23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Ak lan Deniz Közdemir: ‘‘Partinin ‘ak’ı ile ulanın ‘lan’ını alın; koyun Başbakan’ın önüne: Aklan Başbakan.” Ya ğ m u r E k i m Irak’ta müteahhitlere iş kaynıyormuş... ‘‘Kanlı pazar!’’ GÖRÜŞ FATMA ESİN Kuzey Irak’ta hayalet silahlar varmış. Biz orada hayalet demokrasi var sanıyorduk! İlan Hüseyin Baş: ‘‘Medeniyetler İttifakı Projesi için yabancı gazetelere verilen ilanın parasını Başbakan kendi cebinden mi, partisinin kasasından mı ödüyor, yoksa devlete mi ödettiriyor? Bu proje devletin bir politikası olmadığına göre, para devletten çıkıyorsa nasıl çıkıyor? ANAYASANIN 18. maddesi ‘‘Hiç kimse zorla çalıştırılamaz’’ diyor. Telefonun öteki ucundaki doktor da ‘‘Beni görev yaptığım yerin dışında başka bir yerde zorla çalıştıramazlar’’ diyor. Konu; hükümetin doktorları Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ‘‘zorunlu hizmet’’ adıyla görevlendirmek istemesi üzerine Danıştay’ın Başbakanlık genelgesini durdurması. Telefonun öteki ucundaki doktor, hükümetin serbest piyasa ekonomisini savunduğunu, özelleştirmeye dört elle sarıldığını hatta kamuya ait ne varsa hepsini ‘‘babalar gibi satma’’yı ilke edindiğini anımsatıp, ‘‘Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da doktor açığı varsa, bu açığı serbest piyasa ekonomisi koşullarında kapatsınlar. Bana güvenmesinler’’ diyor. Eğer Türkiye’nin düzeni toplumsal kalkınmayı bir kenara itmiş, köşe dönmeciliği benimsemişse, toplumsal dayanışmayı Zorunlu hizmet unutup bireyselliği ön plana çıkarmışsa, telefonun öteki ucundaki doktor ‘‘Bana ne’’ demekte yerden göğe kadar haklı görünüyor. Danıştay’a yaptığı başvuruyla yürütmenin durdurulmasını sağlayan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, doktor açığı olan yerler için ‘‘gönüllü seferberlik çağrısı’’ öneriyor. Örneğin Diyarbakır’daki Tıp Fakültesi’ni başarıyla bitirip İstanbul’a ataması yapılmış ve bir de Nişantaşı’nda muayenehane açmış Diyarbakır doğumlu bir doktor, gönüllü olarak beşon yıllığına Hakkâri’ye gider, Yüksekova Devlet Hastanesi’nde çalışır. Telefonun öteki ucundaki doktor, ‘‘Ailem İzmirli. Evim İzmir’de. Düzenimi niye bozayım? Şırnak’a doktor arıyorlarsa, serbest piyasa koşullarında pazarlık yapsınlar; cazip bir teklif gelirse ancak o zaman düşünürüm’’ diyor ve başka bir öneri getiriyor: ‘‘Her şeyi özelleştiriyorlar, örneğin Şırnak Devlet Hastanesi’ni de özelleştirsinler. Özel hastane, doktor açığını özel transferlerle kapatma yoluna gitsin.’’ Ülkeyi pazarlamaktan, babalar gibi satmaktan gurur duyan zihniyetin karşısına ancak böyle çıkılabilir. Şırnak Devlet Hastanesi’ni özelleştiremiyorsan, kent girişindeki kamu arsalarından birini Arap şeyhlerinden birine ver; özel hastane inşa ettir; parayı bastırınca Amerika’dan bile doktor getirtirsin! Komik değil mi? Evet komik, çünkü serbest piyasa ekonomisi Şırnak’ta geçmiyor; Hakkâri’de yürümüyor; Diyarbakır’da tutmuyor. Ve bunlar Türkiye’yi parsel halinde pazarlıyor. O halde, doktorları rahat bıraksınlar. Dinin Gücü 7 Şubat 2006 tarihli gazetelerdeki haberlerden biri şöyle özetlenebilir: Ankara’da adamın biri, parası bol esnafa kendisini peygamber olarak tanıtmış. Daha sonra başka peygamberler eklemiş kadrosuna. Daha daha sonra da müritlerini. En sonunda bir de Allah eklemiş aralarına. Ve de 2.5 trilyon lira el değiştirivermiş; esnaftan dolandırıcının cebine. İşte dinin gücü!.. 2.5 trilyon lirayı ancak böyle bir güç bir cepten bir cebe böylesine kolay taşıyabilir. Bu gücü kullananlar sadece dolandırıcılar değil. Anlı şanlı politikacılar da, anlı şanlı şirketler de kullanıyor. Sayın Erbakan’ın bir zamanlar TV ekranlarından yayımlanan bir konuşmasını seyretmiştim: ‘‘Partimize yapacağınız bağışlar cennetteki yerinizin garantilenmesini sağlayacaktır’’ anlamında sözlerle cennet tapusu pazarlıyordu kendisini dinleyenlere. İtiraz eden olmamıştı. Belge isteyen de! Kuzu kuzu girmişlerdi bağış kuyruğuna. Sonra İslami kökenli şirketler. Camilerde toplamışlar yabancı ülkelerde çalışan işçilerin dişinden tırnağından arttırdıkları paralarını ‘‘Faiz haram, bizimki kâr payı, helal kazanç’’ söylemleri ile. Bilindiği gibi o paralar okus pokusla yok oldu. Şu anda kimlerin cebinde olduğu bilinmiyor. Bu gücün siyasi alanda nasıl kullanıldığını ise herkes biliyor. Bütün bunların nedeni, dinin amacı doğrultusunda öğretilmemesi. Dinin asıl amacı birey mutluluğunu, huzurunu, toplumun düzenini sağlamak; karşılıklı sevgiyi, saygıyı, yardımlaşmayı, dürüstlüğü pekiştirmektir. Bu nedenle konulan kurallara işlerlik kazandırmaktır. Kısaca ahlak kurallarını benimsetmektir. Aradaki fark dinde doğru ve yararlı kuralların ‘‘sevap’’, yanlış ve zararlı olanların ‘‘günah’’ kabul edilmesidir. Bu kuralların akılla ve günün koşulları ile bağdaşması gerekir. Asıl amacından sapmadan zamanla değişmesi doğaldır. ??? Halbuki günümüzde din sadece ibadetle ilgili düzenlemeler ve inançlarla sınırlı kalarak öğretilmekte; üstelik kişiden kişiye değişen yorumlarla ve kanıta dayanmayan soyut kavramlarla; cin, şeytan, melek, cennet, cehennem vb. gibi. Böyle olunca da akıl ve çağ ile bağdaşmayan söylemler süregitmekte. Örneğin yetkili bir din görevlisi, ‘‘Köpek olan eve melek giremez. Hatta o evde biri ölse, Azrail bile girmez o eve’’ diye akıl dışı konuşabiliyor. Günümüz iktidarı eğitim politikasını bu tür uygulamaları teşvik edercesine din ağırlıklı eksene oturtma çabalarını sürdürdükçe, din gücü ile köşeyi dönenlerin sayısı çoooook artacaktır. Ve tabii akılcı ve çağdaş uygulamalardan da uzak durulacak, bu yöndeki girişimler anında durdurulacaktır. Ocak ayı sonlarında Üsküdar Subaşı Camii’nde yaşanan olay bunun kanıtıdır. Bilindiği gibi, bir grup başı açık kadın bu camide erkeklerle yan yana saf tutmuş ve fotoğrafları yayımlanmıştı. Bu olay Hıristiyanlıktaki Protestan Reformu’na benzerliği yönünden kısaca eleştirilmekle beraber daha çok baş açık namaz kılınıp kılınamayacağı bakımından tartışıldı. Kimileri kılınır dedi, kimileri kılınmaz. Nedense camilerimizdeki ibadet şekli bakımından bunun olamayacağını söylemedi ve söyleyemedi hiç kimse! Neden kılınamayacağı açık. Halbuki günümüzde yaşamın her alanında kadınerkek beraberliği uygulanagelmekte. Tarlada, fabrikada, okulda, hastanede, resmi dairelerde, sokakta, taşıt araçlarında, sinemada, lokantada.. Camide ise olamıyor; nedeni ise ibadet şekli. Ama değişiklik yapılabilir! Örneğin camilere sıralar konulsa, hem ibadet daha çağdaş görünüm kazanır hem de hijyen bakımından daha sağlıklı. O zaman çağdaş görünümlü ve düşünceli kadınlar ibadetlerini camide ifa etme özgürlüğüne kavuşabilirler. Fakat kadın özgürlüğünü, sadece kadın saçını örten türbana indirgemiş günümüz yöneticileri veya din adamları böyle bir öneriyi dile getirebilir mi? Ne dersiniz? SESSİZ SEDASIZ (!) Milli Eğitim, öğretmenlere zam yaptı MİLLİ Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin ek ders ücretine zam yaptı. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in ‘‘zam’’mının nasıl bir zam olduğunu bir köy öğretmeninden öğrenelim: ‘‘Ek ders ücretlerine zam yaptıklarını söylüyorlar ama branşı dışında derse giren öğretmenlerin ek ders ücretini kaldırdılar. Ben branş öğretmeniyim ancak okulumuzdaki öğretmen eksikliği sebebiyle bir sürü farklı branşta derse giriyorum ve bu dersler için yaklaşık 200 yeni lira ek ders ücreti alıyorum. Şimdi bu parayı alamayacağım. Bu nasıl zam? Yüzde 40 değil yüzde 40 bin zam yapsalar, Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Muhabbet İstanbul’da belediye otobüslerinin terminallerinden biri. Saat sabahın körü. Yeni gelen şoför, ‘‘Ver ulan, bir çay da bana’’ diye içeri giriyor. Çaycı ‘‘Artistlik yapma ulan’’ diyor. eski ücretimi bile alamayacağım. Aylık gelirim 900 yeni liradan 700 yeni liraya düşüyor. Çalıştığım köy okuluna gelebilmek için günde 14 yeni lira yol parası veriyorum. Ayda 300 yeni lirayı da düşün; elime 400 yeni lira kalacak. Milli Eğitim Bakanı, daha önce yaptığı açıklamada Doğu’da görev yapan öğretmenlere çift maaş verileceğini söylemişti, üç hafta sonra yüzde 10’luk artıştan söz etti; şimdi ise elini öğretmenlerin cebine attı. Televizyona çıkıp zam yaptıklarını söylüyorlar; bir de köy okullarına gelip konuşsunlar da görelim!’’ TRT kendini dine verdi. Tarafsız yayıncılığın ruhuna fatiha okumaları ondan! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Karikatür krizi ve Anadolu aydını ‘‘Karikatür krizi’’ni yaratan le ‘‘halkın ve ülkenin’’ yararını Danimarka’daki Jyllands Pos savunan tüm laik ve yurtsever ten gazetesi ile yayını sürdüren kesimlerden, dinlere, inançlara, Fransa’daki FranceSoir, Al peygamberlere, kutsal değerlemanya’daki Die Welt ve Hollan re, ‘‘hakaret’’ bir yana, en ufak da, İtalya, İspanya’daki gazete bir saygısızlık, küçümseme ya ler, acaba ‘‘hangi görüş’’teler? da aşağılama olmamıştır... Meğer ‘‘muhafazakâr, radikal Tam tersine, toplumcu ve uluve liberal’’lermiş! sal değerleri savunan hemen Nitekim, BBC’deki ‘‘kriz’’ ha tüm aydınlarımız, dinle siyaset beri de şöyle verildi: ‘‘Muham yapanların çoğundan daha içmet Peygamber’in karikatürü tenlikli olarak ‘‘kutsal değerlere nün yayımlanması İslama haka saygılı’’lar... Anadolu’daki her ret mi, yoksa ifade özgürlüğü inanca ‘‘eş saygınlıkta’’ yaklamü?..’’ şan, tümünü ‘‘ortak kültür kimDanimarka’nın ‘‘liberal’’ baş liğimiz’’ olarak gören bir insanbakanı Anders Fogh Rasmussen cıllığı savundular... ile diğer Avrupalı liderler, ‘‘yaBöylesine bir erdemin temenıtı kendi içinde’’ki bu soruya lini ise öncelikle ‘‘Anadolu uy‘‘ifade özgürlüğü’’ diyerek, garlıklarının ortak birikimle‘‘inançlara saygısız’’lığı paylaş ri’’yle yetişen Mustafa Kemal mış oldular. Atatürk’ün önderliğindeki Karikatür krizini, Avrupa’nın ‘‘Anadolu aydını olma bilinci’’ ve ‘‘demokrat, özgürlükçü’’ ve bu geleneği oluşturuyor... bağlamda tümü ‘‘serbest pazar Bu nedenle Türkiye, onca iekonomisi’’ yanlıları yarattılar... nanç farklılıklarına rağmen, ‘‘medeniyetlerin çatıştığı’’ değil, ‘Bizimkiler’in tutumları? birlikte yaşanarak ‘‘daha da meGelişmeleri bu ‘‘ayrıntı’’yı da denileştikleri’’ bir ülkenin de gözeterek izleyince, ister iste adıdır... mez akla ‘‘bizimkiler’’ geliyor... Avrupa ise bu tarihten gelen Türkiye’de, sosyalistlerden ‘‘beraberlik’’ erdemini çağlar sosyal demokratlara kadar, deği boyu ‘‘yaşamadığı’’ ve yarattığı şik bakışlarla da olsa, serbest pa hoşgörü kültürünü ‘‘bilemediği’’ zar ekonomisiiçin, ne yazık ki nin ‘‘sömürü, ‘‘ırkçılığın anavadışa bağımlılık tanı’’dır. ve kapitalist egeNitekim Alman menlik’’ yarataSosyal Demokrat cağından kaygı Parti’nin sözcüsü duyan ve buna Jörg Tauss, karikarşı az ya da katür krizi için; çok direnen he‘‘Böyle yayınlarmen tüm kesimdan dolayı dini ler, ‘‘din düşmaduygular rencide nı’’ ilan edilmeedilmiş olabilir; di mi? ancak ben düşünO kadar ki ce ve ifade özgürCHP’nin bulüğünden yanaAvrupa’nın günkü ‘‘duyım’’ derken; belrum’’unda da yaşayamadığı birliktelik... li ki Anadolu’nun öteden beri laik‘‘Benim Kâbe’m insandır’’ söliği ‘‘dinsizlik’’, sosyal demokra zünden habersiz bir ‘‘bencil hüsiyi de ‘‘dine karşı’’ olarak tanı manizma’’nın açmazını yaşıtan ‘‘inanç sömürücüsü siya yor... set’’in kuşaktan kuşağa yarattıBenzer şekilde Alman Yeşilğı koşullanmaların payı yok ler Partisi’nden Volker Beck de mu? ‘‘Müslümanlar da Hıristiyanlar Bilim ve kültür dünyamızda ve Yahudiler gibi mizah unsuru da öncelikle ‘‘kamu yararını’’ ve olmaya tahammül edebilmeli’’ ‘‘ulusal çıkarları’’ korumaya ka derken; gülmece geleneğimizrarlı hemen herkes ‘‘komünist’’ deki ‘‘hiciv’’ ile ‘‘küçümseme’’yi damgasını yiyerek; ‘‘dinsiz, ayıran bilgeliği bilemiyor olmaimansız’’ sayıldılar. nın talihsizliği içinde. (CNN Hatta, tarihsel değerlerimizle Türk2 Şubat 2006) birlikte özellikle camilerimizin Ne dersiniz; Avrupa’daki ‘‘inkorunmaları için tüm yaşamla san sevgisinden yoksun’’ karikarını adayan hocalarımız bile türlere ateş püsküren dincileri‘‘kültürel mirası liberal talana mizin ve onlarla siyasi ittifak karşı toplumsal haklar adına sa kuran liberallerimizin, ‘‘böylesi vundukları’’ için, adları ‘‘sol bir saygısızlığı akıllarına bile gecu’’ya çıkartılarak başlarına gel tirmedikleri halde yıllardır ‘din medik kalmadı... düşmanı’ ilan ettikleri aydınlarıVe Sıvas’ta da onca aydınımı mız’’dan yüksek sesle özür dilezı yakanlar ‘‘din ve iman adına’’ meleri gerekmiyor mu? oteli ateşe verdiler? Ne var ki Türkiye’de öncelik ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Şubat www.mumtazarikan.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Sinop’un 1 Erfelek ilçe2 sinde, 28 adet şelalenin or 3 tak adı. 2/ İs 4 panyolların 5 sevinç ünlemi... Lokma. 6 3/ Genelev iş 7 leten kadın... 8 Bir kümes 9 hayvanı. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Mercek... Osmanlılarda gümrük vergi 1 D E L İ D A N A si. 5/ Satrançta özel 2 E K İ M L O D A A V bir hareket... Tatlı, 3 F E R A Y İ İ MAME V İ tuzlu, ekşi ve acı tat 4 R S E Y lar dışında kalan be 5 İ Z Z E T T E şinci tat. 6/ Utanç 6 Z O M A B E Ğ İ N T duyma... Yeşilır 7 E R B A L A B A N mak’ın antik dö 8 Ü Ç nemlerdeki adı. 7/ 9 B A R A N İ Kıl elek... Tantal elementinin simgesi. 8/ Çizgiyle mizah sanatı. 9/ Halk dilinde ayrana verilen ad... Judo, karate gibi dövüş sporlarında yer minderi olarak kullanılan ve pirinç saplarından örülen kalın halı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gümüşhane’nin Şiran ilçesinde bir şelale... Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı. 2/ Güney Anadolu’daki konargöçer Türkmenler arasında, göç kervanını yöneten genç kıza verilen ad. 3/ Ahırdaki gübreyi dışarıya atmak için kullanılan pencere... Yiğit. 4/ İskambilde bir kâğıt... Alkolsüz içecek, meşrubat. 5/ Sahip... Kendi adıyla bilinen yasayı hamamda keşfeden Arşimet’in ‘‘buldum’’ anlamında kullandığı sözcük. 6/ Aşık oyununda aşığın dik durması... Eski dilde ayna. 7/ Akarsu kıyısındaki çalı ve ağaççıkların üzerinde de yaşayabilen bir balık... Uzaklık işareti. 8/ Algılanan nesnelerin temel niteliği... Bir şeyin bütünü, tamamı. 9/ İlaç... İzmaritgillerden bir balık. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle