17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 ARALIK 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Adnan Oktar, Bilim Araştırma Vakfı aracılığıyla rejim karşıtı faaliyetlerini sürdürüyor DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Propaganda aracı ‘BAV’ TARKAN TEMUR Yanıltan Başbakan mı? Papa’nın Türkiye gezisinin üstüne çok şey yazıldı, söylenildi. Bu yazılıp söylenilenlerden Başbakan’ı en çok ilgilendiren, Esenboğa Havaalanı’nda yaptığı baş başa görüşmede 16. Benedikt’ten ABTürkiye ilişkileri üstüne duydukları olmalıydı. Görüşme, baş başa yapılmıştı ama elbette bizim Devlet Bakanımız ile Vatikan’ın ilgili kardinallerinin yanı sıra bir Türk çevirmen ile Dışişleri Bakanlığı’nın konuşmaları tutanağa geçiren bir de görevli memuru söylenilenlerin tanıkları olmalıydı. Belirlenen 20 dakikalık süreyi aşan o görüşmeden sonra, basın mensuplarının karşısına geçen Erdoğan, kendisini en çok ilgilendiren flaş cümleyi, değerli konuğunun Türkiye’nin AB’ye girişini destekleme taahhüdü olarak açıklamıştı.. Başbakan, Hıristiyanlık dünyasının basından duyduklarından öylesine etkilenmiş olmalıydı ki, görüşmenin tümünün TRT tarafından canlı yayımlanmış olduğu izleniminin yanlış olduğunu öğrendiği zaman, üzülerek tutanak görevlisi diplomatımızın tanıklığını da öne çıkartıyordu. Çünkü Papa, kendisinden AB için destek isteyen Erdoğan’a şu yanıtı vermişti: “Biz bir siyasi kurum değiliz.Türkiye’yi desteklemek için siyasi manevra alanımız bulunmuyor. Ama Medeniyetler İttifakı çerçevesinde, farklı inanç ve kültürlerin birlikte yaşaması için Türkiye’yi AB ile birlikte görmek isteriz.” Kamuoyumuz ve özellikle bizim AB trenimizin o uzunince yolculuk sırasında raydan çıkmamasını isteyenlerimiz, Papa Benedikt’in Başbakan tarafından “mealen” aktarılan bu tümcedeki “Türkiye’yi AB ile birlikte görmek isteriz” sözlerine bir cankurtaran simidi gibi sarıldılar. GENÇ PARTİLİ ŞİRİN’DEN SORU ÖNERGESİ İstanbul Haber Servisi Genç Parti İstanbul Milletvekili Emin Şirin, Kandilli’de orman arazisinde Adnan Oktar’ın da ikamet ettiği 8 kaçak bina bulunduğunu ve bunların Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde yapıldığını söyledi. Şirin, TBMM’ye yazılı soru önergesi vererek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’ya, bu binaların ruhsatlı olup olmadığını sordu. Evrim Teorisi’ni yalanlamak amacıyla yazılan ve içeriğinde yüzlerce fosile yer verilen Yaratılış Atlası kitabı ise 764 sayfa, 28x38 santimetre ölçülerindeki dev boyutu, kapağındaki hologram görüntüleri, parlak kuşe kâğıda baskısı, 1500’ü aşkın renkli resim ve fotoğraf ile dikkat çekiyor. Yayınevi yetkilileri ise Yaratalış Atlası’nın henüz birinci cildini yayımladıklarını ve devamının da yayına hazırlandığını belirtiyor. Oktar, 1986’da özellikle yabancı kolejler ve özel okullardaki zengin ailelerin çocuklarını tarikatına bağlamasıyla gündeme geldi. Hakkında açılan soruşturmalardan ve davalardan “akıl hastası’’ raporuyla kurtulan Oktar, siyasi rüzgârlara göre kendine konum belirledi. Kamuoyunda imajını düzeltmek için Bilim Araştırma Vakfı’nı kurduran ve 1990’lı yılların başında “Atatürkçülük’’ maskesi ardına sığınan Oktar, daha sonra “Turancılık ve Türkçülük’’ akımlarına yöneldi. 1990’ların ortalarında Refah Partisi’ne (RP) yakınlaşan Adnan Hocacılar, kamuoyunun gündemine daha sonra da DYP içindeki iktidar kavgasıyla geldiler. TEHDİTLE GÜNDEMDE KALDILAR Harun Yahya adıyla yayımladığı kitapları birçok dile çevrilerek dünyanın pek çok ülkesinde dağıtılan Adnan Oktar, Bilim Araştırma Vakfı (BAV) aracılığıyla rejim karşıtı faaliyetlerini yaygınlaştırarak sürdürüyor. Kuşe kâğıda basılı, hologram kapaklı kitaplarının birçok dile çevrilerek basılması ve bu kitapların farklı ülkelerde ücretsiz dağıtımı gibi pahalı propaganda faaliyetlerinin yanı sıra, Oktar ve müritleri gelişen iletişim teknolojilerini de değerlendirerek “www.hazretiisagelecek”, “www.kuranmucizeleri”nin de aralarında bulunduğu birçok web sitesi aracılığıyla propagandasına devam ediyor. Oktar’ın yürüttüğü faaliyetlerin sınırsız kaynağı ise sırrını koruyor. İrticai faaliyetlerini kamuoyuna yansıtan haberlere karşı ise Oktar, okur kitlesini kendine yakın bulduğu “dinci gazetelere sığınarak” ve toplamı 100 bin YTL ’yi geçen reklamlar vererek, İslami kesim ve dini referanslı medyadaki olumlu izlenimini korumaya çalışıyor. Oktar’ın kitaplarının sonuncusu olan buna’nın, “Oğlumun bilincine metafizik bir yolla müdahale ediliyor” açıklamalarıyla bugün yine gündemdeki yerini koruyor. YAŞAYAN FOSİLLER SERGİLERİ İstanbul’un lüks semtlerinde cemaat evleri bulunan ve uyuşturucu bulundurmak, kullanmakla suçlanan, gizli çekimleri ve şantajlarıyla tartışılan Adnan Hocacılar gün geçtikçe “maf yalaştı’’. Bilim Araştırma Vakfı, yani Adnan Hocacılar yayın organları ve fakslar aracılığıyla kamuoyundaki birçok ünlü ismi tehdit ederek gündemde kalmayı başardı. Milyarlarca liralık gözetleme, gizli çekim ve dinleme cihazları ile gazetecilerden sanatçılara birçok ünlüyü tehdit eden BAV üyeleri, Serkan Ciminli’nin öldürülmesiyle ilgili davayı izleyen gazetecileri de fotoğraflayarak ve kasete alarak fişlemişti. Oktar, “İmamlar, Bacılar ve Cariyeler”den oluşan “şebekesini”, iyi eğitim almış kişileri kazanmak için bir çeşit hipnoz uygulayarak kendisinin mehdi olduğuna inandırdığı ve mürit Oktar Babuna’nın babası Cevat Ba Faaliyetlerine göz yumulan Oktar ve sayıları giderek artan müritleri, bugün halen Bilim Araştırma Vakfı adı altında laiklik karşıtı faaliyetlerini sürdürüyor. Adnan Hoca grubu son yıllarda ise ‘Evrim Teorisi’ karşıtı faaliyetlerine de devam ediyor. İstanbul’un birçok semtinde “Yaşayan fosiller” adıyla açtığı evrim teorisi karşıtı sergilerinin yanı sıra, Adnan Oktar’ın kitapları da elden ele geziyor. Adnan Oktar, kitaplarını ücretsiz dağıtmasının yanı sıra, “www.harunyahya.net”, “www.harunyahya.org”, “www.hazretiisagelecek.com” adreslerinin de aralarında bulunduğu yüzlerce web adresinde propagandasını sürdürüyor. Adnan Oktar, son olarak 34 kişi ile birlikte “cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak”, “şantaj” iddiasıyla yargılanmış, davadan ise “zamanaşımı” nedeniyle ceza almamıştı. Vatikan’dan ince ayarlar.. Ta ki, uluslararası haber ajanslarının Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın, Papa Hazretleri’ne atfen müjdelediği, bizi AB ile birlikte görme arzusunu, görme isteğini içeren demeci, Vatikan tarafından çok diplomatik bir dil ile “düzeltilinceye” kadar. O açıklamada “Vatikan’ın bu konuda bir ülkeyi destekleme görevi, gücü, etkisi ve politika girişimi olamaz” hatırlatması yapılıyor ve “Papa sadece Türkiye’nin AB’ye yakınlaşma eğilimine değerler ve ortak ilkeler çerçevesinde temennide bulunur” deniliyordu. Benedikt’in ziyaretinin daha çok renkli yönleri ile ilgilenen medyamız, Vatikan’dan gelen ince ayarın pek farkına varamadı. Özellikle Başbakan, gezi ile ilgili değerlendirmelerini Papa’dan AB için aldığını varsaydığı desteği cebinde hissederek yapmaya devam ettiği için de, Türkiye’deki tek yanlı değerlendirmeler, Katolik dünyası için olduğu kadar, o dünyaya bağlı ülkelerin politikacıları tarafından da şaşkınlıkla karşılandı. Papalığa da, bizim Başbakan’ın mealen yaptığı nakilleri düzeltme üstüne düzeltme yapmak için sözcülerini görevlendirmek düştü. Bu nedenle önceki gün de bir başka Kardinal, Vatikan radyosunun mikrofonlarının başına geçti ve son geziyi değerlendirdi. Kardinal Kasper de, Türkiye ile yakınlaşmaya değer adımların desteklenmeye devam edeceğinden söz ediyordu. Bu anlattıklarım, özellikle Cumhuriyet okurları için bilinen şeyler. Ama bana göre asıl söylenmesi gerekeni şimdi yazacağım: Ben Sayın Başbakan’ın, bu tür ikili görüşmelerde kasıtlı olarak gerçek dışı unsurları söylenilmiş gibi nakledeceğine elbette inanmak istemiyorum. Ancak, kendisinin hıfz gücünde bir zayıflama olmasından endişe ediyorum. Çok yoğun bir şekilde çalışması, yaşamsal önemde görüşmeler yapması... Karşısındaki kişilerin söylediklerini karıştırmasına, bilmeyerek çarpıtmasına mı neden oluyor yoksa? Zira, Erdoğan’ın söyledikleri ile değerli konuğunun bu konudaki görüşlerinin aslında ne olduğunu düzeltme gereği duyan Vatikan yetkililerinin açıklamaları arasında, kökten farklar var. Başbakan’ın belge olarak dayanmak istediği görüşme tutanağını, Dışişleri Bakanlığı açıklasa da, şu görüşmede konuşulmuş olanları eğrisi doğrusu ile öğrenebilsek... Mülkiyelilerden ‘karşıdevrim’ uyarısı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin (SBF) 147. kuruluş yıldönümü, fakülte binasında düzenlenen törenle kutlandı. Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı Ali Çolak, AKP hükümetinin ülke genelindeki uygulamalarının reform olarak değerlendirilemeyeceğini ifade ederek “Şu anda bir karşıdevrim sürecinden söz edilebilir” dedi. Bürokraside önemli ölçüde kadrolaşma olduğunu dile getiren Çolak, “ehliyet ve liyakatin yerine parti ve tarikat referansının gözetildiğini” söyledi. Acaristanbul projesi için milyonlarca ağaç katledildi. Fotoğraf: Milliyet gazetesinden alınmıştır. Kocaeli’de profesöre saldırı ? KOCAELİ (AA) Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Sıtkı Özdamar’ın kullandığı otomobili Alemdar Caddesi üzerinde durduran kimliği belirsiz iki kişi aracı gasp etmek istedi. Aracından inmeden saldırganlara karşı koymaya çalışan Özdamar, daha sonra otomobilin kapısının açılması sonucu ayağından bıçaklandı. Saldırganlar, yurttaşların müdahalesi üzerine kaçarken Özdamar, hastaneye kaldırıldı. Rektörlük görevini eşinden devraldı ? İZMİT (Cumhuriyet) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanan Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu, iki dönemden bu yana rektörlük görevini sürdüren eşi Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’ndan görevi devraldı. Komsuoğlu çifti, rektörlük makamına el ele tutuşarak geldi. Prof. Sezer Şener Komsuoğlu, görevini en iyi şekilde yerine getireceğine inandığını belirterek “İyi bir dönem olmasını diliyorum. Herkese destek vermeye, elimden geldiğince çalışmaya gayret edeceğim’’ dedi. ‘Bakan Pepe istiyorsa yapılacak iş çok’ Acarlar 2005’teki yönetmelik değişikliğinden yararlandı İstanbul Haber Servisi Acarlar, Özer Serdaroğlu Ormanı’nda binlerce ağacı katlederek inşa ettikleri Acaristanbul projesi için, 2005 yılında gerçekleştirilen yönetmelik değişikliğinden de yararlandı. Eski Orman Mühendisleri Odası Marmara Bölge Şube Başkanı Prof. Dr. Uçgun Geray, Orman Bakanı Osman Pepe’nin tarım arazileri üzerindeki hukuksuz yapıları kurtaran Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası çıkarılırken çevreci ilan edilemeyeceğini belirterek Pepe’ye “Formula 1 yapılırken neredeydin, Koç Üniversitesi bütün davaları kaybetti araziyi neden teslim almıyorsun?” diye sordu. Yasadaki yüzde 6’lık oranın azami limit olduğunu, orman ekosisteminin zarara uğraması durumunda daha da aşağıya inebileceğini belirten Geray, “Yapılaşma o tarz olmalı ki orman ekosistemi ortadan kalkmasın” dedi. Acaristanbul’un ne zaman yapıldığının çok fazla öneminin olmadığını dile getiren Geray şöyle devam etti: “Bakanımız ‘Yıkarım, izin vermem, durdurum’ diyor. Çevreci role girmiş. Biz ona diyoruz ki, Formula 1 yapılırken nerdeydin? Koç Üniversitesi bütün davalarını kaybetti. Orman Genel Müdürlüğü arazisi üzerinde. Git teslim al diyoruz. Yine ortada yok. Bakanın hemen yapması gereken işler var. Koç Üniversitesi gecekondu üniversitesi oldu, bütün yargı aleyhine. Tıs yok.” İstanbul’da orman arazileri içinde yığınla yasal olmayan villanın olduğunu, eski bakan Nami Çağan döneminde orman alanında bulunan binden fazla evin yıkıldığını dile getiren Geray, Riva havzasının en yukarı bölümündeki usulsüz villakentlerin yeni çıkarılan Toprakları Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası ile kurtarıldıklarını kaydetti. Riva’daki usulsüz yapılaşmaya karşı 7 yıllık bir mücadelenin olduğunu Cargill yasası olarak bilinen bu yasanın af içeren geçici maddelerinin, bütün tarım arazileri üzerindeki hukuksuz yapılaşmaları kurtardığını söyleyen Geray şunları kaydetti: “Korkunç bir durum. Şu söylenenlerin mevzuatla yıkılmaması lazım. Ayıplıyoruz. Şu ana kadar bir hareket yok. Yapılacak işleri yapmadığı için çevreci olarak ilan edemeyiz.” ‘BELKİ BİRİLERİ GİDİCİDİR ‘ maya izin veriyorlar.” Milyonlarca ağacın katledildiği Acaristanbul projesine 13 Temmuz 2001’de istenen koşulları yerine getirmesi için 12 ay süre tanındı. Eksikliklerini tamamlayamayan firma, 4 Ekim 2002’de İstanbul Orman Başmüdürlüğü’ne başvurup kesin izin için başvuru yaptı. ÇAĞAN SORUŞTURMA BAŞLATMIŞTI Şehit yakınlarına madalya ? İstanbul Haber Servisi Emniyet Teşkilatı’nda görevleri sırasında şehit olan 18 polis yakını ve 10 gazi olmak üzere toplam 28 kişiye Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) düzenlenen törenle devlet övünç madalyası verildi. Törende konuşan İstanbul Valisi Muammer Güler, “Ulus olarak, ülkenin bağımsızlığı, bölünmez bütünlüğü ve esenliği ile Cumhuriyet’in korunması ve yaşatılması için canlarını veren tüm şehitleri ile gazileri saygı ve şükranla andıklarını” söyledi. İstanbul Valisi Muammer Güler, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Fethi Remzi Tuncel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ve İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, askeri davetlilerle gazi ve şehit yakınlarının katıldığı törende duygulu anlar yaşandı. Acaristanbul’un gündeme gelmesinin arkasında kabine içindeki çatlakların olabileceğini, İçişleri Bakanı ile Orman Bakanı’nın karşı karşıya olduğunu dile getiren Geray, “İkinci neden de bütün bu hadiselerin gecikerek ortaya çıkmasının altında bizim bilmediğimiz yerlerde infaz var demektir. Bu tahminimiz ancak Türkiye, böyle şeylerin olmadığı bir yer değil. Belki birileri gidicidir” diye konuştu. Geray, Acarkent yıkılacak mı sorusuna da “Acarkent yıkılmayacak. Formula 1’de, Koç’ta galip olamadık. Yargı tamamıyla lehimize karar verdiği halde inşaata devam ettiler. Şimdi çıkardıkları yasayla tarım arazilerinde hukuksuz yapılaş Bölge müdürlüğü eksikliklere karşın onay verdi. Doğrudan bakanlığa gönderilmesi gereken onay yazısı, götürmesi için Acaristanbul çalışanına verildi. Şirket temsilcisi bu yazıyı bakanlığa teslim etmedi. Eski Orman Bakanı Nami Çağan, bu evrakın bakanlığa ulaşamamış olduğunu öğrenince İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü hakkında soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında verilen onay ve kesin izin başvurusu iptal edilerek firmanın kesin izin başvurusu için gerekli şartları yerine getirmediği belirtildi. İstanbul Orman Bölge Müdür Yardımcısı Niyazi Kurtuluş emekliye ayrıldı. Beykoz Belediyesi de kesin izni olmayan projeye 10 Nisan 2003’te yapı ruhsatı verdi. Bu izne Orman Genel Müdürlüğü yasal süresi içinde itiraz edemedi. Özel Ormanlarda Yapılacak İş ve İşlemler Hakkındaki Yönetmelik 26 Temmuz 2005 tarihinde değiştirildi. Yapılaşma ormanın bir yerinde değil çeşitli yerlerinde olabileceği, enerji nakil, su, isale, doğalgaz hattı, kanalizasyon, yol gibi kamu hizmetine yönelik verilen hizmetlerin yüzde 6’lık oranın dışına çıkılmasının da yolu açılmış oldu. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net TAM VAKFI HAZIRLADI ‘Almanya’da İslamın İmajı’ Haber Merkezi Amerika’nın ikiz kuleleri’ni hedef alan 11 Eylül saldırıları ve Türkiye’de AKP hükümetinin işbaşına gelmesinin ardından Almanya’da İslami tartışmaların oranı ve kapsamında büyük bir değişim yaşandı. Alman Federal Parlamentosu’nda geçen tartışma protokollerinde 20002001 yılları arasında yüzde 9.4 olan İslam tartışmalarında yapılan tehlike vurgusu oranı, 20032004 yılları arasında yüzde 24.4’e yükseldi. İslamla ilgili haberlerin yaklaşık beşte birini işgal eden tehlike vurgusu içerikli haberlerin oranı ise üçte bire kadar yükseldi. Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Vakfı’nın hazırladığı “Alman Kamuoyunda İslamın İmajı” başlıklı araştırmanın sonuçları açıklandı. Araştırma, Alman kamuoyunda “İslamın tehlike” olarak algılanmaya başladığını ortaya koydu. Araştırmanın inceleme alanına giren süre içinde İslam, federal parlamento gündemine 20002001 yılları arasında 275 kez gelirken bu sayı 20032004 yılları arasında 401’e yükseldi. Bu tarihlerde gerçekleşen tartışmaların içeriklerinde de büyük bir değişim gerçekleşti. İslamın insan hakları, demokrasi, aydınlanma ve insan haklarının uzağında olduğu vurgusunu yapan “İslam ve Batı’nın uyuşmazlığı” tartışmaları 20002001 yılları arasında 1.5 iken 20032004 yıllarına gelindiğinde neredeyse 5 kat artarak yüzde 5.5’e yükseldi. Araştırmanın medya analizi bölümü ise basında İslama ilişkin tartışmaların 2.5 kat arttığını gösterdi. Analizin ilk evresinde yüzde 45 oranında yer tutan diyalog ve hoşgörü yanlısı karşıt söylemin oransal büyüklüğü yüzde 30’lara gerilerken İslamla ilgili haberlerin yaklaşık beşte birini işgal eden tehlike vurgusu içerikli haberlerin oranı üçte birin üzerine çıktı. ENTERNET / MEHMET SUCU Papa XVI. Benedikt’in ziyareti geçen hafta hepimizin gündeminin baş maddesi oldu. Vatikan’ın liderinin ziyaret ettiği kentler yaşayanlar açısından cehenneme döndü. Kentlerin yollarının yarısı trafiğe kapatıldı. İnsanlar evlerine veya işyerlerine gidebilmek için saatlerce yürümek veya trafiğin içinde beklemek zorunda kaldılar. AKP hükümetinin yetkilileri ise Papa’nın elini sıkmamak için çil yavrusu gibi dağıldılar. Ancak Başbakan gelen baskılara direnemedi. Herhalde pek de istekli olmayarak. Papa’yı uçağın merdivenlerinde karşıladı ve kendisiyle kısa bir görüşme yaptı ve çıktı göğsünü gere gere bize AB yo mehmet?cumhuriyet.com.tr lediği gelenekten habersiz olabilir mi? Türk hariciyecileri Dışişleri Bakanı’nın Papa ile yemek yeme talebinin geri çevrileceğini bilmiyor muydu? Yoksa tam tersine Dışişleri Bakanı Gül’ün talebi sadece verilecek yanıtı bilerek hazırlanmış bir tuzak mıydı? Anlaşılan o ki Vatikan bu tuzağı fark etmiş ve Lombardi aracılığı ile kibarca düzeltmeye ve tuzağa düşmediklerini göstermeye çalışmış. Ne yazık ki yaşanan iletişim kirliliği içinde Vatikan sözcüsünün söyledikleri medyada pek de fazla yankı bulamadı. Her taraftan gelen haber bombardımanı altında gerçek iyice belirsizleştirilmeye çalışıldı. Bize de tarihe not düşmek kaldı. Gerçeği Belirsizleştirme Çabaları lunda destek verdiler dedi. Sonra anlaşıldı ki tutanaklarda böyle bir tümce yer almıyormuş. Başbakanlık’tan yapılan açıklamalarda bir şekilde durum kurtarılmaya kalkıldı. Ama yapılan her açıklama gerçeği iyice belirsizleştirmeye yaramaktan başka bir işleve sahip değildi. AKP iktidarı yanlış veya eksik bilgilendirmeyi iyi kullanan bir hükümet. Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Papa’ya yaptığı yemek daveti. Dedik ya AKP’liler Papa ile bir araya gelmemek için türlü çeşit bahaneler yarattılar. İşte Gül’ün yemek daveti de bu açıdan değerlendirilmesi gereken bir girişim. Gül’ün yemek davetine Vatikan hayır yanıtını verince Dışişleri Bakanı herhalde derin bir oh çekmiştir. Çünkü bu yanıtla Gül Papa’nın elini sıkmaktan kurtulmuştu. Ancak daha sonra meydana gelen gelişmeler olayın bu kadar basit olmadığını ortaya koyuyor. Vatikan Sözcüsü Federico Lombardi, yaptığı açıklamada hiçbir papanın siyasi kişilerle yemek yemediğini ve kendisi ev sahibi olduğunda hiçbir politikacıya yemek vermediğini belirtti. Şimdi biraz şeytanın avukatlığını yapıp olaya biraz da tersten bakalım. Türkiye diplomasi açısından çok büyük bir geçmişe ve geleneğe sahip bir ülke. Belki de Osmanlı’dan bu yana Türk hariciyesi hep geleneklerin üzerinde ayakta durmuş saygın dış politikalar üretmiştir. Bunca yıllık bir geçmişi olan eğitimli ve dünyanın hemen her yerinde saygı gören diplomatların bulunduğu Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan bir kişi bile Vatikan Sözcüsü Lombardi’nin söy CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle