25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2006 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Doğalgaz Politikası Ukrayna krizi Türkiye’nin doğubatı enerji köprüsü olma şansını güçlendirdi. Bu krizden sonra AB doğudan Türkiye yoluyla gelebilecek doğalgaza daha sıcak bakacak. Ancak Türkiye bu fırsattan ne ölçüde yararlanabilecek? Yunanistan’a ulaşacak doğalgaz boru hattı önümüzdeki yıldan başlayarak bu bağlamda hizmet verecek. Bu hattın İtalya’ya uzatılması düşünülüyor ki, bu gerçekleşirse taşınacak gaz miktarı 2012 yılında 11 milyar m3’ü bulacak. Tasalı Gençlik DOKUZ GÜNLÜK tatil boyunca gençlerin iyi dinlendiğini sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu çeşit ders araları, Türkiye’nin şimdiki eğitim keşmekeşinde, orta ve yükseköğretim basamaklarının özelliklerine göre bir ya da birkaç hafta uzatılsa da istenen dinlenmeyi sağlamaya yetmemekte. Büyüklerin zihni kuş gribiyle meşgulken gençlerinki, böyle bir tatilde bile, yakın geleceğin tasasıyla dolu oluyor: Kimi, ilköğretimin ortasından başlayarak ‘‘iyi bir liseye girme’’ telaşını yaşamakta; kimi, dershane cenderesine devam zorunda kalmıştır; kimi, seçtiği ve girebildiği üniversite ya da yüksekokulda birinci yarıyıl deneyimini yaşadıktan sonra, yaptığı ilk seçimin doğru olup olmadığını yine düşünmektedir. Kısacası, bu körpe yaşlarında, ulusal eğitim politikalarındaki kararsızlığın ve tutarsızlığın ceremesini çekmektedirler hepsi. emel sorun, ilk ve ortaöğretimle yükseköğretim arasındaki kopukluktur. Son yarım yüzyılın siyasilerinden bir bölümü, karşıdevrimci tutumlarıyla, Cumhuriyetin eğitim politikasını şurasından burasından akılcılığın dışına çekip dinci bir kadrolaşmanın yetişme yuvaları durumuna getirme sevdasına kapılmışlardır. İmam hatip okullarının sınırsız çoğalışıyla başlayan bu sevdanın sahipleri, oraları bitirenleri yükseköğretim yoluyla toplumun etkili görevlerine getirme peşindedirler. Onlarla onlara karşı çıkanlar arasındaki kopukluk, yalnız doğru bir ulusal eğitim politikasının oluşmasını engellemekle kalmıyor, bu çekişmeyle hiç ilgisi olmayan halk çocuklarının şaşkınlaşmasına da yol açıyor. lbet, doğru yönde atılacak ilk adım, imam hatip okullarını da bir çeşit meslek öğretiminin başlangıç noktası olarak almak ve yüksek düzeydeki meslek eğitiminin hep bu esasa göre düzenlenmesini kabul etmek olmalıdır. Tabii, yeteneğe ve yarışmaya dayalı hakça yatay geçişlerin yolunu da açma ve başlangıçtaki yanlış tercihlerin düzeltilmesine olanak tanıma koşuluyla. Bu temel noktada uzlaşılırsa, gençleri ülke ekonomisine ve kalkınma hedeflerine uygun meslek okullarına yöneltmek, üniversitelere girişi bilim dallarının özelliklerine daha uygun ve aşamalı bir sisteme bağlamak kolaylaşır. Böyle bir uzlaşma, ortaöğretimin yeniden düzenlenmesini ve iyi bir rehberlik örgütlenişiyle gençlerin en doğru öğrenim alanlarına aktarılmasını sağlayacaktır. u konuda şimdiki durumda bile yapılabilecek ayarlamalar var. Örneğin, üniversitede ya da yüksekokuldaki ilk yıllarının sonunda, giriş sınavı sonrasındaki tercihlerinin yanlışlığını fark edenlerin, puanları elverişliyse, yeniden sınava girmeksizin, daha doğru bir tercih yapmalarını teşvik etmek gibi. Bu konularda gençlerin öğretime ilişkin tasalarıyla ilgilenip bunlar üzerinde bütün toplum olarak kafa yoruyor olmak, hiç değilse yeni kuşakların ufuksuzluk, umutsuzluk, bezginlik duygularından sıyrılmalarını sağlar ve onları yurtdışında yükseköğrenim gibi hayalci beklentilerden kurtarır. Dr. Ferruh DEMİRMEN S T E B on günlerde doğalgaza yönelik basında gündeme gelen sorunlar Türkiye’nin doğalgaz politikasındaki pürüzleri bir kez daha su yüzüne çıkardı. Manşetlere taşınan konu, Türkiye’nin doğalgazda Rusya ile olan ilişkileri ve doğalgaz fiyatları ile ilgili. Bilindiği gibi bu konu ocak başında Rusya ile Ukrayna arasında doğalgaz fiyatına ilişkin anlaşmazlık sonucu gündeme geldi. Sattığı doğalgazın fiyatının dört kat arttırılmasını isteyen Rusya (Gazprom), isteği yerine getirilmeyince gaz vanasını geçici olarak kapattı. Anlaşmaya göre yürürlükteki fiyat 2009’a kadar geçerli olacaktı. Olay Rusya’nın doğalgazı 20042005 ‘‘Turuncu Devrimi’’ni yapmış olan Ukrayna’ya karşı bir politik silah olarak kullandığı izlenimini yarattı. Rusya 2 yıl öncesinde de Belarus’un doğalgaz vanasını kapatmıştı. Tükettiği gazın yüzde 25’ini Rusya’dan sağlayan AB’de soğuk rüzgârlar esmeye başladı ve AB’nin baskısıyla kriz beş yıllık yeni bir anlaşma ile çözüme kavuştu. Anlaşmaya göre Rusya kendi gazı için 1000 m3 başına 230 dolar alacak, Ukrayna ise aldığı gaz için 95 dolar ödeyecek. Aradaki fark gazın üçteikisini oluşturan ucuz Kazak ve Türkmen gazından kaynaklanıyor. Bu durum Kazakistan ve Türkmenistan’ı da rahatsız etti. Bu ülkeler doğalgaz ihracı için Rusya’ya bağımlı. Ayrıca Gürcistan, Belarus ve Moldova kuşkulu günler yaşadı, yankılar Türkiye’ye uzandı. Aslında Ukrayna gaz krizi şaşılacak bir gelişme değildi. Rusya Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra enerjiyi ve bu bağlamda Gazprom’u, iç ve dış siyasetinin bir maşası olarak görüyor. Gazprom Kremlin’in içinde kendine özgü bir devletçik. Bu nüfusun arkasında firmanın ekonomik ağırlığı var. Devlet kontrolünde olan Gazprom, Rus ihracat gelirinin yüzde 2025’ini sağlar. Firmanın 2005 yılındaki dış geliri 27 milyar dolar ve iç geliri 11.4 milyar dolar oldu. Söylentilere göre Putin siyasetten çekilince Gazprom’un başına geçecek. Ukrayna krizinin bir yankısı olarak Türkiye’de enerji türü ve doğalgaz kaynaklarının çeşitlendirilmesi kamuda tartışıldı. Enerji türü olarak elektrik üretiminde nükleer enerji ve yerli kaynaklardan, özellikle linyit ve hidrolik enerjiden, daha fazla yararlanmak söz konusu. Ancak tür çeşitliği kolay karar verilecek bir konu değil. Nükleer enerjide atıkların yok edilme sorunu, linyitin çevre ve sağlık sakıncaları ciddi tartışılacak konular. Türkiye yıllar önce enerji politikasında doğalgaza ağırlık vermeyi ilke edinmişti. Yenilenebilir enerji (biyokütle, rüzgâr, güneş, jeotermal) de ilke olarak güzel bir seçenek. Ne var ki, maliyetinin yüksek olması nedeniyle yenilenebilir enerjinin kullanımı günümüzde düşük. Teknoloji, fosil enerji maliyetinin yükselmesi ve hükümet teşviki bu tür enerjiyi ileride daha çekici yapacaktır. Doğalgaz sağlamada Türkiye Rusya’ya yüzde 65 oranında bağımlı. Bu aşırı bağımlılık önceki iktidarların yanlışı olup bugünkü iktidarı bu konuda suçlamak haksızlık olur. Doğalgaz arz fazlalığı nedeniyle Türkiye’nin Azeri gazını yeterince değerlendiremediğini, hatta Mavi Akım’ın iptal edilip Azeri gazının onun yerini doldurmasının bir ara mümkün olduğunu önceki yazılarımda belirtmiştim. Bu fırsatlar geride kaldı. Azeri gazı fiyat bakımından da avantajlı. Bugün gerçek şu ki, Türkiye’nin doğalgazda Rusya’ya aşırı bağımlılığı en aşağı 2011 yılına kadar devam edecek, ondan sonra bağımlılık derecesi az miktarda azalarak 10 yıl daha sürecektir. Enerji güvenliği büyük ölçüde ipotek altında. Fiyatla ilgili olarak, Türkiye bölgedeki ülkelerin çoğuna kıyasla doğalgaza en aşağı iki kat daha fazla fiyat ödüyor. Basında çıkan bilgilere göre 2005’te Batı Avrupa’ya kıyasla da yüksek bedel ödendi. (Avrupa fiyatı 240 dolar). Enerji Bakanı Hilmi Güler bunu yadsıyorsa da ‘‘gizlilik’’ gerekçesiyle ‘‘doğru’’ fiyatı açıklamıyor. Fiyat gizliliği Gazprom için ticari bir avantaj. Bugünkü fiyat 2003 kasımında yapılan fiyat revizyonuyla ilgili. O tarihte fiyat formülünde ve fiyatlarda bir revizyon yapılarak Rusya’dan değişik 3 kontrat altında gelen gazın fiyatları tek rakama indirilmişti. Revizyonun Türkiye’nin çıkarına olup olmadığı soru işareti. Medyada çıkan rakamlar Bakan’ın savlarıyla çelişki içinde. Şu var ki, 2003’te Mavi Akım gazına uygulanan fiyat artışının Balkanlar yoluyla gelen gaz fiyatlarındaki indirimlerden daha yüksek olması, Mavi Akım plato hacminin daha büyük, ve kontratının daha uzun süreli olması, fiyat revizyonunun uzun vadede Türkiye’nin aleyhinde olduğuna işaret ediyor. Ancak şurasının da altını çizmek gerekir ki, 2003’te yapılan formül revizyonu kanımca zorunluydu. (Bak ‘‘Dünya Enerji,’’ Eylül 2003). Formül konusunda Türkiye’nin elinde güçlü kozlar olmasına karşın tahkim durumunda BOTAŞ’ın davayı kaybetmesi olasıydı. O yorumlamada revizyona ‘‘evet’’ karşılığında BOTAŞ’ın ‘‘al ya da öde’’ miktarlarında önemli ölçüde indirim isteminde bulunacağı öngörülmüştü. Nite kim yetkililerce daha sonra yapılan açıklamalara göre ‘‘al ya da öde’’ hususunda Gazprom’dan toplam 40 milyar m3’lük ödün alındı. Doğalgaz arz fazlalığı sıkıntısı yaşayan Türkiye için bu bir kazanç oldu. Kazanç bugünkü fiyat bazında 10 milyar dolar eşdeğerinde. Gönül isterdi ki BOTAŞ ek olarak alınan gazın 3. ülkelere satılmasına ya da kontrat devrine ilişkin ödünü de alabilseydi. Stratejik açıdan Ukrayna krizi Türkiye’nin doğubatı enerji köprüsü olma şansını güçlendirdi. Bu krizden sonra AB doğudan Türkiye yoluyla gelebilecek doğalgaza daha sıcak bakacak. Ancak Türkiye bu fırsattan ne ölçüde yararlanabilecek? Yunanistan’a ulaşacak doğalgaz boru hattı önümüzdeki yıldan başlayarak bu bağlamda hizmet verecek. Bu hattın İtalya’ya uzatılması düşünülüyor ki, bu gerçekleşirse taşınacak gaz miktarı 2012 yılında 11 milyar m3’ü bulacak. Daha önemli ve daha büyük kapasiteli düşünülen ‘‘Nabucco’’ projesi henüz teknik çalışma aşamasında. Bu hattı besleyecek gazın (Mısır, Irak, vb.) belirsizliği proje için olumlu değil. İran gazının bu hatta yer alması önemli. Ancak politik nedenlerle İran gazı şimdilik zayıf bir olasılık olarak görünüyor. Güçlüklere karşın Türkiye’nin İran doğalgazına geniş açıdan bakması akılcı bir politika olur. Ceyhan’da kurulacak bir LNG ihraç terminali ‘‘Nabucco’’ hattına ek ve hatta ekonomik açıdan rakip olabilecektir. Ne ki, LNG’de bir gelişme yok. Gazprom Mavi Akım’ı Ceyhan’a uzatmayı ve oradan da İsrail’e uzanmayı düşünüyor, ve Bakanlık bu projeye sıcak bakıyor. Türkiye’nin çıkarı bu projeden daha çok LNG’dedir. Mavi Akım güneye inecekse Türkiye LNG seçeneğine ağırlık vermeli. Gerek ‘‘Nabucco’’ hattıyla olsun, gerekse LNG şeklinde olsun, AB’ye taşınacak gazda Türkmen gazının katkısı stratejik bir hedef olarak güdülmeli. Medyadaki demeçlere karşın Türkmen gazı projesinde de gözle görünür bir gelişme yok. Bu projenin hayata geçmesi için her şeyden önce siyasi iradenin var olması ve Türkmenistan’la sıcak bir diyalog kurulması şart. Oysa bugünkü iktidar, Hazar Denizi doğusundaki Türk cumhuriyetlerini politik açıdan ihmal etmiş durumda. Başbakan 3 yıl önceki gezisinden bu yana bu coğrafyaya adım atmadı. Dışişleri ve Enerji Bakanları birer kez ziyaret ettiler. Bu gidişle Türkmen gazının Türkiye’ye gelmesini beklemek fazla iyimserlik olur. Öte yandan Rusya yılda 80 milyar m3’e ulaşacak ucuz gazı 2028 yılına kadar Türkmenistan’dan sağlamayı güvence altına aldı. Bu gazın bir bölümü Türkiye’ye gelecek. Türkiye’nin doğalgaz sorunları bunlarla bitmiyor. Kasım sonunda açıklanan doğalgaz kontrat devri ihalesi çarpık bir şekilde sonuçlandı. İlk ihale 4 kez ertelendikten sonra iptal edildi; yasada yanlış bir düzenleme yapılarak yeni açılan ihalede satıcıya (Gazprom’a) ‘‘ön onay’’ hakkı verildi. Doğalgaz arz fazlalığı sürüyor; doğalgaz depolama projeleri gecikmiş durumda ve 400 milyon dolarlık İzmirAliağa LNG ithal terminali 3 yıldır aylak duruyor. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle