16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 KASIM 2006 CUMARTESİ 16 Ulusal Kongre DİSK’in ‘‘Ulusal Sosyal Politika Kongresi’’ 2324 Kasım tarihleri arasında Ankara’da yapılacak. Çok yerinde bir toplantı, zamanlaması da iyi, ama ‘‘ulusal’’ adı verilen bir kongreyi Friedrich Ebert Stiftung Derneği’nin katkılarıyla düzenlemenin anlamı nedir, işte bunu çözmek kolay değil... Merak konusudur: Bir işçi konfederasyonu iki günlük bir toplantıyı kendi özkaynaklarıyla gerçekleştiremez mi? İçişleri Bakanlığı’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin vali yardımcıları ve kaymakamları için düzenlediği hizmet içi eğitim semineri giderlerinin bile İngiltere Büyükelçiliği’nce karşılanmış olduğunu anımsamak, yukarıdaki saf soruyu tümüyle anlamsızlaştırıyor... Şura Solda Birlik Havası Solda birlik bir uzun havadır. Yıllardır çığrılır, söylenir. Uzun havacılarımızın her birinin deyişi başkadır. Kendini büyük ağabeyden sananların nakaratı ‘‘Yine benimle, hep benimle, hiç benimle’’dir. Zamanında iktidar görmüş geçirmiş, sonradan fena düşmüşlerin şarkısı ise ‘‘Yaşayacağız biz bize, diz dize; sonsuza kadar, sonsuza kadar’’ diye biter. Aradan koroya katılmak isteyenlere gelince... Onlar daha çok mekanik radyo cızırtısına benzerler. Bir tür ses karıştırıcısı gibidirler. Sol anahtarı ile başlayan solfeji sağdan okumada ısrarlı bu koristler, bildik dalga boylarından ayrılıp hariçten gazel okumayı pek severler. Seçim zamanı yaklaşınca da dağarcıklarındaki tek parça ‘‘Haydi durmayalım beyler ittifak yapalım; haydi oturmayalım beyler n’olur birlik kuralım; ki ben ben olabileyim, ki ben bir şey olabileyim’’dir. Solda birlik bir uzun havadır, uzar uzar gider... Son Milli Eğitim Şurası’nın ne için kullanıldığı ortada. İmam okulu tutkusu her şeyin ötesinde yine. Eğitimciyazar Ali Dündar’ın deyimiyle, bu takım başımıza geldi geleli tek odağa kilitlenmiş durumda: ‘‘Laik, özgür ve aydınlanmacı eğitim düzenini vahiy ile bilgilenen, vahiy ile ilgilenen bir eğitim düzenine dönüştürmek istiyorlar. Osmanlı eğitim düzeninin ezberci eğitimini getirmek ve kurumsallaştırmak istiyorlar. Eğitimi imamhatipleştirmenin, medrese düzenine döndürmenin yollarını arıyorlar.’’ SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU ‘Medeniyet Tıraşı’ “Hürriyet”, habere “cuk oturan” bu başlığı kullanmıştı. Şaka gibi... Yüksekten atan “Medeniyetler İttifakı” projesinin sponsorları Annan, Zapatero, Erdoğan’ın gözleri önünde, dans gösterisi “Güldestan” yarıda kesilmiş ve oyuncular sahneden çıkarılmış! 50 dakikalık gösterinin 30. dakikasında, müzik kesilmiş, ışıklar karartılmış. Sanatçıların; izleyiciyi selamlamasına dahi fırsat verilmemiş... Bir açıklama getiren de yok. Kararı alan artık her kimse, “bu kadarcık saygıyı” dahi, sanatçılar ve Türk kamuoyundan esirgiyor. Tartışılan gerekçeler, “dedikodu” düzeyinde... Kimi, sahnede yarı çıplak dans eden kadınlı erkekli grubun gösterisinden rahatsız olan Hatemi’nin (Erdoğan sanki böyle şeylerden hiç rahatsız olmazmış gibi) “hassasiyetlerinden” dem vuruyor... Kimi, programdaki sarkmalar nedeniyle 20 dakikalık rötarla başlayan gösterinin, “yemek saatini” ötelemesini neden gösteriyor... Homini gırtlak “acıktık!” telaşı, sanat gösterisini yarıda kesmek için makul gerekçe olabilirmiş gibi... Başbakanlık sözcüsü Akif Beki, örneğin; böyle bir “zaman sıkışmasını” bahane etmiş... Yalnız Değilsin Yazarları Tamer İncesu’nun dizesinde saklı ne yapmak istedikleri: ‘‘Şiirin peşindeki çocuklardık...’’ O çocuklar, Ankara’da yeni bir sanat, kültür, edebiyat dergisinde koşuya çıktılar: KORİDOR. ‘‘Çıkarken’’ de şöyle diyorlar: ‘‘Sadece düş kurmayı ve düşlerinin arkasından gitmeyi unutmayanlara bir kapı açmayı diliyoruz. Bütün yalnızlıklara, egemen ideolojinin doğrudan ve dolaylı bütün yok edici saldırılarına rağmen şiirden, müzikten, öyküden, kısacası sanattan vazgeçmeyenlere ‘yalnız değilsin’ demek istiyoruz. Siyasal ve sınıfsal çatışmalar ve toplumsal eşitsizlikler içinde gerçeği ve güzeli arayanlara bir KORİDOR olmayı hedefliyoruz.’’ Oyun ABD’nin azraili Donald Rumsfeld gitti, yerine eski CIA Başkanı Robert Gates atandı. Robert Gates, iki yeşil kuşak beslemesinin yaratıcısı aynı zamanda. El Kaide lideri Bin Ladin ile Taliban lideri Molla Ömer, onun madalya ile onurlandırılmasına neden olan eserlerinden... Yıllardır gözlerimizin önünde sahnelenen yalnızca bir oyundur, dekor ve kostümü oluk gibi akan kandan oluşan... Gözünü Çankaya’ya dikmiş olan, ‘‘Türkiye laiktir, laik kalacak’’ diyenlere yanıt verme peşinde: ‘‘Kavramlar karın doyurmuyor.’’ Türkiye, geçen yıl ‘‘Yolsuzluk Algılama Endeksi’’nde 159 ülke arasında 65. sıradaydı. Türkiye’nin toplam borcu, yüzde 71.1 oranında artarak geçen ağustos ayı sonunda 375.3 milyar dolara tırmandı. Türkiye İstatistik Kurumu’na göre, ülkede yaklaşık 909 bin kişi açlık sınırının, 17 milyon 991 bin kişi ise Kavram Karmaşası yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Tarım çökertildi. Kırsal kesimde en alt dilimde olan yüzde 20’lik dilimin toplam gelirden aldığı pay, yüzde 6.4’ten yüzde 6.3’e geriledi. Gelir dağılımındaki bozukluk derinleşti. Gelir eşitsizliğinin gelişimini gösteren ölçütlerinden sayılan ‘‘gini katsayısı’’, kentlerde 0.42’den 0.39’a, kırsal kesimde 0.39’dan 0.37’ye indi. İşsizlik giderek kabarıyor. İstanbul, Diyarbakır, Ankara ve İzmir başta olmak üzere göç alan büyük kentlerde suç oranı artıyor. Gencecik insanlar, 5 Yeni Türk Lirası uğruna çocuk yaştaki saldırganlar tarafından sokak ortasında öldürülüyorlar. Cezaevlerinde yatan her 4 suçludan biri 21 yaşın altında... Türban gibi, imam okullarının katsayısı gibi kavramlarla uğraştırılan ülkenin son durumunu, karınları doyurma sorumluluğunu üstlenmiş olanların kavrayış katsayısına bırakıyoruz... ‘Kime karşı’ ittifak? Medeniyetler İttifakındaki şu “medeniyetsizliğe” bakın! Sahneledikleri gösterinin ortasında, her türlü yoruma açık bir “esrarengiz emrivaki” ile dertop edilen sanatçılar... Bu anlayışın sonra “medeniyetler arasındaki uçurumları” yok etmesi bekleniyor... Buna “şuursuzluk” demeyelim de ne diyelim? Aslına bakarsanız, “Medeniyetler İttifakının” öne çıkan en bariz özelliği tam da bu; “Güldestan” skandalıyla sınırlı olmayan uçsuz bucaksız şuursuzluk oluyor. Şuursuzluk, daha kavramın kendisinden, bizatihi tanımından başlıyor. Kiminle, ne üzerinde ve kime karşı ittifak?’ İki yıldır medyatik, içi boş bir slogan ve retorik olarak ortalıkta dalaşan “Medeniyetler İttifakı projesi” , bu anahtar soruya yanıt verebilmiş değil. Projenin (!) içerdiği bu temel zaaf nitekim, İstanbul’daki AnnanErdoğan ve Zapatero buluşmasının ardından yapılan basın toplantısına da yansıdı. TV’lerde canlı yayınla verilen toplantıyı izledim. Sorulan sorular, verilen yanıtlardan çok daha çarpıcıydı. Siyaset Alanı NİHAT MATKAP * Genel ve yerel sorunları çözmek, güçlü ve çözüm üretme yeteneğine sahip çağdaş bir siyaset alanı gerektirir. Siyaset alanının güçlü olması ve çözüm üretebilmesi, dünyada yaşanan gelişmelere uyum göstermesine ve sürekli yenilenmesine bağlıdır. Günümüzde yaşanan baş döndürücü gelişmeler siyaset alanını da önemli ölçüde etkilemiştir. Yaşamakta olduğumuz bilgi çağında “Temsili Demokrasi” uygulaması giderek eskimekte ve yerini “Doğrudan Demokrasi”ye bırakmaktadır. Bu ve benzeri küresel gelişmeleri yok sayıp kendini yeni gelişmelere adapte edemeyen siyaset alanının kendisi sorun olmaya başlar, güven kaybeder ve umut olmaktan uzaklaşır. Son çeyrek yüzyılda dünyada yaşanan gelişmeler, ülkemizde demokrasi, insan hakları, hukuk, iktisat, tarım, sosyal güvenlik, çalışma ve benzeri birçok alanda reform sayılabilecek düzenlemelerin yapılmasına neden olmuştur. Bu düzenlemeler önemli toplumsal tepkilere karşın yapılmıştır. Gerek dünyadaki gelişmeler, gerek Avrupa Birliği norm ve standartlarına uyum, gerekse egemen güçlerin istemleri doğrultusunda bu düzenlemeleri gerçekleştiren parlamento egemenleri, her nedense, siyaset alanının gerektirdiği düzenlemeleri yapmaktan kaçınmaktadırlar. Nüfusu yetmiş beş milyona varan ülkemiz, büyüyen cari açık, işsizlik, gelir dağılımı eşitsizliği gibi temel sorunların yanı sıra sağlık ve eğitim konularında da ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Bunun da ötesinde Türkiye gibi kozmopolit yapıya sahip bir ülkede, toplumsal barışın vazgeçilmez öğelerinden olan “inanç” ve “etnik yapı” gibi temel olguların siyasi birer malzeme haline getirilerek toplumumuzu kutuplaştırması da karşı karşıya olduğumuz önemli tehlikelerden biridir. Bu tür ciddi sorunların yaşanmakta olduğu ülkemizde, seçimler nitelikli insanların siyasete katılımını sağlamaz, halkın tercihlerini yansıtmaz ve dolayısıyla “temsilde adalet” ilkesini gerçekleştirmez ise siyaset kurumu acze düşer ve temel sorunları çözme gücünü, niteliğini kaybeder. Sorun çözme yeteneğini kaybeden siyaset yapılanması itibar ve güven kaybına uğrar ki bu durum halkın, çözümü farklı kurumlardan beklemesine neden olur. 2002 yılı genel seçimlerine yaklaşık on milyon seçmenin katılmamış olması ve son günlerde yapılan anketlerde de kararsız seçmen sayısının on beş milyon gibi ciddi bir rakama ulaşmış olması, siyaset kurumunun kendini ivedilikle gözden geçirmesi gerektiğinin önemli bir göstergesidir. Tarihi büyük, coğrafyası büyük, nüfusu büyük ve sorunları büyük ülkemizi biriki düşünce kalıbına hapsetmek ve yasal barikatlara sığınıp farklı düşüncelerin temsilini engellemek, ülkemize yapılabilecek en büyük kötülüktür. Siyaset kurumunun yeniden güven kazanması, siyasete katılımın önündeki engellerin kaldırılması ve temsilde adaletin sağlanmasına bağlıdır. Bu çerçevede, parti içi hukukun ve demokrasinin gelişmesi ve kurumsallaşması için; 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nda, genel barajın düşürülmesi içinse 2839 sayılı Milletvekili Seçim Yasası’nda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca seçim ittifaklarının yapılabilmesi için 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Yasa’da da gereken düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemeler, 2007 yılında yapılacak milletvekili genel seçimini de kapsayacak biçimde yapılmalıdır. Bu değişiklikler yapılmadan, 2007 yılı genel seçimine gitmek, Türkiye siyaset kurumuna, dolayısıyla Türkiye’ye yapılabilecek en büyük kötülük olacaktır. Umudum ve dileğim 22. dönem parlamentomuzun bu yanlışlığa izin vermemesidir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Laik vizyon nerde? Bir İspanyol gazeteci mesela; “İstanbul raporu, yalnız dinler arası anlayışavurgu yapıyor. Medeniyetler İttifakında laik vizyona yer yok mu? Laisizmden ne haber?” dedi. İspanya’da laisizmin ağa babası olarak tanınan ve bu yüzden Vatikan’la sürekli çatışma içinde olan Zapatero bu soruya; “Ne yapalım? 21. yüzyılın çatışmaları; dini inançlar arasındaki gerilimden kaynaklanıyor. Dinin nedeni ve varlığını kabullenerek, buna saygı duyulması gerektiğini vurgulamak istedik” şeklinde bir yanıt verdi. RTE’nin “laikliklik” sorusuna “top çeviren” yanıtı ise şöyleydi: “Zapatero’nun (‘Zapatero’ diyemiyor!) yanıtına büyük ölçüde katılıyorum. Ama Medeniyetler İttifakında laiklik ayrımı yanlış. Dini reddeden bile bir dinin mensubu(!). Hem zaten Türkiye demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir!” Yabancı basın bu sözlerden ne anladı bilemiyorum ancak ikna olmadıkları yöneltilen diğer sorulardan belliydi. Bir başka İspanyol gazeteci de mesela gene şöye bir soru sordu: “Madem böyle bir ‘Medeniyetler İttifakı’ toplantısındayız; neden burda Arap basını yok?” Erdoğan’ın bu soruya verdiği yanıt da içler açısıydı: “Arap Ligi Başkanı Amr Musa ile Katar Emiri’nin eşi’(!) burda. Artı, Körfez’den gelen basın mensupları da var...” Magrib ve (Suriye, Irak, Lübnan gibi) Maşruk ülkelerinin basın organları nerde? Onlar yok da Avrupa basını var mı? Hani Avrupa TV’leri? Medeniyetin “öteki” kanadı, yalnız İspanya mı?.. Basın toplantısına katılan gazeteciler bu soruyu nezaketen artık daha fazla üstelemediler. Çırağan’da ağırlıklı olarak yalnız başbakanlarını izleyen İspanyol gazetecileri ile Türk gazetecilerini gördük. Arap basını bir yana; Fransız, Alman, İtalyan basınından da projenin önderlerine tek soru gelmedi. Nitekim toplantı; İspanya dışındaki Avrupa yayın organlarında hiç yankı bulmadı. Kısacası şu: Erdoğan’la Zapatero kafa kafaya vermişler, kişisel ajandaları üzerinden ne olduğu belirsiz bir “ittifaktan” bahsediyorlar... Sorgusuz sualsiz tepemizden oynanan bu “tıraşa” biz ortak olmalı mıyız? Devamı pazartesiye... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com * Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dosya No: 2006/3072 E. TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adeti, evsafı: Diyarbakır İli 1. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü Merkez İlçe Kaynartepe (Mevlana Halit) Mah. 973 ada, 201 Parselde üzerinde B+5 katlı normal katlar 2’şer daireli 1982 yılı inşalı, B. Arme karkas yapı nitelikli Kalorifersiz, Asansörsüz olarak kayıtlı, Kargir Apartman Cinsinde Miktarı 1119,00 m2 de kurulu Kat Mülkiyetli, 1/10 arsa paylı, Hatboyu Cad. Bal Sok. Doğu Yapı Camii karşısı, C Blok 1. Kat 2 nolu mesken nitelikli bağımsız bölümde Nizamettin Gülçiçek: Kadir oğlu TAM hisse ile sahip olduğu; Mesken Hol ve antre bağlantılı 2 Oda, 1 salon, mutfak, banyo, WC dağılımlı, 2 balkonlu, yerler dökme mozaik kaplama, duvarlar plastik boyalı, Mutfak tezgâhı suni mermer evye üstü ahşap dolaplı, banyo duvarları tavana kadar fayans kaplamalı, küvetsiz, yapı kullanım alanı yaklaşık 95,00 m2, İç mekân kapıpencereler ahşap doğramalı boyalı, elektriği ve içme kullanma suyu müstakil olduğu, borçlu kendisi mesken olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Muhammen Bedeli olarak; 54.975,00YTL değer tespit edilmiştir. Satış Şartları: 1 Satış 09.01.2007 günü saat 10.0010.10’a kadar Diyarbakır l. İcra Müdürlüğü kaleminde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymettin % 60’ını, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 19.01.2007 günü aynı yerde 10.0010.10’da ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilmemişse gayrimenkul en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40’nı bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin % 20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para YTL’dir, Alıcı istediğinde 10 gün geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masraflara dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın Dairemizce tahsil olunacak, bu farkı, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2006/3072 Esas sayılı dosya numarasıyla Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (Ic. If. 126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 56784) DİYARBAKIR l. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Kasım www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kimi bölge1 lerde kadınların sokağa çıkar 2 ken manto üstüne örtündük 3 leri işlemeli ge 4 niş örtü. 2/ 5 Üye... Tarla, bağ, bahçe gibi 6 yerlerden topla 7 nan üründen ar 8 ta kalanlar. 3/ Gübre, tezek... 9 İngiltere’de çok sevilen 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bir cins bira. 4/ Amas 1 K A B O T A J K ya’nın Taşova ilçesinde, 2 A Ş İ Y A N M A doğal güzelliğiyle ta3 L A T K A K A Ç nınmış göl. 5/ Tanrıtaİ nımaz... Kır ya da köy 4 İ M D A Ç A 5 B A N A Z Y A K yaşamını anlatan kısa A K A Ç D O şiir. 6/ Düzce ilinde bir 6 R O K A R göl... Kolaylıkla aldatı 7 E U R O labilen. 7/ Bir toplu 8 Ç İ T A R İ O lukta çalışan insanların 9 Y U N A K K U Z her biri... Yaklaşık 12 000 yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan, insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta. 8/ Bir peygamber... Ayak direme. 9/ Akıl... Arsız, sırnaşık. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ İpten düğümlü saçaklarla oluşturulan bir el sanatı. 2/ Azerbaycan’ın plaka imi... Bitkisel tellerden yapılmış, kaba örgülü büyük çuval. 3/ Mersin ağacının, nohut büyüklüğünde ve morumsu siyah renkli meyvesi. 4/ Romanya’nın plaka imi... Maden eşya üzerine vurulan bir cins cila. 5/ Gümüşbalığı. 6/ Eski dilde su... “ herşeydir / Sil beni” (İlhan Berk)... Afrika’da bir ırmak. 7/ Kantoda Doğu giysileriyle yapılan dansın adı... Sodyum elementinin simgesi. 8/ Kamufle etmek. 9/ Dar, uzun ve hafif bir yarış kayığı. CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle