10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 OCAK 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Hukukçular: Serbest bırakılmasında sadece hukukun tartışılması yetmez 5 ‘Ağca’yı sistem koruyor’ HİLAL KÖSE İstanbul Haber Servisi Hukukçular, sivil toplum örgütü temsilcileri, gazeteci Abdi İpekçi’yi öldüren ülkücü katil Mehmet Ali Ağca’nın serbest bırakılmasını, ‘‘‘geçmişte verilen sözlerin tutulması’’ olarak değerlendirdi. Ağca’nın tahliyesiyle başkalarının da özendirilmek istendiği ifade edilerek bu sistemi yaratanların sorgulanması gerektiğine dikkat çekildi. DÜN DE İMZAYA GELMEDİ Aflardan yararlandırılarak serbest bırakılan ülkücü katil Ağca, imza atması gereken Pendik’teki Çamçeşme Polis Merkezi’ne dün de gelmedi. Ülkücü grup Ağca’yı beklemekten vazgeçerken karakolun önünde gazeteciler vardı. Adalet Bakanlığı’nın Ağca’nın tahliyesine ilişkin itirazlarla birlikte, yazılı emir yolu ile Yargıtay’a başvurma süreci bugün başlayacak. na ulaştı. Yargıtay kararı bozsa bile Ağca’nın yakalanacağını sanmıyorum’’ diye konuştu. Tahliyenin tatil dönemine denk gelmemesi durumunda sürecin farklı gelişebileceğini söyleyen Öz, şöyle devam etti: ‘‘Ama bu operasyonu, Ağca İtalya’dan Türkiye’ye gelmeden planlamışlar. Kurguyu bugün hayata geçirdiler. Onun meslektaşı Haluk Kırcı da benzer şekilde kaçırıldı. Kemal Türkler’in katili Almanya’da uyuşturucu ticaretinden cezaevinde yattı. Türkiye’ye teslim edildi, ama sorgusuz serbest bırakıldı. Kuşadası’nda yakalattık. Devlet, derinliğinden kurtulmadıkça bunları yaşamaya devam edeceğiz.’’ Türkiye’de namuslu yargıçların olduğunu, bu kararı onların çözeceğini söyleyen Öz, ‘‘Kamu içinde de derin devletin rantçıları var. Özendirmek istiyorlar, çünkü maşa olarak kullanılacak insana ihtiyaç var’’ dedi. kendisi tartışılmalı. Ağca, belli ki sistem tarafından korunuyor. Bu sistemin üzerine gidilmeden yol alınamaz. Bütün katiller aramızda. Aynı havayı soluyoruz, aynı topraklarda geziniyoruz. Buna alıştırılmışız. Bu insanları yetiştirenler resim yapıp para kazanıyor.’’ Diğerlerinde olduğu gibi, 3 gün sonra bu tartışmaların biteceğini, ancak sistemin sorgulanmasının bir çıkış noktası getirebileceğini dile getiren Sayman şunları söyledi: ‘‘Yamalı tartışmaların bir parçası olmak istemiyorum. Bizdeki devlet anlayışı bu. Sorgulamıyorsak, bu dev let anlayışını kutsayıp yaptıklarına da şaşırmayalım.’’ Castro: ‘Sigarayı düşmana verin’ Sedat Karagül: Amaç tansiyon düşürmek Susurluk yargıcı Sedat Karagül, Adalet Bakanlığı’nın yazılı emirle Yargıtay’a başvurmasının tansiyonu düşürmek amacıyla yapıldığını ifade ederek ‘‘Ağca’nın iki kez aftan yararlanamayacağına dair bir hüküm yok. Yasaya göre, yurtiçinde ve yurtdışında tutuklu kaldığı süreler cezadan indirilir’’ diye konuştu. Ağca’nın tahliyesinin Türkiye’nin hukuk sisteminin ne kadar kötü olduğunu gösterdiğini dile getiren Karagül, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Sistemimiz ‘ne kadar öldürürsen öldür, 36 yıl’ diyor. Sonra da indirmeye başlıyor. Bir oy için ne rezillikler yaşıyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar af olmaz.’’ Dosyayı incelememesine karşın Ağca’nın mevcut yasalara göre çıkması gerektiğini söyleyen Karagül, ‘‘İnsanın vicdanı sızlıyor. Böyle yasaya böyle karar. Herkes yargıca, savcıya kızıyor, ama ben de olsam içim kan ağlayarak tahliye kararı verecektim’’ dedi. Rasim Öz: Derin devlet amacına ulaştı Kemal Türkler davasında müdahil vekili Avukat Rasim Öz, ‘‘Türkiye’de derin devlet hiçbir zaman yok olmadı. Son olarak Ağca’nın tahliyesiyle başkalarını da özendirmek istiyorlar’’ dedi. Ağca’nın Şartlı Salıverme Yasası’ndan yararlanmasının mümkün olmadığını, bunun açık bir şekilde ortada olduğunu kaydeden Öz, ‘‘Derin devlet amacı Yücel Sayman: Sistem tartışılsın Eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, Ağca’nın tahliyesine ilişkin teknik hukuk tartışmalarının ağrına gittiğini belirtirken şöyle devam etti: ‘‘Teknik, hukuk değil sistemin MSB’DEN AÇIKLAMA ‘Özel bir uygulama yapılmadı’ İstanbul Haber Servisi Milli Savunma Bakanlığı, Kartal Cezaevi’nden 12 Ocak Perşembe günü tahliye edilen Mehmet Ali Ağca için farklı uygulamanın söz konusu olmadığını belirtti. Milli Savunma Bakanlığı Bakanlığı Genel Sekreterliği’nden yapılan yazılı açıklamada, Ağca’nın 6 Mart 1980 tarihinde bakaya kaldığı ifade edildi. Malatya İl Emniyet Müdürlüğü’nün 15 Aralık 1988 tarihli yazısıyla Ağca’nın Roma Cezaevi’nde tutuklu bulunduğunun belirtildiği, Askerlik Yasası gereği askerliğinin ertelendiği kaydedildi. Ağca’nın avukatının 5 Ocak 2006 tarihinde Pendik Askerlik Şubesi’ne başvurduğu, şartla tahliye edileceğini ve sağlık durumunun tespiti için hastaneye sevkini istediği kaydedilerek Ağca’nın Tuzla Piyade Okul Komutanlığı revirine, oradan da hakkında kesin sağlık işlemi yapılmak üzere GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’ne sevk edildiği ifade edildi. Mesai saatleri dışında ya da resmi tatil günlerinde ele geçen cezalı yükümlüler için askerlik şubesinde icabet nöbeti tutulduğu belirtilen açıklamada, ‘‘Mehmet Ali Ağca’ya 12 Ocak 2006 tarihinde aynı statüdeki diğer hükümlülere uygulanan işlemler yapıldı. Farklı bir uygulama söz konusu olmadı’’ denildi. Celalettin Can: Sözler tutuldu 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, Ağca’nın serbest bırakılmasını sağlayanların Türkiye’yi 12 Eylül darbesine taşıyan güçler olduğunu kaydederek ‘‘Bugün yaşananlar Ağca gibilere zamanında verilen sözlerin tutulmasından başka bir şey değildir’’ dedi. Abdi İpekçi suikastının arkasındaki güçlerin bilinmediği ifadesinin doğru olmadığını söyleyen Can, Ağca’nın toplumu sindirmek ve darbe koşullarını hazırlamak için kontrgerilla ve CIA’nın denetimine giren ‘ülkücü terör’ gruplarından birinin militanı olduğunu ifade etti. Can, ‘‘Ağca’nın arkasındaki güçleri aramak için kontrgerillaya, istihbarat örgütlerine ve CIA’ya bakmak gerekir. Susurluk çetesine bakmak gerekir. Türkiye’nin hesaplaşmadığı 12 Eylül’e bakmak gerekir’’ dedi. TBMM’de ‘‘sigara savaşları’’sürüyor. Sigara yasağı kapsamını genişleten öneri komisyonda uzun tartışmalara yolaçarken; CHP Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel benzer içerikteki yasa önerisinin TBMM Genel Kurulu tarafından doğrudan gündeme alınmasını istedi. Önerisinde sigara tüketiminin özendirilmesini ve pasif içici olunmasını engelleyen düzenlemeler olduğunu dikkat çeken Pekel şu bilgileri verdi: ‘‘Teklifimde, lokanta, otel, kafeterya, bar, diskotek, gazino ve benzeri eğlence yerlerinin kapalı mekânlarında tütün ve tütün mamullerinin içilmesi için tütün ve tütün mamulleri kullanmayanların sağlığını tehlikeye düşürmeyecek, tütün ve tütün mamullerinin dumanından ve kokusundan zarar görmeyecek ve rahatsız etmeyecek ayrı yerler tahsis edilir, deniyor. Tahsis edilen tütün ve tütün mamulleri kullanılmayan yerlere duman gidişini engelleyecek havalandırma, tecrit etme gibi tedbirler alınır. Bu tedbirlerin alınmadığı durumlarda bu tür yerlerde tütün ve tütün mamulleri içilmesi yasaktır, hükmü getirilmektedir. Teklifimde, çocuklarımıza yönelik özendirici her türlü faaliyet kısıtlanmakta, sigara üreten firmalara reklam ve tanıtım yasaklarını delme girişimlerini önlemeye yönelik hükümler de yer almaktadır.’’ Pekel, ‘‘sigarayı uzun yıllar içtikten sonra bırakan’’ eski bir tiryaki olarak önerisine destek isterken uzun uzun sigaranın zararlarını anlattı. Türkiye’de 17 milyon kişinin, toplumun yüzde 40’ının sigara içtiğini vurgulayan Pekel, sigarayla mücadele konusunda Küba örneğini verdi: ‘‘Puro ihracatından yaklaşık yılda 200 milyon dolar gelir elde eden Küba’da her 10 kişiden 4’ü sigara içmektedir; ancak, Küba’da yürürlüğe konulan yasayla, kamuya açık yerlerde sigara içilmesi yasaklanmıştır ve 16 yaşından küçüklere sigara satılmamaktadır. Sigarayı düşmana vermenin en iyisi olduğunu söyleyen Küba lideri Fidel Castro da sigarayı yıllar önce bırakmıştır.’’ Alkol, sigara ve kuş gribi Partilerdeki bayram ziyaretlerinde sohbetlerin ana konusu kuş gribiydi. CHP’yi ziyaret eden MHP heyetinde, eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş da vardı. CHP’li Mustafa Özyürek, ‘‘Tavuk vebası ile kuş gribi aynı şey midir’’ diye sordu. Durmuş’a göre ikisi de aynıydı: ‘‘Türkiye’de 10 yıllardır tavuk vebası var. Tavuk vebası dediğimiz şey, köylünün ‘benim tavuklar öldü, şu da ölmeden keseyim’ dediği şey. Avrupa Birliği’ne girince adı, ‘avian inflienza’ oldu.’’ AKP’yi ziyaret eden Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mete Gündoğan başkanlığındaki heyet de kuş gribini gündeme getirdi. Gündoğan, ‘‘Bu ciddi bir sıkıntı gibi gözüküyor. İnşallah önümüzdeki bayramlara birçok sıkıntıyı atlatarak girmiş oluruz’’ derken AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz konunun medya tarafından abartıldığını söyledi ve ekledi: ‘‘Ülkede alkolden, sigaradan binlerce insan ölüyor, aynı şekilde trafik kazalarında da birçok insan kaybediliyor. Bu konuyu fazla gündemde tutmak doğru değildir. Bu kuşlar sadece Türkiye’de yaşıyor değiller. Başka ülkelerde görülmüyor mu? O ülkelerin gündeminde bu şekilde takdim var mı? Bizde bu konu, olduğundan fazla öne çıkarılıyor. Herkes her şeyi halkın önünde tartışınca bu işin endazesi ile ölçüsü karışıyor.’’ AKP’nin HÜRPARTİ’yi ziyaretinde ise muhalefetin önemi üzerinde duruldu. HÜRPARTİ Genel Başkanı Yaşar Okuyan, ‘‘Bugün muhalefet partileri sizlerle uğraşıyor. Bu demokrasinin gereği’’ deyince, AKP’li Nevzat Doğan da destek verdi: ‘‘CHP, Meclis Genel Kurulu’nu ilk terk ettiği zaman, kendi kendimize kaldık ve ben kendimi tuhaf hissettim. O zaman, muhalefetin gerekliliğini çok yakından hissetmiştik.’’ ‘Papa bir katile sevgi gösterdi’ LONDRA/NEW YORK (ANKA) Papa 2. John Paul’e suikast girişiminde bulunan, Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın serbest bırakılmasının yankıları sürerken İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi, The Sunday Times gazetesiyle yaptığı söyleşide Papa’nın Ağca’yı okşamasının yanlış olduğunu belirtti. Nükhet İpekçi, Papa’yı kastederek ‘‘Hiçbir zaman babamı kaybettiğim için başımı okşayıp beni teselli eden biri olmadı’’ diye konuştu. Nükhet İpekçi, İngiltere’de pazar günleri yayımlanan The Sunday Times gazetesiyle yaptığı söyleşide Papa 2. John Paul’ün Ağca’ya yönelik tavrını eleştirdi. ‘‘Çok zor oldu. Dava yeniden açılmalı. Adalet yerini bulsun’’ diyen İpekçi, Papa’ya suikast girişiminin ardından televizyonda Ağca’nın fotoğrafını gördüğü zaman ne hissettiğini anlatırken de ‘‘Saldırganın fotoğrafını gösterdiklerinde ‘Hayret, bu günlerde tüm katiller birbirine benziyor’ diye düşündüm, ancak ismi söylendiğinde kanım dondu. Babamı öldüren adamdı. İnanamadım’’ diye konuştu. İpekçi, Papa’nın cezaevinde ziyaret ettiğinde Ağca’nın başını okşarken çekilen görüntüler karşısında neler hissettiğini de anlatan İpekçi şunları söyledi: ‘‘Yanlış idi. Bir yandan, bunun ruhaniliğini hissettim, ancak daha sonra şöyle düşündüm: Hiçbir zaman Papa gibi biri babamı kaybettiğim için yanıma gelip başımı okşamadı ve beni teselli etmedi. Papa’nın daha iyi bilgilenmiş olmasını isterdim.’’ Fikri Sağlar: Modern kaçırma yolu Eski CHP milletvekili ve Susurluk Araştırma Komisyonu üyesi Fikri Sağlar, Ağca’nın serbest bırakılmasını, ‘‘devletin içinde saklanmış gizli güçlerin, kendileri için çalışan insanlara karşı görevlerini yerine getirmeleri’’ olarak değerlendirdi. Alaattin Çakıcı ve diğerlerinin ‘konuşursak’ diye mesaj gönderdiklerini anımsatan Sağlar, ‘‘Onlar da karşılığını vererek kaçırdılar. Ağca’nın tahliyesi de modern kaçırma yolu’’ dedi. Adalet Bakanlığı’nın da tahliyeye ilişkin ‘‘Kuşkulu durum var’’ demesine karşın yavaş davrandığına dikkat çeken Sağlar, şöyle devam etti: ‘‘Tavşana kaç, tazıya tut, deniyor. Toplum baskısından ‘İşlem yapacağım’ deniyor. Öte yandan gecikiliyor.’’ Mumcu, yakalandığında bile üzerindeki adres ve telefonlar araştırılmadığına dikkat çekmişti Onun yeri hep farklıydı! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tahliye edilmesinin üzerinden 3 gün geçmesine karşın, karakola gidip yoklama imzası atmayan Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca hakkında güvenlik güçlerinin ‘‘rahat’’ tavırları sürüyor. İstanbul Emniyeti, Ağca’nın çarşamba gününe kadar karakola ‘‘başvurmasını beklemekle yetiniyor’’. İpekçi suikastının ardından yakalanan Ağca’nın üzerinden çıkan adres ve telefonların araştırılmadığını ve katilin rahatça sokakta gezebildiğine işaret eden Uğur Mumcu, tepkisini ‘‘Kasıt mı, ihmal mi bilinmiyor...’’ diye dile getirmişti. Mumcu, ‘‘Ağca Dosyası’’ adlı kitabında ana hatlarıyla şu tespitlerde bulunmuştu: Ağca, ilk sorgularında hep şaşırtıcı ifadeler veriyor. Amacı çok açık. Zaman kazanmak. Bu çabasında başarılı oluyor. Kaldığı evlerde aramalar zamanında yapılamıyor. Oral Çelik ve Mehmet Şener gibi suç ortakları da kazanılan bu zaman içinde izlerini kaybettiriyorlar. Ağca’nın kimliği bilinmeyen bir kişi tarafından yapılan ihbar sonucunda yakalanması olayı da pek aydınlatılmış değildir. Askeri savcılık, ilk günları bulunan kâğıt ile ilgili hiçbir soruşturma yapmıyor ve bu kâğıdı esas dosyanın askeri savcılığa verilmesinden çok sonra, ‘‘Sehven burada kalmıştır’’ diye yolluyor. Bu ad, adres ve telefon numaraları ile ilgili herhangi bir soruşturma da yapılmıyor. Ağca, 25 Haziran günü yaçuk ay sonra gönderiliyor! Kasıt mı, ihmal mi, bilinmiyor... ‘Büyüyen’ genel merkezlerin barajla imtihanı... Partiler, iktidara gelince genel merkez binalarına sığamaz oluyor. Hemen daha büyük genel merkez binası arayışına giriyorlar. Bunun ilk örneğini ANAP verdi. Turgut Özal, başbakanlığı döneminde Balgat’ta o günler için ‘‘devasa’’ sayılabilecek bir genel merkez binası yaptırdı. ANAP’ı DYP izledi. Süleyman Demirel’in genel başkanlığı döneminde kullanılan Akay Caddesi’ndeki genel merkezi küçük bulan Tansu Çiller, başbakanlığı döneminde genel merkezi Selanik Caddesi’nde daha büyük bir binaya taşıdı. DYP baraj altında kaldığında, genel merkez daha da büyüdü. Balgat’taki devasa yeni genel merkez binasındaki genel başkanlık koltuğuna oturmak Mehmet Ağar’a kısmet oldu. MHP de koalisyon ortağıyken Balgat’a havadan bakıldığı zaman 3 hilal görünen, konferans salonlu, hatta helikopter pisti olan bir genel merkez binası yaptırmaya başladı. Ama daha bu yeni genel merkeze taşınamadan MHP baraj altında kaldı. Şimdi de AKP, Balgat’taki genel merkeze sığamaz oldu. AKP, daha büyük bir genel merkez için 9.4 trilyon lira ödeyerek ‘‘Laila’’nın hemen yanında yaklaşık 8 bin dönümlük bir arazi satın aldı. Yeni genel merkez binasının inşası için 10 trilyon lira ayırdı. AKP’nin yeni genel merkez binası 12 katlı olacak. Teras katı olan en üst katı ile bunun bir alt katı, yalnızca genel başkanın makam odası için ayrılacak. Binada ayrıca 750 kişilik konferans salonu ile 500 kişilik yemekhane olacak. Yeni genel merkez furyasına katılan bir başka parti de ana muhalefetteki CHP. CHP’nin Söğütözü’nde son teknolojiyle donatılmış genel merkez binası da tamamlanmak üzere. ANAP, DYP ve MHP’ye devasa genel merkezler yaramadı, baraj altında kaldılar. İktidardayken dolup taşan kocaman genel merkez binalarının koridorları sessizliğe bürünüverdi. Yeni genel merkez binalarına taşınma hazırlığı yapan AKP ve CHP’nin dikkatine sunulur... Kaçışın esrarı (...) Bir başka ilginç rastlantı da Atilla Serpil ve Ağca’yı Adli Tıp’a getirmekle görevli Astsubay Yusuf Hududi’nin Ağca’nın Kartal Maltepe Askeri Tutukevi’nden kaçırılma ? Mumcu, ‘Ağca Dosyası’ adlı kitabında Mehmet Ali Ağca soruşturmasında yaşanan ‘garipliklere’ dikkat çekiyor, soruşturmadaki aksaklıklar nedeniyle katil ve ona yardımcı olanların ellerini kollarını sallayarak gezdiklerini belirtiyordu. den başlayarak telefon ihbarını alan polis memurunu bulup onunla konuşmak istiyor. Ancak bu polis memurunu bulamıyor. Askeri savcılık ile emniyet müdürlüğü arasında bazı sürtüşmeler oluyor. Birinci şube, Ağca’nın yakalandığı gün üzerinden çıkan bazı kişilerin adları ve telefon numarakalanıyor. Evinde ve kaldığı yerlerde hemen bir arama yapılmıyor. Üzerinden çıkan adres ve telefon numaraları araştırılmıyor. Aramalar zamanında yapılsa, belki birçok kanıt ele geçecek. Ama olmuyor. Üzerinden çıkan adresler, her nasılsa dosyada unutuluyor ve askeri savcılığa ancak bir buolayında da nöbetçi oluşudur. Hududi her iki olayda da yargılanmış ve beraat etmiştir. Ağca’nın KartalMaltepe Askeri Tutukevi’nden kaçırılması olayı ile ilgili dava açılır. Sanık olarak haklarında dava açılan subay ve astsubaylarla, bir kısım erler beraat eder. Bünyamin Yılmaz 18 yıl ağır hapse mah kum olur. Hakkındaki kararı duyunca mahkemede ülkücü eylemcilerin kullandığı sloganları söyler. Emekli Deniz Albay Saim Örencik, İpekçi cinayetini karara bağlayan mahkemenin başkanı. Kendisi ile İpekçi dosyasını görüşüyoruz. ‘‘O zaman’’ diyor, ‘‘dosyayı yalnızca bir cinayet olayı olarak ele aldık. Amacımız davayı bir an önce sonuçlandırmaktı...’’ Yargıçların ve genç subayların ‘‘Saim Ağabey’’ diye saygıyla andıkları Albay Örencik’in bir kolu kopmuş, bir gözü kör olmuş, kulakları da ağır işitiyor. Bütün bunların nedeni, evinin önüne konan bir patlayıcı madde. Albay Örencik, arabasının yanına park etmiş bir başka arabaya konmuş patlayıcı maddeyi etkisiz hale getirmek isterken kolu kopmuş, gözü kör olmuş ve duyma merkezleri de zarar görmüş. Türey Köse, Ayşe Sayın, Emine Kaplan Tellioğlu [email protected] CUMHURİYET 05 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle