diyerek takılmaya başladı. Ertel bunu, daha sonra, beni her gördüğü yerde bağırarak söylemeyi alışkanlık durumuna getirdi. Bu alışkanlık 12 Eylül 1980’e kadar sürdü. Ondan sonra işler çok değişti; kimin içeride, kimin dışarıda kaldığı pek belli olmadı, at izi it izine öylesine karıştı ki, içeri girmeyen parmakla gösterilir oldu. ??? Geçenlerde kitaplığımı karıştırırken Çetin Altan’ın Nar Çekirdekleri (Bilgi Yayınevi, Ankara, 1976) adlı kitabını buldum. Çetin Altan, bu kitabına yazdığı önsözde (o zamanlar) şunları söylemişti: ‘‘Bu kitaptaki yazılar 12 Mart 1971 döneminde cezaevlerinde ve basında yazarına kimsenin iş vermediği günlerde yazıldı. Ve diziler halinde imzasız olarak Milliyet gazetesinde yayımlandı. Bunlardan bazıları ilginç olduğunu sandığım derlemelerdir; bazıları da dikkati çekeceğini umduğum araştırmalar.Ama hepsi yoğun bir emeğin sonucudur. Geniş kitlelerin okumaya karşı duymaya başladıkları özlemin etkisiyle, genel kültüre belli bir katkısı olur diye uğraştım bu dizilerle. Ayrıca o günkü koşullar altında gazete yazarlığı açısından yapabileceğim başka bir şey de pek yoktu. Bu kitabı iki nedenden seviyorum: 1. Bir yazarın en zor günlerde bile son çaresinin yine kalemi olduğunu kanıtladığı için. 2. Geniş bir perspektiften bakılınca bütünlük endişesinin dışında kalmadıkları için. İçindeki konular, birbirine benzeyen bir çeşitlilikte ve incir çekirdeklerinden biraz daha irice olduklarından, kitaba ‘Nar Çekirdekleri’ adını koydum.’’ Çetin Altan’ın bu kitaptaki yazılarını Milliyet gazetesinde o zaman kim mi yayımlamıştı? Çetin Altan söylemeden ben söyleyeyim: Abdi İpekçi. Bunları niçin mi yazdım? Bugün 12 Mart Pazar... ÇGD’nin geleneksel olarak verdiği ödüllerin sahipleri belli oldu Cumhuriyet’e beş ödül ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) tarafından geleneksel olarak verilen yılın başarılı gazetecileri ödüllerinin sahipleri belli oldu. Gazetemiz muhabirlerinden İlhan Taşcı, Akın Bodur, Şahiye Say, Arif Arslan ve Erdoğan Erişen ödüle değer görülen gazeteciler arasında yer alırken, Onur Ödülü’nün Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e verilmesi kararlaştırıldı. ÇGD Yönetim Kurulu’nca, 2005 yılının başarılı gazetecileri belirlendi. Gazetemiz Ankara Bürosu muhabirlerinden İlhan Taşcı, ‘‘Akaryakıt kaçakçılığında özel istihbarat örgütü’’ konulu haberiyle yazılı haber dalında; İskenderun muhabirimiz Akın Bodur da ‘‘Irak işgaline İskenderun’dan lojistik destek sağlanması’’ haberiyle Rafet Genç Gazetecilik Başarı Ödülü’ne değer bulundu. ÇGD’nin yerel basın ödülerini de makale dalında Samandağ muhabirimiz Şahiye Say, ‘‘Çevre, İnsanlık ve Ötesi’’ başlıklı makalesi, röportaj dalında Batman muhabirimiz Arif Arslan ‘‘Bizler Amerikalı Kürtleriz’’ başlıklı röportajı, haber dalında da Ordu muhabirimiz Erdoğan Erişen ‘‘Kaçak tesise devlet koruması’’ konulu haberi ile aldı. 2005 Özel Onur Ödülü’nün Cumhurbaşkanı Sezer’e verilmesini kararlaştıran dernek, ‘‘Sayın Cumhurbaşkanı’nın göreve başladığından beri var olan iktidarların, anayasa ve yasaların üstünlüğünü hiçe sayan davranışlarına karşı takındığı kararlı tutumu, bu kararımızda etkili olmuştur’’ açıklamasını yaptı. Mustafa Ekmekçi Gazetecilik Ödülü’ne Özdemir İnce (Hürriyet’teki ‘Sol üzerine değerlendirme’ yazıları), Mahmut Tali Öngören TV Programı Ödülü’ne Coşkun Aral, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü’ne Ertuğrul Mavioğlu (‘Apoletli Adalet’ adlı inceleme ve araştırma çalışması) değer görüldü. Validen yurttaşa: Şovmenlik yapma BEKİR ŞAHİN CHP’Lİ BERHAN ŞİMŞEK 68’LİLER BİRLİĞİ VAKFI Erdoğan’a ‘Dudullu tüneli’sorusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Dudullu’daki tünel inşaatına ilişkin iddiaları sordu. Şimşek, soru önergesinde yapımına 2 yıl önce başlanan Dudullu Tüneli’nin AKP Milletvekili Ali İbiş ve AKP Beykoz İlçe Başkanı Ahmet Batu’nun sahibi olduğu tıp merkezinin önünden geçen yolu ikiye böldüğü gerekçesiyle yıkılarak 100 metre yukarıya taşınacağı yönündeki iddialara dikkat çekti. Şimşek, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a ise ‘‘Dünya Sağlık Örgütü Obezite ile Mücadele Bakanlar Konferansı’’ organizasyon ihalesi için firmaların Profesyonel Kongre Organizatörleri Birliği ve Kongre ve Konferans Birliği’ne üyelik belgesinin istenmesinin gerekçesini sordu. Targan: 12 Mart müdahalesi kara leke Haber Merkezi 68’liler Birliği Vakfı, 12 Mart 1971’de gerçekleştirilen askeri müdahalenin yıldönümünde yaptığı açıklamada, darbenin Cumhuriyet tarihi için ‘‘kara leke’’ olarak anılacağını belirtti. 68’liler Vakfı Başkanı Sönmez Targan tarafından yapılan açıklamada, ‘‘Karşıdevrimci’’ müdahaleyle oluşturulan ara rejimle ABD başta olmak üzere emperyalizmin Türkiye’yi bütün yönleriyle kuşattığı belirtildi. 12 Mart ara rejimiyle 27 Mayıs demokratik ortamının ve çağdaş hukuk devleti anlayışının önüne set çekildiğine işaret eden Targan şunları kaydetti: ‘‘‘Bu elbise Türkiye’ye bol geliyor’ gerekçesiyle 61 Anayasası budanmış, işçi ve emekçilerin nice savaşımlarla elde ettiği ekonomik, demokratik hak ve özgürlükler gasp edilmiştir. GAZİANTEP Gaziantep Valisi Süleyman Kamçı, Araban ilçesine yaptığı ziyaret sırasında ilçenin sorunlarını anlatan Sait Yerleşmiş adlı yurttaşı ‘‘Şovmenlik yapma’’ diye tersledi. Yerleşmiş, olay yerinde kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırıldı. Vali Kamçı, dün saat 15.00 sıralarında Araban ilçesine giderek CHP’li Belediye Başkanı Hasan Doğru ile görüştü. Bu sırada 51 yaşındaki Sait Yerleşmiş, Vali Kamçı’nın yanına yaklaşarak ‘‘Sayın Valim, belediye başkanımızın CHP’li olması suç mu? Bir yere hizmet gelmesi için belediye başkanı illa iktidar partisinden mi olmalı? Yollarımızı gördünüz, asfalt yok, her yer harap. Bizim en azından asfaltta yürümeye hakkımız yok mu?’’ dedi. Bunun üzerine Vali Kamçı, Yerleşmiş’i ‘‘Şovmenlik yapma’’ diye tersledi. Vali’nin tavrına sinirlenen Yerleşmiş, olay yerinde kalp krizi geçirdi. İlk müdahalesi Araban Sağlık Ocağı’nda yapılan Yerleşmiş, daha sonra Gaziantep Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Sağlık durumu iyi olan Yerleşmiş, Vali Kamçı hakkında davacı olacağını belirterek ‘‘Ben bir vatandaş olarak ilçenin sorunlarını dile getirdim. Konuşma hakkım yok mu? Benim 7 tane çocuğum var, bana bir şey olursa sorumlusu Vali Bey’dir. Kendisinden de davacıyım’’ diye konuştu. TOKİ’den açıklama ? ANKARA (AA) Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından son 3 yıllık dönemde yaklaşık 1000 adet inşaat, müşavirlik, planlama, projelendirme, jeolojik etüt ve benzeri kapsamda ihale gerçekleştirildiği ve bunlara ilişkin hiçbir usulsüzlük saptanmadığı kaydedildi. TOKİ’den, bazı gazetelerde ‘‘bir müteahhide ayrıcalıklı muamele yapıldığı ve ihale verildiği’’ yönündeki haberler üzerine yapılan açıklamada, ihalelerin basına açık yapıldığına dikkat çekildi. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle