12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 2006 CUMA 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Gazi Üniversitesi’nin araştırması öğretim elemanları hakkında çarpıcı bilgiler verdi: Neden, Yoksulluk Değil Geçenlerde bir televizyon programında Alman bir meslektaş, yöneticilerin kuş gribi ile ilgili olarak, zamanında gerekli uyarıları yapmadıkları için eleştirilmelerine yanıt olarak, özellikle salgının ilk baş gösterdiği bölgelerdeki halkın eğitim durumu, sosyal yapısı ve davranış alışkanlıkları yüzünden, uyarıları algılamakta da zorluk çektiğini belirtmekteydi. Doğrusu bizler açısından pek hoş olmayan, ama gerçekliği yadsınamayacak bir gözlemdi. Toplumumuza egemen olan eğitimsizliği yalnız yabancılar değil kendimiz de çok eleştiriyoruz. Hatta zaman zaman bu klişeleşmiş bir tavra bile dönüşüyor. Hem yazarın hem de çizerin hası gerçek bir yazarçizer olan Behiç Ak’ın, geçen gün gazetedeki köşesinde bir karikatürü çıktı. Kalantorun biri, toprak üzerinde yoksulluktan sürünenleri görünce yanındakine, ahmak bir kibirle, Bak cahiller, diyordu. Çok etkilendim. Çünkü cahillik eleştirisi yaptığımızı söylerken kimi zaman bizler de çok cahil davranıyor, yoksulluğun ve umarsızlığın doğurduğu koşulları görmezden geliyorduk. İhmali ile kızı Fatma’yı ölüme sürükleyen baba Muhammet Özcan’ı haklı olarak eleştirmek kolay. Ama içinde bulunduğu yoksulluğu görmezden gelirsek, olayı bütün boyutlarıyla kavramış olmayız. Ardahanlı kadınların ‘‘kazlar bizim özgürlüğümüz, dokunmayın onlara!’’ feryadının ardındaki gerçeği de görmemiz gerek. Üç beş tavuk, birkaç kaz deyip geçerken onların yoksul insanlar için ne anlam taşıdığını hiç düşünmüyor, belki de anlamak istemiyoruz. ‘‘Tok açın halinden anlamaz’’ deyişini kanıtlarcasına, halkın yoksulluğundan kaynaklanan birçok sonucu salt cehaletine bağlayarak hem cahilce hem de hoyrat şekilde bencilce davranıyoruz. Doğrusu Behiç’in çizgileri beni hem çok düşündürdü, hem de utandırdı. ??? Bu duygunun etkisiyle o günden sonra olaylara daha başka bir gözle bakmayı denedim, ta önceki güne kadar... Oturduğum Cihangir semti, son yıllarda çok gözde, bina fiyatları hızla artıyor, yanına yaklaşılmaz hale geliyor. Yeni yeni barlar, kafeler, lokantalar açılıyor. Semtin eski sakinleri olan yazarların, sanatçıların yanı sıra, varlıklılar da artık burayı mesken tutmaya başladılar. Yeni açılan eğlence yerlerinin yanında bir de son yıllarda artan işyerleri dolayısıyla trafik allak bullak durumda. Cihangir’i Fındıklı’ya bağlayan bir Akyol yokuşu var ki, üzerinde özel arabalar, kamyonlar, kamyonetler iki, kimi zaman da üç sıra halinde park ediliyorlar. Gelip geçmek için tek şerit kalıyor. Sürekli devriye gezen polis ve trafik polisi, bu lüks arabaların keyiflerince gelişigüzel park etmelerini sadece seyrediyorlar. Benim oturduğum sokak, tek yönlü, ancak deniz tarafından girip Taksim istikametine gidiş yapılıyor, tersi mümkün değil. Mümkün değil dediysem teorik olarak tabii. Yoksa burası İstanbul olduğuna göre, dileyen dilediği yönden giriyor, tartışmalar, hatta kavgalar gırla gidiyor. Sokağa evi gibi bakan gençten Selim Bey, uzun uğraşlardan sonra, girilmeyen yönden girişleri önlemek için, belediyeye bir kapan koydurmayı başarmış. Artık kimse, lastiklerinin patlaması tehlikesini göze almadan tersten giriş yapamayacak. Daha doğrusu ben yapamayacak sanıyordum. Ama açıkgöz şoförler buna da çare bulmuşlar, kapanın üstüne bir tahta koyuyorlar ve öylesine giriyorlar tersten. Yine aynı kargaşa, yine kaos. Üstelik ne Akyol’da sıra sıra park eden arabaların, ne de bizim sokağa, kurnazca tersten giren araçların sahipleri yoksul. Hatta kimileri servete mal olan lüks markalar. Demek ki, içinde yüzdüğümüz kargaşanın nedeni yoksulluk, umarsızlık değil. ??? Düpedüz, kural tanımazlığın, benim hakkım herkesinkinden üstündür, düşüncesinin sonucu bu hale düşüyoruz. Arabasını dilediği gibi park ederek trafiği tıkayan, sokağa kapanın üstüne tahta koyarak tersten giren adam kendi kurnazlığı karşısında pis pis sırıtıyor, kendisiyle iftihar ediyor. Bu tür insanlar, birbirlerine eklenince, koskoca bir toplum oluşuyor. Ve bu toplumun kurnaz bireyleri, parlak zekâlarıyla, küçük küçük kurnaz köşeleri dönerek, koca bir ahmaklık duvarına çarpıyorlar. Çünkü, küçük kurnazlıklar birbirine eklenince, tersten giren adam, başka bir yerde doğru yönden giderken karşıdan hakkı olmadığı halde gelen biri tarafından engelleniyor, arabasını iki sıra park etmiş olan kişi, işini bitirip kendi sokağından çıkınca, başka bir sokakta aynı haltı yemiş, kendisi kadar kurnaz başka sürücülerin engellemesi yüzünden ilerleyemiyor. Toplumumuzda, küçük kurnazlıkların toplanarak koca bir ahmaklığı oluşturmasının nedeni yoksulluk değil. Hatta tam tersine, yoksulluğun nedenlerinden biri toplumsal ahmaklık. Düzeni oluşturamayan toplum, ‘‘gemisini kurtaran kaptan’’ zihniyetiyle hareket ederken aynı düşünceyle hareket eden bir başkasının gemisiyle çarpışmak durumunda kalan bireylerle doluyor. Bireyleri varsıl ve de diplomalı da olsa, küçük kurnazlıkların toplamının büyük bir ahmaklık olduğunu bilmeyen toplumlar cahil toplumlardır. Ne saygı görürler, ne de çağdaş toplulukların içine kabul edilirler. Bu ahmaklığın mazereti de yoksulluk değildir. Çok acı ama ne yazık ki böyle!.. En güvenilir kurum ordu ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Gazi Üniversitesi (GÜ) tarafından yapılan araştırma, Türkiye’deki öğretim elemanlarının ‘‘demokrasinin işleyişinden memnun olmadığı’’nı ortaya koydu. Araştırmaya göre, öğretim elemanları Türkiye’nin gelecekte karşılaşabileceği en büyük sorun olarak ‘‘ulusal kimliğin zayıflaması’’nı görürken, ‘‘ordu’’ en güvenilen kurum oldu. GÜ tarafından yapılan ‘‘Türkiye Üniversiteleri Öğretim Elemanı Araştırması’’nda elde edilen sonuçlar, 611 sayfalık kitapta toplandı. Araştırmaya katılan 3 bin 392 öğretim üyesinin yanıtladığı sorular ile çok sayıda istatistik elde edildi. Ulaşılan verilere göre, öğretim elemanlarının beşte ikisin ? Türkiye’deki öğretim elemanlarının ‘‘demokrasinin işleyişinden memnun olmadığını” ortaya koyan araştırmaya göre, ulusal kimlik de zayıfladı. Ulaşılan verilere göre, öğretim elemanlarının beşte ikisinde yabancı dil sorunu bulunuyor. de yabancı dil sorunu bulunuyor. Yabancı dil sorununun nedenleri arasında ilk sırayı ÜDS’nin zorluğu alırken, ikinci sırada yeterli çabayı göstermeme, üçüncü sırada da ders yükünün çok ağır olması geldi. Öğretim elemanları en yüksek harcamayı gıdaya yaparken, bunu eğitim ve kira giderleri izledi. En çok seyrettikleri televizyon programını yüzde 33 ile haber olarak belirten öğretim elemanları, haberlerin dışında ise en çok belgesel izlemeyi tercih ediyor. Öğretim elemanlarının yüzde 5.7’si dizileri izlediğini dile getirirken, yarışma programlarını izleyenlerin oranı yüzde 4.2 olarak gerçekleşti. Araştırmaya katılanların en çok zaman ayırdığı sanatsal etkinlik sinema olurken, önceliği opera ya da bale olan öğretim elemanı oranı yüzde 1.3’te kaldı. Öğretim elemanlarının yüzde 16’sı akademik kitaplar haricinde hiç kitap okumuyor. Yüzde 71’i ise akademik kitaplar dışında ayda bir ya da 2 kitap bitiriyor. Araştırmaya göre, akademik kitaplar haricinde okunan kitaplar arasında ilk sırayı romanlar alırken, daha sonrasında güncel kitaplar ve popüler bilim kitapları geliyor. En çok dinlenen müzik türü ise verilen yanıtlarda Türk sanat müziği olarak belirtilirken, ikinci sırayı Türk halk müziği ve Türk pop müziği paylaştı. ‘‘Türkiye’de öğretim elemanlarının en önemli sorunu’’nun ne olduğu sorusuna ‘‘ücret düşüklüğü’’ yanıtını veren öğretim elemanları, ikinci sırada yüzde 19.9’la çalışma koşullarını, üçüncü sırada da yüzde 19.8 ile yükselme zorluklarını sıraladı. GÜ’nün yaptığı araştırmaya göre, öğretim elemanları en uygun üniversite sistemini yüzde 48.8 ile ‘‘tam özerk üniversite’’ olarak belirtti. Yüzde 33.8’i yarı özerk üniversiteyi savunurken, yüzde 5.4’lük kesim ise mevcut sistemden memnun olduğunu söy ledi. Öğretim elemanlarının en çok güvendikleri kurum ise ‘‘ordu’’ oldu. İkinci sırayı TBMM alırken, üçüncü sırada hukuk yer aldı. En güvenilmez kurum olarak büyük şirketleri gösteren öğretim elemanları, Türkiye’nin gelecekte karşılaşabileceği en büyük sorunu ‘‘ulusal kimliğin zayıflaması’’ olarak görürken, ikinci tehdit ‘‘köktendinci akımların güçlenmesi’’ olarak ifade edildi. Daha sonra ise sırasıyla, ‘‘yıkıcı akımların kuvvetlenmesi, bağımsızlığın kısıtlanması, yerli yatırımcıların güç kaybetmesi, tarım kesiminin zayıflaması ve dinsel değerlerin zayıflaması’’ unsurları geldi. Öğretim elemanlarına gelenekselliğe ilişkin görüşleri de sorulurken, yüzde 56’lık kısım ‘‘Geleneklerimize ters düşen davranışlarda bulunmamalıyız’’ dedi. BİLİM İNSANLARI İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ ‘Hükümet bilimsel düşünceyi reddediyor’ İstanbul Haber Servisi Üniversite Konseyleri öncülüğünde 30 üniversiteden 700 öğretim üyesi, eğitimdeki gerici ve bilim dışı müdahaleleri kınayarak ‘‘Geleceğimizi ortaçağ karanlığına teslim etmeyeceğiz’’ dediler. Geçen aylarda gündeme gelen Evrim Kuramı tartışmaları, Mersin’de beş öğretmenin derslerinde Evrim Kuramı’nı anlattıkları gerekçesiyle sürgün edilmesi ve hükümetin eğitimdeki bilim dışı müdahalelerine karşı verilen imzaların, önümüzdeki hafta Milli Eğitim Bakanlığı’na iletileceği belirtildi. Üniversite Konseyleri Derneği’nin bu konuda öğretim üyelerinin katkılarıyla bir kitap hazırlayacağı ve çok yönlü bir karşı duruşun sergileneceği vurgulandı. Prof. Dr. Tülin Öngen, Prof. Dr. Rıfat Okçabol, Prof. Dr. Kuyaş Buğra, Prof. Dr. Yaman Barlas, Prof. Dr. Müzeyyen Erk, Prof. Dr. Tülay Erkan, Prof. Dr. Vecdet Tezcan, Prof. Dr. Nejat Çıplak, Prof. Dr. Sevil Altan, Prof. Dr. Osman Açıkgöz, Prof. Dr. Yusuf Alper, Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu, Prof. Dr. Rona Serozan, Prof. Dr. İsmail Duman, Prof. Dr. Burak Erman, Prof. Dr. Atilla Göktürk, Prof. Dr. Murat Balamir’in de aralarında bulunduğu 700 akademisyenin ortak açıklamasında, hükümetin Evrim Kuramı’nın öğretilmesini engelleyecek adımlar attığına dikkat çekilerek bu uygulamaların bilimsel düşüncenin reddi noktasına vardığı ifade edildi. Prof. Bernay’dan AKP’li vekile dava ? OMÜ Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay’ın yaklaşık bir ay önce ‘‘sözde bilim adamı’’, ‘‘yarım doktor’’ benzeri bazı açıklamaları ve ‘‘intihal suçlaması’’nı gerekçe göstererek Komisyon Başkanı Cemal Yılmaz Demir hakkında tazminat davası açtığı öğrenildi. TÜREY KÖSE CEMİL CİĞERİM [email protected] ANKARA/SAMSUN Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ndeki (OMÜ) kadrolaşma ve yolsuzluk savlarını araştırmak üzere kurulan TBMM Araştırma Komisyonu, Samsun’daki çalışmalarını tamamladı. Komisyon üyesi CHP Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt, ‘‘AKP’liler, bir üniversite rektörünü karşılarına almışlar.. sanki soruşturma yapıyorlarmış havasında canlarının istediğini sorabilirler, istedikleri gibi hareket edebilirlermiş gibi bir havaya girdiler’’ dedi. OMÜ Rektörü Prof.Dr. Ferit Bernay, komisyonun başkanı, AKP Samsun Milletveki ‘Toprağı koru’ çağrısı 45 baro, yabancılara toprak satışına olanak veren düzenlemeleri iptal eden Anayasa Mahkemesi kararlarını delmeye çalışan hükümeti protesto etti İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Anayasa Mahkemesi’nin yabancılara toprak satışını birçok kez iptal etmesine karşın AKP iktidarının, yüksek mahkemenin kararını delme çabaları 45 baro tarafından protesto edildi. Barolar adına açıklamayı okuyan İzmir Barosu Başkanı Nevzat Erdemir ‘‘Bir ulusun bağımsız bir devlet içinde varlığını sürdürebilmesi için üzerinde yaşadığı toprak parçasını koruması gerekir’’ dedi. İzmir Barosu’nun yanı sıra Adana, Aksaray, Amasya, Antalya, Artvin, Balıkesir, Bilecik, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Düzce, Edirne, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Iğdır, Isparta, İstanbul, Kahramanmaraş ve Karabük barolarının da aralarında olduğu 45 baro tarafından yapılan açıklamada Anayasa Mahkemesi’nin 1985 ve 1986 yıllarında yabancılara toprak satışına olanak veren yasal düzenlemeleri iptal ettiği belirtilerek ‘‘Buna karşın 19 Temmuz 2003 tarihinde 4919 sayılı yasanın 19. maddesi ile 644 sayılı Tapulama Yasası’nın 35. ve 36. maddeleriyle 442 sayılı Köy Yasası’nın 87. maddesi değiştirilmiştir. Bu şekilde siyasi iktidar yüksek mahkemenin kararını uygulanamaz hale getirmiş, yani fiilen ortadan kaldırmıştır’’ denildi. Gelişmeler üzerine Anayasa Mahkemesi’nce 3. kez verilen iptal kararında Tapulama Yasası’nın 35. maddesinin, anayasanın 2, 7 ve 16. maddelerine aykırı olduğu sonucuna varıldığı, buna karşın hükümetin geçen yılın son günlerinde yeni yasal düzenlemelere gittiği anımsatılarak şu görüşlere yer verildi: ‘‘Bu durum güçler ayrılığı ilkesine ters düştüğü gibi anayasanın 2. ve 38. maddelerine de açıkça aykırıdır. Yasama organının, kendi varlığını tartışılır hale getirebilecek her türlü eylem ve hukuka aykırı tasarruftan kaçınması gerekir. Çünkü hiçbir makam veya merci, kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Yasama organı kendisine tanınan hak ve yetkileri kullanırken anayasanın koyduğu kural ve ilkelere uygun davranması gerekir. Yasama dokunulmazlığı zırhına bürünerek her istediklerini yapacaklarını sanan kişiler, er ya da geç yanıldıklarını anlayacaklardır. Gün gelir, dokunulmazlık zırhı kalkar, bağımsız yargı kararına karşın yurt topraklarını yabancılara satanlar hesabını yine yargı ve en büyük güç olan tarih önünde verirler. Bundan hiç kimsenin en küçük kuşkusu olmasın.’’ li Cemal Yılmaz Demir hakkında 10 bin YTL ’lik tazminat davası açtı. Araştırma komisyonunun Samsun’daki çalışmaları 3 gün sürdü. Komisyonun çalışmalarını değerlendiren Prof. Dr. Mustafa Özyurt, CHP’liler yönünden Rektör Prof. Dr. Ferit Bernay’ın açıklamaları ile sorulara yanıtlarının son derece tatmin edici olduğunu yineledi. Komisyon toplantısında AKP’lilerin zaman zaman sert üslup kullandığını belirten Özyurt, ‘‘Bu da bazı konuları bilmemelerinden kaynaklandı. Örneğin diyorlar ki ‘görevine son verilmiş’. Biz de diyoruz ki ‘Bu görevine son vermek değil, görev süresinin uzatılmamasıdır. Bu, rektörün yetkisindeki bir olaydır. Bunu bilmiyorsunuz.’ Bunun üzerine sinirleniyorlar. Üniversitenin içinden gelmedikleri için özellikle biz üniversite kökenlilerden rahatsız oluyorlar’’ dedi. Bu arada, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ndeki kadrolaşma savlarını araştırmak için kurulan komisyon ile OMÜ Rektörü Prof. Dr. Bernay arasındaki tartışmalar yargıya yansıdı. Bernay’ın, yaklaşık bir ay önce ‘‘sözde bilim adamı’’, ‘‘yarım doktor’’ benzeri bazı açıklamaları ve ‘‘intihal suçlaması’’nı gerekçe göstererek Komisyon Başkanı Cemal Yılmaz Demir hakkında tazminat davası açtığı öğrenildi. Prof. Dr. Bernay, bu konudaki savların doğru olmadığının kanıtlandığını bildirdi. asirmen?cumhuriyet.com.tr Sarıgül’cü başkana kesin ihraç istemi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Merkez Yönetim Kurulu, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’e yakınlığıyla bilinin Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin’i kesin ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk etti. CHP MYK’nin salı günkü toplantısında İzmir il örgütünün talebi doğrultusunda disiplin kararı alındığı öğrenildi. Şahin’in YDK’ye sevk istemine gerekçe olarak, bu yıl Kubilay’ı anma törenlerinde Şahin’in, izinsiz olarak parti amblem ve bayraklarını kullanması gösterilirken ‘‘Laiklik ve Demokrasi’’ yürüyüşünü CHP lideri Deniz Baykal’ı beklemeden başlatmasının da etkili olduğu öğrenildi. Puslu ve karlı bir Ankara sabahına uyandık. Ankara her yeni güne çok çeşitli siyasi hesapların yapılmasıyla başlar. Bugünkü hesaplardan en ilgi çekeni Futbol Federasyonu Başkanlığı seçimi. Akşam, Ankara’da siyasilerin gittiği Trilye lokantasındaydık. Çeşitli masalarda, çeşitli konular konuşuluyordu. Masanın birisinde Futbol Federasyonu Başkanı Levent Bıçakcı ve arkadaşları, bir diğerinde CHP yöneticileri Eşref Erdem, Yılmaz Ateş ve CHP milletvekilleri. Ankara’da her şeye siyaset sinmiş durumda. Biz de Hikmet Çetinkaya ile birlikte Ankara temsilcimiz Mustafa Balbay’dan Ankara havası dinliyoruz. Futbola siyaset bulaştığını herkes tekrar ediyor. Ne zaman bulaşmamıştı ki! Bu kez artık kartlar iyice açılmış durumda. ??? Spordan sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’nin devreye girmesiyle işler iyice arapsaçına döndü. Şa Ankara’da Futbol Havası hin, adaylardan Haluk Ulusoy’u istemediklerini o kadar net bir şekilde dile getirince, dengelerin değiştiği söylendi. Gerçekten dengeler değişmiş miydi? Şahin’in müdahalesi Ulusoy’a seçimi kaybettirecek miydi? AKP, bu seçimde Ayhan Bermek’in arkasında mıydı? AKP, Ayhan Bermek’in arkasındaysa, o zaman Trabzonspor neden Ulusoy’u desteklediğini açıklıyordu? Çünkü Trabzonspor’un yeni seçilen başkanı Nuri Albayrak Yeni Şafak gazetesinin sahibiydi ve hükümete çok yakın isimlerden birisiydi. Bu durumda AKP Bermek’i desteklese Nuri Albayrak’ın da Ulusoy’dan desteğini çekmesi gerekmiyor muydu? ??? Kafalarda daha değişik birçok soru bulunuyor. Örneğin Ayhan Bermek, AKP’ye çok yakın olarak bilinen bir isim değil. Aslında Haluk Ulusoy’un adaylığını açıklamasının ardından neredeyse bütün kulüplerin Ulusoy’a destek verdiğini belirtmeleri konunun çözüldüğü yönünde bir mesaj olarak algılanmış ve gazetecilerin Ayhan Bermek’e, ‘‘Bu durumda çekilmeyi düşünmüyor musunuz’’ sorularını yöneltmelerine yol açmıştı. Ayhan Bermek de bu sorulara umutsuz cevaplar veriyordu. Tam bu ortamda aniden Mehmet Ali Şahin devreye girdi ve Ulusoy’u istemediklerini ifade eden bir sert tavır gösterdi. Hatta, bu durumu lehine çevirebilmek amacıyla Ulusoy, sanki Başbakan’ın desteğini almış gibi bir hava yaratmaya da çalıştı. Yaptığı basın toplantısında ‘‘Başbakan’ın önderliğinde siyasetteki başarılarımıza şimdi futbolda devam edeceğiz’’ türünden açıklamalar yaptı. Bu nasıl bir etki yapacak diye beklerken, birden Başbakanlık’tan açıklama geldi ve Ulusoy’a Başbakanlığın bir desteğinin olmadığı net bir şekilde ifade edildi. Ulusoy’un ipi çekilmişti. Bu durumda tek seçenek olarak Ayhan Bermek kalıyordu. Bu yazıyı yazarken seçim sonuçlandı ve Haluk Ulusoy, hükümetten gelen müdahaleye rağmen, seçimleri kazandı ve Futbol Federasyonu Başkanı oldu. Yani bir anlamda Ulusoy, tepki oylarını arkasına alarak seçimi kazandı. Hükümetin beklentileri de böylece boşa çıktı. ??? Peki bütün bu gelişmeler neden oldu? Hükümet bu müdahalelerden ne umdu? Şurası bir gerçek ki, bu seçimler siyasetin, özellikle de hükümetin yoğun müdahalede bulunduğu izlenimi içinde yapıldı ve buna rağmen hükümetin istediği şekilde sonuçlanmadı. Şimdi ne olacak? Hükümet Ulusoy’un başkanlığını içine sindirebilecek mi? Bakan Şahin, eğer Ulusoy kazanırsa seçimin yenilenmesi için harekete geçerim demişti. Şimdi gözler hükümette olacak. Bir anlamda AKP’nin futbola müdahalesi ters tepti ve ilginç bir tablo ortaya çıktı. ??? Seçimlerin sonuçlanmasından önce şöyle bir yorum yapmıştım: ‘‘Top yuvarlaktır diye çok yaygın bir futbol deyimi vardır. Seçimi Ayhan Bermek kazanacak gibi görünüyor, favori o. Tabii top yuvarlak.. seçim sonucu da sandık açılınca belli olur. Bakarsınız favori kaybeder ve sürprizli bir sonuç ortaya çıkar.’’ Ankara’ya gelince kafaların karışmaması mümkün değil. Ankara garip ve puslu bir hava içinde. Kar yağmaya devam ediyor. Seçim ilginç ve anlamlı bir sonuç ortaya çıkardı. İlginç ve dikkat çekici... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle