17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ARALIK 2006 PAZAR 6 BAYKAL ’DAN ERDOĞAN’A HABERLER Cumhurbaşkanı Sezer, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle bir mesaj yayımladı ‘Brüksel’e yelken indiriyor’ ? Hükümetin Kıbrıs ile ilgili önerisine dikkat çeken Baykal, “Türkiye’nin bir dış politika krizini çözeceğiz derken aslında çok tehlikeli bir rejim sorunu ortaya çıkarılmıştır” dedi. ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AKP hükümetinin son Kıbrıs önerisinden Cumhurbaşkanı, TBMM, ana muhalefet partisi, Bakanlar Kurulu ve Genelkurmay Başkanlığı’nın haberinin olmadığına dikkat çekerek, “Bush ve Karamanlis ile istişare ediyor. Bu kabul edilebilir mi? Türkiye’nin bir dış politika krizini çözeceğiz derken aslında çok tehlikeli bir rejim sorunu ortaya çıkarılmıştır” dedi. CHP lideri Baykal, dün Emekli Subaylar Derneği Başkanı emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu ve dernek yöneticilerini kabul etti. Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Baykal, AB ve Kıbrıs konusundaki son gelişmeleri değerlendirdi. Türkiye’nin politikasında bir kırılma olmadığını söylemenin mümkün olmadığını vurgulayan Baykal, ek protokolü Meclis’e getirmeye cesaret edemeyen hükümetin protokolü ucundan kenarından uygulamaya başladığını vurguladı. Son karardan Meclis, ana muhalefet partisi, Bakanlar Kurulu ve Genelkurmay Başkanlığı’nın haberinin olmadığına dikkat çeken Baykal, şu görüşleri dile getirdi: “Başbakan, Genelkurmay Başkanı ile istişare etme ihtiyacı hissetmiyor, ana muhalefet partisi ile istişare etme ihtiyacı hissetmiyor, Bush ile Karamanlis ile istişare ediyor. Bu normal mi, bu kabul edilebilir mi? Bu, hem Türkiye’nin dış politikasını çok ciddi bir sarsıntıya soktu hem de Türkiye’nin iç devlet düzenini çok olumsuz bir çerçeve içinde dünyaya teşhir etti. Türkiye’nin bir dış politika krizini çözeceğiz derken aslında çok tehlikeli bir rejim sorunu ortaya çıkarılmıştır. Başbakan Afyon meydanından meydan okumasını biliyor da Brüksel’den gelen tehditler karşısında yelkenleri indiriveriyor. Düne kadar kabul edilemez dediği önerileri uygulamak için apar topar yola çıkmıştır. Yel yepelek yelken kürek Brüksel’in talimatını uygulamaya çalışıyor.’’ ‘İnsan hakları ulusal hedef’ ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, insan haklarının korunması ve daha ileriye götürülmesinin ulusal siyasetin öncelikli hedefleri arasında yer aldığını belirterek yasalar önünde herkesin eşit olmasının, Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez nitelikleri arasında yer aldığının altını çizdi. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle, Cumhurbaşkanı Sezer ile siyasiler ve çeşitli kurumkuruluşlar birer mesaj yayımladı. Sezer mesajında, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni “insan haklarının anayasası’’ olarak nitelerken, bildirgenin temel insan haklarına evrensel boyut kazandırdığını kaydetti. Sezer bildirgenin, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi yolunda uluslararası toplum ve devletler tarafından sürdürülen çabalara yol gösterici olmaya devam ettiğini belirtti. Çağdaş dünyanın bir üyesi olarak, Türkiye’de insan haklarının korunması ve daha ileri ? Sezer mesajında, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni “insan haklarının anayasası’’ olarak nitelerken, bildirgenin temel insan haklarına evrensel boyut kazandırdığını kaydetti. Özdemir Özok ise çağdışı uygulamaların ciddi kaygılar yarattığını vurguladı. götürülmesinin, ulusal siyasanın öncelikli hedefleri arasında yer aldığını vurgulayan Sezer, bireylerin yasa önünde eşitliğine ve ayrımcılığa uğramamalarına dayanan, hukukun üstünlüğü ilkesiyle korunan insan haklarına saygının, anayasaya göre Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez niteliklerinden olduğunu belirtti. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, mesajında, “Ülkemizdeki insan hak ve özgürlükleri bağlamında yapılan bunca yasal düzenlemelere karşın, yönetim anlayışındaki çağ dışı yaklaşımlar ülke demokrasisi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilke ve kavramları bakımından ciddi kaygılar yaratmaktadır” dedi. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ise insan hakları açısından dünyaya çifte standardın egemen olduğuna dikkat çekti. Mumcu’dan garip yorum Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu ise dün katıldığı insan hakları konulu bir toplantıda garip açıklamalar yaptı. Mumcu, “Hiçbir ideolojinin, adı ne olursa olsun, kaynağı ne olursa olsun, ister din, ister başka bir şey, ne olursa olsun kendiliğinden meşruiyet kaynağı olmaya yetmeyeceğini bilmemiz gerekiyor. Yani, ‘Atatürkçülükten uzaklaştık da bu işler bu yüzden başımıza geldi’, ‘Dinden saptık, uzaklaştık, Allah’ın şeriatından çıktık da bu işler başımıza geldi’ diyenlere söylüyorum, herkese söylüyorum; hiçbir ideoloji, kendi kendine meşruiyetin kaynağı, özellikle egemenlik için meşruiyetin kaynağı olamaz. Meşruiyetin tek bir kaynağı vardır: Rıza. Egemenliğin konusu olanların rızası... Rızayı sürekli mümkün kılmak, sistemin başarısı, meşruiyet kaynağıdır. Türkiye’de sistemin sorunu, meşruiyetini başka yerde aramasıdır. Halkın rızasına, insanın rızasına, yönettiklerinin rızasına müracaat etmek yerine, şu ya da bu ideolojiye uygunlukta rıza aranmaktadır. Bunu yaptığı için akıl dışıdır. Akıl dışı olduğu için verimsizdir. Verimsiz olduğu için rekabet edememekte, rekabet edemediği için boyunduruk altına girmektedir’’ dedi. Toplumsal Düşünce Derneği Genel Başkanı Fethi Bolayır ise “fikir ve kalem özgürlüğü’’ adı altında kimsenin Türkiye’yi bölmeye, parçalamaya hakkı olmadığını söyledi. İstanbul Barosu’ndan yapılan yazılı açıklamada, bildirgedeki değerlerin hayata geçirilemediği ve kâğıt üzerinde ifade edilenlerin gerçekten insan haklarını koruyan, kollayan, geliştiren, yaptırım gücü olan hukuk normlarına dönüşmediği vurgulandı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) Başkanı Yavuz Önen de yaptığı açıklamada, milliyetçilik, ayrımcılık ve ötekine tahammülsüzlüğün geniş toplumsal kesimler açısından kendini bir ifade biçimi haline geldiğini belirtti. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Antakya Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı M. Nabi İnal, yaptığı yazılı açıklamada, İnsan Hakları Evrelsel Beyannamesi’nin başlangıç kısmındaki tanımların günümüzde birçok ülke için ders verici olduğunun altını çizdi. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Hürriyet Şener de, Evrensel Beyanname’nin 58’inci yılında hak ihlalleri konusunda ciddi bir iyileşme olmadığını vurguladı. SHP’Lİ İLHAN GÖĞÜŞ ‘Yüz karası politikalar’ Çocukların, dinselleştirilen eğitim sistemiyle cumhuriyetin ilkelerine yabancılaştırılarak çağdışı bir ideolojiye teslim edildikleri, AKP iktidarının kadını indirgediği ana konunun türban olduğu vurgulanan kitapta, AKP’nin çağdışı uygulamalarına örnek oluşturacak “yüz karası politikaları” yüz başlıkta aktarılıyor. “Önce Çocuklar / Çocuğu Hedef Alan İrtica Adımları”, “Şimdi Kadınlar, Kadını Hedef Alan İrtica Adımları”, “Terör ve Süregelen Dış Tehditler” ve “Işığa Doğru” başlıklı 4 bölümden oluşan kitapta, “laiklik karşıtı, totaliter bir anlayışla özdeşleşen bir toplumsal dönüşüm projesinin planlı olarak uygulanmasından” “Ekonomik ve siyasal olarak dış yönlendirmelere teslim olunmasına”, “Dinin, inanç alanından çıkarılıp siyasallaştırılmasından demokrasi adına Cumhuriyetin kemirilmesine” örnek oluşturacak pek çok uygulamaya yer veriliyor. Avrupa solunu örnek almalıyız ? SHP Genel Başkan Yardımcısı Göğüş, Türkiye’deki siyasetin kısırdöngü içinde olduğunu belirterek “Avrupa’da yapılan siyasette insanların refah düzeyleri, istihdam ve iş güvenliği ele alınıyor, tartışılıyor” dedi. İstanbul Haber Servisi Sosyal Demokrat Halk Partisi (SHP) Genel Başkan Yardımcısı İlhan Göğüş, Türkiye’deki siyasetin kısırdöngü içinde olduğunu belirterek “Avrupa’da yapılan siyasette insanların refah düzeyleri, istihdam ve iş güvenliği ele alınıyor, tartışılıyor. Türkiye’de ise siyaset alt kimlik, üst kimlik, türban ya da TürkKürt gibi konularda yapılıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine olan tehdidi ortadan kaldırmak için Avrupa’daki sol siyaseti örnek almalıyız” dedi. AB Yüksek Danışma Grubu eşbaşkanları Paavo Lipponen ve Yorgo Papandreu’nun davetlisi olarak Portekiz’in Porto kentinde 78 Aralık tarihlerinde düzenlenen Avrupa Sosyalist Partisi (PES) toplantısına katılan Göğüş, gazetemize yaptığı değerlendirmede, toplantının ana temasının “Yeni Sosyal Avrupa” olduğunu belirtti. Göğüş, toplantıda önümüzdeki süreçte Avrupa’nın dünya ile rekabet edebilmek için ne gibi politikalar uygulaması gerektiğinin tartışıldığını söyledi. Toplantıda Avrupa’da istihdam, iş güvenliği gibi konuların ele alındığını ve değerlendirildiğini bildiren Göğüş, “Ele alınan forumlardan aktif toplum forumunda, aktif iş gücü piyasası ve aktif toplumun inşası nasıl olur; katılımcı forumda daha katılımcı adil toplum nasıl elde edilir; aktif ve katılımcı forumda ise Avrupa için AB’de neler yapılabilir konuları ele alındı” diye konuştu. Göğüş, dün sora eren toplantıda ele alınan yedi öncelikli konunun, Avrupa’nın daha çok iş ve iyi koşullarda istihdam yaratabilmesi için büyüme ve yatırım stratejisinin izlenmesi, AB üyeleri arasında yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi, işyerlerindeki ücretlerde kadınerkek, meslekler arası ve aile hayatındaki ayrımcılığın önlenmesi, kadına ve çocuklara karşı şiddetin ve cinsel istismarın önlenebilmesi, kamu hizmetlerinin kalitesi ve tüketici haklarının korunması, üye ülkelerin ekonomik ve sosyal uyumunun sağlanması ile Avrupa sosyal modelinin ve insan haklarının sağlamlaştırılması olduğunu dile getirdi. ‘AKP rejimi zaafa uğratıyor’ CHP Kadın Kolları tarafından ‘AKP’nin yüz karası’ adlı bir kitap hazırlandı. Kitapta, iktidarın 4 yıldır ulus devlete ve laik demokratik rejime zarar verdiği belirtiliyor İstanbul Haber Servisi CHP Kadın Kolları Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu, AKP iktidarının 4 yıllık iktidarı süresince ulus devleti, anayasal, laik demokratik rejimi zaafa uğratmak çabasıyla hareket ettiğini belirtti. CHP Kadın Kolları tarafından hazırlanan ve iktidarda 4. yılını dolduran AKP hükümetinin, laik demokratik rejim karşıtı faaliyetlerini konu edinen “AKP’nin yüz karası” adlı kitap, dün İstanbul İl Başkanlığı’nda düzenlenen toplantı ile basına tanıtıldı. İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil ve Parti Meclisi üyesi Hülya Alp’in yanı sıra, çok sayıda partilinin de katıldığı toplantıda konuşan Okuducu, 1 yıl önce hazırladıkları “Cumhuriyeti Kuşatanlar” kitabıyla da AKP iktidarının geçmiş yılların birikimini de arkasına alarak laik demokratik Cumhuriyete yönelik kuşatmasını örneklerle anlattıklarını anımsattı. Okuducu, “O dönem hazırladığımız kitapla TBMM yoluyla yapılan uygulamalara dikkat çektik. Bugün ise AKP iktidarının kadınlara ve çocuklara yönelik uygulamaları ve bu siyasi iktidarın yarattığı atmosferden yararlanarak ortaya konulan toplumsal tepkileri yüz başlıkta ifade etmeye çalıştık. Bütün saldırılar, ulus devleti kötüleyen ve zaafa uğratmaya çabalayan bir eylem ortamını geliştirmek ve anayasal düzene, laik demokratik rejime karşı aynı anlayış harekete geçirilmek isteniyor” diye konuştu. “Varlığını, karşı olduğu sisteme borçlu olanlar, var oluşunu sağlayan sisteme karşı propaganda yürütüyorlar” diyen Okuducu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değindi. Okuducu, Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın ve yönetiminin topluma dönük, anayasal sistemle problemlerinin olduğunu net şekilde ortaya koyduğunu belirterek Erdoğan’ın anayasasına karşı olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olmaya çalıştığını dile getirdi. Okuducu, “Cumhurbaşkanlığı anayasayı değiştirme azmine sahip birinin eline geçmek üzere. Asıl sıkıntılı günler önümüzde duruyor” dedi. ‘Sezer’in tercihi mutlu eder’ Baykal, bir başka soru üzerine, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin bitiminde CHP’ye yönelik bir tercih belirtmesi durumunda bundan çok büyük bir mutluluk ve onur duyacağını söyledi. Baykal, “Takdir Sayın Cumhurbaşkanı’nındır. Alacağı karar ancak bizi mutlu eder’’ dedi. Baykal dün ayrıca İstanbul’da Anavatan Partisi’nden istifa eden Tuzla Orhanlı Belde Belediye Başkanı Cemil Ekşi’nin CHP’ye katılmasıyla ilgili törene katıldı. Baykal burada yaptığı konuşmada Başbakan Erdoğan’ın, partisine yönelik eleştirilerine sert tepki gösterdi. Baykal şöyle konuştu: “Kardeşim, sen devlet adamı ol, başbakanlığını bil. Sen kendini hâlâ lise münazara ekibinde nutuk atan adam mı zannediyorsun? Artık lise münazara ekibi üyesi olmaktan çık. Başbakan ol, devlet adamı ol. Türkiye’ye sahip çık.” Baykal, yolsuzluğun, Türkiye’nin iliğini kemiğini kuruttuğunu bildirerek Türkiye’de yaşanan yolsuzluğun tek kişinin yaptığı bir iş olmadığını, onun arkasında işbirliği yapan bir çete bulunduğunu ileri sürdü. Seçimlere giderken Erdoğan ile televizyonlarda milletvekili dokunulmazlığını kaldırma sözü verdiklerini anımsatan Baykal, Başbakan’ın sözünü tutmadığına dikkat çekti. Baykal şöyle devam etti: “Şimdi sen milletvekili dokunulmazlığının arkasına sığınarak milletvekilliği ve hükümeti götürdün. Şimdi de ‘Cumhurbaşkanı olacağım’ diyor. Arkasındaki dosyaların hesabını vermemiş bir cumhurbaşkanı Türkiye’de olamaz, olmamalıdır.” Düzeltme Gazetemizin 7 Aralık tarihli sayısının 4. sayfasında yayımlanan “SHP Avrupa’ya açılıyor” başlıklı haberde, SHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Göğüş’ün partideki görevi, yanlışlıkla SHP Genel Sekreteri olarak yer almıştır. SHP Genel Sekreteri Ahmet Güryüz Ketenci’dir. Düzeltir, özür dileriz. Ayça Atikoğlu ve Turgut Gürer uzun süren çalışmalarını tamamladılar. Ortaya tarihi açıdan önem taşıyan iki kitap çıktı. Ayça’nın kitabı “Cumhurbaşkanı Eşleri” “Çankaya’ya Dokunan Kadın Elleri” (İnkılap Yayınları) bugünlerde en çok ilgi gören kitaplardan. Turgut Gürer’in hazırladığı “Atatürk’ün Yaveri Cevat Abbas Gürer” “Cepheden Meclise Büyük Önderle 24 Yıl” da aynı şekilde üzerinde en çok konuşulan kitaplardan. Cumhuriyet gazetesinin idare müdürü Hüseyin Gürer, çok uzun yıllardan beri dedesinin bir kenarda duran anılarını, notlarını kitaplaştırmak için uğraşıyordu. Sonunda oğlu Turgut Gürer bu işi tamamladı. Tabii ki babası Hüseyin Gürer’in katkıları ve desteğiyle. Cevat Abbas, Atatürk’ün en zor zamanlarında en yakınındaki arkadaşıdır, dert ortağıdır. Kurtuluş Savaşı’nda cephede onunla beraberdir, Cumhuriyet’in kuruluşunda ve inşasında ise yaveridir. Bu nedenle onun tarihe ilişkin saptamaları, anıları önemlidir. Dağıtımını Cum Tarihimize İlişkin İki Kitap huriyet Kitapları’nın yaptığı Cevat Abbas kitabının önsözü de İlhan Selçuk’tan. İlhan Selçuk kitabı değerlendirirken şunları ifade ediyor: “Cevat Abbas’ın yaşam serüveni, eski deyişle ‘harikulade bir seyir’ izliyor. Savaş cephelerindeki yenilgilerden ve zaferlerden sonra, Atatürk’ün tasarladığı çağdaş devletin kuruluşunda, hangi görevi üstlenip hangi makamda bulunursa bulunsun, Cevat Abbas’ın yaverliği sürüyor. Atatürk’le Cevat Abbas arasındaki ilişki tam bir güven duygusuna dayanmaktadır; Mustafa Kemal yaverine dış dünyada, sınır ötelerinde özel ve gizli görevleri rahatça emanet edebiliyor.” ??? Kitapta Cevat Abbas Çanakkale Savaşı günlerinden bir anısında şunları anlatıyor: “Bundan yirmi dört yıl evveldi. Çanakkale’de idik. Küçük bir vazife ile 16. Kolordu’nun erkânı harbiyesinde mülhaktım. Bir ağustos gecesinin yarısına doğru Kolordu Kumandanı Albay Fevzi’ye işten el çektirilmiş ve yine o gece 19. Fırka Kumandanı Kurmay Albay Mustafa Kemal’e mensup bulunduğum kolordunun kumandanlığı verilmişti. Bu vaka, gözlerimizin önünde geçen ilk büyük hadise oldu. Geceyarısını pek az geçen bir saatte Anafartaların gerisinde, Gümbürdek Bayırı’na vazifeyi almak için gelen Mustafa Kemal’i hayatımda ikinci defa yakından görüyordum.” Cevat Abbas, Mustafa Kemal’in o gece Çanakkale’de yeni bir zafere doğru ilk saptamalarını, ilk emirlerini dinlemişti. Dostlukları, arkadaşlıkları böyle başlamış ve sürüp gitmişti… ??? Ayça Atikoğlu, “Cumhurbaşkanı Eşleri” kitabında cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Çankaya’daki 9 kadını anlatıyor. Latife Hanım, Mevhibe İnönü, Reşide Bayar, Melahat Gürsel, Atıfet Sunay, Emel Korutürk, Sekine Evren, Semra Özal ve Nazmiye Demirel… Her biri başlı başına bir büyük araştırma gerektiren bu önemli kadınların yaşamı ilk kez bir arada karşımıza geliyor. Ayça da birçok gazeteci gibi mesleğinden kendi isteği dışında koparıldığında Çankaya’nın kadınlarını yazmaya karar vermişti: “Gazeteden yeni ayrıldığım aylardı. Üretim deyince aklıma, henüz haberden başka şey gelmiyordu” diye başlamıştı araştırmaya. “Başlayış o başlayış oldu. Okuması zevkliydi ama üzerinde çalışılmış olan tek kişi Mevhibe Hanım’dı. Gazete arşivlerinde diğer Çankaya kadınları ile ilgili cılız birkaç sayfanın dışında hiçbir şey yoktu. Çankaya Köşkü’nün arşivinde ise doğum (ölüm) tarihleri bile yer almıyordu. Halktan gelmiş birkaç mektup dışında Türk ‘first lady’lerle ilgili hiçbir kayıt tutulma mıştı (En azından bana yapılan açıklama böyleydi). Emel Korutürk… Apartman komşusu heykeltıraş arkadaşım Nilüfer Ergin’in ricasını kıramayarak beni ancak bir kahve içmeye kabul etti. Bir cuma sabahı, elimde mimozalarla Moda’daki dairenin kapısını çalarken Emel Hanım’ın konuşup konuşmayacağı hâlâ meçhuldü…” ??? Ayça Atikoğlu. Bir gazeteci olarak, araştırmasını, ısrarını sürdürerek bu karanlıkta kalmış kadınları gün yüzüne çıkarmak için ilk adımları atmıştı. 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinin ertesi günü Reşide ve Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy, annesinin tutumunu şöyle anlatır: “27 Mayıs sabahı herkes telaşlıydı. Berin Menderes geldi. Annem bize ‘Yukarıya çıkın’ dedi… Köşk’ten alınıp Çeşme’de gözaltına alındığımız aylarda da hep bize güven verdi…” Bu iki ilginç kitabı keyifle okuyacağınızı söyleyebilirim. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle