Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 2006 ÇARŞAMBA 6 DİZİ BCP lideri Soysal, önümüzdeki süreçte solun sorumluluğunun çok büyük olduğunu söyledi AVRUPA GÜRAY ÖZ CHP içinde yer alınabilir SÜLEYMAN ÇELEBİ Sorunlar Yumağında Çözüm Aramak Türkiye’nin sorunları çok boyutlu. Çözüm için öngörülen çareler ise daha çok çözümsüzlük üretiyor. Sorunlar arasında işe yarar bir sınıflandırma ya da buna bağlı, bununla ilişkili bir öncelikler sıralaması yapılabilmesi olanaksız. Sorunlar, halkın, ülkenin, farklı sınıfların gündemlerine sırayla, belli bir öncelik gözeterek gelmiyor, hepsi birden üstümüze çullanıyor. Bu da sorunlarımızın, son 20 yılın “dünya hallerine”, geldiğimiz, getirildiğimiz, neredeyse mecbur kılındığımız “uygarlıklar kapışmasına” bağlı bir özgünlüktür. Sorunları sınıflayıp, kimileri için “Bu bizimle ilgili değil, çözümüyle ilgili fikir üretmek gibi bir derdimiz de yok” deme şansına hiç sahip değiliz. İrtica, Ermeni, Kürt, Türkiye’ye yönelmiş ve gittikçe ısıtılan hem eski hem yeni Ortadoğu sorunu vd… Tümü de şimdi gündemdedir. “Hayır, irtica diye bir sorun yok” diyenlere bakmayın siz, irtica en fazla onların sorunudur. ??? İrtica sorununa çok farklı yönlerden bakılabilir, ama kimilerinin sandığı gibi bir “sosyal sınıf hareketi” değildir, geriliktir. İrticanın yoksul kesimleri etkilemesi, kitlelerini ve kadrolarını yoksullardan devşirmesi onu bir sınıf hareketi yapmaz. Gerilik birçoklarının söylediği gibi Türkiye’nin “Batılı” imajını bozduğu için değil, halkı geriliğe mahkum ettiği, özellikle yoksul kesimleri etkilediği, sömürüyü gizlemeye yaradığı, kadınları karanlığa kapattığı için bir derttir. Bir “göz zevki” sıkıntısı değil, üstesinden gelinmesi gereken acil, yakıcı, yarım kalmış demokratik devrimin kazanımlarını yok etmeye aday bir problematiktir. Herhangi bir geleceğe ertelenemez. Peki, bu bir öncelik sıralaması anlamına mı geliyor. “Öncelikli olan irticadır” mı demek istiyorum? Tam tersine, irtica sorunu, ABD’nin, Avrupa’nın, kimi bölge ülkelerinin ellerinde bir koz olarak, sömürüyü ve emperyalizmi gizleyen bir perdeleme aracı olarak gündemin orta yerinde bir sorundur demek istiyorum. Kitlesel, entelektüel gücünü içerden, tarihten ve kökleri Ortadoğu’da olan tarikat gerçeğinden alsa da desteğini ve politik ağırlığını, Batı’dan, ABD’den alan irticanın çözümü de bu nedenle o karmaşa içinde emperyalizm sorununa bağlıdır. ??? Buradan yurdun bölünmesi sorununa gelebiliriz. Böyle bir sorun var mı? “Yok” diyenleri sakın ola bir yana bırakmayın; sorun, en fazla “Hayır böyle bir şey yok” diyenler bulunduğu için vardır. Türkiye’nin bölünmesi sorunu Kürt sorunu değildir. ABD sorunudur. Kürt sorunu başka parametrelerle, başka yöntemlerle ve Türkiye emperyalist planlara kurban edilmeden çözülebilirdi. Ama şimdi Kürt sorununu da kapsamış bulunan, Ortadoğu’nun yeniden paylaşımı ya da isterseniz Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçasıdır ve artık BOP bizim için sorunların babası durumundadır. Karmaşık ve iç içe geçmiş sorunlar arasında kaybolup gitmemek ve çözümleri ertelememek için sürekli arayış içinde olmaktan başka çare var mı? Çözüm arayışları, geleceğe ait olduğu söylenen, şimdi gündemde olmadığı varsayılan çıkış yollarını tahrik etmek için, yalnızca gerekli değil, aynı zamanda zorunludur da. Sıralama yapılamaz, sınıflandırma olanaklı değil. İç içe geçmiş karmaşık ve kompleks yumağın içinden bir ipi çekip açabilmemiz olanaksız. Peki çözüm nerede? Güç dengeleri demokratik çözümler sunmuyorsa, o demokrasi yeteri kadar devrimci değil demektir. Uluslararası dengeler boyun eğmeyi öngörüyorsa, boyun eğmeyi kabul eden çözüm üretiyor sayılamaz. İrtica sorunu, mürtecinin siyasal gücü kırılarak, bölünme tehlikesi yurdu emperyalist planlardan koruyarak çözülür. Tüm çözümlerin çözüleceği bir “asrı saadet” ise karmaşık ve iç içe geçmiş sorunlar yumağının çözümü için verilecek mücadelenin kendisinden başka bir şey değildir. Güncel olana tarihsel bakış, yalnızca tarihten değil, gelecek zamanlara da değen bir bakış olacaksa, bugünü bırakıp yarının hayaline ve o hayalin her şeyi çözen sihrine dalmak, yarını bugünün körlüğüne feda etmek olmaz mı? eposta: guray.oz@cumhuriyet.com.tr Bir partinin altında bütünleşilmeli ? Bir partiyi hedefleyen bir çalışma başlatmadıklarını söyleyen DİSK Genel Başkanı Çelebi, solun kendini yenilemesi gerektiğine dikkat çekti. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, 10 Aralık Hareketi’nin vardığı nokta ve soldaki arayışlarla ilgili sorularımıza şu yanıtları verdi: 10 Aralık Hareketi şu anda hangi noktada? Biz bir partiyi hedefleyen bir çalışma başlatmadık. Solun iktidar olması gerekiyor. Bugünkü sol ve sosyal demokrat anlayışla solun iktidara gelmesi mümkün değil. Sol kendini yenilemeli, çağdaş anlamda gerçek bir sosyal demokrat hattı oluşturmak, korkmadan, ürkmeden, toplumdan uzaklaştırmadan, sosyal demokratları toplumla bütünleştirme ihtiyacı var. Sağın alternatifinin sağ olmaması için bir buluşmaya, bir ortak duruşa ihtiyacımız var. Buluşma, bütünleşme nerede, nasıl, hangi temellerde sağlanacak? Yeterince milliyetçilik, ırkçılık temelinde yapı oluşuyor. Hareketimiz elbette vatansever olmalı, cumhuriyetin kuruluş değerlerine, Atatürk ilkelerine ve devrimlerine sahip çıkmalı, ancak bugünleri de yorumlamalı. Teröre, şiddete karşı çıkmalı ama bunu ırkçılık temelinde yapmamalı. Irkçı, Kızılelmacı yaklaşımlara karşıyız. Biz sol iktidar olmanın bütün koşullarını yaratmak konusunda bize düşen hangi sorumluluk varsa onu yapacağız. Amacımız mevcut partilere bir yenisini ilave etmek değil. Amaç bölmek değil, mevcut bütün sosyal demokratların Süleyman Çelebi bir araya geliş duruşunu yaratmak. Buluşmanın DSP çatısı altında gerçekleştirilmesi için adımlar atıldığı söyleniyor. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’le de görüşmeleriniz olmuş... DSP ile görüşüyoruz. SHP, ÖDP genel başkanlarıyla da görüşüyoruz. Arayışlar sırasında ittifaklar çok gündeme geldi. Sağsol ittifakları, Kızılelma gibi yaklaşımları reddediyoruz. Türkiye’nin sıkıntısı zaten bu. Yarım yamalak koalisyonların bedelini sosyal demokrasi, sol ödedi. Sağa oy veren seçmenden elbette oy istenmeli. Ama üst düzeyde, bilinen, ülkenin bu hale gelişinde aktör olan siyasetçilerin buluşma merkezi olacak bir arayış söz konusu olmamalı. Yeni heyecan yaratacak bir vizyonla çıkmanız lazım. CHP arayışlara mesafeli duruyor. CHP’siz güçlü bir birliktelik yaratma olanağı var mı? Diyalogların hiçbirinde hiçbir partiye mesafeli durmadık. Hiçbir partiyi hedeflemedik. Bu çalışmalar CHP’ye karşı değil, solun iktidarına yönelik. Bütün partiler örgütlerini serbest bıraktı, toplantılarımıza katıldılar. Bu toplantılar oluyor diye engelleme yapan tek parti CHP. Ben de bu partinin üyesiyim. Bize diyalog eli uzatan herkesle, partilerle, sivil toplum örgütleriyle tartışırız. İktidar iddiasını ortaya koyabilecek bütün organizasyonlar bu sürecin içinde yer alabilir. Bölünmeye neden olmayacak, mevcutlara bir yenisini ekleyerek, solun iktidarını engellemeyecek bir bütünleşme gerekli. Çeşitli ittifak, bütünleşme modelleri ortaya atıldı. Bunlar önümüzdeki seçime yetişebilecek mi? İttifakın şu anda koşullarında zorlukları var. Zeytin dalı modeli güzel bir model ama bunun altyapısı, koşulları İtalya’daki yasalara göre var, Türkiye’de yok. Keşke bunu zorlayabilsek. Sonuçta bir partinin altında bütünleşeceksiniz. Ancak toplum, kerhen buluşmalara, günübirlik seçim ittifaklarına da güven duymuyor. Yarın ayrılacaklar, ne olacağı belli değil, diye güven duymuyor. Temel ilkelerde buluşan anlayışlar bir araya gelmeli. İttifak değil, bir partinin altında solun bütünleşmesi sağlanmalı. Yeni bir parti de olabilir, mevcutlar da olabilir. Bu ülkenin geleceğinden kaygılı olan herkes ağıt yakmak yerine, sorumluluk almalı. Türkiye karanlığa doğru gidiyorsa bunu önlemenin biricik yolu, solu iktidar yapmaktır. Çözüm sosyal demokrat bir yapılaşmadan geçiyor. ? BCP Genel Başkanı Mümtaz Soysal, “Türkiye’de bugün çoğunluğu elde etmiş bir parti Türkiye’yi kötü bir yola sürüklüyor. Buna karşı olabilmek lazım. Cumhurbaşkanlığı seçimi de bunun bir parçası” dedi. Yeni parti, oluşum, hareket, işbirliği arayışları sürerken bir yandan da CHP’ye dönük baskılar yoğunlaşıyor. CHP’nin seçime giderken aday listelerini parlamento dışındaki sosyal demokrat, demokratik sol partilerin adaylarına açması, aktif siyaset dışında kalmış bazı isimlerle parti vitrinini güçlendirmesi istekleri yüksek sesle dile getiriliyor. Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı Mümtaz Soysal, ‘‘önümüzdeki süreçte solun sorumluluğunun büyük olduğu, ittifak arayışlarının anlamlı bir sonuç vermesi için de CHP’ye görev düştüğü’’ kanısında. Mümtaz Soysal, sorularımıza şu yanıtları verdi: Ülkenin önünde cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler gibi önemli iki temel konu var. Bu tablo, sosyal demokratdemokratik sol çizgideki partilere ek bir sorumluluk yüklemiyor mu? Zamanlama bakımından cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim ikiye ayrıldı ama aslında bunlar aynı olay. Türkiye’de bugün çoğunluğu elde etmiş bir parti Türkiye’yi kötü bir yola sürüklüyor. Buna karşı olabilmek lazım. Cumhurbaşkanlığı seçimi de bunun bir parçası. Kendi istedikleri biri hele Tayyip Erdoğan’ın kendisi cumhurbaşkanı olursa, genel seçim ? Siyasi hayatta bir dağınıklık olduğunu söyleyen Mümtaz Soysal, “Bu dağınıklığı en azından iki gruba ayırmak mümkün. Merkez sağda ve solda bir gruplaşma yaratmak mümkün” diye konuştu. den sonraki bir değişiklik dahi büyük bir etki yaratmayabilir. Ne yapılacaksa bunun çok sonraya bırakılmaması, yılbaşından sonraki ilk aylarda gerçekleştirilmesi lazım. Buna karşı çıkabilecek güçlerde bir dağınıklık var. Bu dağınıklık yıllardır değişmeyen bir tablo. Nasıl giderilebilir? Bu dağınıklığı en azından iki gruba ayırmak mümkün. Merkez sağda ve solda bir gruplaşma yaratmak mümkün. Daha sonra bunlar arasında cumhuriyetçi bir ortak payda bulunabiliyorsa bakılır. Ama biraz zordur. Cumhuriyetçilik sadece ‘laiklik, devletçilik’ diye konuyorsa, olabilir belki ama başka boyutları da var. Ekonomide IMF çizgisinde gidiyorsanız, Dünya Bankası’na teslim olmuşsanız, cumhuriyetin kamusal varlıklarını elden çıkarıyorsanız, cumhuriyeti zayıflatıyorsunuz. Bu bütünlük açısından sağ ve solu tam anlamıyla bir araya getirmek zor olacaktır. Laikliği çok öne çıkardınız, öbürlerini ikinci duruma bıraktınız, diyelim, yapılabilir belki ama güç olur. Solda ve sağda gruplaşma yaratılabilir. Bu, sağda ANAVATAN’la DYP’nin bir araya gelmesi sorunudur. MHP de içine katılırsa milliyetçilik esası üzerinden bir gruplaşma yaratılabilir. SOYSAL: BAYKAL’A ÖDÜNÇ ADAY Ya solda? CHP’nin şimdiki haliyle bir şey yapmadan seçime girmesi kendisini tatmin edebilir. Yüzde 10’u aşabilmek sanki CHP’yi tatmin edecekmiş gibi görünüyor. Bugünkü mevzuata göre zeytin dalı falan gibi formüllerin yaşama geçirilmesi olanağı yok. Bu seçim sisteminde Meclis’e AKP’yi dengeleyebilecek bir kuvvet sokabilmek gerekiyor. CHP, DSP var, ayrıca bizim gibi partiler var, seçime girebilir duruma gelmeye çalışıyoruz, bunu umuyoruz. Ama bütün bunlar sonuç vermez. Yüzde 10’luk barajı değiştirecek gibi görünmüyorlar. Bugünkü durumu göz önünde bulundurarak yapılabilecek olan; merkez soldaki partiler arasında en güçlü görünen, hem seçimde elde edebileceği yüzde, hem de teşkilatlanma bakımından en yaygın olan ama birtakım kusurları da olan bir partinin içinde, onun adayları olarak seçime katılmaktır. CHP’nin içinde yer almaktır. Ancak, öncelikle CHP’nin bunu prensip olarak kabul etmesi gerekiyor. Bu model nasıl yaşama geçirilecek? CHP’nin merkez solda gözüken partiler içinde çizgileri bakımından yakın gördüğü kişiler varsa, onlarla bir masaya oturması gerekir. Bir protokol yapılabilir. Bu partilerin içinde yüksek oy alma potansiyeli olan kişiler vardır. Bu kişiler Deniz Baykal’a ödünç verilir. Partilerinden istifa ederler, CHP listesinden aday olurlar. Seçimden sonra kendi takdirlerine kalmıştır. İsterlerse o partide devam ederler, isterlerse eski partilerinde devam ederler. Halktan oy alacak insanların bir çatı altında seçime girmesi ve halkın da o çatıya oy vermesi formülü gerçekçidir. SÜRECEK Bu seçim sisteminde Meclis’e AKP’yi dengeleyebilecek bir kuvvet sokabilmenin önemine değinen Sosyal, “CHP, DSP var, ayrıca bizim gibi partiler var, seçime girebilir duruma gelmeye çalışıyoruz” diyor. CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ BÜLENT TANLA: Sol kitlelerle kucaklaşmalı kiye’nin bu kritik sürecinde tarihi bir kez daha CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla, yazalım. Nasıl ki cumhuriyeti birlikte kurduy‘‘Türkiye’nin kritik bir dönemden geçtiğini, Orsak, bugün de halkla bütünleşerek ülkeyi esenlitadoğu’da dengeleri değiştirmeye yönelik ABD ğe çıkaralım. Önümüzdeki seçimlerde tarikatlar kaynaklı projelerin uygulamaya konulduğunu’’ ve cemaatlerin etkinliğini arttıracağını düşünüvurguladı. Bu süreçte ‘‘sosyal demokratların, yorum. Bu nedenle sorumluluğudemokratların, cumhuriyetçilerin muz da çok büyük. Merkez solun vakit geçirmeden bir araya gelip bübirlikteliği Türkiye’nin geleceği için tünleşmeleri ve dayanışma içinde zorunludur.’’ kitleselleşmeleri’’ gerektiğinin altını Tanla, ‘‘konjonktürel, korkutma çizen Tanla, şu görüşleri dile getirpolitikaları ile toparlanmanın gerdi: çekleştirileceği kanaatinde olmadığı‘‘Bugünlerde yayımlanan siyasi nı’’ vurguladı. Tanla, ‘‘Cumhurbaşkamuoyu araştırmalarını kesin sekanlığı konusunu da genel seçimlere çim sonuçlarının ölçümlenmesi ve yönelik bir politika unsuru olarak değerlendirilmesi gibi algılamak yadeğerlendirmemek lazım. Cumhurnıltıcı olur. Bugünkü siyasi tercih başkanlığı seçimlerinde izlenecek araştırmaları insanların en iyi ikinci politikalar siyasi bakımdan yol göstercihlerini göstermektedir. Seçmenterici olmalı. Korkutmaya dayalı veler umutla ve heyecanla bağlandığı Bülent Tanla ya soyut öneriler içeren politikalar birinci tercihini henüz yapamamakkısmen oy getirir gibi gösterilmekle birlikte, datadır. Çünkü henüz kimse esas sorunlarına yöha uzun dönemde bölgemizde Türkiye üzerine nelik güvenilir çözüm bulamamıştır. Bütün sospolitika yapanların ellerini güçlendirir’’ görüşüyal demokratlara, demokratik solculara, cumnü dile getirdi. huriyetçilere seslenmek istiyorum: Geliniz, Tür EROL TUNCER: Öncülük görevi CHP’nin Sosyaldemokrasi Derneği Genel Başkanı Erol Tuncer de, önümüzdeki süreçte solda bütünleşmenin öneminin altını çizdi. Tuncer, bu konuda CHP’ye de büyük sorumluluk düştüğüne dikkat çekerken şu görüşleri dile getirdi: ‘‘Önümüzdeki dönem cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı ve genel seçimlere gidilecek bir dönem. 2007 bir kader yılı. Bütün bunlar mevcut muhalefete ve muhalefet içinde de özellikle sosyal demokratlara önemli sorumluluk yüklüyor. Toplam potansiyeli zaten zayıf olan bir gücü dağıtmadan bir araya getirerek solda bir bütünleşme, birleşme yalnızca birleşmenin sonuç vermediği görüldü sağlanmalıdır. O enerjiyle, sinerjiyle ciddi çözümler önerilmelidir. En önemlisi Türk halkına bir iktidar seçeneği sunulmasıdır. Türkiye’nin en büyük sorunu, iktidar adayı olacak muhalefet partisi seçeneklerinin bulunmamasıdır. Hem cumhuriyetin temel değerleriyle ilgili tartışmalar, hem de gelir dağılımı adaletsizliği başta olmak üzere çeşitli adaletsizlikler nedeniyle sosyal demokratlara çok büyük görev, öncülük görevi düşüyor.’’ Erol Tuncer, sosyal demokratların bütünlüğünün sağlanması görevi için CHP’yi işaret ediyor. Tuncer, ‘‘Sosyal demokratların en örgütlü gücü, parlamentodaki temsilcisi CHP olduğundan, böyle bir bütünleşmeyi sağlamak için öncülük görevi de CHP’ye düşer’’ diyor. SHP GENEL BAŞKANI MURAT KARAYALÇIN: İttifak solun iktidarı demektir SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, CHPDSP ve SHP’nin çok ciddi bir durum tahlili yapması gerektiğine dikkat çekti. Karayalçın, ‘‘Böyle bir birliktelik açık farkla iktidar anlamına gelmektedir. O nedenle bu birlikteliğe uzak durmak, bu birliktelikten kaçınmak iktidardan kaçmaktır. Bu, halka ihanettir, cumhuriyete ihanettir’’ dedi. CHP lideri Deniz Baykal’ın ‘‘DSP ile SHP’nin oyu yüksek olsa ittifak düşünülebilir, ama oy oranları o kadar yüksek değil’’ dediğini kaydeden Karayalçın, şu görüşleri dile getirdi: ‘‘Aslında buna bir başka açıdan da bakılabilir. CHP’nin oy oranı yüzde 30’ların üzerinde olsa bu söylenebilir belki, ama bunu söyleyen CHP’nin oy oranı da yüzde 10’larda ise o zaman bunu geçerli bir mantık olarak görmek söz konusu değildir. Eğer üç parti yüzde 30’u aşabilirse bu ittifak gereklidir. Bakılması gereken üç partinin toplam oyu değil, bunlara kızarak kararsızlara katılan sosyal demokratların oy oranıdır. Eskiden bir sosyal demokrat partiye kızan bir başka sosyal demokrat partiye giderdi, yeni eğilimler ise farklılaştı.’’ Karayalçın, birliktelikten kaçınmanın iktidardan kaçınmak olduğunu söyledi. CUMHURİYET 06 K