11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 2006 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Kültür Bakanlığı, Türk müzeciliğinin kurucusu Osman Hamdi Bey’in adını taşıyan müzeyi AKP’li belediyeye devretti DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Bakanlık yasayı bekleyemedi AYKUT KÜÇÜKKAYA Kürt Öyküleri Hüseyin Erdem’in öğrencilik yıllarımızda beni hayran bırakan bir hüneri vardı: Türkçe başladığı bir türküyü önce Rumca, sonra Ermenice, sonra Arapça, sonra Kürtçe sürdürürdü. Bunu yaparken halklar arasındaki kültürel ortaklıkların ne denli yaygın, birbirine geçmiş olduğunu göstermek isterdi. Bin yıldır bir arada yaşayan insanların yemekleri, türküleri gibi yaşam kültürünün çeşitli alanları da birbirine öyle karışmıştı. Dahası hangisinin kökeninin kime ait olduğunu anlayabilmek olanaksız hatta gereksizdi. Sözlü geleneksel edebiyatlarının bu denli birbirine karıştığı kültürler, yazılı edebiyata geçişle kendi özgünlüklerini dillendirdiler elbet. Edebiyat, tanımadığımız bireyleri ve toplumları, türlü yönleriyle bize gösteren bir ayna olagelmiştir aynı zamanda. O aynadan bilmediğimiz dünyalara karışır, onların acılarına, sevinçlerine ortak olur, o dünyalarla tanıdıklık kurarız. Evrensel Basım Yayın tarafından yayımlanan Kürt Öykü Antolojisi’ni (Hazırlayan: Hasan Kaya), farklı ülkelerde bu dille yazan yazarların yansıttıkları dünyaları tanımak, anlattıkları serüvenleri paylaşabilmek için bir fırsat görerek okudum. Kimi öyküler çok tanıdık geldi. 1911’de Mardin’in Derik ilçesinde doğan, Konya Öğretmen Lisesi’nde okurken 1931’de siyasal düşünceleri nedeniyle Suriye’ye kaçan, ancak orada da baskı görünce Mısır’a geçen Qedrican’ın 1943’te Beyrut’ta yayımlanmış ‘Gulçin’ adlı öyküsü, Urfa yöresinin feodal ilişkilerini edebiyatımızda benzersiz katı bir gerçekçilikle yansıtmış olan Bekir Yıldız’ın öykülerini anımsattı bana. Günümüz öykücülerinin günümüz sorunlarına yaklaşımlarını yansıtabilmesi ise bence antolojinin en ilginç yanı. Her şeyden önce Avustralya’dan İsveç’e, dünyanın dört bir köşesine dağılmış insanların öykülerinin edebiyat diline kazandırılmış olması başlı başına önemli bir olgu. Şahine Bekire Sorekli’nin, Avustralya’nın bir kasabasında kendini çocukluğunun geçtiği Cizre’nin bir köyünde sanan ve yalnızca kimsenin anlamadığı kendi diliyle konuşan yaşlı bir adamın trajikomik öyküsünü anlattığı ürünü başarılı bir örnek. Irak’ta, İran’da yaşayan yazarlar da oraların sözü çok edilen ama katmanlarını bilmediğimiz günlük gerçeğini öykülerinde anlatıyorlar. Ülkemizin son yirmi yılına damgasını vuran toplumsal gelişmeler de öykülerde genişliğine yer bulmuş. Sedat Yurtdaş, Sidar Jir gibi yazarlar bu süreci bütün acımasızlığı, katı gerçeği ile ürünlerine yansıtırlarken Roni War, M. Ali K. gibi yazarlar ise bu katılığın içindeki mizahı bulup öne çıkarmayı başarmışlar. Antoloji okumanın bir yararı da yeni yazarlar tanımak, yakınlık duyduğumuz yazarları ve yapıtlarını ilgi çemberimize almaktır. Ben bu antolojide en çok 1967 Mardin doğumlu Suut Kılıç’ın yapıtına ilgi duydum. Gerçekle gerçeküstü dengenin çok iyi kurulduğu, etkili bir anlatımı var. Başka ürünlerini de okuma isteği uyandırdı bende. Buna karşın dil ve anlatım olgunluğuna ulaşamamış kimi ürünler de herhalde toplu bir bakışın içinde eksiklik kalmaması düşüncesiyle yer bulabilmiş antolojide. Kürt Öykü Antolojisi, ülkemizin bir bölümünde yaşanan, orada da kalmayıp sınırlar ötesine taşan günümüzün kimi sorunlarına edebiyatın penceresinden bakışlar getiren önemli bir çalışma. Belki de değeri edebiyat ürünü olmasından daha çok böyle farklı bir pencere sunabilmiş olmasında. Tarih boyunca en acılı türkülerin yaratıcılarının günümüz edebiyatına sundukları ürünlere kulak vermenin okurlar için kazanç olacağını düşünüyorum. turgay?fisekci.com AKP Hükümeti müzeleri belediyelere devretmek için yasa hazırlığı yapadursun, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk müzeciliğinin kurucusu Osman Hamdi Bey’in, özel eşyalarının, kendisine ve ailesine ait fotoğrafların, birçok tablosunun ve başka müzelerdeki tablolarının tıpkıbasımlarının bulunduğu, müzeye dönüştürülen evini, yasayı beklemeden AKP’li Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne devretti. Gebze Eskihisar’da deniz kıyısındaki müze ‘‘17 dönümlük koruluğu ve müştemilatıyla birlikte’’ belediyeye devredilirken, Osman Hamdi Bey’in tabloları hâlâ depolarda bekletiliyor. Yapıt ve eşyaların belediyeye devri için Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un onayı beklenirken; Kültür Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde müzenin hala ‘‘Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’’ne bağlı olarak gösterilmesi dikkat çekiyor. Türk müzeciliğinin kurucusu, ‘‘Kaplumbağa Terbiyecisi’’ adlı tablosuyla tanınan ve bu yapıtının açık artırmada 5 trilyon liraya satılmasıyla adı bir süre önce yeniden gündeme gelen Osman Hamdi Bey’in (18421910) adını taşıyan ‘‘Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi’’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bir protokolle Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne devrediliş tarihi 2005 Haziran ayı. Müzenin kuruluşu Osman Hamdi Bey’in evinin müzeye dönüştürülmesi düşüncesi 40 yıl önce doğmuştu. Koru ve binalar 1966 yılında tescil edildikten sonra, 1982 yılında müze binası, müştemilatı ve arsası Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce kamulaştırılmıştı. Türk müzelerinin kurucusuna layık bir müze yapılabilmesi için rölöve ve uygulama projeleri Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından hazırlanmış, esas bina ve resimhane ile diğer binaların aslına uygun olarak restore edilmesi ve bahçenin düzenlenmesine 1985 yılında başlanmıştı. İki yıl süren onarım çalışmalarından sonra binada, büyük müzeci ve ressam Osman Hamdi Bey’e ait eşyalar, kendisine ve ailesine ait fotoğraflar ile yaptığı çeşitli tablolar sergilenerek Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi olarak düzenlenmiş, açılışını ? Bir süre önce ‘‘Kaplumbağa Terbiyecisi’’ adlı tablosunun 5 trilyon liraya satılmasıyla adı gündeme gelen Osman Hamdi Bey’in (18421910) adını taşıyan ‘‘Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi’’ Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2005 Haziran ayında düzenlenen bir protokolle Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Türk müzeciliğinin kurucusu olarak tanınan Osman Hamdi Bey’in evinin müzeye dönüştürülmesi düşüncesi 40 yıl önce doğmuş; koru ve binaların kamulaştırılma işlemleri, rölöve ve uygulama projeleri, restorasyon ve bahçe düzenlemesi tamamlandıktan sonra, 1987’de Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi olarak dönemin Kültür Bakanı Mesut Yılmaz tarafından açılmıştı. dönemin Kültür Bakanı Mesut Yılmaz yapmıştı. Ve devir süreci... Cumhuriyet’in konuyla ilgili üst düzey yetkililerden edindiği bilgilere göre, müzenin belediyeye devir süreci şöyle gelişti: 1999 büyük Marmara depreminde hasar gören müze 6 yıl süreyle kapalı kaldı. 2005 yılına kadar ödenek bekledi. Bu süre içinde Kocaeli Büyükşehir Belediyesi atıl durumdaki mü zenin, restore edilmek kaydıyla, bakanlıktan kendilerine devrini istedi. Bakanlık devri beklenirken, Kocaeli Valiliği’nin ödeneği ile müze 2005’te restore edildi. Restorasyon bittikten kısa bir süre sonra ve ‘‘müzelerin belediyelere devrini öngören’’ yasa henüz çıkarılmadan müze AKP’li belediyeye devredildi. Müzenin belediyeye devrinden sonra Osman Hamdi Bey’e ait eşyalar hâlâ depolarda bekletilirken, uzun bir aradan sonra, müzede Gebze Belediyesi’nin ‘‘Gebze’’ konulu resim yarışmasında dereceye giren resimleri ser gilendi. Müzenin sergi salonu olarak kullanılması ilerisi için bazı yetkililerde tedirginlik yarattı. ‘‘Müze olarak kullanılmak kaydıyla’’ belediyeye devredilen müzenin Osman Hamdi Bey’in yapıtları sergilenemezken, bir yarışma sergisi için kullanılması dikkat çekti. . Müzenin 17 dönümlük korulukla birlikte belediyeye devrinden sonra, Osman Hamdi Bey’e ait eşyaların devri için de ayrıca Bakan Koç’un onayı bekleniyor. YENİ ÇOCUK MÜZİKALİ İstanbul Film Festivali 25. yılında Türk filmlerini bekliyor Dünün ve bugünün çocuklarına Mutlu Prens Kültür Servisi İstanbul Devlet Opera ve Balesi, yeni yılla birlikte Işık Noyan’ın dilimize çevirerek uyarladığı yepyeni bir çocuk oyunu ile izleyicilerinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Oscar Wilde’ın ‘The Happy PrinceMutlu Prens’ adlı kısa, yalın ama bir başyapıt olarak değerlendirilecek derin ve çarpıcı öyküsünden yola çıkarak hazırlanan bu müzikal gösteri, Şebnem Özsaran tarafından sahneye konuldu. 21 ve 28 Ocak Cumartesi günleri saat 11.00’de seyirciyle buluşacak olan iki perdelik müzikli yapıt, sadece çocukların değil, geçen yıllara karşın içlerindeki çocuğu yaşatmayı başarabilmiş her yaştan seyircinin de ilgiyle izleyeceği bir müzikal. Yoksulluk, eşitsizlik gibi acı gerçeklerin var olduğu bir ortamda gelişen ama sevgi, bağlılık, paylaşım, vefa ve buna benzer nice insani duygunun öne çıkması ile giderek anlam kazanan sıcacık bir öykü. Ayrıca günümüzün yırtıcı ortamında bu öykünün içerdiği doğru mesajların aktarımı, çocuk seyircileri sadece eğlendirmeyi değil, aynı zamanda bilgilendirmeyi ve bilinçlendirmeyi de hedefliyor. Hüseyin Çebi’nin özgün müziğini bestelediği müzikalin düzenlemelerini ise Tevfik Kulak yaptı. Şarkı sözlerini Levent Güner’in yazdığı yapıtın dekor tasarımı Ferhat Karakaya’ya, kostüm tasarımı Serdar Başbuğ’a, ışık tasarımı Metin Koçtürk’e, koreografi Bahar Vidinlioğlu’na ve Serap Meriç’e ait. Başlıca rolleri, Burak Dördüncü/Şahin Öğüt, Eda Bingöl/Çiğdem Ener, Cemil Özfırat, Bergüzar Çelebi, Murat Güney/Ahmet Yazıcı, Beril Koral/Gülgün Özyiğit, Nigar Kırtay, Ela Gürten/Binnaz Tüter, Zafer Çifçi, Şelale Turan ve Cengiz Arslan paylaşıyorlar. Ulusal yarışmaya başvuru 31 Ocak’ta sona eriyor Kültür Servisi 2006’da 25 yaşına basacak olan ‘Uluslararası İstanbul Film Festivali’ 1 16 Nisan tarihlerinde yapılacak. Festivalin ‘Ulusal Yarışma’ bölümüne katılmak isteyen Türk filmlerinin, 31 Ocak Salı günü akşamına kadar Festival Merkezi’ne (İKSV , İstiklal Caddesi No: 146, Beyoğlu) başvurmaları gerekiyor. Yarışma yönetmeliği ile başvuru formları Festival Merkezi, SESAMveya www.iksv.org/ film adresinden sağlanabilir. Festivaldeki Ulusal Yarışma filmlerini değerlendirecek Ulusal Seçici Kurul da belirlendi. Zuhal Olcay’ın başkanlığını üstlendiği seçici kurulda yönetmen Reis Çelik, yazar ve öğretim üyesi Leyla Özalp, Almanya’nın Tagesspiegel ve İsviçre’nin Tagesanzeiger gazetelerinin film eleştirmeni Daniela Sannwald ve Venedik Film Festivali, Le Giornate degli Autori Venice Days Bölümü Yönetmeni Giorgio Gossetti görev alıyor. Ulusal Yarışma Seçici Kurulu’nun seçtiği ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Yönetmen’e Kültür ve Turizm Bakanlığı ödül olarak 40.000’er YTL verecek. Ayrıca ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ve ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dallarında seçici kurulun belirlediği sanatçılara yine Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 10.000’er YTL ödül verilecek. İstanbul Film Festivali’nin sponsorlarından olan ve yıllardır yaptığı katkılarla Türk sinemasının gelişimine büyük destek veren Efes Pilsen de, Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI) Seçici Kurulu tarafından Ulusal Yarışma’ya katılan filmler arasından seçilecek bir filmin yönetmenine, bir sonraki filminin yapımında kullanılmak üzere ‘Onat Kutlar’ın anısına’ 30.000 dolarlık bir para ödülü verecek. Geçen yıl, Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde ‘Yılın En İyi Türk Filmi’ ödülü ‘Anlat İstanbul’ adlı filme verilmişti. Uğur Yücel ‘Yazı Tura’ filmiyle ‘Yılın En İyi Yönetmeni’ ve Olgun Şimşek de aynı filmle ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödüllerine değer görülmüş, ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü de yine ‘Anlat İstanbul’ filmindeki rolüyle Yelda Reynaud almıştı. (www.iksv.org/film) BUGÜN ? KADIKÖY HALK EĞİTİM MERKEZİ’nde 20.00’de Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası konseri. Şef: Rengim Gökmen. Solist: Steven Isserlis (viyolonsel). (0 216 556 68 00) ? AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ’nde 16.00’da Donny Mccaslin Trio’nun katılacağı atölye çalışması ve 20.00’de topluluğun konseri. (0 212 252 35 00) ? BABYLON’da 21.30’da Sıfır Km konseri. (0 212 292 73 68) K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K KÂMİL MASARACI Yarışmada Seçici Kurul Başkanı Zuhal Olcay. Resimde doğaçlama... 11 Şubat’a dek sürecek olan sergide Ertunç’un tuval üzerine yağlıboya çalışmaları yer alıyor Kültür Servisi Hüseyin Ertunç kişisel resim sergisi TEM Sanat Galerisi’nde yarın açılıyor. 11 Şubat’a dek sürecek olan sergide sanatçının tuval üzerine yağlıboya son dönem çalışmaları yer alıyor. ‘‘Bugün yaptığım resmi dün yapamazdım, yarın da yapamam’’ diyen Ertunç, hareketin ve dengenin insan yaşamındaki özgünlüğü yarattığını söylerken resimlerinde renk ve figür ilişkisini bu gerçeği vurgulayan biçimde kullanıyor. Sanatçıya göre, bir resmin anlamı onun resmi olması, yapanın bir insan olduğu ve resmi görenin yaşamış oldukları şeklinde açıklanabilir. ‘‘Resim yapmak hayatın anlamı değil, esas amaç olan insan olmanın bir aracıdır’’ diyen Ertunç, herkesin sanatı ‘‘daha bir insan olmak için’’ yaşamına sokması gerektiğine inanıyor. Renk ve biçeminde hareketli, kimi zaman yalın, kimi zaman çok öğeli kompoziyonlar kuran sanatçının bu yolla ön plana çıkardığı anlayış özgürlük ve içtenlik olarak adlandırılabiliyor. Aynı zamanda müzik de yapan sanatçı, doğaçlama müzik ve resimde doğaçlamayı yaşamında birleştiriyor. Kendi deyimiyle ‘doğaçlama’ yaşıyor. Sanatçı, resimlerinde ‘‘içinde yaşadığımız dünyayı, insanı ve ilişkileri farklı katmanlarda irdelerken bilinenlere de kuşku ile yaklaştığını’’ görsel bir dille sunuyor. (0 212 247 08 99) ‘Kesinkes Var’, 2005, 149.5x120 cm, tuval üzerine yağlıboya. CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle