27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA 6 Köylü, milletin efendisidir ‘L an terbiyesizlik yapma’’, ‘‘Hadi ananı da al git burdan’’ gibi, bulunduğu konuma hiç yakışmayan bir dille çiftçisine, köylüsüne seslenen Başbakanımızın bu davranışı, bana Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘‘Köylü milletin efendisidir’’ sözünü nerede, ne zaman ve ne amaçla söylediğini hatırlattı ve bunu paylaşmak istedim. Lord Kinros’un ‘‘AtatürkBir Milletin Yeniden Doğuşu’’ adlı eserinde (s.8687), Mustafa Kemal 1913 yılında Sofya’da görevliyken oradaki yaşam koşullarını, anayurttakiyle karşılaştırıp örneğin daha serbest, çoğunlukla peçesiz dolaşan kadınları, o zamanki Türkiye’de benzeri görülmeyen okulları görünce, kendi ulusunun nasıl bir yaşam düzeyine erişebileceği ve erişmesi gerektiği üzerinde belirli bir düşünce edinmeye başlıyor. ‘‘Bu geziler sırasında köylülerde gördüğü sağlamlığı da takdir etmeye başlamıştı. Bir gün danslı çay saatinde, Sofya’da şık bir gazinoda oturmuş, orkestrayı dinliyordu. O sırada köylü bir Bulgar girip yanındaki masaya oturdu. Garsonu üst üste çağırdı; garson onu önce önemsemedi, sonra da servis yapmayı reddetti. Arkadan da gazinonun sahibi, köylüye çıkıp gitmesini söyledi. Köylü, ‘Beni buradan atmaya nasıl cesaret edersiniz’ diye kalkmayı reddetti. ‘Bulgaristan’ı benim çalışmam yaşatıyor. Bulgaristan’ı benim tüfeğim koruyor.’ Bunun üzerine polis çağırdılar. O da köylüden yana çıktı. Köylüye çay ve pasta getirmek zorunda kaldılar. O da bunların parasını tıkır tıkır ödedi. Mustafa Kemal sonra, bu olayı arkadaşlarına anlatırken ‘İşte ben Türk köylüsünün de böyle olmasını istiyorum’ dedi. ‘Köylü memleketin efendisi durumuna gelmedikçe, Türkiye’de gerçek bir ilerlemeden söz edilemez.’ Kafasında ilerideki kemalist slogan böyle filizlenmişti: ‘Köylü, milletin efendisidir.’” Mersinde yaşananlara bakınca, Atatürk’ün milletin efendisi olarak gördüğü Türk köylüsü, Başbakanımıza, O’nun istediği gibi efendice davranmış, ama karşılığını alamamış. Canı sağ olsun! Mustafa ÖZERLER Mehmet Kemal Dedeman’ın anısını yaşatmak amacıyla düzenlenen yarışmada dereceye giren isimler belli oldu. (Fotoğraf:SALİM HALİMOĞLU) DEDEMAN ANISINA YARIŞMA ‘Yarına yeni bir değer bırak’ İstanbul Haber Servisi Dedeman topluluğunun kurucusu Mehmet Kemal Dedeman’ın anısını yaşatmak amacıyla düzenlenen ‘‘Araştırma ve Geliştirme Proje Yarışması 2005’’te ödüller sahiplerini buldu. ‘‘Yarına yeni bir değer bırak’’ çağrısıyla düzenlenen yarışmada turizm dalında birincilik ödülünü ‘‘Dest (Inter)Nasyon’’ adlı projesiyle Nusret Oral Sağel ve İrfan Muhtar aldı. Madencilik alanında birinciliğe değer bir proje bulunamadığı için para ödülü Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı’na burs olarak bağışlandı. Gecede ödül kazanan isimler şöyle: ‘‘Madencilik dalında ikincilik ödüllerini, Prof. Dr. Ayhan Kesimal, Bayram Erçıkdı, Erol Yılmaz’dan oluşan ekip ile Dr. Ahmet Hamdi Deliormanlı paylaştı. Üçüncülük ödülünü Doç. Dr. Kaan Şevki Kavak, ‘Mehmet Kemal Dedeman Özel Teşvik Ödülü’nü Prof. Dr. Turgay Onargan ve Doç. Dr. Erol Kaya aldı. Turizm dalında ikinciliği Doç. Dr. Yıldırım Beyazıd Önal, Yrd. Doç. Dr. Erkut Düzakın, Yrd. Doç. Dr. Hakkı Çiftçi, üçüncülüğü Prof. Dr. Huriye Şule Karaaslan ve Araştırma Görevlisi Özge Edcoşkun, ‘Mehmet Kemal Dedeman Özel Teşvik Ödülü’nü İ. Uğur Beşer aldı.’’ Danıştay kutlanmalıdır B ilindiği gibi bir ilkokul öğretmeninin, yeni atandığı anaokulu müdürlüğü kapısı giriş ve çıkışlarında (sokakta değil) türban takıp çıkararak yaptığı dinsel simge ve gösteri eylemi, Danıştay’ca anayasının laiklik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle ve kesinleşmiş mahkeme kararları doğrultusunda hükme bağlanmıştır. Bu yerinde karar, üzerine titrediğimiz Cumhuriyet ve laikliği savunan tüm aydınlarca şükranla karşılandığı halde, NTV kanalının 9 Şubat günkü (Yorum Farkı) programında Sn. Mehmet Barlas tarafından olayın çarpıtılarak ve küçümsenerek AKP görüşü doğrultusunda eleştirilmesi benim gibi pek çok aydını derinden yaraladı. Sorarım kendisine, bu yol açılırsa yarın hâkime hanım mahkeme kapısında, doktor hanım hastane veya üniversite kapısında aynı işleri yaparsa ne diyeceğiz? Bereket ki Sn. Emre Kongar’ın yerinde ve isabetli görüşü içimize su serpti. Danıştay’ı ve Sayın. Prof. Emre Kongar’ı medeni cesaret kapsamlı bu savunması için içtenlikle kutlarım. İsmail DİRESKENELİ GAZETECİLİK BAŞARI ÖDÜLLERİ Sultanahmet’teki Bizans döneminden kalan, yaklaşık 1900 yıllık geçmişe sahip Sphendone Duvarı ile bin yıllık Örmeli Sütun, ilgisizlik nedeniyle yıkılmak üzere. Bugün, Sphendone Duvarı’nın üzerinde tarihi Marmara Üniversitesi Rektörlüğü ile Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi yükseliyor. Doğu Roma İmparatorluğu döneminde yapılan Hipodrom’un günümüze kadar ayakta kalan tek duvarı olan Sphendone, yetkililerin ilgisizliğine terk edilmiş durumda. Günümüze kadar varlığını koruyabilen üç sütundan biri olan Örmeli Sütun, Hipodrom’un güneyinde yer alıyor. Bu sütun MS 10. yüzyılda Bizans İmparatoru 7’nci Konstantinus döneminde dikilmişti. Bu denli eski ve tarihe tanıklık etmiş yapıların üzeerinde turistlere ve halka bilgi verecek tek bir levha bile bulunmuyor. Halk, bu nedenle binlerce yıllık tarihi duvardan habersiz. Uzmanlar duvar ve sütunun yıkılma tehlikesi taşıdığına dikkat çekiyorlar. (Cansev Temuçin İstanbul Üniversitesi Haber Ajansı) Tarih yok oluyor TGC ödülleri sahiplerini buldu İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) verdiği 2005 yılı Geleneksel Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri’ni kazananlar belli oldu. Siyasal Haber dalında eski ANKA Ajansı muhabiri Sibel Hürtaş’ın ‘‘Deprem Yağması Askeri Mahkemede’’ başlıklı haberi ödüle değer görüldü. Gazeteci Necati Doğru ekonomi dalında ödül alırken aynı dalda Akşam gazetesinden Ahmet Ünsal da övgüye değer bulundu. Çevre Eğitim dalında Milliyet gazetesinden Ümran Avcı, kültürsanat dalında aynı gazeteden Önay Yılmaz ödül aldı. Spor dalında Sabah gazetesinden Pervin Metin, köşe yazısı dalında Umur Talu, araştırma dalında Tercüman gazetesinden Erhan Öztürk, röportaj dalında Gülden Aydın ödül kazandı. Hürriyet gazetesinden Şenol Çakır, Vatan gazetesinden Halit KayacanHaydar Tanışan fotoğraf dalında ödüle değer bulundu. Seçici kurul, televizyon haberciliği dalında birincilik ödülü vermezken CNN Türk’ten Didem Arslan’ın ‘‘Kaçak Ambulanslar’’ haberini övgüye değer buldu. Nezih Demirkent adına verilen ödülü de gazeteci Taylan Erten alacak. Kalemler farklı, mürekkep aynı E L E Ş T İ R İ L E R C umhuriyete ve laikliğe saldırıların, devletin en üst kademelerinde gelmesi ürkütücü. Verilen demeçlerde ‘‘Değiştik!’’ diyenlerin ne kadar değiştikleri gün gibi ortada. Anlaşılan ‘‘yaladıkları mürekkebin’’ tadı damaklarından hiç gitmedi, gitmeyecek. Şimdi bu AKP eserine kimse sahip çıkmıyor, ancak bu eser tek başına var olmadı. Bu eser, onu bulunmaz Hint kumaşıymış gibi pohpohlayan şerbet basının, başbakan olmadan başbakanmış gibi ağırlayan ABD’nin, bozuk düzeni yaratan 12 Eylül’ün, gericilik bayrağını her daim dalgalandıran Menderes’in, Demirel’in, Özal’ın, Erbakan’ın eseridir. Faili meçhul cinayetler, Sıvas katliamı, Şeyh Said İsyanı, tarikat okulları, hilafet istekleri, Kubilay’ın ölüm fermanı aynı mürekkeple yazılmıştır. Belki kalemler değişmiştir, ama mürekkep aynı ithal mürekkeptir. Başar ÖZTÜRK Argo B aşbakan Recep Tayyip Erdoğan son zamanlarda sinirlendikçe sık sık argo sözler kullanıyor. Aslında Başbakan aylar önce argo kullanımında zirveye ulaşmıştı; bir ilimizde, geçinemediği için böbreğini satmak istediğini söyleyen bir yurttaşa şu sözü söylemişti: ‘‘Burası sakatatçı dükkânı değil!’’ Zor durumdaki bir insanlık halini anlamaktan böylesine uzak bir söz etmek bir başbakana yakışır mı? Siyasetçiler çeşitli ortamlarda konuşmalar yaparlar. Bazen kendi düşüncelerinin ve söylediklerinin akışını bozan sürpriz karşı soru ve sözlerle karşılaşabilirler. Böyle bir durumda o siyasetçinin ağzından çıkan sözler onun bir insan olarak hangi noktada bulunduğunun ölçüsüdür. Başbakan olmuş bir kişi, insan ilişkilerindeki kriz anlarında daha insancıl sözler söylemeyi bilmelidir. Bunu başarabilmek için ise her türlü dinsel ve siyasal ön kabulleri aşan bir hoşgörü kültürüne sahip olmak gerekir. Hoşgörü kültürünün temeli insan sevgisidir. Yalnızca insan sevgisi, argo bir ruhu değiştirerek geliştirebilir. Osman KURTOĞLU Midas’ın Kulakları mı? Pinokyo’nun Bur ‘‘14 yıl önce yaptığı açıklama ile sizi suçla etmeyerek toplumsal bir suç işlemişler midir.. yan Talat Turhan da mı iftiracı?’’ bu kamuoyunun takdiridir...) nu mu? Gelin 14 yıl öncesine, kontrgerilla konulu Bizlerin basın toplantısında oluşumuza belDönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş, anlattıkları ile, ailemin kabuk tutmuş Em. Yrb. Talat Turhan’ın açıklamalarına göz li ki çok şaşırmıştı. Bizi bu toplantıya davet eden gazeteciyazar Halil Nebiler’di. 14 yıl yarasını tekrar acıtmaya başladı. 1991 yılı atalım: ‘‘Taylan Özgür’ü polis değil, bir üsteğmen boyunca bu üsteğmenin kim olduğunu, tesKasım ayında, Milliyet gazetesi yazarı Melih Aşık Bey’in köşesinde yayımlanan ‘‘Tur vurmuştur. Hasan Fehmi Güneş’in İçişleri Ba lim edilen bu dosyanın içeriğini başta Hasan han konuşuyor’’ açıklamalarında kendi is kanı olduğu günün ertesinde Uğur Mumcu, Er Fehmi Güneş olmak üzere, Genelkurmay, mini veren Em. Yrb. Talat Turhan’a neden tuğrul Günay da makam odasında idi, ben bu Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, TBMM üyelerine sorduğumuz halde ce14 yıldır cevap vermeden susuyor? Neden dosyayı İçişleri Bakanı’na teslim ettim.’’ Eşim M. Lütfi Kıyıcı, üç arkadaşımız, ben vap verme zahmetine bile katlanmadılar. HiçKemal Yamak Bey’i iftiracı olarak ilan edeceğini açıklarken, kontrgerilla uzmanı ola ve yerli yabancı gazetecilerin önünde yaptı bir makam, Em. Yrb. Talat Turhan’a ‘‘... cidrak tanınan Em. Yrb. Talat Turhan’ın 1991 ğı bu açıklama bizi altüst etmişti. Taylan’ı di bir iddiada bulundun. Bildiklerini bize de yılında Gazeteciler Cemiyeti’nde, kardeşim vuran polis memuru Lisan Çakıcı 1978 yılın anlat’’ demedi... Kuvvet komutanına 2.5 yıl Taylan Özgür’le ilgili Sn. Güneş’i yakın da beraat etmişti. (Bugün sivil toplum örgüt hapis cezası veren askeri yargıçlar, Türk Sidan ilgilendiren açıklamalara aynı tepkiyi ve lerinin yöneticileri olan bu tanıklar mahkeme lahlı Kuvvetleri’ni zan altında bırakan bu açıkremediğini sormak yine biz ailesine kalı ye gelmeyerek, ilk verdikleri ifadeleri kabul lamaları görmezden, duymazdan geldi. 12 Mart yargılanmadan 12 Eylül’ü yaryor. Türkiye’de yaşayan insangılamaya kalkmak birilerinin işine ların hafızaları konusundaki Gazetemizde yayımlanan ‘‘12 Eylül’e Doğru 5 Cinayet’’ geliyor. Sokak ortasında vurulanlaeleştirilerini sıkça gündeme başlıklı yazı dizisinde, Serdar Kızık’ın Mustafa Yiğit’le r, idam edilenler, havan topları ve getiren Oral Çalışlar, ne hikyaptığı röportajdaki açıklamalara değinmek istiyorum: roketatarlarla katledilen o gençlemetse kendi de hafıza kaybı12 Eylül öncesi cinayetleri dizisindeki ‘Ecevit suikastı’ rin sevdaları Tam Bağımsızlık’tı. na uğrayıp Hasan Fehmi Gübölümüne ait bazı bildiklerimi açıklamak zorundayım. neş’e şu soruyu soramıyor: Hale Özgür KIYICI Olayda yaralanan Mehmet İsvan havaalanından acilen İzmir Devlet Hastanesi’ne getirilmişti. Hemen ameliyata alındı. Ameliyatı Baştabip Dr. Nihat Sosyap ile ben yaptık. zamanki İzmir (Konak) Devlet Has Sayın Ecevit 29 Mayıs 1977 Diz mermi ile tahrip olmuştu. Mermiyi çıkardık ve gerekli tanesi’ne getirdim. Derhal ameliyagünü uçakla Ankara’dan Çiğbakımı yaptık. Anımsadığım kadarıyla bir bölümü ta aldılar. Ameliyatı Op. Dr. Nihat li’deki havaalanına indi. Borparçalanmış, irice, değişik bir mermi idi. Zehirli, özel bir Sosyap (başhekim) ile şef yardımnova’daki mitingde konuşacak, suikast mermisi ve silahı olduğu söylenmişti. Polis cısı Op. Dr. Aydemir Serbest yaptı. oradan da Ege turu yaparak aymermiyi ısrarla kendilerine vermemi istemişse de kabul Ayağının içinde plastik füze çıktı. nı gün Aydın’dan İzmir’e döneetmeyip; yasalar gereği tutulan bir zabıtla birlikte, adliyeye 7 Dr. Aydemir Serbest’e İzmir cekti. Seçim otobüsü alana girteslim edilmek üzere servis şefim olan başhekime verdim. Emniyeti’nden üst düzey yetkililer mişti, rahmetli Mehmet İsvan Ben o tarihte servisin şef muavini idim. Olayın detayı füzenin verilmesi için niçin baskı otobüsün içinde ön kapıda, Saarşivlerden incelenebilir. Yaralayan silah anlatıldığı gibi yaptılar? Füze verilmedi. Başheyın Ecevit’i otobüs içine alagaz silahı olamazdı. Gaz silahı olsa, dizde kemik tahribatı kim tarafından Cumhuriyet Başcakken bir patlama oldu. Kesdeğil yanık yara yapabilirdi. Ancak olay palavra değildi, savcılığı’na teslim edildi. Senih Kaykin bir koku ve duman ortalığı ameliyatı yapan, mermiyi çıkaran benim. Sanırım ya makoğlu, Menemen Savcısı, emekkapladı. Rahmetli İsvan yaralanemekli emniyet müdürüne yanlış bilgi verilmiş ya da li olduktan sonra vefatından biraz dı. Sayın Ecevit kıl payı kurkendisi olayın derinine ulaşamamış. önce yanında eşi de vardı. Karşıyatuldu. 2030 kadar, omuzlarınOp. Dr. Aydemir SERBEST ka’daki adliye evinde beni ağırladıda uzun namlulu silahlar buluİzmir Devlet Hastanesi Eski II. Cerrahi Şef Vekili lar. O da savcı olarak bunun suikast nan yakın koruma için getirilolduğu düşüncesinde idi. Yaptığım miş polislerden birinin silahı araştırmalarda bu suikast tüfeğinin patlamıştı. Sonra öğrendik ki patlayan tüfeğin adı ‘‘Tenkoz’’ idi. Uzun nam sıl getirilmiştir? Bu tüfek yerden yere atılıyor, attığı roketin içinde siyanür ihtiva eden çok lulu silahlarla gelen polislerin birinde bulunu patlamıyor. Çok kuvvetli olarak tetiği çekil zehirli bir likitin bulunduğunu öğrendim. Rahyordu. Bu suikast tüfeğiydi. Gelen polislerin diği zaman patlayabiliyor. Emniyeti açık bir metli İsvan’ın İsviçre’de ameliyat ve tedavi oliçinde yalnız birinde bu suikast tüfeği vardı. vaziyette niçin ve nasıl patlayacak bir duru masına rağmen vefat ettiğini biliyoruz. Mahkeme dosyasını takip edilmek üzere Sayın 1 Bu Tenkoz adlı tüfek İzmir Emniyeti’nde ma getirilmiştir? 5 O zamanki İzmir Valisi, İsvan’ın may Ecevit’e teslim ettim. Layıkıyla takip edildemirbaşa kayıtlı değildir. tapla yaralandığına dair yerel gazetelere be mediğini biliyorum. 2 Yakın korumalar resmi elbiseli olmaz. Dr. Sedat Akman 3 Yakın korumaların uzun namlulu silah yanatta bulunmuştur. 6 Uzun zaman niçin hakikat saklanmıştır. İzmir CHP Eski İl Başkanı (1977 12 ları olmaz. Eylül 1980) 4 Demirbaşta kaydı olmayan bu tüfek na Rahmetli İsvan’ı Ecevit’in talimatı üzerine o Öğretmen Ahmet Ferhat Özkılavuz için düzenlenen törende öğrencileri büyük üzüntü yaşadı. ÖĞRETMEN YAŞAMINI YİTİRDİ Halı sahada kalp krizi geçirdi KAYSERİ (AA) Kayseri’de, ders bitimi halı sahada maç yapmaya giden, Ahmet Erdem Anadolu Ticaret ve Ticaret Meslek Lisesi İngilizce Öğretmeni Ahmet Ferhat Özkılavuz (35), sahada kalp krizi geçirdi. Özkılavuz’a, ilk müdahaleyi doktor arkadaşı Mustafa Sümer yaptı. Özkılavuz, ambulansla kaldırıldığı Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, hayatını kaybetti. Özkılavuz için görev yaptığı Ahmet Erdem Anadolu Ticaret ve Ticaret Meslek Lisesi’nde tören düzenlendi. Özkılavuz’un eşi Mutlu ile an nesi Neriman ve babası Adnan Özkılavuz’un da katıldığ törende duygulu anlar yaşandı. Çok sayıda öğrenci ayakta durmakta güçlük çekerken bazı öğrencilerin baygınlık geçirdiği görüldü. Beste adında 2 yaşında kız çocuğu bulunan genç öğretmenin cenazesi Şehir Mezarlığı’nda toprağa verilecek. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle