17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 ARALIK 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Kredisiz Mümtaz Peker: “Atatürk’e ‘bu adam’ diyen Prof. Atilla Yayla’nın ders vermesi yasaklanmasın, dersi kredisiz yapılsın. Yayla’ya gereken dersi öğrenciler verecektir.” Ya ğ m u r E k i m Başbakan askıyı önemsememiş... “Gardırop AB’cisi!” BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Papa: ‘Türkleri seviyorum...’ Ama Türkiye’de, Avrupa’da değil! Yavuz Oymak: “Papa 16. Benediktus, İstanbul’da gezerken durdurulan trafikte bekleyen ambulansların içinde can çekişen insanlar için de dua etmiş midir?” Dua 5 ARALIK, Türk kadınının milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazandığı gün. 72 yıl önce kazanılmış “başlı başına devrim” niteliğinde bir hak. Atatürk’ün toplumun yarısını ve hatta daha fazlasını oluşturan kadına verdiği değerin, önemin en somut örneği. Avrupa’nın birçok ülkesinde kadınlar seçme ve seçilme hakkından yoksunken genç cumhuriyetin kadınları Meclis’teydi. Bir de bugüne bakın... Meclis’te “eşantiyon” gibi birkaç kişi. Öte yandan kafaları “şekerleme paketi” gibi bağlanıp ikinci sınıf insanlar haline getirilmeye çalışılan kadınlarımız. Üstelik bunlardan kimileri gözünü Çankaya’ya kadar dikebiliyor! Defterinize not edin: 5 Aralık 2006 Salı günü saat 10.30’da Türkiye’nin çağdaş kadınları Kadıköy İskele Meydanı’nda buluşacak. Kimler mi? İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği, İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu, Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çağdaş Eğitim Vakfı, Kadıköy Kadın Platformu, Türk Anneler Derneği, Türk Kadınlar Birliği, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Türkiye Yardımseverler Derneği, Emekli Subay Eşleri Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası, Şahkulu Derneği, İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı, Türkiye Sakatlar Derneği, Marmara Üniversitesi Kadın İşgücü Destekleme Derneği, Yeni Çağdaş Kadınlar Kadıköy’de Eğitim ve Kültür Derneği, Fakir ve Yardıma Muhtaç Ailelere Destek Derneği, Kadınlarımız Fikir ve Kültür Derneği, Moda Soroptimist Kulübü Derneği. Ve daha nice sivil toplum kuruluşu. İstanbul’un bütün kadınları ve çağdaş insanları Kadıköy İskele Meydanı’nda olacaklar. Meydanda çeşitli etkinlikler olacak. Kadınlar, meydanda bir de “halkoylaması” için sandık kurmayı planlıyor. Etkinliğe katılan veya yoldan geçen herkesin oy kullanabileceği bu sandıkta “Çankaya’ya çıkacak kişinin ya da karısının türbanlı olup olmaması” sorgulanacak. Türkiye’de birileri sandıktan kaçarken, gün Kadıköy’deki sembolik sandığın başına gitme günüdür. Unutmayın; 5 Aralık Salı günü saat 10.30’da Kadıköy İskele Meydanı’nda! Ah Güzel İstanbul Bu hafta Tahsin Yücel’in son romanı ‘Gökdelen’i okudum. Kurgu diye başlamış. Kurgu falan değil, basbayağı yaşadığımız İstanbul’u gözlemiş. T. Yücel Cumhuriyetin filozoflarından biri. Kahramanı New Yorklu Temel Diker’in gökdelen ve New York tutkusunu yazmış. 2073’ü kurgulamış. 3. binyılın ilk yüzyılı biterken hâlâ aynı standartta cin gibi bir başbakanımız olacakmış. Mevlut Doğan yağız Anadolu çocuğu. Eskilerin tekrarı. Özelleştirecek bir nesne kalmayınca o da ‘hukuk’u özelleştiriyor. O başbakan da ‘devrim’lerine eski salak bir solcuyu ortak ediyor. “Zina iki kişiyle yapılır” kuralı burada da sekmiyor. Genellikle sağcı iktidarlar “menzil eşeği” olarak eski solcuları kullanırlar. Dönekler en kullanışlı malzemedirler. Çünkü fonksiyonları bitince bir kenarda eski kitap gibi sessizce dururlar. Bizdeki sağcıların en hayran olduğu kent New York’tur. İlk sağcı başbakan Nevşehir’i kurarak tarihte yerini almıştır. Kendisi kırsaldan gelmiş, ama Kırşehir’i pek sevmemiştir. Kırşehir’in yerine Nevşehir’i kurmuştur. Tarihi Yarımada’nın ya da esas İstanbul’un bağrına VatanMilletOrdu adıyla 3 kanlı hançeri, allah allah nidasıyla saplamıştır. Taze keşfettiği betonu, İstanbul’a ilk o bulaştırmıştır. Ahşap ev ve konaklar ilk onun zamanında “kalk gidelim Abbas” olmuştur. Bugünün Eminönü ve Fatih semtleri onun zamanında betona teslim olmuştur. Ne kadar ‘kefere’ binası, anıtı varsa ilk onun zamanında ‘güzelleştirilmiştir’. ??? Artçıları da onu sıkı takip etmiş, örneğin Türk halkının övünç kaynaklarından olan şanı büyük Gaziosmanpaşa Köşkü Swissotel tarafından ‘ham edilir’ken Başbakan seyirci kalmış, gariban MİT görevlileri cephe savaşına tutuşmuşlardır. Bahçesini kaptırdılar, ama binayı korumayı başardılar. MİT, tarihindeki en onurlu mücadelesini vermişti. Boğaz’ın iki yakası yine onlar zamanında ‘uyum’lu hale getirildi. Gecekondu önleme kanununa dayanarak Sarıyer sırtları ANAP’a omuz atan yeniçeri ağalarına tahsis edilmiştir. Bir evvelkiler Emirgân’a takılırken sonuncular Çamlıca, Nakkaştepe, Üsküdar sırtlarına kışlakladılar. 90’lı yıllarda Şişli’yi Manhattan yapacağız diye tutturmuştu sarışın başbakan ve ne renk olduğunu hatırlayamadığım bayan belediye başkanı; şimdilerde toprak parçası haram. Gökdelen tarlalarına dönüştü. Bütün bunlar yetmemiş gibi Temel Diker’in teki Maslak’ta Manhattan yapmaya başladı. Şimdi kime ne? İstanbul’un tarihinden, mimari dokusundan. “Yaşasın gökdelen” kampanyasındayız. Bizim Temel Diker’lerin yapamadığını İstanbul’a “aşk’la gelen”ler, başını tutup Araplara gökdelen diktirmeye çalışıyorlar. Sonuçta İstanbul ‘güzelleşiyor’ ve dahi yabancı sermaye geliyor(!). Son günlerde bir ironi yaşanıyor.. Acarlar, Acaristan, Acaristanbul. Gecelerin yakışıklı bıçkını Erdal, arka fonda filozof sakallı İsmet ve bilumum devletten emekli olmuş yüksek mertebeli memurlar. Oraya girilmezmiş! Hayda… Günaydın. İstanbul’u benim bildiğim 94’ten beri aynı ekip ve anlayış yönetiyor. Sevgili Orman Bakanımız feryat figan: “Bunların silahlı adamları var” diyor. Silahlı adamlar bir tek onlarda mı var? Sayın Osman Pepe yeni mi bakan olmuş? Yoksa İstanbul semalarına yeni mi inmiş? Yoksa Acaristan’ın güzelleşmesine karşı mı çıkıyor? 4 yıldır bakan değil misiniz? Niye şimdi bu feryat? ??? Dalga mı geçiyorsunuz? Bir yazımda “2B alanlarını sahiplerine bırakın ‘güzelleştirsin’ler. Orda yangın falan çıkmaz! Zaten var olan ağaçları kesip odun yapıyorlar” demiştim. Bazı duyarlı arkadaşlar yanlış anlamışlardı. Tam bunu söylemek istemiştim. Orman düşmanı, ağaç düşmanı yurttaşlar bu coğrafyada bulunur. Başka bir yerde buna rastlayamazsınız. Ha, pardon! Bir de ‘komünizm’ yıkılınca ‘komünist’ ülkelerin park bahçeleri yağmalanmıştı. 1015 yılda devlet idaresi oturdu. Şimdi oralarda akasyaya vuranın başını vuruyorlar. Bizde “devletin malı deniz, yemeyen domuz” derler. Devam ha gayret, az kaldı! Sevgili Orman Bakanımız, bi zahmet bir de Kuzey İstanbul’u havadan bir gözleyiversen… SESSİZ SEDASIZ (!) Yalanların alkışlandığı bir ülke EMEKLİ öğretmen Feyzullah Dindar’ın “yalan” üzerine birkaç sözü var: “Her insan yaşamının çeşitli dönemlerinde masum diye nitelendirilen yalanlar söylemiştir. Bu davranışın doğru olup olmadığı tartışılmaktadır. Bence doğru değildir. Bir baba ailesine, okul müdürü öğrencilerine, kaymakam personeline, ülke yöneticileri halka yalan söylüyorsa bunun masumiyeti olmaz. Bizler Anadolu insanıyız. Masum bile olsa her yalan söylendiğinde Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Enişte Can Akaya: “Türkiye’deki ayine Türkçe başlayıp Türkçe bitiren ve Türk bayrağı sallayan Papa bu gidişle bir bakmışız ki bir Türk hanımla evlenip eniştemiz olmuş!” Ortodoks Akif Kökçe: “Pepe Acarkent’in peşinde, Papa Fenerkent’in!” yüzümüz kızarır, gözümüzü kaçırır, utanırız. Ama asıl tehlike kanımca şu: Biri ya da birileri karşısındaki insanların gözlerinin içine bakarak, kızarmadan, utanmadan, kendisinin bile inanmadığı şeyleri doğru diye söylüyorsa, o zaman işin çivisi çıkmış demektir. Bir ülke düşünün ki, yöneticileri bunu hemen her gün yapıyor ve masum ve mazlum halk da onları alkışlamaya devam ediyor. İşte o zaman ülkenin birliği, bütünlüğü, dirliği gibi unsurları unutup ülkenin ruhuna fatiha okuyabiliriz! Ne dersiniz!” Usulsüzlerini de İslami usullere uygun yapıyor şu yeşil sermaye... Konuk Papa Dolayısıyla MERİÇ VELİDEDEOĞLU Papa, geçen eylül ayında yaptığı bir konuşmada, İslam dininde akıl ile inanç, daha doğrusu Tanrı ile akıl arasında kapatılmaz bir ayrılık olduğunu, İslamın akıl ile hep çarpışma durumunda bulunduğunu söylemişti. Buna karşı Hıristiyanlığın akla dayalı bir din olduğunu, Hıristiyanlıkta Tanrı ile akıl arasında ayrılmaz bir bağın bulunduğunu belirterek Hıristiyanlığı övmüştü. Tektanrılı dinlerde görülen akla ters düşen kimi dogmaların Hıristiyanlıkta olanlarını Papa bilime yükleyip işin içinden sıyrılıvermişti. “Bilimsel düşünce, deneysel olarak kanıtlanamayan şeyleri de ufkunun içine almalıdır!” diyerek örneğin Hıristiyanlığın temel dogmalarından biri olan her Katolik ayininde içilen su (şarap) ile yenilen ekmeğin İsa’nın kanına, bedeninden bir parçaya dönüşmesini, bilimin kabul etmesini buyurmuştu. Böylece Papa Hazretleri (!) Hıristiyanlık uğruna bilime yeni bir görev yükleyip bilimin yeni bir alan açmasını istiyordu; bilimle inanç arasındaki sınırın aşılmasını, Hıristiyan inancının bilimde yeri olmasını düşlüyordu. Yine böylece, Hıristiyan dogmalarının akılla ilgili bir sorunu kalmayacak, bu konuda Papa’nın dini aklanmış olacaktı. Neyse ki bu tür dogmalar, dünyada yaşamı, toplumsal yaşamı kılı kırk yararcasına düzenlemede, yaptırım içermede geçerli değil; bu dogmalar daha çok inanç doğrultusunda. Zaten Papa 16’ncı Benedikt’in bilimden istediği bu aklama da fanteziden öteye geçemez. Ne var ki Papa, Hıristiyan dogmaları için bulduğu akılla uzlaşma yolunu İslam dini için geçerli görmüyor; “İslamda akıl ile inanç hep kavga halinde” diyebiliyor. Anımsanacağı gibi İslamda akılinanç bağlantısı dinin doğuşundan hemen sonra, daha sekizinci yüzyılda ele alınmıştı; akla uymadığı ileri sürülen inanç dogmalarının yadsındığı “Mutezile” akımı, yönetimi de etkilemiş, dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında Abbasi Halifesi Memun bu akımı yirmi yıl süreyle devletin resmi mezhebi yapmıştı. İslam dünyasında bu akılinanç ilişkileri yüzyıllar boyunca tartışıldı; aklı üstün gören görüşleri benimseyen İslam düşünürleri yetişti. Bu düşünürlerin bir bölümü bu tartışmalarda günümüz Papa’sı gibi kaçamak yola sapmadan akılla uyuşmayan inanç dogmalarını açıklamaktan çekinmemişlerdi. Bir süre sonra akıl ile inanç arasında bir uzlaşma arayan görüşler ortaya çıktı; on birinci yüzyıl sonunda bu tartışmalara nokta konuldu; inançtan söz edildiğinde aklın üstü örtülmeli, “gönül gözü”, “kalp gözü” ortaya çıkmalı, inançlara hep bu gözlerle bakılmalıdır dendi. İslam dünyası bu görüşü benimsedi, on beşinci yüzyılda ise neredeyse resmileşti. Hıristiyan Batı dünyasının yaşadığı “Reform”, “Aydınlanma” gibi olgular İslam dünyasında gerçekleşmedi; ayrıca İslamda toplumsal yaşamı düzenleyen Kuran’da da yer alan yaptırım içerikli, yasa gibi dogmaların bulunması, inancı yer yer akla karşı çıkmaya zorladığı yorumuna neden oluyor. Örneğin mirasın bölüştürülmesinde erkeğe iki, kıza bir pay veren dogma, mahkemede bir erkek tanığa karşı iki kadının tanıklığının geçerliğini kabul eden dogma, ister istemez aklı karşısına almaktadır, hele bulunduğumuz 21. yüzyılda... Bunun önüne geçmenin tek yolu laiklik ilkesidir, laik yönetimdir. Laik Türkiye Cumhuriyeti buna tek örnektir. Papa’nın eylül ayındaki konuşmasına karşılık olarak inanç ve akıl konusunda Diyanet’in bir konferans hazırlığı içinde olduğu basında yer almıştı; geciken bu toplantının bu ziyaret nedeniyle yapılması çok uygun düşerdi. Yapılacak böyle bir toplantıda konunun yüzyıllar öncesi gibi açıkça, cesaretle ele alınması, günümüz İslam dünyasına belki ışık tutabilir diye düşünüyor insan. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TC ÜMRANİYE 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN MENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI SAYI: 2006/3115.TALİMAT Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkarılmıştır. Birinci artırma 12.12.2006 günü saat 11,0011,10 arasında Yeni İstanbul Çarşısı H. Blok Bodrum Kat No: 1 Ümraniye adresinde yapılacak ve o günü kıymetlerin % 60’ına istekli bulunmadığı takdirde 18.12.2006 günü aynı yer ve saatte 2. artırma yapılarak satılacağı. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin yüzde kırkını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklının toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma masraflarını geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satış bedeli üzerinden % 18 oranında K.D.V.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasında görülebileceği, masrafları verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla Dairemize başvurmaları ilan olunur. 14.11.2006. LİRA: 14.000,00 YTL ADEDİ: 1 CİNSİ: 34.UNS.84 Plaka sayılı 2005 model Citroen Kamyonet. Muhtelif yerlerinde çizikler mevcuttur. İc.İf.K. 114/1, 114/3) (Basın: 57443) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Aralık www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hz. Muham1 med’in kızı, damadı ve torun 2 larını içine alan 3 ailesine verilen ad. 2/ Selenyum 4 5 elementinin simgesi... Trab 6 zon’daki ‘‘Meryemana Ma 7 nastırı’’na veri 8 len bir başka 9 ad. 3/ Uyuşturucu maddenin etkisin1 2 3 4 5 6 7 8 9 de olma, keyif hali... 1 B E R D E L L A Manganez elementinin 2 E D A R E J İ M simgesi. 4/ Kızartı, ka 3 S E D R E B E K İ şıntı, sulanma gibi 4 L D Ü Z E N E K özellikler gösteren deri 5 E S E F N E N hastalığı... Kenar süsü. E S İ R A 5/ Bir cetvel türü... 6 M A 7 E R İ K A İ M F Uzaklık işareti... Deri8 A R A B İ K A den sızan tuzlu sıvı. 6/ O D T İ Uluslararası Çalışma 9 İ T İ Örgütü’nün simgesi... Manisa’da, ‘‘ulusal park’’ kapsamına alınan dağ. 7/ Bir sorunun çözümünü bulmaya yönelik felsefe yöntemi. 8/ İktisat. 9/ Bir bölgede yetişen bitkilerin tümü... Notada durak işareti. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Natüralizme tepki olarak ortaya çıkan ve ‘‘güzellik için güzellik’’ ilkesini savunan sanat ve edebiyat akımı. 2/ Bineğe ya da yük taşımaya alıştırılmamış at ya da eşek sürüsü. 3/ Belirti... Yolcu evi. 4/ Tanıt ve kanıt göstererek bir şeyin gerçek yönünü ortaya çıkarma... Yankı. 5/ Bir gösterme sıfatı... ‘‘Çok sarhoş’’ anlamında argo sözcük. 6/ Jane Austen’in, filme de aktarılmış bir romanı... Denizlerde yaşayan iki çenetli ve iri bedenli yumuşakça cinsi. 7/ Giysi kolu... ‘‘Peşin para’’ anlamında argo sözcük. 8/ Paramızı simgeleyen harfler... Su taşkını... Kuzu sesi. 9/ İri bir hıyar cinsi... Bir müzik parçasının, dinleyicilerin isteği üzerine bir kez daha çalınması. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle