14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 KASIM 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Fabian Dobles ile Osman Şahin iki ayrı coğrafyadan, benzer özellikleri bulunan iki yazar 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Bir dağın iki yazarı!.. Doğu’nun Zümrüdüanka kuşu varsa, Latin Amerika’nın kutsal kuşu da quetzal’dır. Güvercin büyüklüğünde olan bu kuş, kanatlarının uzunluğuyla ünlüdür. Efsaneye göre son Maya kralı işgalciler tarafından katledilmekle kalmaz, kalbi göğüs kafesinden sökülür. İşte o an, quetzal gelir ve kralın sökülen kalbinin yerine konar. Kızılderililer, erkek quetzal kuşunun göğsündeki kırmızılığın bu yüzden olduğuna inanırlar!.. Quetzal yüksek yerlerde yaşıyor. En önemli özelliği de özgürlüğüne olan düşkünlüğü… Öyle ki, bir quetzal yakalanıp kafese konulunca çok yaşamıyor, kısa sürede ölüyor. Yazarın yedi yaşındaki sesi İçimizdeki Şiddeti Fark Etmek İçin, İçimize Bakmak... Çarşamba akşamıydı. Ortaköy’den Beşiktaş’a trafik sanki akıyor gibi… Ne de olsa saat 21.00’i geçmiş. Ters yönde ise iki sıra araç tampon tampona ilerliyor, daha doğrusu ilerlemiyor… Ansızın… Ansızın Çırağan Otel’inin oradan üç dört polis ya da koruma arabası, sirenlerini çalarak, tepedeki beyaz, mavi, kırmızı ışıldaklarıyla trafiğin içine dalmaya çalıştı. Aksi yönden gelen araçlar, o anda, yine tampon tamponaydı. Ne öne, ne arkaya gidemezler, isteseler de yolu açamazlardı. Tek çare, otomobillerin buhar olup uçmasıydı ki, bunun henüz bir yolu bulunamadı… Çok hem de çok öfkelendi polis ya da koruma araçlarından biri. Öfkesini kusmaya kararlıydı. Anayola girip Beşiktaş’a yöneldiğinde etrafa şiddet saçtı. Zikzaklar çizerek, karşıdan gelenlerin üzerine sürerek, önünde kalanın canına okuyarak, yayaların üzerine hamle yaparak ortalığa dehşet saçtı.. (Plakası 34 L 9843’tü. Belki ilgilenen olur.) Çevrenin tepkileri şöyleydi: Kimi korkup kaçtı, kimi kaldırıma sığındı, kimi lanet, kimi okkalı küfürler etti, kimi de çok kızıp “Gebertmeli bunları” diye fikrini beyan etti. Sokaktaki şiddetin yoğunluğu bir anda elle tutulur, gözle görülür somutluğa bürünmüştü. Üstelik abuk sabuk bir neden, bir gerekçeyle… İçimizdeki şiddet her zaman böyle basit, anlık nedenlerle, abes gerekçelerle su yüzüne çıkmıyor. Sinsi sinsi hücrelerimizi ele geçirirken her zaman böyle somutluğa bürünmüyor. Sanki yokmuş gibi yapıyor… En tehlikelisi de bu! ??? İçimizdeki şiddet cerahat toplamış, cılk yara, vıcık vıcık yara olmuş, tüm bedenleri ve ruhları sarmış… Yaraların içinde kurtlar oynaşıyor, kurtlar ürüyor, kurtlar cerahati, kusmuğuyla, pis kokusuyla her yere taşıyor… İçimizdeki şiddet kan olmuş oluk oluk akıyor, uzak durmak olanaksız, herkese sıçrıyor… İçimizdeki şiddet, F tipi cezaevlerinde hücrede, tecrit hücresinde tutulanlara, hiçlik, yokluk olmuş. İnsanlık dışı muamele, tutukluluktan öte ikinci bir ceza, işkence olmuş... İşkence yoktu hani! İnsana dair ne varsa, ondan mahrum bırakılmaktan âlâ işkence mi olur! Altı yıldır sürüyor bu işkence! İçimizdeki şiddet, bu insanlık dışı cezaya karşı duran avukat Behiç Aşçı’ya ölüm orucu olmuş! Bugüne dek tecritle ilgili ölüm oruçları ve müdahaleler sonucu 122 kişinin öldüğünü biliyor musunuz! Ve bu yokluk, hiçlik, işkence, ölümler karşısında suskunluk, vurdumduymazlık, bana necilik sürdükçe cerahat hepimize yayılıyor, kan hepimizi boğuyor. İçimizdeki şiddet, bugün ülkemi; çocuk pornosu, çocuk fuhşu, çocuk istismarında, dünya standardında zirveye taşıyor. İçimizdeki şiddet hukuku ele geçiriyor. Erzincan’ın bir köyünde iki kişinin, bir kız çocuğuna defalarca tecavüz ettiği iddiasıyla yargılandığı davada, kız çocuğu ifade verirken, dışarıda yüzlerce insan, “Tecavüzcülere idam” diye haykırıyor. Kız çocuğu 7 yaşında. Sanıklar 65 ve 42! Derken mahkeme keşif yapıyor. Ve kız çocuğu keşfe götürülüyor. Olay yerini, mekânı göstersin diye… Psikolog, doktor olmaya gerek yok durumun vahametini kavramak için herhalde! İçimizdeki şiddet kadınlara, çocuklara daha kolay gücünü gösterebiliyor. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddete karşı mücadele edenlere gözdağı veriyor, onlara tehdit oluşturuyor! İçimizdeki şiddet bugün töre, yarın namus diye diye karşımıza çıkıyor… İçimizdeki şiddet, 12 Eylül’ün sorgulanabilmesine bile öfkeleniyor. Bu yüzleşme, bu hesaplaşma olmasın ki, bu şiddet, bu baskı, bu çarpık ilişkiler, yozluk, bu yüzsüzlük devam etsin diye… İçimizdeki şiddetin, Ömer Uğur’un “Eve Dönüş” filmine bile tahammülü yok! Oysa, “bilmiyordum görmedimduymadım, benim ilgim yok”lara sığınanlara, “olmamış gibi yapanlara” bir ders niteliğindeki, müthiş etkileyici, herkesin görmesi gereken bir film bu. İçimizdeki şiddet, medyada, bir yandan “Şiddete nasıl karşı çıkalım” programları yaparken, manşetler atarken, bir yandan da aynı medyada şiddet üreterek kendini çoğaltıyor ve yaygınlaştırıyor. İçimizdeki şiddet, gelir dağılımındaki uçurum büyüdükçe, içimize, daha derinlere kök salıyor… İçimizdeki şiddet, politik, toplumsal, ekonomik, kültürel her alanı ele geçirmiş, ülkeyi esir almış durumda. Eğitimden (şu son Eğitim Şurası’nı düşünün!) sağlığa, her alanda şiddet! İçimizdeki şiddet kurumsallaşmış artık! Bireysel şiddet, toplumsal şiddete dönüşmüş! Bir an için susup bunun farkına varalım, bunun bilincine varalım diyorum… Şiddeti benimseyen, şiddetten medet uman, şiddeti çoğaltan, yayan her şeyi geriletmek, ortadan kaldırmak için elbet elbirliğiyle çalışalım, kısa ve uzun vadeli politikalar, eğitim programları, yayınlar, etkinlikler vb. elbet yapalım… Ama önce… (Bunları bana yazdıran belki de yazılarımdan birine öfkelenmiş kimi okurların benim bu gazetede, Cumhuriyet’te işim olmadığını söylemesidir… Bilemiyorum.) Ama önce, şöyle bir durup kendimize, kendi içimize bakalım. İçimize… [email protected] Faks: 0 212 257 16 50 sanlığın ortak kültürünün düşleri, simgeleri, duyguları aynıdır. Türküler, kilimler, inanç törenleri arasında büyük bir benzerlik vardır. Bunun da nedeni şudur: İnsan aynı insan, doğa aynı doğadır. Çocukluk günlerine duyulan özlem de aynı özlem olacaktır!.. Yazar, gazeteci ve fotoğraf sanatçısı Sergio Ortiz, şöyle tanıtıyor Osman Şahin’i: “Modern zamanda yazılmalarına karşın bir zamanlar genç öykücü Ernest Hemingway için Gertrude Stein’ın şu sözlerini Osman Şahin için de söyleyebiliriz: Bir modern söylemci, fakat bir müze gibi kokuyor.” ‘Birinci oldum...’ Anadolu ile Latin Amerika masalları arasında benzerlikler bulmak çok doğaldır. Çünkü, acı aynı acı, zalime karşı direniş aynı direniş, dağ aynı dağdır. Bu benzerlikleri iki ayrı coğrafyadan okuduğum iki yazar arasında da gördüm: Kosta Rikalı Fabian Dobles, Orta Amerika edebiyatının sevilen yazarlarından biridir. Romanları büyük ilgi gören Dobles’in “Su Gibi Akan Yıllar” adlı kitabı Dilek Şendil tarafından Türkçeye çevrildi. Bu kitabında yazar, çocukluğunun geçtiği köylere, kırlara yaptığı yolculuğu anlatıyor. Dobles anılarıyla yüzleşmekte ve bu nedenle geceleri gözüne uyku girmezken, sabahları da erkenden uyanmaktadır. Düşlerinde sürekli olarak bir ses onu çağırmaktadır. Bu ses, yazarın yedi yaşındaki sesidir. Dobles’e kulak veriyoruz: “İşte geliyor! Bu o! Benim çocukluğum, dedi ve adımlarını sıklaştırıp o yana doğru ilerledi. Ardı sıra giymeyi düşünerek bakkalın köşesini dönerken ona yetişti, ama o anda kopan bir başka toz fırtınası güneyden gelip asfaltı yaladı. Topaç gibi fıldır fıldır dönen bir toz bulutuydu, evlerin dam larında biriken kuru yaprakları uçurdu, alçaldı, sağa sola yayıldı, yeniden havalandı ve sonunda adamla çocuğu da içine aldı.” Orta Amerika ile Anadolu arasında 20 bin kilometreden fazla uzaklık var. Fakat Fabian Dobles ile öykücülüğümüzün yaşayan en usta kalemlerinden biri olan Osman Şahin sanki bir dağın iki farklı yamacında yazıyor gibiler. Osman Şahin’in kitaplarını büyük bir hayranlıkla okuduğum için Dobles’in kitabının her sayfasında Toroslar’ın bu büyük yazarını da selamladım. Şahin de, kimi öykülerinde elli yıldan beri ayrı kaldığı Yörük köyüne geri döner ve çocukluğunun ardına takılır; ağaçların dallarında, kuşların ötüşünde, sümüklüböceğin geride bıraktığı yıldızlı yolda çocukluğunun izlerini arar. Öyle ki, Osman Şahin bir ara yolunu kaybedince göçebe çocukluğunun gölgesi düşer önüne… Toprak kokulu, yanık yüzlü çocuğun gülüşüne çok eski bir arkadaşını görür gibi bakakalır... Çocukluğu, çıplak ayaklarıyla önü sıra yürüyerek yol gösterir Osman Şahin’e… Amerika kıtasının yerli halkının, Bering Boğazı’nı geçen Türkler olduğunu iddia eden kafatasçılara Dobles’i ve Şahin’i okumalarını öneririm. İn Son kitabı “Sonuncu İz”de yazar, Toros Dağları’nın kışını, ilkel kabile gelenekleri içinde yaşayan insanların özlemlerini, aşklarını tadına doyum olmayan bir dille anlatıyor. Bu kitapta, Taşnakçı Ermenilerle padişah yanlısı Ermenilerin arasındaki bölünmeyi “Tenekeci Onnik”in kızı “Lusik”in dilinden anlatan öykü ayrıca dikkat çekiyor!.. Latin Amerika yerlilerinin sayı sistemi şöyleydi: Bir, iki ve çok!.. Bu bilginin ışığı altında Osman Şahin’in annesiyle yaşadığı bir konuşmaya yer vermeliyiz: Yazar, kazandığı edebiyat ödülünün sevincini paylaşmak üzere Mersin’in Aslanköy’üne telefon açar… Telefonun öbür ucundaki annesinin sesini duyan Şahin, coşkuyla konuşur: “Ana, ödülü bana verdiler… Birinci oldum…” Karşı taraftan ses gelmeyince yazar, annesinin kendini duyamadığını düşünerek tekrar eder: “Ana birinci oldum… Birinci...” Kısa bir sessizlikten sonra Osman Şahin’in annesi oğlunu teselli eder: “Üzülme oğlum… İlerde inşallah ikinci de olursun, üçüncü de olursun, dördüncü, beşinci de olursun!..” Şişli Senfoni Orkestrası’nın konseri AKM’de ? Kültür Servisi Serâ Tokay yönetimindeki Şişli Belediyesi Senfoni Orkestrası’nın konseri bugün akşam saat 20.00’de Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılacak. Arp sanatçısı Çiğdem Bilge Alvaro’nun solist olarak katılacağı konserde, Prokofiyef ’in ‘Senfoni Klasik’, Debussy’nin ‘Danse SacréeDanse profane’, Mendelsshon’un ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası Op. 61’, Çaykovski’nin ‘Romeo ve Jüliet Uvertürü’ adlı yapıtları seslendirilecek. Karikatür ve Eğitim Günleri ? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Türkiye’de ilk kez İzmir’de düzenlenen “Karikatür ve Eğitim Günleri”, Kültürpark Fuar Alanı 1 No’lu holde başladı. Etkinlik kapsamında açılan karma karikatür sergisi de sanatseverlerin izlenimine sunuldu. Ardından gerçekleştirilen “Karikatür Eğitimi/Karikatür ile Eğitim” konulu panele gazetemiz çizerlerinden Tan Oral, Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yakup Çelik, Buca Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Seçkin Aydın katıldı. DÜZELTME Zeynep Oral’ın 17 Kasım tarihli yazısının görseli teknik bir hata nedeniyle ters basılmıştır. Düzeltir, özür dileriz. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle