19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EKİM 2006 SALI 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Sürat Kargo’ya ilişkin haberin doğru olmadığını savunurken kendi yönergesini görmezden geldi 2006 Türkiyesi’nden Bayram Manzaraları Bir bayramı daha idrak ediyoruz. Son yıllarda, ebediyete akıpgiden her bayramda, biraz daha şike kokan, biraz daha yozlaşmış, fütursuzca hamakata yelken açmış bir toplum olmaya doğru yol alıyoruz. Arife gazetelerinde başladı bayram haberleri. Milliyet’in birinci sayfasından bir haber: “Halkın tatil yerlerine akınının ilk gününün saat 22.30’a kadar bilançosu 30 ölü, 123 yaralı.” Bakalım, bayram bitene kadar kanlı bilanço nereye varacak? Sabah’ın manşetinde bir başka haber: “Ameliyata iftar Arası”. Haberi okuyunca görüyorsunuz ki, 1.5 yıl önce Şişli Etfal Hastanesi Başhekimliği’ne atanan Doçent Doktor Ali İhsan Dokucu, 3.5 yaşındaki hastası Aslı Yeter’i ameliyat masasında karnı açık bırakarak, iftara gitmek için ameliyata ara vermiş, dönüşünde operasyona devam etmiş. Ali İhsan Dokucu kendisini savunmuş, görüşüne başvurulan Profesör meslektaşları ise, hastanın ameliyat masasında, başında başka bir operatör olmadan yalnız bırakılamayacağını belirtmişler. ??? Hürriyet’in manşeti: “Kırmızı Bültenle Aranıyor Ama, Dört Bakan Var Gören Yok.” AKP Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın Yozgat Sorgun Belediye Meydanı’nda kılınan cenaze namazına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Meclis İnsan Hakları Araştırma Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış ve Yozgat Valisi ile 20 aydır kırmızı bülten ile aranan Dursun Uyar da, aynı safta namaza duruyor. Yeşil Sermaye’nin aslarından Yimpaş Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar, mütedeyyin vatandaşlarımızı dolandırmaktan Almanya’nın Manheim mahkemesi tarafından tutuklanmasına karar verilmiş ve 20 aydır kırmızı bülten ile aranan bir kişi. Dursun Uyar 20 aydır bulunamıyor. Mağdurların avukatı Acun Papakçı, hakkında kırmızı bülten çıkarılmış olan Dursun Uyar’ın aranıp aranmadığını sorduğunda Emniyet Genel Müdürlüğü, “özel hayatın gizliliği’’ gerekçesiyle yanıt vermiyor. Acun Papakçı, feryat ediyor: “Aranan şahıslar arasında bizden olanlar ve olmayanlar diye ayırım yapılıyor”... ??? Sabah gazetesinin birinci sayfasından bir haber: “Victor Hugo’ya izin!” “Fransız filmi ve müziğine yasak getiren RTÜK’ten Hugo okumaya onay çıktı.” Şu Ermeni soykırımı ile igili yasayla gülünç duruma düşen Fransız Parlamentosu’na gösterdiğimiz tepki ile onlardan da daha gülünç duruma düştük. Biliyorsunuz daha önce Milli Eğitim Bakanlığı Delacroix’nın 17 yıldır ders kitaplarımızda yer alan “Halka Yol Gösteren Özgürlük” adlı 1830 ayaklanmacılarını anlatan tablosundaki özgürlük simgesi kadının açık olan göğüslerini kapatmış ve tabii ki, haklı olarak alay konusu olmuştuk. Fransız Meclisi’ndeki 12 Ekim oylamasından sonra da, RTÜK, radyo ve televizyonlarda Fransız müziği ile Fransız filmlerine yer verilmemesini önermişti. Fazla bir yoruma gerek yok. Amerikalı mizah yazarı Mark Twain’in Fransızları aşağılayan şu tümcesine bakalım: “Fransa’nın yazı da kışı da yoktur. Ahlakı da yoktur. Bunun dışında şahane bir ülkedir. Genellikle fahişeler tarafından yönetilir.” Bu tümce üzerine Fransızlar, Amerikan sanat yapıtlarını yasakladılar mı? Mark Twain’in çevrilmesine karşı mı çıktılar, eserlerinden uyarlanan filmlerini sınırlarından içeri mi sokmadılar? Bizim RTÜK’ün kararına ne demeli? Hele hele RTÜK üyesi Şaban Sevinç’in lütfedip, Fransızca öğrenmek ve Hugo okumak isteyenlere hoşgörü göstermesi çok hoş... Ülkemizde Fransa’ya öfke gösterenlerin, hep Hugo’yu ayrı tutmaları, bu büyük yazarın adı en çok bilinen sanatçılar arasında olmasından ve bir de cehaletten kaynaklanıyor her halde. Çünkü Victor Hugo Fransız yazarlar arasında Türkler aleyhine en ağır, en acımasız satırları yazan, Türk askerlerinin atlarının çiğnediği topraklar üzerinde bir daha ot bitmeyeceğini söyleyen kişidir. Bu durumda, Fransız sanatına öfke, Hugo’ya selam biraz tuhaf olmuyor mu? İşte 2006’dan bayram manzaraları! Bütün okurlarıma iyi bayramlar dilerim. MEB kendini yalanladı ? Sürat Kargo ile sadece ‘açık ilköğretim tasnif işi’ için anlaşıldığını söyleyen bakanlığın, yayımladığı bir başka yönergede ‘açık lise ve mesleki açık lise evraklarının Gölbaşı’na ulaştırılması’ için yine Sürat Kargo’nun kullanılacağını bildirdiği ortaya çıktı. ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) ‘‘Nurcu referans kazandırdı’’ başlıklı haberimizden dolayı gazetemizi ‘‘yalan haber yapmak ve kirli bir tezgâh kurmakla’’ suçladığı açıklaması gerçekleri yansıtmazken söz konusu açıklama bakanlığın yeni bir ‘‘yalanını’’ da ortaya çıkardı. Açıklamada, Sürat Kargo’nun sadece açık ilköğretim okuluyla ilgili işlemleri yapmaya hak kazandığı belirtildi. Ancak firmanın, açıköğretim lisesi ve mesleki açıköğretim lisesi yeni kayıt evraklarının Gölbaşı’na ulaştırılması için kullanılacağı da yayımlanan bir başka yönergede ifade edildi. Bakanlığın söz konusu suçlamaları yönelttiği açıklama, haberimizde yer alan bilgilerin çarpıtıldığını da gösterdi. MEB’in açıklamasını çürüten bilgiler şöyle: Açıklamada, ‘‘Açık ilköğretim ve açık lise ders kitaplarının Sürat Kargo tarafından öğrencilere ulaştırıldığı iddiaları yer almaktadır’’ denildi. Ancak haberimizde, açık ilköğretim ve açık lise ders kitaplarının ulaştırılması için Sürat Kargo’nun tercih edildiği değil, açık ilköğretim okuluna yeni kayıtlar için gönderilecek evrakların Gölbaşı’ndaki merkeze iletilmesi için söz konusu kargo şirketinin kullanılacağı ve yayımlanan yönergede bu ibareye yer verildiği ifade edilmişti. MEB, ‘‘Ücretsiz ders kitabı dağıtım ihalelerinin Sürat Kargo ve Lojistik’e verildiği bilgisi kesinlikle yalandır. Zira söz konusu firma ihaleye dahi katılmamıştır’’ dedi. Fakat Sürat Kargo’nun ‘‘www.suratkargo. com.tr adlı internet sitesinin ‘‘Hakkımızda’’ başlıklı bölümünün ‘‘Tarihçe’’ kısmında, ‘‘Kargo Lojistik Kurye ve Dağıtım alanlarında faaliyet gösteren Sürat Kargo A.Ş., çok hızlı bir gelişme süreci yaşayarak, birinci yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın ders kitapları dağıtım işini üstlenmiş ve daha sonraki yıllarda da bu dağıtım işini devam ettirmiştir’’ bilgisi yer alıyor. Bakanlık, ‘‘Açık ilköğretim ve açık lise ders kitaplarının öğrencilere ulaştırıl ması ile ilgili tüm dağıtım posta işletmeleri PTT aracılığıyla yapılmaktadır. Sürat Kargo ve Lojistik’in bu ihaleye katılması söz konusu değildir, çünkü herhangi bir ihale yapılmamıştır’’ açıklamasını yaptı. Haberimizde zaten, kitapların değil açık ilköğretim okuluna yeni kayıt yaptıranların evraklarını Gölbaşı’na ulaştırması için söz konusu firmanın kullanıldığı belirtilmişti. Açık İlköğretim Okulu Müdürü Ercan Özlü imzasıyla 23.08. 2006 tarihinde yayımlanan ‘‘Açık İlköğretim Okulu 20062007 Eğitim Öğretim Yılı Yeni Öğrenci Başvuru Kayıt Yönergesi’’nin ‘‘1.9. Kayıt Evrakının Gönderilmesi’’ başlığı altında yer alan ve haberimize dayanak oluşturan ifade şöyle: ‘‘Kayıt evrakları üzerinde ‘Kayıt Evrakı’ ibaresi bulunan kutularla ‘Adnan Güneşoğlu Eğitim Teknolojileri Kampusu Açık İlköğretim Okulu Müdürlüğü Ballıkpınar Köyü GölbaşıAnkara’ adresine etiketi yapıştırılmış olarak SÜRAT KARGO ile ödemeli olarak gönderilecektir.’’ Açıklamada yer alan bir diğer iddia ise ‘‘MEB’in son üç yılda yaptığı dağıtım ihalelerinden sadece birini Sürat Kargo ve Lojistik firması en düşük fiyatı vererek kazanmıştır. Açık ilköğretim tasnif işini yaklaşık 60 milyar bedelle adı geçen firma kazanmıştır ve bu ihale açık ihale şeklinde gerçekleşmiştir’’ şeklinde. Ancak bakanlığın kendi yayımladığı bir diğer yönerge bunu yalanlıyor. Sadece açık ilköğretim okulu değil açık lise ve mesleki açık lise yeni kayıt evraklarının ulaştırılması için de Sürat Kargo’nun kullanıldığı ortaya çıktı. ‘‘Açıköğretim Lisesi ve Mesleki Açıköğretim Lisesi 20062007 EğitimÖğretim Yılı 1. Dönem Yeni Kayıt Yönergesi’’nin ‘‘1.9. Kayıt Evrakının Gönderilmesi’’ başlıklı bölümünde, ‘‘Kayıt evrakı üzerinde ‘KAYIT EVRAKI’ ibaresi bulunan kutularla ‘Adnan Güneşoğlu Eğitim Teknolojileri Kampusu Açıköğretim Lisesi Müdürlüğü Ballıkpınar Köyü GölbaşıAnkara’ adresine, adres etiketi yapıştırılmış olarak daha sonra Sürat Kargo ile ödemeli olarak gönderilecektir’’ deniliyor. Liderler bayram namazında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Devlet Bakanı Mehmet Aydın, bayram namazlarını Ankara’daki camilerde kıldılar. Deniz Baykal, bayram namazını kılmak üzere Konutkent’teki Azmi Beğen Camisi’ne geldi. Yurttaşların erken saatlerde camiyi doldurması nedeniyle Baykal, namazını avluya serilen şiltede kıldı. Baykal, cami çıkışında yurttaşlarla da bayramlaştı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise Gazi Camisi’nde kıldığı bayram namazının ardından Alparslan Türkeş’in Beştepe’deki mezarını ziyaret etti. Mezara karanfil bırakan Bahçeli, daha sonra partili gençlerin bayram tebriklerini kabul etti. Devlet Bakanı Mehmet Aydın da bayram namazını Kocatepe Camisi’nde kıldı. (Fotoğraf: AA) SOSYALİST ENTERNASYONAL GÖÇ KOMİTESİ TOPLANTISI Deniz Baykal Rodos’a gidiyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Sosyalist Enternasyonel Göç Komitesi toplantısının açılışına katılmak üzere bugün Rodos’a gidiyor. Baykal, bu sabah özel bir uçakla Rodos’a gidecek. Sosyalist Enternasyonel Başkan Yardımcısı olan Baykal, Rodos’ta Yunanistan ana muhalefet partisi PASOK’un lideri ve Sosyalist Enternasyonel Başkanı Yorgo Papandreu ile birlikte Göç Komitesi toplantısının açılışına katılacak. Baykal, daha sonra bazı ikili temaslarda bulunacak. Sosyalist Enternasyonel Göç Komitesi toplantısı 25 Ekim günü de Marmaris’te devam edecek. Hem Bayram Hem Mehmet Ağar “Bayram değil seyran değil, bu Mehmet Ağar da nereden çıktı?” diyemeyiz. Çünkü bayram. Bayramın ilk günü iki büyük medya grubunun iki büyük gazetesi Hürriyet ve Sabah, Mehmet Ağar’ı manşet yaptılar. Şu bildiğimiz Mehmet Ağar’dan söz ediyorum. Hani Susurluk’ta çeşitli belgeleri ve bilgileri ortaya çıkan Mehmet Ağar. Hani Abdullah Çatlı’ya verilen yeşil pasaportların, silah ruhsatlarının altında imzası bulunan Mehmet Ağar. Dokunulmazlığı olduğu için hakkındaki “çete” davalarının yürütülemediği Mehmet Ağar. “Ne yaptıysam devlet için yaptım” diyerek yaptıklarını savunan Mehmet Ağar. “Allah’ın sopası yok ki” sözü tam da bu olaya uyuyor. Dağdakilere, “inip ovada siyaset yapın” diyerek, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’la karşı karşıya gelenin Mehmet Ağar olduğunu görmek işte öyle bir şey. Bugüne kadar ne yaptılarsa aslında beraber yaptılar. Biz bunların bir kısmını biliyoruz, çoğunu bilmiyoruz. “Kan kustuk kızılcık şerbeti içtik” diyerek yaptıklarını Millet Meclisi komisyonlarına bile anlatmadılar. Vatan için yani. “Allah’ın sopası yok.” Sosyal demokrat olduğunu söyleyen partinin lideri dururken, demokratikleşme projesiyle Mehmet Ağar sahneye çıkıyor. Ağar şunları söylüyor: “Solun terk ettiği değerlerin biz bugün sahibiyiz. Gelir dağılımı, adaletsizlik, yoksullukla mücadele, işsizlikle mücadele, suçla mücadele…” Söyleyene değil söyletene bak. Türkiye’de siyasetin sivil zemine çekilmesini savunan, askerin, polisin bir hukuk devletinde bulunmaları gerektiği yerde durmasını söyleyen, demokrasiyi çeşitli gerekçelerle ortadan kaldırmak isteyenlere karşı mücadelede kim olması gerektiği sorusuna herhalde Türkiye hariç dünyanın bütün ülkelerinde, “solcular, sosyaldemokratlar” cevabı verilir. “Benim siyaset alanımı ben ve millet belirler. O alanı asker belirleyemez…Siyaset bir özgürlük alanıdır. Herkesin istediği gibi kısıtladığı bir alan değildir… Ben anaları ayırmam…Bu acıyı kavramayan adamın kalkıp da, bizim gibi hissetmesi mümkün değil…Halk öyle paşayı cephede, mücadelede ister…Kodu mu oturtan paşa cephede olur.” Bu sözleri Mehmet Ağar’dan duymak Türkiye’ye özgü bir paradoks sayılabilir. Birileri eninde sonunda bunları söyleyecekti. AKP’ye karşı demokrasi, özgürlükler ve çözüm noktasında bir muhalefete gerek olduğunu aylardır yıllardır dile getiriyoruz. CHP’nin böyle bir misyonu üstlenip üstlenemeyeceğini konuşuyoruz. AB projesini, Kıbrıs’ta çözüm projesini, Kürt sorununa güvenlik sorunu ötesinde bakan bir bakış açısını sosyal demokrat partilerin geliştirmesi gerekiyordu. Bütün bu alanları AKP’nin sorumluluğuna terk eden, militarist çerçevenin dışına çıkan bir muhalefete bu ülkenin ihtiyacı vardı. Sosyalistlerin ve sosyal demokratların, çözümün savunucuları olması gerekiyordu. Ne yazık ki solun önemli bir kesimi (tabii ki sol içinde azınlıkta da olsa özgürlükleri, demokrasiyi savunanlar var) çözümsüzlüğün arkasında saf tutmayı tercih ettiler. Çözüm alanından kaçıp korku limanlarına sığındılar. Kendilerini güvenlikte hissettikleri dikensiz alanlara çekildiler. ??? Mehmet Ağar’ın bu çıkışının arkasında ne gibi kurgular bulunuyor? Onu bu tutuma sevk eden ulusal ve uluslararası etkenler neler olabilir? Bunları konuşup tartışacağız. Mehmet Ağar’ın hedefini yorumlamaya çalışacağız. Bu işin bir başka boyutu. Asıl boyutu ise, artık kilitlenmiş ve Türkiye’nin önünü tıkayan temel konularda, sivil iradenin, siyasi iradenin artık bir şey söylemesi gerektiğidir. Ağar, bu çıkışıyla “milliyetçi” oyları kaybeder deniyor. Bilemiyorum. Benim görebildiğim kadarıyla millet çözüm istiyor. Millet huzur istiyor. Halkımız, artık çocuklarının dağda, ovada ölmediği, enerjisini yatırımlara, demokrasiye yöneltebileceği, adil bir ülkede yaşamak istiyor. Yoksullarla zenginler arasındaki uçurumun azaldığı bir dünyada yaşamak istiyor. Hiçbir siyaset bu halka refah vaat etmeden, huzur vaat etmeden, kuru sloganlarla yürütülemez. Korkular üzerinden yapılan siyasetin şimdiye kadar çok fazla bir taraftarı olmadığını gördük. Sosyal demokrat politikaları korkular üzerinden örgütleyerek bir sonuç alacağını düşünenler bir kez daha yanılacaklar. ??? Mehmet Ağar, durduk yerde bunları konuşmuyor. Bir hesabın, bir ihtiyacın farkında. Toplumsal eğilimin farkında. Uluslararası koşulların farkında. “Allahın sopası yok ki!” Sosyal demokratlar dururken Mehmet Ağar konuşuyor…Hem de bayramda… asirmen?cumhuriyet.com.tr 11 KASIM’DA GERÇEKLEŞTİRİLECEK AKP’de büyük kongre hazırlığı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP 2. Olağan Büyük Kongresi, 11 Kasım Cumartesi günü yapılacak. ASKİ Spor Salonu’nda gerçekleştirilecek kongreye, yaklaşık 1460 delege katılacak, tüm delegelere Türk bayrağı dağıtılacak. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kongre için çektireceği özel fotoğrafların kasım ayında bilboardlarda yer alacağı kaydedildi. 14 Ağustos 2001’de Türkiye’nin 39. partisi olarak siyasi hayattaki yerini alan AKP’nin 2. olağan kongresinde, genel başkan ile partinin en yetkili organı olan 50 kişilik merkez karar yürütme kurulu (MKYK) üyelerinin seçimi yapılacak. Başbakan Erdoğan’ın, kongrede genel başkanlık için tek aday olması beklenirken parti yönetiminde ise bazı isimlerin değişebileceği belirtiliyor. Kongrede ayrıca tüzük değişikliği de yapılacak. Tüzüğün, MKYK seçimlerinde genel başkana kontenjan yetkisi veren 73. maddesinin değiştirilerek bu yetkinin MKYK’ye verilmesi planlanıyor. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle