10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 OCAK 2006 PERŞEMBE 4 HABERLER Meclis İçtüzüğü’ndeki değişiklik önerisine göre milletvekilleri hakkında siyasi etik incelemesi yapılabilecek DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Gündemde Olan Sol mu? Solu Eleştirmek mi? Yıllar önce tanıdığım tutucu bir Fransız gazeteci, ülkesindeki ve dünyadaki solu kıyasıya eleştiriyordu. Kendisine şu soruyu sordum: Bu eleştirdiğiniz yanlışlarını düzeltirse, siz sola oy verir misiniz? Cevabı açık ve netti: Hayır, hiçbir zaman! Onun gündeminde sol değil, solu eleştirmek vardı. Yıllardır ortanın solunda olduğu varsayılan CHP’ye karşı medyamızın çoğunluğunun tavrı da değişik değil. Bu partiye yöneltilen kimi haklı eleştirilerdeki görüşler dikkate alınsa bile, eleştiri sahiplerinin, o partiye yöneleceklerini düşünmek safdillik olur. Bunun yanı sıra, kimi eleştirilerin de haksız ve yanlış olduğunu da görmezden gelemeyiz. Örneğin, CHP’nin oy deposu olan, gecekondularda ve varoşlarda bile oy alamadığını söyleyenler, oraları solun potansiyel seçmeninin beşiği sanıyorlar. İki yıl kadar önce, bir yazımda lumpenlerin sosyal demokratlara yöneldiklerinin hiçbir zaman hiçbir yerde görülmediğini anlatmaya çalışmıştım. Sosyal demokrat olma iddiasıyla ortaya çıkan (öyle midir, değil midir, öyle değilse kabahat kendisinin midir, yoksa objektif koşullar mı, o pozisyona itiyor tartışmasını bir yana bırakıyorum) CHP’yi de, liderini de ben de eleştiriyorum. Ama üretmekten çok talan ve avantaya dayanan bir düzenin en altta kalan kesiminin bireylerinin, solda bir çıkış aramalarını hayal etmenin de yanlış olduğunu göz önünde bulundurunca, solu bir çıkış olarak gören bizlerin, CHP’ye ve de onun solunda olanlara karşı yönelttiğimiz eleştirileri dile getirirken objektif koşulları da unutmamamız gerektiğini düşünüyorum. ??? Pazar günkü Hürriyet’te Özdemir İnce’nin mutlaka okunması gereken bir yazısı çıktı. ‘‘Vicdan azabı olarak sol’’ başlıklı yazı, aslında öncekilerin devamı ve daha da sürecek.. Özdemir İnce, 1975 yılında tekrar kurulan Türkiye İşçi Partisi’nin ‘‘Herkes emeğinin karşılığını alacak’’ ilkesine karşın, hatta belki de bu yüzden hiçbir varlık gösteremediğini yazıyor ve şöyle devam ediyor: ‘‘...Gelişmiş toplumlarda halkın sempatisini kazanan, çekici güç oluşturan ve iktidar kapısına açan ‘herkes emeğinin karşılığını alacak’ ilkesi Türkiye’de neden iktidar kapısını kapatıyor sola? Çünkü herkesin emeğinin karşılığını alması hukuk, kalıcı adalet ve program düzenidir. Köylülükten kurtarılmamış, gerçek işçi sınıfının var olmadığı toplumlarda, sol partilerin demokratik seçim şansı yoktur. Böyle toplumlarda sol ancak ihtilal marifetiyle iktidara gelmiştir. Artık ‘üretim araçlarının kamusal mülkiyeti’ ilkesinden vazgeçildiği için, ihtilal de gereksizleşmiş durumda. Ama emekçi sınıfların sömürülmesi devam ediyor. Sadece Türkiye’de değil, kapitalist Batı’da da. Yeni bir politika işte böyle bir zemin üzerine inşa edilecek. Batı’da bu yapılmaya çalışılıyor. Ama üretim araçlarının mülkiyeti sorunu tekilleştiği için cephane çok az. Yeni bir boyutun keşfi gerekiyor, ama bu Tony Blair’in yolu değil. Tarih boyunca görülmüştür ki sol, seçmenin ilk değil, son tercihidir... Demek ki, solda seçmenin hem bireysel hem de sınıfsal bilinci keşfetmesi gerekiyor... Türk seçmeninde böyle bir bilinç var mı? Yok! Bilincin inşa edilecek bir zemini var mı? Yok! Solu suçlayanlar önce bunu incelemeli...’’ ??? İnce’nin analizinin kötümser olduğunu söylemek bir anlam taşımaz. Toplumsal olaylara sebepsonuç ilişkilerini dikkate alarak yaklaşmak esastır; burada iyimserliğin ve kötümserliğin yeri olamaz. Kabul etmemiz gerekir ki, Türkiye’de çağdaş, adil, insanca bir yapıyı kurmada başarısız olan düzen, kendi varlığını elden geldiğince uzun zaman sürdürmekte çok başarılı olmuştur. Solun en büyük yanlışı da, bu gerçeği yeterince kavramamasıdır. Büyük göçlerle allak bullak olan bir diyarda, sosyal konut politikasının gündeme geleceğini düşünen şematik sol, gecekondu çözümü karşısında açıkta kalmıştır. Kayıt dışı ekonominin olağandışı boyutlara vardığı bir sistemde solun vergi adaleti yoluyla paylaşımda bir ölçüde eşitlik sağlama önerilerinin de bir anlam taşımayacağı açıktır. Sistemin özü talan ve avantaya dayanınca, emeğin kutsallığı ve herkesin emeğinin karşılığını alması ilkeleri de önemsizleşmiş, boş sloganlar olarak itibar görmez olmuş, hatta bunları ileri sürenler ‘‘dinozor’’ olarak nitelenmeye başlanmıştır. Hatta kendi varlığını, toplumsal başarısızlıklar pahasına sürdürmekte çok usta olan düzen, kendi içinde, hastalıklı, ama kısa vadede çözüm getirir görünen yeni kavramlar, kurumlar üretmiştir. ‘‘Talan sosyal adaleti’’ bunlardan biridir. Talana mümkün olduğu kadar geniş kesimleri ortak etme ilkesine dayanan bu olgunun en güzel örneğini, bir bölümünü zadegânın, bir bölümünü de gecekondu sakini yoksul kesimin işgal ettiği, lüks villalar ile nitelik değiştirmeye hazırlanan, gecekonduların kimi zaman kucak kucağa, kimi zaman da yan yana barış içinde birlikte yaşadıkları, Boğaz sırtlarında görebilirsiniz. Bu değirmenin suyu kurumadan da, sol, siyasi bir alternatif olarak gündeme gelmeyecek, gündemde yalnızca solu eleştirmek yer alacaktır. Özdemir İnce de yazısını şöyle bağlıyordu: ‘‘Solu suçlayanlar ilkin bu durumu tahlil etmek zorundadırlar.’’ Yinelemek isterim, yorumu kötümser olarak nitelemenin bir anlamı yok. Zaten İnce de yazısının bir yerinde, ‘‘Halk sol partiye ihtiyaç duyduğu zaman, onu kurar ya da gider bulur’’ diyor. ‘Küskünlere’ içtüzük freni ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın içtüzük değişikliği önerisinde ‘‘küskünler’’e karşı önlem olarak ‘‘seçimlerin yenilenmesi kararı ancak savaş sebebi ile geri alınabilir’’ düzenlemesinin yer alması dikkati çekti. Önerisine destek arayan TBMM Başkanı Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP lideri Deniz Baykal’dan sonra dün de Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu’yu ziyaret etti. Arınç, 33 yıldır yürürlükte olan içtüzüğün 95 maddesinin değiştirilmesi, 20 maddesinin yürürlükten kaldırılması ve 7 yeni madde eklenmesini öngören değişiklik önerisini liderlere ? TBMM Başkanı Bülent Arınç, Meclis İçtüzüğü’nün değiştirilmesi için hazırlanan değişiklik önerisini Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Baykal’ın ardından Anavatan Genel Başkanı Mumcu’ya da sundu. Öneride, seçim kararı alınmasından sonra listelerde yer bulamayan ‘‘küskün milletvekillerinin’’ seçim kararını geri aldırma girişimlerini engelleyecek düzenleme de bulunuyor. sundu. Öneride yer alan bazı önemli değişiklikler şöyle: Küskünlere karşı önlem: Öneride, seçim kararı alınmasından sonra listelerde yer bulamayan ‘‘küskünlerin’’ seçim kararını geri aldırma girişimlerini engelleyecek bir düzenleme yer alıyor. Buna göre, seçimlerin yenilenmesi kararı ancak savaş nedeniyle geri alınabilecek. Düzenlemenin gerekçesinde ‘‘Uygulamada listelere giremeyen milletvekilleri, seçimlerin yenilenmesine dair kararın geri alınmasına yönelik toplu girişimlerde bulunabilmekte, bu ise hem seçim atmosferine girmiş ülkeyi olumsuz etkilemekte, hem de meclisin itibarına gölge düşürmektedir. Bu nedenle seçimlerin yenilenmesi kararının ancak savaş sebebi ile geri alınabileceği düzenlenmiştir’’ denildi. Başkana güvensizlik: Meclis başkanı hakkında güvensizlik önergesi verilebilecek. 110 milletvekilinin güvensizlik önergesi vermesi durumunda, bu istem genel kurulda görüşülebilecek. Başkanın görevden düşürülmesi güvensizlik önergesinin üye tamsayısının salt çoğunluğunun gizli oyuyla sağlanabilecek. Siyasi etik komisyonu: Milletvekilleri hakkında siyasi etik incelemesi yapılabilecek. Silah atan, küfreden milletvekillerine uyarı cezası verilebilecek. TBMM Başkanlık Divanı üyelerinden 5 kişilik Etik Kurul oluşturulacak. İsteyene dokunulsun: Öneriye göre, dokunulmazlıklarının kaldırılmasını isteyen milletvekillerine bu yol açılıyor. Milletvekili isterse kendisi hakkındaki dosya dönem sonuna ertelenmeyecek, Genel kurulda görüşüldükten sonra dokunulmazlığı kaldırılabilecek. 20 gün çalışma, 10 gün tatil: Öneriye göre, TBMM Genel Kurulu her ayın biri ile yirmisi arasında pazartesi, salı, çarşamba, perşembe günleri 14.0019.00 saatleri arasında çalışacak. Böylece milletvekilleri her ay 20 gün çalışıp 10 gün tatil yapabilecekler ve ayın son haftasında seçim bölgelerine gidebilecekler. DOĞALMIŞ KAYIP TRİLYON DAVASI Bakan’dan kadrolaşma savunması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sağlık Bakanı Recep Akdağ, hastanelerde yönetici pozisyonundaki kişileri seçmenin en doğal hakları olduğunu belirterek ‘‘Bu kişilerin, AKP ile uzaktan yakından ilgisi yoktur’’ dedi. TBMM’de sözlü soru önergelerini yanıtlayan Akdağ, sözleşmeli sağlık personeli sınavının yeterlilik değil, yarışma sınavı olduğunu söyledi. Akdağ, yüksek puan alanların yerine düşük puanlıların yerleştirilmesine neden olarak yüksek puan alanların bu yerleri tercih etmemesini gösterdi. Atadıkları klinik şef ve şef yardımcılarının, değerli bilim adamları olduğunu söyleyen Akdağ, kadrolaşma iddialarına ilişkin şunları kaydetti: ‘‘Bu kişilerin önemli bir bölümü, üniversitelerimizde hizmet eden öğretim üyeleriydi. Bugün de öğretim üyesi olarak buralarda hizmet edecekler. Bu klinik şeflerinin yöneticilik görevi var. Bizim anlayışımıza göre, hizmet verdiğim hastanelerimde vatandaşımın bana yarın ‘Bu hizmeti bana nasıl verdin, niye daha iyi verdin veya vermedin’ diye sorabileceği hastanelerde, yönetici pozisyondaki kişileri seçmek en tabii hakkımızdır.’’ Erbakan’a ‘teslim ol’ çağrısı yapıldı BALIKESİR (Cumhuriyet) Edremit Başsavcılığı, ikametgâh adresi olarak Altınoluk’u gösteren Anayasa Mahkemesi’nce kapatılan eski RP’nin lideri Necmettin Erbakan’ı, ‘‘Kayıp Trilyon’’ davasında aldığı ceza nedeniyle teslim olmaya çağırdı. Edremit Cumhuriyet Savcılığı’nın, ‘‘Kayıp Trilyon’’ davasında ‘‘Özel belgede sahtecilik’’ suçundan aldığı 2 yıl 4 aylık hapis cezasının infazının 4. ertelenme süresi dolan Erbakan’a, teslim olması yönünde postayla çağrı yapıldı. Bu işleme göre, Necmettin Erbakan Erbakan’ın ya teslim olması ya da cezasının 5. kez ertelenmesi için talepte bulunması gerektiği bildirildi. Erbakan’ın son seçimde SP Balıkesir belediye başkan adayı olan avukatı Ayyıldız, ‘‘Evrakın Erbakan’a önümüzdeki salı günü gönderilmesi gerekiyordu. Bizim 10 gün içinde itiraz hakkımız var. Sağlık raporlarımızla Edremit Başsavcılığı’na başvurup, infazın ertelenmesini isteyeceğiz’’ dedi. Savcılık raporu kabul ederse Erbakan’ın cezası son kez ertelenecek. Mumcu, partisinin grup toplantısının başında Pakistan gezisi hakkında bilgi verdi. (Fotoğraf: AA) Anavatan lideri Mumcu, kuş gribi nedeniyle Erdoğan’ı eleştirdi ‘Virüs siyasal zihniyette’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, dünkü grup toplantısının başında Pakistan gezisi hakkında bilgi verdi ve Kızılay’ı kutladı. Kuş gribi konusunda gereken önlemlerin alınmadığını, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kameralar karşısında tavuk yediğine dikkat çeken Mumcu, ‘‘Üç, sayıdan ibaret değildir. Üç can kayboldu. Bu insanları, grip öldürmedi, cehalet öldürmedi. Yoksulluk öldürdü’’ dedi. ‘‘Virüs tavuklarda mı, siyasal zihniyette mi’’ diye soran Mumcu, ‘‘Hükümet, itlaf edilen tavukların parasının ödeneceğini söylüyor. Kuş gribine karşı değil, ama tavuklara karşı bir zafer kazandınız, tebrik ediyoruz’’ açıklamasını yapan Mumcu, Başbakan Erdoğan’ın, üç çocuğunu kaybeden babayı kameralar önünde kabul etmesine de tepki gösterdi. Mumcu, ‘‘Taziyeye gidilir, taziye için insanlar ayağa getirilmez. Babaya kameralar önünde ev, iş vaat ediliyor. Bu trajik, utanç verici. Bunu kameralar önünde yapıyorlar ama Ofer’le, Putin’le gizli görüşüyorlar’’ dedi. Başbakan Erdoğan’ın bütçe görüşmeleri sırasında ‘‘Ofer ailesinin kaç kişi olduğunu biliyor musunuz’’ diye sorduğunu anımsatan Mumcu, ‘‘Koçyiğit ailesinin kaç kişi olduğunu biliyor musunuz? Bu insanlık dramını halkla ilişkiler projesine dönüştürme bayağılığı ayıptır, günahtır’’ görüşünü dile getirdi. ‘11. CUMHURBAŞKANI OLSUN’ DYP’den Demirel sürprizi ANKARA (ANKA) DYP’den, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel için ‘‘11. Cumhurbaşkanı olsun’’ önerisi geldi. Söz konusu açıklama DYP içinde Demirel’e yakın isimlerden biri olan Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Nedim Bilgiç’ten geldi. Demirel’den ‘‘DYP’nin onursal lideri’’, ‘‘Bilge Kral’’ diye söz eden Bilgiç, ‘‘Sayın Demirel, çeşitli vesilelerle birleşme, bütünleşme ve toparlanmanın adresi Süleyman Demirel olarak ‘Kırat’ı, yani DYP’yi işaret etmiştir’’ dedi. Bilgiç, ‘‘Sayın Demirel’in ‘ihtiyaç olursa hizmetten kaçmam’ sözleri bu açıdan önemlidir. Bu sözlerin hedefi kanaatimce cumhurbaşkanlığıdır. DYP olarak Demirel’i 11. Cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’nde görmek istiyoruz’’ dedi. Avrupa Birliği, tarama süreci biten konu başlıkları için harekete geçmedi Fiili müzakereye Kıbrıs kancası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AB, müzakerelerin fiilen başladığının açıklandığı 3 Ekim’den bu yana, ‘‘Eğitim Kültür’’, ‘‘Bilim ve Araştırma’’, ‘‘Sermayenin Serbest Dolaşımı’’ ve ‘‘Hizmet Sunumu Serbestisi’’ başlıklarında ayrıntılı taramanın tamamlanmasına karşın, müzakereleri başlatmadı. Ankara’nın AB üyeliğine soğuk bakan ve imtiyazlı ortaklık öneren Avusturya’nın 6 aylık AB dönem başkanlığı boyunca Türkiye’ye yönelik tavrında herhangi bir değişme beklenmiyor. Diplomatik kaynaklardan edinilen bil ? ‘‘Eğitim Kültür’’, ‘‘Bilim ve Araştırma’’, ‘‘Sermayenin Serbest Dolaşımı’’ ve ‘‘Hizmet Sunumu Serbestisi’’ başlıklarında tarama süreci tamamlandı. Müzakerelerin başlaması konusunda en büyük engel olarak Kıbrıs konuluyor. gilere göre, Ankara, AB’nin müzakereler konusundaki tavrından sıkıntı duyuyor. İngiltere, ‘Eğitim ve Kültür’ ile ‘Bilim ve Araştırma’ başlıklarında tarama sürecinin 2005 bitmeden tamamlanmasının ardından fiili müzakere sürecinin başlayacağını her fırsatta dile getirmişti. Dönem başkanlığını devralır almaz Ankara’ya Kıbrıs konusunda herhangi bir gelişme olup olmadığını soran Avusturya, Ankara ile müzakereleri başlatmak konusunda kararsız. Müzakerelerin başlaması konusunda Türkiye’nin önüne en büyük engel olarak Kıbrıs konuluyor. AB Komisyonu tarafından tarama süreci ile ilgili olarak yazılan ve müzakerelerin başlaması için AB’ye üye tüm ülkeler tarafından onaylanması gereken raporlar ha len onaylanmadı. Özellikle Kıbrıs, Yunanistan ve Avusturya’nın Türkiye’nin ek protokol konusunda adım atana kadar raporları onaylamayacağı belirtiliyor. Ankara ise Kıbrıs Rum Yönetimi de dahil olmak üzere 10 yeni AB üyesini Gümrük Birliği’ne katan Ankara Anlaşması Ek Protokolü’nün önce Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanmasını bekliyor. Ankara AP’nin onayından sonra ise Ek Protokol’ü Kıbrıs Rum yönetimini tanımadığını içeren deklarasyon ile birlikte onaylamayı planlıyor. 5 BİN YTL TAZMİNAT İSTENDİ DENKTAŞ PROJEYE DANIŞMAN OLDU ‘HERKES HAKKINI TÜRKİYE’DE ARASIN’ Erdoğan’a ‘seçim vaadi’ davası İstanbul Haber Servisi Avukat Mahmut Tanal, Üsküdar Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce yaptığı açıklamalarda AKP olarak iktidara geldiklerinde, milletvekili dokunulmazlıklarını kaldıracağını vaat ettiğini belirtti. Erdoğan’ın seçim propagandası sözlerini yerine getirmek üzere halktan Tayyip Erdoğan üç yıl süre istediğini de anımsatan Tanal, ‘‘Bu süre 3 Kasım 2005’te sona ermiştir’’ dedi. Mahkemeden, dava konusu vaadin yerine getirilmesinin hüküm altına alınmasını talep eden Tanal, ayrıca Erdoğan’ın 5 bin YTL manevi tazminata mahkum edilmesini de istedi. Tanal, Erdoğan’ın, Borçlar Yasası uyarınca, vaatlerini yerine getirmesinin hüküm altına alınması istedi. Ermeni savları arşivle çürütülecek İstanbul Haber Servisi ‘‘Sözde Ermeni soykırımı’’ iddiaları, Ermeni ve Rus arşiv belgeleriyle çürütülecek. İddiaları, Ermeni ve Rus arşivlerine dayanarak çürütmek ve Avrupa’da Türk tezini anlatmak için kurulan komite, çalışmalarına İstanbul’da başladı. ‘‘Büyük Proje 2006Talat Paşa Harekâtı’’ adlı çalışmanın danışma kurulu başkanlığını KKTC 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş üstlendi. Türkİş, Atatürkçü Düşünce Derneği ve Ulusal Kanal’ın eşgüdümünde İstanbul Pera Palas Oteli’nde düzenlenen ilk toplantıya Denktaş’ın yanı sıra AKP, CHP, DYP, MHP, YP ve İP temsilcileri, demokratik kitle örgütlerinin yöneticileri ve akademisyenler katıldı. Dışişleri Bakanlığı’ndan bir temsilcinin de katıldığı toplantının açılışını yapan Denktaş, ‘‘Biz Ermeni düşmanlığı yaratmaya çalışmıyoruz. Onların yarattığı düşmanlığı dostluğa çevirmeye çalışıyoruz’’ dedi. AİHM’nin kararı Gül’ü sevindirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 4 gün sürecek resmi ziyaret için Brezilya’ya giderken AİHM’nin önceki gün aldığı köye dönüş kararı ile ilgili soruları da yanıtladı. Gül, Türkiye’nin, AİHM’nin sonuçlarını kabul etmiş ve hakkını da yıllar önce vermiş bir ülke olduğuna işaret ederek mahkemenin kararını çok önemli olarak niteledi. Mahkemede konuyla ilgili binlerce dava ve dosyanın bulunduğuna dikkat çeken Dışişleri Bakanı Gül, ‘‘Bu dosyalar aleyhimizde neticelenirse milyonlarca dolarlık tazminata mahkum olabilirdik. Ama esas önemli olan şu; AİHM’nin verdiği kararda, ‘Türkiye’de iç hukuk en iyi şekilde işlemektedir, bunun mekanizmaları vardır, bununla ilgili de kanun çıkarılmıştır. Dolayısıyla herkes önce iç hukuk yollarını tüketsin ve hakkını Türkiye’deki mahkemelerde arasın’ denmiştir’’ diye konuştu. asirmen?cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle