20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 2006 PERŞEMBE 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN CHP’nin Sosyalist Enternasyonal’deki konumu tartışılırken Baykal ve Papandreu’nun görüşmesi olumlu havada geçti Arı Hareketi’nden Açıklama 12 ve 13 Ekim tarihlerinde bu köşede yer verilen Mustafa Yıldırım’ın görüşlerini dile getiren satırlarla ilgili olarak Arı Hareketi Direktörü Rana Birden’den bir açıklama aldım. Yanıt hakkına saygı ilkesi gereği bu mektubu yayımlıyorum: “Sayın Sirmen, 12 ve 13 Ekim tarihlerinde Mustafa Yıldırım TESEV’i anlatıyor 1 ve 2 başlıklı yazılarda gündeme getirilmesi istenen konudan bağımsız olarak ARI Hareketi’ne yapılan referanslardan dolayı duyduğumuz üzüntüyü belirtmek isteriz. ARI Hareketi kurulduğu 1994 yılından itibaren Türkiye’de farklı bir anlayış geliştirmeye çalışmaktadır. YENİ TOPLUMSAL ANLAYIŞ olarak tanımladığımız bu yaklaşım, katılımcı demokrasiyi savunmakta ve bu amaç doğrultusunda Türkiye’nin en büyük zenginliği, gelecek için en büyük potansiyeli olan gençlerimizin toplum liderlerine dönüşmesi misyonuyla hareket etmektedir. Tüm yatırımını gençler üzerine yapan Arı Hareketi küreselleşen dünyada çalışmalarını Türkiye ile sınırlı tutmayarak, uluslararası ilişkilere önem vermektedir. Sivil Toplum Kuruluşları’nın görüşlerinin önemle dinlendiği uluslararası arenada ülkemizi ilgilendiren ilişkin fikirlerimizi 1997’den beri dünyanın önemli başkentlerinde siyasetçiler, bürokratlar ve sivil toplum kuruluşları ile paylaşıyoruz. ARI Hareketi’nin bugün Brüksel’de birer ofisi mevcuttur. Öte yandan Washington DC’de de temaslar yürütmektedir. Bu sayede yurtdışında yürütülen çalışmalar kurumsal bir kimlik kazanmaktadır. Örnek vermek gerekirse, Fransa Parlamentosu’nun Ermeni Soykırımı’nı inkâr edenlere ceza verilmesini öngören yasasına ilişkin tepkisini Avrupa Parlamentosu’na taşıyan tek sivil toplum kuruluşuyuz. Elinizdeki mektup kaleme alındığı şu anlarda Avrupa Parlamentosu üyelerine dağıttımız bildiriye gelen tepkileri izlemekteyiz. Öte yandan ARI Hareketi değerleri arasında da yer alan ‘şeffaflık ilkesi’ uyarınca bazı projeleri gerçekleştirmek için birbirinden farklı kurumlarla ilişkilerimiz konu bazlıdır. Çalışmalarımızın hepsinde finansal açıdan bağımsızlığımızı korumaya azami özen gösteriyoruz. Bu çerçevede Mustafa Yıldırım’ın kaleminden çıkan ABD bütçesinden gelen milyonlar gerçeği ifade etmemektedir. ARI Hareketi ABD kökenli sivil toplum kuruluşlarıyla olduğu kadar AB veya diğer uluslararası kuruluşlarla da ortak projeler yürütmektedir. Bu işbirliklerinin hepsi TC yasalarına uygun olarak proje bazlı mütevazı fonlardır. ARI Hareketi olarak bu konuda her türlü hukuki denetimden geçmekteyiz. Bu çerçevede kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından bu açıklamamızın köşenizde yer almasını rica eder, bilginize sunarım. Rana Birden Direktör ARI Hareketi” Yukarıdaki mektubu, noktasına dokunmadan, virgül eklemeden, baştan sona olduğu gibi yayımladım. Ama doğrusunu isterseniz, yazılmasına neden gerek duyulduğunu anlamadım. Mektupta Mustafa Yıldırım’ın ileri sürdüklerini yalanlayan veya düzelten herhangi bir hususa rastlamadım. Arı Hareketi yöneticileri, projeleri için çeşitli dış kaynaklardan “konu bazlı” fonlar aldıklarını kabul ediyorlar. Bunda yasaya aykırı bir yan yok, zaten burada da öyle bir ifade yer almadı. Şeffaflık ilkesine gelince: Arı Hareketi’nin, bütün sivil toplum kuruluşlarında var olması gereken şeffaflığa sahip olmadığı ileri sürülmüş değildir. Herhangi bir sivil toplum örgütünün, şeffaf yasal bağlantılarını yazmak da ne örgüte, ne de demokratik etiğe karşı bir tavır olarak algılanabilir. Project democracy’nin amacının ve işleyiş biçiminin ne olduğunun kamuoyunca iyi bilinmesi, hem bu şeffaflık ilkesinin hem de demokrasinin gereğidir. Mustafa Yıldırım’m “Sivil Örümceğin Ağında – Project – democracy”yi yazarken de amacının bu olduğunu sanıyorum, ben de, bu eseri salık verir ve TESEV konusunda, suçlama değil, şeffaflığın gereğini yerine getiren açıklamalar içeren satırlara yer verirken aynı amacı gütmekte idim. Rodos’ta sıcak mesajlar TÜREY KÖSE RODOS/MARMARİS Sosyalist Enternasyonal Göç Komitesi’nin önceki gün Rodos’ta başlayan toplantısı dün Marmaris’te devam etti. CHP’nin Sosyalist Enternasyonal içindeki konumu son günlerde tartışmaya açılırken, Sosyalist Enternasyonal Başkanı, PASOK lideri Yorgo Papandreu ile Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı, CHP lideri Deniz Baykal’ın önceki gün Rodos’ta karşılıklı sıcak mesajlar vermeleri dikkat çekti. Baykal, ‘‘Papandreu Türkiye’yi ve CHP’yi çok yakından izliyor. Çok olumlu bir görüşme yaptık’’ dedi. ? Baykal, Sosyalist Enternasyonal Başkanı Papendreu’yla görüşmesinin olumlu geçtiğini belirtirken Genel Sekreter Luis Ayala da CHP ile tam dayanışma içinde olduklarını söyledi. Ayala, “CHP’nin Sosyalist Enternasyonal’e üye olması gurur verici. Başarılı çalışmaları nedeniyle kutluyorum” diye konuştu. CHP’nin Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesi başta olmak üzere bazı konularda izlediği politikalar nedeniyle bazı kesimler CHP’nin Sosyalist Enternasyonal içindeki konumunu tartışmaya açmıştı. Sosyalist Enternasyonal Göç Komitesi’nin önceki gün Rodos’ta PASOK’un ev sahipliğinde ve dün de Marmaris’te CHP’nin ev sahipliği yaptığı toplantılarında karşılıklı dayanışma ve iyi niyet mesajları verildi. Baykal, önceki gün Rodos’taki toplantının açılışında yaptığı konuşmada, Nazi Almanyası’ndan kaçan bilim adamlarına kapılarını açan Türkiye’nin tarih boyunca yaşadığı göç hareketlerini özetledi. Türkiye’nin, Saddam döneminde Irak’tan kaçanlara da kapılarını açtığını anlattı. Baykal ve Papandreu, toplantıdan sonra ortak bir basın toplantısı yaparak medyanın önüne birlikte çıktılar. İki lider, göç olgusunun hem Türkiye hem Yunanistan için çok önemli olduğunu vurguladılar. Baykal ile Papandreu, daha sonra yaklaşık 1 saat başbaşa görüştüler. Baykal, görüşmenin çok olumlu geçtiğini, Papandreu’nun CHP’yi ve Türkiye’yi yakından izlediğini söyledi. Görüşmede Kıbrıs, Türkiye’nin AB üyeliği ve CHP ile ilgili olumlu sonuçlara varılan kamuoyu araştırmalarının da gündeme geldiği öğrenildi. Toplantı Marmaris’te sürdü Baykal, toplantıdan sonra Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi’ni ziya ret etti. CHP lideri, daha sonra adadan ayrıldı ve Ankara’ya döndü. Sosyalist Enternasyonal Göç Komitesi’nin toplantısı dün Marmaris’te devam etti. Toplantıya katılanlar, Rodos’tan bir katamaran ile Marmaris’e geçti. Sosyalist Enternasyonal Genel Sekreteri Luis Ayala, CHP ile tam dayanışma içinde olduklarını vurguladı. Ayala, ‘‘CHP’nin Sosyalist Enternasyonal’e üye olması gurur verici. Başarılı çalışmaları nedeniyle kutluyorum’’ dedi. Toplantı sonunda PASOK ve CHP uzmanlarından bir komisyon oluşturulması ve bu komisyonun göç konusunda bir rapor hazırlaması kararlaştırıldı. D SP LİDERİ SEZER’DEN KIBRIS UYARISI: Fin planını onaylamak KKTC’yi ortadan kaldırır ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın, Kıbrıs konusundaki önerisinin kabulünün, Kıbrıs’ın tümüyle elden çıkarılmasına kapı açacağını bildirdi. Sezer, yaptığı yazılı açıklamada, hükümetin, Kıbrıs konusunun, TürkiyeAB müzakerelerinin bir parçası olmayacağını açıkça ilan etmesi gerektiğini belirtti ve AKP hükümetinin, Finlandiya önerisi konusunda topu KKTC yönetimine attığını vurguladı. Açıklamasında, ‘‘Ama bu yolla sorumluluktan asla kurtulamaz. AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın, Türkiye ile tren kazası olmaması için yaptığı önerinin; Maraş’ın BM’ye devredilmesini, Magosa Limanı’nın AB denetiminde, AB ile doğrudan ticarete açılmasını, Türkiye’nin de bazı limanlarını Rumlara açmasını kapsadığı belirtilmektedir. Bu öneriler, KKTC’nin egemenlik haklarından vazgeçmesinden başka bir anlam ifade etmemektedir. Ayrıca Türkiye’nin fiili olarak Rum devletini tanıması ve KKTC’nin varlığını inkâr etmesi demektir. Finlandiya önerisinin kabulü, Kıbrıs’ın tümüyle elden çıkarılmasına kapı açar’’ görüşlerini ortaya koyan Sezer Kıbrıs konusunun, BM zemininden başka bir zeminde ele alınmaması gerektiğine işaret etti. Sezer, açıklamasında şu görüşleri dile getirdi: ‘‘AKP, KKTC’nin iç siyasetine kirli bir görüntüyle burnunu soktu. Böylesine önemli bir dönemde KKTC’de bir demokrasi zafiyeti yarattı. Şu anda KKTC’de, muhalefet parlamentoyu boykot etmektedir, iktidarla muhalefet bir araya dahi gelmemektedir. Böyle bir ortamda AKP hükümeti, Fin önerisi konusunda topu KKTC yönetimine atıyor, ama bu yolla asla sorumluluktan kurtulamaz.’’ Marmaris bombacısı tutuklandı Marmaris’te ağustos sonunda 21 kişinin yaralandığı bombalama olayının zanlısı olduğu öne sürülen Mehmet Yıldırım, önceki gün Gaziantep’te düzenlenen operasyonla yakalandı. Marmaris’e gönderilen zanlı, emniyetteki sorgusunun tamamlanmasının ardından dün adliyeye çıkarıldı. Zanlının ifadesi alındığı sırada adliye önünde toplanan ve patlamaların meydana geldiği bölgede esnaf olduğu öğrenilen bir grup yurttaş, Türk bayrakları açarak İstiklal Marşı okudu. Daha sonra sloganlar atan grup, terör örgütü PKK’yi protesto etti. Protesto nedeniyle zanlı, polis ekipleri tarafından güçlükle binadan çıkarılarak cezaevine götürüldü. (Fotoğraf: AA) asirmen?cumhuriyet.com.tr EğitimSen Genel Başkanı Dinçer, eğitimdeki standart düşüklüklerine dikkat çekti: MEB yatırımı unuttu ZEYNEP ŞAHİN ANKARA EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, okullardaki ödenek ve personel yetersizliğinin faturasının velilere çıktığına işaret ederek ortaöğretimde bir tuvaleti 450 öğrencinin kullandığını, memurların yapması gereken işleri idarecilerin yürüttüğünü belirtti. Dinçer, bütçeden eğitim yatırımlarına ayrılan payın düştüğüne de dikkat çekerek 145 bin derslik açığı bulunduğunu, Batı’daki bir okulda 600 olan öğrenci mevcudunun Türkiye’de 4 bine çıktığını kaydetti. ‘20 milyon yurttaş eğitim görüyor’ EğitimSen Genel Başkanı Dinçer, eğitimin sorunlarını ve yakın dönemde atacakları adımları Cumhuriyet’e değerlendirdi. Dinçer, MEB’in genel bütçe içinden en fazla payı alan bakanlık olduğunun doğru olduğunu, ancak bu rakamın henüz 1990’lı yılların oranlarını yakalayamadığını belirtti. Dinçer, ‘‘Yaklaşık 60 bin eğitimöğretim kurumu, yaygın eğitimi de katarsak 20 milyon eğitimöğretim gören kişi var. 700 bin civarında ise eğitim çalışanı bulunuyor. Olaya buradan bakıldığında, bu kesim ülke nüfusunun 3’te 1’lik kısmı demek. Dolayısıyla, kişi başı eğitim harcamaları üzerinden ele alındığında, bu bütçenin de yeterli olmadığı görülüyor’’ yorumunu yaptı. ‘Yatırıma ayrılan pay düştü’ Gerek gayri safi yurtiçi hasıla, gerek konsolide bütçe gerekse MEB bütçesi içinden ‘‘yatırımlar’’a ayrılan payın düştüğüne dikkat çeken Dinçer, ‘‘Vergi kalemlerinden düşme göstermek adı na, birtakım özel kuruluşların, belediyelerin yaptığı bakımonarımlar ve yeni tesisler var. Geçen 4 yıl içinde 85 bin derslik yapıldığı söyleniyor, ama büyük kısmı bu yolla yapıldı’’ dedi. Faturayı veliler ödüyor Okulların ödenek yetersizliğiyle boğuştuğunu, daha önceden ortaöğretime ayrılan belli miktardaki bir ödeneğin de artık verilmediğini vurgulayan Dinçer, yaşanan sorunları şöyle sıraladı: ‘‘ Okullar, kendi yağıyla kav Batı’da, bir okuldaki öğrenci sayısı en fazla 600’dür. Bizim 145 bin dersliğe daha ihtiyacımız var. Bu da yaklaşık olarak, 30 derslikli 5 bin okul yapılması demek. 450 öğrenciye bir tuvalet Okulların en başta hijyenik olması gerekiyor. Bir tuvalete ortaöğretimde 450, ilköğretimde 350 öğrenci düşüyor. Ayrıca okullar gerektiği gibi temizlenemiyor. Bulaşıcı hastalıklar dahil birçok sorun yaşanıyor. Kesinlikle, yeterli düzeyde personel verilmesi gerekir. Memur kadrosu cak şimdi izlenen piyasaya yaptırma yolu ile bir kitabın maliyeti 5 YTL. Yani 70 trilyonluk bir meblağın bir yerlere aktarılması söz konusu. Korkunç bir savurganlık, rant aracı. Bir başka nokta ise kitapların bir yıllık kullanıma göre yapılması. Her yıl aynı kaynak aktarılıyor. Eskiden kitapların yüzde 30’luk bir kısmında geri dönüş söz konusuydu, şimdi bu yüzde 0. Nasıl olsa bedava deniyor.’’ ‘Toplanan imzalar 1 milyonu geçti’ Dinçer, sıralanan sorunları gündemde tutmak ve çözüm getirilmesini sağlamak amacıyla halen ‘‘Eğitime yeterli ödeneği istiyoruz’’ adlı bir kampanya yürüttüklerini ve 1 milyonu aşkın imza topladıklarını da kaydetti. Kasım ayı ortaları gibi imzaları TBMM’ye ileteceklerini söyleyen Dinçer, bütçe görüşmeleri boyunca mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladı. Derslik açıklarını hafifletmek adına uygun olan okullarda MEB’in ayıracağı kaynak ile çatı katlarının faaliyet odaları olarak hizmet verebileceğini, bu amaçla ayrılan yerlerin ise derslik olarak kullanılabileceğini belirten Dinçer, yakın dönemde tüm eğitim çalışanlarının toplu taşım araçlarından ücretsiz yararlanmasına yönelik taleplerini gündeme getireceklerini de kaydetti. ? MEB’in genel bütçe içinden en fazla payı alan bakanlık olduğunun doğru olduğunu, ancak bu rakamın henüz 1990’lı yılların oranlarını yakalayamadığını belirten Dinçer, 145 bin derslik açığı bulunduğunu, Batı’daki bir okulda 600 olan öğrenci mevcudunun Türkiye’de 4 bine çıktığını kaydetti. rulma gibi, velilerden topladığı bir çeşit vergi denebilecek giderler üzerinden kayıt parası, faaliyet parası vs. gelir sağlıyor. Gelir düzeyi yüksek bölgelerde yaşayanların gittiği okullar ile gelir düzeyi düşük kesimin yaşadığı yerlerdeki okullar aynı standartta eğitim vermiyor. 8 bin okulda ikili eğitim yapılıyor. 4 bin nüfuslu okullar var. da yetersiz. İdareciler aynı zamanda memurluk yapıyor. Öğretmenler yetersiz. Bilgisayar sınıfı var, öğretecek öğretmen yok. Kaynaklar, doğru yerde doğru kullanılmıyor. Ders kitapları, özel yayınevinden satın alınanın 2 katına mal ediliyor. Kitapları bakanlık kendi bassa ya da bir yayınevinden direkt satın alsa ortalama 2.5 YTL ’ye geliyor. An CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle