20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 EKİM 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER CHP lideri Deniz Baykal, hükümetin laiklik anlayışını içine sindiremediğini söyledi POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA 5 ‘Kaygının nedeni AKP’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, son günlerde ‘‘objektif, uyarı niteliğinde’’ konuşmalar yapılmasının önemine dikkat çekerken ‘‘Bu bir darbe arayışı değildir. Tamamen ülkenin yararına, ülkenin geleceğine yönelik duyarlılığın uzantısı olarak takınılan bir tavır söz konusu’’ açıklamasını yaptı. CHP lideri Baykal grup toplantısında yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın konuşmalarının önemine dikkat çekerken ‘‘ülkemizin çok temel konularıyla ilgili sıra dışı bir hareketlilik yaşandığını’’ vurguladı. CHP lideri Baykal’ın son gelişmelerle ilgili değerlendirmeleri ana başlıklarıyla şöyle: Darbe arayışı değil: Sayın Cumhurbaşkanı, TSK’nin komuta kademesi birbiri ardında, birbiriyle uyum Gerçekler Bilinmeli... Gerçekler birer birer ortaya çıkıyor... Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ‘‘irtica var mı, yok mu’’ tartışmalarına açıklık getirdi: ‘‘Evet irtica var!’’ Büyükanıt Paşa, bu saptamayı yaparken Fatih’in Çarşamba semtindeki çember sakallı, sarıklı, takkeli, cüppeli, şalvarlı, eli tespihli Nakşilerden söz etmiyordu... Sekiz yıldır ABD’yi mesken tutan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin önemli ve duyarlı kurumlarını ele geçiren Fethullah Gülen ve müritlerinden söz ediyordu... Mayıs ayında hazırlanan ve eylülde kamuoyuna açıklanan TESEV’in ‘‘Almanak: Türkiye, Güvenlik Sektörü ve Demokratik Düzeni’’ adlı yayını, onu hazırlayanlar arasında Polis Akademisi öğretim üyelerinin bulunması, işin içine AB Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Hansjörg Kretschmer’in girmesi sadece bir raslantı mıydı? Hayır!.. Orgeneral Büyükanıt’ın da altını çizdiği gibi bu yayın 22 bölümden oluşuyor ve 9 bölümünü polis akademisi öğretim üyeleri yazıyordu... Hedef açıkça belliydi: ‘‘Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmak...’’ Peki, Polis Akademisi öğretim üyelerinin ABD’de yaşayan Nurcu Fethullah Gülen’le ilişkileri var mıydı? Öğretim üyelerinden biri olan Doç. Dr. Önder Aytaç Polis Akademisi’nde aynı zamanda dekan yardımcısıydı... Devlet bursuyla İngiltere’de eğitim görmüştü... Önder Aytaç’ın babası ise eski Milli Eğitim Bakanlığı Yurtdışı Eğitim ve Öğretim Genel Müdürü’ydü... ??? Önder Aytaç’ın babası Aysal Aytaç, uzun yıllar İzmir’de Milli Eğitim Müdürlüğü yaptı. Bornova’da Nur ayininde yakalanıp yargılandı... Aysal Aytaç’ın Fethullah Gülen’le yakınlığı yok mudur? Aytaç’ın 1993 yılındaki avukatı olan Feti Ün o yıllar Fethullah Gülen’in de avukatıydı... Şimdi gelelim ‘‘Atabeyler Operasyonu’’na... Fatih Çekirge’nin Hürriyet’te yazdığı gibi, gece yarısı Ankara’da ‘‘polis kaynaklı’’ sızdırılan haber şuydu: ‘‘Eryaman’daki hücre eve baskın yapıldı. Aralarında subayların da bulunduğu çeteye ait evde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a suikast planları ve bomba bulundu.’’ Alın size bomba gibi bir haber!.. Yeme de yanında yat!.. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde ‘‘derin devlet’’ yakalanmıştı... Siyasi erk durumu ele aldı. Açıklamalar yapıldı: ‘‘Sonuna kadar gideceğiz...’’ Peki, bugün ne oldu Atabeyler Çetesi? Fatih Çekirge’nin yazısından öğrendim. Tümü de serbest kalmışlar. En son yüzbaşı Murat Eren sivil mahkemeden sonra, askeri mahkemece de aklanıp salıverilmiş... Krokiler sahte çıkmış!.. Fatih Çekirge soruyor: ‘‘Kimdir sahte krokileri basıp dağıtanlar? Nerededir? Niçin bulundukları yerde ve görevdedirler? Bunları yapanların polis içindeki bir grupla ilişkisi var mıdır?’’ Polis içindeki o grubun adını ise ben açıklayayım: ‘‘Fethullahçılar...’’ Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı önünde güpegündüz bazı gazetecilere servis yapan kişinin kim olduğu bilindiği halde yakalanmıyor!.. Bu konuda ne Başbakan Erdoğan, ne İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, ne de Adalet Bakanı Cemil Çiçek konuşuyor!.. ??? Atabeyler Çetesi ve Genelkurmay Başkanlığı karargâhı önündeki ‘‘sarı zarf’’ olayından sonra Fatih Altaylı Sabah’ta ‘‘belgelerin sızdırılmasıyla ilgili bir yazı’’ yazdı... Altaylı’nın yazısına tepki kimden gelmişti? Polis Akademisi Dekan Yardımcısı Önder Aytaç’tan!.. Aytaç, Altaylı’nın polis aleyhinde yazılar yazdığını, Atabeyler Çetesi’yle ilgili yazısının ‘‘manipülasyon olduğunu’’ söylemişti... Kime? Fethullahçı ‘‘Aksiyon’’ dergisine!.. Oysa, Fatih Altaylı polis aleyhinde yazı yazmamış, (kendi yazısında belirtiyor) salt polisin Aczmendilerin zikir ayinine izin vermesini eleştiriyordu... ‘‘... Bir diğer eleştirim ise tüm burslu emniyet görevlileri yurda çağırılırken, belirli bir cemaatin üyelerinin bunun dışında tutulduğuna değinmiştim.’’ Kimdir belirli ‘‘cemaat üyeleri’’; onu da yine ben açıklayayım: ‘‘Fethullahçılar!..’’ İlişkiler zincirinin halkalarında kimlerin olduğu belli... Orgeneral Büyükanıt’ın konuşmasından rahatsız olanlar aydınlansınlar diye bilinen gerçekleri bir kez daha yineledim... ? “İrtica var mı, yok mu” tartışmalarına hükümetin bu sorun karşısında takındığı tavrın neden olduğunu belirten Baykal, “İçişleri Bakanlığı, müthiş bir cemaatleşme kuşatmasına tabi’’ dedi. Son günlerde yapılan açıklamaların darbe arayışı değil, objektif uyarılar olduğunu belirten Baykal, “TSK kendini savunmak zorunda kalıyor, Milli Savunma Bakanı susuyor, yazıklar olsun’’ diye konuştu. içinde ülkenin durumu ve yakın geleceğiyle ilgili çok önemli saptamaları, değerlendirmeleri kararlılıkla ifade ediyorsa bunu yok saymak, geçiştirmek, şu ya da bu hesaba bağlamak kadar büyük bir yanlış yapılamaz. Tehditler ve tehlikeler karşısında birilerinin hiçbir kişisel hesap beklemeden, klasik askersivil tartışması ya da rejime el koyma hesabı içinde kesinlikle olmadan objektif, uyarı niteliğinde bir çabayı sergiliyor olması görmezlikten gelinecek bir olay değildir. Bu bir darbe arayışı değildir, demokrasiyi askıya alma girişimi değildir. Tamamen ülkenin yararına, ülkenin geleceğine yönelik duyarlılığın uzantısı olarak takınılan bir tavır söz konusu. Milli Savunma Bakanı kaçıyor: TSK’nin kendini savunmak zorunda bırakılmış olması dikkat çekici. TSK’nin demokratik rejim içindeki konumuyla ilgili bir tartışma yapılıyorsa ve bu tartışmaya AB ülkeleri, çeşitli kişi ve kurumlar katılıyorsa, bu konu tartışılacaksa önce Milli Savunma Bakanı konuşmalıdır. Milli Savunma Bakanı susuyor, Genelkurmay Başkanı da çıkıyor konuşuyor. Yazıklar olsun size. İrtica tartışması: Sorunun temelinde iktidarın anayasımızın temel ilkeleriyle, özüyle tam bir uyum içerisinde, onu geliştirerek işletme anlayışında olmadığı gözleminin yapılmış olması vardır. İrtica tehlikesi var mı, yok mu tartışması iktidarın bu sorun karşısında takındığı tavrın kaygı verici olmasından kaynaklanıyor. Laikliği sindiremediler: Maalesef iktidar laiklik anlayışını söylediğim anlamda içine sindirememiş, sürdürmeyi kabul etmemiş ve onu benimsememiş bir tablo ortaya koymuştur. Bugünkü yönetim kadar Cumhuriyete ve Cumhuriyetin laiklik özüne bilerek, sistemli şekilde karşı çıkma anlayışı içinde bir kadro Türkiye’ye gelmedi. Başbakanlık Müsteşarı, açık ça diyor ki, laikliği cumhuriyetçiliği ve milliyetçiliği dini temellerde yeniden yorumlamamız lazım. Atamalar, kadrolaşma hep bu anlayışın sonucu. Milli Eğitim Bakanı nelerle meşgul? İçişleri Bakanlığı, müthiş bir cemaatleşme kuşatmasına tabi. İrticadan nemalananlar var: Hükümet, milli güvenlik belgesinin altına Türkiye’ye yönelik en önemli tehdit diye bir numaraya iritacayı yazıp imza atıyor, sonra Başbakan çıkıp, irtica yok, diyor, imza senin. Senin görevin buna karşı uyanık olmak, tedbirli olmak, ülkeyi korumak. Başbakan, irtica tehlikesi yoktur, bundan nemalananlar vardır, diyor. Doğrudur nemalananlar vardır, onlar bizzat irticanın kendisinden nemalananlardır. Yıllarca halkın duyarlılığını istismar edip sonra da o oya ihanet edenler bunlar değil midir? Baratalı’dan Erdoğan’a soru ? İZMİR (Cumhuriyet Bürosu) CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ABD’ye giderken uçakta gazetecilerin sorusu üzerine, ‘‘Güvenlik güçleri her zaman operasyona hazırdır. Ama durup dururken operasyon da yapılmaz’’ yanıtını verdiğini belirtti. Başbakan’a bu açıklamasının ne anlama geldiğini soran Baratalı, ‘‘Bu sözleriniz, hükümetin, PKK’nin ateşkes kararına bakış açısını mı yansıtmaktadır? IKYB’nin Ankara temsilcisi Behruz Galali, Talabani’nin PKK ile görüşmesini Türk yetkililerin istediğini belirterek gerekirse isim isim açıklama yapacağını ifade etmektedir. Bu Türk yetkililer kimlerdir?’’ dedi. A NAVATAN GRUBU TOPLANDI ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART Mumcu bu kez herkesi eleştirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, son açıklamaları ‘‘polemik, beyan savaşı’’ olarak nitelendirirken, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve hükümeti hedef aldı. Anavatan Partisi TBMM Grup Toplantı Salonu’na Mumcu’nun talimatıyla getirilen bir fotoğraf, polis memurlarınca götürülmek istendi. İçtüzüğe göre ‘‘herhangi bir afişin grup salonunda açılamayacağını’’ belirten polisler, parti yöneticilerinin tepkisiyle karşılaştı. Grup salonundan polislerin çıkmasının ardından Mumcu, konuşması sırasında, getirilen ‘‘iftar çadırı’’ fotoğraflarını dinleyicilere gösterdi. Mumcu, grup konuşmasında son gelişmeleri değerlendirirken, ‘‘birilerinin seçtiği ve birilerinin kaderini emanet ettiği insanlar, birbirleriyle ima yoluyla mı konuşacaklar? Nedir bu karın gurultusunun sebebi’’ diye sordu. Cumhurbaşkanı Sezer’in laikliğin tanımının yapılmasına gerek olmadığına ilişkin sözlerine katıldığını bildiren Mumcu, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Cumhurbaşkanımız aynı konuşmasında bu tanımı zorunlu kılacak sözlerde bulunuyor. Diyor ki, laiklik adına gerekirse temel hak ve özgürlüklerden kısıtlama yapılabilir. Hoppala... Çok özür diliyorum. Okumuş, yazmış, eli kaleme, kitaba değen herkesten rica ediyorum. Dünyanın neresinde laiklik adına temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanabileceğinden söz edilmiştir. ’’ Mumcu, laiklikirtica tartışmalarının iktidardan kaynaklandığını söyledi. Mumcu’nun ‘‘‘Muhtar bile yapmayız’ dediklerinizin, günün birinde selam durmaya mecbur olduğunuz başbakan olarak karşınıza çıkacağını görün. Anlayın, hatalarınızı, yanlışlarınızı görün. Aynı yanlışlarla aynı şeyleri tekrar edip durmayın. Bu ülkeye 28 Şubat psikolojisine benzer bir psikolojiyi yeniden hatırlatacak her şey, bu ülkede ne laikliğin, ne demokrasinin, ne Cumhuriyetin lehine olacaktır’’ sözleri dikkati çekti. Mumcu, ‘‘ Erdoğan’ın uyanıklık yapıp Genelkurmay Başkanı’na gözdağı verdiğini’’ söyledi. Mumcu, ‘‘Konuşmalarınıza dikkat edin; ‘Bundan ekonomi zarar görür’... Bu düpedüz şantajdır. Demokrasi hiç umurunda değil. Muhalefet Partisi Genel Başkanı olarak ben ne yapayım? Aynı kişiliksizliği, aynı omurgasızlığı 28 Şubat sürecinde de gösteren bu adamların yanında mı durayım, karşısında mı durayım?’’ görüşünü dile getirdi. İbrahim Çiftçi yaşamını yitirdi ? İZMİR (Cumhuriyet Bürosu) Alsancak’ta önceki gün akşam saatlerinde bir kafeteryaya el bombası atılması sonucu yaralanan Ödemişli işadamı İbrahim Çiftçi, tedavi gördüğü İzmir Özel Ege Sağlık Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Çiftçi’nin şeker hastalığından dolayı kan kaybının durdurulamaması sonucu öldüğü öğrenildi. Alsancak 2. Kordon’daki Alsancak Kafe’ye önceki gün akşam saatlerinde el bombası atılmış, olayda aralarında Çiftçi’nin de bulunduğu 12 kişi yaralanmıştı. [email protected] ‘Konuşmalar çarpıtıldı’ Diyarbakır’daki olaylar sırasında göstericilere yönelik sözlerinden dolayı yargılanan Baydemir, ‘Amacım gerginliği önlemekti’ dedi DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’da kırsalda öldürülen 4 PKK’linin cenaze törenlerinin ardından yaşanan ve günlerce süren olaylar sırasında, kendisine eşlik eden Diyarbakır Vali Yardımcısı Ahmet Aydın’la birlikte halkı yatıştırmak isterken yaptığı açıklamada, ‘‘Acımız 14’tü, 16 oldu’’ dediği için hakkında yeni bir dava açılan Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in yargılanmasına dün Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. ‘‘PKK’ye bilerek ve isteyerek yardım etmek suçunu işlediği’’ gerekçesiyle 10 yıl hapis istemiyle yargılanan Baydemir, iddianamenin okunmasının ardından tüm iddiaları reddetti. Olaylar sırasında yaptığı açıklamaları savunan Baydemir, amacının kentte daha fazla gerginlik meydana gelmemesi olduğunu söyledi. Göstericilerle görüşme talebinin valilikten geldiğini ve bir vali yardımcısının da konuşma yaptığı sırada kendisiyle birlikte olduğunu vurgulayan Baydemir, ‘‘Konuşmalarım çarpıtıldı. Bu çabaların bedeli hapis olmamalı’’ dedi. Vali Yardımcısı Ahmet Aydın’ın mahkemeye çağrılarak sanıkla yüzleştirilmesine karar veren mahkeme, duruşmayı erteledi. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 343 72 69 Erdoğan’a 2 tazminat ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eski milletvekili Kamer Genç’ten 2 bin, Evrensel gazetesinden 4 bin YTL manevi tazminat kazandı. Genç hakkında Erdoğan’ın, bir televizyon kanalındaki programda söylediği sözlerle ilgili olarak Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılmıştı. Evrensel gazetesinde 3 Mart 2006 tarihli Yücel Sarpdere’nin köşe yazısında da Erdoğan’ın manevi şahsiyetine hakaret olduğu ileri sürülüyordu. Mahkeme, gazetenin, yazı tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi de eklenerek 4 bin YTL manevi tazminat ödemesine karar verdi. Çeyrek asırlık yargılama süreci, eksik dosyalar ve 20 müebbet kararıyla sonlandı DevYol davası yine tartışmalı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çeyrek asır önce 723 sanıkla başlayan DevYol davasında, 20 sanık müebbet, 2 sanık ise 16 yıl 8’er ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, sanıkların daha önce tutuklu kaldıkları süreyi göz önüne alarak tutuklanmalarına yer olmadığına karar verdi. 24 yıldır süren ana Dev Yol davasının dünkü duruşmasında tartışmalı karar çıktı. Esas hakkındaki savunmaları sorulan sanık avukatlarından bazıları, savunmada kullanacakları belgelerin kayıp olması nedeniyle savunmalarını hazırlayamadıklarını söyledi. Sanık avukatlarından Ömer Kavili, dosyaların eksiksiz olarak inceleme şansına sahip olmadıklarını vurgulaya ? Sanık avukatlarının kaybolan dosyalar nedeniyle savunma yapamadıklarını belirtmelerine rağmen, ek süre vermeyen mahkeme heyeti, 20 sanığı müebbet, 2 sanığı ise 16 yıl 8’er ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, sanıkların daha önce tutuklu kaldıkları süreyi göz önüne alarak tutuklanmalarına yer olmadığına karar verdi. rak bu şartlarda savunma yapamayacaklarını söyledi. Kavili, 1996 yılında 740 klasör olan dava dosyasının, ilk karardan sonra Yargıtay’a 465 klasör olarak gönderildiğini, bugün 280 klasörün kayıp olduğunu belirtti. Sanık Yalçın Bürkev’in avukatı Gevriye Atlı Akın da, Ankara Barosu Ceza Muhakemesi Merkezi tarafından yeni görevlendirildiğini, klasörlerde yaptıkları inceleme sonucunda müvekkiliyle ilgili hiçbir belgeye ulaşamadığını söyledi ve esas hakkındaki savunmasını hazırlamak için süre istedi. Mahkeme heyeti, davanın geldiği aşama ve sanık avukatlarına savunma için daha önce de süre verildiği gerekçesiyle ek süre taleplerini reddetti. Bunun üzerine tekrar söz alan avukat Kavili, görmedikleri belgelerle ilgili savunma yapmaya kendilerini yetkili bulmadıklarını dile getirdi. Kavili, ‘‘Biz avukatız. Müneccim değiliz. Bu koşullarda savunma yapacak olursam, müvekkilime ihanet etmiş olurum’’ dedi. Avukat Akın da Ceza Muhakemesi avukatı olması nedeniyle müvekkiline karşı sorumluluğu olduğunu ifade ederek savunma yapmayacağını bildirdi. Bunun üzerine son sözleri sorulan avukatlardan Kavili, mahkeme heyetinin hukukun dışına çıktığını belirterek ‘‘Kişisel ahlakım ve meslek onurum adına böyle bir duruşmada yer alamam’’ diyerek salonu terk etti. 20 sanığa müebbet Mahkeme heyeti, eski Türk Ceza Yasası’nı sanıkların lehine değerlendirdi ve ‘‘anayasal düzeni cebren bozmaya teşebbüs’’ suçunun tanımlandığı 146/1. maddesinden hüküm kur du. Mahkeme, olay tarihinde yaşları 18’in altında olan Veli Yıldırım ile Hüseyin Arslan’ı 16 yıl 8’er ay hapis cezasına çarptırdı. Kararla, Cahit Akçam, Halil Yasin Ketenoğlu, Bünyamin İnan, Murat Parlakay, Turhan Yalçın Bürkev, Erdoğan Genç, Nuri Özdemir, Osman Nuri Ramazanoğlu, Hıdır Adıyaman, Nurettin Aytun, Emin Koçer, Hasan Ertürk, Yaşar Kambur, Atalay Dede, Mehmet Akın Dirik, Melih Bekdemir, Celal Mut, Hilmi İzmirli, Mehmet Hassoy ve Yusuf Yıldırım ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildi. Mahkeme, sanıkların tutuklu kaldıkları süreyi göz önüne alarak, tutuklanmalarına yer olmadığına karar verdi. CUMHURİYET 05 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle